Sağlık Bilimleri Enstitüsü / Health Science Institute
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11727/1393
Browse
4 results
Search Results
Item Yetişkin bireylerde diyetin inflamatuvar indeksi ile beslenme durumları arasındaki ilişkinin saptanması(Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2018) Kocamış, Rabia Nur; Türker, Perrin FatmaBu çalışmada, yetişkin bireylerin beslenme durumlarının saptanarak diyetin inflamatuvar indeksi (Dİİ) ile arasındaki ilişkinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Çalışmaya, Şubat - Eylül 2017 tarihleri arasında Özel Ortadoğu Hastanesi Dahiliye Polikliniğine başvuran 119 yetişkin kadın birey dahil edilmiştir. Bireylerin sosyodemografik özellikleri, fiziksel aktivite durumları ve beslenme alışkanlıkları anket formuna kaydedilmiştir. Bireylerin antropometrik ölçümleri, bazı biyokimyasal parametreleri ve üç günlük besin tüketim kayıtları değerlendirilmiştir. Diyet inflamatuvar indeksi skorlama sistemi diyetin inflamatuvar göstergeler üzerine etkisinin incelendiği çalışmalardan yola çıkarak geliştirilmiştir. Besin ögesi inflamasyonu arttırıcı (pro-inflamatuvar) etki gösteriyorsa pozitif, inflamasyonu önleyici (anti-inflamatuvar) etki gösteriyor ise negatif skorlanmaktadır. Bu çalışmada bireylerin üç günlük besin tüketim kayıtlarından yararlanılarak diyet inflamatuvar indeksleri hesaplanmıştır. Bunların yanı sıra hastalara Beck depresyon ölçeği uygulanmıştır. Çalışmaya katılan bireylerin yaş ortalaması 36.2±10.22 yıl olarak tespit edilmiştir. Beden kütle indeksi (BKİ) gruplamasına göre bireylerin %36.1’i hafif şişman (BKİ 24.9-29.9 kg/m2), %49.6’sı şişman (BKİ≥30 kg/m2) olduğu belirlenmiştir. Bireylerin diyet inflamatuvar indeksi değerleri quartillere ayrılarak değerlenmiştir. Bireylerin diyet inflamatuvar indeksi sınır değerleri -3.32 ile 4.74 arasında değişmektedir. Diyet inflamatuvar indeksi ortalama değeri 0.18±1.73 olarak saptanmıştır. Diyet inflamatuvar indeksi quartillerine göre bireylerin C-reaktif protein ve diğer biyokimyasal parametreleri arasında anlamlı farklılık bulunmamıştır (p>0.05). Bireylerin yaşları ile diyet inflamatuvar indeksleri arasında negatif bir ilişki olduğu görülmüştür (p<0.05). Antropometrik ölçümler, bazal metabolizma hızı, toplam enerji harcaması ve fiziksel aktivite düzeyinin quartiller arasında önemli farklılık göstermediği tespit edilmiştir (p>0.05). Diyet inflamatuvar indeksi düşük olan bireylerin diğerlerine göre günlük diyetle protein, çoklu doymamış yağ asitleri (ÇDYA), omega-3 ve posa alımları önemli olarak daha yüksek bulunmuştur (p<0.05). Diyet inflamatuvar indeksi yüksek olan bireylerin, A, E, B6, C vitamini ve folat, tiamin, riboflavin, niasin alımları Dİİ düşük olan bireylere göre önemli olarak daha düşük bulunmuştur (p<0.05). Ayrıca bireylerin magnezyum, potasyum, kalsiyum, fosfor ve demir alımları Dİİ düşük olan bireylerde önemli olarak daha yüksek bulunmuştur (p<0.05). Bireylerin Dİİ quartilleri ile yeşil çay, siyah çay, kahve tüketimi, metabolik sendrom (MetS), depresyon ve uyku süreleri arasında önemli bir farklılık bulunmamıştır (p>0.05). Sonuç olarak yetişkin bireylerin diyet içeriklerinin diyet inflamatuvar indeksini etkilediği gösterilmiştir. Bireylerin diyetin inflamatuvar yükünü azaltacak şekilde günlük diyetlerinde enerji, makro ve mikro besin ögeleri ile anti-inflamatuvar besinleri yeterli miktarda bulundurmaları obezite, MetS, Tip 2 diyabet (Tip 2 DM), kardiyovasküler hastalıklar (KVH) gibi kronik hastalıkların önlemesinde yarar sağlayacaktır. In this study, it was aimed to estimate the nutritional status of adult individuals and determine the relationship between nutritional status and dietary inflammatory index (DII) . In the study, 119 adult women who applied to the Private Middle East Hospital Internal Medicine Policlinic were included between February and September 2017. Socio-demographic characteristics, physical activity status and eating habits of the individuals were recorded in the questionnaire form. Individuals’ anthropometric measurements, some biochemical parameters, and three-day nutritional records were assessed. The dietary inflammatory index scoring system was developed by the studies that analyzed the effects of the diet on inflammatory markers. The scoring was done positive if the food item enhanced inflammation effect (pro-inflammatory), whereas it was scored negative in case inflammation effect was reduced (anti-inflammatory). In this study, the dietary inflammatory indexes were calculated by using the three-day food consumption records of the individuals. In addition to these, the Beck depression scale was applied. The mean age of the participants in this study was determined as 36.2±10.22 years. According to the body mass index (BMI) classification, 36.1% of the individuals were found to be overweight (BMI 24.9-29.9 kg/m2) and 49.6% obese (BMI≥30 kg/m2). Individuals DII values in the study were assessed by division of quartiles. Individuals' dietary inflammatory index limit values range from -3.32 to 4.74. The mean value of DII was determined as 0.18±1.73. There was no significant difference between C-reactive protein and other biochemical parameters of individuals according to dietary inflammatory index quartiles (p> 0.05). It was found that there was a negative correlation between individuals' age and DII (p <0.05). Anthropometric measurements, basal metabolic rate, total energy expenditure and physical activity level were not significantly different in quartiles (p> 0.05). Dietary protein, polyunsaturated fatty acids (PUFA), omega-3 and fiber intake of individuals with low DII were found to be significantly higher than the others (p <0.05). Dietary A, E, B6, C vitamins and folate, thiamin, riboflavin and niacin intake of individuals with high DII were found to be significantly lower in subjects than those with low DII (p <0.05). In addition, magnesium, potassium, calcium, phosphorus and iron intake of the subjects were found to be significantly higher in individuals with low DII (p <0.05). There was no significant difference between DII quartiles and consumption of green tea, black tea and coffee, the presence of metabolic syndrome (MetS), depression status, and sleep duration of individuals (p>0.05). In conclusion, it has been shown that dietary contents of adult individuals affect the dietary inflammatory index. Reducing the inflammatory burden of the diet of individuals by considering adequate amounts of energy, macro and micro-nutrients and antiinflammatory nutrients intake may help to prevent chronic diseases such as obesity, metabolic syndrome, type 2 diabetes (Type 2 DM), cardiovascular diseases (CVD).Item Deneysel kolit modelinde probiyotik ve omega-3 yağ asitlerinin inflamatuar yanıta etkileri(Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2016) Yoldaş, Havvanur; Kızıltan, Gülİnflamatuar bağırsak hastalıkları (İBH), etiyolojisi belli olmayan, genetik ve çevresel faktörler ile intestinal immün faktörler arasındaki etkileşim sonucu ortaya çıktığına inanılan sistemik hastalık grubudur. Son yıllarda İBH’da belirgin bir artış dikkati çekmektedir ve deneysel anlamda bir çok çalışma yapılmasına rağmen, klinik pratikte tam bir tedavi sağlayabilen ajan bulunamamıştır. İBH’nin tedavisi büyük oranda medikal tedavidir ve kanıt düzeyinde protokol oluşturulan bir tıbbi beslenme tedavisi henüz yoktur. Bu çalışmada farelerde oluşturulan deneysel kolit modelinde probiyotikler ve omega-3 yağ asitlerinin, inflamatuar yanıta olan etkilerinin ortaya konulması amaçlanmıştır. Çalışmada 50 adet, BALB/c fare türü kullanılmıştır. Fareler rastgele sağlıklı kontrol (Grup 1), DNBS (dinitrobenzen sülfonik asit) kontrol (Grup 2), DNBS+probiyotik (Grup 3), DNBS+omega-3 (Grup 4) ve DNBS+probiyotik+omega-3 (Grup 5) olmak üzere 5 gruba ayrılmıştır. Deneysel kolit oluşturmak amacıyla sağlıklı kontrol grubu hariç, 2-6 mg (200 mg/kg) dinitrobenzen sülfonik asit (DNBS) + %30’ luk etanol karışımı, anestezi altındaki farelere rektal yolla verilmiştir. Kronik kolit oluşturabilmek için, DNBS karışımı yarı doza indirilip (100 mg/kg) tüm aşamalar 21. günde tekrarlanmıştır. Fareler 24. günün sonunda sakrifiye edilip, kolon dokuları çıkarılmıştır. Doku düzeyinde interlökin (IL)-6, IL-10, IL-17A, interferon gamma (IFN-γ), tümör nekrozis faktör alfa (TNF-α) düzeyleri ile toplam oksidan (TOS) ve toplam antioksidan (TAS) seviyeleri ölçülmüştür. Kolon mukozası histolojik olarak değerlendirilmiştir. Gruplararası ağırlık değişimleri karşılaştırıldığında istatistiksel açıdan önemli farklılık saptanmamıştır (p>0.05). En yüksek IFN- γ düzeyi DNBS kontrol grubunda belirlenmiştir. DNBS kontrol grubunun, DNBS+probiyotik ve DNBS+probiyotik+omega-3 gruplarına kıyasla IFN-γ değeri ortalaması istatistiksel açıdan önemli derecede yüksek saptanmıştır (p<0.05). IL-6 ve IL-10 düzeyleri bakımından gruplar arasında önemli farklılık bulunmamıştır (p>0.05). IL-17A ve TNF-α düzeyi en yüksek DNBS kontrol grubunda saptanmıştır (p<0.05). TAS ve TOS değerleri bakımından DNBS+probiyotik grubunun en düşük düzeye sahip olduğu görülmüştür. Gruplar arası fark istatistiksel olarak önemli bulunmamıştır (p>0.05). Mikroskopik skorlama açısından gruplar karşılaştırıldığında; istatistiksel açıdan önemli olarak en yüksek skorun DNBS kontrol grubuna ait olduğu görülmüştür (p<0.05). Sağlıklı kontrol grubuna en yakın mikroskobik görüntünün, kombine besin desteği alan DNBS+probiyotik+omega-3 grubu olduğu belirlenmiştir. Sonuç olarak, probiyotik ve omega-3 yağ asitlerinin hem tek başına, hem de birlikte kullanımın kolon hasarı ve inflamasyondan koruyucu etkileri olduğu gözlenmiştir. Ancak rutin uygulanacak bir protokol oluşturulabilmesi için daha fazla çalışmaya gereksinim duyulmaktadır. Inflammatory bowel disease (IBD) is a systemic disease, with unknown etiology, believed to result from the interaction between genetic and environmental factors and intestinal immune factors. Recently there is a significant increase in prevalence of IBD but although many experimental studies have been performed, no agent could be found providing a complete cure in clinical practice. Treatment of IBD is mostly medical; there isn’t any evidence based protocol for medical nutrition therapy. In this study we aimed to determine the effects of probiotics and omega 3 fatty acids on inflammatory response, total oxidant, total antioxidant parameters and intestinal epithelium in chronic colitis induced rats. 50 BALB/c mice were used for this study. Mice were randomly separated in to 5 groups as: Healthy control (Group I), DNBS control (Group II), DNBS+probiotic (Group III), DNBS+omega-3 group (Group IV), DNBS+probiotic+omega-3 (Group V). A mixture of 2-6 mg (200 mg/kg) dinitrobenzenesulfonic acid (DNBS) + %30 ethanol were given rectally to mice under anesthesia to induce experimental colitis except for healthy control group. To induce chronic colitis, dose of the DNBS mixture was reduced to half (100 mg/kg) and all phases were repeated on 21st day. At the end of 24th day mice were sacrificed and colonic tissue was removed. Tissue IL-6, IL-10, IL-17A, IFN-γ, TNF-α, total oxidant and total antioxidant levels were measured. Histological evaluation of colonic mucosa was performed. There wasn’t any statistically significant difference between groups in terms of weight changes (p>0.05). Highest IFN- γ level was measured in DNBS control group. Mean IFN-γ value of DNBS control group was significantly higher than mean IFN- γ values of DNBS+probiotic and DNBS+probiotic+omega-3 groups (p<0.05). There was no statistically significant difference between groups in terms of IL-6 and IL-10 levels (p>0.05) . IL-17 and TNF- α levels were significantly highest in DNBS control group (p<0.05). It was seen that DNBS+probiotic group had the lowest levels of both TAS and TOS values but there was no statistically significant difference between groups (p>0.05). When we compared groups in terms of microscopic scoring, we found that DNBS control group had the highest score and this difference was statistically significant (p<0.05). Closest microscopic image to the healthy control group was in DNBS+probiotic+omega-3 group which was taking combined nutritional support. As a result, we observed that using probiotics and omega-3 fatty acids either alone or in combination has protective effects on colon injury and inflammation. However, more studies are needed to create a routinely used protocol.Item Tip 2 diyabetli bireylerde tıbbi beslenme tedavisinin oksidatif stres, inflamasyon ve glisemik kontrol üzerine etkisinin değerlendirilmesi(Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2016) Arıtıcı, Gözde; Kızıltan, GülBu çalışma ile Tip 2 diyabetli bireylerde oksidatif stres, inflamasyon ve glisemik kontrolün sağlanmasında uygulanan tıbbi beslenme tedavisinin etkisinin değerlendirmesi amaçlanmıştır. Çalışma, Şubat 2015- Eylül 2015 tarihleri arasında Başkent Üniversitesi İstanbul Hastanesi Endokrinoloji Bölümüne başvuran 20-65 yaş arasında olan Tip 2 diyabetli hasta ile yürütülmüştür. Çalışmaya, 15’i (%42.8) erkek, 20’si (%57.2) kadın toplam 35 Tip 2 diyabetli hasta katılmıştır. Hastaların yaş ortalaması 56.63±8.16 yıl (erkeklerde 54.53±8.79 yıl, kadınlarda 58.20±7.50 yıl) olarak belirlenmiştir. Çalışmaya katılan hastalardan 12-14 saatlik açlık sonrası kan örneği endokrin hemşiresi tarafından alınmıştır. Alınan örneklerde açlık kan glukozu, açlık insülin, HDL-kolesterol, trigliserit, LDL- kolesterol, ALT, AST ve MDA, CRP değerlerine bakılmıştır. Hastalara 23 sorudan oluşan ve hastalara ilişkin genel bilgileri, antropometrik ölçümleri sorgulayan anket formu, besin tüketim sıklığı anket formu, üç günlük besin tüketim kaydı formu ve fiziksel aktivite değerlendirme formu uygulanmıştır. Antropometrik ölçümler ile vücut analizlerinden boy uzunluğu, vücut ağırlığı, beden kütle indeksi, bel-kalça oranı, boyun çevresi ve vücut yağ analizleri yapılmıştır. İlk görüşmede hastalara Tip 2 DM’ e uygun tıbbi beslenme tedavileri planlanmış ve beslenme eğitimleri verilmiştir. Üç ay sonraki gelişlerinde hastalardan tekrar kan örnekleri alınmış, üç günlük besin tüketimleri ve üç günlük fiziksel aktivite değerlendirme formu uygulanmış ve diyete uyumları sorgulanmıştır. Hastaların ilk gelişleri ve üç ay sonundaki gelişlerindeki antropometrik ölçümlerine bakıldığında; erkek hastaların vücut ağırlığı, vücut yağ yüzdesi, bel, boyun, kalça çevresinde ve sistolik ve diastolik kan basınca azalmanın olduğu ve aradaki farkın önemli olduğu görülmüştür (p<0.05). Kadın hastaların vücut ağırlığı, vücut yağ yüzdesi, bel, boyun, kalça çevresinde azalmanın olduğu ve aradaki farkın önemli olduğu görülmüştür (p<0.05). Hastaların ilk geliş ve üç ay sonraki gelişlerinde uyguladıkları beslenme programının kan değerlerine olan etkisine bakıldığında, açlık kan glukozu, açlık insülini, HbA1c, CRP, trigliserit, MDA değerlerindeki azalmanın önemli olduğu görülmüştür (p<0.05). Hastaların diyabet süresi ortalaması 7.63±6.22 yıl olarak belirlenmiştir. Hastaların diyabet yılı arttıkça açlık kan glukozu ve HbA1c düzeyi arasında pozitif korelasyon olduğu görülmüştür (p<0.05). Hastaların vücut ağırlığı ile CRP arasında pozitif, kas kütlesi ve HDL-kolesterol arasında negatif, bel çevresi ile AKŞ, HbA1c, HOMA-IR, CRP arasında pozitif, bel çevresi ve HDL-kolesterol arasında negatif korelasyon olduğu görülmüştür (p<0.05). Sonuç olarak; Tip 2 diyabetli hastalarda uygulanan bireye özgü tıbbi beslenme tedavisinin oksidatif stres ve inflamasyonu azalttığı, glisemik kontrolün sağlanmasına katkı sağladığı sonucuna varılmıştır. This study was conducted to determine the medical nutrition thraphy effect on oxidative stres, inflammation, glycemic control in Type 2 Diabetes patients. The study was carried on 35 Type 2 diabetes ages between 20-65 years old at the Department of endocrinology of Başkent University İstanbul Hospital between february 2015 and september 2015. To these selected patients to determine the personal and disease information a questionnarie form 23 question contain is applied. In 3 month period a personal nutrition theraphy was applied. To analyse the nutrition habits of the patients food consumption frequency test, 3 days food consumption and 3 days physical activity questionnarie form were applied. Biochemical parameters (fasting blood sugar, fasting insulin, HDL-cholesterol, triglycerides, LDL- cholesterol, ALT, AST, MDA and CRP ), anthropometric measurements and body analysis (body weight, height, body mass index, neck circumference, waist circumference, waist-hip ratio, body fat percentage, body muscle weight) were also determined The three day food consumption and biochemical parameters were requested at the beginning and at the end of the study. The mean age of the individuals was 56.63±8.16 years (males 54.53±8.16 years, females 58.20±7.50 years). When male patients was developed at the begining and the end of the study reduction was found to be statistically significant differences; weight, percentage body fat, waist, neck, hip is around and systolic and diastolic blood pressure (p<0.05). Female patient was developed body weight, body fat percentage, waist, neck, hips and around where the reduction was found to be statistically significant differences(p<0.05). Between patients first visit and the follow up visit where the impact of the new medical nutrition therapy's blood values were compared; it was seen that there was a significant decrease on fasting blood glucose, fasting insulin, HbA1c, CRP, triglyceride and MDA values (p<0.05).The mean diabetic age of the patients was 7.63±6.22 years. When patients' diabetic age were increased, there was a positive correlation between the fasting blood glucose and HbA1c values (p<0.05). A positive correlation was found between height and CRP, negative correlation between muscle mass and HDL- cholesterol, positive correlation between waist circumference and AKŞ, HbA1c, HOMA-IR, positive correlation between CRP and waist circumference and HDL-cholesterol (p<0.05). As a result of this study; Type 2 diabetes patients are evaluated 3 month of medical nutrition theraphy and seen that decreased oxidative stres and inflammation and that contribute to glycemic control.Item Metotreksat ile indüklenmiş deneysel intestinal mukozit modelinde arjinin, omega 3 yağ asitleri ve nükleotitlerle zenginleştirilmiş oral formülün etkileri.(Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2015) Yılmaz Akyüz, Elvan; Kızıltan, GülBu çalışma, metotreksat ile indüklenmiş deneysel intestinal mukozit modelinde arjinin, omega 3 yağ asitleri ve nükleotitlerle zenginleştirilmiş immunonütrisyonel oral formülün bağırsak mukozası üzerine etkilerini araştırmak için planlanmış ve yürütülmüştür. Çalışma, Marmara Üniversitesi Hayvan Etik Kurulu’ ndan alınan onayla 32 sıçan üzerinde dört grup oluşturularak yapılmıştır. 1.gruba (G1) 5 gün boyunca gavajla yalnızca salin, 2.gruba (G2) günde üç kez immunonütrisyonel oral formül (5 mg/kg), 3.gruba (G3) intraperitoneal tek doz metotreksat (20mg/kg) uygulaması sonrası 5 gün boyunca gavajla salin, 4.gruba (G4) tek doz metotreksat uygulamasını takiben 5 gün boyunca günde üç kez immunonütrisyonel oral formül verilmiştir. Gruplardaki bütün denekler 6.gün sakrifiye edilmiştir. Serumda Tümör nekroz faktör alfa (TNF-α) ve interlökin 1 beta (IL-1β) düzeyleri çalışılmış, jejunal doku örneklerinde de luminol, lusigenin, glutatyon, myeloperoksidaz, malondialdehit ve Na⁺-K⁺ ATPaz düzeyleri çalışılmıştır. Histopatolojik olarak değerlendirme yapılmıştır. Bu çalışmanın sonunda, serum TNF-α ve IL-1β düzeyleri, G3 grubunda G1 grubuna göre anlamlı derecede yüksek bulunmuştur (p<0.001). G4 grubundaki TNF-α ve IL-1β düzeylerinin ise G3 grubuna göre istatistiksel olarak düşük olduğu saptanmıştır (p<0.001). Jejunal dokuda, glutatyon ve Na⁺-K⁺ ATPaz düzeyleri, G3 grubunda G1 grubuna göre daha düşük belirlenirken (sırasıyla; p<0.05, p<0.01) G4 grubunda ortalama değer G3 grubuna göre daha yüksek bulunmuştur (p<0.05). Doku myelopeksidaz ve malondialdehit düzeyleri, G3 grubunda G1 grubuna göre istatistiksel olarak daha yüksek bulunmuştur (sırasıyla; p<0.001, p<0.01). G4 grubundaki myelopeksidaz ve malondialdehit düzeyleri ise G3 grubuna göre istatistiksel olarak düşük olarak saptanmıştır (sırasıyla; p<0.001, p<0.05). G3 grubundaki luminol ve lusigenin düzeyleri, G1 grubuna göre anlamlı derecede yüksek (sırasıyla; p<0.01, p<0.001); G4 grubundaki luminol ve lusigenin düzeyleri de, G3 grubuna göre anlamlı derecede düşük bulunmuştur (p<0.01). G1 grubunda jejunal epitel yapı, goblet hücreleri ve bez yapıları düzgün olarak izlenirken, G2 grubunda muntazam olarak düzenli izlenmiştir. G3 grubunda ileri derecede epitelyum kaybı ve inflamatuar hücre artışı, G4 grubunda bu olumsuzlukların gerilediği, enterositlerde mitoz artışı ve inflamatuar hücre yoğunluğunda azalma olduğu tespit edilmiştir. Sonuç olarak bu çalışma, kemoterapinin ince bağırsak mukozası üzerine olumsuz etkileri olduğunu göstermiş, immünonütrisyonel oral formülün ise, lipit peroksidasyonu ve nötrofil infiltrasyonunu engelleyici, glutatyon, Na+- K+ ATPaz düzeyleri ve histolojik parametreler üzerinde olumlu etkileri nedeniyle metotreksata bağlı intestinal hasarda koruyucu etkisini ortaya koymuştur. This study was planned and done to investigate the effects of immunnonutritional oral formula which was enriched with arginine, omega-3 fatty acids and nucleotides, on intestinal mucosa in an experimental intestinal mucositis rat model induced by methotrexate. This study was carried out on 32 rats divided into 4 groups, upon the approval of Marmara University Animal Ethics Committee. The first group (G1)was only given saline via gavage for 5 days; the second group (G2) was given immunnonutritional oral formula (5 mg/kg) 3 times a day for 5 days. The third group (G3) was given saline via gavage for 5 days after administration of intraperitoneal single-dose methotrexate (20 mg/kg). The fourth group (G4) was given immunnonutritional oral formula 3 times a day for 5 days, after administration of intraperitoneal single-dose methotrexate (20 mg / kg). All subjects in all groups were sacrificed at 6th day. Serum TNF- α and IL- 1β levels were measured in plasma. Jejunal tissue samples, biochemical luminol, lucigenin, glutathione, myeloperoxidase, malondialdehyde and Na⁺-K⁺ ATPase levels were measured and analyzed histologically. In this study, serum Tumor necrosis factor alfa (TNF-α) and interleukin 1 beta (IL-1β) levels were significantly higher in G3 group compared to the G1 group (p<0.001). The TNF- α and IL- 1β levels in the G4 group was statistically lower than the G3 group (p < 0.001) as well. While glutathione and Na⁺ - K⁺ ATPase levels in the jejunal tissue were lower in the G3 group compared to the G1 group (p<0.05 and p<0.01 respectively); the mean value in G4 group was determined to be higher than G3 group (p<0.05). Tissue myelopexidase and malondialdehyde levels were statistically higher in the G3 group compared to the G1 group (p<0.001 and p<0.01 respectively). Myelopexidase and malondialdehyde levels in the G4 group were statistically lower than the levels in the G3 group (p<0.001 and p<0.05 respectively). Luminol and lucigenin levels were significantly higher in the G3 group compared to the G1 group (p <0.01, p <0.001). Luminol and lucigenin levels in the G4 group were significantly lower compared to the G3 group (p<0.01). The jejunal epithelium, goblet cells and gland structures were regular and uniform in G1 and G2 groups. While severe epithelium loss and increased inflammatory cell numbers were observed in the G3 group; these problems were seen declined and an increase in mitotic activity in enterocytes and a decrease in inflammatory cell density were observed in the G4 group. Our study shown that chemotherapy had adverse effects on the small intestinal mucosa. Due to its inhibition effects on neutrophil infiltration and lipid peroxidation and positive effects on glutathione and Na+- K+ ATPase levels and histological parameters, immunnonutritional oral formula shown a protective effect on intestinal damage caused by methotrexate.