Sağlık Bilimleri Enstitüsü / Health Science Institute
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11727/1393
Browse
2 results
Search Results
Item Hemodiyalize giren kronik böbrek yetmezliği olan hastaların yumurta ve yumurta akı tüketimlerinin bazı biyokimyasal ve hematolojik bulgular üzerine etkilerinin karşılaştırılması(Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2009) Öztürk, Duygu; Karabudak, EfsunBu çalışma, kronik böbrek yetmezliği nedeniyle hemodiyalize giren hastalarda yüksek kaliteli protein içeren yumurta ve yumurta akının günlük tüketiminin bazı biyokimyasal ve hematolojik bulgular üzerine etkilerini incelemek amacıyla yapılmıştır. Çalışma, Kasım 2007-Nisan 2008 tarihleri arasında yaşları 20-65 yıl arasında değişen, RFM Ankara Diyaliz Merkezinde haftada 3 kez diyalize giren, 7’si kadın 11’i erkek toplam 18 yetişkin hasta üzerinde yapılmıştır. Hastalar, tam yumurta tüketen grup (n:6), yumurta akı tüketen grup (n:5) ve daha önceden de yumurta tüketmeyi sevmeyen, hiç yumurta tüketmeyen kontrol grubu (n:7) olmak üzere 3 gruba ayrılmıştır. Araştırma, üç aşamada yürütülmüştür. Araştırmanın “genel beslenme dönemi” olarak adlandırılan birinci aşamasında; çalışmaya katılmayı kabul eden hastalara hiçbir müdahale yapılmadan genel demografik özellikleri ve beslenme alışkanlıklarını içeren anket uygulanmıştır. Hastaların iki günlük 24 saatlik besin tüketim kayıtları, tartım yöntemiyle belirlenmiş; antropometrik ölçümleri [boy uzunluğu, kuru vücut ağırlığı, triceps deri kıvrım kalınlığı (TDKK), üst orta kol çevresi (ÜOKÇ)], kan basınçları ölçülmüş ve kan örnekleri toplanmıştır. İkinci aşamada; araştırmaya katılan 18 hasta, hiç yumurta tüketmedikleri 15 günlük arınma dönemine alınmıştır. Üçüncü aşamada ise; 15 günlük arınma döneminin bitiminden hemen sonra, hastalar kendileri için hazırlanan diyet programına ve tam yumurta tüketiminin ayarlandığı 90 günlük müdahale dönemine alınmışlardır. Bu dönemde, kontrol grubundaki hastalara sadece kendileri için hazırlanan beslenme programı uygulanmış ve 90 gün boyunca yumurta tüketmemeleri (yiyeceklerin içine eklenen ve günlük 5 g altında olması hariç) sağlanmıştır. Müdahale döneminin 30.günü, 60.günü ve 90.günlerinin bitiminde hastaların tekrar besin tüketim kayıtları, antropometrik ölçümleri, kan basınçları ve kan örnekleri alınmıştır. Hastaların başlangıç ve 90. gündeki Vücut Kütle İndeksi (VKİ) değerlerinde anlamlı fark bulunamamıştır (p>0.05). Hastaların prealbumin değerlerinde gruplar arası ve dönemler arası istatistiksel fark oluşmadığı belirlenmiştir (p>0.05). Kontrol ve tam yumurta grubunun albumin seviyeleri başlangıç döneminden sonra artma göstermişcve bu artma anlamlı bulunmuştur (p<0.05). Benzer bir artma yumurta akı grubunda da gözlenmiş ancak oluşan fark anlamlı çıkmamıştır (p>0.05). Tam yumurta ve yumurta akı grubunda başlangıç dönemindeki yüksek CRP değerleri diğer dönemlerde azalmış ve bu azalma istatistiksel olarak önemli bulunmuştur (p<0.05). Kontrol grubunda total kolesterol seviyelerinde dönemler arası fark gözlenirken (p<0.05), tam yumurta ve yumurta akı gruplarında fark gözlenmemiştir (p<0.05). Her üç grupta da trigliserit seviyelerinde gruplar arası ve dönemler arası istatistiksel fark oluşmamıştır (p>0.05). Hastaların diyetle aldıkları kolesterol miktarları, müdahale döneminde gruplar arası fark göstermiştir ve bu farkın tam yumurta tüketen gruptan kaynaklandığı belirlenmiştir (p<0.05). Bitkisel ve hayvansal kaynaklı protein tüketiminin her üç grupta da dönemler arası ve gruplar arası istatistiksel olarak fark oluşturmadığı gözlenmiştir (p>0.05). Tüketilen bütün elzem aminoasit türlerinin 90. günde, gruplar arası oluşturduğu farkın istatistiksel olarak anlamlı olduğu gözlenmiştir (p<0.05). Tam yumurta tüketen grupta dönemler içi farklara bakıldığında, metionin, sistein, fenilalenin, treonin, triptofan ve valin tüketiminde gözlenen farklar istatistiksel açıdan anlamlı bulunmuştur (p<0.05). Demir ve magnezyum tüketiminin değerlendirilmesi incelendiğinde, 30. günde gruplar arası farkın önemli olduğu ve farkın kontrol grubundan kaynaklandığı belirlenmiştir (p<0.05). Her üç grupta da, hastalara önerilen ve hastaların dönemler içerisinde tükettikleri enerji ve makro besin öğelerinin karşılaştırması sonucu oluşan farklar istatistiksel açıdan önemli bulunmamıştır (p>0.05). Yumurta akı grubunda hayvansal protein alımı ile serum albumin arasında 60. günde pozitif, 90. günde ters ilişki bulunmuştur (sırasıyla; r=0.90; r=-1.0 p<0.05). Kontrol grubunda 30.günde hayvansal protein alımı ile total kolesterol arasındaki ilişki anlamlı olarak bulunmuştur (r=0.79, p<0.05). Hayvansal protein tüketiminin TDKK ile olan ilişkisine bakıldığında tam yumurta grubunda başlangıç ve 30. günde pozitif ilişki olduğu belirlenmiştir (sırasıyla; r=0.88, r=0.83, p<0.05). tam yumurta grubunda 90. günde diyet kolesterol alımı ile serum kolesterol arasında negatif ilişki bulunurken, yumurta akı grubunda pozitif ilişki olduğu saptanmıştır (sırasıyla; r=-0.94; r=1.0, p<0.05). Yumurta akı grubunda da 30. günde diyet kolesterol tüketimi ve trigliserit arasındaki ilişki anlamlı bulunmuştur (r=0.90, p<0.05). Kontrol grubunda 60. günde, yumurta akı grubunda da 90. günde diyet demir tüketimi ile hemoglobin değerleri arasındaki ilişki anlamlı bulunmuştur (sırasıyla; r=0.82; r=1.0, p<0.05). Hemodiyaliz hastalarında sık karşılaşılan yetersiz besin alımı nedeniyle hastaların diyetlerine her gün eklenen bir tam yumurtanın kan lipit profilini bozmadan hastaya beslenme desteği sağlanabileceği sonucuna varılmıştır. Ancak sağlanacak besin desteğinin optimal faydasını görebilmek için hastaların 30-35 kkal/kg/gün kalori tüketimini sağlamaları yararlı olacaktır. This Study was conducted to investigate the effects of consumption of the whole egg and the egg yolk on some of the biochemical and haematological determinants in hemodialysis petients. This study was carried out on 18 adult (7 female, 11 male) hemodialysis patients, who were sustained hemodialysis at tree times a week in RFM Dialysis Center. Patiens were divided to tree groups. Six patients received whole egg contain diet, five patients received egg white contain diet and seven patients received without egg contain diet (control group). The study was planned in three period. The firs period was General nutrition period. In this period patiens were exposed to only a demographic and nutrition habits questionnare and patients were collected two day 24 hour weighed food recors, which were included on diaylsis day record and on the out of dialysis day record, anthropometric measurements (height, dry weight, midpoint arm circumference, triceps skinfold thickness, ), blood pressure and blood samples. In second period; all patiens were encouraged to not to consumed egg for fifteen days for purify. In thrid period (Intervention period); at the end of the second period, patients received a individual diet programme and consumption of adjusted egg for ninety days. In this period, control group was administered to individual diet programmes and not to consume egg (except egg in the meal and at the blow of 5 g) for ninety days. At the intervention period’s thirtieth, sixtieth and ninetieth days patients were collected food records, anthropometric and blood pressure measurements and blood samples again. At the end of the study BMI wasn’t change significantly in all groups (p>0.05). There were no significancy in prealbumin values at both intergroups and interperiods (p>0.05). Albumin values were increase in control and whole egg groups and this rise was found significant (p<0.05). Similar rise was seen in egg white group but it wasn’t found significant (p>0.05). Serum CRP values were shown a decrease significantly at the end of the study in whole egg and egg white groups (p<0.05). In control group total cholesterol levels were shown significancy at interperiods (p<0.05), but whole egg and egg white groups weren’t. Trigliseride levels weren’t changed in all groups (p>0.05). At the intervention period, egg consumption amounts were shown significancy at intergroups and this significancy was derived from whole egg group (p<0.05). Concumption of vegetable and animal source protein values weren’t changed significant both intergroups and interperiods in all groups (p>0.05). All of the essential amino acids were shown intergroups significancy at the ninetieth day (p<0.05). Methionine, cystein, phenylalanine, threonine, tryptophan and valine were shown interperiods significancy in whole egg group (p<0.05). The difference between recommended energy and macro nutrients and consumed energy and macro nutrients weren’t found significant in all groups (p>0.05). In egg white group, a negative relation was found between consumption of animal sourced protein and serum albumin at sixtieth day and a possitive relation was found at ninetieth day (respectively;r=0.90, r=-1.0, p<0.05). In control group, a possitive relation were found between consumption of animal sourced protein and total cholesterol (r=0.79, p<0.05). In whole egg group, a possitive reletion was found between consumption of animal sourced protein and triceps skinfold thickness at the begining of the study and thirtieth day (respectively; r=0.88, r=0.83, p<0.05). At the ninetieth day, while there was a negative relation was found between consumption of diet cholesterol and serum cholesterol in whole egg group, possitive relation was found in the egg white group (respectively; r=- 0.94, r=1.0, p<0.05). There was a possitive relation was found between consumption of diet cholesterol and serume triglyceride at the thirtieth day in egg white group (r=0.90, p<0.05). While there was a possitive relation was found between consumption of diet iron and hemoglobin at sixtieth day in control group, a possitive relation was found at ninitieth day in egg white group (respectively; r=0.82, r=1.0, p<0.05). Because of the frequent insufficient of food intake was seen in hemodialysis patients, daily supplemented of whole egg should be provided nutritional support without disrupt blood lipit profile. But, for obtain this benefit, patients encoureged to consumed 30-35 kkal/kg/day energy.Item Kronik böbrek hastalarında tamamlayıcı tıp uygulamaları(Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2009) Özdemir, Aydan Akyüz; Erdal, RenginKronik böbrek hastalığı(KBH) günümüzde major halk sağlığı sorunlarından biri olarak kabul edilmektedir. Kronik böbrek hastalarının hastalığın veya tedavinin yol açtığı sorunlar ile baş etme yöntemi olarak tamamlayıcı tıp uygulamalarını tercih etme oranları da her geçen gün artmaktadır. Bu çalışmada, Kronik böbrek hastalarının tamamlayıcı tıp uygulamalarından hangilerini, ne kadar süredir kullandıkları ile kullandıkları uygulamalar hakkında bilgi edindikleri kaynakların öğrenilmesi, kullanım ile hastaların demografik özellikleri arasında ilişki olup olmadığının değerlendirilmesi amaçlanmış ve Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı’na bağlı Ankara, Adana Alanya, İskenderun merkezlerinde hemodiyaliz tedavisi gören 388 hasta dahil edilmiştir. Veriler araştırmacı tarafından literatür taraması sonucunda hazırlanan anket ile toplanmıştır. Çalışmaya dahil edilen hastaların, 204 erkek (%52,6) ve 104 kadındı (% 47,4) ve yaş ortalamaları 48,87± 15,9 ( 18–85, ortanca= 50) yıldır. Çalışmaya katılan hastaların %58’i tamamlayıcı tıp uygulamalarından en az birini kullandıklarını belirtmişlerdir. Hastaların eğitim düzeyleri (p=0,045) ile tamamlayıcı tıp kullanma durumları arasında anlamlı bir ilişki saptanmıştır. Ayrıca hastalar tarafından uygulanan tamamlayıcı tıp yöntemlerinin maliyeti, bu yöntemlere olan inançları, bu yöntemlerin iyi gelmesi veya zararlı olma durumu, bu yöntemleri hastalıklarından önce veya sonra kullanma durumu ile hastaların hemodiyaliz tedavisi gördükleri merkez arasında anlamlı bir ilişki görülmüştür (p<0,001). Hastaların bilgi edindikleri kaynaklar ile kullandıkları yöntemler arasında anlamlı ilişki kitle iletişim araçları ile yakın çevreleri olarak saptanmıştır(p<0,001). Bu çalışmanın sonuçları kronik hastalık tedavisi gören hastaların tamamlayıcı tıp uygulamalarından en çok dini inançları doğrultusundaki yöntemleri tercih ettiklerini, bu uygulamaların en çok eğitim düzeyi düşük hastalarda görüldüğünü, bilgi edinmek için kitle iletişim araçları ile yakın çevresini tercih ettiklerini ve hastalık öncesinde bu yöntemleri kullananların hastalık sonrasında da kullanma oranlarının daha yüksek olduğunu göstermiştir. Chronic Kidney Disease is accepted as one of the major public health problems. Chronic Kidney Disease patients are using complementary medicine applications to cope with the disease and its’ outcomes. The percentage of complementary medicine applications’ usage among Chronic Kidney Disease patients is rising every other day. The aim of this study is to gather information about the complementary medicine applications used by the Chronic Kidney Disease patients, and its’ relation to demographic factors. In this study, 388 Chronic Kidney Disease patients included who are in hemodialysis therapy program at Ankara, Adana, Alanya, İskenderun Başkent University Dialysis Centers. The data is collected by interview to the patients with a questionnaire. The questionnaire is prepared according to the information gathered from other studies by the researcher. The patients’ mean age is 48,87± 15,9 years and median age is 50 years with a range of 18–85 years. The participants distrubution between gender is 204 male (52,6%) and 104 female (47,4%). The results of this study showed that 58 % of the participants are using one of the complementary medicine applications. Among the users of complementary medicine applications most users are low educated and believe that these applications are beneficial (p<0,001). As a source of information most of the patients using one of the complementary medicine applications prefer either mass media or relatives and friends (p<0,001). Most employed complementary medicine applications are the ones related to their religion. The results of this study reflected that the Chronic Kidney Disease patients treated by hemodialysis and using at least one of the complementary medicine applications are low educated, believes in the benefits of the applications they are using and chooses the religion based applications among other complementary medicine applications.