Sosyal Bilimler Enstitüsü / Social Sciences Institute
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11727/1394
Browse
Item 12-14 yaş grubu çocukların müziğe ilişkin tutumları ile sosyal beceri düzeyleri arasındaki ilişkinin incelenmesi(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2017) Güven, Esra; Erol, İsmail LütfüBu araştırmada, 12-14 yaş grubu çocukların müziğe ilişkin tutumları ile sosyal beceri düzeyleri arasındaki ilişki belirlenmiş ve bazı değişkenlere göre çocukların müziğe ilişkin tutumları ve sosyal beceri düzeyleri incelenmiştir. Araştırmada var olan durumun belirlenmesine çalışıldığı için betimsel araştırma modeli kullanılmıştır. Araştırmanın çalışma grubunu 2016-2017 eğitim öğretim yılında Ankara’nın farklı yaşam seviyesinde yaşamakta olan ve bu nedenle Altındağ, Çankaya, Etimesgut, Mamak ve Yenimahalle merkez ilçelerinden seçilen 424 kız (%52,8) ve 379 erkek (%47,2) olmak üzere toplam 803 birey oluşturmaktadır. Araştırmada, çocukların müziğe ilişkin tutumlarını belirlemek amacıyla Müziğe İlişkin Tutum Ölçeği, sosyal beceri düzeylerini belirlemek amacıyla Çocuklar İçin Sosyal Beceri Ölçeği ve araştırmacı tarafından hazırlanan Kişisel Bilgi Formu kullanılmıştır. Araştırmada toplanan verilerin analizinde SPSS 21 programından yararlanılarak frekans, yüzde, Pearson Momentler Çarpımı Korelasyon Katsayısı, t-testi, Tek yönlü varyans analizi ve Tukey HSD testi kullanılmıştır. Araştırmada elde edilen bulgular şu şekilde özetlenebilir: 1. Çocukların müziğe ilişkin tutumları ile sosyal beceri düzeyleri arasında pozitif yönde anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Buna göre, çocukların müziğe ilişkin tutumları arttıkça sosyal beceri düzeyleri de artmaktadır. 2. Çocukların Ankara’da yaşadıkları merkez ilçelere göre müziğe ilişkin tutumlarında anlamlı bir fark bulunurken, sosyal beceri düzeylerinde anlamlı bir fark bulunmamıştır. 3. Çocukların cinsiyetlerine göre hem müziğe ilişkin tutumlarında hem de sosyal beceri düzeylerinde anlamlı bir fark bulunmuştur. Kızların müziğe ilişkin tutumları ve sosyal beceri düzeyleri erkeklerden daha yüksek bulunmuştur. 4. Çocukların yaşlarına göre hem müziğe ilişkin tutumlarında hem de sosyal beceri düzeylerinde anlamlı bir fark bulunmuştur. 13 yaşındaki çocukların müziğe ilişkin tutumlarının 14 yaşındaki çocuklardan daha yüksek olduğu ortaya çıkmıştır. Diğer yandan 12 yaşındaki çocukların sosyal beceri düzeyleri 13 ve 14 yaşındakilere göre daha yüksek bulunmuştur. 5. Çocukların okullarındaki başarı algılarına göre hem müziğe ilişkin tutumlarında hem de sosyal beceri düzeylerinde anlamlı bir fark bulunmuştur. Akademik başarı algısı yüksek olan çocukların müziğe ilişkin tutumları ve sosyal beceri düzeyleri başarı algısı orta ve düşük olan çocuklara, akademik başarı algısı orta olan çocukların da düşük olanlara göre müziğe ilişkin tutumları ve sosyal beceri düzeyleri daha yüksek bulunmuştur. 6. Çocuklarının anne ve babalarının eğitim durumuna göre hem müziğe ilişkin tutumlarında hem de sosyal beceri düzeylerinde anlamlı bir fark bulunmamıştır. 7. Flüt ve melodika dışında bir müzik enstrümanı çalıp çalmamaya göre çocukların hem müziğe ilişkin tutumlarında hem de sosyal beceri düzeylerinde anlamlı bir fark bulunmuştur. Bir müzik enstrümanı çaldığını belirtenlerin müziğe ilişkin tutumları ve sosyal beceri düzeyleri bir enstrüman çalmadığını belirtenlere göre daha yüksek bulunmuştur. 8. Herhangi bir müzik kursu alıp almama durumlarına göre çocukların hem müziğe ilişkin tutumlarında hem de sosyal beceri düzeylerinde anlamlı bir fark bulunmuştur. Bir müzik kursu aldığını belirtenlerin müziğe ilişkin tutumları ve sosyal beceri düzeyleri müzik kursu almadığını belirtenlere göre daha yüksek bulunmuştur. In this study, the relationship between music attitudes and social skill levels of 12-14 age group was determined and according to some variables, children's attitudes towards music and social skills levels were examined. Since the existing and current situation about the variables was tried to be determined, descriptive research model was used in the research. The participants included a total of 803 individuals 424 female (52.8%) and 379 male (47.2%) selected from six secondary schools in the districts of Altındağ, Çankaya, Etimesgut, Mamak and Yenimahalle in Ankara during the academic year 2016-2017 form. In the study, the Scale of Attitude towards Music was used to determine children's attitudes towards music. Furthermore, the Social Skill Scale for Children was utilized to determine their social skill levels and Personal Information Form developed by the researcher were used to collect the related demographic information. In the analysis of the collected data, frequency, percentage, Pearson Moments Multiplication Correlation Coefficient, t-test, One way ANOVA and Tukey HSD test were used by means of SPSS 21 program in the study. Findings obtained in the research can be summarized as follows: 1. There was a significant positive correlation between children's attitudes towards music and social skills levels. Accordingly, social attitudes increase as children's attitudes towards music increase. 2. A significant difference was found in the attitudes of children towards music according to the central districts they lived in Ankara, but no significant difference was found in their social skills levels. 3. A significant difference was found in both children's attitudes towards music and social skills levels according to their genders. Girls’ attitudes towards music and social skills were found to be higher than boys'. 4. A significant difference was found in both children's attitudes towards music and social skills according to their age. It turns out that the attitudes of 13-yearolds to music are higher than those of 14-year-olds. On the other hand, the social skills of children aged 12 years were found to be higher than those aged 13 and 14 years. 5. A significant difference was found in both children's attitudes towards music and social skills according to their academic achievement perceptions. Children with high academic achievement attitudes were found to have a higher level of attitudes towards music and social skills than children with medium and low achievement perceptions. Similarly, children with a medium academic achievement perception were observed to have a higher level of attitude toward music and social skill level than children with a low achievement perception. 6. There was no significant difference in children’s attitudes towards music and social skills levels according to their parents’ educational status. 7. According to whether to play a musical instrument different from flute and melodicas, there was a significant difference in children's attitudes towards music as well as social skills levels. Children who stated that they played a musical instrument were found to have a higher attitude towards music and social skill levels than children who indicated that they did not play an instrument. 8. There was a significant difference in children's attitudes towards music as well as their social skill levels according to whether they took any music courses or not. Children who said that they had a music course were found to have a higher attitude towards music and social skill levels than those who indicated that they did not attended a music course.Item 13. Yy – 14. Yy Yunus Emre dönemi giyim kültürü ve çağdaş koleksiyon örneği(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) Zeynep Ülkü, Düğer; Pınar, TürkdemirMilli kültürler arasında eski ve köklü bir geçmişe sahip olan Türk kültürü, Türklerin İslamiyet’i kabul etmesiyle birlikte, mimari, musiki, mutfak, geleneksel tezyin adı verilen; hat, tezhip, ebru gibi el sanatları ve el dokumacılığı, giyim, nakış gibi alanlarda değişimleri beraberinde getirmiştir. Türk-İslam sentezinin etkisiyle çeşitlenen bu dünya sanatlarının, önemini asırlardır koruduğu görülmektedir. Bu bağlamda 13. ve 14. yüzyıllar arasında tarihi kaynaklardan edinilen bilgiler doğrultusunda, dönemin giyim kültürü özellikleri çeşitli başlıklar altında; genel giyim kültürü, kadın giyim kültürü, saray giyim kültürü ve divan giyim kültürü olarak incelenmiştir. Literatürde, 13. ve 14. yüzyıl Selçuklu Dönemi, İslam kültürünün izlerinin sürdüğü “açık fikirli ve hoşgörülü” Anadolu Selçuklu hükümdarlarına ayrıca “manevi iklimin huzuruna katkı sağlayan” tasavvuflar ile bir anılmaktadır. Bu dönemde yaşayan Yunus Emre gibi şairler de dönemin önemli mutasavvıfları arasında anılmaktadır. Yunus Emre, döneminde olduğu kadar bugün de “insanlık yolunu aydınlatan” tasavvuf ekolleri arasında yer almaktadır. Bu tezde, Yunus Emre’nin yaşamış olduğu dönemin özellikleriyle birlikte; sosyal sınıflara göre ayrılan giyim kültürü ve vermek istediği mesajlarını günümüzde yaşatmak amacıyla figüratif ve simgesel öğelerle, desenlerle, doku ve yüzey çalışmalarıyla o dönemin kültürünü yansıtabilen modernize edilmiş bir çağdaş koleksiyon tasvirlenmeye çalışılmıştır. Koleksiyon, Eskişehir Büyükşehir Belediyesinin önderliğinde kurulacak olan Yunus Emre Müzesi’nde, dönemin kültürünü günümüze uyarlayarak yaşatmak amacıyla hazırlanmıştır. Turkish culture, which has an old and deep-rooted history among national cultures, has been called architecture, music, cuisine, traditional decoration “adornment” with the acceptance of Islam by the Turks; It brought together handicrafts such as calligraphy, illumination, marbling, and those in the fields of change such as, weaving, clothing, and embroidery. It is seen that these world arts, which are diversified by the users of the Turkish- Islamic patronage, have preserved their importance for centuries. In this context, in line with the information obtained between the 13th and 14th periods, the clothing culture characteristics of the period are under various headings; It’s examined general clothing culture, women's clothing culture, palace clothing culture and divan clothing culture. In the literature, the 13th and 14th Century Seljuk Period is associated with the "openminded and tolerant" Anatolian Seljuk rulers, who continued the Islamic culture, and also with Sufis that "contributed to the peace of the spiritual climate". Poets such as Yunus Emre, who lived in this period, are also mentioned among the important mystics of the period. Yunus Emre is among the schools of Sufism that "illuminated the path of humanity" as it was in his time. In this thesis, along with the characteristics of the period in which Yunus Emre lived; In order to keep the family clothing culture and desired messages alive according to social classes, it has been tried to depict a modernized contemporary collection that can reflect the culture of that period with figurative and symbolic displays, patterns, texture and surface works. The collection has been prepared in Yunus Emre Museum, which will be established under led by Eskişehir Metropolitan Municipality, with the aim of keeping the period culture alive by adapting it to the present.Item 18 nolu Türkiye muhasebe standardına hasılatın oluşumu(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2007) Duman, Fatma Ceyda; Özmen Uysal, ÖzgürBu çalısmanın amacı, Uluslararası Muhasebe Standartları 18 ve onun resmi tercümesi Türkiye Muhasebe Standartları 18 Hasılat Standardı kapsamında olan mal satıslarında, hizmet sunumlarında ve faiz, isim hakları ve temettülerde, hasılatın dogma zamanı ve miktarını arastırmak, vergi mevzuatımız ve Tekdüzen Hesap Planı uygulaması ile farklılıklarını ortaya koymak, özellikli islemler temelindeki tereddütlerin giderilmesine katkıda bulunmak ve özgün örneklerle anlasılabilirliligini artırmaktır. Türkiye Finansal Raporlama Standartları kapsamındaki dönemsellik ve gerçege uygun deger kavramı temelinde hasılatın muhasebelestirilmesi, vergi mevzuatımız ve Tekdüzen Hesap Planını uygulamaları ile farklılıklar arz etmektedir. Bu farklılıkların azaltılması uygulayıcılara büyük kolaylık saglayacaktır. Hasılat Standardı uzun yıllardır revize edilmedigi için, hasılatın muhasebelestirilmesine iliskin güncel tartısmaları yeterince yansıtmamaktadır. Bu nedenle isletmelerin yeni ihtiyaçlarına cevap veremez ya da yeterince rehberlik sunamaz bir duruma gelmistir. Uluslararası Muhasebe Standartları Kurulu son tartısmalar dogrultusunda, hasılatın muhasebelestirilmesine iliskin yeni yaklasımlara paralel olarak Hasılat Standardı’nı yeniden gündemine almıstır.Item 19. yüzyıl Alman Lied sanatı dağarının şan eğitiminde kullanımı(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2007) Çetiner, EsraBu araştırma, Avusturya VorarlbergerLandeskonservatorium, Başkent Üniversitesi Devlet Konservatuvarı şan Bölümü, Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı şan Bölümü ve Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Ana Bilim Dalı şan Eğitimi derslerinde 19. Yüzyıl Alman Lied bestecilerinin eserlerinin kullanım durumunun incelenerek, kullanımının artırılmasını ve eğitim materyallerine yenilerinin eklenmesini sağlamak amacıyla yapılmıştır. Araştırma, verilerin bir kısmı Avusturya VorarlbergerlandesKonservatorium, Başkent Üniversitesi Devlet Konservatuvarı şan Bölümü, Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı şan Bölümü ve Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi AnaBilim Dalı'ında şan eğitimi dersi veren öğretim elemanları ve bu dersi alan öğrencilerden anket ve sözlü görüşme yöntemleriyle, bir kısmı da yurtiçi ve yurtdışında yapılan literatür taraması yöntemiyle toplanmaya çalışılarak hazırlanmıştır. Konuyla ilgili olarak uygulanan anket ve sözlü görüşmelerin sonuçları tablolar halinde gösterilip yorumlanmış, öneriler araştırmanın sonunda sunulmuştur.Item 1939-1945 yılları Tan Gazetesi Refik Halid Karay’ın yazıları ve 2015-2021 yılları Hürriyet Gazetesi Vedat Milor’un yazılarının benzerlikleri ve farklılıkları(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2022) Erzeybek, Eray; Albustanlıoğlu, TulgaBu çalışma gastronomide farklı disiplinlerden yararlanılarak yapılan bir araştırma çalışmasıdır. Araştırma belli bir yıl aralığını kapsamaktadır. Özellikle 1939-1945 yılları arasındaki yazılar Türkiye’nin de içinde bulunduğu 2.Dünya savaşı yıllarının siyasi ve sosyal yansımalarını içermektedir. Bu yıllardaki gelişmelerin yemek kültürümüzdeki izlerini Refik Halit Karay’ın yazılarında görmek mümkündür. Refik Halit Karay’ın 1939-1945 yılları arasında Tan Gazetesi’nde çıkan otuz yazısı ile 2015-2021 yılları arasında Hürriyet Gazetesi’nde Vedat Milor’a ait onaltı yazı bu çalışmanın içeriğini oluşturmuştur. 1939-2021 arasından geçen zaman 82 yıldır. 82 yıllık süreçte Türkiye birçok siyasi-sosyal dönüşümler geçirmiştir. Bu dönüşümlerin hem siyasi hayata hem de günlük sosyal hayata yansımaları olmuştur. Sosyal hayattaki yansımaların toplumsal hayata etkisinde daha çok ekonomik vurgular yer almaktadır. Ancak geçmişten günümüze tartışılmaya devam edilen başlıkların bir kısmı kültürel sorunlardır. Köşe yazılarına konu olan sosyal ve siyasi çalkantıların yaşam tarzına yansıması yemek kültürlerini etkilemiştir ve mutfak kültürüne dair tartışmaları barındırmıştır. 82 yıllık süre boyunca olumlu olumsuz birçok gelişmenin izlerini köşe yazılarında görülmektedir. Bu durum köşe yazılarının benzerliklerinin devam ettiğini göstermektedir. Çalışmada yazıların karşılaştırılmasından çıkan sonuçlar değerlendirilmiştir. Bu çalışma incelendiğinde yemek kültürümüze dair tartışmaların süreklilik oluşturduğu görülmüştür.Nitekim 82 yıl önce ve günümüzde hâla benzer gastronomik ‘’sorunların’’ devam etmesinin nedenleri bir takım soruları da beraberinde getirmiştir. Köşe yazıları üzerinden bu sorulara cevaplar aranmıştır. This study is a research study using different disciplines in gastronomy. The research covers a certain year range. Especially the articles between the years 1939-1945 include the political and social reflections of the years of the Second World War, including Turkey. It is possible to see the traces of the developments in these years in our food culture in the writings of Refik Halit Karay in this date range. Refik Halit Karay's thirty articles published in Tan Newspaper during this period and sixteen articles by Vedat Milor in Hürriyet Newspaper between 2015-2021 constitute the content of this study. The time elapsed between 1939-2021 is eighty-one years. In the 82-year period, Turkey has gone through many political-social transformations. These transformations had reflections on both political life and social life. The effect of the reflections in social life on social life continued in the form of cultural problems from the past and not fully settled, as well as mostly for economic reasons. For all these reasons, the reflection of social and political turmoil on the lifestyle has affected food cultures and has included discussions about culinary culture. During the 82- year period, the traces of many positive and negative developments can be seen in the columns. This situation shows that the similarities of the column articles continue. In the study, the results of the comparison of the articles were tried to be evaluated. In this study, periodical and current columns showing the continuity of our problems were examined. As a matter of fact, the reasons for the continuation of similar gastronomic "problems" 82 years ago and today have brought along some questions. This study has tried to present similar tables of many positive or negative gastronomy developments that we are trying to detect today through columns.Item 1950 sonrası Ankara’nın değişen kent yaşamı ve pastanelerin mekânsal dönüşümü(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) Zeynep, Gökaydın Yenal; Betül Bilge, Özdamar13 Ekim 1923 tarihinde Cumhuriyet’in ilanından kısa bir süre önce, Ankara başkent olarak kabul edilmiştir. Başkent Ankara’nın imar süreci yeni yönetiminin başarısı ile özdeşleşen geniş perspektifli bir modernleşme vizyonu ile şekillenmiştir. Kurtuluş Savaşı süresince de önemli bir merkez konumuna sahip olan Ankara, başkent ilan edilmesiyle yeni bir anlam da yüklenmiştir. Sahip olduğu kentsel kurgu, Cumhuriyet yönetiminin oluşturmak ve yaygınlaştırmak istediği modern yaşam- mekân kurgusuna planlı çalışmalara da ev sahipliği yapmıştır. Bu bağlamda, kentsel devinimin mekânsal karşılıkları çoğalmış ve dönüşerek yeniden oluşmuş ve/veya gelişmiştir. Ankara kent planlama çalışmaları günümüz kent akslarının oluşumunu ve okunmasını da mümkün kılmıştır. Tarihsel süreçte, Ankara kent kurgusunda meydana gelen değişimlerin, siyasi ve ekonomik gelişmelerden etkilendiği anlaşılmıştır. Bu etkenler paralelinde Ankara’da yeme-içme mekânlarının ve pastanelerin de çeşitliliği artmıştır. Çalışmanın ana konusunu oluşturan pastaneler, süreç içinde kent yaşamında oluşan bu devinimden etkilenmiş, konumlarında ve iç mekân kurgularında farklılıklar oluştuğu görülmüştür. Çalışmanın temel amacını Ankara’da hizmet veren ve süreç içerisinde de hizmet devamlılığı gösteren pastanelerin, modern kent yaşamındaki mekânsal değişimlerinin, kent akslarıyla birlikte izlenmesi ve araştırılması oluşturmaktadır. Bu kapsamında kent aksları, Ankara kent planlamalarına dayandırılarak 3 dönem içerisinde ele alınmıştır. Çalışmanın genel çerçevesi, araştırmaya temel oluşturacak biçimi ile 1923-2020 yılları arası Ankara kent yaşamında hizmet veren pastane oluşumları üzerinden okunmuştur. Bu bağlamda, kent aksları üzerinde yapılanma gösterdiği anlaşılan pastaneler, sosyal hayatın içinde yer alan kullanıcısı ile olan etkileşimi çerçevesinde değerlendirilmiştir. Ayrıca pastane sahipleri, işletmecileri ve dönem tanıkları ile yapılan sözlü görüşmeler ile elde edilen veriler çalışmada kullanılmıştır. Araştırma nitel yöntemi esas alan tarihsel süreç okumasını üç aşamalı bir model üzerine kurgulamıştır. Birinci aşamada; kent kurgusu, haritalar kullanılarak irdelenmiştir. İkinci aşamada çalışılan pastanelerin, oluşan kent aksları üzerindeki bölgesel konumları belirlenmiştir. Çalışmanın üçüncü aşamasında; Flamingo Pastanesi, Funda Pastanesi, Hüdaverdi Pastanesi üzerinden okumalar yapılmıştır. Kent kurgusunda konumları- kent aksları ile ilişkisi, yakın çevre- mekân ilişkisi, mekân kurgusu; açık, yarı açık ve kapalı alan ilişkisi, iç mekân kurgusunun değişimi ve/veya gelişimi kapsamında yapılan çalışmalar (İç Mimar/Mimar ile çalışılması) ve iç mekân kurgusu- mekân içi ilişkiler ve kullanıcı etkileşimi incelenmiştir. Elde edilen bulgular değerlendirildiğinde; Ankara kent kurgusunda meydana gelen değişimlerin pastane mekânlarının konumlarında, iç mekân kurgularının şekillenmesinde ve dönüşmesinde etkileri olduğu görülmüştür. Tez kapsamında belirlenen pastane mekânlarının konum değişimlerinde ev iç-dış mekân kurgularının dönemlerde ticari sürdürülebilirlik, hizmet kalitesi, ürün çeşitliliği ve kullanıcı isteklerini değerlendirdiği ve bu bağlamda konum ve mekânsal değişimlerini planladığı anlaşılmıştır. Kent kurgusu-mekân ilişkisinin araştırmaya açık bir konu olduğu anlaşılmış, bu kapsamda pastane mekânları ile ilgili yapılacak iç mimari çalışmalarda tasarım yaklaşımının şekillenmesinde elde edilen bulguların kullanılmasının mümkün olduğu görülmüştür. İç mimarlık alanında ortaya konacak tasarım yaklaşımlarında; mekân tasarımı, mekân akışı ve kullanıcı ilişkisinin tanımlanması ve planlanmasında; yakın çevre, açık- yarı açık- kapalı alan ve kullanıcı ilişkisinin- etkileşiminin bütüncül olarak ele alınmasının işlevsel, estetik ve süründürülebilir mekân tasarımlarını destekleyeceği olacağı düşünülmektedir. Shortly before the proclamation of the Republic on 13 October 1923, Ankara was accepted as the capital. The reconstruction process of the capital Ankara has been shaped by a broad perspective modernization vision identified with the success of its new administration. Ankara, which had an important center position during the War of Independence, gained a new meaning with its declaration as the capital. Its urban fiction also hosted planned works on the modern life-space fiction that the Republican administration wanted to create and spread. In this context, the spatial counterparts of urban movement have multiplied and transformed, re-formed and/or developed. Ankara city planning studies also made it possible to form and read today's city axes. In the historical process, it has been understood that the changes that have taken place in Ankara's urban setting have been affected by political and economic developments. Parallel to these factors, the diversity of eating and drinking places and patisseries in Ankara has also increased. The patisseries, which are the main subject of the study, were affected by this movement that occurred in urban life in the process, and it was seen that there were differences in their locations and interior space setups. The main purpose of the study is to monitor and research the spatial changes in modern urban life of the patisseries that serve in Ankara and show continuity in the process, together with the city axes. In this context, city axes were handled in 3 periods based on Ankara city planning. The general framework of the study was read through the patisserie formations that served in the city life of Ankara between the years 1923-2020, as a basis for the research. In this context, patisseries, which are understood to be built on city axes, are evaluated within the framework of their interaction with the user in social life. In addition, the data obtained through oral interviews with pastry shop owners, operators and witnesses of the period were used in the study. The research has built the historical process reading, which is based on the qualitative method, on a three-stage model. In the first stage; The urban setting was analyzed using maps. In the second stage, the regional positions of the patisseries on the city axes were determined. In the third stage of the study; Readings were made at Flamingo Patisserie, Funda Patisserie, Hüdaverdi Patisserie. Positions in the urban setting- their relationship with the city axes, the close environment-space relationship, the spatial setup; The relationship between open, semi-open and closed space, the change and/or development of the interior space setup (working with an Interior Architect) and interior space-internal relations and user interaction were examined. When the obtained findings are evaluated; It has been observed that the changes in the city setup of Ankara have effects on the positions of the patisseries, the shaping and transformation of the interior space setups. It has been understood that in the change of location of the patisserie places determined within the scope of the thesis, the indoor-outdoor setting of the house evaluates the commercial sustainability, service quality, product variety and user requests in the periods, and in this context, plans the location and spatial changes. It has been understood that the relationship between urban construction and space is a subject open to research, and in this context, it has been seen that it is possible to use the findings obtained in shaping the design approach in interior architectural studies to be made about patisserie spaces. In the design approaches to be put forward in the field of interior architecture; in the definition and planning of space design, space flow and user relationship; It is thought that a holistic approach to the close environment, open-semi-open-closed space and user relationship-interaction will support functional, aesthetic and sustainable space designs.Item 1960’larda Türkiye ve İtalya’da yabancılaşma: Sevmek zamanı ve batan güneş filmleri üzerine bir karşılaştırma(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2022) Emektar, Latife İrem; Coşkun, ÇiçekYabancılaşma, günümüzde dahi hala birçok açıdan inceleme alanına sahip olan bir kavramdır. Bu kavrama dair çalışmalar modernleşmenin ortaya çıkışıyla birlikte hız kazanmış, neden ve sonuç çerçevesinde yoğun bir şekilde ele alınmıştır. Sanat eserlerinin de toplumsal manada taşıdıkları potansiyel düşünüldüğünde bu gibi kavramları açıklayıcı bir zemin oluşturdukları görülmektedir. Özellikle toplumu yansıtma amacı güdülmüş sinema akımlarının revaçta olduğu 1960’lı yıllarda günlük yaşayış sinema filmlerine çokça konu edilmiştir. Bu yıllar içerisinde yapılmış Batan Güneş (L’Eclisse) ve Sevmek Zamanı filmleri de bu örneklerden iki tanesidir. Biri İtalya’da biri Türkiye’de yapılmış bu iki film, içlerinde bulundukları toplumun ilişki dinamiklerini ele almış ve bunları incelemiştir. Bu çalışma içerisinde bu iki filmin gerçekleştiği tarihlerden yola çıkılarak 1960’lı yıllarda Türkiye ve İtalya’da yaşanan yabancılaşma üzerinde durulmuştur. Bu sebeple öncelikle yabancılaşma çalışmaları incelenmiş, bu kavrama getirilmiş analizlerin durumu betimlenmiştir. Ardından 1960’lı yılların tarihi çerçevesine bakılmış ve toplumsal bağlamda bireyin durumuna açıklık getirilmiştir. Çalışmanın son kısmında ise Sevmek Zamanı ve Batan Güneş filmleri teorik çalışmalar ekseninde belirlenen temalar üzerinden incelenmiştir. Yapılan bu analiz sonucunda da 1960’lı yıllarda bireyin toplumsal manada yaşadığı bütünlük mücadelesinin ayrıntıları açığa çıkmıştır. Görülmektedir ki 1960’lı yıllar seçilen sinema filmlerinin yansıttığı boyutlarda bir yabancılaşmanın sıkıntılarını yaşamakta, bireysel manada toplumsal tecridin yükselişte olduğunu açığa çıkarmaktadır. Alienation is a concept that still has many areas of study even today. Studies on this concept have gained momentum with the emergence of modernization and have been intensively discussed within the framework of cause and effect. Considering the social potential of works of art, it is seen that they form an explanatory ground for such concepts. Especially in the 1960s, when cinema movements aimed at reflecting the society were popular, daily life was the subject of movies a lot. The movies The Eclipse and Time of Love, which were made during these years, are two of these examples. These two films, one made in Italy and the other in Turkey, deal with the relationship dynamics of the society they are in and examine them. In this study, the alienation experienced in Turkey and Italy in the 1960s is emphasized, starting from the dates when these two films were made. For this reason, first of all, alienation studies were examined and the situation of the analyzes brought to this concept was described. Then, the historical framework of the 1960s was examined and the situation of the individual in the social context was clarified. In the last part of the study, the films Time to Love and The Eclipse (L’Eclisse) were analyzed on the basis of the themes determined in the axis of theoretical studies. As a result of this analysis, the details of the individual's struggle for social integrity in the 1960s were revealed. It is seen that the 1960s are experiencing the problems of alienation in the dimensions reflected by the selected movies, revealing that social isolation in the individual sense is on the rise.Item 1977’den 2019’a Star Wars filmlerinde mekân üzerinden Edward W. Said perspektifinde oryantalizm analizi(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) Ekin Can, Seyhan; Adnan, TepecikEdward W. Said öncesi Oryantalizm farklı kültürleri araştırmak, gözlemlemek gibi olumlu ve/veya tarafsız bir yöntem olarak kabul edilirdi. Tarih boyunca birçok bilim, sanat gibi alanlarda oryantalistler araştırmalar ve çalışmalar yapmaktaydı. Fakat 1970'ler sonrası Oryantalizm kavramı Edward W. Said ile birlikte günümüzde yaygın olarak kabul edilen anlamı olan; doğunun batı toplumlarını görme biçimi olarak gelişmiştir. Bilim kurgunun kökeni bir edebi eser olan Mary Shelley'ye ait Frankenstein adlı eseri ile 1818 yılında doğduğu kabul edilmektedir. İlk üretiminden günümüze kadar birçok eserle de temsil edilmiş, teknoloji çağı ile birlikte 'vizyon' katma değeri ile önemini artırmıştır. 1902 yılında ilk sinema örneği olan 'A Trip to the Moon' adlı eser de bir bilim kurgu hikayesini temel alarak, ilk temsiliyeti ile bilim kurgu ve sinema ikilisinin ilişkisinin kuvvetli temelini atmıştır. Sinema tarihi ile ortak bir başlangıca sahip olmaları, bilim kurgu kavramı ile sinemanın bir başka değerinin görülmesini sağlamıştır. Adorno gibi popüler kültürü bir fikir aktarım aracı olarak gören düşünürler tarafından sinema bir fikir aktarım aracı olarak görülmektedir. Bu bağlamda sinemanın temelinden bu yana var olan bilim kurgu sinemasında oryantalizmin yeri tezin temellerini oluşturmaktadır. İlk filmi 1977 yılına ait olup günümüze kadar devam eden 'Star Wars' markası, 1970'ler sonrası ortaya çıkan Edward W. Said perspektifinde oryantalizm kavramının incelenmesi tezin amacını oluşturmaktadır. Bu amaç doğrultusunda Star Wars filmlerinde mekan kurgularının Edward W. Said perspektifinde oryantalist temsiliyetleri incelenecektir. Before Edward W. Said, Orientalism was regarded as a positive and/or unbiased method of researching and observing different cultures. Throughout history, many scholars and artists conducted studies and works as Orientalists. However,After Edward W. Said, the concept of Orientalism took on its widely accepted meaning, which is the way the West perceives the East, in the late 1970s. The origin of science fiction is attributed to Mary Shelley's literary work, "Frankenstein," published in 1818. It has been represented by numerous works since its inception and has gained importance with the addition of a 'vision' value, especially in the age of technology. The first cinematic example, the film "A Trip to the Moon" in 1902, based on a science fiction story, laid the strong foundation for the relationship between science fiction and cinema. Having a common beginning with the history of cinema, the concept of science fiction and cinema have made it possible to see another value.Thinkers like Adorno, who view popular culture as a means of transmitting ideas, perceive cinema as a medium for conveying ideas. In this context, Orientalism forms the basis of the thesis in science fiction cinema, which has existed since its inception. Starting with the first film in 1977 and continuing to the present, the 'Star Wars' franchise serves as the focal point for examining the concept of Orientalism through Edward W. Said's perspective, which emerged in the late 1970s. In line with this objective, the spatial constructions in Star Wars films will be analyzed for their Orientalist representations from Edward W. Said's perspective.Item 1980 sonrası Ankara’da özel galeri mekânlarının toplumsal temsiliyeti ve mekânsal izleri(Başkent Üniverstesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) Ayşe Sıdıka, Uysal; Betül Bilge, ÖzdamarBaşkent ilan edilmesi ile birlikte Ankara’da modern yeni yaşamın oluşumuna dair çalışmalar başlamıştır. Bürokrasinin başkenti olan şehrin kültür ve sanatta da cumhuriyetin temsiline yakışır olması amaçlanmıştır. Bu amaçlar yapısal çerçevede mekânsal karşılıklarını bularak, Ankara’nın şehirleşme sürecinde etkili olmuştur. Modern toplumun yeni mekânlarından biri olarak karşımıza çıkan sanat galerileri yalnızca eserlerin sergilenmesinde ve pazarlanmasında aracı olmakla kalmamış, toplum ve sanat ilişkisini bağlayıcı görev üstlenmiştir. Bu nedenle galeri mekânları yalnızca sergileme yapılan mekânlar olarak kalmamış, toplum için birer sosyalleşme alanı olarak alternatif mekânlara dönüşmüştür. Cumhuriyetin ilk yıllarında, cumhuriyet ideolojisini toplum yaşamına dahil edebilmek için görsel bir bellek oluşturmayı hedefleyerek başlayan sergiler, modern insanı oluşturabilmek amacıyla birer kültür alanı olarak da faaliyet göstermiştir. Zaman içerisinde kullanıcı profilinde ve sanat ortamında meydana gelen değişimler paralelinde galerilerin sergileme fonksiyonuna ek olarak yüklendikleri fonksiyonlar da değişmiştir. Bu çalışma 1980 yılı sonrası Ankara’daki özel sanat galerinin toplumsal temsiliyetlerini, sergileme fonksiyonuna ek olarak yüklendikleri işlevleri ve mekânsal karşılıklarını ele almıştır. Çalışma kapsamında ele alınan sergileme mekânları, ek fonksiyonları bünyesinde barındıran, günümüzde aktif olarak faaliyet gösteren özel galerilerden seçilmiş ve her birinin yüklendikleri işlevlerinin kendi dönemi içinde farklılaşması ile sınırlandırılmıştır. Çalışmada süreç içerisinde devlet politikalarından, ekonomik faaliyetlerden etkilenerek değişim gösteren kültür sanat ortamının ve bu doğrultuda dönüşen galerilerin mekânsal yansımaları; kullanıcı, sanatçı ve yöneticilerin perspektifinden kişisel görüşmeler ile ele alınarak aktarılmıştır. With the proclamation of the capital city, studies on the formation of a modern new life in Ankara began. It is aimed that the city, which is the capital of the bureaucracy, befits the representation of the republic in culture and art. These aims have been effective in the urbanization process of Ankara by finding their spatial counterparts in the structural framework. Art galleries, which appear as one of the new spaces of modern society, not only act as an intermediary in the exhibition and marketing of works, but also undertake the task of binding the relationship between society and art. For this reason, gallery spaces have not only remained as exhibition spaces, but have turned into alternative spaces as socialization areas for the society. In the first years of the Republic, the exhibitions, which started with the aim of creating a visual memory in order to incorporate the republican ideology into social life, also operated as cultural spaces in order to create the modern human being. Parallel to the changes in the user profile and the art environment over time, the functions that the galleries are loaded with in addition to the exhibition function have also changed. This study deals with the social representations of the private art gallery in Ankara after 1980, their functions in addition to the exhibition function and their spatial counterparts. The exhibition spaces discussed within the scope of the study were selected from private galleries that are actively operating today and that contain additional functions, and are limited by the differentiation of their functions within their own period. In the study, the spatial reflections of the culture and art environment, which was affected by state policies and economic activities, and the galleries transformed in this direction; from the perspective of users, artists and managers, it has been discussed and conveyed through personal interviews.Item 1995 yılı Türkiye şehir nüfusu hayat tablosunun cinsiyetler ayrımında brass logıt hayat tablosu yöntemi ile hesaplanması(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2016) Özcan, Deniz; Hoşgör, ŞerefBu tezin amacı, Brass logit hayat tablosu sistemini kullanarak, 1995 yılı Türkiye şehir nüfusunun hayat tablosunu cinsiyetler ayrımında hesaplamaktır. Bu amaçla veri olarak, 1990 ve 2000 yıllarının genel nüfus sayımları ve 1995 yılının ölüm istatistikleri kullanılmıştır. İlk önce, 1995 yılı Türkiye şehir nüfusu ve 1995 yılı ölüm sayıları kullanılarak, Reed-Merrell yöntemi ile 1995 yılı Türkiye şehir nüfusu hayat tablosu hesaplanmıştır. Sonra, 1990 ve 2000 yılı Türkiye şehir nüfusları kullanılarak, PrestonBennett yöntemi ile iki nüfus sayımı arası yani 1995 yılı Türkiye şehir nüfusu hayat tablosu tahmin edilmiştir. Daha sonra ise, Coale ve Demeny bölgesel model hayat tablolarının Batı modeli kullanılarak interpolasyon yapılmak suretiyle, Preston-Bennett yöntemi ile tahmin edilmiş olan 1995 yılı Türkiye şehir nüfusu hayat tablosu interpole edilmiştir. Böylece, Brass logit hayat tablosu sistemini uygulayabilmek için gerekli olan veriler elde edilmiştir. Buna göre, tahmin edilmiş hayat tablosu olarak Reed-Merrell yöntemi ile hesaplanan hayat tablosu, standart hayat tablosu olarak da Preston-Bennett yöntemi ile hesaplanan hayat tablosunun interpole edilmiş şekli seçilerek, Brass logit hayat tablosu sistemi ile 1995 yılı düzgünleştirilmiş Türkiye şehir nüfusu hayat tablosu oluşturulmuştur. Sonuç olarak, ülkemizde nüfus sayımlarından elde edilen verilerle yapılan ölümlülük hesaplamalarında erken yaşlarda hatalar ve sapmalar olduğu, ileri yaşların (erkeklerde 35, kadınlarda 45 yaş ve üzeri) ölümlülük seviyesini daha iyi temsil ettiği ve Brass logit hayat tablosu sisteminin, uygun model ve seviyesi (Coale-Demeny, Birleşmiş Milletler, genel standart, vb.) seçildiği takdirde doğruya yakın düzeltme yaptığı söylenebilir. The thesis aims to compute the life table of the urban population in Turkey of the year 1995 with the gender differentiation by using Brass logit life table system. To achieve this goal, the censuses of population of the years of 1990 and 2000 and the death statistics of the year 1995 are used as the data. First of all, the life table of the urban population in Turkey of the year 1995 is computed with the data of the urban population in Turkey and the death statistics of the year 1995 by using the Reed-Merrell method. Moreover, with the data of the urban population in Turkey of the years 1990 and 2000, the life table of the urban population in Turkey is estimated for the intercensal period, i.e. the year of 1995, by using the Preston-Bennett method. Furthermore, the life table of the urban population in Turkey of the year 1995, previously estimated by using Preston-Bennett method, is interpolated by using the West model of Coale and Demeny regional model life tables. By this way, the data is obtained to apply the Brass logit life table system. Finally, the smoothed life table of the urban population in Turkey of the year 1995 is constructed by using the Brass logit life table system, for which two life tables are chosen: the first one is the estimated life table, which is computed by Reed-Merrell method, and the second is the standard life table, which is the interpolated version of the one computed by PrestonBennett method. In conclusion, it can be stated that for mortality computations, that is performed by using the data obtained from the censuses of population in our country, it happens errors and deviations for early ages, yet later ages (35 and over for males, 45 and over for females) represent the mortality level better. Additionally, it can be said that if a proper model and its level (Coale-Demeny, United Nations, general standard etc.) are chosen, the Brass logit life table system smooths the results close to the correct ones.Item 1999,2000,2001 ve 2008 kriz dönemlerinde Türk ticari bankalarının karlılıklarının lojistik regresyon analizi ile incelenmesi(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2013) Telli, Açelya; Hoşgör, ŞerefDünya genelinde daha sık periyotlar ile meydana gelen ve özellikle 1990 sonrası yaĢanan finansal krizler, Türk Bankacılık Sistemi baĢta olmak üzere tüm finansal sistemi oldukça ağır zararlarla karĢı karĢıya bırakmıĢ ve araĢtırmacılar tarafından daha ciddi Ģekilde incelenmesine neden olmuĢtur. Bu doğrultuda çalıĢmanın amacı; 1999, 2000, 2001 ve 2008 yıllarında yaĢanan finansal krizlerin karĢılaĢtırılarak Türk Bankacılık Sistemi‟ndeki ticari bankaların karlılık performansı üzerine etkisini araĢtırmaktır. OluĢturulan çerçevede, öncelikle ekonomik krizler ve bunun içerisinde finansal krizlere dair bir kavramsal açıklama yapılmıĢ, daha sonra 1980 yılı finansal serbestleĢme sonrası yaĢanan finansal krizler ve alınan önlemler detaylı bir Ģekilde açıklanmıĢtır. ÇalıĢmanın son bölümünde; Türkiye Bankalar Birliği‟nce yayınlanan karlılık oranları (Aktif Karlılığı, Özkaynak Karlılığı ve Net Faiz Marjı) bağımlı değiĢkenler, 4 grup halinde yayınlanan finansal rasyolar (sermaye yeterliliği, aktif kalitesi, likidite ve gelir gider grubu rasyoları) ise bağımsız değiĢkenler olarak alınmıĢtır. Uygulama aĢamasında öncelikle bağımsız değiĢkenler Pearson ve Faktör Analizleri‟ne tabi tutularak değiĢkenler azaltılmıĢ, daha sonra bu değiĢkenler bağımlı değiĢkenlerle birlikte Lojistik Regresyon Analizi‟ne alınarak finansal krizlerin karĢılaĢtırılması yapılmıĢtır. Elde edilen sonuçlar genel bir çerçevede değerlendirilmiĢtir. Yapılan çalıĢmanın sonucunda, analizi yapılan söz konusu yıllarda aktif karlılığı ve özkaynak karlılığı bağımlı değiĢkenleri için gelir gider grubu rasyoları ön plana çıkmıĢtır. Net faiz marjı bağımlı değiĢkeni için ise 1999, 2000 ve 2008 yılları için herhangi bir rasyo grubu ön plana çıkmamakla birlikte, 2001 yılı için gelir gider grubu rasyoları ve sermaye yeterliliği grubu rasyoları ön plana çıkmıĢtır. Financial crisis which were occured more frequent intervals and have been encountered especially after 1990, damaged particularly Turkish Banking System then all financial system and caused to be determine by researchers seriously. In this line, the aim of this study is searching the effect of the commercial banks‟ profitability performance in Turkish Banking System comparing with the financial crisis which were occured in 1999, 2000, 2001 and 2008. In this frame, at first a conceptual framework was made about financial crisis and economic crisis, then financial crisis which were occured and the measures which was taken after 1980 were explained detailed. The last part of this study, three profitability ratios were published in the Banks Association of Turkey (the profitability of asset, the profitability of equity and the margin of net interest) were taken as dependent variables, financial ratios which were published as four groups (the group of the adequacy of capital, the group of the quality of asset, the group of liquidity and the group of income and expense) were taken as independent variables. In the implementation phase, firstly independent variables were included the analyze of Pearson and Factor and they were decreased, then those variables with dependent variables were taken into analyze of binary logistic regression and the comparison of financial crisis was made. The results of analyze were evaluated in the general frame. As a result of this study, the ratio group of income and expense took over for dependent variables which are the profitability of asset and the profitability of equity at these years which were analyzed. The margin of interest didn‟t stand out at 1999, 2000 and 2008 but at 2001, the ratio group of income and expense and the ratio group of adequacy of capital took over for dependent variable which is the margin of net interest.Item 2001 krizi: Türk bankacılık sektörü üzerine etkileri(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2013) İbiş, Emre; Sunal, OnurKriz; toplumsal belirsizliğin giderilmesi için gerekli kararların alındığı sosyal, politik ve ekonomik hayatta kendini tekrarlayan bir yıkım ve onarım sürecidir. Günümüz dünya ekonomisinde 1970’li yılların sonunda gelişmiş ülkelerde başlayan, 1980’li yıllarla birlikte gelişmekte olan ülkeleri de kapsayacak bir biçimde yaygınlaşan küreselleşme olgusu, krizin kararların verildiği an olarak tanımlanır hale gelmesine yol açmıştır. Türkiye’de Şubat 2001 krizinde yaşananlar krizin bu tanımını doğrulamaktadır. Krizin bankacılık sektörü başta olmak üzere tüm sektörleri etkisi altına alması sonucu 14 Nisan 2001’de acil önlem planı olarak hazırlanan “Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı” uygulamaya geçirilmiştir. Bu programla yıkıma uğrayan bankacılık sektörünün yeniden yapılandırılması, sektördeki problemlerin ortadan kaldırılması, bankaların sermaye yapılarının güçlendirilmesi ve bankacılık sektörüne olan güvenin tekrar sağlanması amaçlanmıştır Türk bankacılık sektörü sorunlarının çözümüne yönelik olarak 2001 krizinin ardından yeniden yapılandırma programıyla sektöre çeki düzen verilmeye çalışılmaktadır. Ayrıca son dönemlerde Avrupa Birliği’ne uyum sürecinin de etkisiyle bankacılık sektörünün Basel direktiflerine uyumlandırılması gereği doğmuştur. Bankaların mali bünyelerinin iyileştirilmesi ve uluslararası kabul görmüş standartlara göre yeniden yapılandırılması ve faaliyetlerinin etkin olarak denetlenmesi, bilançolarının güçlendirilerek yatırımcılara şeffaf hale getirilmesi, güçlü finansal kuruluşlar için şart olan unsurlar olarak görülmüştür. Crisis is a repetitive destruction and repair process in social, political and economic life in which the decisions necessary to solve social uncertainty are taken. Globalization phenomenon came out in the developed countries by the end of the 1970s in today's World economy and spread as to cover developing countries by the 1980s, became to be defined as the moment that the decisions on crisis were given. Experiences of the February 2001 crisis in Turkey have confirmed this definition. After the crisis affected all sectors, mainly the banking one, “Strong Economy Transition Program” prepared as an emergency measure plan in April 14, 2001 was implemented. This program aimed to restructure of the degraded banking sector, eliminate the problems in the sector, strengthen capital structure of the banks and restore confidence towards the banking sector. In order to solve the problems of Turkish banking sector, after 2001 crises the sector is tried to be reorganized with a restructuring programme. In addition to this recently, with the impact of harmonization process to European Union, there emerged the need of alignment of Turkish banking sector with the Basel directives. Improvement of the financial structure of the banks and restructuring of them in accordance with internationally adopted standards, inspection of their activities, making their balance sheets transparent to the investors through strengthening them were seen as must conditions for strong financial institutions.Item 2010-2014 yılları arasında Türkiye'de halka açık şirketlerde manipülasyon üzerine beneısh modeli ile ampirik çalışma(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2017) Tekin, Eda; Akdoğan, NalanFinansal bilgi manipülasyonunun ortaya çıkarılması ile ilgili çalışmalar, şirketlerin kar açıklamalarına ilişkin tahminler ile gerçekleşenlerin normal bir dağılım göstermediğinin farkedilmesi ile ortaya çıkmıştır. Geçtiğimiz yıllarda birden fazla model ortaya koyulmuştur. Bu modellerden manipülasyonu ortaya çıkaran en başarılı modeller regresyon bazlı modeller olmuştur. Halka açık şirketlerin bağımsız denetimden geçmesi, kullanıcıların etkin bilgiye ulaşması adına önem arz etmektedir. Yatırımcılar, şirketlerin ortaya koyduğu finansal tabloların güvenirliliğini kabul ederek yatırım tercihlerini yönlendirmektedirler. Bu nedenle finansal tablo düzenleyicilerinin, piyasalarda şirketleri adına gerçek verileri sunmaları önemlidir. Bu tezde, Türkiye’de halka açık, borsada işlem gören ve bağımsız denetime tabi finansal tablolar kullanılarak, yatırımcılara sunulan finansal bilginin manipüle edilip edilmediği araştırılmıştır. SPK bültenleri ve bağımsız denetim raporları incelenerek, finansal bilgi manipülasyona ilişkin ceza ya da yaptırımlarla karşılaşan firmalar ile bu firmalar ile aynı sektörde işlem yapan firmalar belirlenmiştir. Seçilen firmalar, Beneish (1999) modeli kapsamında probit analizine tutulmuştur. Analize tabi tutulan 73 şirket için ortaya çıkan katsayılar kullanılarak modelin gücü test edilmiş ve K-kümeleme analizi yönteminden yararlanarak kontrol şirketlerin manipülasyon yapıp yapmadıklarının tahmin edilme olasılığı hesaplanmıştır. Finansal bilgi manipülasyonu tahmininde model açısından sadece Borsa İstanbul’da işlem gören, halka açık ve bağımsız denetimden geçmiş şirketlerin finansal tabloları ele alınmıştır. Bu nedenle bu model ile halka kapalı şirketler için finansal bilgi manipülasyonu tahmini yapıldığı takdirde doğru sonuçlar alınamaması söz konusu olabilir. Studies of the discovery of the manipulation of financial information have emerged with the realization that companies do not have a normal distribution of estimates of profit disclosures. Over the past several years, more than one model has been introduced. The most successful model of manipulation from these models has been regression-based models. Independent auditing of publicly held companies is important for the efficient access of users. Investors are directing their investment preferences by accepting the reliability of the financial statements presented by the companies. For this reason, it is important that financial statement regulators present actual data on behalf of their companies in the markets. In this thesis, it is researched whether the financial information presented to the investor is manipulated by using publicly traded, traded and unadjusted financial statements in Turkey. CMB bulletins and independent auditing reports have been examined and companies that face penalties or sanctions related to the manipulation of financial information and companies operating in the same sector as these companies have been identified. Selected firms were included in the probit analysis under the Beneish (1999) model. The power of the model was tested using the coefficients generated for the 73 firms that were analyzed and the likelihood of estimating whether the control companies were manipulating by calculating the K-cluster analysis method was calculated. In terms of modeling the manipulation of financial information, financial statements of companies publicly traded in Istanbul, publicly traded and independent audited were handled. For this reason, this model may not be able to obtain accurate results if manipulation of financial information for publicly traded companies is estimated.Item 2012-2022 yıllarında yaşanan önemli finansal skandallar ve ACFE raporlarının incelenmesi(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) Ece, Ferhatoğlu; Özge, Sezgin AlpHilenin tarihi çok uzun yıllara dayanmaktadır ve günümüzde hala var olan bir sorundur. Tamamen engellenemez ancak iç kontroller ve devam eden denetimlerle kontrol altına alınabilir. Ayrıca yapılan denetimler işletme ile ilgili herhangi bir sorunun olup olmadığına dair bilgi vermeye yardımcı olabilir. İç kontrolün etkin bir şekilde çalışması için belirli bir kontrol ortamı gereklidir. İç kontrol sistemlerinin etkinliğini değerlendirmek için COSO (2012) tarafından kılavuzlar yayınlanmıştır. Bu çalışmanın amacı, insanoğlunun varoluşundan beri yaşamın içinde olan hilenin neden kaynaklandığını, türlerini, teorilerini ve işletmelerin hileye karşı alabilecekleri önlemleri açıklamaktır. Hileye maruz kalkmaktan kaçınmak, her işletme için büyük önem arz etmektedir. Geçmişte yaşanan birtakım skandallar sonucunda işletmeler hile konusuna çok önem vermektedir. ACFE’nin yayımladığı raporlar sayesinde de yıllar içerisinde ne türlü değişimler olduğunu rahatlıkla görülmektedir. Çalışmanın yazına katkısı olarak işletme yöneticilerine, çalışanlara, müşterilere ve hileye maruz kalan herkese yol göstermesi düşünülmektedir. The history of cheating goes back many years and it is a problem that still exists today. It cannot be completely prevented, but it can be brought under control with internal controls and ongoing audits. In addition, audits can help provide information on whether there are any problems with the business. A specific control environment is necessary for internal control to work effectively. Guidelines have been published by COSO (2012) to evaluate the effectiveness of internal control systems. The aim of this study is to explain why fraud, which has been in life since the existence of human beings, originates, types, theories and measures that businesses can take against cheating. Avoiding fraud is of paramount importance for any business. As a result of some scandals in the past, businesses attach great importance to fraud. Thanks to the reports published by ACFE, it is easily seen what kind of changes have occurred over the years. As a contribution to the literature of the study, it is thought to guide business managers, employees, customers and everyone who is exposed to fraud.Item 2014 Yerel seçimlerinde Osmaniye'de yerel basının siyasal partilere ve adaylara yaklaşımı(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2015) Şimşek, Gülsüm; Güvenir, MuratSiyasal iletişim, insan yaşamının en önemli unsurlarından birisi olan iletişim ile güç ve iktidarı temsil eden siyaset kavramının birleştiği noktada ortaya çıkmaktadır. Seçim dönemlerinde ön plana çıktığı düşünülen siyasal iletişim, bireylerin yaşamlarının her anında gazete, televizyon, internet, dergi, sinema vb. medya araçları ile yüz yüze oldukları bir kavramdır. Siyasi aktörler ya da kurumlar görsel, işitsel, duyusal araçları propaganda, reklam, pazarlama gibi iletişim yöntemlerini kullanarak hedef kitleye veya seçmene ulaşıp onların siyasi tercihlerini ve algılarını etkileyebilmeyi ve yönlendirebilmeyi amaçlamaktadırlar. Siyasi aktörler siyasi arenada hedeflerine ulaşabilmek ve iktidar olabilmek için medyayı kullanırlar. Öyle ki medya, siyasal aktörlerle seçmen ve kamuoyu arasında köprü konumundadır. İletişim teknolojilerindeki hızlı gelişmeler de medyanın etkisini bu alanda arttırmaktadır. Siyasal iletişim süreci iki yönlü olduğu için medya bu süreçte mesajları hedefe taşır, yorumlar, anlamlandırır ve olgunlaştırır, geri bildirimde bulunur. Medya siyasal iletişim sürecinde alıcı ve verici konumundaki her iki tarafa da hizmet eder. Siyasal iletişim sürecinin vazgeçilmez parçası olan medyanın en önemli unsurlarından bir tanesi gazetelerdir. Gazeteler tarih boyunca insanların iletişim kurabildiği en eski ve ilk yazılı iletişim araçlarıdır. Matbaanın buluşuyla ön plana çıkan yazılı iletişim baskı teknolojisinin gelişmesiyle ve gazete, dergi gibi görsel iletişim araçlarının ucuzlamasıyla geniş halk kitlelerine ulaşmıştır. Siyasal iletişimde kamuoyunu etkileyip, ikna edip, oy verme davranışını değiştiren iletişim araçlarından birisi yerel gazetelerdir. Özellikle yerel seçim dönemlerinde ön plana çıkan yerel gazeteler bölgedeki siyasetçilerin veya adayların kullandığı temel iletişim araçlarından bir tanesidir. Hedef kitlesi yerel halk olan yayın niteliğini taşıyan yerel gazeteler, kasaba ve şehirdeki yerel haberlerin, sorunların veya konuların yer verildiği ve belirli bir bölgede dağıtılan yayınlardır. Yerel gazeteler yayınlandıkları bölgelerde insanların siyasi algısını biçimlendiren, siyasi yaşama katılımda önemli roller üstlenen ve demokratik sürecin sağlıklı biçimde işleyebilmesini sağlayan önemli iletişim araçlardır. Bütün bu nedenlerden dolayı çalışmada 2014 yerel seçimlerinde Osmaniye‟de yerel basının siyasal partilere ve adaylara yaklaşımı incelenmiştir. 1 Mart 2014 ve 29 Mart 2014 tarihleri arasında Osmaniye‟de yayınlanan Kınık, Elde Demokrasi, Takip, Akdeniz, Aydın Osmaniye, Yurt, Hasret ve Olay günlük yerel gazetelerde Osmaniye MHP, AKP ve CHP belediye başkanı adaylarının seçim çalışmaları ile ilgili haberleri Van Dijk‟ın söylem çözümleme yöntemi kullanılarak analiz edilmiştir. Çalışmanın birinci bölümünde siyaset, iletişim, siyasal iletişim kavramlar; ikinci bölümünde yerel basın, Osmaniye‟de yerel basın ve tarihçesi; üçüncü bölümde ise Osmaniye‟deki günlük yerel gazetelerin siyasal iletişim sürecinde değerlendirilmesi yapılmıştır. Political communication emerges on the point where the communication which is one of the most significant part of human life and politic swhich represents the power and pability combine. Believed to be popular only during the elections, political communication is a concept that comes to the stage almost every moment of human lives witht he media tools such as newspaper, television, internet, magazine and cinema. Political actors or institutions aim at effecting and directing the voters or target group‟s political preferences and perceptions by using visual, audial, sensoria lcommunication methods such as publicity, advertisements, marketing. Political actors use the media to be able to reach their golas in politic sand to become Ruling party. Media is like a bridge between political actors, voters and public. Besides the rapid develeopments in communication technologies increase the power of media in that area, too. Because the process of political communication is bidirectional, media carries the messages to the target, comments, makes sense andmatures, gives feedback about the proces. Media serves both of the sides, the receiver and the transmitter in the process of political communication. One of the most indispens able part of media in the political communication process is newspapers. News papers are th eoldes tand the first communication methods through out the history. Written communication coming forehead witht heinvention of printing press, the developments in pressing technolog yand with decreasing cost in visual communication methods as newspaper, magazines reac he the large masses of people. One of the most indispensable part of media in the political communication process is newspapers. Newspapers are the oldest and the first communication methods throughout the history. Written communication coming forehead with the invention of printing press, the developments in pressing technology and with decreasing cost in visual communication methods as newspaper, magazines reache the large masses of people. In political communication, local newspapers are one of them that effects, convinces and changes the behaviour of the voters. Local newspapers which especially come out during the local elections are one of the basic communication methods used by politics or candidates. Local newspapers are publications given place to the news‟ of local people, village and the city‟s problems or themes, distributed within a specific borders. Local newspapers are very important communication means shaping the political sense of people, handling essential roles to take part in the political career and operating a perfect democratic process. All in whole those reasons above, this study examines the approch of local media to the olitical parties and candidates in Osmaniye for 2014 local elections. Osmaniye „s local newspapers, published between 1st of March in 2014 and 29th March of 2014, named Kınık, Elde Demokrasi, Takip, Akdeniz, Aydın Osmaniye, Yurt, Hasret and Olay, the news about the election studies of Osmaniye MHP, AKP and CHP mayor‟s candidates are analyzed by using Van Dijk‟s speech analysis method. The first part of the study is included concepts, politics, communication, political communication; the second part is local media, local media in Osmaniye and its historical background; the third part is the assessment of political communication process in Osmaniye‟s local daily newspapers.Item 2017-2021 Yılları arasında Türkiye’de patent ve faydalı model başvurularının mevcut urum analizleri(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2022) Üstünsoy, Gökçe; Yeloğlu, H. OkanKüreselleşen dünyamızda bilgiye dayalı ekonomik ve bilişsel faaliyetlerin önem kazanmasıyla fikri ve sınai haklardan olan patentin önemi giderek artmaktadır. Bu durum da patentin uluslararası alanda anlaşmalarla standart bir biçimde incelenmesini gerekli kılmaktadır. Bu nedenle 1883 yılına uzanan ve Paris Sözleşmesi ile başlayan çok sayıda uluslararası anlaşma imzalanmıştır. Türkiye patent alanındaki anlaşmaların çoğuna üyedir ve 1995 yılından itibaren inceleme standartlarını dünya standartlarına çıkarmaya başlamıştır. Çalışmamızda 2017 yılında incelemesiz patentin kaldırılması ve Türk Patent ve Marka Kurumu’nun kurulmasının ardından dünya standartlarına ulaşan mevcut durumumuz 2017, 2018, 2019, 2020, 2021 yıllarında Türkiye’de yapılan faydalı model ve patent başvuruları yıllara ve aylara göre incelenerek analiz edilmiştir. Araştırma evreni olarak Türk Patent’in internet sitesinden 10.01.2017’den 2021 yılı sonuna kadar elde edilen patent ve faydalı model başvuruları ve tescilleri verileri kullanılmıştır. Ayrıca 2019 yılının sonunda Çin’de başlayıp tüm dünyayı etkisi altına alan ve Türkiye’de 2020 yılının Mart ayında etkisini göstermeye başlayan Covid-19’un başvurulara olan etkisi grafikler çizilerek incelenmiş ve grafikler yorumlanmıştır. Elde edilen bulgular kuramsal ve uygulamalı olarak sonuç kısmında tartışılmış ve değerlendirilmiştir. In our globalizing world, the importance of patents, which is one of the intellectual and industrial rights, is increasing with the growing importance of information-based economic and cognitive activities. This situation necessitates the examination of the patent in a standard way with international agreements. For this reason, many international agreements dating back to 1883 and starting with the Paris Convention were signed. It is a member of most of these agreements in the field of patents in Turkey and has started to increase its examination standards to world standards since 1995. In our study, our current situation, which reached world standards after the abolition of the patent without examination in 2017 and the establishment of the Turkish Patent and Trademark Office, has been analyzed by examining the utility model and patent applications made in Turkey in 2017, 2018, 2019, 2020, 2021 by years and months. As the research universe, patent and utility model applications data obtained from Türk patent's website from 10.01.2017 to the end of 2021 were used. In addition, the effect of Covid-19, which started in China at the end of 2019 and affected the whole world, and started to show its effect in Turkey in March 2020, on the applications was examined by drawing graphs and the graphs were interpreted. The obtained findings were discussed and evaluated in the conclusion part, theoretically and practically.Item 21. Yüzyıl ile değişen yemek yeme pratikleri ve iç mekân biçimlenişleri(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2021) Akkülah Köroğlu, Esra; Özdamar, Betül BilgeBeslenme, insanların en temel biyolojik ihtiyaçlarından biridir ve açlık hissini gidermek için yeme ve içme ihtiyacı duyması ilkçağlardan beri küresel bir olgudur. Fakat toplumların sosyal özellikleri ile bulundukları coğrafyaların birbirinden farklı olması; yemek yeme şekli, zamanı ve yiyecek-içecek tercihini etkilemiştir. Bu nedenle tarihsel süreç içerisinde yaşanan ekonomik, sosyal ve teknolojik gelişmelere bağlı olarak beslenme, zorunlu bir ihtiyaç olmaktan öte kültürel bir anlam kazanmıştır. Bu kapsamda yemek kültürü; ateşin kontrol altına alınması, avcılık stratejilerinin geliştirilmesi, evcilleştirme, tarımsal üretimin başlaması, sanayi devrimi ve dünya savaşları gibi süreçlerden etkilenerek değişim ve gelişim göstermiştir. Beslenme ihtiyacı ilkçağlardan beri insanların içinde bulundukları çevre ile etkileşime girerek hem çevreyi tanımasına hem de ihtiyaç ve beklentilerine göre şekillendirmesine neden olmuştur. Bu nedenle beslenme ihtiyacının, tarihsel süreç içerisinde yaşanan; ekonomik, sosyal ve teknolojik gelişmelere bağlı olarak kültürel bir anlam kazanması yemek yeme mekânının da değişim ve gelişim göstermesine ve 21. yüzyılın eşiğinde yemek yeme mekânının toplumsal etkileşimin en yaygın olduğu fiziksel mekânlar haline gelmesine neden olmuştur. Bu kapsamda araştırmanın amacı 21. yüzyıl ile değişen yemek kültürünün ve yeme içme iç mekân biçimlenişine etkisinin araştırılmasıdır. Araştırma sonucunda insanların beslenme ihtiyacının yanı sıra “ait olma”, “mahremiyet”, “sosyal ilişki kurma”, “konfor” ve “statü” ihtiyacını da giderdiği fiziksel mekân haline dönüşen yeme içme iç mekân biçimlenişinin; ekonomik, seri üretim, teknoloji ve iletişim, politik ve siyasi ile toplumsal, sosyal ve kültürel faktörler etkilendiği sonucuna ulaşılmıştır. Bunun yanı sıra yakın çevre, giriş alanı, yemek salonu, mutfak ve yardımcı alanlar (ofis, depo, tuvalet) gibi bölümlerden oluştuğu ve bu bölümlerin tasarımı yemek yeme mekânının konforu ve kullanılabilirliği açısından önem arz ettiği araştırma kapsamında ulaşılan diğer sonuçtur. Nutrition, one of the most basic biological needs of humans and the need to eat and drink to satisfy the feeling of hunger has been a global phenomenon since ancient times. But, the differences between the social characteristics of the societies and the geographies in which they are located; eating style, affected time and food-beverage preference. So, depending on the economic, social and technological developments experienced in the historical process, nutrition has gained a cultural meaning rather than a compulsory need. In this context, food culture; It has changed and developed by being affected by processes such as controlling fire, developing hunting strategies, domestication, starting agricultural production, industrial revolution and world wars. The need for nutrition has caused people to interact with the environment they live in since ancient times, and to know the environment and shape it according to their needs and expectations. So, the need for nutrition, experienced in the historical process; Gaining a cultural meaning depending on economic, social and technological developments has caused the place of eating and drinking to change and develop, and at the turn of the 21st century, the place of eating and drinking has become the physical places where social interaction is most common. In this context, the aim of the research is to investigate the effect of the changing food culture with the 21st century and the shaping of the eating and drinking interior. As a result of the research, the formation of the food and beverage interior, which has turned into a physical space where people meet their nutritional needs as well as their "belonging", "privacy", "social relations", "comfort" and "status" needs; It has been concluded that economic, mass production, technology and communication, political and political and social, social and cultural factors are affected. In addition, it is another conclusion reached within the scope of the research that it consists of sections such as the immediate environment, entrance area, dining hall, kitchen and auxiliary (office, warehouse, toilet) areas and the design of these sections is important for the comfort and usability of the eating and drinking area.Item 21. Yüzyıl ticaret savaşlarının rekabet gücüne etkisi(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2022) Develi, İlayda; Araz, BaharBu çalışma kapsamında ilk olarak „Neo Merkantilizm‟ kavramı incelenmiştir. Neo merkantilizm temelini merkantilist felsefeden almaktadır. Günümüzde uygulanan Neo merkantilist politikaların neticesinde; ekonomi politikaları git gide korumacı bir hale gelmektedir. Ülkeler kendi ekonomilerini korumayı hedefleyerek, çeşitli tarife engellerini uygulamaya koymaktadır. Bunun sonucunda tarifelerin muhatabı olan ülkeler misilleme yaparak karşılık vermektedirler. Karşılıklı olarak uygulanan bu yaptırımlar sonucunda Ticaret Savaşları ortaya çıkmaktadır. Ticaret savaşları tarih boyunca dönem dönem yaşanmış ve günümüzde de yaşanmaya devam etmektedir. Çalışma kapsamında korumacı politikaların ve ticaret savaşlarının tarihi incelenerek, tarihte yaşanan benzer ekonomik olaylar hakkında tarihi süreç genel olarak ele alınmakta ve günümüz ile karşılaştırılmaktadır. Tüm bu teorik çalışma literatür taraması ile desteklenmektedir. Son olarak, 21.yüzyılda yaşanan ABD-Çin ticaret savaşı kronolojik olarak incelenmektedir. Ancak çalışmanın odaklandığı asıl nokta ABD‟nin korumacı politikalarına karşı AB‟nin misilleme hareketleri ve bu hareketlerin ortaya koyduğu sonuçlardır. Çalışmanın ikinci aşamasında rekabet gücü kavramı üzerinde durulmaktadır. ilk olarak RCA kavramı incelenmektedir. RCA analizi rekabet gücünün ölçümünde kullanılan en yaygın yöntemlerden biridir. Bu araştırmada yapılan RCA analizinde önce ABD tarafından uygulamaya koyulan ithalat tarifeleri, ardından AB tarafından uygulamaya koyulan ithalat tarifleri incelenmektedir. Örnek olarak seçilen ve Avrupa Birliği tarafından tarifelere konu edilen mal ve mal grupları; genel olarak ABD‟nin tüm dünya bazında ithalatta göreli üstünlüğe sahip olduğu ürünlerdir. Avrupa Birliği adeta ABD‟nin yaptırımlarına genel olarak ABD‟nin ikonikleşmiş mal kalemlerini özenle seçerek karşılık vermeyi tercih etmiştir. Bu nedenle AB ile ABD arasında yaşanan ekonomik çatışmanın ülkelerin rekabet güçlerine etkisi incelenmektedir. Bunun için seçilen mal ve mal gruplarında önce en büyük ithalatçılar ve ihracatçılar analiz edilmektedir. Sonrasında en büyük ihracatçılar için RCA analizi yapılmaktadır. Within the scope of this study, the concept of 'Neo Mercantilism' was first examined. Neo-merkantilism is based on mercantilist philosophy. As a result of the neo-mercantilist policies implemented today; economic policies are becoming more and more protectionist. Countries aim to protect their own economies and implement various tariff barriers. As a result, countries that are the recipients of the tariffs respond by retaliating. Trade wars emerge as a result of these mutually enforced sanctions. Trade wars have been experienced from time to time throughout history and continue to be experienced today. Within the scope of the study, the history of protectionist policies and trade wars is examined, and the historical process about similar economic events in history is discussed in general and compared with today. All this theoretical work is supported by a literature review. Finally, the US-China trade war in the 21st century is analyzed chronologically. However, the main focus of the study is the retaliatory actions of the EU against the protectionist policies of the USA and the results of these actions.In the second stage of the study, the concept of competitiveness is emphasized. First, the concept of RCA is examined. RCA analysis is one of the most common methods used to measure competitiveness. In the RCA analysis made in this research, first the import tariffs implemented by the USA and then the import tariffs implemented by the EU are examined. Goods and groups of goods selected as examples and subject to tariffs by the European Union; In general, these are the products that the USA has a relative superiority in imports on a global basis. The European Union has almost preferred to respond to the sanctions of the USA by carefully choosing the iconic goods of the USA in general. For this reason, the effect of the economic conflict between the EU and the USA on the competitiveness of the countries is examined. For this, the largest importers and exporters are analyzed first in the selected goods and commodity groups. Afterwards, RCA analysis is performed for the largest exporters.Item 21. yy Metropol yaşamında merkez metro istasyonları iç mekân yönelimi değerlendirmesi: İstanbul merkez istasyonu örneği(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2022) Doğan, İrem Gökçen; Bilge Özdamar, BetülMetropoller, içinde barındırdıkları yoğun nüfus hareketliliğin getirdiği kalabalık ve bunun sonucu oluşan şehir içi ulaşım ve erişim zorluklarını içerisinde barındırmaktadır. Ulaşım sistemlerine yönelik çözüm arayışları bu dinamiğin bir sonucu olarak yer yüzeyinden, yeraltı yerleşimine doğru geçiş göstermiş ve metro sistemleri ile şehir içi ulaşım anlayışını tümüyle değiştirmiştir. Sanayi, ticaret ve konut merkezlerine sahip metropollerde yer alan metro sistemleri, mekan ve ulaşım sorununa getirilen en büyük çözüm sağlamaktadır. 21. Yy Merkez metro istasyonları duraklama süreleri çok kısıtlı olan toplu kullanıma sahip mekânlar dinamik yaşam ihtiyaçlarının getirisi olarak; alış-veriş mekanları, sosyal ve kültürel paylaşım mekanları, ibadethaneler gibi birçok kentsel yaşam alanını içerisinde barındırmaktadır. Bu çalışmanın amacı, merkez metro istasyonlarında yön bulma konusunu incelemek, mekan organizasyonlarının kullanıcıların yön bulmalarına nasıl etki ettiğini belirlemeye çalışmaktır. Bu amaçla İstanbul’da Şişli-Mecidiyeköy metro istasyon durağa çalışma alanı olarak seçilmiştir. Seçimin birinci nedeni bu durağın çok yoğun kullanılması, ikinci nedeni başka bir metro hattına geçişi içermesidir. Seçilen istasyonda anket çalışması yapılarak kullanıcılardan veriler toplanmış, SPSS İstatistik Programı kullanılarak analizler yapılmış ve yorumlanmıştır. Yapılan değerlendirmeler sonucunda insanların metro istasyonlarında yön bulma konusunda çok fazla zorluk çekmediklerini düşündükleri, bekleme noktalarında genellikle yön bulmak adına duraklama yaptıkları, yönlendirme işaretlerini ise belirli düzeyde yeterli buldukları tespit edilmiştir. Metropolises contain the crowdedness brought by the intense population mobility and the consequent urban transportation and access difficulties. The search for solutions for transportation systems has shifted from the ground surface to the underground settlement as a result of this dynamic and has completely changed the understanding of urban transportation with metro systems. Metro systems located in metropolises with industrial, commercial and residential centers provide the greatest solution to the problem of space and transportation. As a result of dynamic life needs, spaces with collective use, which have very limited stopping times at the 21st Century Central metro stations; It contains many urban living areas such as shopping places, social and cultural sharing places, places of worship. The aim of this study is to examine the issue of wayfinding in central metro stations and to try to determine how space organizations affect users' wayfinding. For this purpose, Şişli-Mecidiyeköy metro station in Istanbul was chosen as the study area for the station. The first reason for the choice is that this stop is used very heavily, the second reason is that it includes a transition to another metro line. Data were collected from the users by conducting a survey at the selected station, analyzes were made and interpreted using the SPSS Statistics Program. As a result of the evaluations, it has been determined that people think that they do not have much difficulty in finding directions at metro stations, they usually pause at waiting points to find direction, and they find the directional signs to be sufficient at a certain level.Item 2577 Sayılı idari yargılama usulü kanunu’nda istinaf kanun yolu(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2021) Erdoğdu Bilgili, Bahar; Akgül, Mehmet Eminİstinaf kanun yolu, ilk derece mahkemelerinin nihai kararlarının maddi ve hukuki denetimle incelendiği kanun yoludur. 6545 sayılı Kanun ile 2014 yılında Türk idari yargısına getirilen, olağan kanun yolu olan istinaf kanun yolu, kesinleşmemiş kararlara karşı başvurulabilen bir kanun yoludur. Türk idari yargısında olağan kanun yolları istinaf ve temyiz, olağanüstü kanun yolları ise kanun yararına temyiz ve yargılamanın yenilenmesidir. İstinaf kanun yolu idari yargı sistemimizde yeni bir uygulama olsa da Fransız idari yargısında 1987 yılında yer bulmuş bir kanun yoludur. Fransa‟da yaşanan Fransız Danıştayı‟nın iş yükü sorununa çözüm olması beklenen istinaf kanun yolu, çeşitli idari yargı sistemi düzenlemeleriyle amacına kavuşmuştur. Türk idari yargısında kamu hukuku ve özel hukuk ayrımı Osmanlı Devleti zamanında uygulanan İslam Hukuku prensipleri gereği uzun zaman yapılmamıştır. Bu nedenle köklü bir idari yargı sistemine sahip olmayan ülkemizde istinaf müessesesinin gelişi de geç olmuştur. İstinaf sistemi 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanunu md.45‟te düzenlenmektedir. Bu düzenlemelerle yargı kararlarının paralelliği sağlanmaya çalışılmaktadır. Yargı kararlarında keyfi uygulamaların önüne geçebilmek adına kanun düzenlemelerinin de uygulamada şüpheye düşülmemesi için açık, net ve anlaşılır olması gerekmektedir. Aksi halde yargı kararlarında görülen yorum farklılıklarının derin ve süregelen şekilde devam etmesi belirlilik ilkesine aykırılık oluşturarak, adil yargılanma hakkına da müdahale oluşturabilmektedir. Çalışmamızda istinaf kanun yolu diğer kanun yolları da anlatılarak incelenmiştir. Aynı zamanda, istinaf kanun yolunun özellikle Fransa‟da gelişimi ve mevcut uygulamadaki hali irdelenmiştir. Diğer yandan 2577 sayılı Kanun‟da istinaf düzenlemesi, örnek mahkeme kararları ile incelenerek mevcut durum ortaya konulmuştur. Appeal, is the investigation of the decision is given by the first instance court, by the higher judicial body as legal and content. The appeal remedy, which entered into force in the Turkish administrative judiciary in 2014 with Code No. 6545, is the ordinary legal remedy, which can be applied against unfinalised decisions. In Turkish administrative jurisdiction, the ordinary remedies are appeal on facts and law and appeal on law and the extraordinary remedies are "reversal in favor of the administration of justice" and "renewal of the trial". Although the appeal remedy is a new application in our administrative judicial system, it is a legal remedy that was included in the French administrative judiciary in 1987. In France, the appeal remedy, which is expected to be a solution to the workload problem of the French Council, has achieved its purpose with various administrative judicial system regulations. In the Turkish administrative jurisdiction, public law and private law had not been separated for a long time in accordance with the principles of Islamic Law applied during the Ottoman Empire period. For this reason, the arrival of appellate institution in our country, which does not have a rooted administrative judicial system, has been late. The appeal system is regulated in Article 45 of the Administrative Procedure Code No. 2577. With these regulations, the parallelism of judicial decisions is tried to be achieved. In order to prevent arbitrary practices in judicial decisions, law regulations should also be clear and understandable in order to avoid any doubts in implementation. Otherwise, the deep and ongoing continuation of the interpretation differences seen in judicial decisions may by violating the principle of certainty. In our study, the appeal remedy was examined with the explanation of other legal remedies. At the same time, the development of the appeal remedy especially in France and its current status were examined. In addition, the current status of the appeal regulation in the Code No. 2577 has been revealed by examining the sample court decisions.