Sosyal Bilimler Enstitüsü / Social Sciences Institute
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11727/1394
Browse
7 results
Search Results
Item Türk bankacılık sektörü finansal kırılganlık endeksinin tahmini ve endeksi etkileyen faktörlerin belirlenmesi(Başkent Üniversitesi sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) Müge, Gürgül; Onur, SunalFinansal kırılganlık kavramı, finansal krizin henüz meydana gelmediği ancak krizin belirtilerinin gözlemlendiği bir evre, yani bir erken uyarı göstergesi olarak tanımlamaktadır. Finansal kırılganlık kavramı, son yıllarda yaşanan küresel krizlerle beraber tekrar gündeme gelerek krizden çok önce krizi oluşturan etmenlerin araştırılmasını zorunlu hale getirmiştir. Çalışmada, bankacılık krizleri üzerinde durularak, finansal kırılganlığa etkisi hakkındaki teoriler incelenmiştir. Türkiye’deki 15 mevduat bankasının 2006Q1:2022Q2 dönemini kapsayan çalışmada, her banka için bankacılık sektörü finansal endeksi hesaplanmış, bankalara göre değişmeyen makro ekonomik göstergeler ile bankalara özgü oransal göstergelerin endeks üzerindeki etkisi incelenmiştir. Çalışmada kurgulanan hipotezler doğrultusunda, araştırmanın finansal kırılganlık endeksini içeren panel regresyon modellerinin tahmininden elde edilen sonuçlar, sermaye yeterlilik oranı, ekonomik büyüme oranı ve reel efektif döviz kurunda yaşanan artışlarının finansal kırılganlık endeksini azalttığı, aktif karlılık oranı, özkaynak karlılık oranı, enflasyon oranı, kredi risk primi, korku endeksi ve ticari kredi faizinde yaşanan artışlarının ise finansal kırılganlık endeksini arttırdığını göstermektedir. Takipteki krediler değişkeninin endekse dahil edilmesi ile alan yazına özgün bir katkıda bulunulmak istenmiş ve endeksi belirleyen faktörlerin ortaya konulması amaçlanmıştır. The concept of financial fragility defined as a stage in which the financial crisis has not yet occurred, but the symptoms of the crisis have been observed, that is an early warning indicator. The concept of financial fragility has come back to the agenda with the global crises experienced in recent years, making it necessary to investigate the factors that caused the crisis long before the crisis. In this study, theories about the impact on financial fragility were examined with an emphasis on banking crises. In the study covering the period 2006Q1:2022Q2 of 15 deposit banks in Turkey, the banking sector financial index was calculated for each bank and the impact of macroeconomic indicators that do not change according to banks and bank-specific proportional indicators on the index was examined. According to the hypotheses constructed in the study, the results obtained from the estimation of panel regression models containing the financial fragility index of the research show that increases in capital adequacy ratio, economic growth rate and real effective exchange rate reduce the financial fragility index, while increases in return on assets ratio, return on equity ratio, inflation rate, credit default swap, fear index and commercial loan interest rate increase the financial fragility index. Including non-performing loans variable in the index, it was intended to make an original contribution to the literature and also aimed to reveal the factors determining the indexItem Bankaların likidite riskinin belirleyicisi içsel ve dışsal faktörler: Türk Bankacılık sektörü için bir uygulama(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2022) Çakmak, Ahmet; Sunal, OnurFinansal sistemin en önemli aktörlerinden olan bankalar, finansal aracılık başta olmak üzere doğrudan ya da dolaylı olarak yerine getirdikleri çeşitli fonksiyonlarla ülke ekonomilerinin işleyişinde büyük öneme sahiptir. Ülke ekonomilerinin başarı ve sıhhati için sermaye açısından güçlü, etkin, rekabetçi pazara yapısına sahip, kontrol ve denetim alt yapısı açısından gelişmiş bir bankacılık sektörünün varlığı önemlidir. Gerek küresel gerekse ulusal çaptaki ekonomide yaşanan gelişmelerden doğrudan ve dolaylı olarak etkilenen bankalar faaliyetlerini belirli risklere maruz kalarak sürdürmektedir. Bu kapsamda finansal istikrar ve bankacılık faaliyetlerinin sürdürülebilirliği açısından bankaların maruz kaldıkları riskler ve riskleri ne şekilde yönetmeye çalıştıkları önem arz etmektedir. Bu çalışmada Türk bankacılık sektöründe faaliyette bulunan ticari ve katılım bankalarında likidite riskini etkileyen içsel (bankaya özgü) değişkenler ile dışsal (makro ekonomik) değişkenler belirlenmiştir. Bu kapsamda Türkiye’de faaliyette bulunan 19 ticari banka ve 4 katılım bankasının 2015/12 ay ve 2021/9 aylar arasındaki döneme ait çeyrek dönemlik verileri statik panel veri analizi yöntemiyle analiz edilmiştir. Çalışmada, likidite düzeyinin göstergesi olarak Basel Uzlaşısı kapsamında bankalarca hesaplanan Likidite Karşılama Oranı bağımlı değişken olarak tercih edilmiştir. Küresel çapta ülke ekonomilerini oldukça etkileyen Covid-19 pandemisi, Türk bankacılık sektörünün likidite düzeyi üzerindeki etkilerini de görebilmek adına modele kontrol değişkeni olarak eklenmiştir. Yapılan analiz neticesinde, örneklem kapsamında mevduat ve katılım bankalarından oluşan Türk bankacılık sektörünün likidite düzeyi ile bankalara özgü mevduat, kredi mevduat oranı, öz kaynak kârlılığı, sermaye yeterlilik oranı, öz kaynaklar ve aktif büyüklük ile makro ekonomik faktörlerden para arzı, kredi temerrüt takası, kontrol değişkeni Covid dönemi arasında istatistik açıdan anlamlı ilişkilerin bulunduğu sonucuna ulaşılmıştır. As one of the most important components in the financial system, banks are crucial for economic sustainability through a variety of functions which they perform directly or indirectly, particularly through financial mediating. For the success of the national economy and welfare, it is important to have a banking system which has a robust capital structure, provides efficiency, competitive financial market and developed in terms of internal control and audit infrastructure. Directly and indirectly affected by developments in both the global and national economies, financial institutions continue their activities by being exposed to certain risks. In this context, it is important to determine the risks they experience and how to manage them in terms of providing financial stability and sustainability of their activities. In the study, internal (bank-specific) variables and external (macro-economic) variables affecting liquidity risk in commercial and participation banks operating in the Turkish banking sector were used. Quarterly data of 19 commercial banks and 4 participation banks operating in Turkey, for the period 2015/12 and 2021/9 were analyzed through static panel data analysis method. In the study, as an indicator of liquidity adequacy, the Liquidity Coverage Ratio calculated by the banks within the scope of the Basel Accord was preferred as the dependent variable. The Covid-19 pandemic, which has affected national economies on a global scale, has been added to the model as a control variable in order to see the effects on the liquidity level of the Turkish banking system. As a result of the analysis, within the scope of the sample which consists of conventional banks and participation banks, the liquidity level of the Turkish banking system has statistically significant relationship with deposits, loan deposit ratio, return on equity, capital adequacy ratio, equity and asset size and macroeconomic factors such as money supply, credit default swap and control variable Covid-19.Item Yolsuzluk ve iktisadi büyüme arasındaki ilişkinin analizi - Ülke örneği(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2022) Çağlar Bektaş, Nil; Hazar, Adalet“Yolsuzluk” kavramı iktisadi büyümeyi etkileyen faktörlerden biri olarak hem gelişmiş ülkelerde hem de gelişmekte olan ülkelerde karşımıza çıkmaktadır. Son yirmi, otuz yılda yolsuzluk birçok ülkede, özellikle ekonomi üzerinde ciddi etkilerinin olduğu gelişmekte olan ülkelerde göze çarpan bir sorun haline gelmiştir. Bu araştırmanın amacı ekonomik bireylerin yolsuzluk algılarının iktisadi büyüme ile olan ilişkilerinin analiz edilmesidir. Araştırma amaçları doğrultusunda söz konusu ilişkinin gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde farklılaşıp farklılaşmadığının incelenmiştir. Bu bağlamda Dünya Bankası ülke sınıflaması kapsamında gruplandırılan 25 gelişmekte olan ülke ve 23 gelişmiş ülke için 2009-2020 yılları arasında yıllık frekanstaki veriler kullanılarak panel veri analizi çerçevesinde çözümlemeler yapılmıştır. Panel veri analizi hem belirtilen dönemi hem de covid öncesi dönemi kapsayacak şekilde ayrı ayrı yapılmıştır. İktisadi büyüme için kullanılan gayri safi yurtiçi hasıla değişkeni bağımlı değişken olup yolsuzluk olarak kullanılan yolsuzluk algı endeksi değişkeni ise bağımsız değişken olarak kullanılmıştır. Doğrudan yabancı yatırımlar, enflasyon olarak alınan tüketici fiyat endeksi ve dış ticaret hacmi değişkenleri ise açıklayıcı değişkenler olarak kullanılmıştır. Demokrasi endeksi ve siyasi istikrar endeksi değişkenleri ise 3 ayrı model olarak kurgulanan analizde bağımsız değişken olarak ele alınmıştır. The concept of "corruption" emerges as one of the factors affecting economic growth in both developed and developing countries. In the last two decades, corruption has become a prominent problem in many countries, especially in developing countries where it has serious effects on the economy. The aim of this research is to analyze the relationship between the corruption perceptions and economic growth. For the purposes of the research, it has been examined whether the relationship in question differs in developed and developing countries. In this context, analyzes were made within the framework of panel data analysis using annual frequency data between 2009 and 2020 for 25 developing countries and 23 developed countries grouped within the scope of the World Bank country classification. Panel data analysis was performed separately to cover both the specified period and the pre-covid period. The gross domestic product variable used for economic growth is the dependent variable, and the corruption perception index variable, which is used as corruption, is used as the independent variable. Foreign direct investments, consumer price index taken as inflation, and foreign trade volume variables were used as explanatory variables. Democracy index and political stability index variables were considered as independent variables in an analysis that was structered as 3 different models.Item Bankacılıkta likidite yaratma ve çeşitlendirme ilişkisi-Türk bankacılık sektörü uygulaması(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2022) Ekim Kocaman, Bade; Hazar, AdaletModern finansal aracılık teorisine göre bankalar ekonomide likidite yaratma ve riskleri dönüştürme olmak üzere iki önemli rol üstlenmektedirler. Bankaların birinci rolü, likit olmayan varlıkları likit yükümlülüklere dönüştürerek likidite yaratmaktır. Bu durumda bankanın yükümlülüklerinin varlıklarından daha likit olması likidite uyumsuzluğu yaratacağından banka likidite riski üstlenmektedir. Bankaların ikinci rolü, risksiz mevduatlar ile riskli kredilerin finanse edilerek risklerin dönüştürülmesidir. Finansal aracılar olarak bankaların likidite yaratma rolünün temeli Adam Smith’in 1776 yılında kaleme aldığı “Milletlerin Zenginliği” kitabına kadar dayanmaktadır. Çalışmada bankacılıkta çeşitlendirme ve likidite yaratma teorileri bir araya getirilerek gelir çeşitlendirmesinin likidite yaratma ve dolayısıyla likidite riski üzerine etkisi incelenmiştir. Berger ve Bouwman (2009) likidite yaratma ölçüm metodolojisi takip edilerek Türk Bankacılık Sektörü’nün yarattığı likidite ve likidite riski ölçümlenmiş, bankaların gelir çeşitlendirmesi düzeyleri ile likidite riski arasındaki ilişki ortaya konulmuştur. 2006-2020 dönemini kapsayan çalışmada kurulan hipotezler kapsamında orta ölçekli banka ile yerli sermayeli banka grubunda gelir çeşitlendirmesi ve likidite yaratma arasında negatif yönlü, anlamlı bir ilişki olduğu görülmüştür. Ayrıca çalışmada öne çıkan bir diğer önemli bulgu, banka sermayesi ile banka likidite yaratma arasındaki ilişkinin banka büyüklüğüne göre farklılık göstermesidir. According to the modern financial intermediation theory, banks play two important roles in the economy: liquidity creation and risk transformation. The primary role of banks is to create liquidity by converting illiquid assets into liquid liabilities. Since the bank's liabilities are more liquid than its assets, creating a liquidity mismatch, the bank is exposed to liquidity risk. The second role of banks is to transform risks by financing risky loans with riskless deposits. The basis of the liquidity creation role of banks as financial intermediaries dates back to Adam Smith's book "Wealth of Nations" written in 1776. In the study, effects of income diversification on liquidity creation and thus liquidity risk is examined by bringing together the theories of diversification and liquidity creation in banking. By following the liquidity creation measurement methodology of Berger and Bouwman (2009), Turkish Banking Sector’s liquidity creation and liquidity risk is measured. Then, the relation between the income diversification levels of the banks and the liquidity risk is presented. Covering period of 2006-2020, within the scope of the hypothesis of the study it is observed that there is a negative, significant relationship between income diversification and liquidity creation in medium-sized and domestic banks. In addition, another important finding of the study is that the relationship between bank capital and bank liquidity creation differs according to bank size.Item CDS, OVX ve VIX endekslerinin brics ve mist ülke borsa endeksleri üzerindeki etkilerinin karşılaştırmalı analizi(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2022) Erben Yavuz, Asuman; Hazar, AdaletHisse senedi piyasaları son yıllarda tüm dünya ekonomilerinde görülen finansal krizler, küresel salgın ve türev piyasalardan kaynaklanan bulaşma risklerinden ötürü önemli ölçüde etkilenmiştir. Yatırımcılar da yatırım risklerini daha iyi yönetebilmek ve piyasa kriterlerine uygun bir performans gösterebilmek için finansal piyasaların zaman içinde davranışlarını nasıl değiştirdiğine daha fazla dikkat etmeye başlamışlardır. Bu sebeplerden dolayı son yıllarda finansal piyasalarda volatiliteyi ölçen farklı endeksler türetilmeye başlanmıştır. Bu endekslerin en bilineni Chicago Board Exchange (CBOE) tarafından 1993 yılında çıkarılan VIX Endeksi’dir. VIX Endeksi, piyasanın örtülü volatilitesini ölçmek için kullanılmaktadır. Genel olarak VIX Endeksi piyasalardaki belirsizlik ve korkunun derecesini ölçen bir endeks olmasından dolayı ‘’korku endeksi’ olarak da bilinmektedir. Yine CBOE tarafından 2008 yılından itibaren yayımlanan Petrol Volatilite Endeksi (OVX), petrol fiyatlarında beklenen 30 günlük oynaklığı ölçmektedir. Küresel piyasaların en önemli emtialarının başında şüphesiz petrol gelmektedir. Ham petrol fiyatlarında oluşan artış ve azalışlar yatırımcıların en fazla takip ettiği finansal göstergeler arasında yer almaktadır. Bir diğer risk göstergesi olan ve geçmişi 1990’lı yıllara dayanan Kredi Temerrüt Swapları (CDS) ise, referans kuruluş ile ilgili doğrudan bilgi veren önemli bir gösterge olarak dikkat çekmeye başlamıştır. Ancak son küresel krizle birlikte bilgi açısından verimli olup olmadığı tartışmalı bir konu haline gelmeye başlamıştır. Bu çalışmada BRICS ve MIST ülkelerine odaklanılarak CDS, VIX, OVX ve hisse senedi piyasalarının ortak davranışı araştırılmıştır. Aralık 2010-Haziran 2021 dönemlerini kapsayan çalışmada, CDS, VIX ve OVX Endeks’lerinin 9 ülkenin iki ayrı grup olarak (BRICS ve MIST) borsa endekslerine etkilerinin görülmesi amacıyla Panel Veri Analizi Yöntemi uygulanmıştır. Çalışmanın sonucuna göre CDS ile VIX ve OVX Endeks’lerin etkilerinin BRICS ve MIST ülkelerinde farklılaştığı görülmüştür. Ayrıca borsa endekslerinde en fazla etkiye sahip endeksin OVX Endeksi, en az etkiye sahip göstergenin de CDS olduğu tespit edilmiştir. Stock markets have been significantly affected by financial crises in all World economies in recent years, the pandemic and risks of contamination arising from derivative markets. Investors have also begun to pay more attention to how financial markets change their behavior over time to better manage their investment risks and to perform in line with market criteria. For this reason, different indices measuring volatility in financial markets have begun to be derived in recent years. The most well-known of these indices is the VIX Index, which was issued by the Chicago Board Exchange (CBOE) in 1993. The VIX Index is used to measure the implied volatility of the market. In general, the VIX Index is known as the ’fear index’ because it is an index that measures the degree of uncertainty and fear in the markets.The Oil Volatility Index (OVX), also published by CBOE since 2007, measures the expected 30-day volatility in oil prices. Oil is undoubtedly one of the most important commodities of global markets. Increases and decreases in crude oil prices are among the financial indicators most followed by investors. Credit Default Swaps (CDS), another risk indicator dating back to the 1990s, started to draw attention as an important indicator that gives direct information about the reference institution. However, it has become a controversial issue whether it is efficient in terms of information with the recent global crisis.In this study, the common behavior of CDS, VIX, OVX and stock markets is investigated by focusing on BRICS and MIST. Our sampling period spans from December 2010- June 2021 and Panel Data Analysis Method is applied in order to see the effects of the CDS, VIX and OVX indices on the stock market indices of 9 countries as two separate groups (BRICS and MIST). Our empirical analysis finds that the effects of CDS, VIX and OVX Index differ in BRICS and MIST countries. In addition, it has been determined that the index with the most impact on stock market indices is OVX Index, and the indicator with the least impact is CDS. Other findings related to the study are given and interpreted in the conclusion section.Item Türkiye doğal gaz piyasasında konutlarda doğal gaz talebinin fiyat esnekliği: Panel veri uygulaması(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2020) Şener, Tufan Can; Emek, UğurBu çalışma, Türkiye’de konutlarda doğal gaz talebinin fiyat esnekliği ve konutlarda doğal gaz talebini etkileyen faktörlerin analiz edilmesini amaçlamaktadır. Çalışmada, kısa ve uzun dönemde hem Türkiye geneli hem de analize elverişli olan illerin tamamı incelenmiştir. Türkiye’nin 54 ilinin Haziran 2015-Ekim 2019 dönemindeki aylık verileri dikkate alınarak veri setine uygun panel veri analizi yöntemlerinden faydalanılmıştır. Tez çalışmasında yer alan iller Türkiye geneli konutlarda doğal gaz talebinin ve abone sayısının en az %93’ünü kapsamaktadır. Oluşturulan modelde konutlarda doğal gaz talebi, doğal gaz fiyatı, abone sayısı ve sıcaklık farkı değişkenleri yer almaktadır. İlk olarak yatay kesit bağımlılık testi, sonrasında ikinci kuşak birim kök testlerinden olan CIPS testi uygulanmıştır. Birim etki ve heterojenite testi sonucu kısa dönem analizinde Güçlendirilmiş Ortalama Grup (AMG) tahmincisi kullanılmıştır. Değişkenler arası uzun dönem ilişkinin incelebilmesi amacıyla eş bütünleşme testi gerçekleştirilmiştir. Uzun dönem esneklik katsayılarının belirlenmesi amacıyla DOLSMG modeli kullanılmıştır. Kısa ve uzun dönemde Türkiye geneli ve analize katılan tüm illerin esneklik bulguları paylaşılmıştır. Kısa dönem için elde edilen bulgular Türkiye’de konutlarda doğal gaz talebinin fiyata görece duyarsız (inelastik) olduğunu göstermektedir. Abone sayısında meydana gelen artışın doğal gaz talebini pozitif, sıcaklık artışının ise negatif etkilediği gözlemlenmiştir. Uzun dönemde konutlarda doğal gaz talebi ve değişkenler arasında eş bütünleşik ilişki saptanmıştır. Türkiye genelinde uzun dönemde konutlarda doğal gaz talebi kısa dönemde olduğu gibi inelastik olarak bulunmuştur. Aynı dönemde abone sayısı artışının doğal gaz talebine olan etkisi pozitif, sıcaklık artışının ise negatif etkiye sahip olduğu saptanmıştır. Tez çalışmasında elde edilen bulgular, literatürde yer alan çalışmaları desteklemektedir ve beklentilere uygundur. In this study, aim is to both analyze the factors that affect the natural gas demand in households in Turkey and the price elasticity for the natural gas demand. In the study, cities that are eligible for analysis are included with the countrywide analysis for short and long period of time. Considering the time period between June 2015 and October 2019, Turkey’s 54 cities’ monthly data are obtained and according to these data sets, appropriate panel data analysis methods are used. The cities that are being included in this thesis study, create the natural gas demand and number of subscriber count with a minumum level of 93%. In the constructed model, households’ natural gas demand, natural gas price, number of subscribers and temperature differences are introduced as variables. First, cross section dependency test, then CIPS test, which is one of the second generation unit root tests, was applied. In the short-term analysis of the unit effect and heterogeneity test results, the Amplified Mean Group (AMG) estimator was used. In order to examine the relation between the variables for long period of time cointegration test was used. Regarding the long term elasticity coefficents examination, DOLSMG model was used. In the short and long term, all findings about the elasticity related to countrywide and all cities included to analysis. Cointegration test is performed to examine the long-term relation of parameters/variables. The model of DOLSMG is taken into consideration with the determination of elasticity coefficients. The short and long-term findings of both the analysed cities and Turkey in general are shared in the study. For the short period of time, findings in Turkey suggest that, natural gas demand has inelastic relation with the price considering houses. Moving on to the different property, with the increase in the number of subscription, natural gas demand is observed as positive while increase in temperature is observed as negative. For the long period of time, in houses, relationship between the natural gas demand and variables is defined as cointegrated. Similar to the findings in the short period of time, natural gas demand is found as inelastic with the price in the long period of time. Natural gas demand is affected positive while increase in temperature is negative with the increase in the number of subscriptions. All the findings in the thesis are supported by the studies done earlier on the literature and eligible to the expectationsItem Türkiye'deki bankaların karlılıklarının analizi (2008 - 2018)(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimleri Enstitüsü, 2021) Özer, Yeşim; Babuşçu, ŞenolBankaların faaliyetlerinin büyüklüğü ve zaman içerisindeki gelişimi ülke ekonomisinin büyüklüğünün ve yönünün belirlenmesiyle yakinen ilişkilidir. Bankalar en temelde üstlendikleri fonksiyonlar gereği firmalar ve hane halkının fon taleplerini yani özellikle kredi ihtiyaçlarını karşılarlar. Diğer tarafta ise yapılan düzenlemeler çerçevesinde, fon sahiplerinin tasarruflarını güvenle saklayabilecekleri bankacılık sektörünün temel kaynaklarını fon arzı oluşturur. Bu doğrultuda bankalar kaydi para yaratma fonksiyonu çerçevesinde yatırımları destekleyerek ülke ekonomisinin gelişimine büyük katkıda bulunurlar. Bu denli öneme sahip bankaların, finansal sağlamlığı ile performansları da ilgili otoriteler ve yatırımcılar tarafından takip edilen unsurlardandır. Bankaların finansal performansının en önemli göstergeleri, dönemler arası karlarının gelişimi ve bu karların pay sahipleri ile toplam aktif büyüklüğü içerisindeki paylarıdır. Yani sahip olunan aktif ve öz kaynak içerisinde ne kadar yüksek düzeyde kar elde ediliyorsa, o banka edinilen kar kadar yüksek düzeyde performansa ve dolayısıyla oto finansmana sahiptir. Bu çalışmada, bankaların karlılığının göstergeleri olan aktif karlılığı (ROA) ve özkaynak karlılığına (ROE) etki eden bankalar özgü ve makroekonomik faktörler araştırılmıştır. Araştırma kapsamında karlılığın belirleyicileri arasına dâhil edilen bağımsız değişkenlerin, literatürde daha önceden yapılan çalışmalarda karlılığa etkisi noktasında çeşitli testler yapılmış olması hususuna önem verilmiştir. Yapılan araştırmanın zaman aralığı 2008-2018 yılları olarak belirlenmiş, kapsamı ise belirtilen dönemlerde verilerine kesintisiz bir biçimde erişilebilen mevduat bankalarından oluşmuştur. Söz konusu kısıtlar dahilinde 23 mevduat bankasının yıllık verileri ile makroekonomik değişkenlerin yıllık değişimi araştırmanın değişkenlerini oluşturmuştur. Araştırmanın modeli ise veri setine uygun olarak panel veri analizi şeklinde belirlenmiştir. Panel veri analizi öncesi yapılan testler ile uygun model seçilmiş olup ROA ve ROE’nin bağımlı değişken olduğu iki farklı model oluşturulmuştur. Model sonuçları değerlendirildiğinde genel itibarıyla bankalara özgü değişkenlerin anlamlılık düzeylerinin daha yüksek olduğu, bununla birlikte makroekonomik değişkenlerinde bağımlı değişkenler üzerinde etkisi olduğu sonuçlarına varılmıştır. Çalışmanın detayları ilgili bölümde yer almaktadır. The size of the activities of banks and their development over the time are closely related to determining the size and direction of the country's economy. In line with the functions they undertake, banks meet the fund demands of firms and households, in other words, especially their loan needs. On the other hand, within the framework of the regulations made, the main resources of the banking sector, where fund owners can safely keep their savings, is the supply of funds. Accordingly, banks contribute greatly to the development of the national economy by supporting investments within the framework of their dematerialized money creation function. The financial soundness and performance of such important banks are among the factors followed by the relevant authorities and investors. The most important indicators of the financial performance of banks are the development of their inter-period profits and the share of these profits in the total asset size of the shareholders. In other words, the higher the level of profit on assets owned and equity, the higher the performance level of that bank and therefore the auto finance. In this study, bank-specific and macroeconomic factors affecting return on assets (ROA) and return on equity (ROE), which are indicators of banks' profitability, are examined. Within the scope of the research, importance has been given to conducting various tests in terms of the effect of independent variables on profitability, which were among the determinants of profitability in previous studies in the literature. The time frame of the study was determined as the years 2008-2018, and its scope consists of deposit banks whose data can be accessed at certain periods without interruption. Within these constraints, the variables of the study are the annual data of 23 deposit banks and the annual change of macroeconomic variables. The model of the research was determined as panel data analysis according to the data set. Two different models, in which ROA and ROE are dependent variables, were created by selecting the appropriate model with the tests performed before panel data analysis. When the results of the model were evaluated, it was concluded that the significance levels of the variables specific to banks were higher, but macroeconomic variables were effective on the dependent variables. Details of the study are in the relevant section.