Sağlık Bilimleri Enstitüsü / Health Science Institute
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11727/1393
Browse
4 results
Search Results
Item Medya araçlarının Başkent Üniversitesi öğrencilerinin beslenme davranışları ve gıda ürünlerinin seçiminde karar vermedeki etkisi(Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2018) Mutlu, Ezgi; Durukan, ElifBu araştırmanın amacı medya araçlarının Başkent Üniversitesi öğrencilerinin beslenme davranışı ve gıda ürünleri seçiminde karar vermedeki etkisini saptamaktır. Bu tanımlayıcı araştırmaya 2017-2018 eğitim öğretim yılında Başkent Üniversitesi’nde öğrenim görmekte olan ve araştırmaya katılmayı kabul eden 373 öğrenci dahil edilmiştir. Öğrencilere gözlem altında anket formu uygulanmıştır Araştırmaya katılan öğrencilerin %70,4’ü kadın, %29,6’sı erkektir. Yaş ortalaması 20,7± 1.9’dur. Araştırmaya katılan öğrencilerin %37,9’u düzenli fiziksel aktivite, %30,4’ü kas gruplarını çalıştıran-kuvvetlendiren egzersiz yapmaktadır. Öğrencilerin %72’si normal ağırlıkta, %12,8’i zayıf, %12,8’i fazla kilolu ve %2,5’i obezdir. Öğrencilerin yarısından fazlası sabah, öğlen ve/veya akşam öğünlerinden bir veya birkaçını atlamaktadır. Öğrencilerin %81,7’si süt ve süt ürünlerini, %75,1’i et grubunu, %80,1’i kuru baklagilleri, %82,3’ü sert kabuklu yemiş/yağlı tohumları günlük önerilen miktarda tüketmemektedir. Ekmek ve tahıl, sebze ve meyve gruplarını önerilen miktarda tüketen öğrenci yüzdeleri sırasıyla %2,8; %1,4 ve %2,2’dir. Öğrencilerin %62’si beslenme/ fiziksel aktivite/ diyet konularına ilgi duymaktadır. Öğrencilerin %23,1’i beslenme/fiziksel aktivite/diyet konularını medyadan takip etmektedir. Öğrencelerin %95,5’i bu konuları internet üzerinden takip etmekte, %30,8’i bu konularla ilgili olarak bazı ünlülerin hesaplarını takip etmektedir. Medyada yer alan beslenme/ diyet/ fiziksel aktivite konuları ile ilgili olarak öğrencilerin %16,8’i uzman olan kişilerin yayın yapması ve yalnız bu kişilerin dikkate alınması gerektiğini; %9,7’si bilgi kirliliğinin önüne geçilmesi gerektiğini; %7,8’i halkın bilinçlendirilip, doğru şekilde bilgilendirilmesi gerektiğini düşünmektedir. Sonuç olarak öğrencilerin büyük kısmı sağlıklı beslenmemekte ve beslenme konusunda medyadan etkilenmektedirler. Öğrencilere dengeli ve yeterli beslenme konusunda eğitim verilmesi ve medyada yer alan her bilginin doğru olmayabileceği konusunda farkındalık yaratılmasının uygun olacağı düşünülmüştür. The aim of this study is to determine the effect of the media tools on Baskent university students’ nutrition behavior and food decision. This descriptive study included 373 students who were studying at Başkent University in the academic year 2017-2018 and who agreed to participate research. Survey forms were applied to the students under observation. 70,4% of the students who participated in the survey were females and 29,6% were males. The mean age of the students was 20,7 ± 1,9 years. 37,9% of the students have regular physical activity and 30.4% of them do bodybuilding and muscle strengthening exercises. 72% of the students were in normal weight, 12.8% were underweight, 12,8% were overweight and 2,5% were obese. More than half of the students (80,4%) reported skipping one or more of breakfast, lunch and / or dinner. 81,7% of the students reported they were not consuming milk and dairy products, 75,1% of them were not consuming meat products, 80,1% of them were not consuming leguminous seeds, 82,3% of them were not consuming nuts / fatty seeds in recommended daily amount. The percentages of students consuming in recommended daily allowance bread and grain, vegetable and fruit groups were 2,8%; 1,4% and 2,2% respectively. 62% of the students reported they were interested in nutrition / physical activity / diet issues and topics. 23,1% of the students were following nutrition / physical activity / diet topics in the media. 95,5% of the students were following these topics over the internet and 30, 8% of them were following social media accounts of some famous people concerned with these topics. Regarding nutrition / diet / physical activity topics in the media, 16,8% of the students reported that they think that the experts should do publish and only these people should be considered to be source of information; 9,7% said that information pollution should be avoided; while 7,8% of were thinking that people should be conscious and informed correctly. In conclusion, most of the students are not healthy and are affected by the media. It is considered appropriate to provide students with a balanced and adequate education on nutrition and to raise awareness that every information in the media may not be accurate.Item Özel bir zayıflama merkezine devam eden yetişkin kadınlarda sağlıklı yaşam biçimi davranışlarının ağırlık kaybına yansımasının değerlendirilmesi(Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimler Enstitüsü, 2016) Alemdar, Selen; Aksoydan, EmineBu çalışma, özel bir zayıflama merkezine gelen yetişkin kadınlarda sağlıklı yaşam biçimi davranışlarının ağırlık kaybına yansımasının değerlendirilmesi amacı ile yapılmıştır. Çalışma, 01 Aralık 2015-01 Ocak 2016 tarihleri arasında Ankara'nın Ümitköy semtinde bulunan özel bir zayıflama merkezine devam eden, gönüllü olarak çalışmaya katılmayı kabul eden toplam 110 yetişkin kadının katılımı ile gerçekleştirilmiştir. Çalışmaya 20-64 yaş arasında, izlemlerine düzenli olarak gelen ve gebe olmayan kadın danışanlar dahil edilmiştir. Çalışmaya katılanların kişisel özellikleri ve beslenme alışkanlıkları anket formu ile sorgulanmış, antropometrik ölçümleri alınmış ve Biyoelektrik Empedans Analizi (BİA) ile vücut kompozisyonları belirlenmiştir. Beslenme durumları besin tüketim sıklığı formu ile belirlenmiş, fiziksel aktivite düzeyleri ise Uluslararası Fiziksel Aktivite Anketi (IPAQ-UFAA) kısa formu kullanılarak değerlendirilmiştir. Sağlıklı yaşam biçimi davranışlarını belirlemek amacı ile 52 sorudan oluşan Sağlıklı Yaşam Biçimi Davranışları Ölçeği II (SYBDÖ II) uygulanmıştır. İlk izlemden bir ay sonra ağırlık kaybını saptamak amacı ile antropometrik ölçümleri tekrarlanmıştır. Çalışmaya katılan kadınların yaş ortalaması 36,19 ± 10,06 yıldır. Katılımcıların ilk ölçümlerinde vücut ağırlık ortalamaları 75,62±13,52 kg, BKI ortalamaları 28,59±5,40 kg/m², vücut yağ yüzdesi ortalamaları 0,37±0,06 bel/kalça oranı ortalamaları 79±0,08 ve bel/ boy oranı ortalamaları 0,54±0,08 olarak belirlenmiştir. İlk ölçümler ile bir ay sonra alınan ölçümler arası farklar istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0,05). Katılımcıların, SYBDÖ II toplam puan ortalamasının 129,47±26,77, alınan en düşük puanın 71, en yüksek puanın ise 193 olduğu, alt ölçek gruplarından alınan ortalama puanların ise en yüksekten en düşüğe doğru sıralandığında; sıralamanın kendini gerçekleştirme (26,91±4,26), kişiler arası destek (26,77±34,32), beslenme (22,08±4,36), sağlık sorumluluğu (19,05±4,31), stres yönetimi (18,83±4,16) ve egzersiz (15,83±5,36) şeklinde olduğu görülmüştür. Yaş, eğitim durumu, meslek, sağlık kontrolü yaptırma sıklığı, sigara kullanımı, dışarıda yemek yeme sıklığı ve sağlıklı beslenmeye ilişkin düşüncelerin SYBDÖ II ve beslenme alt ölçeği puan ortalaması ile ilişkisi istatistiksel açıdan anlamlı bulunmuştur (p<0,05). Fiziksel olarak inaktif, minimum aktif, çok aktif bireyler ile SYBDÖ II puan ortalaması arasında anlamlı ilişki yoktur (p>0,05). Katılımcıların başlangıç ve sonraki ağırlıklarının farkı ile demografik özellikler, tanısı konan hastalık varlığı, öğün atlama ve ara öğün tüketme durumu arasında, istatistiksel olarak anlamlı ilişki saptanmamıştır (p>0,05). Bel-kalça oranı ile ağırlık kaybı yüzdesi arasındaki ilişki istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0,05). SYBDÖ II'den elde edilen puanlar ile ağırlık kaybı arasında anlamlı bir ilişki saptanmamıştır (p>0,05). Sonuç olarak, sağlıklı yaşam biçimi davranışları ile ağırlık kaybı arasında ilişki gözlenmemiştir. Sağlıklı yaşam biçimi davranışlarının önemi vurgulanmalı ve günlük hayatta uygulanmasına destek olunmalıdır. This study has been under taken to evaluate the affects of healthy life behaviours on weight loss for adult females attending a weight loss consultancy center. The participants of study covered 110 adult women who voluntarily participated in the study while attending a weight loss consultancy center in Ümitköy district of Ankara between1 December 2015 and 1 January 2016. The population constitutes of nonpregnant women between 20-64 ages who regularly attended their follow-ups. The participants’ personal characteristics and dietary habits were inquired with a questionnaire they filled in; also their antropometric measurements were done and then their body compositions have been determined with Bioelectric Impedans Analysis (BIA). The participants’ dietary habit status were determined by feed frequency questionnaire form and their physical activity levels were evaluated by International Physical Activity Questionnaire (IPAQ) short form. Healthy Lifesytle Behaviors Scale (HLSB II) consisting of 52 questions has been applied to the participants to determine their healthy life behaviours. One month after the initial appointment, the antropometric measurements of the participants were repeated to determine their weight loss amounts. The mean age of participants was 36,19 ± 10,06 years. According to the initial measurement, the mean weight of the participants was 75,62±13,52 kg, the mean of their body mass index (BMI) was 28,59±5,40 kg/m², the mean of their body fat index was 0,37±0,06, the mean of their waist to hip ratio was 79±0,08 and the mean of their waist to height ratio was 0,54±0,08. The difference between the initial measurements and the following one was found to be statistically significant (p<0,05). The participants’ mean total score in HLSB II was determined as 129,47±26,77 and the lowest score was 71 while the highest score was 193. When the mean score of subscale groups were sorted in descending order, it has been observed the rankings were as follows: self-actualization (26,91±4,26), inter-support among individuals (26,77±34,32), diet (22,08±4,36), health consciousness (19,05±4,31), stress management (18,83±4,16) and exercise (15,83±5,36). It was observed that the relationship between age, education level, occupation, frequency of check-ups, smoking, frequency of eating out and thoughts about healthy diet and the average of scores in HLSB II and nutrition subscale were statistically significant (p<0,05). There was not relationship between physically inactive, minimally active, very active individuals and the mean score of HLBS II (p>0,05). There was not also statistically significant relationship between the weight difference of participants’ initial and following measurement and their demographic characteristics, the existence of diagnosed illnesses, habits for skipping meals and consumption of snack meal (p>0,05). The relationship between weight loss percentage and waist to hip ratios were determined as statistically significant (p<0,05). There was not statistically significant relationships between the weight loss percentage and HLSB II scores (p>0,05). Consequently, it has been observed that relying on the healthy life behaviours does not affect the individuals’weight loss amounts. It should be emphasized the importance of healthy life behaviours and also its application needs to be supported among individuals’daily lives.Item Gestasyonel diyabetli bireylerin diyete uyumu ve bazı biyokimyasal parametrelerin değerlendirilmesi.(Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2015) Cengiz, Ş.Ecem; Kızıltan, GülBu çalışma ile gebelerin yaş, aile öyküsü, tıbbi özgeçmiş, geçmiş gebelik öyküsü gibi faktörlerin GDM gelişimine katkısı ile tıbbi beslenme tedavisine uyumu ve gereksinimlerinin karşılanma düzeyinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Çalışma, şubat 2014 ve Ekim 2014 tarihleri arasında Acıbadem Sağlık Grubu Kadıköy Hastanesi Beslenme ve Diyet Polikliniği‘ne başvuran, hekim tarafından tanısı konulmuş yaşları 25-43 arasında olan, gebelik öncesi bilinen diyabeti (Tip 1 ve Tip 2 DM) olmayan, çoğul gebelik ve diyabet komplikasyonları bulunmayan, 81 gestasyonel diyabetli ve 27 sağlıklı gebe ile yürütülmüştür. Gebelerin kişisel ve tıbbi bilgileri anket formu, beslenme durumları anket formu ve 3 günlük besin tüketim kaydı ile belirlenmiştir. Antropometrik ölçümleri ve gebelik bilgileri de alınmış ve bazı biyokimyasal parametreler değerlendirilmiştir. İlk görüşmede gebelerin tıbbi beslenme tedavileri planlanmış ve beslenme eğitimi verilmiştir. İkinci görüşmede ise diyete uyumları ve 3 günlük besin tüketim kayıtları sorgulanmıştır. Gebelik bitiminde de gebelerin gebeliği tamamladıkları ağırlıkları, bebeklerin boyu, cinsiyeti, doğum ağırlıkları ve doğum şekli sorgulanmıştır. Çalışmaya katılan bireylerin yaş ortalaması 32.63±4.00 yıldır (GDM‘li bireylerde 32.95±3.98 yıl, GDM tanısı olmayan bireylerde 31.67±3,96 yıl). GDM‘li bireylerin %76,5‘inin ilk gebeliği, %17.3‘ünün daha önce bir gebeliği, %6.2‘sinin daha önce iki gebeliği; GDM tanısı almayan bireylerin %77.8‘inin ilk gebeliği, %22.2‘sinin daha önce bir gebeliği vardır. GDM‘li bireylerden % 21.1‘inin geçmiş gebeliklerinin en az birinde; GDM tanısı olmayan bireylerden % 16.7‘sinin geçmiĢ gebeliğinde GDM tanısı mevcuttur. Geçmiş gebeliklerinde GDM‘li bireylerin ilk gebelikte ortalama 15.40±8.44 kg, ikinci gebelikte ortalama 10.87±6.17 kg; GDM tanısı olmayan bireylerde ortalama 15.90±6.88 kg ağırlık kazanımı vardır. Geçmiş gebeliklerinde GDM‘li bireylerde birinci bebek doğum ağırlığı ortalama 3586.25±673.68 g, ikinci bebek doğum ağırlığı 3276.25±429.25 g; GDM tanısı olmayan bireylerde bebek doğum ağırlığı ortalama 3586.5±673.68 g‘dır. GDM‘li bireylerin %74.1‘inde ailede kronik hastalık öyküsü olup; bunların % 59.3‘ü Tip 2 diyabet, % 24.7‘si hipertansiyon, % 14.8‘i kronik kalp hastalıkları ve % 3.7‘si kanserdir. GDM tanısı olmayan bireylerin %51.9‘unda ailede kronik hastalık öyküsü olup; bunların % 29.6‘sı Tip 2 diyabet, % 22.2‘si hipertansiyon, % 22.2‘si kronik kalp hastalıklarıdır. Gebelik süresince toplam ağırlık kazanımları ortalaması GDM‘li bireylerde daha düĢüktür (p=0.003; p<0.05). GDM‘li bireylerin %37.0‘si, kontrol grubundaki bireylerin %40.7‘si diyete uyum sağlamada zorluk yaĢadıklarını belirtmiştir (p>0.05). Bireylerin günlük diyetle enerji alımı ortalamaları benzerdir (p>0.05). Diyetle toplam karbonhidrat alımı her iki grupta da benzerdir (p>0.05). Toplam enerjinin karbonhidrattan gelen oranı GDM‘li bireylerde daha düşüktür (p=0.051; p>0.05). Bireylerin posa, protein, toplam yağ alımı ve DYA dıĢındaki yağ asitlerinin toplam enerjiye katkıları benzerdir (p<0.05). GDM‘li bireylerin DYA tüketimi kontrol grubundan fazladır (p<0.01). Mikro besin öğesi (A, B1, B2,, B6, B12, C, E, niasin, folik asit, potasyum, kalsiyum, magnezyum, fosfor, demir ve çinko) tüketimi her iki grupta benzerdir (p>0.05). Hematolojik bulguları ve idrar analizleri ortalama eritrosit hacmi (MCV), eritrosit dağılım genişliği (RDW) ve ortalama eritrosit hemoglobin konsantrasyonu (MCHC) dışında her iki grupta benzerdir. MCV ve RDW GDM‘li bireylerde daha yüksek (p=0.023, p=0.016; p<0.05), MCHC ise kontrol grubunda daha yüksektir (p=0.018; p<0.05). Açlık kan glukozu ortalamaları diyet başlangıcında ve sonunda her iki grupta benzerdir. Bebek doğum ağırlıkları ortalamaları açısından gruplar arasında fark yoktur (p>0.05). Doğum şekli de her iki grupta % 81.5 sezeryan ile benzerdir. Sonuç olarak, gebelik sonuçları açısından değerlendirildiğinde GDM‘li bireylerde uygun ağırlık kazanımı ve normogliseminin sağlandığı, ketonürinin ve makrozominin görülmediği belirlenmiştir. Ancak ileri dönemde Tip 2 DM ve KVH açısında risk taşıyan bu grupta karbonhidrat alımının önerilerin altında, yağ alımının önerilerin çok üzerinde bulunması özellikle doymuş yağ alımının anlamlı düzeyde yüksek olması bu riski daha da arttırmaktadır. Bu nedenle bireyler gebelik sonrasında da beslenme konusunda bilinçlendirilmelidir. This study conducted to determine the gravids‘ dietary adherence to medical nutrition therapy and whether they meet their nutritional requirements during gestational period. To determine the contribution of factors such as age, family history, medical and gestational history to the development of gestational diabetes mellitus. The study conducted on 108 patients (81 with gestational diabetes mellitus and 27 healthy pregnant) without known history of diabetes and complications of diabetes and multiple pregnancies aged between 25-43 at Department of Nutrition and Diet Therapy of Acıbadem Health Group Kadıköy Hospital between February 2014 and October 2014. Gestational diabetes mellitus was diagnosed by their physician. Personal and medical information were obtained with a questionnaire and the nutritional status of pregnant women was determined by questionnaire and 3 days food record. Anthropometric measurements and some biochemical parameters were also obtained. In the first visit medical nutrition therapy of pregnant women was planned and they were given nutrition education. In the second visit their adherence to medical nutrition therapy and 3 days food records were evaluated. At the end of the pregnancy, information about weight in which the pregnancy was completed, birth weight, height, sex of baby and type of delivery was obtained. The mean age of individuals was 32.63±4.00 years (women with GDM 32.95±3.8 years, women without GDM 31.67±3.96). Of the women with GDM % 76.5 was first pregnancy, 17.3 % second pregnancy, 6.2 % third pregnancy; of the women without GDM 77.8 % was first pregnancy, 22.2 % second pregnancy. Of the women with GDM 21.1 % had diagnosed with GDM in their previous pregnancies; Of the women without GDM 16.7 % had diagnosed with GDM in their previous pregnancy. Mean weight gain in their previous pregnancy 15.40±8.44 kg in the first, 10.87±6.17 kg in the second pregnancy of women with GDM; 15.90±6.88 kg in women without GDM. In women with GDM mean birth weight was 3586.25±673.68 g in the first pregnancy, 3276.25±429.25 g in the second pregnancy; in women without GDM it was 3586.25±673.68 g. 74.1 % of women with GDM had history of chronic disease in their first degree relatives, 59.3 % of them had Type 2 DM, 24.7 % hypertension, 14.8 % cardiovascular disease and 3.7 % cancer. 51.9 % of women without GDM had history of chronic disease in their first degree relatives, 29.6 % of them had Type 2 DM, 22.2 % hypertension, 22.2 % cardiovascular diseases. Total weight gain was lower in GDM group (p=0.003; p<0.05). 37.0 % of women in GDM group and 40.7 % of control group reported having some problems about compliance to medical nutrition therapy (MNT) (p>0.05). Dietary energy intake was similar between two groups (p>0.05). Total dietary carbohydrate intake was similar between groups (p>0.05). Percentage of calories come from carbohydrate was lower in GDM group (p=0.051; p>0.05). Dietary fiber, protein, total fat intake and percentage of calories come from fatty acids except SFA were similar between groups (p>0.05). SFA intake in GDM group was significantly more than control group (p<0.01). Micronutrient intakes (vitamin A, B1, B2, B6, B12, C, E, niacin, folic acid, potassium, calcium, magnesium, phosphorus, iron and zinc) were also similar between two groups (p>0.05). Hematologic parameters and urine analysis results were similar between two groups except MCV, RDW and MCHC (p>0.05). MCV and RDW levels were higher (p=0.023, p=0.016; p<0.05), MCHC was lower in GDM group (p=0.018; p<0.05). At the beginning of the MNT and at the end of the pregnancy fasting blood glucose levels were similar between two groups (p>0.05). In terms of mean birth weight the results were also similar between groups (p>0.05). Type of delivery was also similar between two groups; 81.5 % of them cesarean section. As a conclusion, in terms of pregnancy outcomes such as weight gain, glycemic control, birth weight without macrosomic baby or ketonuria, results were similar between two groups. However, it may be important to educate women with GDM about the risks of low carbohydrate and excessive fat intake –especially SFA intake- during pregnancy and postpartum period in order to prevent later onset of Type 2 DM and CVD.Item Tip 2 diyabetik bireylerde beslenme eğitiminin diyabet durumu ve beslenme alışkanlıklarına etkisi(Başkent Üniversitesi Sağlık Bilmleri Enstitüsü, 2015) Köseoğlu, Özlem; Aksoydan, EmineBu çalışma tip 2 diyabetik bireylerde geçmişte alınan beslenme eğitiminin diyabet yönetimi ve beslenme alışkanlıkları üzerine olan etkisini araştırmak amacı ile yapılmıştır. Çalışma Haziran-Aralık 2014 tarihleri arasında, Başkent Üniversitesi İstanbul Hastanesi Endokrin Polikliniği'ne başvuran, tip 2 diyabet tanısı almış ve yaşları 18-64 yıl arasında olan, 57 kadın ve 43 erkek olmak üzere toplam 100 bireyin katılımı ile gerçekleştirilmiştir. Bireylerin kişisel özellikleri, beslenme alışkanlıkları, diyabette beslenme eğitimi alma durumları bir anket formu ile sorgulanmıştır. Besin tüketim sıklıkları ve miktarları besin tüketim sıklığı formu ile belirlenmiştir. Bireylerin antropometrik ölçümleri alınmış ve HbA1c düzeyleri Başkent Üniversitesi İstanbul Hastanesi'nde bulunan dosyalarından anket formuna kaydedilmiştir. Çalışmaya katılan bireylerin yaşları 32 ile 64 arasında değişmekte olup, ortalama 53.64±7.99 yıldır. Katılımcıların %50'si (kadınların % 58'i, erkeklerin %42'si) daha önce beslenme eğitimi almış, %50'si (kadınların %56'sı, erkeklerin %44'ü) ise beslenme eğitimi almamıştır.Alınan beslenme eğitiminin beslenme davranışları ve diyabet yönetimine etkisi, beslenme alışkanlıkları ve fiziksel aktivite puanları ile değerlendirilmiştir. Tam puanın 100 olduğu değerlendirmede en düşük eğitim puanı 13.79, en yüksek eğitim puanı ise 89.66 olarak belirlenmiştir. Eğitim puanı ile yaş, eğitim düzeyi, beslenme eğitimi alma sıklığı arasında anlamlı bir farklılık saptanmamıştır ( p> 0.05). Beslenme eğitimini diyetisyenden alanların puanı doktordan alanlara göre anlamlı derecede daha yüksek çıkmıştır (p< 0.01). Alınan eğitim şekli ve diyabet tanı süreleri ile eğitim puanı arasında anlamlı farklılıklar saptanmıştır ( p< 0.05). Diyabet tanı süresi ile eğitim puanı arasında ve beslenme eğitiminin ne kadar zaman önce alındığı ile eğitim puanı arasında negatif yönde anlamlı bir ilişki vardır. Çalışma sonucunda tip 2 diyabetik bireylerin daha iyi bir diyabet yönetimi sağlayabilmeleri ve daha kaliteli bir yaşam sürebilmeleri için etkin bir beslenme eğitimi almaları gerektiği ortaya çıkmıştır. Bu konuda yapılacak çalışmaların sayısının artması, beslenme eğitimlerinin iyileştirilmesine yönelik standardizasyonların oluşturulmasına katkı sağlayacaktır. In this study, it was aimed to investigate the effects of previous nutrition education on the diabetes management and nutritional behaviors of the individuals with type 2 diabetes. The study was conducted on a total 100 patients (57 females and 43 males) aged 18-64 years old presenting to Endocrine Polyclinic of Baskent University Istanbul Hospital and diagnosed with type 2 diabetes between June 2014 and December 2014. Personal characteristics, nutritional behaviors and status of receiving nutrition education for diabetes were inquired with an inquiry form. Frequencies and quantities of food consumption of the individuals were determined by using food consumption frequency form. Anthropometric measurements of the individuals were performed and HbA1c levels of them were recorded to the inquiry form from the data files available in Baskent University Istanbul Hospital. The ages of the individuals participating in the study ranged between 32 and 64 years and mean age was 53.64±7.99 years. Fifty percent of the participants (58% of the females, 42% of the males) received nutrition education earlier and 50% of them (56% of the females, 44% of the males) did not receive nutrition education earlier. The effects of nutrition education received on nutritional behaviors and diabetes management were evaluated by using nutritional behaviors and physical activity scores. At the evaluation where the full score was 100, the lowest education score was determined to be 13.79 and the highest education score was to be 89.66. No significant difference was determined between education score and age, education level, frequency of receiving nutrition education (p>0.05). The scores of the individuals receiving their nutrition educations from a dietitian were found to be significantly higher than the scores of the individuals receiving their nutrition educations from a physician (p<0.01). Significant differences were determined between the type of education received and period of diagnosis of diabetes and education scores (p<0.05). There was a significant negative correlation between period of diagnosis of diabetes and education scores, and receiving time of nutrition education and education score. At the end of the study, it was concluded that the individuals with type 2 diabetes should receive an efficient nutrition education to be able to provide a better diabetes management and to maintain a more qualified life. Increasing the number of studies which will be performed on this subject will contribute to constitution of standardizations for improvement of nutrition educations.