Sosyal Bilimler Enstitüsü / Social Sciences Institute
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11727/1394
Browse
183 results
Search Results
Item Differences in Anchoring Effect on Willingness-to-Pay in the context of Decision-Making Styles(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Soysal, Ümmügülsüm; Doğutepe, ElvinDecision-making constitutes a significant aspect of human behavior. A variety of biases affect human judgment, with the anchoring effect being a significant one, where individuals tend to lean their judgment towards a value initially presented, known as the anchor. The aim of this study is to explore how anchors influence economic behavior and specifically, on consumer valuations (Willingness-to-Pay) across different types of anchors and levels of product familiarity. Another key aim is to examine how individual differences in decision-making styles are related to WTP. The sample of the study consists of adults between the ages of 18-30. After getting confirmation of participation to attend this study, they proceeded to access the anchor paradigm in an online platform. They were then randomly assigned in equal numbers to one of the four groups manipulated, with both relevance and level of the anchor as the between-subject variables, and familiarity as the within-subject variable. Then, they completed the Decision-Making Styles Scale, and Demographic Information Form, respectively. A combined approach of experimental and correlational methods was utilized to investigate variables related to WTP. The results indicated that higher levels of anchoring significantly increased the WTP for various consumer goods. Furthermore, participants in the higher irrelevancy condition stated significantly higher WTP than those exposed to relevant information. The results also indicated that higher levels of familiarity significantly increased the WTP. Contrary to expectations, analysis of the correlations between decision-making styles and WTP revealed no significant correlation. These findings have been discussed in the context of the relevant literature. Karar verme, insan davranışının önemli bir yönünü oluşturmaktadır. Çeşitli yanlılıklar insan kararlarını etkilemekte olup, bireylerin kararlarını başlangıçta sunulan ve çıpa olarak bilinen bir değere doğru yönlendirme eğiliminde oldukları çıpalama etkisi; bu yanlılıklar arasında önemli olanlardan biridir. Bu çalışmanın amacı, çıpaların ekonomik davranışı nasıl etkilediğini göstermektir. Özellikle, farklı çıpa türleri ve ürün aşinalık düzeylerinin tüketici değerlemeleri (Ödeme İstekliliği) üzerindeki çıpa etkisinin gücünü araştırmaktır. Bir diğer temel amaç ise, bireysel farklılıkların ödeme istekliliği ile ilişkisini ortaya koymaktır. Yaşları 18 ve 30 arasında değişen toplam 308 katılımcının verileri değerlendirilmiştir. Bu çalışmaya katılmak için katılım onayı alındıktan sonra online bir platformda çıpa paradigmasına erişmişlerdir. Daha sonra, çıpanın alaka düzeyi ve de seviyesinin denekler arası değişken, aşinalığın denek içi değişken olarak dizayn edildiği dört deneysel gruptan birine eşit sayıda rastgele atanmışlardır. Daha sonra sırasıyla Karar Verme Stilleri Ölçeğini ve Demografik Bilgi Formunu doldurmuşlardır. Ödeme istekliliği ile ilgili değişkenleri araştırmak için deneysel ve korelasyonel yöntemlerinin birleştirilmiş bir yaklaşımı kullanılmıştır. Sonuçlar, daha yüksek düzeydeki çıpanın çeşitli tüketim malları için Ödeme İstekliliğini anlamlı bir şekilde artırdığını göstermiştir. Ayrıca, alakasız bilgiye maruz kalan katılımcıların, daha yüksek alaka düzeyine maruz kalan katılımcılara göre anlamlı olarak daha yüksek Ödeme İstekliliği belirttikleri bulundu. Sonuçlar ayrıca, daha yüksek düzeydeki aşinalığın Ödeme İstekliliğini anlamlı bir şekilde artırdığını gösterdi. Beklenenin aksine, karar verme stilleri ile Ödeme İstekliliği arasında anlamlı bir korelasyon ortaya çıkmamıştır. Bulgular ilgili literatür bağlamında tartışılmıştır.Item Termik santraller üzerine sosyolojik bir araştırma: Zonguldak ili kilimli ilçesi örneği(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Dönmez, Didem AslıElektrik enerjisi, modern toplumların vazgeçilmez bir parçasıdır ve evlerden endüstrilere, ulaşım sistemlerinden sağlık hizmetlerine kadar geniş bir yelpazede kullanılmaktadır. Bu enerji türü, bireylerin yaşamının pek çok yönünü kolaylaştırmaktadır. Elektrik enerjisinin temini için kullanılan kaynaklar arasında kömür, doğal gaz, nükleer enerji, güneş ve rüzgar gibi çeşitli enerji kaynakları bulunmaktadır. Fosil yakıtlarla çalışan termik santraller, özellikle kömür ve doğal gaz tüketenler, elektrik enerjisinin önemli bir kaynağını oluşturmaktadır. Ancak, bu santrallerin kurulması ve işletilmesinin, çevresel etkilerinin yanı sıra kurulduğu bölgede yaşayan bireylerin yaşamında çeşitli değişimleri meydana getirdiği düşünülmektedir. Bu araştırma, Zonguldak ili Kilimli ilçesi Muslu ve Çatalağzı beldelerinde yer alan termik santrallerin, bireylerin yaşamlarında meydana getirdiği değişimleri derinlemesine anlamayı hedeflemektedir. Termik santraller, elektrik enerjisi üretimi sağlayarak toplumların enerji ihtiyacını büyük ölçüde karşılamakta ve bu açıdan önemli bir rol oynamaktadır. Sanayi tesisleri gibi termik santrallerin de kurulduğu bölgelerde yaşayanların yaşam deneyimlerini ve düşüncelerini anlamak önem taşımaktadır. Bu araştırma, termik santrallerin kurulduğu Zonguldak ili Kilimli ilçesi Muslu ve Çatalağzı beldelerinde yaşayan bireylerin deneyimlerini ve düşüncelerini anlamak üzere nitel araştırma yöntemleri kullanılarak yürütülmüştür. Araştırmanın verileri, nitel veri toplama teknikleri olan derinlemesine görüşmeler, odak grup görüşmeleri ve katılımsız gözlemler gibi kullanılarak elde edilmiştir. Elde edilen veriler transkript edilerek temellendirilmiş kuramın (grounded theory) aşamaları olan açık, eksenel ve seçici kodlama teknikleri kullanılarak analiz edilmiştir. Açık kodlama sürecinde, araştırma verileri detaylı bir şekilde incelenerek çeşitli kavramlar ve temalar tanımlamış ve kodlanmıştır. Eksenel kodlama aşamasında ise belirlenen kodlar daha spesifik alt kategorilere ayrılarak derinlemesine analiz edilmiştir. Son olarak, seçici kodlama süreciyle, veri setinde belirlenen kodlar altında toplanan kategoriler ile birlikte “yıpranma” çekirdek kavramı elde edilmiştir. Araştırma kapsamında, araştırmanın sahası olan Zonguldak ili, Kilimli ilçesi Çatalağzı ve Muslu beldelerinde, termik santrallerin bulunduğu ve dolayısıyla bu tür enerji üretim tesislerinin bireylerin yaşamının bir parçası olan sosyal ve ekonomik alanlar üzerindeki getirdiği değişimlerin yoğun olarak hissedildiği bölgeler olduğu sonucuna varılmıştır. Bu bağlamda, bölge sakinlerinin termik santrallerin inşası ve işletilmesi sürecinde yaşadıkları deneyimler ve termik santraller hakkındaki düşünceleri, bu tesislerin çevresel değişimlerinin yanı sıra bireylerin yaşamlarında meydana getirdiği kültürel değerlerde, ekonomik yapıda ve bireylerin oluşturduğu sosyal yapılar gibi unsurlarda çeşitli değişimlerin olduğu sonucunu ortaya çıkarmıştır.Electrical energy is an indispensable part of modern societies and is used in a wide range of applications from households to industries, from transport systems to healthcare. This type of energy facilitates many aspects of individuals’ lives. The sources used for the supply of electrical energy include various energy sources such as coal, natural gas, nuclear energy, solar and wind. Thermal power plants operating on fossil fuels, especially those consuming coal and natural gas, constitute an important source of electrical energy. However, it is thought that the establishment and operation of these power plants cause various changes in the lives of individuals living in the region where they are established as well as their environmental impacts. This research aims to understand in depth the changes in the lives of individuals caused by thermal power plants located in Muslu and Çatalağzı towns of Kilimli district of Zonguldak province. Thermal power plants meet the energy needs of societies to a great extent by providing electrical energy production and play an important role in this respect. It is important to understand the life experiences and thoughts of the people living in the regions where thermal power plants are established, such as industrial plants. This study was conducted using qualitative research methods to understand the experiences and thoughts of individuals living in Muslu and Çatalağzı towns of Kilimli district of Zonguldak province, where thermal power plants are established. The data of the research were obtained by using qualitative data collection techniques such as in-depth interviews, focus group discussions and unattended observations. The data obtained were transcribed and analysed using open, axial and selective coding techniques, which are the stages of grounded theory. In the open coding process, the research data were analysed in detail and various concepts and themes were defined and coded. In the axial coding stage, the codes were divided into more specific subcategories and analysed in depth. Finally, with the selective coding process, the core concept of ‘attrition’ was obtained together with the categories collected under the codes determined in the data set. Within the scope of the research, it has been concluded that there are thermal power plants in Çatalağzı and Muslu towns of Kilimli district of Zonguldak province, which is the field of the research, and therefore, the changes brought by such energy production facilities on social and economic areas, which are a part of individuals’ lives, are intensely felt. In this context, the experiences of the inhabitants of the region during the construction and operation of thermal power plants and their thoughts about thermal power plants have revealed that in addition to the environmental changes of these facilities, there are various changes in the cultural values, economic structure and social structures formed by individuals.Item Giacomo Puccini’nin la fancuilla del west operasının incelenmesi(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Atar, Hüseyin Yiğitcan; Turan, Mahmut Kamerhan; Sırma, Çiğdem SemaBu çalışma, Giacomo Puccini’nin La Fanciulla del West operasına ilişkin müzikal stil ve yorumculuk özellikleri ile David Belasco’nun sahneleme, oyunculuk teknik ve yöntemlerinin incelenmesi amacı ile yapılmıştır. Nitel araştırma yöntemi ile yapılan bu çalışmada, ilgili yazın için gerekli doküman taramaları yapılmıştır. Elde edilen dokümanlar ışığında; Puccini, Belasco ve La Fanciulla del West operası hakkında amaçlanan incelemeler yapılmış; bu incelemelerin geçerliği ve güvenirliğine yönelik iki farklı alan uzmanından onay alınmıştır. Konu bakımından dünyanın ilk ve tek ‘Western’ operası olan bu eser, Amerikan tiyatro rejisörü David Belasco’nun 20. yüzyıl modern dönemde yazdığı ve sahnelediği Amerikan yöreseli The Girl of the Golden West tiyatrosundan uyarlanmıştır. Puccini’nin bestelediği La Fanciulla del West operasına ilişkin müzikal stil ve yorumculuk özellikleri ile Belasco’nun sahneleme, oyunculuk teknik ve yöntemleri arasında sanatsal bir bağ kurulmuş ve opera eseri; karakter, öyküsel, müzikal ve metinsel olarak incelenmiştir. Puccini, Belasco’nun tiyatrosunda vurguladığı Amerikan yöreselliğine, konu akışına büyük özen göstermiş ve müzikal yönden inandırıcılığı desteklemek amacı ile bazı ön çalışmalar gerçekleştirmiştir. Bu ön çalışmalar esnasında Puccini, 1900’lü yıllarda Amerika kıtasında popüler olan birçok müzikal kaynağı incelemiştir. Başta Claude Debussy olmak üzere, etkilendiği bazı empresyonist bestecilerin müzikal fikirlerinden yola çıkarak 20. yüzyıl modern dönem dinleyicisinin de beklentilerini göz önünde bulunduran Puccini, La Fanciulla del West operasında büyük oranda yer verdiği Amerikan yöresine ait müzikal melodiler, Latin ritimleri, salon caz müziklerini andıran akor tınıları ile esere müzikal anlamda egzotiklik kazandırdığı ve dünyaca ünlü klasik opera eserleri arasında müzikal yönden apayrı bir fark yarattığı sonucuna varılmıştır. This study was conducted to examine the musical style and interpretation features of Giacomo Puccini's opera La Fanciulla del West and David Belasco's staging, acting techniques and methods. In this study conducted with qualitative research method, necessary document scans were made for the relevant literature. In the light of the documents obtained; Purposeful reviews have been made about Puccini, Belasco and the opera La Fanciulla del West; Approval was received from two different field experts for the validity and reliability of these examinations. This work, which is the world's first and only 'Western' opera in terms of subject matter, is adapted from the American vernacular play The Girl of the Golden West, written and staged by American theater director David Belasco in the 20th century modern period. Belasco's musical style and interpretation of the opera La Fanciulla del West composed by Puccini; An artistic connection was established between staging, acting techniques and methods, and the opera work; The characters were examined narratively, musically and textually. Puccini paid great attention to the American vernacular and the flow of the subject, which Belasco emphasized in his theatre, and carried out some preliminary studies in order to support musical credibility. During these preliminary studies, Puccini examined many musical sources popular in the American continent in the 1900s. Based on the musical ideas of some of the impressionist composers he was influenced by, especially Claude Debussy, and taking into account the expectations of the 20th century modern audience, Puccini used musical melodies from the American region, Latin rhythms, and chords reminiscent of lounge jazz music, which he largely included in his opera La Fanciulla del West. It has been concluded that it adds musical exoticism to the work with its tones and creates a completely different musical difference among world-famous classical opera worksItem Aracı kurumların performans analizi-bist firmalarında bir uygulama(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Sarıçam, İrem; Erben Yavuz, AsumanSermaye piyasası kurumları, sürekli denetim altında tutulması gereken yatırımcıya güven ve kurumsal hizmet sunmak daimî görevi olan kurumlardır. Bu tez çalışması, Türkiye’deki aracı kurumların finansal performanslarının 2015-2022 yılları arasında nasıl değiştiğini ve sektördeki rekabetçi konumlarını nasıl etkilediğini detaylı bir şekilde incelemiştir. Çalışma, Gedik Yatırım, Global Yatırım, INFO Yatırım, İş Yatırım, Osmanlı Yatırım, Oyak Yatırım ve Tera Yatırım gibi önde gelen aracı kurumların bilanço verilerini kullanarak, her bir kurumun varlık, borç, dönen varlık, esas faaliyet karı ve net dönem karı gibi finansal göstergeler üzerinden performans değerlendirmesi yapmıştır. Analizler, aracı kurumların zaman içindeki performans trendlerini ve özellikle 2020 yılından sonra yaşanan ekonomik değişimlerin bu kurumlar üzerindeki etkilerini göstermiştir. Örneğin, Gedik Yatırım ve Oyak Yatırım gibi bazı kurumlar, dönen varlık ve net dönem karlarında önemli artışlar gösterirken, Global Yatırım operasyonel dönüşüm süreçlerinin başarısını finansal iyileşme ile taçlandırmıştır. Tez ayrıca, aracı kurumların rekabetçi avantajlarını artırmak ve piyasada sürdürülebilir başarı sağlamak için teknolojik adaptasyon, müşteri ilişkileri yönetimi ve iç süreç optimizasyonu gibi alanlarda yatırımlar yapmalarının önemini vurgulamıştır. Bu stratejik yatırımlar, aracı kurumların piyasa adaptasyonunu ve operasyonel verimliliklerini artırarak, daha geniş finansal başarı ve istikrar elde etmelerine olanak tanımaktadır. Sonuç olarak, bu tez, aracı kurumların performansını etkileyen temel faktörleri ve stratejik yönetim kararlarını belirlerken, sektördeki dinamiklere ve ekonomik koşullara duyarlı bir şekilde nasıl uyum sağlamaları gerektiğini ortaya koymuştur. Söz konusu bilgiler, sektördeki diğer kurumların performans analizi için de örnek alınabilir nitelik taşımaktadır. Capital market institutions are entities that must continuously be under supervision to provide investor confidence and institutional services as their perpetual duty. This thesis has examined in detail how the financial performances of intermediary institutions in Turkey have changed between the years 2015-2022 and how this has affected their competitive positions in the industry. The study has utilized balance sheet data from leading brokerage firms such as Gedik Investment, Global Investment, INFO Investment, İş Investment, Ottoman Investment, Oyak Investment, and Tera Investment, conducting a performance evaluation based on financial indicators like assets, liabilities, current assets, core operating profits, and net period profits. The analyses have demonstrated the performance trends of brokerage firms over time and, in particular, the impacts of economic changes post-2020 on these institutions. For instance, some firms like Gedik Investment and Oyak Investment have shown significant increases in current assets and net period profits, while Global Investment has crowned the success of its operational transformation processes with financial recovery. Furthermore, the thesis has emphasized the importance of investments in areas such as technological adaptation, customer relationship management, and internal process optimization to enhance the competitive advantages of brokerage firms and achieve sustainable success in the market. These strategic investments have enabled brokerage firms to increase their market adaptation and operational efficiencies, thereby achieving broader financial success and stability. In conclusion, this thesis has identified the fundamental factors affecting the performance of brokerage firms and how they need to adapt sensitively to the dynamics of the industry and economic conditions. This information serves as a guide for other institutions in the sector, exemplifying how they too can achieve similar successes.Item Kâr amacı gütmeyen kuruluşlar için uluslararası finansal raporlama uygulamalarının incelemesi ve uygulama önerisi(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) Hatice Sevde, Ocak; Deniz Umut, DoğanHayır kurumu, kâr amacı gütmeyen sektör, üçüncü sektör, bağımsız sektör, gönüllü kuruluşlar, dernekler ve vakıflar gibi birçok farklı terimle ifade edilen ve toplumsal fayda sağlama amacıyla hareket eden “kâr amacı gütmeyen kuruluşlar” ekonomik ve toplumsal alanda giderek daha da önemli hale gelmiştir. Kapsamları ve nitelikleri itibarıyla kamuoyunu etkileyen bu kuruluşlar, emanet aldıkları kaynakların yönetimi ve kullanımı açısından topluma karşı sorumludur. Ayrıca geçmişte kâr amacı gütmeyen kuruluşlarda yaşanan skandalların bir sonucu olarak bu kuruluşlara kaynak sağlayanlar ve toplum, kuruluşların gerçekleştirdikleri faaliyet ve hizmetler hakkında daha çok bilgi sahibi olmak istemektedir. Kuruluşların gerçekleştirdikleri faaliyetlerin belirli mevzuatlar uyarınca belirlenen kurallar çerçevesinde hazırlanması ve sunulmasını ifade eden finansal raporlama ve bu hizmet ve faaliyetlerin bir fotoğrafı niteliğinde olan finansal tablolar bu noktada önemli hale gelmektedir. Kâr amacı gütmeyen kuruluşlar, kâr amaçlı işletmelerden farklı özelliklere sahiptir. Ayrıca tabi oldukları mevzuat hükümleri de farklıdır. Bu nedenle bu kuruluşların farklı muhasebe uygulamalarına ve raporlama hükümlerine tabi olması gerekmektedir. Ancak Türkiye’de kâr amacı gütmeyen kuruluşların finansal tablolarının hazırlanmasında kullanacakları finansal raporlama çerçeveleri bulunmamaktadır. Bu çalışmada, Türkiye’de kâr amacı gütmeyen kuruluşların gereksinim duyduğu ve uluslararası uygulamalarla uyumlu finansal raporlama çerçevesinin nasıl olması gerektiği araştırılmaktadır. Bu amaçla çalışmada öncelikle kâr amacı gütmeyen kuruluşların özellikleri ve yapısı ile Türkiye’de vakıf ve dernekler kapsamında kâr amacı gütmeyen kuruluşlar incelenmiş, sonrasında Türkiye’deki kâr amacı gütmeyen kuruluşların muhasebe uygulamalarına yer verilmiş daha sonra kâr amacı gütmeyen kuruluşların finansal raporlamasına ilişkin uluslararası ülke uygulamaları araştırılmış, son bölümde Türkiye’de faaliyet gösteren kâr amacı gütmeyen kuruluşlar için oluşturulacak finansal raporlama çerçevesinin içeriğine yer verilmiştir. Non-Profit Organizations, which are expressed by many different terms such as charity, non-profit sector, third sector, independent sector, voluntary organizations, associations and foundations and acting with the aim of providing social benefit, have become more and more important in the economic and social field. These organizations, which affect the public in terms of their scope and nature, are responsible to the society in terms of the management and use of the resources they entrust. In addition, as a result of the scandals experienced in non-profit organizations in the past, those who provide funds to these organizations and the society want to know more about the activities and services of the organizations. Financial reporting, which expresses the preparation and presentation of the activities carried out by the organizations within the framework of the rules determined in accordance with certain legislation, and the financial statements, which are a photograph of these services and activities, become important at this point. Non-profit organizations have different characteristics from for-profit businesses. In addition, the legislation they are subject to is also different. For this reason, nonprofits are required to be subject to different accounting practices and reporting requirements. However, there are no financial reporting frameworks for non-profit organizations in Turkey to use in the preparation of their financial statements. In this study, it is investigated how should be the financial reporting framework, which is needed by non-profit organizations in Turkey and compatible with international practices, For this purpose, in this study, first of all, the characteristics and structure of non-profit organizations and non-profit organizations within the scope of foundations and associations in Turkey are examined, then the accounting practices of non-profit organizations in Turkey are included, then international country practices regarding the financial reporting of non-profit organizations are researched. In the last section, the content of the financial reporting framework to be created for non-profit organizations operating in Turkey is given.Item Ödeme ve elektronik para kuruluşları için bir iç kontrol model önerisi(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) İpek, Güneştepe; Özge Sezgin, AlpFinansal kuruluşlar için etkin bir iç kontrol modelinin kurgulanması ve uygulamaya geçirilmesi oluşabilecek hata, hile ve suiistimalleri engelleyerek finans sektörünün öngörülebilir olması, verilen hizmetlerin niteliğinin artması ve dolayısıyla ekonomik gelişimin sağlanması açısından hayati önem taşımaktadır. Yazında farklı finans kuruluşlarının iç kontrol yapısını etkileyen belirli başlıklara odaklanmış akademik çalışmalar bulunmaktadır. Ancak dayandığı bilgi teknolojileri ve kanuni düzenlemeler ile kendine has dinamikleri olan ve finans kuruluşlarının özel bir çeşidi olarak karşımıza çıkan Ödeme ve Elektronik Para Kuruluşlarına yönelik yeterli sayıda çalışma bulunmamaktadır. Ayrıca iç kontrol sürecinin dayandığı farklı bileşenlerin etkileşimini bütüncül olarak ele alan bir çerçeveye ihtiyaç vardır. Bu kapsamda yapılan tez çalışması ile Ödeme ve Elektronik Para Kuruluşlarına için bir iç kontrol model önerisi geliştirilmiştir. Bu modeli oluşturan bileşenler arası ilişkiler ve etkileşimler ayrıntılarıyla sunulmuştur. Bu sayede hem yazındaki boşluğa katkıda bulunulmuş hem de uygulayıcılar için rehber olabilecek bir genel bakış açısı geliştirilmiştir. Bunun yanı sıra gelecekte yapılacak araştırmalara da zemin hazırlanmıştır. Establishing and implementing an effective internal control model for financial institutions is vital in preventing errors, fraud, and abuses that may occur, making the financial sector predictable, increasing the quality of the services provided, and thus ensuring economic development. In the literature, studies focus on specific topics that affect the internal control structure of different financial institutions. However, Payment and Electronic Money Institutions, a particular type of financial institution with unique dynamics counting on information technologies and regulations, are understudied. There is also a need for a framework that holistically addresses the interaction of the different components on which the internal control process is based. Accordingly, this thesis proposes an internal control model that has been developed for Payment and Electronic Money Institutions. The relationships and interactions between the components that make up this model are presented in detail. In this way, a framework is introduced that can contribute to the literature gap and guide practitioners in developing an efficient internal control system. In addition, this thesis provides a fruitful research ground for future studies.Item Antik dönem yazarlarının (MÖ. 6.yy - MS 1.yy) eserlerinde adı geçen gastronomik ürünler, ürünlerin Anadolu bağlantıları ve günümüz gastronomisi açısından değerlendirilme olanakları.(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) H. Merve, Engiz Korucu; Tulga, AlbustanlıoğluBu araştırmanın amacı Antik dönem (MÖ. 6.yy- MS 1.yy) yazarları tarafından yazılmış çeşitli temel eserlerde Anadolu topraklarında o dönemde yetiştirilmiş ürünlerin tespit edilmesi, bunların öneminin vurgulanması ve sıklıkla bahsedilmiş olan 13 tarım ürününün günümüz Türkiye topraklarındaki ihracat, ithalat, üretim, tüketim miktarları ve alanlarının ve üretim potansiyellerinin incelenmesi ve bu resmi bilgiler ışığında yorumlanmasıdır. Bu ürünler buğday, arpa, zeytin ve zeytinyağı, fındık, incir, kiraz, soğan, sarımsak, nohut, fasulye, susam ve mısırdır. Anadolu toprakları, yüzyıllardan beri polikültür tarımsal üretimin yapılabildiği nadir kara parçalarından biridir. Bu coğrafya, pek çok hayvansal temelli gıda ürünü de dahil olmak üzere birçok bitki türü yetiştiriciliği için uygun bir ortam sağlamaktadır. Anadolu, Türkiye Cumhuriyeti'nin de yurt olduğu ve tarihi bir öneme sahip olan "Uygarlıklar Beşiği" olarak bilinmektedir. Araştırmada bir diğer odak noktası ise antik dönemde beslenme olgusu üzerinden sürdürülmüştür. Antik dönemde yiyecek ve içecek kültürü modern gastronomi kavramından farklı olsa da yemek pişirme ve sunma sanatı büyük bir önem taşımaktadır. Beslenme alışkanlıkları, antik dönemde zaman ve bölgeye göre değişiklik göstermektedir. Bu durum günümüzde olduğu gibi büyük ölçüde tarımın ve hayvancılığın gelişimine bağlıdır. Bu araştırmanın tarım üzerine yoğunlaşmış olmasının temel nedeni ise tarım olmadığı sürece gastronominin de olamayacağı gerçeğidir. The purpose of this study is to identify various crops that were cultivated in the Anatolian lands during the ancient period (6th century BC - 1st century AD) in various foundational works written by authors of that time, emphasize their importance, and examine the export, import, production, consumption quantities, areas, and production potentials of 13 agricultural products that were frequently mentioned in these works in today's Turkey based on official data, and interpret their significance accordingly. These products are wheat, barley, olives and olive oil, hazelnuts, figs, cherries, onions, garlic, chickpeas, beans, sesame, and corn. Anatolian lands have been one of the rare pieces of land where polyculture agricultural production can be carried out for centuries. This geography provides a suitable environment for the cultivation of many plant species, including many animal-based food products. Anatolia is also known as the "Cradle of Civilizations," which is of historical significance and is a homeland of the Republic of Turkey. Another focal point of the research is the concept of nutrition during the ancient period. Although the culture of food and beverage in the ancient period differs from the modern concept of gastronomy, the art of cooking and presentation is of great importance. Nutritional habits vary depending on time and region in the ancient period and are largely dependent on the development of agriculture and animal husbandry, just as it is today. The main reason for the research to focus on agriculture is the fact that without agriculture, there can be no gastronomy.Item Theoretical Adaptation of Sehnsucht’un (Yaşam Özlemleri) başka bir kültüre teorik adaptasyonu: Küse’yi (Özlem) kültürel iyi oluşla bütünleştirmek(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) Fatma Cansel, Kandemir; Doğan, KökdemirBu çalışma, Sehnsucht (yaşam özlemi) kavramının Türkçedeki karşılığını küse- (Özlem) tanıtarak yaşama dair özlemlerin ağırlıklı olarak kuramsal uyarlamasını yürütmüştür. Çalışmada, özlemin kültürel ve psikolojik boyutlarını analiz etmek için nicel verilerden yararlanılmıştır. Araştırma, anketler ve açık uçlu sorular aracılığıyla, özlem yapısını Türk kültürel bağlamında ölçmeyi amaçlamaktadır. Sehnsucht’un kendi kültürlerindeki bireylerin psikolojik iyi oluşlarında ve yaşam doyumlarında önemli roller oynadığı öne sürülmüştür. Özlemin faktör yapısının ve teorik olarak ilişkili olması beklenen değişkenlerle ilişkisinin incelenmesi için %77.6’sı kadın (N = 239), %21.1’i erkek (N = 65) olan ve toplamda 308 kişiden oluşan örneklemin sunduğu verilerden yararlanılmıştır. Katılımcıların yaşları 20 ile 75 arasında değişmekte olup yaş ortalaması 32.30’dur (SD = 13.73). Temel Bileşenler Analizi sonucunda, dört faktörlü yapı uygun bulunmuştur. Bu çalışma, ruh sağlığı, iyilik hali ve kültürler arası psikoloji alanlarında politika yapıcılar ve uygulayıcılar için değerli bilgiler sağlayabilecek özlem yapısının adaptasyonu için ilk adımı oluşturmaktadır. Kültürel temelli bu kavramları kabul ederek ve refah müdahalelerine entegre ederek, çeşitli kültürel geçmişlere sahip bireyler için yaşamsal çıktıları geliştirebilecek ve etkili yaşam yönetimini teşvik edebilecek kültürel açıdan daha duyarlı ve etkili stratejiler tasarlamak mümkün hale gelir. This study mainly carried out the theoretical adaptation of Sehnsucht (life longings) while introducing the Turkish equivalent Küse (özlem). In the study, quantitative data were used to analyze the cultural and psychological dimensions of life longings. The research aims to measure the construct of Sehnsucht in the Turkish cultural context through questionnaires and open-ended questions. It is proposed that Sehnsucht play important roles in the psychological well-being and life satisfaction of individuals living in their own culture. In order to examine the factor structure of longing and its relationship with the variables that are theoretically expected to be related, the data presented by the sample consisting of a total of 308 people, 77.6% of whom were female (N = 239) and 21.1% of whom were male (N = 65), were utilized. Participants’ age ranged between 20 and 70, with mean age of 32.30 (SD = 13.73). As a result of Principal Components Analysis, the four-factor structure was found to be appropriate. This study constitutes a first step towards the adaptation of the life longing construct which could provide valuable information for policy makers and practitioners in the domains of mental health, well-being and cross-cultural psychology. By accepting these culturally-based concepts and integrating them into welfare interventions, it becomes possible to design more culturally sensitive and effective strategies that can improve life outcomes and promote efficient life-management for individuals from diverse cultural backgrounds.Item 1950 sonrası Ankara’nın değişen kent yaşamı ve pastanelerin mekânsal dönüşümü(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) Zeynep, Gökaydın Yenal; Betül Bilge, Özdamar13 Ekim 1923 tarihinde Cumhuriyet’in ilanından kısa bir süre önce, Ankara başkent olarak kabul edilmiştir. Başkent Ankara’nın imar süreci yeni yönetiminin başarısı ile özdeşleşen geniş perspektifli bir modernleşme vizyonu ile şekillenmiştir. Kurtuluş Savaşı süresince de önemli bir merkez konumuna sahip olan Ankara, başkent ilan edilmesiyle yeni bir anlam da yüklenmiştir. Sahip olduğu kentsel kurgu, Cumhuriyet yönetiminin oluşturmak ve yaygınlaştırmak istediği modern yaşam- mekân kurgusuna planlı çalışmalara da ev sahipliği yapmıştır. Bu bağlamda, kentsel devinimin mekânsal karşılıkları çoğalmış ve dönüşerek yeniden oluşmuş ve/veya gelişmiştir. Ankara kent planlama çalışmaları günümüz kent akslarının oluşumunu ve okunmasını da mümkün kılmıştır. Tarihsel süreçte, Ankara kent kurgusunda meydana gelen değişimlerin, siyasi ve ekonomik gelişmelerden etkilendiği anlaşılmıştır. Bu etkenler paralelinde Ankara’da yeme-içme mekânlarının ve pastanelerin de çeşitliliği artmıştır. Çalışmanın ana konusunu oluşturan pastaneler, süreç içinde kent yaşamında oluşan bu devinimden etkilenmiş, konumlarında ve iç mekân kurgularında farklılıklar oluştuğu görülmüştür. Çalışmanın temel amacını Ankara’da hizmet veren ve süreç içerisinde de hizmet devamlılığı gösteren pastanelerin, modern kent yaşamındaki mekânsal değişimlerinin, kent akslarıyla birlikte izlenmesi ve araştırılması oluşturmaktadır. Bu kapsamında kent aksları, Ankara kent planlamalarına dayandırılarak 3 dönem içerisinde ele alınmıştır. Çalışmanın genel çerçevesi, araştırmaya temel oluşturacak biçimi ile 1923-2020 yılları arası Ankara kent yaşamında hizmet veren pastane oluşumları üzerinden okunmuştur. Bu bağlamda, kent aksları üzerinde yapılanma gösterdiği anlaşılan pastaneler, sosyal hayatın içinde yer alan kullanıcısı ile olan etkileşimi çerçevesinde değerlendirilmiştir. Ayrıca pastane sahipleri, işletmecileri ve dönem tanıkları ile yapılan sözlü görüşmeler ile elde edilen veriler çalışmada kullanılmıştır. Araştırma nitel yöntemi esas alan tarihsel süreç okumasını üç aşamalı bir model üzerine kurgulamıştır. Birinci aşamada; kent kurgusu, haritalar kullanılarak irdelenmiştir. İkinci aşamada çalışılan pastanelerin, oluşan kent aksları üzerindeki bölgesel konumları belirlenmiştir. Çalışmanın üçüncü aşamasında; Flamingo Pastanesi, Funda Pastanesi, Hüdaverdi Pastanesi üzerinden okumalar yapılmıştır. Kent kurgusunda konumları- kent aksları ile ilişkisi, yakın çevre- mekân ilişkisi, mekân kurgusu; açık, yarı açık ve kapalı alan ilişkisi, iç mekân kurgusunun değişimi ve/veya gelişimi kapsamında yapılan çalışmalar (İç Mimar/Mimar ile çalışılması) ve iç mekân kurgusu- mekân içi ilişkiler ve kullanıcı etkileşimi incelenmiştir. Elde edilen bulgular değerlendirildiğinde; Ankara kent kurgusunda meydana gelen değişimlerin pastane mekânlarının konumlarında, iç mekân kurgularının şekillenmesinde ve dönüşmesinde etkileri olduğu görülmüştür. Tez kapsamında belirlenen pastane mekânlarının konum değişimlerinde ev iç-dış mekân kurgularının dönemlerde ticari sürdürülebilirlik, hizmet kalitesi, ürün çeşitliliği ve kullanıcı isteklerini değerlendirdiği ve bu bağlamda konum ve mekânsal değişimlerini planladığı anlaşılmıştır. Kent kurgusu-mekân ilişkisinin araştırmaya açık bir konu olduğu anlaşılmış, bu kapsamda pastane mekânları ile ilgili yapılacak iç mimari çalışmalarda tasarım yaklaşımının şekillenmesinde elde edilen bulguların kullanılmasının mümkün olduğu görülmüştür. İç mimarlık alanında ortaya konacak tasarım yaklaşımlarında; mekân tasarımı, mekân akışı ve kullanıcı ilişkisinin tanımlanması ve planlanmasında; yakın çevre, açık- yarı açık- kapalı alan ve kullanıcı ilişkisinin- etkileşiminin bütüncül olarak ele alınmasının işlevsel, estetik ve süründürülebilir mekân tasarımlarını destekleyeceği olacağı düşünülmektedir. Shortly before the proclamation of the Republic on 13 October 1923, Ankara was accepted as the capital. The reconstruction process of the capital Ankara has been shaped by a broad perspective modernization vision identified with the success of its new administration. Ankara, which had an important center position during the War of Independence, gained a new meaning with its declaration as the capital. Its urban fiction also hosted planned works on the modern life-space fiction that the Republican administration wanted to create and spread. In this context, the spatial counterparts of urban movement have multiplied and transformed, re-formed and/or developed. Ankara city planning studies also made it possible to form and read today's city axes. In the historical process, it has been understood that the changes that have taken place in Ankara's urban setting have been affected by political and economic developments. Parallel to these factors, the diversity of eating and drinking places and patisseries in Ankara has also increased. The patisseries, which are the main subject of the study, were affected by this movement that occurred in urban life in the process, and it was seen that there were differences in their locations and interior space setups. The main purpose of the study is to monitor and research the spatial changes in modern urban life of the patisseries that serve in Ankara and show continuity in the process, together with the city axes. In this context, city axes were handled in 3 periods based on Ankara city planning. The general framework of the study was read through the patisserie formations that served in the city life of Ankara between the years 1923-2020, as a basis for the research. In this context, patisseries, which are understood to be built on city axes, are evaluated within the framework of their interaction with the user in social life. In addition, the data obtained through oral interviews with pastry shop owners, operators and witnesses of the period were used in the study. The research has built the historical process reading, which is based on the qualitative method, on a three-stage model. In the first stage; The urban setting was analyzed using maps. In the second stage, the regional positions of the patisseries on the city axes were determined. In the third stage of the study; Readings were made at Flamingo Patisserie, Funda Patisserie, Hüdaverdi Patisserie. Positions in the urban setting- their relationship with the city axes, the close environment-space relationship, the spatial setup; The relationship between open, semi-open and closed space, the change and/or development of the interior space setup (working with an Interior Architect) and interior space-internal relations and user interaction were examined. When the obtained findings are evaluated; It has been observed that the changes in the city setup of Ankara have effects on the positions of the patisseries, the shaping and transformation of the interior space setups. It has been understood that in the change of location of the patisserie places determined within the scope of the thesis, the indoor-outdoor setting of the house evaluates the commercial sustainability, service quality, product variety and user requests in the periods, and in this context, plans the location and spatial changes. It has been understood that the relationship between urban construction and space is a subject open to research, and in this context, it has been seen that it is possible to use the findings obtained in shaping the design approach in interior architectural studies to be made about patisserie spaces. In the design approaches to be put forward in the field of interior architecture; in the definition and planning of space design, space flow and user relationship; It is thought that a holistic approach to the close environment, open-semi-open-closed space and user relationship-interaction will support functional, aesthetic and sustainable space designs.Item Suriyeli göçmenlerin mesleki ve teknik ortaöğretimde okullaşmaya etkisi(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) Berfu, Hızıroğlu; Seda, Köymen Özer2011 yılının Mart ayında başlayan Suriye iç savaşıyla birlikte 12 milyon Suriyeli evlerini terk etmiş, 5,5 milyondan fazla Suriyeli ise ülkesinden kaçmak zorunda kalmıştır. İçişleri Bakanlığı’nın 2022 yılında yayınladığı verilere göre Türkiye’de Geçici Koruma Statüsündeki Suriyeli sayısı yaklaşık 3 milyon 761 bin kişi olup, bu durum Türkiye’yi dünyada en çok mülteciye ev sahipliği yapan ülke konumuna getirmiştir. Göçün etkilediği en önemli alanlardan biri de eğitim alanıdır. Bu tez, Suriyeli göçmenlerin mesleki ve teknik ortaöğretim okullaşma oranına etkisini tahmin etmeyi amaçlamaktadır. İçişleri Bakanlığı’nın ve Mülteciler Derneği’nin Suriyeli göçmenler ile ilgili yayınladığı istatistikler ve MEB tarafından yayınlanan mesleki ve teknik ortaöğretim okullarına ait veriler kullanılarak göçmenlerin okullaşmaya etkisi incelenmiştir. Sonuçlar, en yoğun Suriyeli göçmen barındıran 13 ilde, diğer illere kıyasla mesleki ve teknik ortaöğretim okullarında okullaşma oranının %1,5 daha fazla olduğu yönündedir. Bu sonuç, Suriye’den gelen göçmenlerin çoğunluğunun dil yetersizliği nedeniyle yüksek beceri gerektirmeyen emek yoğun işleri tercih etmesiyle ve yerli öğrencilerin göçmenlerle rekabetten kaçınmak adına becerilerini geliştirebileceği mesleki ve teknik okullara kaydının artmasıyla açıklanabilir. Bu meslekler için eğitim alınan mesleki ve teknik ortaöğretim okullarında, göçmenlerin gelişiyle birlikte okullaşma oranı artış göstermiştir. Ayrıca, sonuçlar en çok göç alan 4 ilin diğer illerdeki okullaşmaya etkisinin incelenmesiyle doğrulanmıştır. Son olarak, göçmen sayısındaki artışın en yoğun yaşandığı illerde de aynı bulgulara ulaşılmıştır. With the Syrian Civil War that started in March 2011, 12 million Syrians left their homes and more than 5.5 million Syrians had to flee their country. According to the data published by the Ministry of Interior in 2022, the number of Syrians with Temporary Protection Status in Turkey is approximately 3 million 761 thousand people, which has made Turkey the country hosting the highest number of refugees in the world. One of the most important sectors affected by migration is the education sector. This thesis aims to estimate the impact of Syrian immigrants on the vocational and technical secondary school enrollment rate. The effect of immigrants on schooling was examined by using the statistics published by the Ministry of Interior and the Refugees Association on Syrian immigrants and the data of vocational and technical secondary schools published by the Ministry of National Education. The results show that the enrollment rate in vocational and technical secondary schools is 1,5% higher in 13 provinces with the highest concentration of Syrian immigrants compared to other provinces. This result can be explained by the fact that the majority of immigrants from Syria prefer routinery manual jobs due to their language deficiency and the increased enrollment of local students in vocational and technical schools where they can improve their skills in order to avoid competition with immigrants. The schooling rate increased with the arrival of immigrants in vocational and technical secondary schools where education was given for these professions. In addition, the results were confirmed by examining the effect of the 4 provinces receiving the highest number of immigrants on schooling in other provinces. Finally, the same findings were reached in the provinces where the increase in the number of immigrants was most intense.