Sosyal Bilimler Enstitüsü / Social Sciences Institute

Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11727/1394

Browse

Search Results

Now showing 1 - 8 of 8
  • Item
    Aksesuar ve takının sembolik işlevi: Neo-Şaman kültürü örneği
    (Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2022) Sarugan, Gülcan; Gündüz, Mustafa
    Sembol, Yunanca “sumolon” kelimesinden türetilmiş, temsil ettiği soyut anlam ile somut dünyadaki karşılığının buluştuğu ve birleştiği şeydir. Diğer bir ifadeyle “kendinden başka bir şeyi temsil eden her şey” şeklinde tanımlanmaktadır. Sembolik etkileşimci teoride ise sembol; “bir şeyi ifade eden herhangi bir jest, işaret veya nesne” olarak tanımlanmaktadır. İnsanlar, sadece diğer insanlarla değil, nesnelerle ve hatta en önemlisi kendileriyle de iletişim halindedir. Bu iletişim kesintisiz ve süreklidir. Sembolik etkileşimci düşünceye göre de sosyoloğun görevi, iletişimi ve iletişimi sağlayan faktörleri incelemektir. Yani sembolik etkileşimcilik, karşılıklı anlaşılan sembollerin kullanımı yoluyla ilgili olan etkileşimleri içermektedir. Bununla birlikte sembolik etkileşimci teorinin ana uğrak noktası kültürdür. Sembol üretimi ile kültür oluşturabilme ve bu sembollere anlam yükleme yetisi sadece insan türüne özgüdür. Bu nedenle sembol ve anlam kavramlarının merkezinde, etkileşime ve onlarla ilişkili sembollere odaklanılmaktadır. Canlılar içinde sembol kullanan sadece insandır. Soyutlanan sembollere anlamlar yükleyerek kültür üretebilen, tek varlık insandır. Sembolleri kullanan insanlar, her şeye bir anlam yüklerler ve ona göre hareket ederler. Bu da kültürün oluşumu için hayati önemlidir. İnsan aktif, yorumlayıcı ve eylemci bir özne olarak kültürel katmanları oluşturur ve eylemlerini semboller ve anlamlar yoluyla kalıcı hale getirir. Kültür, sembollere, sembolik ilişkilere, sembollere verilen anlamlara hayat veren ana malzemedir. Sembolik objeler kültürden kültüre farklılık gösterirken o dönemin sosyo-kültürel yaşamının da bir aynası görevini görürler. Ancak ne yazık ki teknolojinin gelişmesiyle ortaya çıkan kültürel yozlaşma nedeniyle, geçmişi geleceğe bağlayacak sembolik önemi olan kaynaklar, önem ve değerini yitirmeye başlamıştır. Şaman kültürünü bu perspektiften ele aldığımızda da; olaylara bir anlam katmak ve bu olaylar üzerinde egemen olabilmek amacıyla insan zihni tarafından, dünyanın çeşitli bölgelerinde, birbirlerinden de bağımsız olarak tasarlanmış büyük sistemlerden biridir. Her toplumun kullandıkları sembollerle, yaşadıkları çevreyle, birbirleriyle iletişimlerinin ve etkileşimlerinin göstergesi olan takıların, kültürel olarak günümüze nasıl aktarıldığı, günümüzde neye dönüştüğü ve aksesuar ve takıların toplumsal yaşamda nasıl bir işlev gördüğünü ortaya çıkarmak önemlidir. Biz bu çalışma ile şaman kültüründe yer alan aksesuar ve takıların işlevleri üzerinde durduk. Bunların kişilere yüklediği anlam ve sorumlulukları ki bu sorumluluklar; korku, cesaret gibi duygular, evlilik, soyluluk gibi statüler vs. belirleyici objeler olarak, geçmiş ile “New Age ya da Neo-Şamanizm” adıyla anılan bir akım olan günümüz arasındaki bağlantıları sosyolojik açıdan ele alarak ortaya koymaya çalıştık. Bu amaçla, çalışmanın giriş bölümünde araştırmanın metodolojisinin aktarılmasının ardından, ikinci bölümde araştırmanın kavramsal çerçevesi üzerinde durulacaktır. Ardından şaman kültürü incelenecektir. Son olarak, neo-şamanizm kültürü sembolik etkileşimcilik üzerinden incelenmeye çalışılacaktır. The symbol, derived from the Greek word "sumolon", is the thing that the abstract meaning it represents and its counterpart in the concrete world meet and merge. In other words, he defines it as "everything that represents something other than itself". In the Symbolic Interactionist Theory, the symbol; It is defined as “any gesture, sign or object that signifies something”. People communicate not only with other people, but also with objects and most importantly with themselves. This communication is uninterrupted and continuous. According to symbolic interactionist thought, the task of the sociologist is to examine communication and the factors that enable it. That is, symbolic interactionism includes interactions that are related through the use of mutually intelligible symbols. However, the core of Symbolic Interactionist Theory is abstraction. At the center of the concepts of symbol and meaning, it focuses on interaction (action, human as actor) and the symbols associated with them (their meanings). Humans are the only ones who use symbols among creatures. The only entity that can produce culture by attributing meanings to the abstacted symbols is the homan being. People who use symbols attribute a meaning to everything and act accordingly. This is vital for the formation of culture. As an active, interpretive and activist subject, man creates cultural layers and makes his actions permanent through symbols and meanings. Culture is the main material that gives life to symbols, symbolic relations and meanings given to symbols. While symbolic objects differ from culture to culture, they also serve as a mirror of the socio-cultural life of that period. However, unfortunately, due to the cultural degeneration that has emerged with the development of technology, the symbolic resources that will connect the past to the future have begun to lose their importance and value. When we consider the shaman culture from this perspective; it is one of the great systems designed by the human mind in various parts of the world, independently of each other, in order to add meaning to events and to dominate over these events. It ıs important to reveal how the jewelery, which is the indicator of the symbols used by each society, the enviroment in which they live and their communication and interaction with each other, is cultural transferred to the present day, what it turns into today and how accosories and jewelery function in life. In this study, we will examine the meaning and responsibilities of accessories and jewelry in shaman culture, which are; emotions such as fear, courage, status such as marriage, nobility, etc. As determining objects, we will try to reveal the connections between the past and the present, which is a movement called "New Age or Neo-Shamanism", by considering it sociologically. For this purpose, after explaining the methodology of the research in the introduction part of the study, the conceptual framework of the research will be emphasized in the second part. Then shaman culture will be examined. Finally, Neo-Shamanism culture will be examined through symbolic interactionism.
  • Item
    Karadeniz bölgesi geleneksel konutlarında kapı tokmaklarının tasarım ve cinsiyet bağlamında incelenmesi (Kastamonu ve Safranbolu örneği)
    (Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2022) Kılıç, Dilara; Tepecik, Adnan
    Kastamonu ve Safranbolu kentlerinin taşınmaz kültürel varlıkları olan geleneksel konutlar, Anadolu’nun kent kültürünü günümüzde yaşatan önemli mimari yapılardır. Küçük ölçekli kültürel öğeler olan kapı tokmak ve halkaları ise bir iletişim aracı olarak kullanılmış ve konuta gelen misafirin, evdekilere geldiğini “çıkardıkları ses” aracılığıyla duyurmaya ve tutup çekerek kapatmaya yaramışlardır. Yani kapı tokmakları, fonksiyonel yönünün yanı sıra estetik de bir değer oluşturmuşlardır. Kapı halka ve tokmakları, her dönem farklı form, malzeme, süsleme ve üretim teknikleri ile değişkenlik göstermiş olup; konut, cami, han ve medrese gibi çeşitli yapıların kapılarında yer almıştır. Ayrıca geçmişin önemli tanıkları olan kapı tokmaklarının, somut ve soyut kültürel miras olarak şekillenmesinde; toplumun yaşayışının, inançlarının, gelenek ve göreneklerinin, ekonomisinin, estetiğinin, sanatının, sosyokültürel değerlerinin ve toplumsal cinsiyetin de büyük bir etkisi olmuştur. Özellikle, toplumsal cinsiyet kavramı sebebiyle kapı tokmak ve halkalarının kapı üzerindeki konumu, kullanım amacı ve fonksiyonu, baştan tanımlamıştır. Bu bağlamda bu çalışmada; kapı, tokmak ve halkaların, tarihsel gelişimi ile tokmakların işlevi, sembolik, mitolojik yönlerine ve anlamlarına bakılarak, sosyokültürel bir analiz yapılmıştır. Sonrasında Safranbolu ve Kastamonu kentlerinde bulunan geleneksel konutların üzerinde inceleme yapılarak; toplumsal cinsiyetin, biçim olarak kapı tokmak ve halkaları üzerindeki yansımaları ve sosyolojik olarak etkileri ele alınmıştır. Devamında Karadeniz Bölgesi’nin Safranbolu kentinde Bağlar Bölgesi, kent merkezi ve Yörükler Köyü; Kastamonu kentinde ise kent merkezinde bulunan tokmak türleri, biçim, bezeme, imal ve süsleme tekniği bakımından incelenmiş ve elde edilen sonuçlar neticesinde araştırmada incelenen kriterler bağlamında, bulunan halka ve tokmaklar ana ve alt gruplara ayrılarak listelenmiş ve tipolojileri çıkarılmıştır. Yapılan araştırma sonucunda, geleneksel konutlar üzerinden örneklendirilerek kapı tokmak ve halkalarının tasarım ve cinsiyet ile olan ilişkisiyle ilgili ulaşılan araştırma verileri ele alındığında; toplumsal cinsiyet olgusunun, sosyolojik açıdan ve biçim bakımından tokmakları etkilediği sonucuna varılmıştır. Ancak toplumsal cinsiyetin biçim olarak etkisinin; Safranbolu ve Kastamonu’nun konutlarında bulunan el biçimli kapı tokmakları dışında, incelenen bölgedeki her tokmak ve halkaya yansımadığı görülmüştür. Cinsiyetin, kapı tokmak ve çekeceklerine sosyolojik bakımından yansımaları ise; ev sahibinin sosyal statüsünü, ekonomik durumunu, kültürel kimliğini ve medeni durumunu ifade etmesi ile olmuştur. Yani kapı tokmak ve çekecekleri hem somut hem de soyut yönüyle Anadolu toplumunda büyük bir yer edinmiş ve sözsüz iletişimde önemli bir simge olmuştur. Traditional houses, which are the immovable cultural assets of the cities of Kastamonu and Safranbolu, are important architectural structures that keep the urban culture of Anatolia alive today. Door knockers and rings, which are small-scale cultural items, were used as a means of communication, and they were used to announce the arrival of the guest to the house through the "the sound they make" and to close it by holding and pulling. In other words, doorknobs have created an aesthetic value as well as their functional aspect. Door rings and knockers have varied in each period with different forms, materials, decorations and production techniques; It is located at the doors of various buildings such as residences, mosques, inns and madrasas. In addition, in shaping the door knockers, which are important witnesses of the past, as tangible and intangible cultural heritage; society's life, beliefs, customs and traditions, economy, aesthetics, art, socio-cultural values and gender have also had a great impact. In particular, due to the concept of gender, the position, purpose and function of the door knockers and rings on the door have been redefined. In this context, in this study; A socio-cultural analysis has been made by looking at the historical development of doors, knockers and rings, the function of knockers, their symbolic, mythological aspects and meanings. Afterwards, the traditional houses in the cities of Safranbolu and Kastamonu were examined; The reflections and sociological effects of gender on door knockers and rings as a form have been examined. Then, in the city of Safranbolu in the Black Sea Region, Bağlar Region, the city center and Yörükler Village; In the city of Kastamonu, the types of knockers in the city center were examined in terms of form, decoration, manufacturing and decoration techniques, and as a result of the results obtained, in the context of the criteria examined in the research, the rings and knockers found were listed by dividing into main and subgroups and their typologies were deduced. As a result of the research, when the research data obtained about the relationship between door knockers and rings with design and gender, exemplified by traditional houses; It has been concluded that the phenomenon of gender affects the knockers in terms of sociological and form. However, the effect of gender as a form; Except for the hand-shaped door knockers found in the houses of Safranbolu and Kastamonu, it was observed that it was not reflected in every knocker and ring in the studied area. The sociological reflections of gender on door knockers and drawers; it was by expressing the social status, economic status, cultural identity and marital status of the host. In other words, door knockers and rings have gained a great place in Anatolian society with both their tangible and intangible aspects and have become an important symbol in nonverbal communication.
  • Item
    Somut olmayan kültürel miras bodrum yöresel yemekleri üzerine bir inceleme
    (Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2022) Özler, Hakan; Turgut, Hakan
    Türkiye gibi zengin kültürel mirasa sahip ülkelerin yöresel yemekleri, mutfak kültüründe önemli bir yere sahiptir. Bu araştırmada Bodrum yöresel yemeklerinin neler olduğu ve bu yemeklerin reçetelerinin ortaya çıkarılması amaçlanmaktadır. Bodrum antik çağlardan itibaren önemli medeniyetlere ev sahipliği yapmıştır. Bodrum, bir deniz kenti kültürüne sahipken Türklerin bölgeye gelmesiyle Yörük kültürü ile tanışmış, mübadele ile yakın adalardan gelen göçmen Türkler sayesinde kültürel zenginlik kazanmıştır. Bu zengin kültürün somut olmayan mirası yöresel yemeklerin ve reçetelerinin ortaya çıkarılması çalışmanın önemini ortaya koymaktadır. Araştırmanın temelinde Bodrum yöresel yemeklerinin ortaya çıkarılması, orijinal reçetelere ulaşılması, sürdürülebilirliğin sağlanması gelecek kuşaklara aktarılması kültür, kültürel miras ve somut olmayan kültürel miras kapsamında ele alınmıştır. Günümüzde Bodrum artan turizm alanları, çarpık kentleşme ve göçlerle bir kültür çatışması yaşamaktadır. Eğlence kültürünün yarattığı ekonomik beklentiler nedeniyle yöresel yemekler unutulmaya başlanmıştır. Çalışmada “karma araştırma modeli” kullanılmış ve bu model araştırmaya uygulama anlamında zenginlik kazandırmıştır. Araştırma iki boyutlu olarak tasarlanmıştır. Birinci boyutu nicel araştırmadır. Araştırmanın nicel boyutu keşifsel bir araştırma olarak tasarlanmış ve nicel araştırma modellerinden tarama modeli esas alınarak uygulanmıştır. Keşifsel araştırmada literatür taraması sonucunda ulaşılan Bodrum yöresel yemeklerini içeren bir anket formu hazırlanmıştır. Anket formuna 81 yemek ismi yazılarak 5’li likert yöntemi ile Bodrum’da yaşayanlardan yemeklerin bilinirliliğine ilişkin veriler elde edilmiştir. Bu kapsamda, 54 katılımcı yüz yüze, 40 katılımcı ise verilen anket formunu doldurarak ankete katılmıştır. Pandemi döneminde olunması, zaman kısıtlaması ve çalışmanın keşifsel nitelikte olması nedeniyle araştırmanın nicel boyutu için 94 kişilik örneklem grubuna ulaşılmasının yeterli olduğu değerlendirilmiştir. Araştırmanın ikinci boyutu nitel araştırmadır. Bu boyutta nitel araştırma metotlarından “kültür analizi” deseni kullanılmıştır. Araştırmanın bu boyutunda, Bodrum’da yaşayan ve Bodrum yöresel yemekleri hakkında bilgi sahibi olduğu düşünülen 40 katılımcıyla yarı yapılandırılmış görüşme formu ile yüz yüze derinlemesine görüşmeler yapılmıştır. Görüşmelerde Bodrum mutfak kültürü ve yöresel yemeklerin reçeteleri hakkında veri toplanmıştır. Anket çalışmasında veriler açıklayıcı istatistik yöntemlerinden “frekans analizi” ile yorumlanmıştır. Görüşmeler ise “betimsel analiz” yöntemi ile incelenmiştir. Yapılan anket çalışması ve görüşmelerin sonunda, Bodrum yöresel yemeklerinin, mutfak kültürünün halen merkeze uzak mahalle ve köylerde devam ettirildiği ancak turizmin artan etkisi, çarpık kentleşme, çevre kirliliği, düzensiz göçler ve ekonomik kaygılar nedeniyle unutulmaya başlandığı tespit edilmiştir. Tüm bu olumsuz etkilere rağmen Bodrum’da yaşayanların, mutfak kültürlerini devam ettirme istekleri, gastronomi turizmi için yeterli potansiyelleri olduğu, bu kültürün devam edebilmesi için bir gastronomi merkezi kurulmasının fayda sağlayacağı değerlendirilmiştir. Tüm bunların ışığında bu çalışmanın hem Bodrum yöresi turizmine hem de akademik anlamda gastronomi alana yazınına katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Local foods of countries with rich cultural heritage such as Turkey have an important place in the culinary culture. In this research, it is aimed to reveal what the local dishes of Bodrum are and the recipes of these foods. Bodrum has hosted important civilizations since ancient times. While Bodrum has the culture of a maritime city, it met with the Yoruk culture with the arrival of the Turks in the region, and gained cultural richness thanks to the immigrant Turks who came from the nearby islands with the population exchange. The intangible heritage of this rich culture reveals the importance of the study, revealing the local foods and their recipes. On the basis of the research, revealing Bodrum local foods, reaching original recipes, ensuring sustainability, transferring them to future generations are discussed within the scope of culture, cultural heritage and intangible cultural heritage. Today, Bodrum is experiencing a cultural conflict with increasing tourism areas, unplanned urbanization and migration. Due to the economic expectations created by the entertainment culture, local foods have begun to be forgotten. The "mixed research model" was used in the study and this model enriched the research in terms of application. The research was designed in two topics. The quantitative topic of the research was designed as an exploratory research and was applied based on the survey model, one of the quantitative research models. In the exploratory research, a questionnaire form was prepared, which included Bodrum local dishes, which was reached as a result of the literature review. By writing 81 food names in the questionnaire, data on the awareness of the dishes were obtained from the people living in Bodrum using the 5-point Likert method. In this context, 54 participants participated in the survey face-to-face, and 40 participants filled out the given survey form. It was evaluated that reaching a sample group of 94 people was sufficient for the quantitative topic of the study, due to the fact that it was in the pandemic period, time constraints, and the study was exploratory. The second topic of the research is qualitative research. In this topic, the "cultural analysis" design, one of the qualitative research methods, was used. In this aspect of the research, face-to-face interviews were conducted with 40 participants, who live in Bodrum and are thought to have knowledge about Bodrum local foods, using a semi-structured interview form. During the interviews, data were collected about Bodrum culinary culture and recipes of local foods. In the survey study, the data were interpreted by "frequency analysis", one of the descriptive statistical methods. The interviews were analyzed with the "descriptive analysis" method. At the end of the survey and interviews, it was determined that Bodrum's local foods and culinary culture are still continued in the neighborhoods and villages far from the center, but it has begun to be forgotten due to the increasing effect of tourism, unplanned urbanization, environmental pollution, irregular migration and economic concerns. Despite all these negative effects, it has been evaluated that the people living in Bodrum want to continue their culinary culture, they have sufficient potential for gastronomy tourism, and the establishment of a gastronomy center will be beneficial for this culture to continue. In the light of all these, it is thought that this study will contribute to the tourism of Bodrum region and to the literature of gastronomy in the academic sense.
  • Item
    1939-1945 yılları Tan Gazetesi Refik Halid Karay’ın yazıları ve 2015-2021 yılları Hürriyet Gazetesi Vedat Milor’un yazılarının benzerlikleri ve farklılıkları
    (Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2022) Erzeybek, Eray; Albustanlıoğlu, Tulga
    Bu çalışma gastronomide farklı disiplinlerden yararlanılarak yapılan bir araştırma çalışmasıdır. Araştırma belli bir yıl aralığını kapsamaktadır. Özellikle 1939-1945 yılları arasındaki yazılar Türkiye’nin de içinde bulunduğu 2.Dünya savaşı yıllarının siyasi ve sosyal yansımalarını içermektedir. Bu yıllardaki gelişmelerin yemek kültürümüzdeki izlerini Refik Halit Karay’ın yazılarında görmek mümkündür. Refik Halit Karay’ın 1939-1945 yılları arasında Tan Gazetesi’nde çıkan otuz yazısı ile 2015-2021 yılları arasında Hürriyet Gazetesi’nde Vedat Milor’a ait onaltı yazı bu çalışmanın içeriğini oluşturmuştur. 1939-2021 arasından geçen zaman 82 yıldır. 82 yıllık süreçte Türkiye birçok siyasi-sosyal dönüşümler geçirmiştir. Bu dönüşümlerin hem siyasi hayata hem de günlük sosyal hayata yansımaları olmuştur. Sosyal hayattaki yansımaların toplumsal hayata etkisinde daha çok ekonomik vurgular yer almaktadır. Ancak geçmişten günümüze tartışılmaya devam edilen başlıkların bir kısmı kültürel sorunlardır. Köşe yazılarına konu olan sosyal ve siyasi çalkantıların yaşam tarzına yansıması yemek kültürlerini etkilemiştir ve mutfak kültürüne dair tartışmaları barındırmıştır. 82 yıllık süre boyunca olumlu olumsuz birçok gelişmenin izlerini köşe yazılarında görülmektedir. Bu durum köşe yazılarının benzerliklerinin devam ettiğini göstermektedir. Çalışmada yazıların karşılaştırılmasından çıkan sonuçlar değerlendirilmiştir. Bu çalışma incelendiğinde yemek kültürümüze dair tartışmaların süreklilik oluşturduğu görülmüştür.Nitekim 82 yıl önce ve günümüzde hâla benzer gastronomik ‘’sorunların’’ devam etmesinin nedenleri bir takım soruları da beraberinde getirmiştir. Köşe yazıları üzerinden bu sorulara cevaplar aranmıştır. This study is a research study using different disciplines in gastronomy. The research covers a certain year range. Especially the articles between the years 1939-1945 include the political and social reflections of the years of the Second World War, including Turkey. It is possible to see the traces of the developments in these years in our food culture in the writings of Refik Halit Karay in this date range. Refik Halit Karay's thirty articles published in Tan Newspaper during this period and sixteen articles by Vedat Milor in Hürriyet Newspaper between 2015-2021 constitute the content of this study. The time elapsed between 1939-2021 is eighty-one years. In the 82-year period, Turkey has gone through many political-social transformations. These transformations had reflections on both political life and social life. The effect of the reflections in social life on social life continued in the form of cultural problems from the past and not fully settled, as well as mostly for economic reasons. For all these reasons, the reflection of social and political turmoil on the lifestyle has affected food cultures and has included discussions about culinary culture. During the 82- year period, the traces of many positive and negative developments can be seen in the columns. This situation shows that the similarities of the column articles continue. In the study, the results of the comparison of the articles were tried to be evaluated. In this study, periodical and current columns showing the continuity of our problems were examined. As a matter of fact, the reasons for the continuation of similar gastronomic "problems" 82 years ago and today have brought along some questions. This study has tried to present similar tables of many positive or negative gastronomy developments that we are trying to detect today through columns.
  • Item
    Gastronomide kültür ve kimlik yansıması: Süryani mutfak kültürü ve yemekleri
    (Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2022) Tanrıvermiş Çınar, Hande; Tokmak, İsmail
    Türkiye gibi kozmopolit bir yapıya sahip olan ülkelerdeki kültürel zenginlik, onların mutfak kültürleri ve yemeklerinde de kendini göstermektedir. Bu araştırma, kaybolmaya yüz tutmuş Süryanilerin özgün mutfak kültürü ve otantik yemeklerinin neler olduğu ve bunları yeniden canlandırmak için nasıl bir yol izlenmelidir?” sorusuna cevap bulmak amaçlanmaktadır. Bu doğrultuda sadece kitap ya da literatür incelemesi şeklinde değil, bizzat olayın canlı şahitleri ile görüşerek ilk ağızdan bilgi edinilmiştir. Mezopotamya’nın kadim halklarından biri olan Süryaniler ile ilgili bu konuda bilinen tüm gerçekleri açığa kavuşturmaya çalışması ve yemek ile kültürel kimliklerinin nasıl kurguladıklarının belirlenmesi bu araştırmanın önemini ortaya koymaktadır. Araştırmanın merkezinde yer alan “Süryani mutfak kültürü ve yemekleri” ile ilgili olarak; Süryanilerin tarihi, sosyo-kültürel ve dinsel yaşam pratikleri, bunların mutfak kültürleri üzerindeki etkileri, otantik yemeklerinin neler olduğu, bu yemekleri yapma istekliliklerinde kuşaklar arasındaki farklılıklar ve bunların nedenleri bu çalışmanın kapsamını oluşturmuştur. “Kültür” ve “kimlik” kavramlarından hareketle çalışmanın teorik kısmı temellendirilmeye çalışılmış ve bu kavramların onların mutfak kültürü ve yemekleri ile ilgili bağlantı noktaları açıklanmıştır. Çalışmada “karma araştırma modeli” kullanılmış ve bu model araştırmaya uygulama anlamında zenginlik kazandırmıştır. Süryani mutfak kültürü ve yemeklerine dair ritüelleri, gündelik ve dinsel yaşam pratiklerinin yemek üzerindeki etkileri ve otantik yemeklerinin bilinirliğini ölçmek amacıyla anket çalışması uygulanmıştır. Kolayda örneklem yöntemi ile online ve elden olmak üzere toplam 550 kişiye ulaşılmış ancak sadece 51 kişi anket çalışmasına katılmayı kabul etmiştir. Anket çalışması sonrasında ise mutfak kültürleri ve yemeklerine dair daha ayrıntılı verilere ulaşmak için hazırlanmış yarı yapılandırılmış görüşme formu ile derinlemesine görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Katılımcılar Süryani toplumuna mensup ve konu ile ilgili bilgi sahibi olan kişiler arasından amaçlı örneklem yöntemi ile seçilmiştir. Bu kapsamda görüşmeler için toplam 13 kişiye ulaşılabilmiştir. Nitel araştırma için “etnografik ile fenomenolojik” desenler ve karma araştırma modeli için “çeşitleme” desenleri tercih edilmiştir. Anket çalışmasında veriler açıklayıcı istatistik yöntemlerinden “frekans analizi” ile yorumlanmıştır. Görüşmeler ise “betimsel analiz” yöntemi ile incelenmiştir. Yapılan anket çalışması ve görüşmelerin sonunda, Süryani toplumunun mutfak kültürleri ve otantik yemekleriyle ilgili uygulamaların çoğunu devam ettirdikleri, el lezzetli buldukları ve artık yapımına devam etmeyen yemeklerin neler olduğu keşfedilmiştir. Özellikle dinin mutfak kültürleri ve yemekleri üzerindeki yoğun etkisi olduğu anlaşılmıştır. Yaşanılan göçlerin çoğunlukla yemekleri üzerinde yarattığı olumsuz faktörler ve genç kuşağın özgün kültürlerini devam ettirme isteklerinin yetersiz oluşu gibi bulgulara ulaşılmıştır. Süryanilerin kaybolmak üzere olan mutfak kültürleri ve yemeklerinin Güneydoğu Anadolu mutfak kültürünün tipik özelliklerini yansıttığı belirlenmiştir. Dinin mutfak kültürlerini ve yemeklerini şekillendirdiği ve özgün mutfak kültürleri ile yemeklerini devam ettirme konusunda istekli oldukları sonucuna ulaşılmıştır. Tüm bunlar ışığında bu çalışmanın hem akademik hem de alan yazın alanında katkı sağlayacağı düşünülmektedir. The cultural diversity in cosmopolitan countries like Turkey also manifests itself in their culinary cultures and foods. This study aims to answer the questions of “What are the fading Assyrian culinary culture and authentic foods like and what actions should be taken to revive them?” To that end, firsthand data has been gathered through interviewing with the alive witnesses of the matter rather than dealing with book and literature reviews only. This research is significant for the reasons that it has been intended to reveal all the known facts about the Assyrians, one of the ancient civilizations of Mesopotamia, relating to the subject matter and to determine how food and cultural identity are built together. Regarding the “Assyrian culinary culture and foods” which lies at the heart of this research; the history and socio-cultural and religious life practices of the Assyrians, the influences of these on their culinary culture, what their authentic dishes are, intergenerational differences in willingness to cook those dishes and reasons for these differences constitute the scope of this research. The theoretical part of the study has been built based on the concepts of “culture” and “identity”, and the connections of these concepts with their culinary culture and foods have been clarified. In the study, “mixed research design” has been used and this design has enriched the research in terms of providing practices. Questionnaire study has been applied in order to measure the rituals pertaining to the Assyrian culinary culture and food, the influences of daily and religious life practices on food and the recognition of their authentic dishes. Through the convenience sampling method, a total number of 550 persons have been reached online and by hand, however only 51 persons out of them have accepted to participate in the questionnaire study. Following the questionnaire study, in-depth interviews have been performed with the semi-structure interview form in order to gain further data about their culinary culture and foods. The participants have been selected by the purposive sampling method among the persons who are the members of the Assyrian society in Turkey and who are knowledgeable about the subject matter. A total number of 13 persons have been reached for the interviews in this context. The “ethnographic and phenomenological” designs have been preferred for the qualitative research and “triangulation” designs for the mixed research method. The data obtained from the questionnaire study has been interpreted by “frequency analysis” which is one of the explanatory statistical methods. And the interviews have been analyzed by “descriptive analysis”. As a result of the questionnaire study and interviews, it has been found out that the Assyrian society maintains the most of the practices pertaining to their culinary culture and authentic dishes, and also, what dishes they find the most delicious and what dishes they don’t cook anymore have been discovered. Particularly, it has been understood that the religion has a considerable influence on their culinary culture and foods. The findings such as the negative factors of the migrations on their food and the lack of willingness of the young generation to maintain their authentic culture have been reached. It has been determined that the Assyrian culinary culture and foods which are fading into oblivion reflect the typical characteristics of the culinary culture of Southeastern Anatolia. It has been concluded that the religion shapes their culinary culture and foods and that they are willing to maintain their authentic culinary culture and foods. In the light of the aforementioned, it is believed that this study will make a contribution to the academic world and the body of literature.
  • Item
    Kamu diplomasisinin bir aracı olarak kültürlerarası iletişim bağlamında yeni medya: ABD Başkanı Obama dönemi
    (Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2021) Sarıgül, Yıldız Burcu; Bilgin, Kıvılcım
    Birbirleriyle yakından ilişkili olan kültür ve kültürlerarası iletişim kavramlarından insanoğlunun var olduğu her zaman ve mekânda bahsetmek mümkündür. Farklı kültüre sahip insanların bir araya gelmesiyle başlayan iletişim süreci doğal olarak beraberinde bazı sorunları da getirmektedir. Nitekim bu durum, devletler arasındaki ilişkilerde de görülmekte ve kamuoylarının artan önemi ile birlikte devletler arasındaki ilişkilerde sorunların çözümünde kültürlerarası iletişimin değerini arttırmaktadır. Bu kapsamda, devletler arasındaki sorunların çözümünde öne çıkan yöntemlerden bir tanesi de kültürlerarası iletişim gücü ile yapılanan kamu diplomasisidir. Küreselleşme ve onun yürütücüsü olan teknolojik gelişmelerle birlikte kamuoyları ve kamuoylarını etkilemek için yürütülen kamu diplomasisi faaliyetleri uluslararası ilişkilerde önemli olmuştur. Teknolojik gelişmeler doğrultusunda yapısal değişikliklerin yaşandığı kamu diplomasisinde ise yeni medya araçları ön plana çıkmaktadır. Bu yeni sistemde devletler yeni medya araçları ile diğer ulusların halkları ile doğrudan temas kurabilmekte ve kendi görüşlerini aktararak etkileyebilmektedir. ABD, yeni medya araçlarını kullanarak kamu diplomasisini en etkin şekilde kullanan ülkelerden biridir. Bu çalışma, kamu diplomasisi alanında yaşanan teknolojik gelişmelerin, küresel liderliğini sürdürmek isteyen ABD’nin kamu diplomasisi stratejilerine ne şekilde yansıdığını göstermeyi amaçlamıştır. Özellikle 11 Eylül saldırılarından sonra kamu diplomasisinin önemini kavrayan ABD’nin başkan Obama döneminde kamu diplomasisinden nasıl faydalandığından bahsedilmiştir. Bu bağlamda kamu diplomasinin ABD’de nasıl ortaya çıktığı ve İkinci Dünya Savaşı ve Soğuk Savaş dönemlerinde nasıl kullanıldığı anlatılmıştır. Sonuç olarak kültürlerarası iletişimin günümüz dünyasında birçok alanda önemli bir role sahip olduğuna dikkat çekilerek ABD’de kamu diplomasisi uygulamalarının da özellikle yeni medya araçları üzerinden bunu nasıl kullandığı incelenmiştir. It has been always possible to refer to terms of culture and intercultural communication which are related to each other, in every time and place where human beings exist. The communication process which starts with the gathering of people from varied societies may cause some problems. As a matter of fact, this situation is also seen in the relations between states and with the increasing importance of public opinion, the diplomacy used in solving the problems between the states started to increase the value of intercultural communications. In this context, one of the prominent methods in solving the problems between states is public diplomacy, which is structured with the power in intercultural communication. Public diplomacy strategies which are carried out to influnce public opinion have become important in international relations especially with the process of globalisation and technological developments. In this new system of public diplomacy, governments and other actors can personally contact with other publics through new media tools. Moreover, they can influence them in different ways. In the case of American Public diplomacy, US government uses a variety of different kinds of new media tools. This study aimed to examine how technological developments in the field of public diplomacy and new media reflect on the US public diplomacy. Additionaly, this study also mentions how the U.S. government under the Barack Obama administration used public diplomacy, especially aftermath of the September 11 attack. In this context, this study also focuses on the issue of how public diplomacy emerged in the USA and how and what extent it was used during the Second World War and the Cold War. Consequently, it was pointed out that intercultural communication has a key role in todays world and more importantly how the US public diplomacy take advantage of intercultural communication through using new media.
  • Thumbnail Image
    Item
    İzleyicilerin kültürel değerleri ve liderliğe duydukları ihtiyaç
    (Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2010) Aktaş, Mert; Sargut, A. Selami
    Bu arastırmada liderlik boyutlarının ötesinde, genel olarak liderliğin öneminin izleyicilerin kültürel değerlerine göre farklılasıp farklılasmadığı arastırılmıstır. Kuramsal çerçevede bir takım kültürel değerlerin izleyicilerin liderliğe duydukları ihtiyacı arttıracağı bu sebeple de o bireyler açısından liderlik davranısları ile is tutumları arasındaki iliskinin daha güçlü olacağı yol amaç kuramından ve kültürler arası farklılasma yazınından hareketle öne sürülmüstür. Arastırmada sektörler ve meslek grupları arası 531 beyaz yakalı çalısandan ve 77 yöneticiden veri toplanmıstır. Toplanan veriler SPSS programı yardımı ile hiyerarsik regresyon yöntemi ile analiz edilmis ve kültürün liderlik davranısları ile yöneticiye ve örgüte yönelik is tutumları iliskisini biçimleyip biçimlemediği ve bu biçimleyici etkiye bireylerin görev ve iliski odaklı liderliğe duydukları ihtiyacın aracılık yapıp yapmadığı arastırılmıstır. Arastırma sonucunda kültürel değerlerin liderlik ve is tutumları arasındaki iliskiyi biçimlediği fakat liderliğe duyulan ihtiyacın bu etkiye aracılık yapmadığı gözlemlenmistir. Öte yandan ise bazı kültürel değerlerin bireylerdeki liderliğe duyulan ihtiyacı bu arastırmanın öngördüğü doğrultuda etkilediği bulgulanmıstır. Bu sonuç da bize liderliğe duyulan ihtiyacın liderlik davranısları ile sonuçları arasındaki iliskiyi biçimleyecek kadar önemli bir güdü olmadığını belki de daha önemli ve kültür tarafından etkilenen baska güdüsel faktörlerin bu iliskileri biçimlemek konusunda etkili olduğu sonucunu vermektedir. Bu bulgulardan hareketle bu arastırma, gelecekte yapılacak kültürler arası liderlik arastırmalarında özellikle önerilen iliskilerin hangi mekanizmalar aracılığı ile gelistiğinin doğrulanabilmesi ve önerilen sekilde olup olmadığının test edilmesi açısından önemli olduğunu vurgulamıstır. In this study, whether the importance of leadership differs with regard to follower cultural values has been investigated. In this research, by building on the cultural value literature and path-goal theory of leadership, it is proposed that the cultural values will increase the need for leadership of individuals and this will in turn increase the strength of the effect of leadership behaviors on work attitudes. Data was collected from a cross functional, crossorganizational sample of 531 white collar employees and 77 managers. Hierarchical regression was applied by SPSS 16 to assess whether the cultural values moderates the impact of leader behaviors on work attitudes and whether need for task oriented and relationship oriented leadership mediates this moderating effect. As a result of this research, it was observed that the cultural values moderates the relationship between the leadership behaviors and work attitudes, however it was also observed that need for task and relationship oriented leadership did not mediate this effect. On the other hand, it was also found that cultural values affect the need for task and relationship oriented leadership of individuals in the predicted direction by the theoretical framework offered by this study. This result reveals that, need for task and relationship oriented is not a significant motivator enough to affect the relationship between culture leadership behaviors and work attitudes and possibly more strong motivators stemming from cultural values are more effective in moderating these relationships. Basing on the findings, this research concludes that, later cross-cultural leadership studies should investigate the mechanisms that culture moderates the leadership in order to validate that the culture affects the leadership behaviors through proposed mechanisms.
  • Thumbnail Image
    Item
    Finansal açıklama üzerinde kültürün etkisi: UFRS öncesi ve sonrası
    (Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2009) Akman, Nazlı; Sayarı, Mehmet
    Uluslararası muhasebe uygulamalarında uyumlaştırma ve yakınsama çalışmaları, 1 Ocak 2005 tarihinden itibaren Uluslararası Finansal Raporlama Standartlarının (UFRS) Avrupa Birliği üyeleri ve diğer bazı ülkeler tarafından kullanılacak olması ile önemli bir aşama kaydetmiştir. Muhasebede yakınsamanın temel amacı, dünya üzerinde karşılaştırılabilir finansal tablo düzenlenmesini sağlamaktır. Ulusal muhasebe uygulamalarının ise sosyal, politik, ekonomik ve kültürel değerlerden etkilendiği geçmiş araştırmalarda ortaya konulmuştur. Bu tez çalışmasında UFRS kullanılarak hazırlanan finansal tablolarda yer alan finansal açıklamalar üzerinde kültürel değerlerin etkilerinin 2005 tarihinden sonra ortadan kalkıp kalkmadığı incelenmiştir. Bu amaçla, yedi ülkeden seçilmiş şirketlerin 2004, 2005 ve 2006 finansal tabloları incelenerek finansal açıklama endeksi oluşturulmuştur. Finansal açıklama endeksi ve kültür değerleri üzerinde yapılan regresyon analizleri sonuçlarına göre, kültür değerleri 2004 yılında ve UFRS uygulanılmaya başlanan 2005 ve 2006 yıllarında da finansal açıklama üzerinde önemli etkiye sahiptir. Analizler, örneklemde yer alan şirketlerin hukuk sistemleri ayrıştırılarak yinelendiğinde, İçtihat Hukuku sisteminde yer alan şirketlerde kültür değerlerinin finansal açıklama üzerindeki etkisinin UFRS kullanılarak finansal tablo hazırlanmasından sonra ortadan kalktığı belirlenmiştir. Roma Hukuku sisteminde yer alan şirketlerde ise kültür değerlerinin etkileri devam etmektedir. Ancak, 2004, 2005 ve 2006 yılı finansal tablolarında yer alan açıklamalara bakıldığında UFRS uygulaması ile birlikte, açıklama düzeyinin tüm ülkelerde arttığı da gözlenmiştir. Dolayısıyla UFRS uygulamasının muhasebede yakınsamada tümüyle başarısız olduğunu söylemek doğru değildir. Ancak, ülkeler arasında yer alan kültürel farkların finansal açıklamaya olan etkisi tek bir muhasebe standart seti kullanılarak tamamen ortadan kaldırılamamıştır. An important step has been achieved in international accounting harmonization and convergence, with the use of International Financial Reporting Standards (IFRS) by the European Union members and some other countries. Principal objective of accounting convergence is to produce globally comparable financial statements. Previous research has shown that accounting practices are influenced by national social, political, economic and cultural factors. This dissertation investigates whether the differences among financial statements due to cultural values has diminished after the use of IFRS, effective from 2005. For this purpose, disclosure index was constructed for 2004, 2005 and 2006 financial statements of companies selected from seven countries. According to the results of regression analyses performed on financial disclosure and cultural values, cultural values affected the disclosure both in 2004 (before the use of IFRS) and in 2005 and 2006 (after the use of IFRS). The analyses were repeated separately on the data of Common and Code Law countries. The findings suggest that cultural values significantly affected financial disclosure of Common Law countries before 2005, but lost their significance after the use of IFRS. The effect of culture on disclosure continued in Code Law countries after the use of IFRS. However, it is also observed from the disclosure data, that after the use of IFRS, level of financial disclosure increased in all countries examined. Accordingly, it is not wise to state convergence activities are completely unsuccessful. However, the impact of cultural values on financial disclosure could not be completely eliminated by the use of single set of accounting standards.