Sağlık Bilimleri Enstitüsü / Health Science Institute

Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11727/1393

Browse

Search Results

Now showing 1 - 10 of 29
  • Thumbnail Image
    Item
    Tip 1 diyabetli adölesan bireylerde uyku kalitesi ve beslenme durumu arasındaki ilişkinin belirlenmesi
    (Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2019) Aslan, Büşra; Saka, Mendane
    Uyku, endokrin fonksiyonların ve glukoz metabolizmasının düzenlemesinde önemli bir role sahiptir. Çalışmalarda, Tip 1 diyabetli bireylerde beslenmenin yanı sıra uyku süresinin ve kalitesinin de kan glukoz değerlerini etkileyebileceği gösterilmiştir. Bu araştırma, Tip 1 diyabetli adölesanlarda uyku kalitesi ve beslenme durumu arasındaki ilişkiyi araştırmak amacıyla yapılmıştır. Çalışma, Kasım 2018-Şubat 2019 tarihleri arasında Erciyes Üniversitesi Mustafa Eraslan ve Fevzi Mercan Çocuk Hastanesi Pediatri Endokrinoloji polikliniğine başvuran 10-19 yaş arasındaki Tip 1 diyabetli adölesanlar üzerinde yapılmıştır. Bireylerin kişisel özellikleri, beslenme ve uyku alışkanlıkları anket formu ile yüz yüze görüşme yöntemi kullanılarak belirlenmiştir. Günlük enerji ve besin ögeleri alımını belirlemek için 3 günlük besin tüketim kaydı alınmış ve fiziksel aktivite durumları belirlenmiştir. Bireylere Pittsburgh Uyku Kalitesi Ölçeği (PUKİ) ve Epworth Uykululuk Ölçeği uygulanmıştır. Ayrıca bireylerin antropometrik ölçümleri alınmış ve biyokimyasal bulguları analiz edilmiştir. Tip 1 diyabetli bireylerin 33’ü kız (%43.4) ve 43’ü erkektir (%56.6). Bireylerin ortalama diyabet süresi 4.92±3.55 yıldır. Adölesanların enerji, karbonhidrat ve yağ alımları Türkiye Beslenme Rehberi 2015 önerilerinin altında, protein tüketimleri ise önerilerin üzerindedir. Bireylerin %59.2’si iyi uyku kalitesi %40.8’i kötü uyku kalitelerine sahiptir. Kötü uyku kalitesine sahip adölesanların iyi uyku kalitesine sahip olanlara göre daha yüksek miktarda yağ tükettiği saptanmıştır (p>0.05). İyi uyku kalitesine sahip olan Tip 1 diyabetli adölesanların kötü uyku kalitesine sahip olanlara göre daha uzun süre uyuduğu ve daha kısa sürede uykuya daldığı belirlenmiştir (p<0.05). İnsülin pompası kullanan bireylerin tamamı, karbonhidrat sayımı yapan bireylerin %81.8’i iyi uyku kalitesine sahiptir (p>0.05). İyi uyku kalitesine sahip adölesanların HbA1c, total kolesterol, LDL-kolesterol, trigliserid ve kan glukozu düzeyleri kötü uyku kalitesine sahip adölesanlardan daha düşüktür (p>005). Diyabet yaşı ve PUKİ skoru arasında negatif yönlü anlamlı bir korelasyon saptanmıştır (p<0.05). Uyku süresi ve bel çevresi, boyun çevresi, HbA1c düzeyi, bazal metabolizma hızı, fiziksel aktivite faktörü ve günlük enerji harcaması arasında negatif yönlü anlamlı bir korelasyon saptanmıştır (p<0.05). Sonuç olarak, Tip 1 diyabetli adölesanlarda uyku süresinin HbA1c’yi etkileyerek glisemik kontrolün bozulmasına yol açabileceği belirlenmiştir. Tip 1 diyabetli adölesanlarda beslenme ve insülin tedavisinin yanı sıra uyku süresi ve kalitesine de dikkat edilmelidir. Sleep has an important role in the regulation of endocrine functions and glucose metabolism. Studies have shown that the duration and quality of sleep, as well as nutrition, may affect blood glucose values in individuals with Type 1 diabetes. This study was carried out to investigate the relationship between sleep quality and nutritional status in adolescents with Type 1 diabetes. The study was conducted on 76 adolescents with Type 1 diabetes between 10-19 years old who consulted Erciyes University Mustafa Eraslan and Fevzi Mercan Children's Hospital Pediatrics Endocrinology Polyclinic between November and February in 2019. Personal characteristics, nutrition and sleep habits of individuals were determined using faceto- face interview method. In order to determine daily energy and nutrient intake, 3- day nutrient intake was recorded and physical activity status was determined. Pittsburgh Sleep Quality Scale and Epworth Sleepiness Scale were applied to individuals. In addition, anthropometric measurements were taken and biochemical findings were analyzed. 33 of the patients with type 1 diabetes are girls (43.4%) and 43 are males (56.6%). The mean duration of diabetes was 4.92 ± 3.55 years. Energy, carbohydrate and fat intakes of adolescents are below the recommendations of Turkey Nutrition Guide 2015, while the protein intake of adolescents is above the recommendations. 59.2% of the individuals had good sleep quality and 40.8% had poor sleep quality. It was also found that adolescents with poor sleep quality consumed higher amounts of fat than those with good sleep quality (p>0.05). It was found that adolescents with Type 1 diabetes who had good sleep quality were sleeping longer and fell asleep in less time than those with poor sleep quality (p<0.05). All individuals using insulin pumps, and 81.8% of the individuals who made a carbohydrate count, have good sleep quality. HbA1c, total cholesterol, LDL-cholesterol, triglycerides and blood glucose levels of adolescents with good sleep quality were lower than adolescents with poor sleep quality (p>005). The significant negative correlation was found between diabetes age and PSQI score (p<0.05). The significant negative correlation were found between sleep duration and waist circumference, neck circumference, HbA1c level, basal metabolic rate, physical activity factor and daily energy expenditure (p<0.05). As a result, sleep duration in adolescents with Type 1 diabetes may affect HbA1c and lead to impaired glycemic control. In adolescents with type 1 diabetes, sleep duration and quality should also be considered, as well as nutrition and insulin therapy.
  • Thumbnail Image
    Item
    Yetişkin profesyonel erkek futbolcuların hedonik açlık ve beslenme durumlarının belirlenmesi
    (Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2019) Yılmaz, Can Selim; Saka, Mendane
    Bu çalışma; yüksek şiddetli uzun süreli egzersiz yapan profesyonel futbolcular ile sedanter kontrol grubunun hedonik açlık ve beslenme durumlarını belirleyerek fiziksel aktivitenin hedonik açlığa etkisini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Ayrıca sporcu grubu kendi içerisinde fiziksel olarak aktif ve inaktif oldukları (devre arası tatil dönemi) dönem olarak ikiye ayrılmış ve sonuçlar araştırma kapsamında değerlendirilmiştir. Çalışmanın örneklem grubunu Aralık 2018- Mart 2019 tarihleri arasında Türkiye Futbol Federasyonu 1. Lig’de yer alan bir futbol kulübünde oynayan profesyonel 25 futbolcu ve benzer demografik özelliklere sahip aynı futbol kulübünde çalışan 25 sedanter erkek olmak üzere 18-35 yaş arası toplam 50 sağlıklı birey oluşturmuştur. Bireylerin sosyodemografik özellikleri (yaş, medeni durum, eğitim durumu vb.) ve genel/beslenme alışkanlıklarının (ana öğün, ara öğün tüketim sıklıkları vb) belirlenebilmesi için anket formu uygulanmıştır. Ayrıca bireylerin antropometrik ölçümleri ve vücut kompozisyonları araştırmacı tarafından saptanmıştır. Bireylerin hedonik açlık durumları Besin Gücü Ölçeği (BGÖ) ile saptanmıştır. Ölçek, çalışmaya katılan bireylere, spor kulübüne ait tesis bünyesinde yer alan restoranda birlikte yenen ve aynı besinlerin yer aldığı öğle yemeğinden sonra uygulanmıştır. Beş puan üzerinden yapılan değerlendirme sonucunda ölçek ortalama puanlarının 2.5’un üzerine çıkması hedonik açlığın varlığını ve besinden etkilenildiğini ifade etmektedir. Futbolcu (aktif dönem-inaktif dönem) ve sedanter grubun BGÖ ortalama toplam puanları sırasıyla 3.0±0.6, 2.5±0.5, 2.4±0.5 olarak bulunmuştur. BGÖ toplam puanı, ‘’besin bulunabilirliği’’ ve ‘’besinlerin tadına bakılması’’ alt grup puanlarının futbolcu aktif grubunda sedanter gruba göre daha yüksek olduğu belirlenmiştir (p<0.05). Futbolcu grubunun aktif döneminde, BGÖ toplam puanı ve tüm alt grup puanlarının inaktif oldukları döneme göre daha yüksek olduğu bulunmuştur (p<0.05). Futbolcularda hedonik açlığın ve besinden etkilenmenin sedanter bireylere göre daha yüksek olduğu saptanmıştır (p<0.05). Futbolcuların toplam enerji, karbonhidrat ve sıvı alımlarının yetersiz olduğu belirlenmiştir. Enerjinin protein ve yağdan gelen yüzdesinin yüksek olduğu saptanmıştır. Tiamin, folat, potasyum, kalsiyum ve magnezyum günlük alımının Diyetle Referans Alıım Düzeyi (DRI)’nin altında kaldığı belirlenmiştir. B12 vitamini, fosfor, demir, çinko günlük tüketiminin, yüksek hayvansal kaynaklı besin tüketiminin sonucu olarak önerilerin üzerinde olduğu saptanmıştır. Futbolcuların besin grupları tüketimlerinin Türkiye Beslenme Rehberi (TÜBER)’ne göre değerlendirmesinde; süt grubu, balık, kurubaklagil/yağlı tohum, tahıl grubu ve sebze-meyve grubu tüketiminin günlük önerilerin altında kaldığı saptanmıştır. Bu çalışma, uzun süreli ve yoğun egzersizin hedonik süreçler üzerinde etkili olabileceğinin bir göstergesi olabilir. Ancak bu konuya ilişkin literatürdeki çelişkili bulgular nedeni ile olası etkileşimi anlamak için daha fazla araştırma yapılması gerekmektedir. This study has been conducted to investigate the effect of physical acitivty on hedonic hunger by identifying the hedonic hunger and nutritional status of the professional soccer players who has a high intensity long term exercise and sedantary control group. The athletes group has been divided into two groups as phsically active and inactive season (halftime break), and the results has been evaluated within the scope of the research. This study was carried out on totaly 50 healthy individuals aged between 18-35 with similar demographic characterictics (25 professional athletes and 25 sedantary control group who is a playing and working at a football club in Türkish Football Federation 1th League). A questionnaire was applied to determine the sociodemographic characteristics (age, marital status, educational status, etc.) and general / dietary habits of the individuals (frequency of main meals/snack consumption etc.). In addition, the anthropometric measurements and body composition of the individuals were determined by the researcher. Hedonic hunger situation of the individuals was determined by the ‘’Besin Gücü Ölçeği-BGÖ’’. The scale was applied to the participants after lunch which was eaten together and contained the same nutrients at sport club facility’s restaurant. The scores of the total and subgroups were calculated between 1 and 5 at the evaluation stage of the BGÖ which is answered with a five-point Likert scale. As a result of the evaluation made over five points, the mean score of the scale is above 2.5 indicates that the presence of hedonic hunger and affected from foods. The BGÖ mean total scores of the soccer players (active period and inactive period) and sedentary group were 3.0 ± 0.6, 2.5 ± 0.5 and 2.4 ± 0.5, respectively. Mean total score and ‘’food availability’’, ‘’food tested’’ subgroup mean scores was found to be higher in the active group than the sedantary group (p<0.05). Mean total score and all the subgroup mean scores of the BGÖ was higher in active session than inactive session in players group (p<0.05). Hedonic hunger and the affected by food was higher in soccer players than sedantery individuals (p<0.05). Daily energy, macro and micronutrient intake and fluid intake of soccer players were found to be insufficient according to the recommendations. Persentige of energy from protein and fat was found to be high. Daily intake of thiamine, folate, potassium, calcium and magnesium was found to be below the Dietary Reference Intake Level (DRI). The daily consumption of B12, phosphorus, iron, zinc was found to be higher than the daily recommendations as a result of high animal food consumption. When consumption of food groups were evaluated in soccer players according to the Nutrition Guide for Turkey (TÜBER), it was determined that the consumption of milk group, fish, legumes/ oilseeds, cereal group and vegetable-fruit group remained below the daily recommendations. This study may indicate that long-term high intensive exercise may have an effect on hedonic processes. However, since the conflicting findings in the literatüre more research is needed to understand the possible interaction.
  • Thumbnail Image
    Item
    Doğrudan veya dolaylı verilen beslenme eğitiminin çocukların beslenme durumlarına etkisi
    (Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2019) Ateş Özcan, Burcu; Saka, Mendane
    Bu çalışma, seçilen bir ilköğretim kurumunda ikinci ve üçüncü sınıf öğrencilerine diyetisyen tarafından doğrudan ve diyetisyenin eğitim verdiği sınıf öğretmenleri tarafından dolaylı olarak öğrencilere verilen beslenme eğitimi yaklaşımlarının öğrencilerin beslenme durumlarını hangi yönde etkilediğini belirlemek ve değerlendirmek amacı ile planlanmıştır. Çalışma İstanbul Okan Koleji İlkokulu’nda 2017-2018 eğitim öğretim döneminde eğitim gören tüm ikinci ve üçüncü sınıf öğrencileriyle yürütülmüştür. Çalışmanın birinci aşamasında bir ikinci ve bir üçüncü sınıf öğretmenlerine iki kez yetmişer dakikalık diyetisyen tarafından beslenme eğitimi verilmiştir. Diyetisyen tarafından eğitim alan öğretmenler birer 2. ve 3. sınıf şubesinden oluşan toplamda 38 öğrenciye konuyla ilgili derslerinde 2 ay süreyle sağlıklı beslenme eğitimi vermişlerdir. İkinci ve üçüncü sınıf şubelerindeki diğer 32 öğrenciye ise diyetisyen tarafından 4 basamaklı, toplam 140 dakikalık eğitimler verilmiştir. Beslenme eğitimleri toplamda 70 öğrenciyle eş zamanlı olarak tamamlanmıştır. Eğitim öncesinde öğrencilerin demografik özellikleri, besin tüketim sıklığı, antropometrik ölçümleri, beslenme bilgi testi, Akdeniz diyeti kalite indeksi (KIDMED) ve fiziksel aktivite düzeyinin belirlenmesini içeren anket formu uygulanmıştır. Beslenme eğitimi sonrası beslenme eğitimindeki bilgilerin özümsenmesi ve davranışa dönüştürülmesi amacıyla 2 ay süreyle beklendikten sonra besin tüketim sıklığı, antropometrik ölçümleri, fiziksel aktivite saptama formu, KIDMED ve beslenme bilgi testi tekrarlanmıştır. Eğitim sonunda öğün atlayan ve kahvaltı yapmayan öğrenci sayısında azalma olurken öğün atlayan öğrenci sayısı dolaylı beslenme eğitimi grubunda daha düşük bulunmuştur (p<0.001). Sebze-meyve tüketim miktarı ve meyveyi kabuklu tüketen öğrenci sayısı eğitimle birlikte artmış ve bu artışın dolaylı beslenme eğitim grubunda anlamlı ve doğrudan beslenme eğitimine göre daha yüksek olduğu belirlenmiştir (p<0.05). Öğrencilerin enerjinin total yağdan ve doymuş yağdan (DY) gelen yüzdeleri eğitim sonrasında düşerken enerjinin tekli doymamış yağ asidi (TDYA) ve çoklu doymamış yağ asidi (ÇDYA)’nden gelen yüzdelerinde artış gözlenmiştir (enerjinin total yağdan, DY’den ve ÇDYA’dan gelen yüzdelerinde tüm gruplar için p<0.05). Eğitim sonunda total yağ ve DY yüzdelerindeki düşüş dolaylı eğitimde daha etkili (p<0.05), TDYA yüzdelerindeki değişim benzer (p>0.05), ÇDYA yüzdelerindeki değişim ise doğrudan eğitimde daha yüksek görülmüştür (p<0.05). Öğrencilerin tümünde eğitim öncesi diyette posa, TDYA, kalsiyum, demir gibi mineraller ile E ve B1 vitamin alımlarının gereksinmenin altında olduğu belirlenmiştir. Doğrudan ve dolaylı eğitimlerin sonunda tüm öğrencilerin makro ve mikro besin ögesi alımları gereksinimler düzeyine çıkmıştır. Doğrudan verilen beslenme eğitiminin riboflavin, niasin ve B12 vitamini artış oranlarında, dolaylı verilen beslenme eğitiminin ise tiamin, A, B6, E ve C vitaminlerinin artış oranlarında daha etkili olduğu görülmüştür (p<0.05). Öğrencilerin tümünün KIDMED puanları eğitim sonunda artarak öğrenciler optimal diyet kalitesine yükselmiştir. Artışlarda dolaylı verilen beslenme eğitimi daha etkilidir (p<0.05). Örneklemin tümünde eğitim sonunda beslenme bilgi testi puanı artışı olmuş ancak sınıflaması orta düzeyde kalmıştır. Doğrudan verilen beslenme eğitiminde düşük bilgi düzeyinden orta bilgi düzeyine (p<0.05); dolaylı verilen beslenme eğitiminde ise orta bilgi düzeyden yüksek bilgi düzeyine geçiş bulunmuştur (p<0.05). Doğrudan verilen beslenme eğitiminin beslenme bilgi testi puanı artış oranına etkisinin daha yüksek olduğu saptanmıştır (p>0.05). Sonuç olarak, çocuklara verilen beslenme eğitimi çocukların hem beslenme bilgi düzeylerini hem de beslenme durumlarını olumlu yönde etkilemiştir. Bu etkinin özellikle dolaylı verilen beslenme eğitiminde daha etkili olması, öğretmenin öğrencilerine rol model olmasından kaynaklandığını göstermektedir. This study was performed to determine the effect of different educational approaches that were given indirectly by teachers who had nutrition education from dietitian or directly by a dietitian to second and third grade students at a selected primary school on their nutritional status. The study was carried out on all the second and third grade students who were educated in Istanbul Okan College Primary School in the 2017- 2018 academic year. In the first phase of the study, one 2nd and one 3rd grade teachers were given nutrition education by the dietitian twice for seventy minutes. The teachers educated by the dietitian gave a healthy nutrition education for 2 months in their relevant courses to 38 students gathered from one 2nd and one 3rd grade classes. Other 32 students gathered from a second and a third grade classes were given 4 steps nutrition education lessons, totally 140 minutes, by a dietitian. Nutrition education was completed concurrently with 70 students in total. Demographic characteristics, nutrient consumption frequency, anthropometric measurements, nutritional knowledge test, evaluation of the mediterranean diet quality index (KIDMED) and physical activity levels of students were determined before the education. After waiting for 2 months, during which the information given in nutrition education is expected to be absorbed and transformed into a behavior, food consumption frequency, anthropometric measurements, physical activity determination form, KIDMED and nutritional information tests were repeated. At the end of the education, a decrease is observed in the number of students who are skipping meals and not having a breakfast. The number of students who are skipping meals at the end of the education is found to be lower for the indirect education group (p<0.001). With the completion of education, significant increases were observed in the number of students consuming fruits and vegetables with peel and the amount of fruits and vegetables consumed. Indirect education is found to be significantly more effective in these increases (p<0.05). The percentages of energy from total fat and saturated fat (SF) are decreased at the end of the educations while the percentages of energy from mono unsaturated fatty acids (MUFA) and poly unsaturated fatty acids (PUFA) are increased (in the percentages of energy from total fats, SF and PUFA for every groups p<0.05). The decrease in the percentages of energy from total fat and SF at the end of the education is more effective for indirect education (p<0.05). Change in the percentages of energy from MUFA is found to be similar between both groups (p>0.05). Direct education is found to be more effective for the change in percentages of energy from PUFA (p<0.05). In all of the students, the intakes of fiber, calcium, iron, MUFA, vitamin E and B1 before the education were determined to be below the requirements. At the end of the both direct and indirect educations, macro and micro nutritional intakes of all students have reached the requirements. While direct education is found to have a higher influence on the increases in riboflavin, niasin and vitamin B12 intakes, indirect education observed to have a higher influence on the increase in tiamin, vitamins A, B6, E and C intakes (p<0.05). All of the students' KIDMED scores improved and students achieved optimal diet quality levels with the completion of education. In terms of KIDMED improvements, indirect education was found to be more effective (p<0.05). Although an improvement on nutrional knowledge test score is observed with the education for whole sample, classification is remained to be avarage. With the direct education, score is improved from low to average knowledge levels (p<0.05). On the other hand, with the indirect education, KIDMED score is improved from average to high knowledge levels (p<0.05). It was found that direct nutrition education had a higher effect on increase rate of nutritional knowledge test score. As a result, nutrition education given to children had a positive effect on both nutritional knowledge and status of children. It is observed that indirect education is more effective due to the teachers being the role model for the students.
  • Thumbnail Image
    Item
    Medya araçlarının Başkent Üniversitesi öğrencilerinin beslenme davranışları ve gıda ürünlerinin seçiminde karar vermedeki etkisi
    (Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2018) Mutlu, Ezgi; Durukan, Elif
    Bu araştırmanın amacı medya araçlarının Başkent Üniversitesi öğrencilerinin beslenme davranışı ve gıda ürünleri seçiminde karar vermedeki etkisini saptamaktır. Bu tanımlayıcı araştırmaya 2017-2018 eğitim öğretim yılında Başkent Üniversitesi’nde öğrenim görmekte olan ve araştırmaya katılmayı kabul eden 373 öğrenci dahil edilmiştir. Öğrencilere gözlem altında anket formu uygulanmıştır Araştırmaya katılan öğrencilerin %70,4’ü kadın, %29,6’sı erkektir. Yaş ortalaması 20,7± 1.9’dur. Araştırmaya katılan öğrencilerin %37,9’u düzenli fiziksel aktivite, %30,4’ü kas gruplarını çalıştıran-kuvvetlendiren egzersiz yapmaktadır. Öğrencilerin %72’si normal ağırlıkta, %12,8’i zayıf, %12,8’i fazla kilolu ve %2,5’i obezdir. Öğrencilerin yarısından fazlası sabah, öğlen ve/veya akşam öğünlerinden bir veya birkaçını atlamaktadır. Öğrencilerin %81,7’si süt ve süt ürünlerini, %75,1’i et grubunu, %80,1’i kuru baklagilleri, %82,3’ü sert kabuklu yemiş/yağlı tohumları günlük önerilen miktarda tüketmemektedir. Ekmek ve tahıl, sebze ve meyve gruplarını önerilen miktarda tüketen öğrenci yüzdeleri sırasıyla %2,8; %1,4 ve %2,2’dir. Öğrencilerin %62’si beslenme/ fiziksel aktivite/ diyet konularına ilgi duymaktadır. Öğrencilerin %23,1’i beslenme/fiziksel aktivite/diyet konularını medyadan takip etmektedir. Öğrencelerin %95,5’i bu konuları internet üzerinden takip etmekte, %30,8’i bu konularla ilgili olarak bazı ünlülerin hesaplarını takip etmektedir. Medyada yer alan beslenme/ diyet/ fiziksel aktivite konuları ile ilgili olarak öğrencilerin %16,8’i uzman olan kişilerin yayın yapması ve yalnız bu kişilerin dikkate alınması gerektiğini; %9,7’si bilgi kirliliğinin önüne geçilmesi gerektiğini; %7,8’i halkın bilinçlendirilip, doğru şekilde bilgilendirilmesi gerektiğini düşünmektedir. Sonuç olarak öğrencilerin büyük kısmı sağlıklı beslenmemekte ve beslenme konusunda medyadan etkilenmektedirler. Öğrencilere dengeli ve yeterli beslenme konusunda eğitim verilmesi ve medyada yer alan her bilginin doğru olmayabileceği konusunda farkındalık yaratılmasının uygun olacağı düşünülmüştür. The aim of this study is to determine the effect of the media tools on Baskent university students’ nutrition behavior and food decision. This descriptive study included 373 students who were studying at Başkent University in the academic year 2017-2018 and who agreed to participate research. Survey forms were applied to the students under observation. 70,4% of the students who participated in the survey were females and 29,6% were males. The mean age of the students was 20,7 ± 1,9 years. 37,9% of the students have regular physical activity and 30.4% of them do bodybuilding and muscle strengthening exercises. 72% of the students were in normal weight, 12.8% were underweight, 12,8% were overweight and 2,5% were obese. More than half of the students (80,4%) reported skipping one or more of breakfast, lunch and / or dinner. 81,7% of the students reported they were not consuming milk and dairy products, 75,1% of them were not consuming meat products, 80,1% of them were not consuming leguminous seeds, 82,3% of them were not consuming nuts / fatty seeds in recommended daily amount. The percentages of students consuming in recommended daily allowance bread and grain, vegetable and fruit groups were 2,8%; 1,4% and 2,2% respectively. 62% of the students reported they were interested in nutrition / physical activity / diet issues and topics. 23,1% of the students were following nutrition / physical activity / diet topics in the media. 95,5% of the students were following these topics over the internet and 30, 8% of them were following social media accounts of some famous people concerned with these topics. Regarding nutrition / diet / physical activity topics in the media, 16,8% of the students reported that they think that the experts should do publish and only these people should be considered to be source of information; 9,7% said that information pollution should be avoided; while 7,8% of were thinking that people should be conscious and informed correctly. In conclusion, most of the students are not healthy and are affected by the media. It is considered appropriate to provide students with a balanced and adequate education on nutrition and to raise awareness that every information in the media may not be accurate.
  • Thumbnail Image
    Item
    Yetişkin bireylerin sindirim sistemi problemlerinde besin ve bitkisel ürün kullanım durumları
    (Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2018) Barlin, Dilan; Ercan, Aydan
    Bu çalışma yetişkin bireylerin sindirim sistemi problemlerinde kullandıkları besin ve bitkisel ürünleri saptamak amacıyla gerçekleştirilmiştir. Araştırma örneklemi, Aralık 2017-Mart 2018 tarihleri arasında Mersin ilinde bulunan bir devlet hastanesine herhangi bir nedenle başvurmuş, aynı hastanede görevli hekimler tarafından ilaç reçeteleri düzenlenmiş ve ilaç reçetelerini temin etmek amacıyla bir eczaneye gelmiş olan 18-80 yaş arası 196 yetişkin bireyden oluşmaktadır. Çalışmada veri toplama aracı olarak araştırmacı tarafından hazırlanan anket formu kullanılmıştır. Çalışma verileri SPSS 17.0 paket programı ile uygun istatistiksel yöntemler kullanılarak değerlendirilmiştir. 196 yetişkin bireyin bulunduğu bu çalışmada 120 (% 61.2) birey sık karşılaştığı sindirim sistemi yakınması olduğunu bildirmektedir. Bu bireylerin 57‘si (%53.8) sindirim sistemi yakınmalarında besin ve bitkisel ürün kullamı olduğunu bildirmiştir. 63‘ü (%70) ise sindirim sistemi yakınmalarıında besin ve bitkisel ürün kullanmadığını bildirmiştir. 76 bireyin (%38.8) sık yaşadığı sindirim sistemi yakınması bulunmamaktadır. Ancak yakınması olmayan bireylerin 49‘u (%46.2) sindirim sistemi yakınmalarında besin ve bitkisel ürün kullamı olduğunu bildirmiştir. Sindirim sistemi şikayeti olanların kullandıkları besin ve bitkisel ürünler arasında mide yanması için 3 kişi (%2.5) maden suyu, 5 kişi (%4.2) elma, 1 kişi (%0.8) leblebi, 4 kişi (%3.3) süt , 3 kişi (%2.5) nane ve 2 kişi (%1.7) zencefil kullanımı olduğunu belirtmektedir. Şişkinlik için 15 kişi (%12.5) maden suyu, 2 kişi (%1.7) karbonat, 4 kişi (%3.3) yeşil çay, 5 kişi (%4.2) rezene ve 4 kişi (%3.3) kimyon kullanımı olduğunu belirtmektedir. Konstipasyon için 18 kişi (%15) kuru kayısı, 9 kişi (%7.5) zeytinyağı, 3 kişi (%2.5) kuru incir, 1 kişi (%0.8) kavun, 3 kişi (%2.5) kekik suyu, 2 kişi (%1.7) salatalık + su, 2 kişi (%1.7) keten tohumu kullanımını belirtmektedir. Diyare için 14 kişi (%11.7) haşlanmış patates, 7 kişi (%5.8) kuru Türk kahvesi-limon, 8 kişi (%6.7) muz, 4 kişi (%3.3) kola, 2 kişi (%1.7) leblebi kullandığını belirtmektedir. Sonuç olarak, sindirim sistemi rahatsızlıkları için, etraftan duyulan, medya veya diğer kitle iletişim araçları üzerinden etkinliği kanıtlanmamış, bitkisel ürünler veya bitkiler kullanmak yerine fiziksel aktiviteyi arttırmak, dengeli ve düzenli beslenmek, yeterli su tüketimini sağlamak, doğru pişirme tekniklerini kullanmak, beslenme alışkanlıklarını düzenlemek gibi basit yaşam tarzı değişikliklikleri ile üstesinden gelmek sağlıklı bir yaşam için temel oluşturacaktır. This study was conducted to determine nutritional and herbal products used by adult individuals in their digestive system problems. The study sample consisted of 196 adult patients between 18 and 80 years old who had applied to a state hospital in Mersin province for any reason between December 2017 and March 2018, who were prescribed medication by doctors in the same hospital and who came to a pharmacy to provide prescriptions for medication. A questionnaire form prepared by the researcher was used as data collection tool in the study. Study data were evaluated using SPSS 17.0 packet program using appropriate statistical methods. In this study, where 196 adults were present, 120 (61.2%) individuals reported frequent gastrointestinal complaints. Of these individuals, 57 (53.8%) reported using digestive system complaints of food and plant products. 63 (70%) reported that they did not use food and herbal products in their digestive system complaints. No gastrointestinal complaints were found in 76 individuals (38.8%). However, 49 (46.2%) of the uncomfortable individuals reported using food and herbal products in their digestive system complaints. Among the nutrients and herbal products used by the digestive system complainants, 3 (2.5%) mineral water, 5 (4.2%) apple, 1 person (0.8%) chickpea, 4 people (3.3% 2.5) mint and 2 people (1.7%) were using ginger. Fifteen people (12.5%) stated that they had used mineral water, 2 (1.7%) carbonates, 4 people (3.3%) green tea, 5 people (4.2%) fennel and 4 people (3.3%) cumin use. For the constipation, 18 (15%) dried apricots, 9 (7.5%) olive oil, 3 (2.5%) dried fig, 1 person (0.8%) melon, 3 people (2.5%) thyme, 2 people ) cucumber + water, 2 people (1.7%) indicate use of flaxseed. 14 people (11.7%) stated that they used boiled potatoes, 7 (5.8%) dry Turkish coffee-lemon, 8 people (6.7%) bananas, 4 people (3.3%) cola and 2 people (1.7%) chickpea. As a result, for digestive system disorders, there is no proven activity on the media or other mass communication media, instead of using plant products or plants, increasing physical activity, balanced and regular feeding, providing sufficient water consumption, using correct cooking techniques, regulating dietary habits coming from above with simple lifestyle changes will be the basis for a healthy life.
  • Thumbnail Image
    Item
    Lise öğrencileri ve ebeveynlerine verilen beslenme eğitiminin beslenme bilgi ve davranışları üzerine etkisinin belirlenmesi
    (Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2018) Sarıdağ Devran, Betül; Saka, Mendane
    Bu araştırma, lise öğrencileri ve ebeveynlerine verilen beslenme eğitiminin öğrencilerin beslenme davranışları üzerindeki etkilerini belirlemek amacı ile planlanmıştır. Araştırma, Özel Hürriyet Koleji'nde 2017-2018 eğitim öğretim yılı ders dönemine kayıtlı 14-18 yaş arası lise 2. sınıf öğrencileri ve ebeveynleri üzerinde yürütülmüştür. Çalışmaya katılmayı kabul eden öğrenci ve ebeveynlere Ekim ve Kasım 2018 aylarında ayda iki kez olacak şekilde toplamda 4 kez sağlıklı beslenme konusunda eğitim verilmiştir. Eğitim süresi her eğitim seansında 20 dadika beslenme eğitimi, 40 dakika soru-cevap olacak şeklinde toplamda 60 dakikalık eğitimler şeklinde planlanmıştır. Eğitim konuları sağlıklı beslenme, adölesan beslenmesi ve sık konuşulan konular olarak belirlenmiştir. Çalışmaya katılmayı kabul eden öğrenci ve ebeveynlerin, sosyo-demografik özellikleri, besin seçimi, beslenme alışkanlıkları, 3 günlük besin tüketim kayıtları, besin tüketim sıklıkları, fiziksel aktivite ve antropometrik ölçümlerini (vücut ağırlığı, boy uzunluğu, bel çevresi, bel/boy oranı, beden kütle indeksi) içeren anket formları eğitim öncesi, sonrası ve 2 ay bekleme süresi sonrası uygulanmıştır. Kız ve erkek öğrencilerin bel çevresi, erkek öğrencilerin BKİ değerleri, kız öğrencilerin bel/boy oranlarının 2 ay bekleme sonrasında arttığı saptanmıştır (p<0.05). Eğitim sonrası şişman erkek öğrenciler ile eğitim ve 2 ay bekleme sonrası kilolu ve şişman kız öğrencilerin oranının azaldığı saptanmıştır. Toplam enerjinin protein ve yağdan gelen oranları 2 ay bekleme sonrası artarken, karbonhidrattan gelen oranın azaldığı günlük kolesterol alımlarının eğitim ve 2 ay bekleme sonrası arttığı belirlenmiştir (p<0.05). Türkiye Beslenme Rehberi'ne göre günlük ortalama A, E, niasin, B12, C vitaminleri ile sodyum ve fosfor minerallerinin önerilerin üzerinde; tiamin, folat, vitaminleri ile potasyum, kalsiyum, magnezyum ve demir minerallerinin önerilerin altında alındığı saptanmıştır. Öğrencilerin eğitim ve 2 ay bekleme sonrası beslenme bilgi puan ortalaması (p<0.05) ile fiziksel aktivite düzeylerinin arttığı (p>0.05) saptanmıştır. Eğitime katılan ebeveynlerin çocuklarının ortalama karbonhidrat ve folat vitamin alımları 2 ay bekleme sonrası düştüğü, A vitamini alımının arttığı tespit edilmiştir (p<0.05). Sonuç olarak; öğrencilere verilen beslenme eğitimi sonrasında beslenme bilgi düzeyinde anlamlı artış olduğu, ebeveynlere verilen beslenme eğitiminin çocukların besin seçimlerinde istenen etkiyi göstermediği bunun ise adölesan dönemde çocukların ailelerinden ziyade arkadaş ve sosyal çevrelerinden etkilendiği dolayısıyla beslenme ve fiziksel aktivite programlarına ebeveynlerin yanı sıra okul çevresinin de dahil olduğu sürekli programların uygulanmasının eğitimin etkili ve kalıcı olmasında önemli olduğu düşünülmektedir. This research was planned in order to determine the effect ofnutrition education given to high school students and their parents on nutrition behavior of students. The research was carried out on the high school students of 14-18 years old in 2017-2018 school year at Hurriyet College and their parents. Students and parents who have agreed to participate in the study have been trained in healthy eating four times in total, twice a month in October and November 2018. The training period is planned as 60 minute trainings with 20 minutes of nutrition education and 40 minutes of question and answer in each training session. Training topics were identified as healthy nutrition, adolescent nutrition, and frequently asked questions. Survey forms including socio-demographic characteristics, nutritional selection, nutritional habits, 3-day food consumption records, food consumption frequency, physical activity and anthropometric measurements were applied to the students and their parents who agreed to participate in the study before and after the training and 2 months after the waiting period. It was determined that waist circumference of boys and girls, BMI values of boys, waist-height ratios of girl students increased after two months waiting.(p<0.05). It has been found that while the proportion of overweight male students decreased after education, that of overweight and obese female students decreased after education and 2 months of waiting.It was determined that while the ratio of total energy from protein and fat increased after 2 months of waiting, the ratio of carbohydrate decreased and daily cholesterol intake increased after training and 2 months waiting (p <0.05). It was found out that daily A, E, niacin, B12, C vitamins, sodium and phosphorus mineral intake went beyond the recommended amount by Turkey Nutrition Guide, while thiamin and folate vitamins, potassium, calcium, magnesium and iron intake was found to be below the recommendations . Nutritional knowledge score (p <0.05) and physical activity level (p> 0.05) of students were found to have increased. It was determined that average carbohydrate and folate intake of students decreased while vitamin A intake increased after 2 months waiting time (p <0.05). As a result; there occurred a meaningful increase in the nutrition knowledge level of students after student training, However, nutrition education given to parents did not show the desired effect on the food choice of students and that is because the adolescent period is more affected by the friends environment than families; therefore, it is thought that the application of continuous nutrition and physical activity programs, including parents, as well as the school environment, is important for effective and lasting education.
  • Thumbnail Image
    Item
    İnfertilite tedavisi alan kadınların beslenme durumu ve yaşam tarzının embriyo kalitesine etkisi
    (Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2018) Özçini Uz, Gülden; Saka, Mendane
    Bu çalışma, infertilite tedavisi alan kadınların beslenme durumu, antropometrik ölçümleri, sağlıklı yaşam biçimi davranışları ve fiziksel aktivite düzeyinin embriyo kalitesi ve gebelik sonucuna etkisini araştırmak amacıyla yapılmıştır. Çalışma, Aralık-Şubat 2017 tarihleri arasında Özel Ankara Tüp Bebek Merkezine infertilite tedavisi için başvuran 18-49 yaş arası üreme çağında, kesin infertilite tanısı almış, yaş ortalaması 33.5±5.45 yıl olan 75 kadın birey ile yürütülmüştür. Çalışmada toplanan yumurta sayısı ve oluşan embriyo sayısının fazla olmasının gebelik sonucunu pozitif etkilediği belirlenmiştir (p= 0.007, p=0.032). Bireylerin sigara ve alkol kullanımı ile toplanan yumurta sayısı, oluşan embriyo sayısı, transfer ve gebelik durumu ile transfer edilen günlerdeki embriyo kaliteleri arasında önemli farklılık saptanmamıştır (p>0.05). Yaş gruplarına göre bireylerin embriyo kalitesi değerlendirildiğinde embriyo kalitesinin yaştan etkilenmediği belirlenmiştir (p>0.05). Bireylerin vücut ağırlığı, Beden Kütle İndeksi (BKİ), bel çevresi, bel/boy oranı ve üst orta kol çevresi ile toplanan yumurta sayısı, oluşan embriyo sayısı, transfer ve gebelik durumu ve transfer edilen günlerdeki embriyo kaliteleri arasındaki ilişki istatistiksel olarak önemli değildir (p>0.05). Sağlıklı yaşam biçimi davranışları ölçeğinin alt gruplarından kendini geliştirme, sağlık sorumluluğu, stres yönetimi arttıkça toplanan yumurta sayısı ve oluşan embriyo sayısının da arttığı belirlenmiş ancak istatistiksel olarak önemli bulunmamıştır (p>0.05). Transferi gerçekleşenlerin gerçekleşmeyenlere göre egzersiz puanlarının daha yüksek olduğu (p=0.032), stres yönetimi ve sağlıklı yaşam puanını da olumlu etkilediği bulunmuştur. Bireylerin Hemoglobin, Hct ve TSH değerleri ile embriyo kalitesi arasındaki ilişki istatistiksel açıdan anlamlı bulunmamıştır (p>0.05). Fiziksel aktivite düzeyi arttıkça toplanan yumurta sayısı ve oluşan embriyo sayısının arttığı saptanmış fakat korelasyonlar küçük ve istatistiksel olarak önemli bulunmamıştır. Bireylerin fiziksel aktivite düzeyleri ile transfer durumu ve gebelik sonucu arasında ilişki belirlenmemiştir (p>0.05). Bireylerin et ve ekmek grubu besinleri tüketimi arttıkça embriyo kalitesinin arttığı bulunmuştur (p=0.035, p=0.044). Bireylerin süt, sebze ve meyve grubu tüketimi ile embriyo kalitesi arasında negatif yönlü önemsiz bir ilişki belirlenmiştir (p>0.05). Makro besin alımı ile toplanan yumurta sayısı, oluşan embriyo sayısı arasındaki ilişki anlamlı değildir. Bitkisel protein alımı transfer durumunu ve gebelik oluşumunu pozitif etkilemiştir (p>0.05). Hayvansal protein alımının gebelik üzerinde negatif etkili olduğu bulunmuştur (p>0.05). Yağ alımının transfer durumu (p=0.024) ve gebelik oluşumunu pozitif etkilediği belirlenmiştir (p>0.05). Mikro besinlerinden tiamin, riboflavin, B6 vitamini, magnezyum, fosfor ve demir alımının transfer gerçekleşenlerde gerçekleşmeyenlere göre daha yüksek olduğu bulunmuştur (p<0.05). Kafein tüketiminin toplanan yumurta sayısı, oluşan embriyo sayısı, transfer durumu ve embriyo kalitesini olumsuz etkilediği bulunmuştur (p>0.05). Sonuç olarak, infertilite tedavisi alan kadınların sağlıklı beslenme alışkanlıklarını uygulaması ve yaşam kalitelerinin artmasının gebelik şansını artıracağı düşünülmektedir. This study aimed to investigate the effect of nutritional status, anthropometric measurements, healthy lifestyle behaviours and physical activity levels of women treated for infertility on embryo quality and conceptions. The study was conducted with 75 female individuals at reproductive age of 18-49, who referred to Özel Ankara Tüp Bebek Merkezi (Private In Vitro Fertilization Center) in December-February 2017 and were diagnosed with infertility. The average age of the women was 33.5±5.45. It was determined that the highest number of oocytes retrieved and of embryos that developed during the study had a positive effect on pregnancy outcomes (p=0.007, p=0.032). The number of oocytes retrieved, number of embryos that developed, transfer and pregnancy status and embryo quality on the days of transfer did not differ significantly in terms of smoking and alcohol consumption (p>0.05). Any statistical significance was not found between embryo qualities and age distribution (p>0.05). There wasn’t any significant difference between body weights, BMIs, waist circumferences, waist/height rates and midupper arm circumferences of individuals and the number of oocytes retrieved, number of embryos that developed, transfer and pregnancy status and embryo qualities on the days of transfer (p>0.05). There wasn’t any significant difference in terms of the number of oocytes retrieved and number of embryos developed as selfdevelopment, health responsibility and stress management, which are sub-groups of healthy lifestyle behaviours scale (p>0.05). It was concluded that exercise points of those with a successful transfer were higher (p=0.032). Stress management and healthy lifestyle score were found to have a positive impact too. There wasn’t any significant difference between hemoglobin, HCT and TSH values of individuals and the embryo quality (p>0.05). It was concluded that the number of oocytes retrieved and number of embryos that developed increased, as the level of physical activity increased. However, correlations were regarded as small and statistically insignificant. A significant difference was not identified between the physical activity levels of individuals and the transfer status and pregnancy outcomes (p>0.05). It was concluded that as the consumption of meat and bread individuals increased, the embryo quality also increased (p=0.035, p=0.044). A negative relationship was found between dairy group, vegetable group and fruit group consumption of individuals and the embryo quality (p>0.05). There wasn’t any significant difference the macro-nutritional elements and the number of oocytes retrieved and number of embryos that developed. Vegetable protein intake positively affected the transfer (p=0.004) and pregnancy status (p>0.05). Animal protein intake had a negative impact on pregnancy status (p>0.05). Fat intake positively affected the transfer (p=0.024) and pregnancy status (p>0.05). It was found out that intake of micro-nutritional elements such as thiamine, riboflavin, B6 vitamin, magnesium, phosphor and iron was higher in individuals with a successful transfer than those whose transfer is unsuccessful (p<0.05). Caffeine consumption was found to negatively affect the number of oocytes retrieved, number of embryos, transfer status and embryo quality (p> 0.05). As a conclision, applying healthy nutritional habits to infertile patients increases the quality of life and increases the chances of pregnancy.
  • Thumbnail Image
    Item
    Adölesan voleybol oyuncularının beslenme bilgi düzeyleri, beslenme durumları ile sıvı tüketimlerine beslenme eğitiminin etkisi
    (Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2017) Onbaşı, Zeki Çağın; Kızıltan, Gül
    Bu çalışma, adölesan voleybol oyuncularının beslenme bilgi düzeyleri, beslenme durumları ile sıvı tüketimlerine beslenme eğitiminin etkisinin saptanması amacıyla planlanmıştır. Araştırma, Türkiye Voleybol Federasyonu bünyesindeki TVF Proje takımında oynayan yaşları 15-17 arası olan 13 erkek profesyonel voleybol oyuncusu ile yapılmıştır. Araştırma kapsamında çalışmaya katılan adölesan sporculara 4 hafta boyunca haftada bir saat, sağlıklı beslenme ve sporcu beslenmesi konularında eğitim verilmiştir. Eğitimlerden önce çalışmaya katılan adölesan sporculardan genel bilgi alınmıştır. Sporculara eğitim öncesinde ve sonrasında besin tüketim sıklığı ve beslenme bilgi düzeyi formu ile 2 günlük fiziksel aktivite kayıt formu uygulanmıştır. Aynı şekilde eğitim öncesi ve sonrası olmak üzere voleybolcuların vücut ağırlığı ve boy uzunlukları ölçülmüştür. Ayrıca voleybolcuların vücut yağ yüzdeleri, vücut yağ kütleleri, yağsız doku kütleleri ve vücut sıvı kütleleri biyoelektirik impedans cihazı ile ölçülmüştür. Çalışmaya katılan voleybolcuların yaş ortalamaları 16.4±0.77 yıldır. Sporcuların profesyonel olarak voleybol oynama süreleri ortalama 5±3.54 yıldır. Voleybolcuların eğitim öncesi ortalama (Beden Kütle İndeksi) BKİ’leri 21.8±1.70 kg/m2 iken, eğitim sonrası 22.8±1.85 kg/m2 olarak değişmiştir (p<0.05).Voleybolcuların eğitim öncesi ortalama vücut yağ yüzdeleri %11.8±4.52 iken, eğitim sonrası %11.7±4.41 olarak değişmiştir (p>0.05). Sporcuların eğitim öncesi ortalama yağsız doku kütleleri 70.4±5.19 kg iken, eğitim sonrası 71.2±5.63 kg olarak değişmiştir (p>0.05). Voleybolcuların ortalama günlük total enerji gereksinimleri Harris-Benedict denklemine göre 3108.2±240.7 kkal, Schofield denklemine göre 3188.4±257.10 kkal olarak bulunmuştur. Voleybolcuların eğitim öncesi karbonhidratlardan gelen enerji yüzdeleri ortalama %47±6.59 iken eğitim sonrası %42.2±5.04 olarak bulunmuştur (p<0.05). Sporcuların eğitim öncesi ortalama protein alımları 108.1±41.08 g iken eğitim sonrası 136.1±29.73 g olarak saptanmıştır (p<0.05). Voleybolcuların enerjinin proteinden gelen oranlarının ortalaması eğitim öncesi %15.3±3.64 iken, eğitim sonrası %18.8±2.37 olarak belirlenmiştir (p<0.05). Sporcuların eğitim öncesi ortalama sükroz alımları 76.0±50.86 g iken eğitim sonrası 52.6±33.32 g’a azalmıştır (p<0.05). Eğitim öncesi fruktoz alımları da 21.2±13.89 g iken eğitim sonrası 12.9±6.29 g olarak belirlenmiştir (p<0.05). Eğitim sonrası ortalama B2, niasin ve B12 vitamini alımları artmıştır (p<0.05). Voleybolcuların süt ve süt ürünleri grubundan tükettikleri besinlerin ortalama miktarları eğitim öncesi 522.6±409.18 g iken eğitim sonrası 861.0±356.25 g olarak belirlenmiştir (p<0.05). Sporcuların et, balık, tavuk ve kurubaklagil grubundan tükettikleri besinlerin ortalama miktarları eğitim öncesi 155.0±75.06 g iken eğitim sonrası 202.3±53.11 g olarak artmıştır (p<0.05). Sporcuların ortalama su tüketimleri eğitim öncesi 1769.0±897.23 ml iken eğitim sonrası 2369.2±534.58 ml olarak artmıştır (p<0.05). Voleybolcuların beslenme bilgi düzeyi sorularına verdikleri doğru cevap sayısı eğitim öncesi 8.2±2.16 iken, eğitim sonrası 12.6±2.17’dir (p<0.05). Sonuç olarak 4 hafta boyunca haftada bir saat verilen beslenme eğitimi, adölesan voleybol oyuncularının beslenme bilgi düzeylerini anlamlı şekilde artırmış, besin tüketimlerinin olumlu yönde değişmesini sağlamıştır. This study was planned to determine the effect of nutrition education program on nutrition knowledge, nutrition status and fluid intake of adolescent volleyball players. Research was conducted with 13 male professional volleyball players aged between 15 and 17, who were participant of TVF Project team in Turkish Volleyball Federation. Within the scope of the research, nutrition education including healthy diet and sport nutrition subjects, is provided to adolescent volleyball players for 1 hour per week along 4 weeks as an intervention. Before the intervention, general information related to the participants was collected. Before and after the intervention, food consumption frequency questionnaire, nutrition knowledge assessment and two-day physical activity form were applied by the researcher. Volleyball players’ body weight and height ware measured. In the same way, body fat percentage, body fat mass, fat free mass and body water mass of the adolescent volleyball players were measured with bioelectrical impedance device. Mean age of the volleyball players was 16.46±0.776 years. As professionals, the players had been playing volleyball for 5±3.54 years in average. While the players’ mean BMI was 21.8±1.70 kg/m2, after the intervention, it changed to 22.8±1.85 kg/m2 (p<0.05). Before the intervention, mean body fat percentage of the players was %11.8±4.52 and it changed to %11.7±4.41 after the intervention (p>0.05). While mean fat free mass of the players was 70.4±5.19 kg, it changed to 71.2±5.63 kg after the intervention. According to Harris-Benedict equation, mean energy requirement of the players was 3108.2±240.7 kcal and according to Schofield equation, it was 3188.4±257.10 kcal. It was found that the players’ mean percentage of energy arising from carbohydrates was %47±6.59 before the intervention and that it was %42.2±5.04 after the intervention (p<0.05).It was detected that the mean protein intake of the players was 108.1±41.08 g before the intervention and that it was 136.1±29.73 g (p<0.05) after the intervention. While the players’ mean percentage of energy arising from protein was %15.3±3.64, it was determined that it was %18.8±2.37 after intervention (p<0.05). It was designated that the players mean sucrose intake was 76.0±50.86 g before the intervention, and that it decreased to 52.6±33.32 g after the intervention (p<0.05). It was determined that the players’ fructose intake was 21.2±13.89 g before the intervention, and it was 12.9±6.29 g after the intervention (p<0.05). While average niacin, B12, and B2 intake of the volleyball players increased when compared to before intervention (p<0.05). Average amount of dairy products that the volleyball players consumed was 522.6±409.18 g before the intervention and it increased to 861.0±356.25 g (p<0.05). It was designated that average amount of consumed nutrition from meat, fish, chicken and legume groups was 155.0±75.06 g before the intervention and it was 202.3±53.11 g after the intervention (p<0.05). While the average water intake of the players was 1769.0±897.23 ml before the intervention, it increased to 12.6±2.17 (p<0.05). As a result, providing 4-week nutrition education for one hour per week significantly increased nutrition knowledge of the adolescent volleyball players and it led dietary intake of the players to change in a positive way.
  • Thumbnail Image
    Item
    Başkent Üniversitesi Ankara Hastanesi'nde çalışan yetişkin bireylerin beslenme durumları ile uyku kalitesi arasındaki ilişkinin değerlendirilmesi
    (Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2017) Balcı, Kadriye; Tayfur, Muhittin
    Bu çalışma, Başkent Üniversitesi Ankara Hastanesi’nde çalışan yetişkin bireylerde beslenme alışkanlıkları ve uyku kalitesi arasındaki ilişkinin saptanması amacıyla yapılmıştır. Çalışma, yaşları 19-64 arasında olan sağlıklı, herhangi bir diyet uygulamayan, çalışmaya katılmayı gönüllü olarak kabul eden, 80 kadın, 40 erkek toplam 120 birey üzerinde yürütülmüştür. Bireylerin, demografik özellikleri, sigara ve alkol kullanımı, fiziksel aktivite durumu, beslenme alışkanlıkları ve çalışma şekli anket formuyla sorgulanmıştır. Günlük enerji ve besin alımını belirlemek için 3 günlük besin tüketim kaydı alınmış, uyku kalitesinin değerlendirilmesinde Pittsburgh Uyku Kalitesi İndeksi (PUKİ) uygulanmış, antropometrik ölçümleri alınmıştır. BKİ ortalaması kadınlarda 23.3±4.4 kg/m2; erkeklerde ise 26±3.2 kg/m2 bulunmuştur (p<0.05). Vücut yağ yüzdesi ortalaması kadınlarda 26.2±8.7, erkeklerde 19.9±4.7 olarak bulunmuştur (p<0.05). Yaş arttıkça bireylerde iyi uyku kalitesi sıklığının arttığı saptanmıştır (p<0.05). Cinsiyet, eğitim durumu, medeni durum, meslek, yaşanılan kişi, çocuk yaşına göre uyku kalitesi anlamlı farklılık göstermemektedir. Vardiyalı çalışanların PUKİ puan ortalaması 7.90±3.56, vardiyasız çalışanların 5.78±3.12’dir (p<0.05). Vardiyalı çalışanların %70.6’sının, vardiyasız çalışanların %46.4’ünün uyku kalitesi kötüdür (p<0.05). Çalışma süresi 1 yıldan az olanların %62.5’i, 1-4 yıl çalışanların %73.9’u, 5-8 yıl çalışanların %61.1’i 9-12 yıl çalışanların %54.5’i, 13 yıl ve üzeri çalışanların ise %24.1’i kötü uyku kalitesine sahiptir (p<0.05). Kadın ve erkeklerde alınan antropometrik ölçümlerin ortalaması uyku kalitesi ile anlamlı farklılık göstermemektedir (p>0.05). İyi uyku kalitesine sahip kadınların riboflavin, folat ve kalsiyum; iyi uyku kalitesine sahip erkeklerin folat ortalaması kötü uyku kalitesine sahip olanlarınkinden anlamlı derecede yüksektir (p<0.05). Vardiyalı çalışanlarda PUKİ puanının, çoklu doymamış yağ asitleri, pridoksin, riboflavin ve folat ile negatif yönlü korelasyon gösterdiği bulunmuştur (p<0.05). Sigara, alkol kullanımı ve fiziksel aktivite ile uyku kalitesi arasında anlamlı ilişki bulunamamıştır (p>0.05). Yatmadan önce yemek tüketenlerin %72.7’si, tüketmeyenlerin %50.6’sı kötü uyku kalitesine sahiptir (p<0.05). Öğün atlayanların %71.9’u kötü, atlamayanların ise %42.9’u kötü uyku kalitesine sahiptir (p<0.05). Uyku ve beslenme durumunun sağlık üzerinde birçok etkisi bulunmaktadır. Bu nedenle çalışan bireylerin uyku kalitesinin artırılması ve beslenme durumlarının iyileştirilmesi için bireylere eğitimler verilmeli, çalışma koşulları iyileştirilmelidir.
  • Thumbnail Image
    Item
    Farklı liglerdeki futbolcuların vücut kompozisyonu, beslenme ve hidrasyon durumlarının sezon içi dönemde değerlendirilmesi
    (Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2017) Köse, Beril; Kızıltan, Gül
    Bu çalışma, farklı lig kategorilerinde oynayan futbol oyuncularının besin tüketim durumları, vücut kompozisyonları ve hidrasyon durumlarının sezon içi dönemde değerlendirilmesi amacıyla yapılmıştır. Araştırma, Gençlerbirliği Spor Kulübü (Süper Toto Süper Lig), Hacettepe Spor Kulubü (2. Lig) ve Etimesgut Spor Kulubünde (3. Lig) profesyonel olarak futbol oynayan 48 sporcu üzerinde yapılmıştır. Katılımcıların beslenme durumlarının değerlendirilmesi için futbolcuların 1 günü antrenmanlı, 1 günü maç günü ve 1 günü antrenmansız günlere denk gelecek şekilde 3 günlük besin tüketim ve fiziksel aktivite kayıtları alınmıştır. Aynı günlerdeki hidrasyon düzeylerinin belirlenmesi amacı ile spot idrar ile idrar yoğunluğu ölçülmüştür. Aynı hafta içerisinde Dual-Enerji X-Ray Absorbsiyometri (DXA) ile vücut yağ kütlesi, vücut kas kütlesi, vücut yağ yüzdeleri ölçülmüştür. Çalışmaya katılan futbolcuların yaş ortalaması 24.5± 3.56 yıldır. Futbolcuların boy uzunluğu ortalaması 181.5±5.97 cm, vücut ağırlığı ortalaması 77.9±7.41 kg, vücut yağ yüzdesi ise %16.3±2.87 olarak belirlenmiştir. Futbolcuların vücut yağ yüzdeleri süper lig oyuncuları, 2. lig oyuncuları ve 3. lig oyuncularında sırasıyla %15.5±2.95, %16.5±3.26 ve %16.9±2.38 olarak saptanmıştır (p>0.05). Çalışmaya katılan tüm oyuncuların diyetle enerji alım ortalaması 2727.6±380.78 kkal, enerji harcaması ortalaması ise 3216.5±192.34 kkal olarak bulunmuştur. Toplam enerjinin %43.9±4.84’ünün karbonhidrattan, %16.4±2.84’ünün proteinden ve %39.5±3.87’sinin yağdan geldiği belirlenmiştir. Futbolcuların karbonhidrat alımları vücut ağırlığına göre 3.7±0.75 g/kg, protein alımı ise 1.4±0.28 g/kg olarak bulunmuştur. Futbolcuların A vitamini alım ortalaması 951.7±320.29 μg/RE, E vitamini alım ortalaması 20.1±6.17 mg, tiamin, riboflavin, niasin, B6 ve B12 vitamini alım ortalamaları ise sırasıyla 1.0±0.16 mg, 1.6±0.24 mg, 20.8±5.06 mg, 6.4±2.24 mg ve 2.8±2.06 mg olarak saptanmıştır. Futbolcuların folat alım ortalaması 306.9±68.80 mcg, C vitamini alım ortalaması ise 115.6±54.91 mg olarak belirlenmiştir. Araştırmaya katılan futbolcuların günlük diyetle kalsiyum alım ortalamasının 867.6±160.19 mg, potasyum alım ortalamasının 3176.8±450.37 mg, fosfor alım ortalamasının 1457.2±216.36 mg, demir alım ortalamasının 14.5±2.34 mg, çinko alım ortalaması ise 17.1±4.01 mg olarak saptanmıştır. Çalışmaya katılan süperlig, 2. lig ve 3. lig oyuncularının ortalama günlük sıvı alımları sırasıyla 3334.1±309.23 mL; 3305.6±291.81mL; 3373.1±574.76 mL olarak saptanmıştır (p>0.05). Süperlig oyuncularının ortalama idrar dansitesi 1021.1±2.15, 2. lig oyuncularının idrar dansitesi 1024.4±3.57 ve 3. lig oyuncularının idrar dansitesi 1024.6±5.21 olarak bulunmuştur (p<0.05). Futbolcuların günlük ortalama 237.1±103.50 g’ı süt ve ürünlerinden, 293.5±89.18 g’ı et ve ürünleri, yumurta ve kurubaklagiller ile sert kabuklu yemişler / yağlı tohumlar grubundan, 564.1±191.68 g’ı taze sebze ve meyveler grubundan, 329.3±74.65 g’ı ekmek ve tahıl grubundan, 35.2±10.47 g’ı yağlardan, 67.8±35.63 g’ı şeker ve şekerli besinlerden ve 2363.1±408.53 g’ı alkolsüz içeceklerden gelmektedir. Sonuç olarak; çalışmaya katılan hem tüm hem de farklı liglerde oynayan futbolcuların yetersiz besin ve sıvı alımı içerisinde olduğu ve aynı zamanda literatüre göre yüksek vücut yağ yüzdesine sahip oldukları belirlenmiştir.