Sosyal Bilimler Enstitüsü / Social Sciences Institute

Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11727/1394

Browse

Search Results

Now showing 1 - 2 of 2
  • Item
    Kamu özel işbirliği modelleri ve yap işlet devret modelinin devlet muhasebe standartları ve uluslararası muhasebe standartları kapsamında incelenmesi
    (Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2022) Haberal, Zehra; Akdoğan, Nalan
    Dünya nüfusunun artmasıyla birlikte ülkelerin tamamında altyapı, kentleşme, ulaşım, sağlık sorunları da artmaya başlamıştır. Ülkeler kalkınma yolunda ilerlerken bu konularda kamu hizmetlerine olan ihtiyaç ve talep artmıştır. Hükümetlerin artan bu ihtiyaçları karşılamak için sahip oldukları kaynaklar yetersiz kalmıştır. Kentsel nüfus genişledikçe kamunun bu hizmetlerin tamamını kendi fonları ile sağlaması zorlaşmış ve fon sağlamaya yönelik çözümler üretilmesi gereği doğmuştur. Bu zorluğa bir çözüm olarak 1980’li yıllarda kamu hizmetlerinin yürütülmesinde kamu ve özel sektörün işbirliği yapması fikri ön plana çıkmıştır. Bu fikir de Kamu Özel İşbirliği projelerinin doğmasını sağlamıştır. Kamu Özel İşbirliği projelerinin uygulanmasında temel olarak dört model bulunmaktadır. Bunlar Yap -İşlet-Devret (YİD), Yap İşlet (Yİ), Yap-Kirala-Devret (YKD) ve İşletme Hakkı Devri (İHD) modelleridir. Bu çalışma kapsamında YİD sözleşme modeli incelenmiş ve modelin uygulaması bir örnekle açıklanmıştır. YİD modelinin raporlanmasında üç yaklaşım bulunmaktadır. İlk olarak inşaat maliyetlerine ilişkin hak edişlerin devlet tarafından garanti edildiği durumlarda yüklenici firma garanti edilen tutarı bir finansal varlık alacağı olarak raporlar. İkinci yaklaşımda yüklenici firmanın varlığın kullanım hakkını belirli bir süre devir aldığı varsayımı altında ilgili tutar maddi olmayan duran varlıklarda bir hak olarak raporlanır. Üçüncü yaklaşım ise iki koşulun birlikte gerçekleştiği karma modeldir burada da ilgili tutar hem finansal varlık hem de maddi olmayan duran varlık olarak raporlanmaktadır. KÖİ modellerinin kamu ve özel sektörde muhasebeleştirilmesi ve raporlanmasına ilişkin iki standart bulunmaktadır. Bunlar Devlet muhasebe standartları DMS 32 Hizmet İmtiyaz Sözleşmeleri standardı ile özel sektör muhasebe standardındaki IFRIC 12 (TFRS Yorum 12) İmtiyazlı Hizmet Anlaşmalarıdır. Çalışma kapsamında bu iki standart karşılaştırmalı olarak incelenmiştir. With the increase in the world population, infrastructure, urbanization, transportation and health problems have started to increase in all countries. While countries are developing, the need and demand for public services in these areas has increased. The resources that governments have to meet these increasing needs have been insufficient. As the population expanded, it became more difficult for the public to provide all of these services with its own funds, and it was necessary to find solutions for funding. As a solution to this difficulty, the idea of cooperation between the public and private sectors in the execution of public services emerged in the 1980s. This idea led to the emergence of Public Private Partnership projects. There are basically four models in Public Private Partnership projects. These are Build-Operate-Transfer (BOT), Build-Operate (BO), Build-Lease-Transfer (BLOT) and Transfer of Operating Rights (ToR) models. Within the scope of this study, the BOT contract model was examined and the application of the model was explained with an example. There are three approaches to reporting the BOT model. In the first approach, in cases where progress payments for construction costs are guaranteed by the government, the contractor company reports the guaranteed amount as a financial assets. In the second approach, the relevant amount is reported as a right on intangible assets under the assumption that the contractor firm has taken over the right to use the asset for a certain period of time. The third approach is the mixed model, where the two conditions are met together, where the relevant amount is reported as both a financial asset and an intangible asset. There are two standards for accounting and reporting of PPP models in the public and private sectors. These are the Government accounting standards IPSAS 32 Service Concession Agreements and the private sector accounting standard IFRIC 12 Service Concession Agreements. In this study, these two standards are examined indetail.
  • Item
    Kamu özel işbirlikleri yükümlülükleri gizli borç mu? Küresel bir karşılaştırma
    (Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2020) Karabudak, Çağrı Özgür; Gökten, Soner
    90’lı yılların başında İngiltere’de uygulamaya geçirilen “Kamu-Özel İşbirliği” (KÖİ) modelinin birçok avantajının olduğu, kamu projelerinin verimini artırabileceği düşünülmekteydi. İngiltere’nin ardından Avrupa ülkelerinde uygulanmaya başlayan KÖİ modeli, 2000’li yıllardan itibaren gelişmekte olan ülkelerde de yoğun ilgi görmeye başlamıştır. Başlangıçta avantajları ön plana çıkarılarak olumlanan KÖİ modeli dayanak oluşturduğu çeşitli sorunlar nedeniyle yıllar geçtikçe eleştirilere maruz kalmaya başlamıştır. Modelin yaygınlaşmasında temel rol oynayan husus, KÖİ yatırımlarının kamu borç stoğu bünyesinde görülmemesidir. Bu özelliğiyle KÖİ modeli Avrupa Birliği üye ülkelerinin mali performans ölçütü olan Maastricht kriterlerini rahatlıkla yerine getirmesini sağlmıştır. Ek olarak KÖİ modelinin, özel sektörün teorik çerçevede daha etkin bir yönetim kabiliyetine sahip olduğunun varsayılması, risklerin özel sektöre aktarılması veya özel sektör ile paylaşılması, monopolistik veya tekelci piyasaların rekabete kavuşması gibi avantajları sağladığı düşünülmekteydi. Buna karşın uygulamaların finansal hacimlerinin hızlı şekilde artması yüklenilen borçların kamuoyu denetiminden çıkmasına ve gizli borç olarak nitelendirilen KÖİ yükümlülüklerinin hızlıca artmasına neden olmuştur. Hiç şüphesiz ki yüksek yatırım tutarına haiz sermaye harcamalarını kapsamına alan KÖİ projeleri, uzun dönemli dayanak sözleşmeler neticesinde günümüzde kamunun hesap verilebilirliği çerçevesinde sorunlar yaratmaktadır. KÖİ modellerinin yakın tarihsel gelişiminde ortaya çıkan soru işaretleri üzerine Uluslararası Devlet Muhasebesi Standartları Kurulu tarafından KÖİ varlıklarının ve yükümlülüklerinin devlet bilançosunda şeffaf bir şekilde görünebilmesi için yeni standartlar oluşturulmuştur. 32 numaralı Uluslararası Devlet Muhasebesi Standardı (IPSAS 32) hizmet imtiyaz sözleşmelerindeki varlık ve yükümlülüklerin ne şekilde muhasebeleştirileceği ve raporlanacağı konusunda yön verici ilkesel bir dökümandır. Standart, başlangıçta risk ve getiri ilişkisine göre şekillenmiş, takiben revize edilerek, KÖİ varlıklarının ve yükümlülüklerinin raporlanmasında denetim anlayışı hâkim olmuştur. Bu çalışmanın temel amacı, Dünya’da ve Türkiye’de KÖİ varlık ve yükümlülüklerinin kamuoyu ile nasıl paylaşıldığı gerek teorik gerekse de pratik çerçevede incelemek ve KÖİ modelinin yakın tarihini gözler önüne sermektir. Bu açıdan çalışmanın, içeriği itibariyle Türkçe literatüre katkı sunacağı düşünülmektedir. KÖİ modelinin yaratıcısı ve öncüsü konumunda olan İngiltere ve İngiliz milletler topluluğu ülkeleri çalışmanın temel inceleme alanını oluşturmaktadır. Bu ülkeler günümüzde tahakkuk esaslı devlet muhasebesini tam anlamıyla uygulamakta veKÖİ varlık ve yükümlülüklerinin şeffaf bir şekilde raporlanması çerçevesinde örnek teşkil etmektedirler. Lakin bu olumlu sürece giden yolda söz konusu ülkeler KÖİ modeli kaynaklı sorunları yaşamışlar, tarihsel süreç itibariyle de şeffaflık ve hesap verebilirlik çerçevesinde raporlamadaki aksaklıkları düzeltmişlerdir. Diğer gelişmiş ülkelerde devlet bilançosunda olmasa bile, farklı şekillerde KÖİ yükümlülüklerinin kamuoyu ile paylaşılması konusunda şeffaflık sağlanabilmektedir. Buna karşın Türkiye’nin de içinde bulunduğu geliştmekte olan ülkelere bakıldığında KÖİ varlık ve yükümlülüklerinin şeffaf bir şekilde raporlanmasına ilişkin sıkıntıların devam ettiği görülmektedir. Having been initiated in the beginning of the 90s in the UK, the “Public-Private Partnership” (PPP) model was believed to have many favorable aspects and to have more efficient application and evaluation. Following the UK, a majority of the European countries tended to this funding model. It started to attract great attention in developing countries as of the 2000s. Although they were approached positively and had a wide range of application, PPPs were found to lead to certain issues in years and, therefore, attracted criticisms. During the years when this funding system first expanded, PPPs provided advantages in meeting the Masstricht criteria, a parameter for financial performance measurement of the member countries of the European Union, since such investments were not regarded as a government debt stock. Besides, it was believed that PPP funding system was advantageous as regards to various matters such as the establishment of a competitive economy for the private sector had better commanding skills and the risks were not left to public. Nevertheless, debt was out of the control of the public and the public debt attained quite high numbers in the meanwhile. There were also accountability issues since PPP projects required long durations for construction. Therefore, the International Accounting Standards Board brought new standards in order that PPP assets and liabilities are visible and transparent in the statements of states. In this regard, IPSAS 32 clarifies the accounting of the assets and liabilities in service concession agreements. These standards were initially shaped according to risk and income approaches while they were revised according to needs and audit approach prevailed in the following periods. This research examines how the World and Turkey shares the assets and liabilities of PPPs with the public. As the creators of the PPP funding system, the UK and the Commonwealth of Nations apply accrual based accounting and set an example for the transparent presentation of PPP assets and liabilities in the state statement. Though not in state statements, other developed countries can also ensure transparency in various ways while sharing the liabilities of PPPs with the public. On the other hand, developing countries are more sensitive in this matter. Although Turkey, a country among the latter group, is fast to adopt to international regulations, it experiences problems in the sharing of PPP liabilities with the public.