Sosyal Bilimler Enstitüsü / Social Sciences Institute
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11727/1394
Browse
860 results
Search Results
Item Türk Bankacılık sektöründe kurumsal sosyal sorumluluk üzerine bir uygulama(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) Kutlukaya, Gizem Nur; Sezgin Alp, ÖzgeGeleneksel anlamda finansal yönetimin birinci amacı kâr maksimizasyonu olarak bilinmektedir. Şirketler bunun yanında paydaşlarının ve toplumun çıkarlarından da sorumludur. Farklı disiplinlerde farklı yorumları olan bu modern yaklaşım, kurumsal sosyal sorumluluk (KSS) olarak tanımlanmaktadır. Şirketler KSS faaliyetlerini yıllık raporları ya da özel raporlar aracılığıyla kamuyla paylaşmaktadır. Bu çalışmada finansal sektör için en önemli alt sektör olan bankacılığa değinilmektedir. Türk bankacılık sektörünün çevresel KSS uygulamalarına odaklanan bu araştırmada, halka açık mevduat bankalarının web sitelerinden elde edilen; 2012- 2020 yılları arası faaliyet raporları, entegre raporlar ve sürdürülebilirlik raporları incelenmiş, içerik analizi yöntemiyle skorlama yapılmıştır. Bu verilerle -bankaların büyüklüğü, takipteki alacakları, kurumsal yönetim endeksleri ve özsermaye kârlılıkları vb.- bağımsız değişkenler arasındaki ilişki Panel EGLS yöntemi kullanılarak ortaya konulmuştur. Model sonuçlarına göre takipteki krediler, özsermaye kârlılığı ve büyüklük ile KSS arasında istatistiki anlamlı ilişkiler bulunmuştur. Sonuç olarak araştırma, ampirik veriler içermesi açısından KSS uygulamaları ile ilgili pek çok soruya cevap niteliği taşımaktadır.Traditionally, the primary purpose of financial management is known as profit maximization. Companies are also responsible for the interests of their stakeholders and society. This modern approach, which has different interpretations in different disciplines, is defined as corporate social responsibility (CSR). Companies share their CSR activities with the public through annual reports or special reports. In this study, banking, which is the most important sub-sector for the financial sector, is discussed by focusing on the environmental CSR practices of the Turkish banking sector. The data obtained from the websites of publicly-held deposit banks’ annual reports, integrated reports and sustainability reports for the years 2012-2020 were examined, and scoring was made using the content analysis method. The relationship between these data and independent variables such as the size of banks, NPLs, corporate governance indexes and return on equity, etc., was revealed using the Panel EGLS method. According to the model results, statistically significant relationships were found between non-performing loans, return on equity, size and CSR. The research, therefore, answered several questions on the CSR practices in the banking sector using empirical analysis.Item Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Türk ev işçisi kadınların ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmayan özbek ev işçisi kadınların çalışma hayatı: Ankara'daki rezidanslar üzerinden bir çalışma(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) Özyüksel, Merve; Karan, OlguBu çalışmaya, ev hizmeti sektöründe çalışan Özbek ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı kadın iş gücünü, yeni Ankara yerleşim modelinde; sahada yüz yüze gerçekleştirilen görüşmeler ile iş bulma, işe alım süreçleri ve çalışma koşulları, işe uyum sağlama süreçleri gibi konulardaki farklarının temel alınıp prekarya kavramı ile ilintili bir şekilde değerlendirilmesi temel argümanı ile yola çıkılmıştır. Ev işçisi olarak çalışan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ve Özbek kadınların, zorlu çalışma koşullarının ve hayatta kalma stratejilerinin kesişimsel olarak nasıl biçimlendiği, benzeyen ve farklılaşan boyutlarının neler olduğu bu çalışmanın araştırma sorusudur. Bu soruyu prekarya kavramı ile ilintili olarak anlamlandırmayı hedefleyen çalışma, Türkiye’de ev işçisi kadınların etkin bir sosyal korumadan yoksunluğunun beraberinde getirdiği güvencesiz/ kırılgan (vulnerability), kayıt dışı çalışma koşullarına odaklanmaktadır. Öte yandan, ev hizmetinde çalışan Özbek çalışan kadınların çalışma koşullarıyla ilintili olarak karşılaştıkları sorunları anlamak amacıyla yararlanılan bir diğer analitik araç ise farklı tahakküm hatlarının nasıl kesiştiğini, üst üste bindiğini ya da iç içe geçtiğini trafikteki dörtyol/kavşak (intersection) metaforundan yola çıkarak ortaya koyan kesişimsellik paradigmasıdır. Bu araştırmanın alan çalışması iki aşamada gerçekleştirilmiştir. İlk olarak masa başı çalışma aşamasında ev işçiliği, ev işçiliğinde çalışan yabancı kadınlar, yerli ve yabancı kadınların kesişimsel perspektiften yaşadıkları ayrımcılık alanlarına dair literatür taraması yapılmıştır. Literatür taramasının ikinci bölümünü ev işçiliğine dair Türkiye’deki ve Özbekistan’daki yasal düzenlemelerin değerlendirilmesi ve Türkiye’ye gerçekleştirilen göç ile bağıntısının incelenmesine dair çalışmalar oluşturmaktadır. Araştırmanın ikinci aşamasını saha çalışması oluşturmaktadır. Bu tez çalışmasının saha araştırması 2021 bahar dönemi 2022 güz dönemi boyunca devam etmiştir. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı kadın işçilerle Özbekistanlı kadın işçilerin çalışma hayatlarında deneyimledikleri ekonomik, kültürel, sosyal kırılganlıkların benzerlik ve farklılıkların anlaşılabilmesi ve kişilere ilişkin daha geniş ve betimsel bir veri sunması açısından nicel ve nitel araştırma yönteminin birlikte kullanılmasının daha elverişli olduğu kabul edilmiştir. Yerli ve Özbek ev işçisi kadınları kapsayan bu çalışmada; nitel ve nicel araştırma yönteminin benimsenmesi, heterojen bir grup hakkında elde edilebilecek daha detaylı ve deneyimin yüz yüze, doğrudan yaşayan kişi tarafından anlatılabilmesine olanak sağlamaktadır. Araştırma öznesinin yerli ve Özbek ev işçisi kadınların olduğu bu çalışmada, betimleyici sosyolojik içerik analizi benimsenmiştir. Betimleyici sosyolojik içerik analizi, kişisel anlamın ve deneyimin detaylı bir şekilde sunulmasına ve keşfedilmesine olanak sağlamıştır. Çalışmanın örneklemini Ankara ilinin yeni yerleşim yerlerini temsil eden; ‘rezidans’ oluşumları meydana getirmektedir. Ankara’da bulunan rezidans yerleşim yerleri içerisinden 23 Özbekistanlı anahtar kişiye ulaşılmıştır. Anahtar kişiler aracılığı ile 52 kişiye ulaşılmıştır. Özbekistanlı 52 kadın ev hizmeti işçisi ile derinlemesine görüşme yapılmıştır. Rezidans konutları içerisinden Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı 11 kadın ev hizmeti işçisine ulaşılmış ve anahtar 11 kişi yardımı ile derinlemesine görüşme yapılan işçi sayısı 49 olmuştur. Bu aşamada kartopu yöntemiyle ulaşılan örneklemle derinlemesine görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Görüşmeden elde edilen sosyo- demografik bulgular betimleyici içerik analizi ile derinlemesine yorumlanmıştır. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ve Özbek kadın ev işçilerinin deneyimleri karşılaştırıldığında farklılıkları ve benzerlikleri Jürgen Habermas ’ın kamusal/özel alan kuramı çerçevesinde bulgulayan çalışma; prekarya kavramı temelinde, enformel sektörlerden biri olan ev işçiliği sektöründe güvencesizliğin nasıl yapılandırıldığını incelemeye almıştır. Tartışma bölümünde elde edilen bulgular betimleyici içerik analizi ile değerlendirilirken ve sonuç bölümünde ise, elde edilen sonuçlar analitik genelleme yaklaşımı ekseninde Pierre Bourdieu’nun mekânsal/zamansal analizi kullanılarak ve sermaye biçimleri temel alınarak yorumlanmış ve müzayede sistemi metaforundan yola çıkarak ev işçisi kadınların sosyo- ekonomik bakımdan güçlenmesine dair yapılacak olan yeni çalışmalara yol gösterici olmuştur. This study, evaluates the Uzbek and Turkish citizen female workforce working in the domestic service sector in residences, which is the new Ankara settlement model. Face-to- face interviews were conducted with Uzbek and Turkish domestic workers in the field. These interviews are about issues such as finding a job, recruitment processes and working conditions and adaptation processes of domestic workers. The starting point of the analysis is to evaluate the concept of insecurity according to the differences and similarities arising from the working conditions of Uzbek and Turkish domestic workers. The research question of this study is about how the difficult working conditions and survival strategies of Turkish and Uzbek women working as domestic workers are formed as intersectionally, and what are the similar and differentiating dimensions. The study aims to make sense of this question in relation to the concept of precariat. In this context, it focuses on the precarious/vulnerability, informal working conditions brought about by the lack of effective social protection of domestic workers in Turkey. On the other hand, another analytical tool used to understand the problems that Uzbek working women face in relation to their working conditions; It is the intersectionality paradigm that reveals how different lines of domination intersect, overlap or intertwine, based on the metaphor of the four-way/junction (intersection) in traffic. The fieldwork of this research was carried out in two stages. First, a literature review on the fields of domestic work was conducted. These areas are respectively; consists of areas such as housework at desk working stage, foreign women working in domestic labor discrimination experienced by local and foreign women from an intersectional perspective. It consists of studies such as the second part of the literature review evaluation of the legal regulations on domestic labor in Türkiye and Uzbekistan and examining the relationship of these regulations with immigration to Turkey. The second stage of the research is field work. The field research of this thesis study continued throughout the spring semester of 2021 and fall semester of 2022. It is recognized that the combined use of quantitative and qualitative research methods is more suitable for understanding the similarities and differences in the economic, cultural and social vulnerabilities experienced by female workers who are citizens of the Republic of Turkey and female workers from Uzbekistan in their working. This approach aims to provide a broader and more descriptive data regarding individuals. In this study that includes both local and Uzbek domestic female workers, the adoption of both qualitative and quantitative research methods allows for a more detailed understanding of a heterogeneous group and enables the firsthand, direct narration of their experiences. Furthermore, in this study focusing on local and Uzbek domestic female workers as the research subjects, a descriptive sociological content analysis approach has been adopted. Descriptive sociological content analysis facilitates the detailed presentation and exploration of personal meaning and experience. The sample of the study consists of "residence" complexes, which are the newly developing settlements of Ankara. 23 key Uzbek domestic workers from residential areas in Ankara were reached. A total of 52 Uzbek domestic workers were reached and in-depth interviews were conducted through these key people. In addition, 11 Turkish female domestic workers were reached from the residence complexes, and in-depth interviews were conducted with a total of 49 Turkish female domestic workers with the help of these 11 key people. At this stage, snowball sampling method was used to reach the total sample. The socio-demographic findings obtained from the interviews were analyzed in depth using descriptive content analysis. The number of female domestic workers who are citizens of the Republic of Turkey, reached through key people, has reached 49. The study, comparing the experiences of Turkish and Uzbek female domestic workers, examines the differences and similarities within the framework of Jürgen Habermas's theory of public/private sphere. Based on the concept of precarity, the study focuses on how insecurity is structured in the informal sector of domestic work. The discussion section evaluates the findings through descriptive content analysis, while the conclusion section interprets the results using Pierre Bourdieu's spatial/temporal analysis and the forms of capital as the basis, drawing on the metaphor of an auction system. The study provides guidance for future research on empowering female domestic workers socioeconomically.Item Beyaz yakalı kadın çalışanların işyerlerindeki mobbing (yıldırma) deneyimleri: Ankara’da beyaz yakalı kadın çalışanların maruz kaldıkları mobbing biçimleri, tecrübe ettikleri etkiler ve mobbing algıları üzerine bir nitel araştırma(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) İnan, Aslı Nur; Sözen, Hulusi CenkBu çalışmanın amacı, beyaz yakalı olarak tabir edilen ofis çalışanları arasında yer alan kadınların maruz kaldığı mobbing (yıldırma, bezdiri) olaylarının gerçekleşme biçimlerinin, mobbingin kimler tarafından gerçekleştirildiğinin ve olayın mobbing mağduru üzerindeki etkilerinin tespit edilmesi; aynı zamanda mobbing mağduru olan beyaz yakalı kadın çalışanların işyerinde mobbing algılarının incelenmesidir. Araştırmada, nicel araştırmalar çerçevesinde istatistiğe dökülmesinin nispeten daha zor olacağı düşünülen mobbing olaylarına dair detayların da yakalanabilmesi ve mobbing mağdurlarının deneyimlerini kendi ifadeleriyle aktarmalarının sağlanarak mobbing algılarının tespit edilebilmesi amacıyla, nitel araştırma yöntemi tercih edilmiştir. Bu çerçevede Ankara ilinde çeşitli sektörlerde farklı görev ve kıdemlere sahip olan ve işyerinde mobbing mağduru olduklarını ifade eden 15 beyaz yakalı kadın çalışan, kartopu örneklem yöntemiyle seçilmiş ve bu kadın çalışanlarla yarı yapılandırılmış mülakatlar gerçekleştirilmiştir. Daha sonra mülakat kayıtları detaylı bir şekilde analiz edilerek kod, kategori ve temaları tespit edilmiş; buna göre araştırmaya katılan beyaz yakalı kadın çalışanların mobbing deneyimlerinin, tecrübe ettikleri etkilerin ve mobbing algılarının benzeşen ve ayrışan yönleri ortaya koyularak yorumlanmıştır. Araştırma kapsamında elde edilen bulgulara göre, beyaz yakalı tabir edilen ofis çalışanları için mobbing ciddi olumsuz sonuçlara yol açabilen oldukça yaygın bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır. Kişiyi işyerinde etkisizleştirmek veya işten ayrılmaya zorlamak amacıyla sistematik biçimde ve aylarca - hatta kimi vakalarda yıllarca - gerçekleştirilen bir psikolojik şiddet ya da zorbalık türü olan mobbing; çalışan motivasyonunu ve sağlığını tahrip ederek çalışanların performansını düşürebilmekte, işyerinin verimlilik ve kaynak kaybı yaşamasına yol açabilmekte, örgüt içerisinde toksik bir atmosfer oluşturabilmekte, örgütün ve/veya örgüt yöneticilerinin itibar kaybetmesine sebep olabilmekte ve nitelikli çalışanların işten ayrılmalarına yol açabilmektedir. Araştırmada, mobbinge karşı koruyucu, önleyici ve caydırıcı mekanizmaların çoğu zaman mobbing failleri tarafından göz ardı edildiklerine ilişkin bulgular da dikkat çekmiştir. Öte yandan görüşülen katılımcılara mobbing uygulayan faillerin konumları çeşitlilik arz etse ve failler her zaman yöneticiler olmasa da, mağdurların tamamı çalışılan işyerinin yöneticilerinin mobbingi önlemede sorumlu olduğunu düşündüklerini net bir şekilde ifade etmişlerdir. Buna göre bulguların üst kademeler teorisi ile örtüşen yönleri de yorumlanmaya çalışılmıştır. The objective of this study is to discover how white collar women employees were subjected to mobbing in the workplace, by whom they were mobbed and what effects did they experience as a consequence of mobbing; and also to observe the perceptions of these women with regard to what constitutes as mobbing in the workplace. In order to be able to detect subtle details concerning mobbing cases that might prove difficult to statisticize within the scope of quantitative methods, and for the sake of enabling the victims to express their mobbing experiences with their own words so that their perceptions can be distinguished; a qualitative research method was adopted in this study. In this regard, 15 white collar women who are employed in various sectors and positions in Ankara province and who declare that they have been victims of mobbing in the workplace were chosen through snowball sampling method and semi-structured interviews were held with these women. Then, the proceedings of these interviews were thoroughly analysed to determine the codes, categories and themes; thus the similarities and differences between the mobbing incidents, the experienced mobbing consequences and the mobbing perceptions of the participants were uncovered and interpreted. In accordance with the study’s findings, mobbing comes forward as quite a common problem that can result in dire consequences for white collar employees working in offices. A type of psychological terror or bullying that is applied systematically and for months – even years in some cases – in order to deactivate someone in the workplace or to force them into quitting; mobbing can induce loss of efficiency and resources in the workplace, can create a toxic work environment, can result in loss of prestige for the organisation and/or the executives, and can cause qualified employees to quit. Throughout the research, another significant finding was that the protective, preemptive and deterrent mechanisms against mobbing were widely ignored by the perpetrators. On the other hand, even though the mobbers of the participants varied in their rankings and not all the perpetrators were the executives, the entirety of the participants clearly expressed that they hold the executives responsible for preventing mobbing incidents in the workplace. Therefore, the findings were also studied with respect to upper echelons theory.Item İş sözleşmesinden doğan haklar ve borçlar(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) Gökçelik, Öykü; Kılıçoğlu, Mustafaİşçi, iş hukukunun temel öznesidir. İş sözleşmesinin zayıf tarafıdır. İç hukukça ve ulusal üstü normlar ile korunur. Özellikle çağımızda atipik çalışmaların gittikçe gelişmesi, işçiye güvenceli bir çalışma ilişkisi sağlama açısından çabaları artırmaktadır. Özellikle “Güven İlkesi” ve “Ölçülülük İlkesi” en üst normlarca dile getirilmiştir. “İşçi Lehine Yorum İlkesi” de bu tür bir ihtiyaçtan doğmuştur. İş sözleşmesi ile iş ilişkisinden doğan hak ve borçlar sosyal tarafların nitelikleri dikkate alınarak bir denge ve ölçülülük içerisinde ele alınmaktadır. İşçinin daha fazla korunmaya ihtiyaç duyması, bu dengenin bozulması anlamına gelmemektedir. Normatif düzenlemeler işverenleri uygulamada bir yere kadar kurala uymaya zorlar. Yargı, işçi ve işveren arasındaki uyuşmazlıklarda en güvenceli kurumdur. Yerel mahkemelerin yanında, başta Anayasa Mahkemesi olmak üzere, Yargıtay ve Danıştay’ın bu konuda önemli işlevi bulunmaktadır. İş hukukundan doğan haklar ve borçların özünde temel hak oluşları nedeniyle, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de bu konuda bir başka güvence teşkil eder. İş Hukuku mevzuatının ekonominin hızla değişimine tam olarak uyum göstermesi beklenemez. Bu nedenle işçi, işveren yanında devletin de sorunlar konusunda diyalog içerisinde olması arzu edilen bir durumdur. The worker is the main subject of labor law. It is the weak side of the employment contract. It is protected by domestic law and supranational norms. Especially in our time, the gradual development of atypical work increases the efforts in terms of providing a secure working relationship to the worker. Especially “the Trust Principle” and “the Principle of Proportionality” are expressed by the highest norms. “The Worker's Favor Interpretation Principle” arose from such a need. The rights and obligations arising from the employment contract and the employment relationship are handled in a balance and proportionality, by considering the qualifications of the social parties. The fact that the worker needs more protection, does not mean that this balance is disturbed. Normative regulations force employers to a certain extent, to comply with the rule in practice. The judiciary is the most secure institution in disputes between the employee and the employer. In addition to the local courts, the Constitutional Court, the Supreme Court and the Council of State have important functions in this regard. The European Court of Human Rights also constitutes another guarantee in this regard, since the rights and obligations arising from labor law are fundamental rights. It cannot be expected that the Labor Law legislation will fully adapt to the rapid change in the economy. For this reason, it is desirable that the state, as well as the worker and the employer, should be in a dialogue about the problems.Item Otel işletmelerinin pandemi öncesi ve sonrası finansal durumu, nakit akışları ve performans ölçütlerindeki değişikliklerin incelenmesi-Antalya bölgesindeki bir otelde uygulama(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) Akar Altınışık, Burcu; Akdoğan, Nalan2019 yılı başından itibaren tüm dünyayı etkisi altına alan COVID-19 pandemisinin her sektörde yarattığı deformasyonları, 2022 yılı itibariyle daha açık görmekteyiz. Özellikle finansal olarak Türkiye’de turizm sektörü en çok etkilenen sektörler arasında yer almakta olup; bu çalışma ile Antalya’da yer alan bir beş yıldızlı otelin pandemi öncesi ve sonrası finansal durumunun ne yönde etkilendiği incelenmiştir. Çalışma kapsamında otelin 2019- 2022/06 dönemleri arasındaki finansal durum tabloları, kar/zarar tabloları, nakit akış tabloları ve bağımsız denetim raporları karşılaştırmalı olarak yatay analiz, dikey analiz ve oran analizi ile incelenmiştir. Çalışmada bağımsız değişken COVID-19 pandemisi iken, bağımlı değişkenler işletmenin finansal tablolarında bulunan tüm kalemlerdir. Sonuç itibariyle firmanın pandemiden 2020 yılında, 2019 yılına göre finansal olarak olumsuz etkilendiğini, 2021 yılı itibariyle ise toparlanmaya başladığı, 2022 yılına ait mali durumunun 2021 yılına göre olumlu seyirde olduğu belirlenmiştir. We started to see the damages of COVID-19 pandemic, which is affecting the world from the beginning of 2019, on each industry worldwide in 2022. In Turkey, tourism industry is one of the most effected industries on financial way. The aim of this study is to find out the financial effect of a five stars hotel in Antalya from COVID-19 pandemic. The statements of financial position, income and cash flows and the reports of independent audits between 2019-2022/06 period are comparatively analyzed with ratios in this study. The independent variable is COVID-19 pandemic, while the dependent variables are all the financial statement items in this study. It’s determined that the hotel is negatively affected from pandemic in 2020 comparing to 2019, while the positive effects were beginning to seen on financial way in 2021.Item Osmanlı Dönemi’nde müzeciliğe bakış açıları ve koleksiyon yönetimi(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) Palaz Aydın, Deniz; Tekkök Karagöz, BillurFatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethettiğinde Bizans eserlerini korumaya başlamıştır. Aya İrini’de somut biçimde korunmaya başlanan eserler, müzecilik faaliyetlerinin ilk adımını oluşturmuştur. Daha sonra padişahların ve aydınların sahip olduğu bakış açısı halka sirayet etmiştir. Günümüzde Avrupa’nın ve dünyanın sayılı müzelerine sahip olan Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı döneminde yaşanan gelişmeler neticesinde günümüzdeki ününe kavuşmuştur. Bu araştırmada Osmanlı dönemindeki müzeciliğe bakış açıları ve koleksiyon yönetimi, Osmanlı döneminden günümüze taşınan müzeler aracılığıyla incelenmiştir. Özellikle ilgi alanından hukuki bir çerçeve kazanarak, kültürel bir sembol haline dönüşümün başladığı 19. yüzyıl gelişmelerine odaklanılmıştır. Bu kapsamda sanata bakış açısı, müzecilik ve koleksiyonerlik uygulamalarını konu edinen araştırmalar ve yayınlar incelenmiş, Türk müzecilik tarihine Osmanlı döneminde kazandırılan Askeri Müze, Deniz Müzesi, İstanbul Resim Ve Heykel Müzesi, Topkapı Sarayı Müzesi, Eski Şark Eserleri Müzesi (İstanbul Arkeoloji Müzeleri), Türk Ve İslam Eserleri Müzesi ziyaret edilmiş, Osmanlı padişahlarının Osmanlı Padişahlarının sanat eserlerine bakış açıları, yurtdışında sergilenen eserler dahil edilerek genel bir değerlendirmeye tabi tutulmuştur. Çalışmada Osmanlı Dönemi’nde müzeciliğe bakış açıları ve koleksiyonerlik yönetimi alanındaki araştırmalardan elde edilen bilgilerin okuyucuya yeni bir bakış açısıyla aktarılması hedeflenmiştir. Ayrıca ortaya konulan sentezle literatüre katkı sağlanması amaçlanmıştır. Araştırma neticesinde Fransız İhtilali ve sanayi devriminin, Osmanlıdaki Batılılaşma hareketlerinde etkili olduğu, özellikle sanat anlayışında gizlemekten ziyade sergileme sürecini başlattığı düşünülmektedir. Gerilemede döneminde yaşanan elçi ziyaretleri, yüksek rütbeli devlet adamlarının yurtdışı seyahatleri, evrensel sergilere katılım gibi gelişmelerin modernleşme sürecini hızlandırdığı görülmektedir. Daha özgün ve kapsamlı bir araştırma ortaya koymak üzere incelenerek örnek koleksiyon ve eser paylaşımları sunulmuştur.. Fatih Sultan Mehmet conquered Istanbul and started to protect Byzantine artefacts. The artefacts, which started to be preserved in a concrete form in Hagia Irene, constituted the first step of museological activities. Later, the perspective of the sultans and intellectuals spread to the public. Today, the Republic of Turkey, which has the world's and Europe's leading museums, has achieved its present reputation as a result of the developments in the Ottoman period. In this research, the perspectives of museology and collection management in the Ottoman period are analyzed through the museums carried from the Ottoman period to the present day. In particular, the focus is on the developments of the 19th century, when the transformation from a field of interest to a cultural symbol gained a legal framework. In this context, researches and publications on the perspective of art, museology and collecting practices have been examined, the Military Museum, the Naval Museum, the Istanbul Painting and Sculpture Museum, the Topkapı Palace Museum, the Museum of Ancient Orient Works (Istanbul Archaeological Museums), and the Museum of Turkish and Islamic Art have been visited, and the perspectives of the Ottoman sultans on the works of art of the Ottoman sultans have been subjected to a general evaluation by including the works exhibited abroad. In the study, it is aimed to transfer the information obtained from the research on the perspectives of museology and collecting management in the Ottoman Period to the reader from a new perspective. In addition, it is aimed to contribute to the literature with the synthesis put forward. As a result of the research, it is thought that the French Revolution and the industrial revolution were effective in the Westernization movements in the Ottoman Empire, especially in the understanding of art, and initiated the process of exhibition rather than concealment. It is seen that developments such as ambassador visits, foreign travels of high-ranking statesmen and participation in universal exhibitions during the period of decline accelerated the modernization process. To present a more original and comprehensive research, it is examined differently from the processes described in the previous chapters and sample collections and artefacts are presented.Item Marka Rezonansının satın alma niyeti üzerinde etkisi ve benlik algısının düzenleyici rolü(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) Baykam, Reyhan Çağla; Eser, ZelihaGünümüzde rekabetin ve tüketicilerin bilinç seviyelerinin artmasıyla birlikte işletmeler markalaşmaya daha çok önem vermektedir. Günden güne mal ve hizmet çeşidindeki artışlar hem işletmeler için hem de tüketiciler için tehdit oluşturmaktadır. Bu noktada marka, işletmeler ve tüketiciler için hayati önem taşımaktadır. Marka ürün veya hizmetle ilgili hislerin toplamıdır. İşletmeleri diğer işletmelerden ayıran önemli faktörlerden biri olan marka aynı zamanda işletmelere sadık müşteriler yaratmaktadır. Havayolu sektörü ile ilgili literatür incelendiğinde, genel olarak müşteri memnuniyeti, hizmet kalitesi ve müşteri sadakati konularına ağırlık verilmiştir. Havayolu hizmetlerinde marka rezonansı ile ilgili çalışmaların yok denecek kadar az olduğu gözlemlenmiştir. Bu doğrultuda çalışmanın amacı havayolu seyahati gerçekleştiren yolcuların, marka rezonansının alt boyutlarının satın alma niyetine etkisinde, marka benliğinin düzenleyici etkisini ortaya koymaktır. Bu amaç doğrultusunda kolayda örnekleme yöntemiyle ve çevrimiçi anketler aracılığıyla 541 havayolu seyahati yolcusundan veri elde edilmiştir. Veriler Yapısal Eşitlik Modellemesi (YEM) aracılığıyla analiz edilmiş ve hipotezler test edilmiştir. Bulgular, marka rezonansının rezonans, his, performans, farkındalık, yargı ve imaj boyutlarının satın alma niyeti üzerinde etkisi olduğunu ortaya çıkarmıştır. Ayrıca düzenleyici değişken olan benliğin de satın alma niyeti üzerinde etkisinin olmadığı ortaya çıkmıştır. Diğer yandan rezonans, farkındalık, yargı, imaj ve benliğin etkileşimsel etkisinin satın alma niyeti üzerinde etkisi bulunmamaktadır. His boyutu ile benliğin etkileşimsel etkisinin satın alma niyeti üzerinde etkisi bulunmaktadır. Dolayısıyla, marka rezonansının performans boyutunun satın alma niyeti üzerindeki etkisinde benliğin düzenleyici etkisi bulunmaktadır. Bu sonuçlar doğrultusunda işletmeler, müşteri ile marka arasında bir ilişki oluşturmaya çalışmalı ve müşterilerin marka ile uyum içinde olmasını sağlamalıdır. Bu doğrultuda işletmeler, hizmeti satın aldıktan sonra da katılımcılarla iletişim kurmalı ve marka toplulukları aracılığıyla, markayla ilişkili diğer kişilerle bir tür bağlantı sağlamalıdır. In today's highly competitive landscape and with the increasing awareness levels of consumers, businesses are placing greater importance on branding. The proliferation of products and services presents a threat to both businesses and consumers. Consequently, the brand has become a vital element for both parties. A brand represents the sum of perceptions and emotions associated with a product or service, serving as a key differentiator among businesses. Moreover, branding plays a critical role in cultivating customer loyalty. While existing literature in the airline industry primarily focuses on customer satisfaction, service quality, and customer loyalty, there is a notable dearth of studies addressing brand resonance in the context of airline services. In light of this, the objective of this study is to examine the moderating effect of brand self on the impact of brand resonance's sub-dimensions on passengers' purchase intention when traveling with an airline. To achieve this objective, data were collected through an online survey conducted with 541 airline passengers, utilizing convenience sampling as the sampling method. The collected data were analyzed using Structural Equation Modeling (SEM), and hypotheses were tested accordingly. The findings indicate that the dimensions of brand resonance, including resonance, feeling, performance, awareness, judgment, and image, significantly influence purchase intention. However, it was found that brand self, as the moderator variable, does not have a significant impact on purchase intention. Moreover, the interactive effects of resonance, awareness, judgment, image, and brand self do not significantly influence purchase intention. On the other hand, the affective dimension and the interactive effect of brand self-have a significant impact on purchase intention. Consequently, brand self exhibits a moderating effect on the relationship between the performance dimension of brand resonance and purchase intention. Based on these results, businesses should strive to establish a strong connection between customers and their brand, ensuring alignment and harmony. To this end, ongoing communication with customers should be prioritized, even after the purchase of a service, and efforts should be made to foster connections between customers and other individuals associated with the brand through brand communities.Item Faktoring sözleşmesi(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2022) Özsoy, Rana; Ünal, Ahmet CemilTeknolojinin, ekonominin, insan ilişkilerinin, iletişimin hızla gelişimi, beraberinde mal ve hizmet satışının temelini teşkil eden ticaretin gelişimini de getirmiş, küçük ve orta ölçekli işletmelerin ticari hayatta varlıklarını sürdürebilmesi, onların malvarlıklarının likidite ile desteklenmesini zaruri kılmış, KOBİ sektörü pazar piyasalarında yaşanan büyük gelişmelere ayak uydurabilmek için yeni finansal araç arayışına gitmiştir. Bankaların ağır ayni ve şahsi teminat talepleri ve kredi süreci içerisindeki formaliteleri ile uğraşmak istemeyen, kısa vadeyle hizmet arzı veya mal satışı yapan firmalar, şiddetli likidite ihtiyaçlarını, ticari işletmelere cazip fırsatlar sunan faktoring müessesesi ile telafi etmeye, satışları dolayısıyla müşterilerinden olan alacaklarını faktoring şirketlerine satmaya başlamışlardır. Çalışmamız öğreti, uygulama ve içtihatlar zemininde irdelenen iki ana bölümden ve bir sonuç bölümünden oluşmaktadır. Birinci bölümde, faktoring kavramı, faktoringin küresel ve ulusal çaptaki tarihsel açıdan gelişimi, işlevleri, türlerine ve benzer finansman teknikleri ile karşılaştırılmasına ilişkin; ikinci bölümde ise faktoring sözleşmesine, faktoring sözleşmesinin taraflarına, tartışmalı olan hukuki niteliğine, taraflarının hak ve yükümlülüklerine ve faktoring sözleşmelerinin sona ermesine ilişkin çalışma yürütülmüş sonuç bölümünde ise çalışmanın genelinde varılan sonuçlar birlikte sunulmuştur. The rapid development of technology, economy, human relations and communication has brought development of trade with it, which is the basis of the sale of goods and services. The survival of small and medium- sized enterprises in commercial life made it necessary to support their assets with liquidity, and the SME sector sought new financial instruments in order to keep up with the major developments in the market. Companies that do not want to deal with the serious in-kind and personal collateral demands of banks and the formalities of the loan process, and that offer short-term services or sell goods, have started to compensate their severe liquidity needs with the factoring institution that offers attractive opportunities to commercial enterprises, and to sell their receivables from their customers to factoring companies. Our study consist of two main parts and a conclusion part, which are examined on the basis of doctrine, practice and precedents. In the first part, the factoring concept, the historical evolution of factoring on a global and national scale, its functions and types, and comparison with similar financing techniques, within the second part, factoring agreement, the parties of the factoring agreements, the controversial legal nature of the factoring agreement, the rights and obligations of the parties of the factoring contract and termination of factoring agreements are studied, in the conclusions part, the results of the study are presented together.Item Türkiye’de sigorta suistimal problemlerinin tespiti ve çözüm önerileri(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) Kerim, Duran Eren; Cula, SerpilGünümüz literatürüne sunulan son dönem araştırmaları, sigorta sahteciliğini önlemek adına her ne kadar teknoloji ve veri analitiğini kullanmaya yönelik çalışmalar üzerinde yoğunlaştığını gösterse de uygulamada teknoloji bizlere sadece suistimal şüphesi hakkında ön bir bilgi verebilmektedir. Bu bağlamda dürüst sigortalıları korumak, mikro ve makro ölçekte suistimal için ayrılan kaynak verimliliğini gerçekleştirmek, suistimal önleme ve tespiti sonrasında caydırıcılığı sağlamak için yapılması gereken en önemli unsurun elektronik ortamda tutulan verilerin artırılması sayesinde, büyük verinin sağlıklı yorumlanması için geliştirilmesi gereken teknoloji ve hukuki alt yapı çalışmalarından geçeceği düşünülmektedir. Çalışma kapsamında ele alınacak konu, dört bölümde incelenmiştir. İlk bölümde, sigortanın tanımından bahsedilerek dünyada ve ülkemizdeki gelişimleri ile sigorta prensipleri ve türleri üzerinde durulmuştur. İkinci bölümde “suistimal” (fraud) üzerinde durularak, insanların suistimal eylemlerine yönelme nedenleri incelenerek, özellikle “Kara Araçları Sigortalarında Suistimal Tipleri” özelinde ülkemiz Sigorta Sahteciliklerini Engelleme Bürosunun yapmış olduğu tespitlere yer verilerek durum tespiti yapılacaktır. Üçüncü bölümde araştırmanın amaç ve yöntemine ilişkin olarak sigortacılık sektöründe yer alan sigorta eksperleri ve sigorta araştırmacıları ile sigortalı/vatandaş özelinde sigorta suistimalleri hakkında durum ve süreç ölçümlenmesi amacıyla yapılan anketlere ilişkin bulgulara yer verilmiştir. Dördüncü ve son bölümde ise ilgili anket ve araştırma üzerinden çıkarılacak sonuç ile ülkemizde sigorta suistimal vakalarının önlenebilmesi açısından verilecek önermelerle katkı sağlanması amaçlanmıştır. Although the recent research in today’s literature focuses on studies that use technology and data analytics to prevent insurance fraud, in practice, technology only provides us with preliminary information about the suspected fraud. In this context, to protect honest policyholders, the micro and macro scale of the resource that is allocated to perform the efficiency fraud, fraud prevention and deterrence after the detection of the most critical factors that need to be made to ensure the data held electronically with increasing with technological developments as a result of interpretation of big data that pass through a sound legal infrastructure, it is believed. The subject discussed within the scope of the study has been examined in four sections. In the first part, the definition of insurance is mentioned and its devolopments in the World and in our country, and insurance principles and types are emphasized. In the second part, the situation will be determined by focusing on “fraud”, examining the reasons why people tend to commit fraudulent acts, and by including the determinations made by our country’s Insurance Fraud Prevention Bureau, especially in “Fraud Types in Land Vehicle İnsurance”. In the third part, findings related to the surveys conducted to measure the situation and process regarding insurance loss adjusters and insurance researchers in the insurance sector and insurance abuses specific to the insured/citizen are given regarding the purpose and method of the research. In the fourth chapter, it is aimed to contribute with the conclusions to be drawn from the relavent survey and research, with the suggestions to be given in terms of preventing insurance fraud in a cases in a our country.Item İnsan, hayvan ve mekân arasındaki ilişkinin incelenmesi: Kedi evleri(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) Güner, Ayça; Tepecik, Adnanİnsanlar ve hayvanlar arasında tarih öncesi çağlardan bu yana süregelen bir bağ bulunmaktadır. Bu bağ, avcı topluluklarda avlanma eylemine kolaylık sağladığı gibi zaman içerisinde farklı şekillerde yeniden kurulmuştur. Günümüze kadar devam etmekte olan bu bağ hem insanlar hem de hayvanlar için karşılıklı sağlık ve iyilik gibi faydalar sağlayan dinamik bir bağdır. Bu ikili ilişkide çeşitli şekillerde iki tarafında iyilik halini arttırmaya yönelik çalışmalar, insanlar ve hayvanlar arasındaki ilişkinin sosyal bilimler için bir çalışma alanı olmasını gündeme getirmiştir. Şehir, sürekli akış içinde bulunan doğa ve kültürün birleştiği bir olgudur. Sürekli değişim, gelişim ve hareket içerisinde bulunan şehir, içerisinde birçok canlıya ev sahipliği yapmaktadır. Bu canlılardan biri kedilerdir. Bu çalışmada şehirde yaşayan kentlilerin ve kurumların sokak kedileri için nasıl bir alan açtığının ve açtığını alanı ne şekilde materyalize ettiğinin incelemesi yapılmıştır. Ayrıca şehirlerde bulunan kedi evlerinin farklı materyal ve aktörlerin etkileşimi ile nasıl ve ne boyutta geliştiğinden bahsedilmektedir. Çalışma, kedi evlerinin insan eli ve becerisi, kedi bedeni, hava koşulları gibi unsurların yer aldığı ilişkisel ağı incelemekte ve ele almaktadır. İncelemeler, geçici tasarım kararlarının ve tasarım bilgisinin teşvik edilmesini ve iyileştirilmesini sağlamayı amaçlamaktadır. Bu bağlamda incelemeler, tekil ve geçici çözümler yerine uzun ömürlü ve kalıcı tasarım kararlarının alınması konusunda fikir öne sürmektedir. There has been an enduring bond between humans and animals since prehistoric times. This bond has been reestablished in various ways over time, not only facilitating hunting in hunter-gatherer communities but also providing mutual health and well-being benefits for both humans and animals. The efforts to enhance the well-being of both parties in this dual relationship have brought the study of human-animal relationships into the realm of social sciences. The city is a phenomenon where nature and culture converge in a constant flow. As a dynamic and evolving entity, the city accommodates numerous living beings, including cats. This study examines how urban dwellers and institutions create space for street cats in the city and how they materialize these spaces. It also discusses the development of cat houses in urban areas through the interaction of different materials and actors. The study explores and addresses the relational network of cat houses, involving elements such as human craftsmanship, cat bodies, and weather conditions. The aim of these examinations is to encourage and improve temporary design decisions and design knowledge, proposing long-lasting and sustainable design choices instead of singular and temporary solutions.