Sosyal Bilimler Enstitüsü / Social Sciences Institute
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11727/1394
Browse
8 results
Search Results
Item Flört şiddeti alanında çalışan profesyonellerin şiddete ilişkin hizmetleri değerlendirmesi(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2022) Ersoy, Ferda; İçağasıoğlu Çoban, ArzuŞiddet kavramı çok geniş bir yelpazede ele alınması gereken bir konudur. Literatürde, şiddetin fiziksel, psikolojik, cinsel, sosyal ve ekonomik türleri olduğu ifade edilmektedir. Yaşamın her döneminde ve her toplumda şiddet olgusu yaygın biçimde karşımıza çıkmaktadır. Ancak bu konuda yapılan pek çok araştırma kadınlar ve çocuklar gibi kırılgan grupların şiddete maruz kalma konusunda diğer gruplara göre daha fazla risk altında olduğunu işaret etmektedir. Kadına yönelik şiddet denildiğinde ise genellikle akla ilk gelen, aile içinde, evli kadınların maruz kaldığı şiddet olmaktadır. Ancak son dönemlerde şiddet ile ilgili çalışmalar, evlilik veya aile birliği dışında, bir başka deyişle flört döneminde, uygulanan veya maruz kalınan şiddetin nedenleri ve etkileri konusuna yönelmiştir. Flört dönemi, genellikle genç yetişkinlik döneminde olan, aralarında yasal bir bağ olmayan iki kişinin evlilik öncesi kurduğu yakın ilişki olarak tanımlanabilir. Bu dönemde farklı nedenlerle partnerlerin birbirine uyguladığı şiddet ise flört şiddeti olarak ifade edilmektedir. Bu konuda yapılan çalışmalar ise genellikle genç yetişkinler, ağırlıklı olarak üniversite öğrencileri, temel alınarak yapılmaktadır. Bu araştırmalar flört şiddetinin sanılanın aksine çok yaygın olduğunu göstermektedir. Flört şiddetinin nedenlerinin ve etkilerinin belirlenmesi ve bu sorunun çözümü için gerekli hizmetlerin oluşturulması için şiddeti uygulayan ve buna maruz kalan grupların görüşlerinin belirlenmesi kadar bu alanda çalışan profesyonellerin görüşlerinin belirlenmesi de hizmetlerin yapılandırılmasında önem taşımaktadır. Buradan hareketle, bu araştırmanın amacı, kadına yönelik şiddet alanında çalışan profesyonellerin flört şiddetine ilişkin görüşlerini belirlemek ve bu alanda mesleki müdahalelere ilişkin önerilerini ortaya koymaktır. Araştırma, nitel araştırma metodolojisi ile gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın çalışma grubu, amaca uygun örnekleme yöntemi ile seçilmiş, bu kapsamda araştırmaya, kadına yönelik şiddet alanında çalışan sosyal hizmet uzmanı, psikolog ve sosyologdan oluşan 10 kişi katılmıştır. Veriler, yarı yapılandırılmış derinlemesine görüşme yöntemi ile toplanmış ve MAQODA 2022 programında analiz edilmiştir. Araştırma sonunda, uygulamada flört şiddeti hakkında özelleşmiş bir hizmet olmadığı, şiddet alanında hizmet sunan kurumlardan genellikle evlilik birliği içinde olan kadınların yararlandığı, şiddete maruz kalan bu kadınların da temelde fiziksel şiddetten kurtulmak için hizmet almak için başvurdukları, bununla birlikte maruz kaldıkları diğer şiddet türlerinin farkında olmadıkları, şiddet konusunda koruyucu önleyici hizmetlerin sınırlı olduğu, profesyonellerin bu alanda çoğunlukla danışmanlık ve yönlendirme hizmet sunduğu belirlenmiştir. Ek olarak, kadına yönelik şiddet alanında çalışan profesyonellerin ikincil tramvaya maruz kaldıkları da önemli bir bulgu olarak karşımıza çıkmıştır. Araştırmadan elde edilen bulgular doğrultusunda, şiddet sorununun engellenebilmesi için toplumsal cinsiyet eşitliği, iletişim, sağlıklı ebeveyn tutumları gibi konularda eğitim ve danışmanlık hizmetlerini içeren koruyucu, önleyici çalışmaların olması gerektiği önerilmektedir. Bunun yanı sıra, 12-18 yaş ergenlik döneminde olan ergenlere ve genç yetişkinlere de şiddetin içeriği ve kapsamı, şiddete maruz kalma durumunda neler yapılabileceği ve flört hakkında eğitim ve danışmanlık hizmetlerinin işlevsel olacağı düşünülmektedir. Son olarak, flört şiddeti konusunda bu alanda çalışan profesyonellerin bilgilendirmesi ve bu konuyu merkeze almaları için farkındalıklarının arttırılmasına yönelik çalışmaların yapılmasının da önemli olduğu söylenebilir. The concept of violence is a subject that needs to be addressed in a very wide range. In the literature, it is stated that there are physical, psychological, sexual, social, and economic types of violence. The violence phenomenon is commonly encountered in every period of life, and every society. However, many studies on this subject point out that vulnerable groups such as women and children are at higher risk of being exposed to violence than other groups. When it comes to violence against women, the first thing that comes to mind is domestic violence, experienced by married women. Nevertheless, recent studies on violence have focused on the causes and effects of violence applied or exposed outside of marriage or family unity, in other words, during dating. The dating period can be defined as a non-legal close pre-marital relationship between two people, usually in young adulthood. In this period, violence between partners for different reasons is expressed as dating violence. Studies on this subject are generally based on young adults, mainly on university students. These studies indicate that dating violence is more common than we realize. To determine the causes and effects of dating violence and to create the necessary services for the solution of this problem, it is important to determine the opinions of the professionals working in this field as well as the opinions of the groups perpetrating and who are exposed to it. From this point of view, this research aims to determine the opinions of professionals working in the field of violence against women on dating violence and to present their suggestions for professional interventions in this field. This research was carried out with qualitative research methodology. The study group of the research was selected with the purposeful sampling method, and in this context, 10 people, consisting of social services specialists, psychologists, and sociologists working in the field of violence against women, participated in the research. The data were collected by semi-structured in-depth interview method and analyzed in the MAQODA 2022 program. At the end of the research, it was found that there is no specialized service about dating violence in practice, women who are married generally benefit from institutions that provide services in the field of violence, and these women who are exposed to violence apply for services to get rid of physical violence, however, they are not aware of other types of violence they are exposed to. It has been determined that preventive and protective services are limited in the field of violence, and professionals mostly provide counseling and guidance services in this field. In addition, it was an important finding that professionals working in the field of violence against women were exposed to secondary trams. In line with the findings obtained from the research, it is suggested that protective and preventive studies should be carried out, including training and consultancy services on issues such as gender equality, communication, and healthy parental attitudes in order to prevent the problem of violence. In addition, it is thought that the content, and scope of violence, what can be done in case of exposure to violence, and education and counseling services about dating will be functional for adolescents and young adults aged 12-18 years. Finally, it can be said that it is also important to inform the professionals working in this field about dating violence and to carry out studies to increase their awareness so that they can put this issue at the center.Item LGBTİ'lerin ikili cinsiyet düzeni içerindeki varolma durumlarının çok yönlü olarak ele alınması ve sosyal hizmet gereksinimlerinin belirlenmesi(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimleri Enstitüsü, 2019) Altınel Baysal, Gözde; Bulut, IşılBu araştırma sosyal hizmet mesleğinin kendisinin ve ilişkili olduğu diğer sistemlerin tüm cinsel yönelim ve/veya cinsiyet kimliklerini kapsayıcı koruyucu, önleyici destek mekanizmalarına sahip olup olmama durumlarının, heteronormatif yapıların, heteroseksist tutumların var olup olmamasına ve bu durumların LGBTİ’ler üzerindeki biyo-psiko-sosyal etkilerine odaklanmaktadır. Sosyal hizmet mesleğinin insanların değerine, biricikliğine odaklanan ve her insanın haklara eşit erişimini önemseyen yapısı dolayısıyla tüm cinsel yönelim ve/veya cinsiyet kimliklerine dair de yeterli, nitelikli ve doğru mikro mezzo makro düzeyde müdahaleler planlama yeterliliğine sahip olması gerekmektedir. Bu doğrultuda bu müdahalelerin planlanma noktasında heteronormatif yapıların ve bireysel homo/bi/transfobik içselleştirmelerin, hem profesyoneller/hizmet sunucular hem de tüm bireylerin sahip olduğu heteronormatif düşünce biçimlerinde önemli bir rolünün olduğu görülmektedir. Bu nedenlerle bu araştırmada heteronormatif sistemler ve heteromerkezci düşünme biçimlerinin nedenleri içerisinde mevcut heteronormatif, heteromerkezci yapıların ele alınmasının gerekliliği ortaya konulmaya çalışılmıştır. Bu doğrultuda ise bu araştırmanın bu normlaştırmalardan kaynaklı biyo-psiko-sosyal zararların ortaya konularak, sistemlerdeki ve tutumlardaki bu yapıların değişime/dönüşüme uğrayabilmesi/uğratılabilmesi için nelere ihtiyaç duyulabileceğine ışık tutması amaçlanmıştır. Bu amaçlar çerçevesinde nicel araştırma modeli ile soruna ilişkin mevcut durumun saptanması amacıyla soru kağıdı kullanılmıştır. Araştırmanın doğrudan LGBTİ’lerin biyo-psiko-sosyal ihtiyaçlarını, heteronormlaşmış hizmet sunucuları ve dolayısıyla sosyal hizmet gereksinimlerini ortaya koyması hedeflenmiştir. Bu doğrultuda 14-43 yaş aralığında 129 LGBTİ’ye ulaşılmıştır Katılımcı yanıtları SPSS programında Ki-Kare testi ile değerlendirilmiştir. Bu araştırmanın tüm cinsel yönelimler/cinsiyet kimliklerine dair destekleyici, kapsayıcı, heteronormatif olmayan bir Sosyal Hizmet’i odağına alan çalışmalara ışık tutabileceği ümit edilmektedir. This research focuses on the psycho-social effects of the Social Work Profession and the other systems to which it is related, including all of the sexual orientation / gender identities, including protective and preventive support mechanisms, heteronormative structures, heterosexist attitudes, and the bio-psycho-social effects of these conditions on LGBTİs. In this direction, the questionnaire was delivered and directly filled out by LGBTİ participants. The Social Work Profession, which focuses on the value, uniqueness of people and the rights of each person's equal access to rights, should be capable of planning adequate, qualified and accurate micro-mezzo macro-level interventions on all sexual orientation / gender identities. In this respect, it is seen that heteronormative structures, individual homo / bi / transphobic internalizations, heteronormative thinking styles by both professionals / service providers and all individuals have an important role in the planning of these interventions. For these reasons, in this study, it has been tried to reveal the necessity of considering heteronormativity and heterocentric structures within the causes of heteronormative systems and heterocentric thinking styles. In this respect, the aim of this study is to reveal the biopsycho- social effects caused by these normations and to provide a source for what might be needed to change /transform these structures in systems and attitudes. For this purpose, a questionnaire was used to determine the current status of the problem with the quantitative research model. The aim of the study is to direct the bio-psycho-social needs of LGBTIs, heteronormised service providers and thus social service needs. In this respect, 129 LGBTI has been reached in the 14-43 age range. Participants' questionnaire responses were evaluated by using Chi-Square test in SPSS program. It is hoped that this research will shed light on studies that focus on a supportive, inclusive, non-heteronormative Social Service for all sexual orientations / gender identities.Item Hemodiyaliz tedavisi gören kronik böbrek yetmezliği hastalarının psikolojik dayanıklılığının yaşam kalitesine etkisi(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2019) Soylu, Gizem; İçsağlığıoğlu Çoban, ArzuKronik böbrek yetmezliği hastalığının tedavisinde sık kullanılan hemodiyaliz, hasta ve ailesini psikolojik, sosyal ve ekonomik yönlerden olumsuz olarak etkilemekte ve yaşam kalitesini düşürmektedir. Bu araştırma hemodiyaliz tedavisi gören kronik böbrek yetmezliği hastalarının psikolojik dayanıklılığının yaşam kalitesine etkisini ortaya koymak amacıyla gerçekleştirilmiştir. Araştırmada nicel araştırma yönteminden yararlanılarak ilişkisel tarama modeli kullanılmıştır. Araştırma İskenderun Devlet Hastanesi ve Başkent Üniversitesi İskenderun Diyaliz Merkezinde düzenli olarak hemodiyaliz tedavisi gören 101 hasta ile gerçekleştirilmiştir. Araştırmada veri toplama aracı olarak, hemodiyaliz hastalarının sosyo-demografik özelliklerini ortaya koymak için araştırmacı tarafından hazırlanan Sosyo-Demografik Form, yaşam kalitesi düzeylerini ortaya koymak için SF-36 Yaşam Kalitesi Ölçeği ve psikolojik dayanıklılık düzeylerini ortaya koymak için Yetişkinler İçin Psikolojik Dayanıklılık Ölçeği kullanılmıştır.Araştırmada toplanan veriler SPSS Statistics 23 (Statistical Package for the Social Sciences) adlı bilgisayar programı ile analiz edilmiştir. Araştırma sonucunda hemodiyaliz hastalarının gelir düzeyi, hemodiyaliz görme süresi ile yaşam kalitesi arasında ve cinsiyet, hemodiyaliz görme süresi ile psikolojik dayanıklılık düzeyi arasında istatistiksel olarak anlamlı fark olduğu saptanmıştır. Psikolojik Dayanıklılık Ölçeğinin Kişisel Güç alt boyut puanları ile SF-36 Yaşam Kalitesi Ölçeğinin Genel Sağlık ve Mental Sağlık alt boyutu puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı zayıf düzeyde pozitif yönlü ilişkiler bulunmaktadır. Psikolojik Dayanıklılık Ölçeğinin Sosyal Kaynaklar alt boyutu puanları ile SF-36 Yaşam Kalitesi Ölçeğinin Mental Sağlık alt boyutu puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı zayıf düzeyde pozitif yönlü ilişki bulunmuştur. Hemodialysis, which is frequently used in the treatment of chronic renal insufficiency disease, adversely affects patients and their families in terms of psychological, social and economic aspects and decreases their quality of life. This study was carried out to reveal the effect of resilience of chronic renal insufficiency patients taking hemodialysis treatment. Relational screening model was used in the research by using quantitative research method. The study was carried out with 101 patients receiving regular hemodialysis treatment in Iskenderun State Hospital and Baskent University Iskenderun Dialysis Center. In the research, several data collection tools are used: In order to reveal the Socio- Demographic characteristics of hemodialysis patients, a Socio-Demographic form prepared by the researcher; to demonstrate the level of quality of life, SF-36 Quality of Life Scale and to reveal the levels of resilience, Resilience Scale for Adults. The data collected in the research analyzed by a computer program called SPSS Statistics 23 (Statistical Package for the Social Sciences 23). As results of the research, it is found that there is a statistically significant difference between hemodialysis patients' income level, hemodialysis duration and quality of life and gender, hemodialysis duration, and resilience level. There is a statistically significant, weak and positive correlation between the Personal Strength sub-dimension scores of the Resilience Scale and General Health and Mental Health sub-dimension scores of SF-36 Quality of Life Scale. There is also a statistically significant, weak and positive correlation between the Social Resources sub-dimension scores of the Resilience Scale and Mental Health sub-dimension of Quality of Life Scale.Item Belediye madde bağımlılığı merkezlerinin çalışmalarının değerlendirilmesi(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2018) Yıldız, Mustafa Ozan; İçağasıoğlu Çoban, ArzuMadde bağımlılığı ve sonuçları, insan sağlığını olumsuz etkileyen birçok durumun aksine, sadece madde bağımlısı kişiyi etkilemez. Madde bağımlılığı, bir halk sağlığı sorunu ve sonuçları toplumun her tabakasına etki eden, toplumsal bir olgudur. Bu sebeple madde kullanan kişilerin yalnızca bireysel tedavi görmesi sorunun çözümü için yeterli değildir. Madde kullanımını azaltacak hizmetler kadar koruyucu önleyici çalışmalar da en az tedavi kadar önem arz etmektedir. Son yıllarda Ülkemizde ve dünya genelinde madde kullanım oranlarında gözle görülür artış olduğu yapılan araştırmalarda açıkça görülmektedir. Bu artış ile doğru orantılı olarak, tedavi ve rehabilitasyon hizmetlerinde de artış olması gereklilik haline gelmiştir. Ülkemizde madde bağımlılığının tedavisinin yalnızca kamu hastaneleri tarafından yapılması birçok farklı nedene bağlı olarak, olanaklı değildir. Sağlık Bakanlığı’na bağlı çalışan hastanelerin AMATEM kliniklerinin yatak kapasiteleri, tedavi ihtiyacını karşılayamamaktadır. Alanda çalışacak nitelikli profesyonel elemanların sayıları yetersizdir. Özel madde bağımlılığı klinikleri ise maliyetli tedaviler uygulamaları sebebiyle, toplumun her kesimi tarafından tercih edilememektedir.Belediyeler, yerel düzeyde hizmet veren kurumlar olması sebebiyle, vatandaşların en kolay ulaştığı kamu kurumu durumundadır. Belediyelerin görevleri yalnızca imar, alt yapı, ulaşım gibi fiziksel düzenlemeler ve lojistik işlerle sınırlı değildir. Özellikle son dönemde öne çıkan sosyal belediyecilik kavramı belediyelerin sosyal sorun alanlarında koruyucu önleyici, tedavi ve rehabilite edici hizmetleri de yürütmekle yükümlü olduklarını ifade etmektedir. Belediyelerin, madde bağımlılığı sorunda da tedavi ve rehabilitasyon hizmetlerinin desteklenmesi açısından özellikle gelecek yıllarda kilit rol oynaması muhtemeldir. Yatılı ve tıbbi tedavi uygulayan bir klinik kurmak, maliyeti olması sebebiyle, özellikle küçük ölçekli belediyeler açısından mümkün değildir. Fakat madde bağımlılığı tedavisi süreci, tıbbi tedavinin yanında önleyici çalışmaları ve psikososyal destek programlarını da içermektedir.Bu çalışmanın amacı, ülkemizde son yıllarda gelişen, belediyeler düzeyinde yürütülmekte olan madde bağımlılığı rehabilitasyon hizmetlerinin, merkez çalışanları gözünden değerlendirilmesidir. Çalışmanın amacına uygun olarak araştırmada nitel araştırma yöntemi kullanılmıştır. Araştırmanın yürütüldüğü sırada, Türkiye’de belediyelere bağlı olarak gündüzlü hizmet veren toplam 11 merkez araştırmanın çalışma evrenini oluşturmuştur. Bu merkezlerden ikisi araştırmaya katılmayı kabul etmediği için araştırma, 9 merkezde ve bu 9 merkezde çalışan toplam 16 personelle yürütülmüştür. Araştırmanın verileri 20 Aralık 2016-15 Ocak 2017 tarihleri arasında, yarı yapılandırılmış derinlemesine görüşmeler aracılığıyla toplanmıştır. Görüşmelerden önce her katılımcıdan sözlü onam alınmıştır. Katılımcıların tamamı ses kaydı alınmasına onay vermiştir. Ses kayıtları bilgisayar ortamına aktarıldıktan sonra biri sosyal hizmet uzmanı olmak üzere üç farklı kişi tarafından döne döne okuma yöntemi ile okunmuş ve veriler içerik çözümlemesine tabi tutularak temalar oluşturulmuştur. Araştırmanın bulguları iki temel başlık altında verilmiştir. İlk bölümde belediyelerin madde bağımlılığı alanındaki hizmetlerinin neler olduğuna ilişkin veriler bulunmaktadır. İkinci bölümde ise merkez çalışanlarının merkezde verilen hizmetlere ilişkin değerlendirmeleri yer almıştır. Temaların da işaret ettiği üzere, görüşülen çalışanların, alana ilişkin kişisel algıları, verilen hizmete ilişkin değerlendirmeleri ve yerel yönetim düzeyinde yürütülen çalışmalara ilişkin değerlendirmeleri tema olarak karşımıza çıkmıştır. Madde bağımlılığı gibi tedavi ve rehabilitasyonun zor olduğu bir alanda yerel yönetimlere bağlı olarak açılan merkezlerin, belli bir fiziksel ve hizmet standardının olmadığı, merkezlerin yerel yönetimlere bağlı olması nedeniyle çalışanların hizmet sunumu sırasında kimi zaman siyasi baskı ile karşılaştıkları belirlenmiştir. Ancak katılımcılar, ülkemizdeki madde bağımlılığı hizmetlerinin, sınırlı sayıda olması nedeniyle yerel yönetimlerde bu hizmetlerin verilmesinin, hizmetlerin ulaşılabilirliğini arttırması sebebiyle önemli olduğunu ifade etmişlerdir. Bu açıdan, yerel yönetim hizmetlerinin avantajlarının, dezavantajlarından fazla olduğu yönünde görüş bildirmişlerdir. Madde bağımlılığının tedavisi sürecinin uzun ve kapsamlı olduğunu bu nedenle, tıbbi tedavi ve sosyal rehabilitasyonun mutlaka birlikte yürütülmesinin gerekli olduğunu belirtmişlerdir. Katılımcılar yüksek iş doyumu yaşadıklarını da belirtmelerine karşın, yerel yönetimlerin alana ilişkin uyguladığı düşük ücret politikalarından memnun olmadıklarını ifade etmişlerdir.Merkezlerin hiçbirinde sosyal hizmet uzmanı istihdam edilmediği görülmüştür. Oysa gerek nedenleri gerekse sonuçları açısından madde bağımlılığı alanı sosyal hizmetin işlevlerinin önemli olduğu bir alandır. Bu araştırmanın, yerel yönetimler düzeyinde oluşturulacak, madde bağımlılığı rehabilitasyon hizmet modeli geliştirme çalışmalarına ışık tutması beklenmektedir.Item Yaşlılarda psiko-sosyal güçlükler ve sosyal hizmet ihtiyacı(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2017) Demirel, Merve Nur; Kahramanoğlu, ErtanYaşlanma, kişinin fiziksel ve ruhsal yönden değişime uğramasıdır. Bu durum bireysel olmakla birlikte, toplumsal değerler ve diğer etkenler de toplumda yaşlı ve yaşlılığa verilen değeri ve yeri belirlemektedir. Yaşlılık sadece biyolojik etkilerle kısıtlanmayıp, aynı zamanda toplumsal ve kültürel etkileri olan bir süreçtir. Yaşlılık zamana ve toplumdan topluma farklılık göstermektedir. Yaşlıların yaşlılık döneminde aktiviteleri yavaşlamakta, buna bağlı olarak yaşam memnuniyet durumları azalmakta ve psiko-sosyal sorunları ortaya çıkmaktadır. Ülkemizde özellikle de büyük şehirlerde yaşlılar bakım, sağlık, konut, gelirin korunması ve sosyal refah hizmetleri ile ilgili gereksinimlerinin giderilmesi konusunda bazı sorunlarla karşılaşmaktadır. Artan yaşlı nüfusuyla birlikte yaşlıların sorunları da artmaktadır. Bu süreçte, psiko-sosyal sorunlar gibi sorunlara tanık olunmaktadır. Araştırma ile Etimesgut ilçesinde ikamet eden yaşlıların psiko-sosyal sorunları, sosyal hizmetlere olan ihtiyaçlarının belirlenmesi ve ihtiyaçlarının karşılanma düzeyinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Araştırma evrenini Etimesgut ilçesinde ikamet eden yaşlılar oluşturmaktadır. Etimesgut Belediyesi Tıp Merkezine 21 Kasım-21 Aralık 2016 dönemi içerisinde başvuran 60 yaş üzeri bireylerden 214 kişi ise örneklemi temsil etmektedir. Araştırmanın modeli ilişkisel tarama modelidir. Bu modelle demografik özellikler, psiko-sosyal sorunlar ve bu sorunlar arası ilişkiye bakılmıştır. Araştırmanın verileri, nicel veri toplamak amacıyla değerlendirme formu kullanılarak bire bir görüşme yapılarak elde edilmiştir. Araştırmanın verilerinin elde edildiği değerlendirme formundaki soruların, geçerlik-güvenirliği yapılmıştır. Veriler, SPSS 22.0 paket programı ve istatistiksel analiz yöntemleri yardımıyla elde edilmiştir. Sorular; psiko-sosyal sorunlar, sosyal hizmetlere ihtiyaç duyma düzeyi ve ihtiyaçların karşılanma düzeyi olarak üç bölümde incelenmiştir. Araştırmaya katılan yaşlı bireylerin güçlerinin farkında olmadıkları, psiko-sosyal sorunlara karşılaştıkları ve sosyal hizmet uygulamalarına ihtiyaç duydukları ortaya çıkmıştır. Sonuç olarak, yaşlıların psiko-sosyal sorunlarına yönelik sosyal hizmet uygulamaları önerilerinde bulunulmuştur. Aging is a change in physical and spiritual aspects of a person in behavior. Although these individual situations, social values and other factors in elderly and but also old age the given value and place in society. Age restriction not only biological effects, but also the social and cultural effects. Until then, old age and differ from society to society. Slows down the aging period of the elderly activities, consequently decreasing the life satisfaction States and psycho-social problems are emerging. In our country, especially in big cities, the elderly health, housing, income protection and elimination of requirements for social welfare services in partnership with some problem. Along with the increasing elderly population is increasing the problems of the elderly. In this process, the witness has issues such as psycho-social problems. Etimesgut district resident elderly people with psycho-social problems, social services which identify their needs and the needs of tolerated aimed to evaluate the level of. The universe of this research has Etimesgut district resident seniors. Etimesgut Municipality Medical Center November 21, 2016 to December 21, 2016 applicant is over the age of 60 individuals representing 214 sampling. The research model is the relational scan model. Demographic features of this particular model, the psycho-social problems and the relationship between these problems is deprecated. The survey data, to collect quantitative data evaluation form has been obtained by making a one-to-one conversation using. The data of the survey obtained the reliability, validity of questions in the questionnaire, the evaluation is made-. The data SPSS 22.0 with the help of statistical analysis program and method have been obtained. Questions; psycho-social problems, social services as the level and needs are met the need for level three section. They were not aware of the power of older individuals who participated in the survey, the psycho-social problems and social service applications they need. As a result, older people's psycho-social problems, social services applications for advice.Item Lezbiyen, gey, biseksüel ve transseksüellerin sosyal dışlanma deneyimleri(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2017) Danyeli Güzel, Özge; Attepe Özden, SedaSosyal dışlanma, bireylerin sosyal bütünleşmesine engel olan bir süreçtir. Bu dışlanmaya tarih boyunca maruz kalan gruplar içerisinde en çok yer alanlar; lezbiyen, gey, biseksüel, transseksüel kişilerdir. DSÖ tarafından homoseksüellik hastalık sınıfından çıkarılmasına karşın, günümüzde toplumsal algılar ve normlar nedeni ile halen heteroseksüeller tarafından LGBT’ler dışlanmaya maruz bırakılmaktadır. Sosyal dışlanmanın önlenmesi, sosyal adaletin ve insan haklarının sağlanması sosyal hizmetin en temel ilkeleri içerisindedir. Bu nedenle LGBT’lerin bu dışlanma ile mücadele etmesinde, dışlanmadan dolayı kaynaklara erişmede ya da politikalar geliştirmede sosyal hizmet mesleği büyük önem arz etmektedir. Bu çalışmada, LGBT’lerin sosyo- kültürel ve ekonomik açıdan sosyal dışlanmayı nasıl yaşadıklarının tespit edilmesi ve bireylerin sosyal hizmet kapsamında ihtiyaçlarının belirlenmesi amaçlanmaktadır. Araştırmada, LGBT’lerin sosyal dışlanma deneyimlerini anlamak ve bu dışlanma ile nasıl mücadele ettiklerini öğrenmek amacı ile nitel araştırma yöntemi kullanılmıştır. Veriler elde edilirken yarı yapılandırılmış görüşme yönergesi kullanılarak derinlemesine görüşme yapılmış ve kartopu tekniği ile Ankara ilinde yaşayan toplam 15 LGBT bireyle görüşme yapılmıştır. Görüşmeler sonucunda üç ana tema oluşturulmuştur. Bu başlıklar; bireylerin sosyal dışlanma algısı, sosyal dışlanmanın boyutları ve sosyal dışlanma ile mücadele etme olarak belirlenmiştir. Katılımcıların verdiği yanıtlarda transseksüel ve gey bireylerin çoğunluğunun dışlanmadan daha çok etkilendikleri ancak lezbiyen ve biseksüel bireylerin genelinin ise cinsel yönelimlerini gizlemelerinden dolayı dışlanma yaşamadıkları söylenmesine karşın, gizlenmenin de sosyal dışlanmanın bir türü olduğu bilinmektedir. Bu veriler doğrultusunda sosyal dışlanmaya maruz kalan LGBT’ler için sosyal hizmet müdahalesi geliştirilmesine ve sosyal hizmet eğitiminin heteroseksüel normlar dışına çıkarak yeni eğitim müfredatı oluşturulmasına ihtiyaç duyulduğu ortaya çıkmıştır. Social exclusion is a process that hinders the social integration of individuals. Those who were most exposed to this exclusion throughout history; Lesbian, gay, bisexual, transgender (LGBT). Despite the exclusion of homosexuality from the disease classification by the WHO, LGBTs are still subject to exclusion by heterosexuals because of social perceptions and norms today. Prevention of social exclusion, social justice and the provision of human rights are among the most fundamental principles of social work science. For this reason, the social work profession has a great importance when LGBTs struggle with this exclusion, by accessing resources due to exclusion, or by developing policies. In this study, it is aimed to determine how LGBTs experience social exclusion in socio-cultural and economical context and determine the needs of individuals in social work field. In the study, the qualitative research method was used to understand the experiences of LGBTs in social exclusion and to learn how they cope with this exclusion. When the data were obtained, an in-depth interview was conducted using a semi-structured interview guide and a total of 15 LGBT individuals were interviewed using the snowball technique. Analyzes of the interviews were made using categorical encodings and themes. These categories consist of three main headings. These titles are; The social exclusion of the individuals, the dimensions of social exclusion and coping with social exclusion. It is known that in responses replied by participants, the majority of transgender and gay individuals are more influenced by exclusion, while the majority of lesbian and bisexual individuals are said to have not been excluded because they hide their sexual orientation, whereas concealment is also a form of social exclusion. In the direction of this data, it has emerged that there is a need to develop social work intervention for LGBTs subject to social exclusion and to create a new curriculum out of heterosexual norms in social work education.Item Yaşlıların belediyelerce verilen hizmetlere bakış açısı: Etimesgut Belediyesi örneği(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2017) Özdemir, Hatice; İçağasıoğlu Çoban, ArzuBugün yaşlı nüfusun hızla artması yaşlılığın 21. yüzyılın en önemli sorunlarından biri haline gelmesine neden olmaktadır. Bu nedenle, yaşlılık hizmetleri tüm dünyada gündemde olan bir konudur. İnsanlar yaşlandıkça çeşitli problemlerle yüz yüze kalmaktadırlar. Bunlardan bazılarını sağlık problemleri, bakım sorunu, yalnızlık, ihmal, istismar vb. olarak belirtmek mümkündür. Dolayısıyla yaşlanmanın içerdiği fiziksel, psikolojik ve toplumsal değişimler söz konusudur. Bu nedenle yaşlı bireylere sunulacak hizmetlerin yaşlı odaklı olması önem taşımaktadır. Günümüzde yaşlılara yönelik hizmetler kamu yerel yönetim ve sivil toplum örgütleri ile yürütülmektedir.Bu hizmetlerin yaşlının ihtiyacını karşılayacak biçimde olabilmesi için yaşlının hizmete ilişkin değerlendirmeleri önem taşımaktadır. Buradan hareketle bu çalışmanın temel amacı, Ankara’da Etimesgut Belediyesi tarafından yaşlılara yönelik verilen hizmetlerin yaşlılar tarafından nasıl görüldüğünün belirlenmesidir. Çalışmadan elde edilen verilerin hizmetlerin geliştirilmesinde etkili olacağı umulmaktadır. Araştırmanın çalışma evreni olarak Etimesgut Belediyesi seçilmiştir. Araştırmanın örneklemini ise Etimesgut İlçesi sınırları içinde bulunan Pembe Köşk, Eryaman ve Etimesgut Emekli Konaklarından hizmet alan yaşlılar oluşturulmuştur. Araştırmanın modeli tarama modelidir. Araştırmanın verileri Mayıs-Haziran 2017 tarihleri arasında Konaklardan hizmet alan ve araştırmaya katılmayı kabul eden 164 yaşlı birey oluşturmuştur. Çalışmada, demografik özellikler, psiko-sosyal sorunlar ve bu sorunlar arası ilişkiye bakılmıştır.Araştırmanın verileri, görüşme formu kullanılarak toplanmıştır. Araştırmanın sonunda katılımcıların tamamının 65-74 yaş arasında olduğu, yarısından fazlasının evli olduğu, %41,4’nün lise düzeyine kadar eğitim aldığı %80,5’nin emekli maaşına sahip olduğu, %40,2’sinin gelirini az bulduğu, yarıdan fazlasının kendi evinde yaşadığı, arkadaş ilişkilerinin önemli olduğu, tamamına yakınının kendini mutlu hissettiği bulunmuştur. Yaşlılar belediye hizmetlerinden genel olarak memnun olduklarını ifade etmişlerdir. Memnun olmayanlar ise yaşlılara yönelik hizmetlere ulaşımın zor olması nedeniyle memnun olmadıklarını belirtmişlerdir. Yaşlıların mutluluk düzeyleriyle sosyo-demografik özellikleri karşılaştırıldığında ise kadınların, evlilerin, gelir durumunu az yeterli olarak belirtenlerin ve eğitim durumu yüksek olan yaşlıların daha mutlu oldukları görülmüştür.Ayrıca, yaşlıların mutluluk düzeyleri ile belediyeden alınan hizmet arasındaki ilişki incelendiğinde orta düzeyde pozitif bir ilişki olduğu görülmüştür. Yani, belediyeden alınan hizmetlerdeki memnuniyet arttıkça mutluluk oranı artış göstermektedir. Nowadays the rapid growth of the elderly population has become one of the most important problems in the 21st century. For this reason, elderliness services are a topic that is on the agenda all over the world. When the people get older, they experience various problems.Some of them are health problems, maintenance problems,neglect and abuse and loneliness so on. Hence, the elderliness involves physical, psychological, and social changes. So the services which will be offered should be aged-focused. Today, services for elderly people are carried out with public local governments and nongovernmental organizations. In order for these services to be able to meet their needs, elderly people's evaluations are important. From this point of view, the main purpose of this study is determine to how the services which are provided by Etimesgut Municipality evaluated by the elderly people. It is hoped that the data obtained from the research will be effective in improving the services. The universe of the study consisted of elderly people residing in the Etimesgut district. 164 people from 60 years of age who are receiving services in the Municipality of Etimesgut. . The model of the research is the descriptive model. The survey's data were collected from May to June 2017 and consisted of 164 elderly individuals who were receiving services from retirement homes and agree to participate in the survey. In this study, demographic characteristics, psycho-social problems and the relationship between these problems were examined. The data of the study were obtained using the interview form. At the end of the research, it was found that all the participants were between 65 and 74 years of age, more than half of them are married, 41.4% received education up to high school level, 80.5% have a pension, 40.2% of them having income less, where more than half of them live in their own home, friend relationships are important, almost all of them are feeling. Generally elders expressed satisfaction with municipal services. Those who are not satisfied have indicated that they are not satisfied of the transportation services. When socio-demographic characteristics of the elderly are compared with their happiness level, it is seen that women, marriages, those who declare low income and seniors with high education status are happier.Furthermore, when the relationship between the happiness of the elderly and the service received from the municipality is examined, a positive relationship was found. That is, the happiness rate increases as the satisfaction of the services received from the municipality increases.Item Behçet hastalarının yaşadıkları güçlükler ve sosyal hizmet gereksinimleri(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2017) Pak, Merve Deniz; Kahramanoğlu, ErtanBehçet hastalığı tekrarlayan oral aftlar, genital ülserler, göz ve deri bulguları, vasküler, nörolojik ve sindirim sisteminde lezyonlar gösteren bir hastalıktır. Dünya çapında en sık Türkiye‟de görülür. Kronik ve romatolojik bir hastalıktır. Behçet hastalığı bireyi, aileyi, grupları, topluluk ve toplumu olumsuz yönde etkilemekte ve fiziksel, psikolojik, sosyal ve ekonomik güçlüklerin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Bu araştırmanın genel amacı Behçet hastalarının yaşadıkları fiziksel, psikolojik, sosyal, ekonomik ve tıbbi süreçlerde yaşadıkları güçlüklerin ortaya konulması, sosyal hizmet gereksinimlerinin ve planlanan müdahalelerde sosyal hizmet uzmanlarının rol ve işlevlerinin irdelenmesidir. Araştırma nicel ve nitel yöntemlerin bir arada kullanılmasıyla karma model deseninde tasarlanmıştır. Araştırmada nicel veri toplamak amacıyla Behçet ve Ailevi Akdeniz Ateşi Hastaları Derneği‟ne kayıtlı 64 Behçet hastasına ulaşılmıştır. Nitel görüşmeler yapmak amacıyla da bu grupta bulunan, tedavisi devam eden ve araştırmaya katılmaya gönüllü olan 15 Behçet Hastası çalışmaya dâhil edilmiştir. Nicel veri toplamak amacıyla soru kağıdı, Hastalığa Psikososyal Uyum - Öz Bildirim Ölçeği (PAIS-SR) ve nitel veri toplamak amacıyla yarı yapılandırılmış görüşme formu kullanılmıştır. Veriler SPSS 22.0 ve QSR Nvivo programları yardımıyla analiz edilmiştir. Katılımcıların PAIS-SR puan ortalaması 57,16 olarak hesaplanmıştır. Bu puan aralığında katılımcıların hastalığa „kötü düzeyde uyum‟ yaptıkları görülmüştür. Ölçeğin alt boyutlarında sağlık bakımına uyum, psikolojik baskı, aile ilişkileri ve sosyal çevre puan ortalamaları açısından uyumun kötü olduğu tespit edilmiş ve yapılan görüşmelerde de fiziksel, psikolojik, sosyal, ekonomik ve tıbbi süreçlerde güçlük yaşadıkları belirlenmiştir. Bu bulgular ışığında tıbbi sosyal hizmet uygulamalarının yetersiz olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır. Uyumun sağlanmasında, sorun çözme becerilerinin geliştirilmesinde, başa çıkma kapasitelerinin arttırılmasında, aile ve sosyal çevre ile olan ilişkilerin yeniden düzenlenmesinde ve sağlık hizmetine ulaşmada sosyal hizmet müdahalelerine ihtiyaç duyulmaktadır Behcet‟s Disease is a disease that shows repeating oral aphthous ulcers, optical and dermatological symptoms, lesions in vascular, neurological and digestive systems. It is most common in Turkey worldwide. It is a rheumatic and chronic disease. Behcet‟s Disease affects individuals, families, groups, community and society negatively and causes physical, psychological, social and economic hardships. The purpose of this study is to reveal difficulties that Behcet‟s Disease Patients have in physical, psychological, social, economic and medical processes and to evaluate social work requirements and roles of social workers in planned interventions. The study was designed in a mixed fiber, using both quantitative and qualitative methods together. In order to gather quantitative data in the study, 64 patients that are registered to Behcet‟s and FMF Patients Association were reached. With the aim of having qualitative interviews, 15 Behcet‟s Disease Patient that are currently being treated and in the group who volunteered were included in the study. To gather quantitative data questionnaire, Psychosocial Adjustment to Illness Scale (PAIS-SR) and to gather qualitative data semi-structured interview form were used. Data were analyzed with the help of programs named SPSS 22.0 and QSR Nvivo. PAIS-SR point average of the applicants was calculated as 57,16. In this scale interval it was seen that patients “poorly” adapted to the disease. In lower dimensions of the scale it was seen that adaptation to care, psychological pressure, family relations and social environment was poor and it was defined in interviews that they have difficulties in terms of physical, psychological, social, economic and medical processes. In the light of these findings it is revealed that medical social work applications are insufficient. In adaptation, improving coping mechanism, improving problem solving skills, rearranging family and social relationships and accessing to healthcare services social work intervention is necessary.