Sosyal Bilimler Enstitüsü / Social Sciences Institute

Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11727/1394

Browse

Search Results

Now showing 1 - 10 of 87
  • Item
    Feminist representations of the vulnerable self and relationality in idra novey’s those who knew and ways to disappear
    (Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2022) Akgül, Pınar; Sarıkaya Şen, Merve
    In her novels Those Who Knew (2018) and Ways to Disappear (2016), the American author Idra Novey depicts how vulnerable people of the twenty-first century have been subjected to multiple forms of political, social, cultural, economic, and gender-based oppression, and how all of these oppressions create a variety of struggles that render them invisible, fragile, and powerless because of deeply entrenched patriarchal practices and mindsets, all of which have had a vulnerable impact on each of the characters to varying degrees. Every single one of these traumatic occurrences, whether directly or indirectly, has affected the characters' entire lives as individuals and members of society. As that of the essential aspect in the formation of the weaknesses, helplessness, and fragility of the self and connection to the other, patriarchy is the primary cause of the abuses and wounds that lead to vulnerability. Idra Novey brings attention to patriarchal norms and practices while shedding light on vulnerable people in her novels Those Who Knew (2018), which addresses a group of people subjected to political oppression; and Ways to Disappear (2016), which portrays a group of individuals in search of a missing author. This thesis will examine how vulnerability arises in individual and relational selves as a result of violence, hegemonic masculinity, and an absence of ethical understanding, hence leaving them invisible, powerless, vulnerable, and dispossessed. This thesis will establish the context within which, from a feminist transformational perspective, the negative connotations of vulnerability will be deconstructed by examining the concepts of openness, passivity, dispossession, irresponsibility, otherness, and unethical practices on the self and relationships.Amerikalı yazar Idra Novey, Those Who Knew (2018) ve Ways to Disappear (2016) adlı romanlarında, yirmi birinci yüzyılın savunmasız insanlarının nasıl çeşitli siyasi, sosyal, kültürel, ekonomik ve toplumsal cinsiyet tabanlı baskılarına maruz kaldıklarını ve yerleşik ataerkil uygulamalar ve zihniyetler nedeniyle, tüm bu baskıların, karakterleri nasıl görünmez, kırılgan ve güçsüz kılan çeşitli mücadelelerin her biri üzerinde farklı derecelerde savunmasız bir etki yarattığını anlatıyor. Bu travmatik olayların her biri, doğrudan veya dolaylı olarak, karakterlerin birer birey ve toplum üyesi olarak tüm hayatlarını etkilemektedir. Benliğin ve ötekiyle olan ilişkinin zaaflarının, çaresizliklerinin, kırılganlıklarının inşasında temel faktör olan ataerkillik, kırılganlıkla sonuçlanan suistimallerin ve yaraların doğrudan kaynağıdır. Idra Novey, siyasi baskıya maruz kalmış bir grup insanı ele alan Those Who Knew (2018) ; kayıp bir yazarı arayan bir grup insanı anlatan Ways to Disappear (2016) adlı romanlarında ataerkil norm ve uygulamalara dikkat çekerken savunmasız insanlara ışık tutar. Bu tez, şiddet, hegemonik erkeklik ve etik bilgi eksikliği sonucunda bireysel ve ilişkisel benliklerde kırılganlığın nasıl geliştiğini ve dolayısıyla onları görünmez, güçsüz, zayıf ve sahipsiz kıldığını inceleyecektir. Feminist bir teori çerçevesi kullanan bu tez, feminist bir dönüşümsel perspektiften, kırılganlığın olumsuz çağrışımlarının, açıklık, edilgenlik, mülksüzleştirme, sorumsuzluk, ötekilik ve etik olmayan tutumların benlik ve ilişkiler üzerindeki etkilerinin incelenmesi yoluyla yapı bozuma uğratılacağı bağlamı oluşturacaktır.
  • Item
    Kredi temerrüt swaplarinin iktisadi ve finansal değişkenler ile ilişkisinin Türkiye ekonomisi için ampirik analizi
    (Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2022) Yağcı, Filiz; Sunal, Onur
    Gelişen ekonomi ile tüm dünyada kredi türev piyasalarının gelişimi 2000’li yılların sonrasında hız kazanmıştır. Kredi temerrüt swapları (CDS’ler) yaygın olarak en çok kullanılan kredi türevleri arasında yer almakta olup gelişen piyasalarda zamanla kredi notlarına alternatif olarak ülkelerin kredi risklerini ölçmede önemli bir göstergeyi ifade eder hale gelmiştir. Yaşanan finansal krizler sonrasında kredi notlarının ülke kredi riskini yeterince yansıtmadığı görüşünün finansal piyasalarda hakim olmasıyla birlikte yatırımcılar, kredi temerrüt swaplarını çok daha yakından takip etmeye başlamışlardır. Bu çalışmanın amacı, Türkiye’nin ülke kredi risk primleri (CDS) ile seçilmiş bazı makro iktisadi ve finansal değişkenler arasındaki ilişkilerin ortaya konulmasıdır. Bu kapsamda, piyasa istikrarını temsil eden bazı değişkenlerin oynaklıklarının CDS primleri üzerindeki etkileri de incelenmiştir . Çalışmada, Türkiye ekonomisinde Haziran 2006 ile Aralık 2020 dönemlerini kapsayan aylık veriler kullanılmış ve değişkenlerin farklı düzeylerde tümleşik olmaları sebebi ile doğrusal bir ARDL modeli oluşturularak kısa ve uzun dönem katsayılar sınır testi yöntemi ile belirlenmiştir. Bu çerçevede, uzun dönemde beklentilerle uyumlu olarak CDS primlerini; USD (Amerikan Doları) döviz kurunun, istihdam oranının, VIX Endeksinin, kısa vadeli dış borç stok toplamının, Eurobond getirisinin ve enflasyon oranının anlamlı ve pozitif olarak yordadığı, BİST 100 Endeksinin, Türkiye’nin gösterge 2 yıllık tahvil fiyatlarının ve portföy yatırımlarının anlamlı ve negatif olarak yordadığı sonuçlarına ulaşılmıştır. Bunlarla birlikte yine beklentilerle uyumlu olarak uzun dönemde döviz kuru volatilitesinin ve VİX Endeks volatilitesinin de CDS primlerini anlamlı ve pozitif olarak etkilediği görülmüştür. After the 2000s, the development of credit derivative markets around the world accelerated in parallel with the developing economies. Credit default swaps (CDS) are among the most widely used credit derivatives and have become an important indicator in measuring the credit risks of countries as an alternative to credit ratings in emerging markets.After the financial crises, the opinion that the credit ratings do not adequately reflect the credit risk of the country began to prevail in the financial markets and investors began to monitor credit default swaps more closely. In this study monthly data covering 2006 June and 2020 December period is used to construct a linear ARDL model to estimate both short and long run coefficients as the variables were integrated of different orders. In line with our expectations the results revealed that US dollar exchange rates, VIX Index values, sovereign short term debt stocks, Eurobond yields and inflation rates positively and significantly predict CDS premiums while BİST 100 Index, Turkish benchmark sovereign bond yields and portfolio inverstments significantly and negatively affect CDS premiums. Also consistent with our expectations VIX volatility and exchange rate volatility positively predicts CDS premiums.
  • Thumbnail Image
    Item
    Üniter ve federal devletlerde yerel yönetimler. Latin Amerika ülkeleri üzerinden bir inceleme
    (Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2018) Yıldız, Ünal; Akgül, Mehmet Emin
    Yüksek lisans tezi olarak hazırlanmış bu çalışmada, iki üniter ve iki federal devlet olmak üzere, dört Latin Amerika devletinde yerel yönetimler incelenmiştir. Bu devletler Kolombiya, Peru, Brezilya ve Meksika’dır, sayılan ülkeler nüfus, yüzölçümü kriterlerine göre seçilmişlerdir. Çalışmada öncelikle üniter devlet ve federal devlet biçimleri ve bu devlet biçimlerindeki yerel yönetimler incelenmiştir. Çalışmanın devamında ise Üniter Latin Amerika ülkelerinde merkezi idare ilkesi ve yerinden yönetim ilkelerinin nasıl uygulandığı ve ülkelerin yerel yönetim birimlerinin teşkilatlanması, görevleri ve yetkileri incelenmiştir. Federal Latin Amerika ülkelerinde, ülkelerin federal yapısı, federal devletin yetkileri, federe devletleri, federe devletlerin yetkileri ve yerel yönetim birimlerinin teşkilatlanması, görevleri ve yetkileri incelenmiştir. Çalışmanın amacı, Latin Amerika’dan örnek olarak seçilen üniter ve federal devletlerdeki yerel yönetim yapısının, birinci bölümde incelenen üniter ve federal devlet yapılarındaki kabullerle karşılaştırılmalı değerlendirilmesidir. In this study preapered as a master thesis, four Latin America States’ local governments will be examined. Two of these states are unitary states while others are federal states. These states are Colombia, Peru, Brasil, Mexico as well as they were chosen according to population and surface criteria. In this study, unitary state, federal state forms and local governments in these state forms will be examined at first. Later on, how centeralism and decentralization principles are applied and perceived in unitary Latin America states and creation, functions, competences and organization of local governments in these states will be examined afterwards. In federal Latin America states, federal structure, federal government competences, states, state competences, and creation, functions, competences, organization of local governments of these countries will be examined. The aim of the study is to compare the structure of local government in selected federal and unitary states from Latin America with the assumptions of local government structures in federal and unitary states examined in the first section.
  • Thumbnail Image
    Item
    Finansal fair play kriterlerinin kurumsal çerçevesi, futbola etkisi ve başa baş kuralı hesaplamasının futbol kulüpleri üzerinde uygulaması
    (Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2018) Çalkaya, Mustafa; Erhan, Deniz Umut
    Bu tezin amacı, Finansal Fair Play‟in futbol kulüpleri açısından önemini, amacını, kriterlerini, yaptırımlarını ve futbola etkisini belirtmektir. Futbol, Avrupa da hızla gelişmiş ve önemli boyutta ticarileşme dönemine girmiştir. Futbol kulüplerinin finansal yönden sorun yaşamadan devam etmesi için UEFA Finansal Fair Play kriterlerinden en önemlisi “Başa Baş Kuralı” ele alınmıştır. Başa baş kuralının futbol kulüpleri açısından önemi belirtilerek dört büyük futbol kulübünün başa başı hesaplanmıştır. Birinci bölümde, Türkiye‟de futbolun tarihsel süreci, yasal düzenlemeleri, ekonomik yapısı, halka arzı, hisse senetlerinin performansı, UEFA kriterleri gibi konulara yer verilmiştir. İkinci bölümde ise, FFP‟in kavramsal çerçevesi, amacı, kriterleri, futbola etkisi, ihlaller sonucunda ortaya çıkan yaptırımları ve başa baş kuralı açıklanmıştır. Üçüncü bölümde, futbol kulüplerinin muhasebe politikası açıklanarak tutulan defter ve belgeler belirtilmiştir. Daha sonra finansal raporlamanın öneminden bahsedilerek FFP kriterlerine uygulanması üzerinde durulmuştur. Son bölümde ise, başa baş kuralı hesaplamasında dört büyük futbol kulübü üzerinde bir uygulama yapılmıştır. The purpose of this thesis is to indicate the importance, the purpose, the criteria, the sanctions and the effect of the Financial Fair Play on football with regards to football clubs. Football has developed rapidly in Europe and has entered a period of commercializationsignificantly. The "Break-Even Rules" which is the most important UEFA Financial Fair Play criteriafor football clubs to continue without financial problemsis discussed. Break-Even Rules‟ importance is stressed and four major football clubs‟ break-evensare calculated. In the first chapter, the historical process, the legislation, the economic structure, the public listing, the performance of shares, and the UEFA criteria of football in Turkeyare elaborated. In the second chapter, FFP's conceptual framework, its aim, its criteria, its effect on football, the sanctions and consequences as a result of violations and break-even rules are explained. In the third chapter, the books and documents that are keptby football clubs are mentioned by explaining the accounting policies of football clubs. Then, the importance of financial reporting is discussed and its application on FFP criteria are emphasized. In the last chapter, the break-even ruleson four major football clubs are applied.
  • Thumbnail Image
    Item
    Yönetim danışmanlığı ve insan kaynakları yönetimindeki etkileri: Alan araştırması
    (Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2018) Haberal, Işıl; Halıcı, Ali
    Günümüzde tüm dünyada hızlı bir gelişim gösteren küresel iletişim, ekonomik, teknolojik, sosyal, politik vb. nedenlerden dolayı işletmelerin çoğu, yaygın olarak yönetim danışmanlığı hizmeti almaktadır. Ülkemizde, ekonomide tam rekabet sistemine geçilmesi ve işletmelerin dünyaya açılarak diğer ülkelerdeki işletmelerle işbirliği yapmaya başlamaları nedeniyle, istenen üretimin ve kalitenin sağlanabilmesi için yönetim danışmanlığı hizmeti dikkat çekici olmaya ve kullanılmaya başlanmıştır. Bu nedenle, dünya çapında hizmet veren danışmanlık firmaları Türkiye’de şube açmaya ya da ortaklık kurmaya başlamışlardır. Zaman içinde gelişen ekonomik ve endüstriyel koşullarla birlikte, yerel danışmanlık firmaları da yaygınlaşmaya başlamıştır. Bütün bu gelişmelere rağmen, sanayisinin çoğunu küçük ve orta ölçekli işletmelerin oluşturduğu ülkemizde hala çoğu yönetici, hem danışmanlık hizmetinin içeriği hakkında ve hangi durumlarda gerektiği konusunda yeterli bilgi sahibi değildir, hem de isteksizdir. Bu çalışma, yönetim danışmanlığı hizmetinin önemi, tanınması, yaygınlaştırılması ve insan kaynakları yönetimine olumlu etkisinin gösterilmesi amacıyla yapılmıştır. Araştırmaya farklı şehirlerden, farklı sektörlerden ve farklı çalışan sayılarına sahip beş işletme ile hepsi Yönetim Danışmanları Derneği (YDD) üyesi ve CMC (Sertifikalı Yönetim Danışmanı) unvanlı altı danışman katılmıştır. Yarı yapılandırılmış mülakat ve e-posta yoluyla sağladıkları katkılar sonucunda, danışmanlık hizmeti nedenleri ve en çok kullanılan modeli, insan kaynakları yönetimi için alınan danışmanlığın öncelik sırası, yarattığı değişiklikler ve en çok hangi işlevi etkilediği hakkında bilgi toplanmıştır. Derlemesi yapılan cevapların yorumlanmasıyla, danışmanlık hizmetine ancak son dakika çözümü olarak yaklaşıldığı ve insan kaynakları konusundaki danışmanlık hizmetine gereken ilginin gösterilmediği belirlenmiştir. İşletmelerin yararı açısından; yönetim danışmanlığı hizmetlerinin doğru tanıtımı ve yaygınlaştırılması, işletme için stratejik öneme sahip insan kaynaklarına yönelik danışmanlık çalışmalarının yoğunlaştırılması ve bölüm yönetiminin işletme yönetimiyle birlikte strateji çalışmalarına katılması, hızla uygulanabilir hale getirilmelidir. Nowadays, most of the businesses mainly use management consulting services because of the reasons like global communication, economical, technological, social, political, etc., which have developed rapidly all over the world. In our country, the management consultancy service has started to be attractive and used in order to ensure the desired production and quality because of the transition to the full competition system in the economy and the opening up of businesses to the world and cooperation with the other countries. Therefore, the worldwide consulting firms have started to open branches or to establish partnerships in Turkey. Along with the economical and industrial conditions that have developed over time, local consulting firms have started to become widespread in the country. In spite of all these developments, in our country where most of the industry is formed by small and medium-sized businesses, most managers still have no knowledge about the contents of the consultancy services and the needs in what circumstances and are reluctant. This study was conducted in order to promote, identify and disseminate the management consultancy service, and to show the positive effect on the management of human resources. The survey included five enterprises with different cities, different sectors and different employee numbers, and six consultants, all of them are YDD members with CMC certification. As a result of the semi-formal interview and e-mail contributions, information on the reasons for the consulting service and the most used model, the priority order of the consultancy for human resources management, the changes it has made, and the functions has affected most are collected. Interpretation of the collected answers revealed that the consulting service was only approached as a last-minute solution and that the consultancy service on the subject of human resources was not shown the necessary interest. For the benefit of the enterprises; the introduction and dissemination of management consulting services, the intensification of consultancy work on human resources with strategic pre-emptive management, and the involvement of the department management in strategy work with the business management should be made rapidly applicable.
  • Item
    Tek satıcılık sözleşmesi
    (Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimleri Enstitüsü, 2018) Aygüneş, Mehmet; Yücer Aktürk, Zeynep İpek
    Yüksek lisans tezi olarak hazırlanan bu çalışmada Tek Satıcılık Sözleşmesi müessesesi incelenmiştir. Öğretide “münhasır bayilik”, “ana bayilik” gibi kavramlar kullanılarak adlandırılan “tek satıcılık sözleşmesi” küreselleşen ve gelişmeye günden güne daha fazla ihtiyaç duyan işletme sahiplerinin ilgili ihtiyaçlarını gidermek için başvurdukları sözleşmelerden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Tek satıcılık sözleşmesi; yapımcı ile tek satıcı arasında var olan hukuki ilişkileri düzenleyen çerçeve niteliğinde, sürekli bir sözleşmedir. Bu sözleşme ile yapımcı, mamullerinin tamamını veya bir kısmını belirli bir coğrafi bölgede inhisar sahibi olarak satmak üzere sadece tek satıcıya göndermeyi, buna karşılık olarak tek satıcı da, sözleşme konusu malları kendi ad ve hesabına satarak malların sürümünü artırmak için faaliyette bulunmak yükümlülüğünü üstlenmektedir. Tek satıcılık sözleşmesinin unsurlarını; tek satıcıya belirli bir bölgede münhasır satış hakkının tanınması, taraflar arasındaki sözleşmenin sürekli borç doğuran bir sözleşme niteliğinde olması, ilgili sözleşmenin bir çerçeve sözleşme niteliği taşıması, tek satıcının kendi adına ve kendi hesabına hareket etmesine rağmen yapımcının dağıtım örgütüyle bütünleşmesi, sürümü artırıcı faaliyetlerde bulunması oluşturmaktadır. In this work prepared as a master thesis, the issue concerning Exclusive Distributorship Agreement is analysed. Within the scope of the thesis, the definition and components of the exclusive distribution agreement, the rights and liabilities of the parties thereof have been examined. "Exclusive distribution agreement is such a continuous agreement having a framework characteristic regulating the legal relations between the producer and the exclusive distributor, with this agreement the producer commits to deliver all or some of its products to a distributor to be exclusive distributor in a certain geographic region and in return the exclusive distributor commits to drive the sales by selling the goods subject scope of the agreement on behalf and account of itself." The components of the Exclusive distribution agreement are comprised of conferring exclusive selling right to the exclusive distributor in a certain territory, being a continuously debt incurring contract between the parties, having the characteristics of a framework contract, integration of the producer with the distribution organization despite the fact that the exclusive distributor acts on behalf and account of itself, and to perform activities driving the sales.
  • Thumbnail Image
    Item
    Örgütsel itibarın örgütsel özdeşleşmeye etkisinde benlik saygısı ve sosyal rol kimliğinin düzenleyici rolü
    (Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2018) Çınar, Esra; Basım, H.Nejat
    Örgütsel özdeşleşme, iş yerindeki tutum ve davranışların anlaşılmasını ve tahmin edilmesini kolaylaştırmakta (Edwards, 2005: 207; Vijayakumar ve Padma, 2014: 40) ve örgütsel etkililik üzerinde etkili olmaktadır. (Gkorezis, Mylonas ve Petridou, 2012: 52). Bu sebeple, örgütler çalışanların örgütle özdeşleşmesini sağlamaya çalışmaktadır. Örgütsel itibar, iş tatmini, değerler, rol çatışması, rol belirsizliği, sosyalizasyon taktikleri, örgütsel adalet algısı, çekicilik, örgütsel bağlılık, liderlik, iletişim, örgüt içi rekabet ve örgütsel güven gibi örgütsel özdeşleşmenin birçok öncülü bulunmaktadır. Örgütsel özdeşleşmenin öncülleri ile olan ilişkisinin ortaya çıkarılması kavramın daha iyi anlaşılmasını sağlayacaktır. Sosyal kimlik kuramına göre, bireyler itibarı yüksek örgütlerle özdeşleşme eğilimi içindedir (Mael ve Ashforth, 1992: 107). Bu bağlamda, örgütsel itibar ile örgütsel özdeşleşme arasındaki ilişkinin tespit edilmesi amaçlanmıştır. Öte yandan, bu iki değişken arasındaki ilişkiyi etkileyeceği düşünülen değişkenler incelenmiş ve benlik saygısı ve sosyal rol kimliğinin örgütsel itibar ile örgütsel özdeşleşme arasındaki ilişkiyi etkileyeceği öngörülmüştür. Bu öngörülerden hareketle bu araştırmada, örgütsel itibar ile örgütsel özdeşleşme arasındaki ilişkide benlik saygısı ve sosyal rol kimliğinin (kozmopolit/yerel kimlik) düzenleyici rolunün ortaya koyulması amaçlanmıştır. Araştırma modelini test etmek için Ankara’da farklı sektör ve kurumlarda çalışan 419 kişiden veri toplanarak gerekli istatistiksel analizler yapılmıştır. Yapılan analizler neticesinde; örgütsel itibar ile örgütsel özdeşleşme arasında anlamlı ve olumlu yönde bir ilişki tespit edilmiştir. Bununla birlikte, örgütsel itibar ile örgütsel özdeşleşme arasındaki ilişkide kozmopolit kimliğin düzenleyici rolü tespit edilmiştir. Yerel kimliğin, örgütsel itibar ile örgütsel özdeşleşme arasındaki ilişkide anlamlı bir etkisi bulunamamıştır. Son olarak, örgütsel itibar ile örgütsel özdeşleşme arasındaki ilişkide yüksek benlik saygısının düzenleyici rolü bulunmuştur. Ancak, orta düzey benlik saygısının örgütsel itibar ile örgütsel özdeşleşme üzerinde anlamlı bir etkisi bulunamamıştır. Organizational identification helps to understand and predict attitudes and behaviors at work (Edwards, 2005: 207; Vijayakumar ve Padma, 2014: 40) and influences organizational efficiency (Gkorezis, Mylonas ve Petridou, 2012: 52). For this reason, organizations try to create conditions that may cause employees to identify with the organization. Organizational identification has various antecedents, such as organizational prestige, job satisfaction, values, role conflict, role ambiguity, socialization tactics, perception of organizational equity, attractiveness, organizational loyalty, leadership, communication, intra-organizational competition, organizational trust. Exploring the relationship between organizational identification and its antecedents can increase the understanding of the concept. According to social identity theory, individuals tend to identify themselves with high prestige organizations (Mael ve Ashforth, 1992: 107). Within this context, it is aimed to explore the relationship between organizational prestige and organizational identification in this study. Moreover, factors thought to affect the relationship between these two variables have been examined. it is also hypothesized that self-esteem and social role identity will influence the relationship between organizational prestige and organizational identification. This study aims to manifest the moderation effects of self esteem and social role identity (local/cosmopolitan identity) on the association between organizational prestige and organizational identification. In order to test the research model, data were collected from 419 individuals working in Ankara in various institutions from different sectors, and appropriate statistical analyses were run. In consequence of the analyses run, a significant and positive relationship was found between organizational prestige and organizational identification. The moderation effect of social role identities (local/cosmopolitan) on the impact of organizational prestige on organizational identification was investigated. There is a significant effect of cosmopolitan identity on the association between organizational prestige and organizational identification. On the contrary, it was seen that there was no significant effect of local identity on the association between organizational prestige and organizational identification. Then, the moderation effect of self-esteem on the impact of organizational prestige on organizational identification was investigated. There is a significant effect of high self-esteem on the association between organizational prestige and organizational identification. On the contrary, it was understood that there was no significant effect of medium self-esteem on the association between organizational prestige and organizational identification.
  • Thumbnail Image
    Item
    Kamu hizmet tedarik yönteminin belirlenmesinde kamu özel işbirliği yöntemi ve geleneksel tedarik yöntemin bir sağlık sektörü projesi üzerinde incelenmesi
    (Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2018) Kulaksız, Sıla; Küçükkocaoğlu, Güray
    Ekonomik kalkınmayı destekleyen ve toplumsal refahı artıran altyapı yatırımları, dünya genelinde 1980’li yıllara kadar kamu kaynakları ile gerçekleştirilmiş, 1980 sonrası dönemde ise altyapı yatırımlarının çok yüksek maliyetli yatırımlar olması ve artan talep nedenleriyle kamu kaynaklarının sürdürülebilir altyapı yatırımlarının finansmanında yetersiz kalması ülkeleri yeni finansman yöntemleri arayışına itmiştir. Bu süreçte altyapı yatırımlarının yürütülmesinde, devletin rolünün azaldığı, özel sektörün rolünün ise arttığı görülmektedir. Bu anlamda kamu hizmetlerinin etkinliği ve kalitesi ile kısa zamanda ekonomik kalkınmayı artırmak amacıyla altyapı yatırımlarının finansmanında Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) modelinin kullanımı yaygınlaşmıştır. Sosyal altyapı yatırımları arasında bulunan sağlık yatırımlarına olan ihtiyaç da yıllar itibarıyla nüfusun artması ve yaşlanmasına paralel olarak artış göstermiştir. Gelişmekte olan ülkelerin büyük sayıda ve hacimde projelerin finanse edilmesi ve yönetilmesi için yeterli kapasitesi bulunmazken; gelişmiş ülkeler ise yaşlanan nüfus nedeniyle yükselen sosyal harcamalarla mücadele etmektedirler. Ülkelerin sınırlı bütçe kaynakları ile sağlık hizmetlerini en etkin bir şekilde sürdürmeleri gerekliliği sağlık yatırımlarının finansmanında özel sektörün katılımını gerekli kılmıştır. Ancak, bir hizmetin sadece kısıtlı finansal kaynaklar dolayısıyla kamu yararına olmayan bir yöntem ile finanse edilmesi düşünülemez. Bu nedenle kamu tarafı, bir projenin/hizmetin hayata geçirilmesinde hangi tedarik yönteminin kamu yararına olacağını belirlemek, mevcut kaynaklarla maksimum fayda sağlamak için “Yatırımın Değeri Analizi” mekanizmasını kullanmalıdır. Çalışmada, kamu tedarik yöntemine karar verme sürecinde risklerin belirlenmesi, paylaşımı, yatırımın değeri analizinin yapılması ve bu süreçleri etkileyen faktörler irdelenmiştir. Bu kapsamda ülkemizde yapımı devam etmekte olan örnek bir hastaneye ait derlenen bilgiler ile Dünya Bankası tarafından geliştirilen KÖİ modeline yönelik finansal değerlendirme modülü kullanılarak hangi durumda hangi tedarik yöntemi seçiminin yapılmasına ilişkin değişik risk ve duyarlılık çalışmaları ile yatırımın değeri analizi yapılmış, yazındaki görüşlerin test edilmesi amaçlanmıştır. Kamu tarafından yapılan analiz sonucuna göre bir firmanın mali verileri de göz önüne alındığında firma tarafından nasıl aksiyon alınacağı değerlendirilmiştir. Analizin en önemli kısıtları baz alınan projeye ait verilerin kamuya açık olmaması ve bilgilerin ticari sır sayılması nedenleriyle yeterli bilgiye ulaşılamaması olmuştur. Çalışmada son olarak kamu hizmeti tedarik yöntemi seçimine ilişkin yapılan değerlendirmelerde uygulanan sürecin nasıl daha iyileştirilebileceğine dair bazı önerilerde bulunulmuştur. Until 1980s, infrastructure investments, supporting economic development and increasing social welfare, have been realized through public resources on a worldwide scale. After the 1980s period, governments were seeking new financial methods for financing infrastructure investments due to high investment costs, demand increase, insufficient public resources. Conducting the infrastructure investments, it appears that the role of the state has decreased while the role of the private sector has increased, in financing of infrastructure investments. To elaborate, the use of Public Private Partnership (PPP) model in the financing of infrastructure investments has become widespread in order to increase the efficiency and quality of public services and to increase economic development in a short period of time. The demand for healthcare investments, which is among social infrastructure investments, has also increased in parallel with the increase and aging of the population over the years. While developing countries do not have sufficient capacity to finance and manage many and large volume projects; developed countries are struggling with rising social spending due to the aging population. Due to the countries’ budget constraints and the obligation to provide sustainable healthcare services, private sector has participated in financing healthcare infrastructure investments. However, a service should not be financed by a method that is not in favor of public interest, due to only limited financial resources. For this reason, the public sector should use the "Value for Money Analysis" mechanism to determine which procurement method to use for getting maximum benefit with available resources. In this study, determining the risks in the process of public procurement decision making, sharing of risks, conducting the Value for Money analysis of the investment and the factors affecting these processes were examined. In this context, Value for Money analysis has been done via World Bank Public-Private Infrastructure Advisory Facility-PPIAF module for one of the city hospital projects in Turkey and the studies in the literature have been tested on this project in a micro context. The outcome has also been evaluated in terms of the private sector whether they would like to participate in healthcare project tender under the public side’s VfM analysis conditions and the firm’s financial data. The most important constraint of the analysis is that the data of the sample project are not open to the public due to the firm’s trade secrets for this reason, some assumptions have been done. In conclusion, some suggestions have been made on how to improve the process applied in the PPP projects.
  • Thumbnail Image
    Item
    Kadına yönelik şiddet haberlerinin söylem analizi
    (Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2018) San Sungunay, Sezin; Yağcı, Özcan
    Bu çalışmada yaşam tarzı nedeniyle bir kadına yönelik şiddet olayının internet haber sitelerindeki sunumu konu edinilmektedir. Türkiye’de internetteki haber sitelerinden dördünün örnek olayla ilgili haberleri, van Dijk’ın Eleştirel Söylem Analizi ile çözümlenmiştir. Kadına yönelik şiddetle ilgili haber oluştururken internet haber sitelerinin başlık, haber girişi ve haber metinleri ile görsel materyallerinde kimlik, cinsiyet, sözcük seçimi ve anlatım tarzı açısından yeterli hassasiyet ve özenin gösterilmediği, şiddeti uygulayanın adli makamlara verdiği ifadelerin ayrıntılı kullanılmasıyla şiddet olayının okuyucuya failin gözünden ve tek taraflı sunulduğu, ilgi çekmek için kullanılan klişe ifadelerin şiddet olayının değerini düşürdüğü, baskı gruplarının açıklamalarının yeterince ön plana çıkarılmadığı tespit edilmiştir. Genel olarak haber kurgulanmasında haber sitelerinin kadına şiddet haberine yönelik belli bir politika belirlemediği, kadına şiddet olayının çoğunlukla toplumsal sorun değil bireysel sorun olarak ele alındığı, haber ekibinin şiddete karşı kamuoyu oluşturmada medya gücünün etkisini yeterince değerlendirmediği görülmektedir. In this research, the presentation of violence against a woman due to her lifestyle in internet news sites is taken as subject. The news about the case study from four news sites on the Internet in Turkey has been analysed with van Dijk's Critical Discourse Analysis. It has been determined that there is not enough sensitivity and care in the title, news entry and news texts and visual materials of internet news sites in terms of identity, sex, word selection and narration style, that the case of the violence is presented unilaterally through the eyes of the perpetrator with the detailed use of his assertions given to the judicial authorities, that cliche expressions used to attract attention have reduced the importance of violence, and that the discourse of the pressure groups is not sufficiently brought into the foreground while creating news about violence against women. In general, it is seen that the news sites do not set a certain policy towards violence against women in the construction of news, that violence of women is mostly considered as an individual problem, not a social problem, and that the news team do not adequately assess the influence of the media power in creating public opinion against violence.
  • Thumbnail Image
    Item
    İşçinin yetersizliği ve davranışları nedeniyle geçerli fesh
    (Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2018) İlkiz, Orhan; Kaplan, Emine Tuncay
    Haklı yahut geçerli bir neden olmadıkça işçinin işten çıkarılmamasını garanti altına alan düzenlemeler iş güvencesi hükümlerini meydana getirmektedir. Bu doğrultuda ve 158 Sayılı ILO Sözleşmesiyle de uyumlu olarak 4857 Sayılı Kanunumuzda iş güvencesi kurumuyla ilgili olarak önemli düzenlemeler yer almaktadır. İşbu çalışma kapsamında, haklı neden-geçerli neden farklarına değinilmiş olmakla beraber çalışmanın konusu “işçinin yeterliliği ve davranışlarına” ilişkin olan nedenlerle sınırlanmış ve işletmenin, işyerinin ya da işin gereklerinden kaynaklanan geçerli nedenlere yer verilmemiştir. Bu minvalde, uygulamada özellikle görülen ve işçinin kişiliğine ilişkin olan geçerli nedenler açıklanmaya çalışılmıştır. Bu doğrultuda da özellikle Yargıtay içtihatlarından faydalanılmıştır. 25/10/2017 tarih ve 30221 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7036 Sayılı îş Mahkemeleri Kanunu da iş hukukumuz alanında yeni ve önemli düzenlemeler getirmiştir. Özellikle, konumuz açısından bakıldığında işe iade davalarında artık zorunlu arabuluculuk kurumu getirilmiş bulunmaktadır. The employement security consists of legal regulations ensuring that the worker would not be laid off without any valid reason. There are important regulations related with the employment security in the 4857 numbered Turkish Law coherent with ILO Agreement number 158. Eventhough in the scope of this study, it is discussed the difference between the justified cause and the valid reason, the study is limited to the “worker’s competence and the behaviour”. The valid reasons related to the business, or workplace or job's requirements are not included in the scope of the study. For this reason,it is explained the valid reasons related to the personality of the worker that are very common in the practice. It is mainly used the Supreme Courth's court practices. The new 7306 numbered the new Labour Court Law which was published on 25/10/2017 dated, 30221 numbered official gazette has brought new and important regulations about the Labor Law. Especialy regarding to the subject of the study, in the reemployment lawsuits it is brought in the obligatory arbitration.