Sağlık Bilimleri Enstitüsü / Health Science Institute
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11727/1393
Browse
9 results
Search Results
Item Gut artriti ve asemptomatik hiperürisemisi olan bireylerde metabolik sendrom ve beslenme durumlarının değerlendirilmesi(Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2018) Demir, Merve; Türker, Perim FatmaBu çalışmada asemptomatik hiperürisemili ve gut artritli hastalarda beslenme durumunun belirlenmesi ve serum ürik asit düzeyi üzerine etkili olan beslenme ile ilgili risk faktörlerinin gözden geçirilmesi amaçlanmıştır. Ayrıca asemptomatik hiperürisemik hastalarda ve gut artriti gibi ürat kristal depolanmasına bağlı hastalıkların varlığında metabolik sendrom prevalansının araştırılması hedeflenmiştir. Çalışmaya, Mayıs 2016–Ağustos 2016 tarihleri arasında Özel Lokman Hekim Ankara Hastanesi Dahiliye Polikliniği’ne başvuran 92 (%63.4) kadın, 53 (%36.6) erkek olmak üzere toplam 145 yetişkin birey dahil edilmiştir. Bireylerin sosyo-demografik özellikleri, fiziksel aktivite durumları ve beslenme alışkanlıkları anket formuna kaydedilmiştir. Bireylerin antropometrik ölçümleri alınmış, bazı biyokimyasal parametreleri analiz edilmiş ve 24 saatlik besin tüketim sıklığı kayıtları değerlendirilmiştir. Asemptomatik hiperürisemili ve gut artritli olmak üzere katılımcılar iki gruba ayrılmıştır. Çalışmaya 80 asemptomatik hiperürisemisi olan ve 65 gut artritli hasta dahil edilmiştir. Gut artritli hastaların yaş ortalaması 41.1±12.0 yıl, asemptomatik hiperürisemili bireylerin yaş ortalaması ise 34.1±12.7 yıl olarak tespit edilmiştir. İki grup arasında yaş gruplarına göre istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmuştur (p<0.05). Beden kitle indeksi (BKİ) değerlendirilmesine göre asemptomatik hiperürisemili erkeklerin % 57.1’inin, kadınların ise % 28.8’inin aşırı kilolu (BKİ 25-29.9 kg/m2), erkeklerin % 42.9’unun ve kadınların % 42.4’ünün obez (BKİ ≥ 30.0 kg/m2) ve gut artriti grubunda ise erkeklerin % 41’nin ve kadınların % 19.2’sinin aşırı kilolu, (BKİ 25-29.9 kg/m2), erkeklerin % 56.4’ünün ve kadınların % 73.1’inin obez (BKİ≥30.0 kg/m2) olduğu belirlenmiştir. Kadınlarda hasta gruplarına göre BKİ düzeylerine göre dağılımları arasında anlamlı farklılık bulunmuştur (p<0.05). Diğer taraftan bu farklılık erkeklerde saptanmamıştır (p>0.05). Çalışmada gut hastalarının günlük olarak aldıkları enerji miktarının 2380±783.96 kkal, asemptomatik hiperürisemili olguların ise 2320±600.87 kkal olduğu saptanmıştır. Gut artritli hastaların öğünlerin içeriğinde proteinden gelen enerji oranı %14.2 asemptomatik hiperürisemili olgularda %13.7 olup, önerilen sınırlar içerisinde olduğu gözlenmiştir. Gut atriti ve asemptomatik hiperürisemisi olan gruplarda öğün içerisinde yağlardan gelen enerji yüzdesi sırasıyla %47.9 ve %49.5 olarak saptanmış olup, önerilen değerin çok üzerinde olduğu tespit edilmiştir. Fruktoz alımı açısından yapılan değerlendirmede, hiperürisemik hastalarda fruktoz alımı kadınlarda daha fazla olduğu, gut artritli hastalar grubunda ise fruktoz alımı erkek hastalarda daha fazla olduğu saptanmıştır. Biyokimyasal değerlendirmede, gut artritli hastalarda, asemptomatik hiperürisemili olgulara göre, trigliserit, ürik asit, CRP, ferritin, AST, ALT değerlerinin daha yüksek olduğu tespit edilmiştir. Gut artritli hastalar arasında metabolik sendrom oranı %44.6 iken asemptomatik hiperürisemi olgularında bu oran %26.3 bulunmuştur. Sonuç olarak, hiperürisemiye ilişkin risk faktörlerine dair halkın bilinç ve farkındalık düzeyinin artırılması, serum ürik asit yüksekliği ile ilişkili olan gut artiti ve metabolik sendrom bileşenlerinin önüne geçilmesi için kişiye özgü beslenme ve yaşam tarzı değişikliklerinin yapılması önemlidir.Item Ankara’da noterlerin ve noterlik çalışanlarının beslenme durumlarının ve yaşam kalitelerinin belirlenmesi(Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2017) Türkay, Burcu; Tayfur, MuhittinBu çalışma, Ankara‟da noterlerin ve noterlik çalışanlarının beslenme durumlarının ve yaşam kalitelerinin belirlenmesi amacıyla, Ocak - Mart 2017 tarihleri arasında Ankara‟da bulunan noterler ve noterlik çalışanları arasından; yaşları 19-64 yaş arasında değişen 116 kadın ve 110 erkek olmak üzere toplam 226 birey ile yürütülmüştür. Bireylere uygulanan anket formu aracılığı ile bireylerin kişisel ve genel özellikleri, beslenme alışkanlıkları, fiziksel aktivite alışkanlıkları, beslenme bilgi düzeyleri, bir günlük besin tüketim miktarları ve yaşam kalitelerine ilişkin bilgiler sorgulanmıştır. Bireylerin yaşam kalitelerine ilişkin bilgilerin saptanması amacıyla Short Form-36 (SF-36) yaşam kalitesi ölçeği kullanılmıştır. Bireylerin beslenme bilgi düzeyleri 10 puan üzerinden hesaplanmış ve puanlar iyi (8 ve üzeri puan), orta (6 ve 7 puan ) ve kötü (5 ve altı puan) olarak üç sınıfa ayrılmıştır. Kadın bireylerin beslenme bilgi puanı ortalaması 7.40 ± 1.67, erkeklerin beslenme bilgi puanı ortalaması 5.50 ± 1.56 olarak bulunmuştur ve gruplar arasındaki bu fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0.05). Bireylerin eğitim düzeylerinin artması ile beslenme bilgi düzeylerinin arttığı belirlenmiştir (p<0.05). Beslenme bilgi düzeyi iyi olan bireylerin öğün atlama alışkanlıklarının olmadığı saptanmıştır (p<0.05). Kadınların posa ve protein tüketiminin erkeklere göre daha fazla olduğu belirlenmiştir (p<0.05). Bireylerin beden kütle indeksleri ile fiziksel ve sosyal fonksiyon puanları arasında negatif ve istatistiksel olarak önemli bir ilişki bulunmuştur (p<0.05). Beslenme bilgi düzeyi iyi olan bireylerin; fiziksel fonksiyon ve genel sağlık puan ortalamalarının, beslenme bilgi düzeyi zayıf ve orta olan bireylere göre daha yüksek olduğu saptanmıştır ancak sonuçlar istatistiksel olarak anlamlı bulunamamıştır (p>0.05). Düzenli fiziksel aktivite yapan bireylerin fiziksel fonksiyon, enerji ve genel sağlık puan ortalamalarının düzenli fiziksel aktivite yapmayan bireylere göre daha yüksek olduğu belirlenmiştir (p<0.05). Öğün atlama alışkanlığı bulunan bireylerin fiziksel fonksiyon, fiziksel rol güçlüğü, genel sağlık ve fiziksel sağlık özet skoru puan ortalamalarının, diğer bireylerin puan ortalamalarından daha düşük olduğu belirlenmiştir (p<0.05). Sonuç olarak, çalışmaya katılan bireylerin yaşam kaliteleri üzerinde beslenme alışkanlıkları, fiziksel aktivite, beslenme bilgi düzeyleri ve BKİ‟nin etkisi olduğu görülmüştür. This study was conducted in order to determine the nutritional status and quality of life of a total of 226 notaries and notary public employees; 116 female and 110 male aged between 19-64 years in Ankara between January and March 2017. Information on personal and general characteristics of the individuals, nutritional habits, physical activity habits, nutritional information levels, daily nutrient intake and quality of life were questioned through a questionnaire form. Short Form-36 (SF-36) quality of life scale was used to determine information about the quality of life of individuals. Individual nutritional knowledge levels were calculated on 10 points, and the scores were divided into three categories: good (8 and over), moderate (6 and 7 points) and bad (5 and six points). The mean score of nutrition knowledge of female individuals was found to be 7.40 ± 1.67, and the nutrition knowledge score of males was found to be 5.50 ± 1.56. This difference between the groups was interpreted to be statistically meaningful (p <0.05). It was determined that the level of nutrition was increased by the increase of the education levels of the individuals (p <0.05). It was found that the individuals who had good nutrition knowledge did not have the habit of skipping meals (p <0.05). It was determined that females had more fiber and protein consumption than males (p <0.05). There was a negative correlation between body mass indexes and physical and social function scores of the individuals and this relationship was statistically meaningful (p <0.05). It was determined that the average physical function and general health point averages of the subjects with good nutritional knowledge level were higher than those with poor and medium nutritional knowledge level but the results were not statistically significant (p> 0.05). The average physical function, energy and general health point scores of the subjects with regular physical activity were higher than those who did not have regular physical activity (p <0.05). The physical function, physical role limitation, general health status and physical health summary scores of the individuals who had meal habit were found to be lower than the average scores of the other individuals (p <0.05). As a result, it was observed that the eating habits, physical activity frequency, nutritional information levels and bodily mass index of the subjects participating in the study have an effect on their quality of life.Item Hemodiyaliz uygulanan son dönem böbrek yetmezliği olan hastaların demografik özelliklerine göre beslenme durumlarının değerlendirilmesi(Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2017) Ekenci, Kübra Damla; Ercan, AydanBu çalışma kronik böbrek yetmezliği nedeniyle hemodiyaliz tedavisi alan hastalarda sosyodemogafik özelliklere göre beslenme durumunun belirlenmesi amacıyla yapılmıştır. Çalışma, Nisan-Mayıs 2017 tarihleri arasında bir diyaliz merkezinin üç farklı şubesinde en az 6 aylık sürede hemodiyaliz tedavisi alan, yaşları 23-85 yaş arasında değişen, 57‟si erkek (%44.5) 71‟i (%55.5) kadın toplam 128 hemodiyaliz hastası üzerinde yürütülmüştür. Çalışmaya katılmayı kabul eden hastalara yüz yüze görüşme yöntemi ile hastalık ve kişisel bilgilerini, yaşam tarzlarını ve beslenme alışkanlıklarını içeren anket formu uygulanmıştır. Hastaların üç günlük (bir diyaliz günü ve iki diyaliz dışı gün) besin tüketim kayıtları alınmıştır. Hastaların malnütrisyon durumunu değerlendirmek amacıyla „„Subjektif Global Değerlendirme‟‟(SGD), „„Beslenme Risk Taraması‟‟ (NRS-2002) ve „„Malnütrisyon İnflamasyon Skor‟‟ (MİS) testleri uygulanmıştır. Hastaların antropometrik ölçümleri (boy uzunluğu, diyaliz çıkışı vücut ağırlığı, triseps deri kıvrım kalınlığı (TDKK), üst orta kol çevresi (ÜOKÇ), üst orta kol kas çevresi (ÜOKKÇ), baldır çevresi ile el kavrama gücü ölçümleri alınmış ve biyoelektrik empedans analizi ile vücut kompozisyon analizi yapılmıştır. Son üç aya ait biyokimyasal parametreleri hasta dosyalarından alınmıştır. Araştırmaya katılan hastaların yaşlarının ortalaması 59.9±13.06 yıldır. Hastaların BKİ değeri erkeklerde ve kadınlarda sırasıyla 23.7±4.46 kg/m² ve 25.6±5.01 kg/m²„dir. SGD‟ye göre hastaların %8.6‟sı ağır malnütrisyonlu, %15.6‟sı hafif-orta malnütrisyonlu ve %75,8‟inin ise iyi beslenmiş olarak bulunmuştur. NRS-2002 „ye göre kadın hastaların %22.5‟inde beslenme riski mevcutken erkeklerde bu oran %21.1 olarak bulunmuştur (p>0.05). Genel toplamda ise hastaların % 21.9‟unda beslenme riskinin mevcut olduğu görülmüştür. NRS- 2002‟ye göre malnütrisyon riski olan hastaların %64.2‟si ilkokul ve altı eğitim düzeyine sahiptir. SGD‟ye göre ise hafif-orta derece malnütrisyonlu olan hastaların %50‟sinin ilkokul ve altı eğitim düzeyine sahip olduğu, ağır derece malnütrisyonlu olan hastaların %45.5‟inin okur yazar olmadığı, %36.4‟ünün ilkokul mezunu olduğu saptanmıştır. Hastaların eğitim düzeyleri ile NRS-2002 ve SGD sonuçları arasında istatistiksel fark bulunmuştur (p<0.05). Malnütrisyon inflamasyon skoruna göre (MİS), kadın hastaların ve erkek hastaların MİS ortanca değeri sırasıyla 6 puan ve 5 puan olarak bulunmuştur (p>0.05). Kadın ve erkek hastalarda MİS ile BKİ, vücut yağ oranı, yağsız vücut kütlesi, toplam vücut su miktarı, TDKK, ÜOKÇ, ÜOKKÇ, baldır çevresi, el kavrama gücü ve albümin değerleri arasında negatif yönde bir ilişki saptanmıştır (p<0.05). Hastaların MİS puanları ile SGD ve NRS-2002 arasında pozitif yönlü bir ilişki olduğu belirlenirken (p<0.05); eğitim ve gelir düzeyleri arasında ilişki saptanmamıştır (p>0.05). SGD‟ye göre ve NRS-2002‟ye göre malnütrisyonlu olduğu belirlenen bireylerde, antropometrik ölçümlerden BKİ, ÜOKÇ, ÜOKKÇ, baldır çevresi, el kavrama gücü değerleri ile biyokimyasal parametrelerden serum albümin değeri daha düşük, MİS değeri ise daha yüksek bulunmuştur (p<0.05). Diyaliz hastalarının beslenme durumlarının değerlendirilmesinde, malnütrisyon risklerinin ve derecesinin belirlenmesinde SGD, MİS, NRS-2002, antropometrik ölçümler, biyokimyasal parametreler dahil olmak üzere birden fazla yöntemin birlikte kullanılması gerektiği sonucuna varılmıştır. Hemodiyaliz hastalarında değişik yaş grupları ve cinsiyet grupları için beslenme durumu saptanmasına yönelik çalışmalar arttırılmalıdır. This study was carried out to evaluate the relation between sociodemographic characteristics and nutritional status in the patients who were receiving hemodialysis treatment because of chronic kidney failure. The study was conducted on total 128 patients (between the ages 23 and 85) including 57 male and 71 female patients receiving dialysis treatment at least six months at three different private dialysis center between April 2017 and May 2017. The patients who accepted to be involved in the study filled out a questionnaire form including disease and personal information during the face to face interview. Food consumptions of the patients for three days (one dialysis day and two normal days) were recorded. Anthropometric measurements (height, dry body weight, triceps skinfold thickness, mid-upper arm circumference, mid-upper arm muscle circumference, calf circumference, handgrip strength) and body composition analysis by BIA were record. Blood values were taken from patient‟s file. „‟Subjective Global Assesment‟‟ (SGA),‟‟ Nutrition Risk Screening „‟(NRS-2002) and „‟Malnutrition Inflammation Score‟‟ (MIS) tests were performed to evaluate malnutrition status of the patients. The average age of the patients involved in the study was 59.9±13.06 years. Body mass indexes of the male and female patients were 23.7±4.46 kg/m² and 25.6±5.01 kg/m² respectively. According to SGA, it was found out that 8.6 % of the patients excessively malnourished, 15.6 % of the patients who experienced moderate malnourishment and 75.8 % of the patients well-nourished. According to NRS-2002, it was found out that 21.9 % of patients have the risk of developing undernutrition. MIS values of male and female patients were determined 5 and 6 points, respectively (p>0.05). According to NRS-2002, 64.2% of patients that were at risk of malnutrition had primary and lower level education. According to SGA, 50% of the patients with mild to moderate malnutrition had primary and lower level education, 45.5% of the patients with excessively malnourished were literate, and 36.4% were primary school graduates. There was a significant difference between the education levels of the patients and the results of NRS-2002 and SGA(p<0.05). There was a negative correlation between MIS score and BKI, fat percentage, lean body mass, total body water, triceps skinfold thickness, mid-upper arm circumference, mid-upper arm muscle circumference, calf circumference, handgrip strength, and serum albümin level in male and female patients (p<0.05). There was positive correlations between MIS with SGA and NRS 2002 in all patients (p<0.05). However, there is no correlation between MIS with educational attainment and level of income (p>0.05). According to SGA and NRS-2002, anthropometric measurements included BKI, mid-upper arm circumference, mid upper arm muscle circumference, calf circumference, handgrip strength; serum albümin level from biochemical parameters are lower in malnourished patients however MIS was higher in patients with malnutrition (p<0.05). As a result of the study, including SGA, MIS, NRS-2002, anthropometric measurements and biochemical parameters with more than one method should be used assesment of nutritional status in hemodialysis patients. However, further studies are required to determine nutritional status in hemodialysis patients for different age and gender groups.Item Kadınlarda ağırlık döngüsünün metabolik etkilerinin belirlenmesi(Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2017) Oral, Emel Aydan; Kızıltan, GülBu çalışma, kadınlarda ağırlık döngüsü sıklığı ve şiddetinin belirlenerek metabolik etkilerinin değerlendirilmesi amacıyla, Mayıs 2016-Eylül 2016 tarihleri arasında Başkent Üniversitesi Hastanesi Ümitköy Polikliniği Endokrin Bölümü’ne başvuran, 25–45 yaş arasındaki 60 kadın birey üzerinde yürütülmüştür. Bireylerin kişisel özellikleri, genel ve beslenme alışkanlıkları, duygu durumları ile ağırlık değişimlerine ilişkin bilgileri saptamak için bir anket formu uygulanmıştır. Bireylerin beslenme durumları besin tüketim sıklığı ile saptanmıştır. Ağırlık değişimleri sonucunda, son 10 yıl içerisinde 2 kezden fazla 5 kg ve üzerinde ağırlık kaybı yaşayıp sonrasında tekrar geri kazanma ağırlık döngüsü olarak tanımlanmıştır. Çalışmaya katılan bireyler ağırlık döngüsü yaşayanlar (vaka grubu, n=20) ve ağırlık döngüsü yaşamayanlar (kontrol grubu, n=40) olmak üzere iki gruba ayrılmıştır. Vaka grubundaki bireylerin 6’sının (%30.0) hafif derecede ve 14’ünün (%70.0) ciddi derecede döngüye girdiği belirlenmiştir. Vaka ve kontrol grupları arasında vücut ağırlığı, beden kütle indeksi, bel çevresi, kalça çevresi, bel/kalça oranı, toplam vücut yağı, yağ dokusu kütlesi, yağsız doku kütlesi ve toplam vücut su kütlesi açısından istatistiksel olarak önemli fark bulunurken (p<0.05); ağırlık döngüsü dereceleri açısından gruplar arasında istatistiksel açıdan önemli bir fark saptanmamıştır (p>0.05). Gruplar arasında serum glukoz, total kolesterol, LDL-kolesterol, trigliserit, AST, ALT ve ürik asit değerleri açısından istatistiksel anlamlı bir ilişki saptanırken (p<0.05); HDL-kolesterol, açlık insülini, HOMA-IR ve TSH değerleri açısından gruplar arasında anlamlı bir fark bulunmamıştır (p>0.05). Ağırlık döngü dereceleri ve döngü sayısı ile biyokimyasal parametreler arasında istatistiksel açıdan önemli bir fark belirlenmemiştir (p>0.05). Beck depresyon ölçeğine göre gruplar arasında istatistiksel açıdan önemli bir ilişki saptanmış (p<0.05), ancak döngü dereceleri ile önemli bir ilişkisi bulunamamıştır (p>0.05). Gruplar arasında, günlük enerji, protein, bitkisel protein, yağ, karbonhidrat posa alım ortalaması açısından önemli bir fark saptanmıştır (p<0.05). Gruplar arasında fiziksel aktivite düzeyi açısından istatistiksel olarak önemli bir fark bulunmamıştır (p>0.05). Sonuç olarak, ağırlık döngüsünün antropometrik ölçümler, biyokimyasal parametreler, beslenme ve duygu durumları üzerinde önemli bir etkisinin olduğu belirlenmiş, ancak döngü derecesinin etkinliği tam olarak saptanmamıştır. This study was conducted on 60 female subjects aged 25 – 45 years, who applied to Başkent University Hospital Ümitköy Policlinic Department of Endocrinology between May 2016 and September 2016 for the purpose of determining the frequency and severity of weight cycling in women and their metabolic effetcs. A questionnaire form was used to determine individual characteristics, general and nutritional habits, psychological status and information on weight changes. Nutritional status of the individuals was determined by the frequency of food consumption. As a result of weight changes, weight cycling have been defined intentionally lost two or more times at least 5 kg during the past 10 years and regained the weight. The subjects were divided into groups: those who have weight cycling (the case group, n=20) and do not have weight cycling (the control group, n=40). Of the individuals in the case group, 6 (30.0%) were mild cycler and 14 (70.0%) were severe cycler identified. Between the case and control groups, body weight, body mass index, waist circumference, hip circumference, waist / hip ratio, total body fat, fat mass, fat free mass and total body water mass were statistically significant (p<0.05) when there was no statistically significant difference between the groups in terms of weight cycling ratios (p>0.05). Between the case and control groups, serum glucose, total cholesterol, LDL-cholesterol, triglyceride, AST, ALT and uric acid levels a statistically significant relations (p<0.05), yet HDL-cholesterol, fasting insulin, HOMA-IR and TSH vales were not found to be statistically significant difference (p>0.05). No statistically significant difference was found when the relationship between weight cycling leveles and cycle numbers wew correlated with biochemical parametres (p>0.05). There was a statistically significant relationship between the Beck depression scale and the groups (p<0.05), but there was no significant relationship wtih the weigt cycling levels (p>0.05). There was a significant between the groups in terms of daily mean energy, protein, fat, carbohydrate, vegetable protein and pulp intake (p<0.05). The difference between individual physical activitiy and weight cycling was not statistically significant (p>0.05). As a result, weight cycle were determined to have a significant effect on anthropometric measurements, biochemical parameters, nutrition and psychological status, but the efficacy of weight cycling levels and numbers was no found.Item Kıbrıs Gazimağusa'da yaşayan yaşlı bireylerin yaşam tarzı, beslenme alışkanlıkları ve beslenme durumlarının değerlendirilmesi(Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2016) Hoca, Mustafa; F. Türker, PerimBu çalışma, 65 yaş ve üzeri yaşlı bireylerin yaşam tarzı, beslenme alışkanlıkları ve beslenme durumlarının değerlendirilmesi amacıyla yapılmıştır. Kasım 2015-Şubat 2016 tarihleri arasında Kıbrıs Gazimağusa‘da yaşayan, Gazimağusa Belediyesi‘ne kayıtlı olan 65 yaş ve üzeri, gönüllü olarak çalışmaya katılmayı kabul eden 105‘i erkek ve 105‘i kadın olmak üzere toplam 210 yaşlı birey ile yürütülmüştür. Bireylerin demografik özellikleri, temel beslenme alışkanlıkları, antropometrik ölçümleri, el kavrama güçleri, 24 saatlik geriye dönük besin tüketim kayıtları, yaşam kaliteleri, fiziksel aktivite düzeyleri ve beslenme durumları değerlendirilmiştir. Erkek bireylerin yaş ortalaması 72.26±5.35 yıl, kadın bireylerin yaş ortalaması ise 73.66±5.91 yıl olarak bulunmuştur. BKİ ortalaması erkeklerde 29.81±4.68 kg/m2 ve kadınlarda 32.39±5.85 kg/m2 olarak tespit edilmiştir. BKİ‘ye göre erkeklerin %45.7‘sinin hafif şişman (25.0-29.9 kg/m2) ve %41‘inin şişman (≥30.0 kg/m2), kadınların ise %34.3‘ünün hafif şişman (25.0-29.9 kg/m2) ve %60‘ının şişman (≥30.0 kg/m2) olduğu belirlenmiştir (p˂0.05). Bireylerin ortalama enerji alımları erkeklerde 1960.41±512.90 kkal iken, kadınlarda 1523.61±352.10 kkal olarak bulunmuştur (p˂0.05). Hem erkeklerde hem de kadınlarda toplam yağın enerjiden gelen ortalama yüzdesinin önerilen düzeyin üzerinde olduğu belirlenmiştir. Diyetle günlük alınan vitamin ve mineral ortalamaları Türkiye‘ye Özgü Besin ve Beslenme Rehberi önerileri ile karşılaştırıldığında; yaşlı bireylerin diyetle kalsiyum ve iyot alımlarının önerilen düzeylerden daha az olduğu saptanmıştır. Mini Nütrisyonel Değerlendirme (MNA) sonuçlarına göre bireylerin %83.3‘ünde beslenme sorunu olmadığı, %16.7‘sinde ise malnütrisyon riski olduğu tespit edilmiştir. Cinsiyetler arasında istatistiksel olarak önemli fark bulunmuştur (p˂0.05). Hem erkek hem de kadın bireylerde MNA ile vücut ağırlığı, BKİ, bel çevresi, kalça çevresi, bel/kalça oranı, bel/boy oranı, baldır çevresi, üst orta kol çevresi, boyun çevresi ve vücut yağ yüzdesi arasında istatistiksel olarak önemli korelasyon bulunmamıştır (p˃0.05). Kadınlarda sağ el kavrama gücü ve sol el kavrama gücü ile MNA arasında pozitif yönlü ve istatistiksel açıdan önemli korelasyon bulunmuştur (p˂0.05). WHO-8 EUROHIS Yaşam Kalitesi Ölçeği‘nin sekiz değişkeni için tanımlayıcı özellikler analiz edildiğinde, yaşlı bireylerin yaşam kalitesi durumu değişkeni ortalaması 3.77±0.64, sağlık durumundan hoşnut olma durumu değişkeni ortalaması 3.82±0.70, gerekli enerjiye sahip olma durumu değişkeni ortalaması 3.42±0.70, günlük yaşam aktivitelerini sürdürebilme becerisinden hoşnut olma durumu değişkeni ortalaması 4.00±0.56, kendinden hoşnut olma durumu değişkeni ortalaması 4.13±0.43, insanlarla ilişkilerinden hoşnut olma durumu değişkeni ortalaması 4.19±0.53, ihtiyaçlarını karşılayacak kadar paraya sahip olma durumu değişkeni ortalaması 3.40±0.54 ve yaşadığı yerin koşullarından hoşnut olma durumu değişkeni ortalaması 3.78±0.83 olarak bulunmuştur. Cinsiyete göre insanlarla ilişkilerinden hoşnut olma durumu ve yaşadığı yerin koşullarından hoşnut olma durumu değişkenleri hariç, diğer altı değişken arasında istatistiksel olarak önemli bir fark saptanmıştır (p˂0.05). Yaşlı bireylere beslenme eğitimi verilerek sağlıklı beslenme alışkanlıkları kazandırılmalı ve yaşam tarzlarında değişiklik yapmaları sağlanmalıdır. Bireylerin beslenme durumlarının iyileşmesi sağlanarak yaşam kaliteleri artırılmalıdır. Yaşlı bireyleri beslenmeden kaynaklanan hastalıklardan korumak veya hastalıkları önlemek için de düzenli aralıklarla yaşlı bireyler takip edilmelidir. This study has been carried out to determine the lifestyle, eating habits and nutritional status of elderly people 65 and over. It has been conducted with 105 male and 105 female (total 210) elderly volunteers, registered in the Famagusta Municipality and living in Famagusta, Cyprus between November 2015 and February 2016. Participants‘ demographic characteristics, basic eating habits, anthropometric measurements, strength of hand grip, food consumption over the last 24 hours, quality of life, physical activity levels and nutritional status have been evaluated. The average age of male participants was 72.26±5.35 years and 73.66±5.35 years for female participants. Male participants averaged a BMI of 29.81±4.68 kg/m2 and female participants averaged a BMI of 32.39±5.85 kg/m2. According to the BMI values, it has been determined that 45.7% of male subjects are overweight (25.0-29.9 kg/m2) and 41% of them are obese (≥30.0 kg/m2). For female participants, 34.3% are overweight (25.0-29.9 kg/m2) and 60% of them are obese (≥30.0 kg/m2), (p<0.05). Average energy intake for males has been stated as 1960.41±512.90 kcal and for females 1523.61±352.10 kcal (p˂0.05). It has been specified that in both males and females the average percentage of energy from total fat is above the levels suggested in the dietary guidelines. When compared with the Dietary Guidelines for Turkey, participants‘ daily dietary intake of vitamins and minerals; level of calcium and iodine was less than the suggested amounts. According to the results of Mini Nutritional Assessment (MNA), there was no nutritional problem for 83.3% of participants, while 16.7% of them were determined to be at risk of malnutrition. A significant difference was found between men and women (p˂0.05). There was no statistically significant correlation between the results of MNA with body weight, BMI, waist circumference, hip circumference, waist/hip ratio, waist/height ratio, calf circumference, mid-upper arm circumference, neck circumference and the percentage of body fat for male or female participants (p˃0.05). A statistically significant positive correlation was found between the right hand and left hand grip strength and the results of MNA for women (p˂0.05). The WHO-8 EUROHIS Quality of Life Questionnaire indicated the averages for key variables; quality of life for elderly people 3.77±0.64, being discontent with health status 3.82±0.70, having the required energy 3.42±0.70, being happy with the continuation of daily life activities 4.00±0.56, self-satisfaction 4.13±0.43, being pleased with relations with others 4.19±0.53, having enough money to meet basic needs 3.40±0.54 and being satisfied with living conditions 3.78±0.83. Apart from gender with being pleased with relations with others and being satisfied with living conditions variables, there was a statistically significant difference among the other six variables (p˂0.05). Elderly people should be provided with nutritional education to acquire healthy eating habits and make changes to their lifestyle. Elderly people‘s quality of life should be increased by improving their nutritional status. In order to protect or prevent them from developing diseases caused by nutrition, they should be monitored regularly.Item Yaşlı erkek bireylerde beslenme durumu ve serum d vitamini düzeyi ile kas gücü ve kas kütlesi arasındaki ilişkinin belirlenmesi(Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimler Enstitüsü, 2016) Dinçerler, Elif; Saka, MendaneBu çalışma, yaşlı erkek bireylerde beslenme durumu ve serum D vitamini düzeyi ile kas gücü ve kas kütlesi arasındaki ilişkiyi belirlemek amacı ile yapılmıştır. Çalışma, İstanbul Özel Maltepe Tıp Merkezi’ne Ağustos 2014-Nisan 2015 tarihleri arasında başvuran 65 yaş ve üzeri 75 sağlıklı erkek birey üzerinde gerçekleştirilmiştir. Çalışmada bireylerin kişisel özellikleri, yaşam tarzı alışkanlıkları ve beslenme alışkanlıkları anket formu ile sorgulanmıştır. Bireylerin besin tüketim kayıtları, antropometrik ölçümleri alınmış, vücut kompozisyonları analiz edilmiş, fiziksel aktivite düzeyleri belirlenmiş, mini nütrisyonel değerlendirmeleri ile biyokimyasal analizleri yapılmıştır. Bireylerin ortalama yaşı 71.8 ± 6.17 yıl, vücut ağırlığı 77.9±14 kg, boy uzunluğu 167.7±6.8 cm, BKİ 27.7±4.5 kg/m2’dir. Bireylerin BKİ’ne göre %10.7’sinin zayıf, %34.6’sının normal, %54.7’sinin obez olduğu belirlenmiştir. Bireylerin bel çevresi ölçümlerine göre %82.6’sı risk veya yüksek risk grubundadır. Baldır çevresi ölçümüne göre bireylerin %18.7’si, üst orta kol çevresi ölçümüne göre ise %40.90’ı düşük grupta yer almaktadır. Bireylerin %68.0’i düzenli öğün tüketmektedir. Besinlerle aldıkları günlük ortalama enerji 2020±218.6 kkal, protein 0.96±0.25 g/kg, posa 25.5±8.76 g, kolesterol 311.6±156.4 mg, kalsiyum ise 927.2±280.7 mg’dır. Bireylerde malnütrisyon riski %4.0 olarak belirlenmiştir. Bireylerin yağsız vücut kütlesi ile günlük diyetleriyle aldıkları enerji ve protein arasında pozitif yönlü (r=0.744, p=0.000; r=0.332, p=0.004); vücut ağırlığı başına enerji ve vücut ağırlığı başına protein miktarı arasında negatif yönlü (r=-0.710, p=0.000; r=0.308, p=0.007) ilişkiler istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. vi Serum 25(OH)D düzeylerin ortalaması 21.9±11.7 ng/mL’dir ve bireylerin %16.0’sında yetersiz bulunmuştur. Bireylerin el kavrama gücü ortalama 32.3±5.1 kg’dır. El kavrama gücünün yaş gruplarına göre dağılımında Jamar’a göre yapılan karşılaştırmada anlamlı fark görülmektedir, p=0.000. Yaşlı Bireylerdeki Sarkopeni Üzerine Avrupa Çalışma Grubu; EWGSOP kriterlerine göre boy uzunluğu ile el kavrama gücü arasında negatif yönlü, ilişki istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (r=-0.288, p=0.012). EWGSOP kriterlerine göre el kavrama gücü ile vücut yağ kütlesi yüzdesi arasında pozitif yönlü ilişki istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (r=0.246, p=0.033). Serum 25(OH)D düzeyleri ile baldır çevresi arasında yapılan karşılaştırma da istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p=0.038). Sonuç olarak bu çalışmada yaş ilerledikçe kas gücünün azaldığı görülmüştür. Yaş ilerledikçe yağsız vücut kütlesinde azalma olduğu, kas gücünün yağsız vücut kütlesi, beslenme ve D vitamini düzeylerinden etkilendiği bilinmektedir. Ancak bu konunun daha iyi anlaşılması için başka çalışmaların yapılmasına ihtiyaç vardır. This research is conducted with the objective of defining the relationship of nutritional status and serum vitamin D to muscle strength and muscle mass at elderly male individuals. Research was delivered at Private Maltepe Medical Center in August 2014–April 2015 with 75 healthy male applicants at or over 65 years age. Individuals’ personal features, life style habits and nutritional habits were examined with a questionnaire. Individuals’ food consumption records were taken, anthropometric measurements were delivered, body compositions were analyzed, physical activity levels were determined and mini nutritional assessments and biochemical analysis were conducted. Individuals’ mean age was 71.8 ± 6.17 years, mean body weight was 77.9 ± 14 kg, mean height was 167.7 ± 6.8 cm and mean BMI was 27.7 ± 4.5 kg/m2. Based on BMI 10.7% of individuals were defined as underweight, 34.6% as normal and 54.7% as obese. Based on waist circumference 82.6% of them were deemed as in risk or high risk group. Based on calf circumference 18.7%, whereas based on mid upper arm circumference 40.90% of individuals were found in lower group. 68.0% of individuals were having regular meals. They had mean daily energy intake of 2020±218.6 kkal, protein intake of 0.96±0.25 g/kg, fiber intake of 25.5±8.76 g, cholesterol intake of 311.6±156.4 mg and calcium intake of 927.2±280.7 mg. Malnutrition risk at the individuals were determined as 4.0%. Statistically meaningful positive relation is observed between individuals’ non-fat body mass and energy and protein intake through daily diets (r=0.744, p=0.000; r=0.332, p=0.004); while statistically meaningful negative relation is observed between energy per body weight and protein amount per body weight (r=-0.710, p=0.000; r=0.308, p=0.007). Individuals’ mean level of serum 25(OH)D was 21.9±11.7 ng/mL and in 16.0% of individuals it was found insufficient. Mean hand grip strength of individuals were 32.3 ± 5.1 kg. Significant difference is observed in the distribution of hand grip strengths versus age groups in the comparison based on the comparison Jamar, p=0.000. Statistically meaningful negative correlation is found between height and hand grip strength based on criteria of European working Group on Sarcopenia in Older People, EWGSOP (r=-0.288, p=0.012). Statistically meaningful positive correlation is found between body fat mass and hand grip strength based on EWGSOP criteria (r=0.246, p=0.033). Also in the comparison of serum 25(OH)D levels and calf circumference, statistically meaningful difference is observed (p=0.038). In conclusion, findings of this research indicates that muscle strength decreases by age. It is known that along with aging non-fat body mass decreases and muscle strength is affected by non-fat body mass, nutrition and vitamin D levels. However, further research is required to have a better understanding of the topic.Item 20-45 yaş arası kadınlarda menstrüal siklusun her üç döneminde (menstrüal dönem öncesi, menstrüal dönem ve menstrüal dönem sonrası) beslenme alışkanlıklarının belirlenmesi(Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimler Enstitüsü, 2016) Çukurovalı Soykurt, Seniha; Tayfur, MuhittinMenstrüal siklus birçok faktörden etkilenebilen karmaşık bir döngüdür. Beslenme ve beslenme alışkanlıklarının menstrüal siklus üzerine etkileri hem yetersiz beslenme hem de aşırı beslenme üzerinden görülebilmektedir. Bu çalışma, 20-45 yaş arası kadınlarda premenstrual dönem, menstrüal dönem ve menstrüal dönem sonrasındaki beslenme durumları, besin tercihleri, yeme tutumları ve farklılıkların saptanması, elde edilen verilere göre alınan enerji ve besin ögelerinin değerlendirilmesi amacı ile gerçekleştirilmiştir. Araştırma, Aralık 2015 ile Ocak 2016 tarihleri arasında Ankara Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Polikliniğine başvuran 20-45 yaş arası 100 kadın üzerinde yürütülmüştür. Bireyların kişisel bilgileri, menstrüasyonun besin tüketimi ve enerji dengesi üzerine etkisinin saptanması, menstrüal siklusun her üç döneminde (menstrüal dönem öncesi, menstrüal dönem ve menstrüal dönem sonrası) oluşan fiziksel ve besin tüketimindeki değişikliklere ilişkin bilgileri saptamaya yönelik anket formu uygulanmıştır. Çalışmada bireyların yaş ortalaması 32.57 ±7.62 yıl olarak saptanmıştır. Bireylerin ilk menstruasyon yaş ortalaması 12.99 ± 1.23 yıl olarak saptanmıştır. Çalışmaya katılan bireylerin BKİ (kg/m²) oratlaması 24.68 ± 4.25’dir. Çalışmaya katılan bireylerden % 62.0’ ının premenstrual dönemde iştahının arttığı, % 8.0’ının bu dönemde iştahının azaldığı ve % 30.0’ının ise bu dönemde iştahlarında herhangi bir değişme olmadığı belirlenmiştir. Çalışmaya katılan 100 kadının 90’ı premenstruasyon dönemde tatlı ihtiyacı hissederken, 21’i tuzlu, 16’sı acı ve 14’ü ekşi besin tüketme ihtiyacı hissetmektedir.Sonuç olarak, menstrüal siklus beslenme durumu ve yeme tutumu ile ilişkilidir ve kadınların yaş gruplarına ve fizyolojik ihtiyaçlarına göre uygun bir beslenme ve yaşam tarzı geliştirilmesi önemlidir. Bu durumun detaylı incelenmesi için daha büyük çaplı çalışmalara ihtiyaç vardır. The Menstrual cycle is a complex cycle that can be affected by many factors. Nutrition and eating habits affect the menstrual cycle through malnutrition and overfeeding. The purpose of this study is to determine the anthropometric measurement of the pre-menstrual period, menstrual period and post-menstrual period on women aged between 20 - 45 and to assess the differences of nutritional status, food preferences and eating attitudes. Using the detailed analysis results, the aim is to make comparisons between energy obtained with the evaluation of input of nutrients. Research was conducted on 100 women aged between 20-45 admitted to Ankara Ataturk Training and Research Hospital the Obstetrics and Gynecology Department between December 2015 and January 2016. A questionnaire consisted of personal information and data gathering from each of the participants to determine the affect on their food intake, energy balance and physical dietary changes seen during the three phases of the menstrual cycle. The average age of participants in the study was found to be 32.5±7.62 years. Average age of first menstruation for participating was found 12.99± 1.23 years old. Moreover, average of BMI (kg/m2) of participating was found 24.68± 4.25. 62 % of the individuals participating in the study experienced an increase in appetite during the pre-menstrual period and 30% of the individuals experienced no change in appetite whilst 8% experienced a decrease in appetite. 90 of the 100 women who participated in the study felt the need to consume dessert before menstruation, 21 women felt the need to consume salty foods, 16 felt the need for bitter food and 14 felt the need to consume sour flavoured food.As a result of the research, we have found that the menstrual cycle is associated with eating behaviours and nutritional value/status and so it is therefore important to develop a healthy diet and lifestyle, in accordance with women’s age groups and physiological needs. However there is a need for a further study to examine this in greater detail.Item Majör depresyon tanısı almış hastaların beslenme durumlarının ve aşırı besin isteklerinin değerlendirilmesi(Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimler Enstitüsü, 2016) Müftüoğlu, Selen; Kızıltan, GülBu araştırma; majör depresyon tanısı almış hastaların beslenme durumlarının ve aşırı besin isteklerinin değerlendirilmesi amacıyla planlanmıştır. Çalışma 3 psikiyatri merkezinde, majör depresyon tanısı almış, yaşları 20-64 yıl arasında, toplam 203 (144 kadın, 59 erkek) hasta üzerinde yapılmıştır. Çalışmada öncelikle hastaların aşırı besin isteklerinin değerlendirilebilmesi için uygulanacak olan Aşırı Besin İsteği Ölçeği (ABİS)‘nin Türkçe uyarlaması için geçerlik ve güvenirlik çalışması yapılmış ve orijinal ölçekteki tüm faktör boyutları elde edilmiştir. Çalışmada hastalara; kişisel özellikleri, yaşam tarzı alışkanlıkları ve hastalıklarına ilişkin bilgileri saptamak amacıyla anket formu uygulanmıştır. Hastaların beslenme durumları ile ilgili bilgiler besin tüketim sıklık formu ile saptanmıştır. Hastaların antropometrik ölçümleri alınmış, vücut bileşimleri ve fiziksel aktivite düzeyleri belirlenmiştir. Çalışmada; hastaların yaş ortalaması 37.1±11.98 yıl olarak belirlenmiştir. Erkek hastaların depresyon süresi ortalama 13.1±7.78 ay, kadın hastaların 12.5±7.45 aydır. Erkek hastaların %79.7‘si, kadın hastaların ise %79.2‘si antidepresan ilaç kullanmaktadır. Hastaların %55.2‘sinin inaktif, %42.4‘ünün minimum aktif ve %2.5‘inin çok aktif olduğu saptanmıştır. Beden Kütle İndeksi (BKI) değerlerine göre erkek hastaların %44.1‘inin, kadın hastaların ise %34.0‘ının hafif şişman olduğu tespit edilmiştir. Erkek hastaların %9.4‘ünün, kadın hastaların %50.2‘sinin bel/kalça oranları normal kabul edilen değerlerin üzerindedir. Ayrıca erkek hastaların %18.2‘sinin, kadın hastaların %43.8‘inin vücut yağ yüzdeleri normal kabul edilen değerlerin üzerindedir. Bireylerin vücut ağırlığı, BKI, bel çevresi, kalça çevresi ve yağ dokusu (kg) ile ABİS puanları arasında pozitif yönde ve istatistiksel açıdan önemli bir korelasyon saptanmıştır (p<0.05). Vücut ağırlığı, BKI, bel çevresi, kalça çevresi, bel/kalça oranı, vücut yağı (%) ve yağ dokusu (kg) ile duygu durumu puanları arasında ise negatif yönde ve istatistiksel açıdan önemli bir korelasyon saptanmıştır (p<0.05). Hastaların beslenme durumları incelendiğinde; %62.1‘i A vitaminini, %49.3‘ü E vitaminini, %91.1‘i tiamini, %68.0‘ı riboflavini, %87.7‘si B6 vitamini, %61.6‘sı B12 vitaminini ve %62.1‘i C vitaminini yetersiz almaktadır. Buna ek hastaların %84.7‘si kalsiyumu, %90.1‘i çinkoyu, %90.6‘sı magnezyumu, %92.1‘i demiri ve %73.9‘u ise bakırı yetersiz almaktadır. Diyetle protein (g) ve demir alımı ile ABİS puanları arasında pozitif yönde; protein (%), folat ve B6 vitamini ile depresyon süresi arasında negatif yönde; protein (g), niasin, B6 vitamini ve çinko ile duygu durumu puanları arasında negatif yönde ve istatistiksel açıdan önemli ilişkiler saptanmıştır (p<0.05). Aşırı istek duyulabilecek besin çeşitlerinden çikolata ve çikolatalı ürünler, kremalı pasta ve pastane ürünleri, fast-food türü yiyecekler, patates kızartması ve hamur işleri ile aşırı besin isteği ölçeği puanları arasında pozitif yönde ve istatistiksel açıdan önemli ilişkiler saptanmıştır (p<0.05). Antidepresan ilaç kullanan hastaların cips, gazlı içecekler, fast food tarzı yiyecekler ve patates kızartması gibi besinlere daha fazla istek duydukları yönünde verdikleri puanlar antidepresan kullanmayan hastalara göre daha yüksek bulunmuş ve aradaki farklar istatistiksel açıdan önemli bulunmuştur (p<0.05). Tüm bu sonuçlar neticesinde majör depresyon hastalarının diyetleri planlanırken; besin öğesi yetersizlikleri, bazı besin türlerine aşırı istek duyma durumları, vücut bileşimindeki değişimler, antidepresan ilaç kullanımları gibi faktörler göz önünde bulundurulduğunda, hem hastalara uygulanan diyet tedavisinde başarının yakalanması, hemde hastaların yaşam kalite düzeylerinin artmasına yarar sağlayacağı düşünülmektedir. The aim of the present study was to investigate the nutritional status and food craving of the patients diagnosed with major depression. The study was conducted on 203 patients (144 females, 59 males) between the ages of 20-64 who were diagnosed with major depression in 3 different psychiatry centres. At the first stage of the study, validity and reliability studies were performed for the Turkish version of the Food Craving Questionnaire (FCQ) to be used for the assessment of the food craving behaviours of the patients and all the factors included in the original scale were obtained. A questionnaire was applied to patients including demographic, life style and disease characteristics of the patients. Information about the nutritional status of the patients was gained through the food consumption frequency questionnaire. Anthropometric measurements and body compositions of the patients were carried out and their physical activity levels were determined. The average age of the patients was found to be 37.1±11.98 years. Whereas the male patients had a depression period that lasted for 13.1± 7.78 months on average, the depression period of the female patients lasted for 12.5 ± 7.45 months on average. 79.7% of the male patients and 79.2% of the female patients were using antidepressant drugs. 55.2% of the patients were inactive, 42.4% of them were minimally active and 2.5% of them were very active. The Body Mass Indexes (BMI) of the male and female patients were analysed and considering the maximum ratios it was found out that; 44.1% of the male and 34.0% of the female patients were overweight. The waist/hip ratios of 9.4% of the male and 50.2% of the female patients were above the average values. Body fat percentages of 18.2% of the male and 43.8% of the female patients were above the average values. In the study, a positive and statistically significant correlation was found between FCQ score and the body weight, BMI, waist circumference, hip circumference and fat tissue (kg) (p˂0.05).In the study, a negative and statistically significant correlation was found between the emotional state and the body weight, BMI, waist circumference, hip circumference, waist/hip ratio, body fat (%) and fat tissue (kg) (p˂0.05). When the nutritional status of the patients were analysed, 62.1% of them were observed to have vitamin A deficiency, 49.3% of them vitamin E deficiency, 91.1% of them thiamine deficiency, 68.0% of them riboflavin deficiency, 87.7% of them vitamin B6 deficiency, 61.6% of them B12 deficiency and 62.1% of them vitamin C deficiency. In addition to these; 84.7% of the patients were observed to have calcium deficiency, 90.1% of them zinc deficiency, 90.6% of them magnesium deficiency, 92.1% of them iron deficiency and 73.9% of them copper deficiency. There was a positive and statistically significant correlation between FCQ scores and dietary protein (g) and iron intake; a negative and statistically significant correlation between the duration of depression and protein (%), folate and vitamin B6 intake; a negative and statistically significant correlation between the emotional state and protein (g), niacin, vitamin B6 and zinc intake (p˂0.05). There was a positive and statistically significant correlation between FCQ scores and chocolate, chocolate products, cake and pastries, fast-food, potato chips and bakery products (p˂0.05). The patients who were using antidepressant drugs gave higher scores for their consumption of crisps, fizzy drinks, fast-food and potato chips compared to the ones who were not using such drugs and the differences between these two groups were found to be statistically significant (p˂0.05). In conclusion of all these results it is considered that; if the factors such as nutritional deficiencies, food cravings and the use of antidepressant drugs are taken into consideration when planning the diets of the patients of major depression, the dietary treatment could be successful and the quality of their life style could be improved.Item Diyalize giren kronik böbrek yetmezliği olan hastalarda diyete uyum ile biyokimyasal parametreler ve atropometrik ölçümler arasındaki ilişkinin belirlenmesi(Başkent Üniversitesi Sağlıklı Bilimleri Entitüsü, 2015) Günaydın, Çağla; Kızıltan, GülBu çalışma, kronik böbrek yetmezliği nedeniyle hemodiyalize giren hastalarda diyete uyum durumlarını ve diyete uyum durumları ile bazı antropometrik ve biyokimyasal bulgular arasındaki ilişkiyi belirleyebilmek için planlanmış ve yürütülmüştür. Araştırma, Ağustos 2014-Eylül 2014 tarihleri arasında RTS Adana Diyaliz Merkezinde, haftada 3 gün diyalize giren ve araştırmaya katılmayı kabul eden yaşları 20 ve üzeri olan 34’ü kadın (%34), 66’sı (%66) erkek olmak üzere toplam 100 hasta üzerinde yapılmıştır. Hastalara genel bilgiler, beslenme alışkanlıkları ve biyokimyasal parametreler ve kan basıncı olmak üzere 3 bölümden oluşan anket formu uygulanmıştır. Aynı zamanda hastaların üç günlük 24 saatlik besin tüketim kayıtları, antropometrik ölçümleri [boy uzunluğu, kuru vücut ağırlığı, üst orta kol çevresi (ÜOKÇ)]alınmış, kan basınçları ölçülmüş ve biyokimyasal bulguları alınmıştır. Bu çalışmada hastaların yaş ortalaması 58.38 ±16.12 yıl ve diyalize girme süre ortalaması 7.6 ± 5.68 yıl olarak belirlenmiştir. Hastaların Ulusal Böbrek Vakfı (NKF) önerilerine göre günlük diyetle aldıkları enerji ve protein miktarlarına bakıldığında önerilerin altında olduğu saptanmıştır. Kadın ve erkek hastaların tamamının günlük enerji alımının 35 kkal/kg/gün’ün altında olduğu belirlenirken, kadın hastaların %88.2’sinin, erkek hastaların da %72.7’sinin 1 g/kg/gün’den az protein aldığı saptanmıştır. Hastaların serum albumin düzeyleri kadınlarda ortalama 3.7±0.27 mg/dl iken erkeklerde 4.0±0.72 mg/dl olarak bulunmuştur. Kadın ve erkek hastaların LDL-kolesterol, HDL-kolesterol ve total kolesterol düzeylerinin referans aralığında olduğu belirlenmiştir. Kadın hastalarda BKİ ortalaması 25.6± 3.54 kg/m2 iken erkek hastalarda BKİ ortalaması 23.8±2.83 kg/m2 olduğu saptanmıştır. Hastalarda BKİ değerleri ile diyalize girme süresi arasında anlamlı bir ilişki olduğu belirlenmiştir (p<0.05). 5 yıl ve daha az süredir diyalize giren hastaların % 4.3’ünün zayıf, % 65.2’sinin normal, % 13’ünün hafif şişman ve % 17.4’ünün şişman olduğu görülürken, 5 yıldan fazla süredir diyalize giren hastaların % 55.6’sının normal ve % 4.4’ünün hafif şişman olduğu belirlenmiştir. Sonuç olarak hemodiyalize giren hastaların çoğunun yetersiz ve önerilen miktarların altında beslendikleri, önerilen diyete uyum sağlayamadıkları belirlenmiştir. This study was planned and carried to determine the diet compliance situations of the patients with chronic renal failure undergoing hemodialysis and the relationship between some anthropometric and biochemical findings. The research was performed on 100 patients ; who accept to participate in research and are at the age of 20 and above, the 34 (34%) of whom are women and 66 (66%) men, in RTS Adana Dialysis Center between August 2014 and September. A general questionnaire was administered on patients consisting of three sections; dietary habits and biochemical parameters, blood pressure. At the same time the three-day 24-hour dietary recall records of patients, anthropometric measurements [height, weight, mid-upper arm circumference] blood pressure, blood samples were collected and recorded in the questionnaire. The average age of patients in this study was 58.38 ± 16.12 and duration of dialysis was determined as 7.6 ± 5.68 years. According to the Patients National Kidney Foundation (NKF) ,considering the amount of energy and protein they receive, the patients have been found to be under the proposal. While it was observed the daily energy intake of all of the men and women are under 35 kcal/kg/day, 88.2 % of the women and 72.7 % of male patients were observed to get protein less than 1 g/kg/day. Serum albumin levels in male patients has been found to be 4.0 ± 0.72 in avarage, while it is 3.7 ± 0.27 for women. LDL-cholesterol, HDL-cholesterol and total cholesterol of female and male patients was found to be in the reference range level. While the average BMI for female patients was 25.6 ± 3.54 kg/m2, in male patients it was determined to be 23.8 ± 2.83 kg/m2 in avarage. It was observed that there is a significant relationship between the duration of dialysis and BMI values (p< 0.05). It was observed that 4.3 % of the patients who have been on dialysis for 5 years and less time are underweight, 65.2% were normal, 13% were overweight and 17.4% were obese while 55.6% of those who have been on dialysis for more than 5 years were normal and 4.4% were mild obese. Consequently, most of the patients undergoing hemodialysis are observed to feed insufficiently, below the recommended amounts and can not adapt to the recommended diet.