Enstitüler / Institutes
Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/11727/1390
Browse
323 results
Search Results
Item Büyükşehir belediyelerinde iç kontrol sistemi ve etkinliği(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) Işık, Ayşe; Akdoğan, NalanDeğişen ve gelişen toplum yapıları ile halkın ihtiyaçlarındaki artış yönetim anlayışının değişmesi gerekliliğini getirmiştir. Özel sektörde yaşanan hızlı değişim kamu sektörünü de içine alarak değişikliğe uğratmıştır. Bu yeni oluşum kamudaki geleneksel örgüt yapısının değiştirilmesine ve hizmet anlayışındaki verimsiz unsurların terk edilmesine yol açmıştır. Kamu idarelerinin asli görevlerini yerine getirirken şeffaf ve hesap verilebilir olmalarının, etkili, ekonomik ve verimliliği gözeten hizmet anlayışı ile hareket ederken yasalara uygun kamu yararına faydalı çıktılar elde etmelerinin yolu iç kontrol sistemlerinin etkinliği ile sağlanacaktır. Bu amaçla, uluslararası standartlardan yararlanılarak oluşturulan 5018 sayılı yasanın getirdiği düzenlemelerle kamu idarelerinin iç kontrol sistemlerinin kurulmasına yönelik bir yol çizilmiştir.The changing and evolving societal structures and the increasing needs of the population have necessitated a change in management approach. The rapid changes in the private sector have also brought about changes in the public sector. This new development has led to the modification of the traditional organizational structure in the public sector and the abandonment of inefficient elements in the service approach. The way for public institutions to fulfill their primary duties in accordance with the law and to achieve beneficial outputs for the public interest while operating with an effective, economical, and efficient service approach that focuses on efficiency and being transparent and accountable, is by ensuring the effectiveness of their internal control systems. With this aim, a path has been drawn towards the establishment of internal control systems in public institutions through the regulations introduced by Law No. 5018, which was created by utilizing international standards. In this study, the effectiveness of the internal control systems of metropolitan municipalities within public authorities and their compliance with the public internal control standards were examined. In this regard, the Activity Reports of 30 metropolitan municipalities, Action Plans for Compliance with Internal Control Standards, Audit Reports of the Court of Accounts, general reports on public internal audit of the Ministry of Treasury and Finance's Internal Audit and Coordination Board, and internal audit reports of Ankara Metropolitan Municipality for 2018-2019 were analyzed. Additionally, detailed information was requested from other metropolitan municipalities via e-mail to gain further insight into the topic. In order to establish internal control systems, a process and risk assessment study was conducted for the operational activities of the Ankara Metropolitan Municipality, and an exemplary application was attempted to be presented to metropolitan municipalities. The purpose of this study is to identify the compliance status of metropolitan municipalities' internal control systems with internal control standards in Türkiye, to address the deficiencies in the system, and to contribute to the establishment of an effective internal control system in metropolitan municipalities. Bu çalışmada kamu idareleri içinde yer alan büyükşehir belediyelerinin çizilen bu yolda iç kontrol sistemlerini etkin hale getirip getirmedikleri ile kamu iç kontrol standartlarına uyumları incelenmiştir. Bu kapsamda; 30 büyükşehir belediyesinin Faaliyet Raporları, İç Kontrol Standartlarına Uyum Eylem Planları, Sayıştay Denetim Raporları ile Hazine ve Maliye Bakanlığı İç Denetim ve Koordinasyon Kurulunun Kamu İç Denetimi Genel Raporları, Ankara Büyükşehir Belediyesi 2018-2019 yılları İç Denetim Raporları incelenerek iç kontrol sistemleri hakkında bilgi edinilmeye çalışılmıştır. Ayrıca diğer büyükşehir belediyelerinden iç denetim raporları e-posta ile talep edilmiş konu hakkında detaylı bilgi edinmek hedeflenmiştir. İç kontrol sistemlerinin kurulmasını sağlamak adına, Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin operasyonel faaliyetlerine ilişkin olarak süreç ve risk çalışması gerçekleştirilmiş ve büyükşehir belediyelerine örnek bir uygulama sunulmaya çalışılmıştır. Bu çalışmanın amacı; Türkiye’deki büyükşehir belediyelerinin iç kontrol sistemlerinin iç kontrol standartlarına uyum durumlarının tespit edilerek sisteme ilişkin eksik yönlerin giderilmesi ve büyükşehir belediyelerinde etkin bir iç kontrol sistemi kurulmasına katkı sağlamaktır.Item Sağlık haberciliğinde uzmanlaşma ve meslek etiği bağlamında haberlerin çerçevelenmesi: Türkiye’de organ bağışı ve organ nakli haberleri (1975- 2022)(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) San Sungunay, Sezin; Yağcı, ÖzcanÖne çıkardığı konular ile kamuoyunun ve siyasetin gündemini belirleyen medya, insanların ne konuşacağının ötesine geçerek nasıl düşüneceğine de karar vermektedir. Günlük yaşamlarının önemli bir kısmında etkileşimde bulunduğu medyadan edindiği haber ve bilgiler nedeniyle insanların sağlıkla ilgili bilişleri ve dolayısıyla tutum ve davranışları etkilenmektedir. Tez araştırması, doğru sağlık davranışına yönlendirmeye ilişkin medyanın sorumluluğu kapsamında sağlık konularında farkındalık oluşturulması, yanlış ya da eksik bilgilerin düzeltilmesi gibi sağlık konulu haberlerin ne şekilde ve nasıl sunulduğuna odaklanmaktadır. Organ bağışı için farkındalığın artırılmasında, insanları etkileme gücü olan medyanın rolü olduğu ve sorumluluk alması gerektiği, siyasetten sivil toplum kuruluşlarına ve kanaat önderlerine kadar geniş bir çevre tarafından ifade edilmektedir. Dönemsel kıyaslama yapabilmek ve sağlık haberlerinin tarihsel süreçteki gelişimini görebilmek amacıyla Hürriyet gazetesinin Kasım 1975’ten Ocak 2023’e kadar olan nüshaları, Beyazıt Devlet Kütüphanesi ve Atatürk Kitaplığı arşivinde taranmış “organ bağışı ve organ nakli” ile ilgili haberler, uzmanlaşma, meslek etiği ve çerçeveleme kuramı kapsamında analiz edilmiştir. Yayınlanan sağlık haberlerinin sunuş biçimlerini, metinlerin anlamlarını, olası etkilerini anlamak için nicel ve nitel içerik analizi yöntemlerinin bir kombinasyonu olarak, analizlerin birbirini tamamlayıcı ve geliştirici olması sağlanarak karma bir içerik analizi yöntemi uygulanmıştır. Sonuç olarak, 1991 yılından itibaren sağlık haberciliğinde uzmanlaşma ve örgütlenme çalışmaları kapsamında önemli adımlar atılmasına rağmen, uzmanlığa yönelik gelişmelerin 1975- 1990 dönemi ile kıyaslandığında, haberlere yansımadığı görülmektedir. Organ bağışı ve organ nakli konulu sağlık haberlerinin çoğunlukla haber ajansları tarafından üretildiği, uzman görüşlerine az yer verildiği, 1991 yılından sonra da çoğunlukla insan hikâyelerinin işlendiği, haber başlığı ve görsellerin haber içeriğine uyum oranının düşük seviyelerde olduğu, tıp ve sağlık haberciliğine yönelik etik ilkelere özen gösterilmediği, özellikle 2011 sonrası yapılan haberlerde duygusal öykülemeye daha çok yönelindiği ve günümüzde hala kimlik kullanımı ve görsel ihlallerin sürdüğü tespit edilmiştir. Organ bağışı ve nakline yönelik sağlık haberlerinin çerçevelerinin episodik olarak sunulduğu, bilgi verme ve toplumun farkındalığını artırmanın amaçlanmadığı, duygusal içeriği fazla dramatik bir anlatımın kullanıldığı, haberlerin daha çok kişiselleştirildiği bir çerçeveleme anlayışının mevcut olduğu görülmektedir. Yayınlanan sağlık haberleri aracılığıyla gündem oluşturarak toplumu etkileme gücü nedeniyle, sağlık haberlerinin üretiminde uzmanlaşılması, sağlık haberlerini kaleme alanların sağlık ve tıp ile ilgili meslek etik ilkelerine uyması, haberlerin çerçevelemesinin özenle yapılması önerilmektedir. The media, which sets the agenda of public opinion and politics with the issues it highlights, goes beyond what people talk about and decides how they think. People's health-related cognitions and therefore their attitudes and behaviors are affected by the news and information they receive from the media, which they interact with in a significant part of their daily lives. Within the scope of the media's responsibility to raise awareness on health issues and to correct misinformation in order to guide people towards the right health behavior, the thesis focuses on how and in what manner news on health issues are presented. In raising awareness for organ donation, the media, which has the power to influence people, has a role and should take responsibility, it is stated by a wide range of circles from politics to non-governmental organizations and opinion leaders. In order to make periodic comparisons and to see the development of health news in the historical process, copies of Hürriyet newspaper from November 1975 to January 2023 were scanned in the archive of the State Library, and the news on "organ donation and organ transplantation" were analyzed within the scope of specialization, professional ethics and Framing Theory. A mixed content analysis method was applied as a combination of quantitative and qualitative content analysis methods in order to understand the ways of presentation, the meanings of the texts and the possible effects of the health news produced and published, ensuring that the analyzes are complementary and developmental. As a result, although important steps have been taken in terms of specialization and organization in health journalism since 1991, it is seen that developments in specialization are not reflected in the news when compared to the 1975-1990 period. It has been determined that health news on organ donation and transplantation are mostly produced by news agencies, expert opinions are rarely included, human stories are mostly covered after 1991, the rate of compatibility of news headlines and visuals with the news content is at low levels, ethical principles for medical and health journalism are not paid attention, especially in news reports after 2011, emotional narratives are more oriented and identity use and visual violations still continue today. It is seen that the frames of health news on organ donation and transplantation are presented episodically, that it is not aimed to inform and raise public awareness, that a dramatic narrative with a high emotional content is used, and that there is a framing approach in which the news is more personalized. Due to its power to influence the society by creating an agenda through the published health news, it is recommended to specialize in the production of health news, to comply with the professional ethical principles of health and medicine, and to frame the news attentively.Item Stratejik karar alanlarının banka karşılığına etkisi(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) Sonbul, Ufuk; Küçükkocaoğlu, GürayBu doktora tezinde, bankacılık sektöründe stratejik kararların, karlılığa etkisi araştırılmıştır. Stratejik kararların ve bu kapsamda banka varlık, yükümlülük, getiri ve maliyet kalemleri konusunda alınabilecek kararların; aktif pasif yönetimi bakış açısıyla, risk yönetimi ve makroekonomik faktörleri de dikkate alarak banka karlılığına etkisi incelenmiştir. Araştırmanın önemi, banka karlılığı ile ilgili nicel faktörler incelenirken pratik kullanımlarının araştırmada dikkate alınmasından kaynaklanmaktadır. Seçilen bağımsız değişkenlerin, aktif pasif yönetimi kapsamında, faaliyet sonuçlarını etkileyen bankacılık sektörüne özgü değişkenler olması öngörülmüştür. Araştırma kapsamında 23 adet mevduat bankasının 2009 ve 2021 yılları arasında altışar aylık dönemlerden oluşan verileri analize dahil edilmiştir. Kurulan dört ayrı modelle; ilk iki aşamada bağımsız değişkenler, aktif getirisi, pasif maliyeti, personel maliyeti, operasyonel maliyet ve faiz dışı gelir gider yönetiminin bağımlı değişkenler aktif karlılığı ve öz kaynak karlılığı ile ilişkisi araştırılmıştır. Üçüncü aşamada oluşturulan modelde kaynak maliyeti (başabaş faiz oranı) bağımlı değişkeni ile bağımsız değişkenler; toplam mevduat oranı, mevduat dışı kaynak oranı, maliyetsiz kaynak oranı, ortalama aktif büyüklüğü, yabancı para pasif oranı, kur riski, faiz riski, kredi riski ve TCMB faiz oranı ile ilişkisi araştırılmıştır. Araştırma dönemi bir bütün olarak incelendikten sonra kontrol değişkeni enflasyon aracılığıyla ekonominin %10’dan fazla ve %10’dan düşük enflasyon seviyesine sahip faaliyet ortamında banka giderlerini oluşturan kaynak maliyetinin anılan bağımsız değişkenler ile ilişkisi analiz edilmeye çalışılmıştır. Dördüncü aşamada ilk iki modelin gelirler kısmını temsil eden aktif getirisi bağımlı değişken olarak araştırılmıştır. Bu modelin bağımsız değişkenleri nakdi krediler oranı, bireysel krediler oranı, ticari kredi çeşitlendirmesi, ortalama aktif büyüklüğü ve kredi riskidir. GSYH değişim oranı kontrol değişkeni olarak kullanılmış, araştırma dönemi bir bütün olarak incelendikten sonra, 2009-2021 yılları arası dönemde ekonomik büyümenin veri dönemi ortalaması olan %4,9’dan fazla gerçekleştiği dönemler ile %4,9’dan düşük gerçekleştiği dönemlerde değişkenlerin etkileri araştırılmıştır. In this doctoral thesis, the effect of strategic decisions on banking sector profıtability has been investigated. In this study, with an asset-liability management point of view, the impact of strategic decisions such as decisions on bank assets, liabilities, revenue and cost items on banks’ profitability have been analyzed taking into consideration risk management and macroeconomic factors. The importance of the research is due to the fact that their practical use is taken into account while examining the quantitative factors related to bank profitability. The selected independent variables are banking sector-specific variables that affect the operating results in terms of asset-liability management. Within the scope of the research, data of 23 deposit banks, consisting of six-month periods between 2009 and 2021, were included in the analysis. Four different models were established in this study; The first two stages examine the relationship between independent variables which are yield on assets, cost of liabilities, personnel costs, operational costs and non- interest income and expense management and dependent variables which are return on assets and return on equity. The model that was created in the third stage investigates the relationship between dependent variable cost of funds (breakeven interest rate) and independent variables of total deposit rate, non-deposit resource rate, risk-free interest rate, average asset size, FX liabilities rate, currency risk, interest rate risk, credit risk and CBRT policy interest rate. After examining the research period as a whole, the relationship between the cost of funds and the independent variables in the economy's operating environment with an inflation level of more than 10% and less than 10% was analyzed through the control variable inflation. In the fourth stage, the yield on assets, which represents the income part of the first two models, was investigated as a dependent variable. The independent variables of this model are cash loans ratio, retail loans ratio, commercial loan diversification, average assets size and credit risk. The GDP growth rate was used as a control variable and after examining the research period as a whole, the effects of the variables were investigated for years 2009-2021 by dividing in two blocks: when economic growth was more than 4.9% (which is the average of the data period), and during the periods when it was less than 4.9%.Item İşletmelerin arabuluculuk surecinde etkinliği: Yonetici ve orgut muzakere yaklaşımları(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) Uzandaç Ünlü, Ahsen; Sığrı, Ünsalİnsan hayatında kaçınılmaz olan çatışma işlevsel yanları örgüt etkinliğini arttırma, işlevsel olmayan yanları ise minimize edilmesi hususunda yönetilmesi gereken önemli bir olgudur. Yaşanan çatışmaların çözümünde bir uyuşmazlık çözüm yöntemi olarak kullanılan arabuluculuk, bilhassa son yıllarda hem literatürde hem de uygulamada sıklıkla üzerinde durulan bir kavramdır. Arabuluculuk sürecine giden örgütlerin süreci etkin bir şekilde yönetebilmesi adına arabuluculuk kurumunu ve arabuluculuk sürecini iyi tanıması, arabuluculuğa iyi bir şekilde hazırlanması, süreci doğru bir şekilde planlanması ve süreçte rasyonaliteyi sağlaması oldukça önemlidir. Bu kapsamda araştırmada çatışma yönetimi ile örgüt yapısı, örgüt kültürü ve insan kaynakları uygulamaları arasındaki ilişkinin değerlendirilmesi ve arabuluculuğun işletmeler adına etkinliğini sağlamada bu yapılar arasında gerekli düzenlemelerin yapılması noktasında yöneticilere yol haritası sunulması amaçlanmıştır. Araştırmada nicel ve nitel yöntemlerin bir arada kullanıldığı karma yöntem kullanılmıştır. Bu doğrultuda 371 yöneticiden oluşan örneklem grubundan anket yöntemiyle veri toplanırken; 13 yönetici ve 5 arabulucu avukattan oluşan örneklem grubundan ise mülakat yöntemiyle veri sağlanmıştır. Anket yöntemiyle toplanan verilerin analizinde yöneticilerin en fazla işbirlikçi müzakere tarzına sahip olduğu ortaya çıkmıştır. Mekanik ve organik örgüt yapılarının müzakere tarzlarını açıklamada kısmen anlamlı olduğu görülmüştür. Ayrıca hiyerarşi kültürünün işbirlikçi ve uzlaşmacı tarzı açıklamada anlamlı olduğu; insan kaynakları uygulamalarından ise takım çalışması, bilgi yönetimi ve ödüllendirmenin müzakere tarzlarını açıklamada anlamlı katkısı olduğu görülmüştür. Mülakat yöntemiyle toplanan veriler ise içerik analizi yapılarak incelenmiştir. Bu kapsamda yönetici ve arabulucu avukatların arabuluculuğun etkinliğinde uzlaşma kültürünün geliştirilmesi, örgüt içi eğitimlerin gerçekleştirilmesi, sektör bazlı mekanizmaların geliştirilmesi, bilgi paylaşımının sistematik bir şekilde sağlanması ve sürece katılmadan önce gerekli ön değerlendirmelerin yapılması gibi hususları önemli gördüğü tespit edilmiştir. Araştırmada tespit edilen bu ve diğer tüm hususlarda yöneticilere teşkilatlanma, örgüt kültürü ve insan kaynakları uygulamalarında gerekli düzenlemeler yapılması ve bunların uyumlaştırılması yönünde öneriler geliştirilmiştir. Conflict, which is inevitable in human life, is an important phenomenon that needs to be managed in terms of increasing the effectiveness of the organization and minimizing the non-functional aspects. Mediation, which is used as a dispute resolution method in the resolution of conflicts, is a concept that has been frequently emphasized both in the literature and in practice, especially in recent years. In order for the organizations going to the mediation process to manage the process effectively, it is very important to know the mediation institution and the mediation process well, to prepare well for the mediation, to plan the process correctly and to ensure rationality in the process. In this context, the aim of the research is to evaluate the relationship between conflict management and organizational structure, organizational culture and human resources practices and to present a road map to managers. Mixed method, in which quantitative and qualitative methods are used together, was used in the research. In this direction, while collecting data from the sample group consisting of 371 managers by survey method; data were obtained from the sample group consisting of 13 managers and 5 mediator lawyers by interview method. In the analysis of the data collected by the survey method, it was revealed that the managers had the most collaborative negotiation style. Mechanical and organic organizational structures were found to be partially significant in explaining negotiation styles. In addition, the culture of hierarchy is meaningful in explaining the collaborative and conciliatory style; as for human resources practices, teamwork, knowledge management and rewarding have a significant contribution to explain negotiation styles. The data collected by the interview method were analyzed by content analysis. In this context, it has been determined that managers and mediator lawyers consider important issues such as developing a culture of reconciliation in the effectiveness of mediation, carrying out in-organization training, developing sector-based mechanisms, ensuring information sharing in a systematic way, and making necessary preliminary assessments before participating in the process. In the research, suggestions were developed for the managers to make necessary arrangements in organization, organizational culture and human resources practices and to harmonize them.Item Tüketicilerin yerel ve transfer edilen ritüelleri kabulü ve satın alma niyetinde bireysel faktörlerin etkisi ve etnosentrizmin düzenleyici rolü(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimleri Enstitüsü, 2023) Duran Tekoğlu, Aycan; Eser, ZelihaKüreselleşme ve kültürleşme olgularının beraber gerçekleşmesi sonucunda tüketim biçimleri dönüşmektedir. Bu çerçevede yalnız yerel ritüeller değil başka kültürlerden transfer edilen ritüeller de tüketim süreçlerini şekillendirmektedir. Öyle ki tüketiciler bireysel özellikleri doğrultusunda kabul ettikleri ritüellerle ilişkili olarak tüketime yönelik tutum ve davranışlarını belirlemektedirler. Bu itibarla bu çalışma kapsamında yapılan araştırmada; bireysel özelliklerden kendini gerçekleştirme, benlik uyumu ve kendini ifade etmenin yerel ve transfer edilen ritüellerin kabulüne etkisinin ve etnosentrizmin bu ilişkideki düzenleyici rolünün ritüellere içkin tüketim eylemleri çerçevesinde araştırılması amaçlanmıştır. Değişkenlerin birbirleriyle etkileşimlerini tespit etmek için kuram ve yaklaşımlara dayanılarak oluşturulmuş modelde yer alan hipotezlerin test edilmesi hedeflenmiştir. Bu kapsamda hipotezlerin ampirik olarak testi nicel yöntemler ile gerçekleştirilmiştir. Kolayda örnekleme yöntemi ile 407 veri yapısal eşitlik modellemesi çerçevesinde analiz edilmiştir. Bulgular benlik uyumu, kendini ifade etme ve kendini gerçekleştirmenin, sembolik anlamları içinde barındıran ritüel kabulünün belirleyicisi olduğunu göstermektedir. Ayrıca ritüel kabulünün satın alma niyeti üzerinde anlamlı ve pozitif bir etkisinin olduğu ve bu etkinin transfer edilen ritüellerde daha yüksek olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Çalışmada ortaya çıkan diğer bir sonuç ise benlik uyumunun ve kendini ifade etmenin ritüel kabulü üzerindeki etkisinin yerel ritüellerde daha yüksekken; kendini gerçekleştirmenin ritüel kabulü üzerindeki etkisinin transfer edilen ritüellerde daha yüksek olduğudur. Bu bağlamda modelin yerel ve transfer edilen ritüellere göre farklılaştığı görülmüştür. Son olarak, etnosentrizmin kendini ifade etmenin yerel/transfer edilen ritüel kabulü üzerindeki etkisinde kısmen; kendini gerçekleştirmenin transfer edilen ritüel kabulü üzerindeki etkisinde ise tam düzenleyici etkisi olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Consumption patterns have being transformed as a result of globalization and acculturation phenomena in a simultaneous manner. In this context, not only local rituals but also rituals transferred from other cultures shape the consumption processes. Consumers, in fact, determine their attitudes and behaviors towards consumption based on the rituals they accept, which are aligned with their individual characteristics. In this respect, in the research conducted within the scope of this study, it is aimed to investigate the effect of individual characteristics such as self-actualization, self-congruity and self-expression on the acceptance of local and transferred rituals, and the moderating role of ethnocentrism in this relationship within the framework of consumption actions inherent in rituals. In order to determine the interactions of the variables with each other, it is aimed to test the hypotheses in the model which was created based on theories and approaches. In this context, the hypotheses were empirically tested using quantitative methods. 407 data was analyzed within the framework of structural equation modeling with a convenience sampling method. The findings indicate that self-congruence, self-expression and self-actualization are determinants of ritual acceptance which includes symbolic meanings. In addition, it was concluded that ritual acceptance had a significant and positive effect on purchase intention and this effect was higher in transferred rituals. Another conclusion reached by the study is that the effect of self-congruity and self-expression on ritual acceptance is higher in local rituals, while the effect of self-actualization on ritual acceptance is higher in transferred rituals. In this context, it is seen that the model differs according to local and transferred rituals. Lastly, it was concluded that ethnocentrism has a partial moderating role on the effect of self-expression on the local/transferred ritual acceptance, while it has a full moderating role on the effect of self-actualization on transferred ritual acceptance.Item Psikolojik sözleşme algısının işten ayrılma niyetine etkisinde işe gömülülük ve alternatif iş olanaklarının rolü: savunma sanayinde bir araştırma(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimleri Enstitüsü, 2023) Erdaş, Ülkü Seven; Basım, H. NejatBu araştırmada; psikolojik sözleşme algısının işten ayrılma niyeti üzerine etkisi incelenerek, psikolojik sözleşme algısı ile işten ayrılma niyeti arasındaki ilişkide işe gömülülüğün aracı ve alternatif iş olanaklarının düzenleyici rolünün olup olmadığını ortaya çıkarma amaçlanmıştır. Bahsi geçen değişkenlerin birbiri ile etkileşimlerini tespit etmek için kuramsal gerekçelere dayanılarak oluşturulmuş hipotezlerin test edilmesi hedeflenmiştir. Çalışmada araştırma yaklaşımı olarak nicel yöntem, desen olarak ise ilişkisel ve nedensel tarama kullanılmıştır. Kolayda örneklem metodu ile savunma sanayi sektöründe yer alan ilgili örgütlerden 471 çalışandan anket yöntemi ile veri toplanmıştır. Araştırmada SPSS 26.0, PROCESS 3.5 ve AMOS 29.0 yazılımları kullanılarak korelasyon, doğrulayıcı faktör, regresyon analizleri yapılmıştır. Bu araştırma kapsamında ortaya konulan kuramsal model görgül araştırma ile test edilmiştir. Araştırma değerlendirildiğinde; psikolojik sözleşme algısının işten ayrılma niyeti üzerine olan etkisi anlamlı ve negatif, işe gömülülüğün işten ayrılma niyeti üzerindeki etkisi de anlamlı ve negatif yöndedir. Psikolojik sözleşmenin işten ayrılma niyeti üzerine etkisinde işe gömülülüğün kısmi aracılık rolü vardır. Psikolojik sözleşme algısının işten ayrılma niyetine etkisinde alternatif iş olanaklarının düzenleyici etkisi vardır. Bu bağlamda elde edilen bulguların, yazında önemli bir kuramsal boşluğu dolduracağına, araştırmacılara, yöneticilere, çalışanlara ve uygulamacılara faydalı olarak yeni bakış açıları kazandıracağına inanılmaktadır. Through this study; By examining the effect of psychological contract perception on intention to leave, it is aimed to reveal whether there is a mediator role of job embeddedness and alternative job opportunities have a regulatory role in the relationship between psychological contract perception and intention to leave. It is aimed to test the hypotheses based on theoretical grounds in order to determine the interactions of the mentioned variables with each other. In the study, quantitative method was used as a research approach, and relational and causal scanning was used as a design. Data were collected by survey method from 471 employees from the related organizations in the defense industry with the convenience sampling method. Through the study, correlation, confirmatory factor and regression analyzes were performed using SPSS 26.0, PROCESS 3.5 and AMOS 29.0 software products. The theoretical model put forward within the scope of this research has been tested with empirical research. When the research is evaluated; The effect of psychological contract perception on intention to leave is significant and inverse, correspondingly the effect of job involvement on intention to leave is significant and inverse. With the findings obtained within the scope of the study, job embeddedness has a partial mediating role in the effect of psychological contract on turnover intention. Alternative job opportunities have a moderating effect on the effect of psychological contract perception on turnover intention. It is believed that the findings obtained in this context will fill an important theoretical gap in the literature and will provide useful new perspectives to researchers, managers, employees and practitioners.Item Yargılamaya egemen olan ilkelere uyulmamasının sonuçları(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Sarıgül Ata, Bersun; Arslan, RamazanMedeni yargılamaya egemen olan ilkelerden tasarruf ilkesi ve bu ilkeyle bağlantılı olan taleple bağlılık ilkesi, taraflarca getirilme ilkesi, teksif ilkesi yargılamanın temelini oluşturur. Bu ilkelerin özellikle medeni yargılama sisteminin temel niteliğini teşkil etmesi ve her uyuşmazlıkta bu ilkeler dikkate alınarak yargılamanın devamlılığının esas alınması gerekir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile birlikte yargılama hukukuna egemen olan ilkelerin birçoğu kanunda sayılsa da, bahse konu ilkelere riayet edilmemesi sonucunda kanunen herhangi bir yaptırım öngörülmemiştir. Yargılama süreci boyunca göz önünde tutulması gereken bu ilkelere aykırı hareket edilmesinin ne anlama geleceği, hangi durumlarda ilkelerin ihlalinin söz konusu olacağı ve ilkelere aykırılık halinde ne tür hukuki yollara müracaat edileceği çalışmamızda açıklanmaya çalışılmıştır. The disposition principle and the principles in relation to this principle, i.e. the principle of adherence to plea, the principle of contest and the principle of concentration, form the basis of the civil proceedings. It is especially required for these principles to constitute the essential character of the civil proceedings system and to be taken into consideration in every dispute in order to provide the continuity of the proceedings. Even though most of the dominating principles of civil proceedings are enumerated in the Code of Civil Procedure, no legal sanction is provided as a consequence of not complying with these principles. In this dissertation, the meaning of not complying with these principles needing be taken into account through the civil proceedings, what constitutes the violation of these principles, and which legal remedies are to be invoked in case of violation of these principles are attempted to be elucidated.Item Türk iş sistemi bağlamında yerli otomobil örneğindeki paydaşların sosyal ağ analizi yöntemi ile incelenmesi(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) Arslan, Gürcan; Yeloğlu, H. OkanTürkiye’ deki makrokurumsal yapı ve işleyiş özelliklerinin oluşumuna ve geçmişine yönelik birtakım çalışmalar bulunmaktadır. Ancak kuralları olan bir iş sistemi ve modelini gösteren, betimleyen ve tanımlayan örgüt çalışmalarının sınırlı sayıda olduğu görülmektedir. Bu çalışmada; detaylandırarak üzerinde duracağımız Türk iş sisteminde devlete bağımlı iş sistemi olacaktır. Devlete bağımlı iş sisteminin gerekçesini bu konuda araştırmalar yaparak yazında paylaşmalar yapan bilim adamları gerçekleştirmiştir. Türkiye ‘deki egemen aktörün devlet olması ve Türkiye’nin iş sisteminin devlete bağımlı iş sistemi olarak tanımlanması, çalışmada devletin etkisinin odak nokta olarak alınmasının temel nedenini oluşturmasıdır. Uygulamada devlet yerli otomobil üretme (TOGG) kararında etkili olmuştur. Bu projenin işleyişinde Türkiye’nin beş önemli önemli girişim grubu; TOBB, Anadolu Holding, BMC (Tosyalı Holding) Zorlu, Turkcell TOGG’un hissedarları olarak destek ve finans sağlamaktadırlar.. Bir diğer husus Devlete bağımlılığın yüksek olduğu sektörlerde ekonomik aktörlerin toplumsal yapılardan ve yerleşik ilişkilerden etkilenmiş olmasıdır.Toplumsal ilişkiler, örgütler arası güveni ve örgütler arası ağ oluşumunu sağlamaktadırlar. Türkiye ‘dek iş sisteminde ana aktör her zaman devlet olmuştur. Devlet kural koyan, piyasayı düzenleyen ve kurumların gelişimini ve geleceğini belirleyen ana unsurdur. Türkiye’de kurumsal bağlamın bir özelliği olarak devletin etkisinin yanında; finansal sistem, kontrol sistemleri, beceri geliştirme yönünden, güven ve yetki ilişkileri konusunda incelemeler yapılarak Türk iş sisteminin kurumsal bağlamla olan ilişkisi anlatılmakta olup ulusal iş sistemleri yaklaşımlarının temelinde zaman içinde şekillendiği, ekonomik işleyişler doğrultusunda örgüt formlarını etkilediği sonucuna varılmaktadır. Türk iş sisteminin kurumsal bağlam yönünden incelendiği araştırma sonucunda devletin etkisinin daha baskın olduğunun belirtilmesidir (Dirlik,2016, Buğra ve Savaşkan, (2014), Özen (2014).Ulusal iş sistemleri yaklaşımında devlete bağımlılık değişkeninin örgütlerin ağ ilişkilerini detaylandırabileceğini göstermektedir. Bu ortaklığı oluşturan beş örgütün yönetim kurulu üyeleri ve üst düzey yöneticilerden oluşan aktörlerle ilgili veriler ışığında; sosyal ağ analizi ölçütleri ile ağ analizi yapılmıştır. Kurulan bir stratejik iş birliğinin ağ analizi yoluyla gösterilmesi yapıyı açıklamak adına önemlidir. Bu çalışmada gerçekleşen ağ analizinin sonucunda; devletin iş aktörlerinin ağ örüntüsündeki konumları adlandırılmaktadır. Böylece kurumsal alandaki davranış ve tutumları gösterilmekte ve Türk iş sistemi üzerinde belirli çıkarımlar hedeflenmektedir. Bu proje için bir araya gelip iş birliği yapabilme devlete bağımlı iş sistemlerinde çok görülmektedir. Bu iş birliği ağ analizi bakış açısıyla yorumlandığında konsorsiyumun üyeleri arasında zamanla tekrarlanan ilişkinin güven ve meşruiyet olgusunu artıracağı ve grup bilincinin oluşmasıyla daha kapalı ağ ilişkileriyle sonuçlanabileceği düşünülmektedir.There are some studies on the formation and history of macroinstitutional structure and functioning characteristics in Turkey. However, it seems that there are a limited number of organizational studies , define and describe a business system and model with rules. We thought that this study will contribute to both national business systems approaches and theorization by defining the business system in Turkey, as well as showing the current system in Turkey and its functioning. The fact that the dominant actor in Turkey is the state and Turkey's business system is defined as a state-dependent business system and the main reason why the influence of the state is taken as the focal point in the study. In practice, the state has been effective in making the decisions to produce TOGG (domestic automobiles). In the operation of this project, Turkey's five important companies have formed the venture group; TOBB, Anadolu Holding, BMC (Tosyalı Holding), Zorlu and Turkcell provide support and finance as shareholders of TOGG. The TOGG partnership, which emerged as an example of the cooperation integration built into the business system, is aimed and implemented as a result of the partnership. Its functioning also shows the degree of cooperation integration in the system. Cooperation integration varies from country to country and sector to sector. In this context, the cooperation emerging in this system was examined by the social network analysis method in this study. The dominant role of the state in the economy enables the formation of network relations between the dominant actors of the economy. The national business systems approach shows that the state dependency variable can affect the network relationships of organizations. Demonstrating an established strategic collaboration through network analysis is important in order to explain the structure. As a result of the network analysis carried out in this study; The positions of the state and business actors in the network pattern are named. Thus, the behaviors and attitudes in the corporate field are shown and certain inferences on the Turkish business system are aimed. Coming together for a project and doing business is more common in state dependent systems . When we interpret it from a network analysis perspective; It is thought that repeated relationships between members of the consortium over time will increase trust and legitimacy and may result in more closed network relationships with the formation of group awareness.Item Emeklilik yatırım fonlarının stil analizi ve performans değerlendirmesi(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) Kaya, Bekir Orkan; Sezgin Alp, ÖzgeTürkiye’de emeklilik yatırım fonlarının sayısı ve toplam değeri gün geçtikçe artmaktadır. 2021 yılı sonu itibarı ile yaklaşık her 12 kişiden birinin, toplam değeri 244 milyar TL’yi aşmış bulunan emeklilik yatırım fonlarında birikimi bulunmaktadır. Bu tez çalışmasında 2012-2021 yılları arasında aralıksız faaliyet gösteren 114 emeklilik yatırım fonunun stil analizleri, çeşitli tek ve çok parametreli yöntemlere göre performansları, çeşitli kriterlerle Sermaye Piyasası Kurulu tarafından belirlenmiş risk değerlerine göre dağılımları incelenmiş, fonların analizi için kapsamlı bir çerçeve oluşturulmaya çalışılmıştır. Stil analizleri sonucunda elde edilen faktör duyarlıkları için yaklaşık güven aralıkları belirlenmiş ve stil ağırlıklarının istatistiksel anlamlılıkları değerlendirilmiştir. Fonların performansı, getirilerini taklit eden minimum riskli pasif portföyler, risk seviyelerini taklit eden maksimum getirili pasif portföyler ve belirlenen varlık sınıflarına sabit ve eşit oranlarda dağıtıldığı varsayılan pasif bir portföyle karşılaştırılmıştır. Elde edilen sonuçlar, 2021 yılı itibarı ile toplam değeri tüm emeklilik yatırım fonlarının yaklaşık %41’ini oluşturan 114 adet fonun, genel olarak başarılı bir tablo sergilemediğine işaret etmektedir. İncelenen 10 yıllık dönemde riske göre düzeltilmiş getiri açısından analize dahil edilen 8 endeks arasında en cazip iki yatırım alternatifi olan BIST Teknoloji endeksi ve altının, çalışmaya konu olan fonlar tarafından en az tercih edilen seçenekler olduğu görülmüştür. Emeklilik yatırım fonlarının risksiz faizin ardından en çok tercih ettiği BIST Mali endeksinin, anılan 8 endeks arasından ikinci en zayıf performansa sahip olduğu belirlenmiştir. Çalışmada en dikkat çeken sonuçlardan biri, 114 emeklilik yatırım fonundan 76 adedinin, oluşturulan eşit ağırlıklı pasif sanal portföyün altında getiri sağlamış olmasıdır. Göze çarpan diğer bir bulgu, yatırımını ilgili dönem boyunca sadece altında değerlendiren bir yatırımcının 110 fondan, ABD dolarında değerlendiren bir yatırımcının ise 90 fondan daha yüksek getiri sağlayacak olabilmesidir. Yukarıda bahsedilenler ışığında, ülkemizde emeklilik yatırım fonlarının seçicilik kabiliyetinin ve aktif yönetimin halkın emeklilik birikimlerine sağladığı katma değerin tartışmalı olduğu düşünülebilir. The number and total value of pension funds in Turkey is increasing every day. As of the end of 2021, approximately one out of every 12 people has savings in pension funds with a total value of more than TL 244 billion. In this thesis, the style analysis of 114 pension funds operating continuously between the years 2012-2021, fund performance according to various single and multi-parameter methods and the distribution of the funds according to the risk values determined by the Capital Markets Board with various criteria were examined in an attempt to provide a comprehensive framework for the analysis of the funds. Approximate confidence intervals were determined for the factor sensitivities obtained as a result of the style analysis and the statistical significance of the style weights was evaluated. The performance of the funds is compared with passive portfolios that mimic the funds’ returns with minimum risk, with passive portfolios that mimic the funds’ risk levels with maximum returns, and with a passive portfolio that is assumed to be distributed in fixed and equal proportions to the chosen asset classes. The results indicate that as of 2021, 114 funds, whose total value constitutes approximately 41% of all pension funds, failed to provide a promising performance. It has been found that BIST Technology index and gold, which are the two most attractive investment alternatives among the 8 indexes included in the analysis in terms of risk-adjusted returns in the 10-year period examined, are the least preferred options by the funds subject to this study. It has been determined that the BIST Financials index, which is the most preferred by pension funds after risk-free interest, had the second weakest performance among the 8 indexes. One of the most striking results of the study is that 76 of 114 pension funds yielded returns below the equally weighted passive benchmark portfolio. Another striking finding is that an investor who invests only in gold during the relevant period may have generated higher returns from 110 funds, and an investor who only bought and held US dollars may have generated higher returns from 90 funds. Considering the aforementioned, it can be inferred that the selective ability of pension funds and the value added to the pension savings of the people by active management are controversial.Item İş geriliminin tükenmişlik üzerine etkisinde temel psikolojik ihtiyaçların engellenmesinin ve bilinçli farkındalık düzeyinin rolü(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) Beldek, Emine Gülsün; Basım, Hamdullah NejatBu çalışmanın amacı, iş gerilimi düzeyinin tükenmişliğe etkisini ve bu etkide çalışanın temel psikolojik ihtiyaçlarının engellenmesi algısının ve bilinçli farkındalık düzeyinin rolünü tespit etmektir. Bu doğrultuda, araştırmanın hipotezlerini test etmek amacıyla 556 adet çalışandan anket yoluyla veriler elde edilmiştir. Verilerin analiz edilmesinde SPSS 24.0, PROCESS 3.5.3 ve AMOS 24.0 yazılımları kullanılmıştır. Bu programlar ile korelasyon, regresyon, doğrulayıcı faktör analizi, aracı ve düzenleyici değişken analizi yapılmıştır. Yapılan analiz sonuçlarına göre iş gerilimi düzeyinin tükenmişlik üzerinde anlamlı ve pozitif yönde etkisinin olduğu ve bu etkide çalışanın temel psikolojik ihtiyaçların engellendiğine dair algısının kısmi aracı rolü olduğu görülmüştür. Bunlara ek olarak, çalışanın bilinçli farkındalık düzeyinin iş geriliminin tükenmişlik üzerine etkisinde düzenleyici rolü olduğu tespit edilmiştir. Benzer bir şekilde, temel psikolojik ihtiyaçların engellenmesinin tükenmişlik üzerine etkisinde çalışanın bilinçli farkındalık düzeyinin düzenleyici rolü ortaya çıkarılmıştır. Ancak iş geriliminin temel psikolojik ihtiyaçların engellenmesi üzerine etkisinde çalışanın bilinçli farkındalık düzeyinin düzenleyici bir rolü olmadığı gözlemlenmiştir. Ayrıca, alanyazında temel psikolojik ihtiyaçların engellenmesinin aracı ve bilinçli farkındalık düzeyinin düzenleyici rolleri ilk kez bu çalışma tarafından irdelenmiştir. Bu bağlamda çalışmanın sonuçlarının, alanyazında bulunan önemli bir boşluğu doldurması ve gelecekte yapılacak çalışmalara katkı sağlaması beklenmektedir.The purpose of this study is to determine the effect of the level of job strain on burnout and the role of the perception of frustrating the basic psychological needs of the employee and the level of mindfulness in this effect. In this regard, data was obtained from 556 employees through a survey in order to test the hypotheses of the research. SPSS 24.0, PROCESS 3.5.3 and AMOS 24.0 program were used to analyze the data. Correlation, regression, confirmatory factor analysis, mediator and moderator variable analysis were performed with these programs. According to the results of the analysis, it has been observed that the level of job strain has a significant and positive effect on burnout, and in this effect, the perception of the employee that his/her basic psychological needs are frustrated has a partial mediating role. Moreover, it has been determined that the level of employee's mindfulness has a moderating role in the effect of job strain on burnout. Similarly, the moderator role of the employee's level of mindfulness in the effect of the frustration of basic psychological needs on burnout was revealed. However, it has been observed that the employee’s level of mindfulness does not have a moderator role in the effect of job strain on the frustration of basic psychological needs. In addition, the mediator role of the frustration of basic psychological needs and the moderator role of the level of mindfulness was examined for the first time by this study. In this context, the results of the study are expected to fill an important gap in the literature and contribute to future studies.