Başkent Üniversitesi Makaleler
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11727/13096
Browse
9 results
Search Results
Item Organ Transplantasyonu ve Nörolojik Komplikasyonlar(Başkent Üniversitesi, 2006-09) G. Çileker,; S. Benli,; M. Kılınç,; T. ZileliOrgan transplantasyonu son yıllarda gelişmekte olan bir alan olup, immünsüpresan tedavilerin giderek gelişmesiyle başarısı daha da artmaktadır. Bununla birlikte transplant alıcıları sinir sistemini de ilgilendiren çok sayıda komplikasyonla karşılaşmaktadır. Nörolojik komplikasyonlar bütün organ transplantasyonlarında ortak olarak görülen komplikasyonlar ve belli bir organ transplantasyonuna özgü nörolojik komplikasyonlar olmak üzere ikiye ayrılabilir. Nöbetler, santral sinir sistemi enfeksiyonları, inme, ensefalopati ve kullanılan immünsüpresanlara bağlı yan etkiler daha sık görülürken, diğer ilaçların yan etkileri, maligniteler, hareket bozuklukları, nöromusküler ve nörooftalmik komplikasyonlar daha az sıklıkta görülmektedir. Komplikasyonlar ortaya çıktığında her vakanın ayrıntılı sistemik ve nörolojik değerlendirilmeden geçirilmesi esastır. Fırsatçı enfeksiyonlar yönünden dikkatli değerlendirme yapılmalı, kullanılan immünsüpresan ilaçların seviyelerinin değerlendirilmesi ve normal ilaç seviyelerinde de nörotoksisite ihtimali olabileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Nörolojik komplikasyonların erken tanısı, tedavi edilebilir ve geri dönüşümlü nedenlerin belirlenmesi, transplantasyonun mortalite ve morbiditesini azaltmaktadır. Neurologic Complications After Organ Transplantation In recent years, there has been an exponential increase in successful organ transplantation that is in part due to recent advances in immunosuppressive regimens. However, some transplant patients continue to experience severe complications, especially those involving the central nervous system (CNS). The neurologic complications of organ transplantation are frequently associated with all types of allografts and can also be specific to a particular type of organ transplantation. Seizures, CNS infection, stroke, encephalopathy, and adverse effects caused by treatment with immunosuppressive drugs are the most common complications. Malignancy, movement disorders, neuroophthalmic and neuromuscular complications, and adverse effects caused by other types of drugs occur less frequently. When such complications do appear, the patient must undergo thorough systemic and neurologic examinations and an equally thorough evaluation for the presence of opportunistic infections. Neurotoxicity caused by treatment with immunosuppressive agents is also a frequent cause of neurologic complications and may experienced with normal serum drug levels. The early diagnosis of neurologic complications and the identification of their reversible and treatable causes can significantly decrease morbidity and mortality rates in patients who undergo organ transplantation.Item Donör Hastaneleri Eğitim Programı(Başkent Üniversitesi, 2005-01) İ. Tokalak; H. Karakayalı; R. Erdal; M. HaberalTüm dünyada organ ve doku bağışını dolayısıyla da nakil sayılarını arttırabilmenin ilk yolu, toplumun her kesimini organ ve doku bağışı ve nakli hakkında bilgilendirmek ve verilen bu bilgilerin sürekliliğini ve güncelliğini de sağlayabilmektir. Tüm sağlık çalışanları organ bağışında, özellikle kadavradan yapılacak olan bağış sürecinde anahtar rol üstlenmektedir. Ancak bu sektörün profesyonellerinin bu konudaki ciddi bilgi açığı, tüm sağlık çalışanlarını ve toplumun her kesimini olumsuz yönde etkilemiştir. Tüm dünyada, oluşan bu olumsuz durumun düzeltilebilmesi ve öncelikle sağlık çalışanlarının bilgi açığının kapatılmasının tüm toplumu olumlu yönde etkileyeceği gerçeğinden yola çıkılarak uluslararası ve ulusal gereksinimlere göre eğitim programları oluşturulmaya başlanmıştır. Bu programlardan en önemlileri Avrupa Donör Hastaneleri Eğitim Programı (European Donor Hospital Education Programme-EDHEP), sağlık çalışanlarının eğitimi için ileri bir model olarak geliştirilen eğitim programı (Donor Action-DA) ve Transplant Koordinatörleri Eğitim Programı (The Transplant Procurement Management Course-TPM)’dır. Aynı gereksinim ülkemiz için de geçerlidir. Bu yüzden de ülkemizin bir modeli olabileceğini düşündüğümüz doku ve organ kaynağı ve nakli merkezlerinde çalışan tüm personelin bilgi düzeyini artırmaya yönelik Donör Hastaneleri Eğitim Programı planlanmıştır. Oluşturulan bu eğitim programı donör hastanesi ve transplantasyon merkezi bulunan tüm illere yayılmalı ve sağlık çalışanlarında konu ile ilgili bilincin oluşturulması temel amaç olmalıdır. Sağlık çalışanlarının transplantasyon ile ilgili bilgilerini artırmak, transplantasyon çalışmalarını geliştirmenin, organ bağış ve donör temini çalışmalarına büyük bir tutarlılık ve standart getirmenin bir yoludur. Bu örnek eğitim programı, gelecekte ülkemizdeki transplantasyon ile ilgilenen donör kaynağı ya da transplantasyon merkezi olan tüm sağlık kurumlarında “Türkiye Donör Hastaneleri Eğitim Programı-TÜDHEP” olarak uygulanacak eğitim programına bir model oluşturabilecektir. Donor Hospital Education Program The first step toward increasing rates of tissue and organ donation (and transplantation activities) is through public education and maintenance of this information. Healthcare professionals play a critical role in this education, especially regarding cadaveric donation. Without the sharing of their knowledge, information gaps and discontinuity in procedures and techniques among the professional community will continue that will adversely affect the attitudes and policies of other healthcare professionals as well as the lay public. To eliminate this information gap and the lack of standard procedures and techniques, many countries sought to improve their educational programs according to national and international needs. Some of the most important examples of this include the European Donor Hospital Education Programme, Donor Action, and the Transplant Procurement Management Course. A similar program is needed for Turkey. We propose a nationwide Donor Hospital Education Program to improve the knowledge base of all healthcare professionals working in donor and transplant centers in Turkey and to standardize procedures and techniques among the profession. Improving the level of knowledge among healthcare professionals is the best way to improve transplantation activities and standardize the donation process. This educational program may be the model for all donor and transplant centers in Turkey implementing the Turkish Donor Hospital Education Program (TUDHEP).Item Transplantasyon İmmünolojisi(Başkent Üniversitesi, 2004-09) B. Baştürk; M. HaberalTransplantasyon, bir kişiden alınan ve greft adı verilen hücre, doku veya organın genellikle bir başka kişiye nakledilmesidir. Alınan dokunun genetik olarak tam uygun olmayan bir başka kişiye nakli, rejeksiyon olarak isimlendirilen ve greftin zarar görmesine neden olan, spesifik bir immün yanıta neden olur. Dokunun rejeksiyonundaki en önemli moleküler hedef, kendinden olmayan, klas I ve II major doku uygunluk antijenleridir. Solid organ greftlerinde, çeşitli mekanizmalar rejeksiyona neden olurlar ve bu mekanizmaların herbirisi histolojik olarak karakteristik reaksiyonlara yol açar. Doğal antikorlar, greft damarlarında, trombüs ve parankimde nekroz oluşturarak hiperakut rejeksiyona neden olur. Grefte karşı oluşan alloreaktif T hücreleri ve antikorların, başlıca damar duvarında, parankim yapılarında oluşturduğu doku harabiyeti akut rejeksiyonla sonuçlanır. Kronik rejeksiyon, kronik damar zedelenmesi ve fibrozis ile karakterize bir süreçtir. Greftdeki patolojik değişikliklerin saptanması ve sınıflandırılması tedaviye yanıtın ve uzun dönem prognozun tahmin edilmesinde önemlidir. Bu amaçla, spesifik morfolojik değişikliklerin temel alındığı Banff sınıflaması kullanılmaktadır. Alıcıda, immünosupresyonla veya grefte karşı toleransın arttırılmasıyla, rejeksiyon engellenebilir veya tedavi edilebilir. İmmünosupresyon T hücre cevabının baskılanmasına yönelik olup, bu amaçla kullanılan siklosporin, T hücrelerinde sitokin sentezini bloke ederken, kortikosteroidler, makrofajlarda sitokin sentezini engelleyerek, antiinflamatuvar etki gösterir. Son zamanlarda, rejeksiyon reaksiyonunu önlemek için yapılan deneysel çalışmaların çoğu greft antijenlerine karşı spesifik toleransın arttırılmasını amaçlamaktadır. Transplantation Immunology Transplantation is the process of harvestings cells, tissues, or organs from one individual and, in most cases, implanting into a different individual. Transplantation of tissues from one person to a genetically non-identical recipient triggers rejection. The major molecular targets in transplant rejection are non-self allelic forms of class I and II MHC molecules that have formed complexes with self peptides. Several effector mechanisms cause rejection of solid-organ grafts, and each can lead to a characteristic histological reaction. If there are preexisting antibodies, the result is usually hyperacute rejection, which is characterized by thrombosis of graft vessels. In other cases, alloreactive T-cells and antibodies produced in response to the graft damage blood vessel walls and cause parenchymal cell necrosis. This reaction is called acute rejection. Chronic rejection is characterized by fibrosis. Allograft biopsies provide critical information that enables the examiner to diagnose and grade pathologic changes, and to predict response to therapy and longterm prognosis. Rejection may be prevent or treated by immunosuppressing the host, by minimizing the immunogenicity of the graft, or by inducing host tolerance. Most immunosuppression is directed at T-cell responses and entails the use of cytotoxic drugs, specific immunosuppressive agents, or anti-T-cell antibodies. One immunosuppressive agent, cyclosporine, blocks cytokine synthesis by T-cells. Corticosteroids and anti-inflammatory drugs can inhibit cytokine synthesis by macrophages. A recent experimental approach is induction of specific tolerance to graft antigens.Item Birinci Basamakta Organ Bağışına Yaklaşım: Aile Hekiminin Rolü(Başkent Üniversitesi, 2004-09) İ. Tokalak; R. ErdalGünümüzde doku ve organ nakli, sorunları kronik ve geri dönüşümsüz olan hastalar için en iyi tedavi seçeneklerinden biri durumuna gelmiştir. Tüm dünyada ve ülkemizde organ açlığı sürmesine rağmen, organ vericisi olabilecek çok sayıda hasta, kadavra olarak kullanılamamaktadır. Bu da doku ve organ bağışının önemi bir kez daha ortaya koymuştur. Organ bağış talebi bir hekim için oldukça zor bir durumdur. Aile görüşmesi ise çoğunlukla cenaze yakınlarının beyin ölümü haberini öğrenmesinden hemen sonra yani insanların şokta olduğu ve ne olduğunu henüz anlamaya çalıştıkları safhada gerçekleşmek zorundadır. Birinci basamakta çalışan hekimler, özellikle hastalarını sağlıklı dönemlerinde de izlem altında tutmayı görev tanımları içinde bulunduran aile hekimliği uzmanları potansiyel organ bağışı havuzunu da kontrollerinde tutmaktadırlar. Birinci basamak uzman hekimi olarak ne zaman ve hangi koşullarda aile görüşmesinin yapılacağı konusunda en iyi kararı aile hekimleri verebilir. Aile hekimleri, ailelerle yakın iletişim ve işbirliği içinde bulunarak hastaları ile empatiye girebilmekte, onların arzuları ve düşüncelerini kolayca anlayabilmektedirler. Yapılan çalışmalarda birinci basamakta ailelere kişisel sağlık hizmeti sunmak yönünde uzmanlaşmış olan bu hekimlerin, potansiyel donör yakınlarını organ bağışı konusu ile ilgili yeterli ve doğru bilgilendirdikleri ve sonrasında da bağış için onay alabilme yönünde büyük rol oynadıkları gözlenmiştir. Aile yakınlarının, sevdikleri hakkında karar verecekleri böyle önemli bir anda güvendikleri aile hekimlerinin doku ve organ talebi karşısında kendi avukatlığını üstlenmesi, sürecin sürekliliği için transplantasyon ekiplerine oldukça büyük bir destek ve kolaylık oluşturmaktadır Organ Donation and Primary Care: The Role of Family Physician In recent years, tissue and organ transplantation has become one of the best alternatives for treating chronic diseases that cannot be reversed. As in the rest of the world, there is a serious shortage of transplantable organs in Turkey. Many accident victims or patients who die in hospital cannot be used as cadaveric donors. The shortage of cadaver organs underlines the importance of planned organ and tissue donation, and of successful requests for donation at the time of death. Asking a family to donate a loved one’s organs is a very difficult task for a physician. An interview with the family should be arranged in the hours after relatives are informed that the patient is brain dead. At this stage, the family is still in shock, and is trying to comprehend the situation. Primary care physicians, especially family physicians who attend to patients when they are in generally good health, have a strong influence on the organ pool. These primary care specialists are best equipped to determine the optimal conditions and timing of family interviews for organ donation requests, as they can empathize with the relatives and anticipate their specific needs. Studies indicate that such specialists can play a key role, by introducing the idea of donation, appropriately informing the relatives that their dead family member is a potential donor, and then helping to obtain family consent at the time of death. A family physician who is known well and trusted by the relatives can act as a mediator for the family when they are considering and discussing donation. This close link to the family also helps facilitate the process of donation and transplantation for the transplantation team.Item Akdeniz Üniversitesi Organ Nakil Merkezi Kadavra Donör Temini Kalite Değerlendirmesi(Başkent Üniversitesi, 2004-06) L. Yücetin; M. Yılmaz; N. Keçecioğlu; A. Gürkan; L. Döşemeci; M. Tuncer; A. Demirbaş; A. Ramazanoğlu; M. Akaydın; F. F. ErsoyAkdeniz Üniversitesi’nde son yıllarda anlamlı şekilde artış gösteren organ nakli sayıları, özellikle kadavra kaynaklı organ nakli sayısı, donör tespiti, donör bakımı, donör bildirimi ve aile görüşmeleri konularında yapılan azimli bir ekip çalışmasının sonucudur. Bu başarı, Organ Nakli Araştırma ve Uygulama Merkezi tarafından yapılan organizasyonla ve tüm hastane çalışanlarının konuya sahip çıkmaları ile sağlanmıştır. Organ nakli, özellikle kadavra temini bilindiği gibi çok kompleks bir süreçtir. Bunun için kadavra donör bulmaktaki sorunları süreci analiz ederek ve sorunun nerede, kimden kaynaklandığını tespit ederek çözmek gerekir. Biz Akdeniz Üniversitesi olarak donör tespiti, donör bakımı, aile görüşmesi ve organ çıkarımı konusundaki sorunları bu yaklaşımla çözdük. Antalya ilinin 2003 yılı itibarı ile donör sağlama oranı 15 pmp (milyon başına düşen donör) olmuştur. Bu oran İspanya (33,9 pmp) ile karşılaştırıldığında düşük olmasına rağmen Eurotransplant (14,2 pmp) ile aynı seviyede olup Türkiye geneline bakıldığında (1,5 pmp) anlamlı olarak yüksektir. Biz programın hastanemizde organ sağlamada etkili olduğunu düşünüyoruz. Qualıty Assurance in Cadaveric Organ Procurement at Akdeniz University Transplantation Center The significant progress that has been made in organ donation at Akdeniz University Hospital is the result of efforts to deal with a variety of issues: undetected donors, donor management, approach to donor families, and organizational aspects of organ retrieval and sharing. These efforts have been made by all professionals involved in the donation and transplantation process, and in particular by the transplant coordination teams at the hospital. The organ donation and transplantation process is time consuming and complex, and it requires continuous assessment of when and why donors are lost, and continuous work to find the best-possible solutions for different problems. Through work done in recent years at Akdeniz University, most of the above-mentioned issues have been successfully addressed. The cadaver supply rate in Antalya, Turkey (population 1.8 million) is 15 per million population (pmp). This is lower than the rate in Spain, but higher than the rates posted by Eurotransplant (14.2/pmp) and Turkey overall (1.5/pmp). We believe our experience can be a useful model for other centers that are trying to address problems related to transplantation and cadaver supply.Item Hepatitli Donör Kullanımı(Başkent Üniversitesi, 2024-06) A. Ersoy; C. ErsoySon yıllarda tüm dünyada kadaverik organ donorü sayısı stabil kalırken transplantasyon bekleyen hasta sayısı donor organ kıtlığı yaratarak artmaya devam etmektedir. Ülkemizde ihtiyaç için yeterli olmasa da kadaverik organ bağışı artmaktadır. Tedarik ve kullanım arasındaki eşitsizlik hepatit seropozitif donor gibi marjinal donor organlarının değerlendirilmesine neden olmuştur. Hepatit B veya C virusları ile infekte donörlerden alınan organlar alıcılara virusu geçirebilir. Literatür verisi karaciğer dahil Hepatit B veya C virusları ile infekte donörlerden organların aynı tip virusla infekte alıcılara güvenli transplante edilebileceğini düşündürmektedir. Bu makalede viral hepatitli donor organlarının değerlendirilmesi ve transplant yaklaşımları gözden geçirilmiştir Procurement Of Organs From Donors With Viral Hepatitis In recent years, the number of cadaveric organ donors throughout the world has remained relatively stable, whereas the number of patients awaiting transplantation has continued to rise. This has created a serious shortage of donor organs. In Turkey, the rate of cadaver-organ donation is increasing, but it still does not meet the demand. This disparity between supply and demand has prompted transplant centers to consider accepting grafts from marginal donors, such as individuals who are seropositive for hepatitis. Organs procured from donors infected with hepatitis B or C virus can transmit the virus to recipients. Data in the literature suggest that organs, including liver grafts, from donors infected with either of these two viruses can be safely transplanted to recipients infected with the same virus type. This article reviews methods for evaluating transplants from donors with viral hepatitis and approaches to transplantation in these cases.Item Akraba Olmayan Canlı Vericili Böbrek Nakli(Başkent Üniversitesi, 2004-01) G. AltacaAmaç: Bu inceleme yazısında akraba olmayan canlı vericili böbrek nakillerinde medikal ve etik sorunlar araştırılmıştır. Materyal ve Metod: Ulusal ve uluslar arası yayınlar, transplantasyonla ilgili resmi Internet siteleri ve uluslar arası resmi kuruluşların Internet siteleri incelenmiştir. Sonuçlar: Organ bekleme listelerindeki alıcı sayısının sürekli artması ve belirli zamanda yeteri kadar organ bulunamaması, canlı verici havuzunun genişletilmesini gündeme getirmiştir. Bu eğilim, tüm dünyada genellikle kanunlarca yasaklanmış olmasına karşın yapılmakta olan satılık organlı nakillerden farklı olarak bir organizasyon çatısı altında akraba olmayan canlı vericilerin sayısını arttırmaya yöneliktir. Yayınlarda genellikle akraba olmayan canlı vericili nakillerde greft sağ kalımının canlı akraba vericili nakillerle ve duygusal ilişkili vericili nakillerle karşılaştırılabilir olduğu, kadavra nakillerden ise yüksek bulunduğu bildirilmiştir. Bu tür nakiller ticari olarak yapıldığında fırsatçı ve yayılım gösteren enfeksiyonlar yüksek oranlarda görülmektedir. Bağışçının otonomisi ve hayırseverliği akraba olmayan canlı vericili nakillerde en önemli etik konulardan biridir. Bazı ülkelerde akraba olmayan canlı vericilerin ameliyattan sonra hemen hiç izlenmediği ileri sürülmüştür. Bu tür nakillerde ticaretin ve sömürünün önlenmesi için verici bilgi bankaları kurulması gerekmektedir. Akraba olsun ya da olmasın tüm canlı nakillerde bağımsız bir etik komite tarafından vericinin otonomisi değerlendirilmeli ve vericilerin ameliyat sonrası takibi denetlenmelidir. Bazı ülkelerde organ bağışını arttırmak üzere vericiye ahlaki ve mali geri kazanımlar sağlanmasına ve aynı zamanda ticaretin ve sömürünün engellenmesine yönelik yasalar ve merkezi organizasyonlarla birbirini hiç tanımayan kişiler arasında organ nakli gerçekleştirilmektedir. Ayrıca iyi planlanmış ve sürekli denetlenen ticari böbrek transplantlarının tüm dezavantajlarına karşın organ bulunması için tek çözüm olduğunu savunan yazarlar da mevcuttur. Yorum: Nakil için gerekli organ kaynaklarının kıtlığı sürdükçe transplantasyon etik tartışmalara zemin hazırlayan bir alan olmaya devam edecektir. Kadavra organ nakillerinin yeterli sayıya ulaşmadığı ülkemizde ise kadavra organ sayısının arttırılması için çalışmaların hızlandırılması gerekmektedir. Bu arada, ülkemizde yasal olan akraba olmayan canlı vericili nakillerde hastaların, potansiyel vericilerin, hekim ve sağlık personelinin ticaret ve sömürüye alet edilmemesi için yeni yasal düzenlemelere gereksinim bulunmaktadır. Kidney Transplantation with Living-Unrelated Donors Objective: Medical and bioethical problems in livingunrelated kidney transplantation are discussed. Materials and Methods: Medical literature and official Internet pages of transplant organizations and international organizations were searched. Results: Increasing numbers of patients on wait lists and the low rate of deceased organ donation have sparked efforts to expand living organ donation. One way to increase the organ pool is to use living-unrelated donor organs within an organized/legislated system; that is, a person donates an organ and a patient receives that organ according to the rules of the system, similar to deceased organ sharing. This is totally different from commercial transplantation, which is widespread even though it is criminal in many countries. Rates of graft survival for living-unrelated kidney transplants are similar to those for living-related renal grafts, and are higher than the rates for cadaver-kidney grafts. Full autonomy and altruism of the donor is one of the most important issues in living-unrelated kidney transplantation. In some nations where these procedures occur, there is almost no follow-up of living-unrelated donors. When any form of live donation is practiced, an independent ethics committee should be in place to ensure the autonomy of donors and supervise the followup of these individuals. In some countries that have enacted laws to expand live organ donation, donors are offered financial benefits. Where such legislation has been approved, it has become possible to perform transplantation between persons who are completely unrelated, but also prevent commercialism and exploitation. Despite the potential and known disadvantages of commercial transplantation, some authors believe that well-organized, well-supervised programs of this type are the only way to increase organ donation and treat the large numbers of patients on waiting lists. Conclusion: The increasing demand for donor kidneys and the small number of available organs means that many aspects of transplantation will remain ethical debates. In all countries where the annual number of deceased organ transplantations is low, urgent initiatives should be taken to increase this type of donation. However, to ensure safety, new legislation is needed to prevent patients, potential donors, doctors and other health workers from being exploited by others through commercialization of this practice.Item Transplantasyon Koordinatörünün Görev Tanımı: Organ Bağışı ve Transplantasyondaki Yeri(Başkent Üniversitesi, 2004-01) İ. TokalakGelişmiş ülkelerde transplantasyon için organ gereksinimleri çoğunlukla güçlü organizasyonlar tarafından sağlanan kadavra organları ile karşılanırken, ülkemizin de içinde bulunduğu bir çok ülkede doku ve organ azlığı nedeniyle organ nakillerinin çoğu canlı ve yakın akrabalardan elde edilen organlarla gerçekleşmektedir. Dünyada bu problemi çözebilmek amacıyla, transplantasyon merkezleri, uygun donör adayı sayısını ve organ bağışlarını artırmak için “Transplantasyon Koordinasyon Programları” çerçevesinde eğitimlere başlamışlardır. Bu programların amacı, Transplantasyon Koordinasyon Merkezleri’ne bağlı olarak doku ve organ bağışında artma sağlamak ve yoğun bakımlarda donörlerin izlemini daha kolay yapabilmektir. Bu çerçevede ülkemizde 2001 yılının başında, Sağlık Bakanlığı’nın uygulamaya koyduğu Ulusal Koordinasyon Sistemi’ne bağlı olarak hem doku ve organ kaynağı merkezi, hem de doku ve organ nakli merkezi olan hastanelerde, yeni organizasyonlar oluşturulmuştur. Buna göre her doku ve organ kaynağı merkezinde bir transplantasyon koordinatörü, iki transplantasyon koordinatör yardımcısı görev almaktadır. Doku ve organ bağışı ve bunların naklinin gerçekleşmesi ile ilgili işleyişin tıbbi, idari, hukuki ve sosyal açıdan uygunluğu transplantasyon koordinasyonu tarafından sağlanacaktır. Bu yeni sistemin standart ve düzenli işleyişini sağlamak amacıyla organizasyon şemaları hazırlanmış, koordinasyonda yer alacak sağlık çalışanlarının görev tanımları yapılmış ve işleyiş prosedürleri çıkarılmıştır. Bu basamakların sistematik uygulanması yoluyla transplantasyon koordinasyonu başarılı bir şekilde gerçekleştirilecek, organ bağışı ve kadavradan yapılan transplantasyon sayıları artacak ve ülkemizde sunulan transplantasyon hizmetinin kalitesi de yükselmiş olacaktır. Job Description of the Transplant Coordinator Many of the grafts for transplantation in industrialized countries come from cadaver donors. In other regions, the majority of transplants come from live donors, and this is the situation in Turkey. In this country, "Transplant Coordination Programs" have been set up at each transplantation center to educate health care professionals about various aspects of organ procurement The main objectives of these programs are to increase rates of donation and transplantation, and to teach professionals how to approach brain-death cases in intensive care units. The role of the "transplant coordinator" is at the center of this process. In January of 2001, a new system of transplantation coordination was set in motion in Turkey; the "National Coordination Center" was established under the auspices of the Turkish Health Ministry. In order to implement this model systematically, organizational charts, job descriptions, and procedures were prepared, and the new profession of transplant coordinator was established. These staff members manage all issues and procedures related to the medical, legal and ethical aspects of tissue/organ donation and transplantation. As part of the new national system, each transplant center in Turkey must have one transplant coordinator and two assistant coordinators. Specialized staff such as transplant coordinators, and other improvements associated with this nationwide scheme have already increased the rates of tissue and organ donation and transplantation. This success will lead to better practices of quality management systems not only in transplant coordination but also in all transplantation processes throughout Turkey.Item Türkiye’de Organ Bağışı ve Nakline Bir Bakış(Başkent Üniversitesi, 2003-05) L. Yücetin; N. Keçecioğlu; F. F. Ersoyİnsanlar çok eski çağlardan beri organ ve doku naklinin yapılabileceğini düşünmüşlerdir. Ancak organ talebi ile bunu sağlamak arasındaki fark organ naklinin en büyük problemidir. Yapılan çeşitli çalışmalar insanların organ nakli konusundaki görüşlerini oluşturuken eğitim, sosyoekonomik düzey, kültür ve dinin önemli faktörler olduğunu göstermiştir. Günümüzde çeşitli nedenlerle artık tıbbi tedavisi mümkün olmayan son dönemdeki hastalıklarda kullanılan yöntemlerden birisi organ naklidir. Organ nakli konusunda ileri olduğu kabul edilen ülkelerde bile organ nakli aktivitesi istenen düzeyde değildir ve bu konuda da kesin bir çözüm henüz bulunamamıştır. Türkiye’de ilk başarılı organ nakli 1975 yılında Prof. Dr. Mehmet Haberal ve ekibi tarafından gerçekleştirilmiştir. Türk halkı neden organ bağışını reddediyor? Bir kısmı bunun karar vermek için çok zor bir durum olduğunu ve gerçek yaşamda karşılarına çıkmadan karar veremiyeceklerini, yakınlarının bu kararı hayatta iken kendilerinin vermesi gerektiğini, organlar kendilerinin günlük hayatta uygun görmeyecekleri kişilere verilebileceği için, organ bağışının İslam dinine göre uygun olmadığını düşündükleri ve Türkiye’de organ paylaşım sistemine güvenmedikleri için reddettiklerini belirtmişlerdir. Bizim çalışmalarımız İslam dininin organ bağışının önünde bir engel olmadığını ve organ bağışının önündeki en büyük engelin eğitimdeki eksikler olduğunu göstermiştir. Bunu çözmenin yolu EDHEP (European Donor Hospital Education Programme) gibi eğitim programları ile hekimler başta olmak üzere tüm sağlık personelinin ve din adamları gibi bu konuda halkın danıştığı meslek gruplarının eğitilmesi, medyada bu konunun daha sık ele alınması, halka ve okullarda öğrencilere yönelik düzenlenecek toplumsal eğitim kampanyaları ile çözülebilir. The gap between the demand for and supply of transplant organs is a major problem. Studies suggest that attitudes towards organ donation are influenced by factors such as education, socioeconomic status, culture and religion. Today, organ transplantation is only performed in patients who are in the terminal phase of disease. However, even countries with well-established cadaveric organ procurement systems are unable to provide the number of transplants required, and the solutions to this problem are still not clear. In Turkey, the first successful solid-organ transplantation was performed in 1975 by Dr. Mehmet Haberal and his team. For Turkish people, the idea of donating a relative’s organs raises many difficult issues. The most common reasons for refusal of organ donation are as follows: 1) Responsibility - This is a personal decision that should only be made by an individual during life; 2) Fear – Organs or tissues might be donated to a person the donor would not have approved of in life; 3) Religious - Organ donation is inappropriate according to Islam; 4) Distrust – Lack of trust in Turkey’s organ-sharing system. Our surveys indicate that belief in Islam is not a barrier to organ donation, and that low educational level is the main barrier to organ donation. The key to solving this attitude problem in Turkey lies in educational tools. One example is the European Donor Hospital Education Program, which trains not only doctors but also other health workers and religious figures— people who have responsibilities as public advisors. Awareness could also be raised by educational programs that target the general public and schoolchildren. In addition, the Turkish media needs to address the issue of organ transplantation more frequently.