Tıp Fakültesi / Faculty of Medicine
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11727/1403
Browse
2 results
Search Results
Item Çocuklarda dirençli epilepsi gelişimini belirleyen faktörler(Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2017) Önal, Esra; Sezer, TanerAmaç: Dirençli epilepsi gelişme riski yüksek olan çocuk hastaların erken belirlenmesi, hastaların ve ailelerinin hazırlanması, seçilmiş hastalarda çoklu antiepileptik ilaç (AEİ) tedavilerinin uygulanması ve epilepsi cerrahisi açısından erken dönemde değerlendirilmesi açısından faydalı olacaktır. Biz bu çalışmada, dirençli epilepsi tanısıyla izlenen hasta grubumuzda dirençliliği belirleyen faktörleri incelemeyi amaçladık. Gereç ve Yöntem: Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı, Çocuk Nöroloji Bilim Dalı Ankara polikliniğinde 2008-2016 yılları arasında, Uluslararası Epilepsi ile Savaş Derneği’nin kriterlerine göre dirençli epilepsi tanısı alan, yaşları 1-17 arasında olan 100 çocuk hasta ve aynı bölümde epilepsi tanısıyla takipli, nöbetleri ilaç tedavisi ile kontrol altında olan, yaş ve cinsiyet olarak benzer özelliklere sahip 200 çocuk hasta çalışmaya alındı. Hastaların dosya bilgilerinden, demografik özellikleri perinatal ve postnatal hikâyeleri / komplikasyonları, aile hikâyeleri, epilepsi özellikleri, nörolojik muayene, EEG ve nörogörüntüleme bulguları ve tedavi verileri değerlendirildi. Bulgular: Dirençli epilepsi ve kontrol grubundaki hastalarda yaş ve cinsiyet açısından fark saptanmadı. Dirençli epilepsi gelişimi için risk faktörleri; status epileptikus öyküsü varlığı (p<0,001), psikiyatrik bozukluk (p=0,05), mental gerilik (p<0,001), motor gerilik (p<0,001) olması, ilk nöbetin jeneralize tipte olması (p<0,005), semptomatik epilepsi varlığı (p<0,001), nöbet başlangıç yaşının iki yaşın altında olması (p<0,01), başlangıçta ve takiplerde daha sık nöbet olması (p<0,001), manyetik rezonans görüntülemede anormal bulgular olması (p<0,001) ve takiplerdeki EEG bulgularının fokal tipte olması (p<0,001) olarak saptandı. Bu faktörler lojistik regresyon analiziyle tekrar değerlendirildiğinde mental gerilik (OR=5,392, %95 GA: 2,251-11,533, p=0,000), motor gerilik (OR=4,028, %95 GA: 1,734-9,359, p=0,001) ve ilk nöbet tipinin jeneralize tipte olması (OR=2,483, %95 GA: 1,271-4,853, p=0,008) bağımsız risk faktörü olarak belirlendi. Sonuç: Çocuklarda dirençli epilepsi gelişimi bu risk faktörlerini araştırarak öngörülebilir. Dirençli epilepsi gelişebilecek hastalarda yeni AEİ denenebilir ve ketojenik diyet, cerrahi girişim gibi tedavi yöntemleri için hasta erkenden hazırlanabilir. Purpose: Early detection of childhood patients with a high risk of developing resistant epilepsy will be beneficial in the early evaluation of patients and their families in terms of the application of multiple antiepileptic drug (AED) therapies and epilepsy surgery in selected patients. In this study, we aimed to investigate the determinants of resistance in our patient group who were diagnosed with resistant epilepsy. Material and Method: In the Başkent University Faculty of Medicine, Department of Pediatrics, Department of Pediatric Neurology policlinic,100 pediatric patients between the ages of 1-17 who are diagnosed with resistant epilepsy according to the criteria of International Association for the Combat of Epilepsy, between 2008-2016 and 200 pediatric patients with epileptic seizures controlled by drug therapy, who have the same age and gender characteristics were included in the study. Perinatal and postnatal histories / complications, family history, epileptic characteristics, neurologic examination, EEG and neuroimaging findings and treatment data were evaluated from the patient's file information. Results: There was no difference in age and gender in patients with resistant epilepsy and control group. Risk factors for development of resistant epilepsy are; presence of status epilepticus story (p<0,001), psychiatric disorder (p=0,05), mental retardation (p<0,001), motor retardation (p<0,001), generalized type of epileptic seizure in first seizure (p<0,005), symptomatic epilepsy (p<0,001), presence of seizure onset below two years of age (p<0,01), frequent seizures at baseline and follow-up (p<0,001), abnormal findings in magnetic resonance imaging (p<0,001) and EEG findings wtih focal type (p<0,001). When these factors were reevaluated by logistic regression analysis, mental retardation (OR=5,392, 95% GA: 2,251-11,533, p=0,000), motor retardation (OR=4,028, 95% GA: 1,734-9,359, p=0,001) generalized type of epileptic seizure in first seizure (OR=2,483, 95% CI: 1,271-4,853, p=0,008) were identified as independent risk factors. Conclusion: The development of resistant epilepsy in children may be predicted by investigating these risk factors. New AED can be tried in patients with resistant epilepsy and the patient can be prepared early for treatment methods such as ketogenic diet, surgical intervention.Item Çocuk hastaların böbrek ve üreter taşları tedavisinde beden dışı şok dalgaları ile taş kırma başarını etkileyen faktörler(Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2015) Akbaba, Kağan Türker; Kuzgunbay, Barışİlk olarak 1986 yılında, çocuk taş hastalarının tedavisinde beden dışı şok dalgaları ile taş kırma (Shock wave lithotripsy, SWL) yönteminin başarılı bir şekilde kullanılması ile ilgili rapor yayımlanmıştır. Bunu takiben geniş serilerde yetişkinlerle karşılaştırılabilir oranlarda komplikasyon, güvenilirlik ve taşsızlık oranları rapor edilmiştir. Düşük komplikasyon oranları olması nedeniyle SWL, çocuk hastalarda birçok durumda ilk basamak tedavi olarak kabul edilmektedir. SWL ile tedavi edilen çocuk hastalarda taşsızlık oranı erişkinlere oranla daha fazladır. Biz çalışmamızda, böbrek ve üreter taşı olan çocuk hastaların, üçüncü kuşak elektromanyetik SWL cihazı ile tedavisinde taş kırma başarısını etkileyen faktörleri araştırmak istedik. Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi'ne bağlı iki merkezde 2003 ile 2014 yılları arasında Siemens Lithostar Modularis Uro-Plus (Siemens Medical Systems, Erlangen, Almanya) ile tedavi edilen 466 hastanın bilgileri retrospektif olarak incelendi. Çalışmaya dahil edilen 466 hastanın, 507 renoüreteral ünitesindeki taşlar kırılmıştı. Tüm hastaların öyküsü incelenerek, fizik muayene bulguları, idrar kültürü, serum kreatinin ve kan üre azotu (BUN) tetkiki sonuçları incelendi. İntravenöz piyelografi, ultrasonografi veya opaksız bilgisayarlı tomografi tetkiki taş tanısı, yeri, taş yükü ve hidronefroz varlığı veya derecesi için inelenerek, bilgileri not edildi. Anatomik anomalisi ve staghorn taşı olan hastalar çalışmaya dahil edilmedi. Sonuç olarak SWL ile tedavi edilen çocuk hastalarda toplam başarı oranı %86.2 idi. Taş yükü ve hidronefroz varlığının taş kırma başarısı ile yakın ilişkili olduğunu belirledik. Taş lokalizasyonunun, hastanın cinsiyetinin, yaşının, taş kırma sırasında kullanılan enerji miktarının, taşın opasitesinin, double J stent (DJS) bulunmasının ve nefrostomi kateteri bulunmasının taş kırma başarısını etkilemediğini tespit ettik. The success of Extracorporeal Shock Wave Lithotripsy (SWL) in children with renal stone disease was first reported in 1986. Following this, many studies have been conducted on a broad series of children evaluating the complications, safety and stone-free status rates of this method. SWL is accepted as the first-line treatment in children due to its lower complication rates and stone-free rates of children treated with SWL are higher than adults. The aim of this study is to evaluate the factors that affect the success of the third generation electromagnetic SWL method in the treatment of children with renal and ureteral stones. Data of 466 patients treated with Siemens Lithostar Modularis Uro-Plus (Siemens Medical Systems, Erlangen, Germany) in two different centers of Baskent University Health System between 2003 and 2014 were analyzed retrospectively. Five hundred and seven renoureteral units of 466 patients had been treated. Patient data included; a detailed medical history and physical examination; urinary culture, serum levels of creatinine and blood urea nitrogen workup for every case. Intravenous pyelography, ultrasonography or non-contrast computed tomography were used to determine stone localization, stone burden, and the presence and degree of hydronephrosis. Patients with anatomic abnormalities and staghorn stones were excluded from the study. The overall success rate of SWL in children was founded to be 86.2%. Stone burden, presence and degree of hydronephrosis did have an impact on the success rate; while stone localization, gender, age, amount of energy used in sessions, stone density, presence of double J stent and nephrostomy had no effect.