Fen Bilimleri Enstitüsü / Science Institute
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11727/1392
Browse
Item 19. Yüzyıl İzmir levantenleri ve kent morfolojisine etkisi üzerine bir inceleme(Başkent Üniversitesi Fen Bilimler Enstitüsü, 2022) Gürhan, İlayda; Caner Yüksel, Çağla19. yüzyıl İzmir kentinde Türkler, Rumlar, Ermeniler, Yahudiler, Levantenler gibi farklı etnik gruplar barınmaktadır. Bu farklı etnik gruplar kimlik yapıları ve kökenleriyle asimile olmadan varlıklarını sürdürmüşler, kent morfolojisine kendi kültürlerini yansıtmayı başarmışlardır. Kentte büyük ölçüde söz sahibi olan Levantenler kentin fiziksel yapısının biçimlenmesinde büyük rol oynamıştır. İzmir’e gelmelerinin en temel sebebi ticaret hacmi istemi ve pazar arayışı olan Levantenler İzmir’de ticaret hacmini büyütmüş, ekonomik hayatı olumlu yönde etkileyerek kenti dünyanın önemli liman kentlerinden birine çevirmişlerdir. Levantenlerin kıyı şeridinde olan Frenk Mahallesi olarak bilinen bu bölgeye yerleşme sebepleri ticaret bölgesinin, limanın burada olması ve kent ticaretini elinde tutmak istemeleri, ayrıca etnik ve sosyal olarak farklı oldukları Osmanlı toplumundan bağımsız olmak istemeleridir. Kendi yaşam tarzlarını hem estetik değerler hem de işlevsel olarak yapılarına da yansıtmışlardır. Bu yapılar, Levantenlerin kökeni Avrupa’da baskın olmuş mimari anlayış ve yaklaşımların yansımasıyla inşa edilmiştir. 19. yüzyıl İzmir kentinin mekânsal dönüşümünde Levanten kültürünün etkisini inceleyen ve Levanten kültürün kentin fiziksel biçimlenmesindeki izlerini süren bu tez çalışması esas olarak kentsel morfolojinin araştırma yöntemlerini kullanmıştır. Bu araştırma şimdiye kadar yapılan çalışmalardan farklı olarak İzmir’de fiziksel yapının biçimlenmesinde Levanten kültürünün etkisini makroformdan başlanarak mikroforma kadar incelenmiştir. Bu kapsamda üst ölçekten alt ölçeğe kent formu, Levanten Mahallesi, Levanten yapıları olmak üzere bir inceleme ile Levantenlerin İzmir kent morfolojisine etkisi irdelenmektedir. 19. yüzyılın ikinci yarısına ve 20. yüzyılın başına tarihlenen kent haritaları ve planlarına dayalı çözümlemeler kronolojik olarak karşılaştırılıp değerlendirilmekte ve İzmir’in mekânsal gelişim ve değişimi tartışılmaktadır. The 19th century city of İzmir accommodated different ethnic groups such as Turks, Greeks, Armenians, Jews and Levantines. These different ethnic groups have continued their existence without assimilation with their identity structures and origins, and have succeeded in reflecting their own cultures in the morphology of the city. Levantines, who had a great say in the city, played a major role in shaping the physical structure of the city. Levantines, whose main reason for coming to İzmir is the demand for trade volume and the search for a market, increased the trade volume in İzmir and transformed the city into one of the most important port cities of the world by positively affecting the economic life. The reason why the Levantines settled in this area, which is known as the Frenk Mahallesi, which is on the coastline, is that the commercial area, the port is here and they want to keep the city trade, and they also want to be independent from the Ottoman society, which they are ethnically and socially different from. They have reflected their own lifestyles on their structures, both aesthetically and functionally. These structures were built with the reflection of the architectural understanding and approaches that were dominant in Europe, the origin of the Levantines. This thesis study, which examines the effect of Levantine culture on the spatial transformation of the 19th century city of Izmir and traces the traces of Levantine culture in the physical formation of the city, mainly used the research methods of urban morphology. This research, unlike the studies done so far, examined the effect of Levantine culture on the shaping of the physical structure in İzmir, starting from macroform to microform. In this context, the effect of Levantines on İzmir's urban morphology is examined with an examination from upper scale to lower scale, including the city form, Levantine District, and Levantine structures. Analyzes based on city maps and plans dated to the second half of the 19th century and the beginning of the 20th century are compared and evaluated chronologically, and the spatial development and change of İzmir is discussed.Item 2 Boyutlu (2D) ve 3 boyutlu (3D) full hd laparoskopi sistemleri için eğitim fantomu tasarımı ve gerçekleştirilmesi(Başkent Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2015) Başboğa, Özhan; Oğul, OsmanLaparoskopik cerrahi günümüzde açık cerrahiye oranla minimal ınvazif cerrahi yöntemler kullanması, hastanın kısa sürede iyileĢmesi ve hasta konforu için yaygın olarak tercih edilen bir yöntemdir. Laparoksopi sistemlerinin cerraha kolaylık sağlamasının yanısıra, ameliyat olan hastaya da faydası vardır. Ameliyat sürelerinin kısalması buna bağlı olarak anestezi alan kiĢinin daha az anestezik ajanlara maruz kalması, hastanın kısa sürede iyileĢmesi ile iĢ gücü kaybının önlenmesi laparoskopi sistemlerinin avantajları arasındadır. Laparoskopik vakalarda görüntüleme sisteminin çok büyük önemi vardır. Özellikle günümüz endüstrisi ile geliĢen yüksek çözünürlüklü ve 3 boyutlu sistemlerin medikal sektöre uyarlanması ile laparoskopinin daha ayrıntılı ve daha hızlı yapılabilmesi mümkün olmuĢtur. Gelecek seneler içerisinde 3D FULL HD laparoskopik sistemler bir standart haline gelecek, cerrahlar bu sistemler sayesinde gerek manüplasyonda gereksede sütur (dikiĢ) atarken hızlı ve konforlu bir biçimde bu iĢlemi gerçekleĢtirebilmeleri mümkün olacaktır. 3D FULL HD Laparoskopik sistemler cerrahın derinlik duygusuna hitap etmekte, bunun sonucunda hasta içinde yakma ve koagülasyon iĢlemleri daha kısa sürede ve daha baĢarılı bir Ģekilde gerçekleĢtirilebilmektedir. Laparoskopik cerrahi yapacak olan doktorun ameliyat öncesinde gerek laparoskopik donanımların kullanılması gerekse ameliyat tekniklerinin uygulanması ile ilgili eğitimler alması gerekmektedir. Bu eğitimler fantom adı verilen ve hastayı simule eden donanım veya yazılım ağırlıklı eğitim simülatörleri üzerinde yapılmaktadır.Bu tez çalıĢması kapsamında laparoskopik cerrahi uygulayacak cerrahların eğitimleri için yeni bir eğitim fantomu (trainıng box) tasarlanmıĢ ve gerçekleĢtirilmiĢtir. Bu fantom üzerinde 2D FULL HD ve 3D FULL HD laparoskopi sistemleri denenmiĢ ve bu sistemlerin özellikle süturlu platformdaki baĢarımları karĢılaĢtırılmıĢtır. Eğitim fantomu olarak tasarlanan simulatör; cerrahın sütur atma, diseksiyon ve manüplasyon iĢlemlerini gerçekleĢtirebileceği bir platformudur. Bu platform üzerinde eğitim yapacak olan cerrahların ve tıp fakültesi öğrencilerinin, 2D FULL HD ve 3D FULL HD laparoskopi sistemleri ile yaptıkları tüm iĢlemlerin süreleri ve kolaylık dereceleri ölçülerek ve karĢılaĢtırılmıĢtır. Laparoscopic surgery is a method, which is frequently preferred today because of shortened recovery period, patient comfort and use of minimally invasive surgical techniques compared to open surgery. Laparoscopic systems also are useful for patients undergoing operation as well as convenience for surgeons. Shortened operation duration, thus lesser exposure to anesthetic agents in patients who receive anesthesia, and preventing workforce loss by shortened recovery period are among the advantages of laparoscopic systems. Imaging system in laparoscopic cases is crucial. It is now possible to perform more detailed and more rapid laparoscopy especially by implementation of high definition and 3-dimensional systems, which are developed by current industry for medical sector. Within the next years, FULL HD 3D laparoscopic systems will become a standard; it will be possible for surgeons to perform this procedure rapidly and comfortably while either manipulating or suturing by these systems. FULL HD 3D laparoscopic systems appeal to surgeon's feeling of perspective; thus cauterization and coagulation procedures are performed in a shorter time and more successfully for patients. The physician, who will perform laparoscopic surgery, has to be trained about either using laparoscopic hardware or applying operation techniques before surgery. These trainings are carried out on hardware-weighted and software-weighted training simulators, which are called as phantom and simulating the patient.Within the scope of this thesis, a new training phantom (training box) will be designed and carried out for training of surgeons, who will perform laparoscopic surgery. On this phantom, FULL HD 2D and FULL HD 3D laparoscopy systems will be tried and the successes of these systems will be compared especially on sutured platform. The simulator, which will be designed as training phantom, will be a training platform where a surgeon can suture and perform dissection and manipulation. The durations and difficulty levels of all procedures, which are made by FULL HD 2D and FULL HD 3D laparoscopy systems by students of faculty of medicine and surgeons, who will train on this platform, will be measured and compared.Item 5G İşaretleri kullanılarak bilişsel pasif radar ile dron tespiti(Başkent Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2020) Akbıyık, Baran; Yapıcı, A. ÇağrıBu yüksek lisans tezinde, 5. Nesil Yeni Radyo haberleşme işaretleri kullanılarak geliştirilen Bilişsel Pasif Radar ile dron ve insan hedef tespiti ve sınıflandırması yapılmıştır. Yapılan çalışmada, Destek Vektör Makinesi, En Yakın Komşu ve Ağaç Karar algoritmaları kullanılarak başarım oranları mukayese edilmiştir. Ayrıca, V.Chen’e ait insan yürüme simülatörü ve pervane simülatörü incelenmiş ve geliştirilmiştir. İlave olarak, Pasif Radar uygulamalarına yönelik düşük maliyetli ve hafif Bilişsel Yazılım Tabanlı Radyo donanımı hazırlanarak test edilmiştir. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’na ait 5G Açık Test Sahası’nda 3.5 GHz ve 35 GHz 5. Nesil Yeni Radyo İşaretleri ile geliştirilen Pasif Radar sistemi farklı dronlar ve insan yürüme örüntüleri için ölçüm ve testler gerçekleştirilmiştir. In this thesis, Support Vector Machine, KNN and Decision Tree Algorithms are used to compare the capacity of Cognitive Passive Radar using 5th Generation New Radio Communication signals for drone and human-being detection and classification. Additionally, the human walking simulator and propeller simulator by V.Chen are examined and modified. Then, a cheap and compact Cognitive Software Defined Radio hardware is developed and tested for Passive Radar applications. Developed Passive Radar system is tested and measured for different types of drones and human walking patterns using 3.5 GHz and 35 GHz 5th Generation New Radio Signals at 5G Open Test Area belonging to Information and Communication Technologies Authority.Item 65 Yaş ve üzeri kişilerde sensörinöral işitme kaybının, video baş itme testi bulguları ile karşılaştırılması(Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2019) Köseoğlu, Hasibe; Erbek, Selim SermedAMAÇ: Çalışmamızın amacı 65 yaş ve üzeri bireylerde sensörinöral işitme kaybını video baş itme testi bulguları ile değerlendirmek. GEREÇ- YÖNTEM: Hastalar vHIT kazanç değerlerinin yaş ile ilişkisinin değerlendirilmesi amacıyla 65-74yaş ve 75-85 yaş olarak iki gruba ayrıldı. Çalışmaya, 65- 74 yaş arası 36 hasta (18 kadın, 18 erkek), 75-85 yaş arası 24 hasta (12 kadın, 12 erkek) dahil edildi. Aynı hasta grubu sensörinöral işitme kaybı derecesine göre; 1.Grup (26 dB -55 dB hafif, orta derece işitme kaybı ), 2.Grup (56 dB- >90 dB orta, ileri ve çok ileri derece işitme kaybı) olmak üzere iki gruba ayrıldı ve her hastaya vHIT uygulandı. BULGULAR: Yaşı 75-85 aralığında olan grupta, yaş aralığı 65-74 olan gruba göre vHIT kazanç değerleri hem sağ hem de sol kulak için istatistiksel olarak anlamlı derecede daha düşük bulunmuştur (p<0.05). Sağ ve sol kulaklardaki işitme kaybı derecesi ile vHIT kazanç değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki saptanmamıştır (p>0.05). SONUÇ: Çalışmanın sonuçları, ileri yaşlarda sensorinöral işitme kaybı kadar vestibülooküler refleks kazançlarında da bozulma olduğunu düşündürmektedir. Ancak bu bozulma sensorinöral işitme kaybı derecesi ile ilişkili değildir. OBJECTIVE: To evaluate sensorineural hearing loss in patients 65 years and older with video head impulse test findings. METHOD: The patient were divided into two groups as 65-74 years and 75-85 years age in order to evaluate the relationship between vHIT gain values and age. 36 patients aged 65-74 years (18women, 18 men) and 24 patient aged 75-84 years (12 women, 12 men) were included in the study. According to same patient groups sensorineural hearing loss level. 1.Group (26 dB – 55dB mild to moderate hearing loss), 2.Group (55 dB – 90 dB modarate to severe hearing loss) two groups were formed and each patient underwent vHIT. RESULTS: In the 75-85 age group, the vHIT gain value was compared to the 65-74 age group; for both ear, it was statistically significantly lower (p<0.05). There was no statistically significant relationship between the degree of hearing loss in both ear and vHIT gain value (p>0.05). RESULTS: The results of the study implies that sensorineural hearing loss as well as vestibulocular reflex gains are impaired in older ages. However, this deterioration has not affected the degree of sensorineural hearing loss.Item Add-on perfore zırh plakaların deneysel balistik performans analizleri(Başkent Üniversitesi Fen Bilimler Enstitüsü, 2023) Tarku, Mehmet; Elaldı, FarukFarklı mekanik özelliklere sahip yenilikçi hafif ve çok fonksiyonlu malzemelerin kullanımı, zırhlı aracın hareket kabiliyeti ve performansını tehlikeye atmadan istenen balistik korumayı sağlamak için önemli bir ihtiyaç haline gelmiştir. Zırhlı bir savaş aracının gövdesine (alüminyum veya zırh çeliği) veya kulesine monte edilen ek plakalardan oluşan ek zırh, son zamanlarda önemli bir zırh adayı olarak kabul edilmektedir. Bu tür bir zırh, farklı teknolojiler ve malzemeler kullanılarak uygulanabilir ve son kullanıcılara balistik tehditlere karşı en yüksek koruma seviyesini sağlamayı amaçlar. Bu çalışma, farklı perfore zırh plakaları arasındaki mesafe, delik çapları, delikler arasındaki mesafe, zırh plakalarının kalınlığı ve sertliğinin etkisini araştırmayı amaçlamaktadır. MIL-DTL-46100 ve MIL-DTL-32332-CL2'ye göre üretilen yüksek sertlikte zırh çeliğinden yapılmış perfore plakalar, Stanag 4569 standarttı dikkate alınarak ve 12.7 x 99 AP zırh delici mermilere (seviye 3+) karşı balistik performansları test edilmiştir. Test sonuçlarına göre, plakalar arasındaki mesafenin artırılması delinme olasılığını azaltırken, delik çapı ve delikler arasındaki mesafe plakanın delinme ve enerji emme kapasitesi üzerinde ciddi bir etkiye sahiptir. Perfore plakalardaki büyük delik çapları onları daha hafif yapar ama delinmeye karşı daha az dirençli hale getirirken, daha küçük delik çapları balistik performansı artırır ancak toplam ağırlığı da artırır. Küçük veya büyük deliklere sahip olsalar da perfore zırh plakaları, mermiyi asimetrik kuvvetler aracılığıyla delmekten kaçınarak, mermi yörüngesinden sapmasına, mermi kırılmasına ve mermi burun erozyonuna neden olur. Daha kalın ve yüksek sertlikteki zırh plakaları, ağırlık maliyeti karşılığında delinmeye karşı çok daha iyi balistik direnç gösterir. The use of innovative lightweight and multifunctional materials with different mechanical properties to provide the desired ballistic protection without compromising the armored vehicle's mobility and performance has become an important need. Add-on armor, which is composed of additional plates mounted on the body (aluminum or armor steel) or turret of an armored combat vehicle, is considered an important armor candidate recently. This type of armor can be applied using various technologies and materials to provide end-users with the highest level of protection against ballistic threats. This study aims to investigate the effect of the distance between two different perforated armor plates, hole diameters, spacing between holes and thickness and hardness of the materials of the perforated armor plates. Perforated plates made of high-hardness armor steel and manufactured according to MIL-DTL-46100 and MIL-DTL- 32332-CL2, were selected according to Stanag 4569 standards and tested for their ballistic performance against 12.7 x 99 AP armor-piercing ammunition (level 3+). According to the test results, it was found that increasing the distance between plates would reduce the probability of penetration, while the hole diameter and spacing between holes have a serious impact on the penetration and energy absorption capacity of the plate. Large hole diameters in perforated plates make them lighter but less resistant to penetration, while smaller hole diameters increase ballistic performance but also increase the total weight. No matter having small or larger holes, perforated armor plates defat the penetration by means of asymmetric forces causing the projectile to deviate from incident trajectory, projectile fracture, and projectile nose erosion. Thicker and high hardness armor plates show much better ballistic resistance against penetration on the expense of weight.Item Adli uygulamalar için ses içerik analizi(Başkent Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2018) Sarman, Sercan; Sert, MustafaGünümüzde artan şiddet olayları, adli incelemelerin de önemini artırmıştır. Şiddet olaylarının ardından gerçekleştirilecek olan adli incelemeler esnasında, erişilebilir durumda olan bütün işitsel ve görsel veriler oldukça kıymetlidir. Olayın gerçekleştiği konumun tespit edilmesi, şiddetin türünün belirlenmesi ve benzeri süreçler, adli ses analizi kapsamında yer almaktadır. Günümüzde çevrimiçi içeriğe erişimin akıllı cihazlar aracılığıyla konum bağımsız olarak gerçekleştirilebiliyor olması ve sunulan içeriğin miktarının hızlı bir şekilde artmasıyla; içeriğin otomatik olarak sınıflandırılmasının önemini artırmıştır. Özellikle çocuk ve gençleri olumsuz olarak etkileyebilecek içeriğin otomatik olarak tespit edilmesi, içerik miktarının hızlı artışıyla birlikte önem kazanmıştır. Buna karşılık, sinyal işleme alanında, özellikle de adli ses analizi kapsamında gerçekleştirilen çalışmaların başarımı, diğer alanlarda kullanılan makine öğrenmesi yöntemlerinin şiddet sahnesi sınıflandırması alanına uygulanabileceğini göstermiştir. Bu tez çalışması kapsamında, silah seslerinin ve video verilerinin şiddet içeren sahnelerinin ses tabanlı sınıflandırılması problemleri ele alınmıştır. Bu amaçla, makine öğrenmesi metotlarının ve topluluk öğrenmesi yaklaşımları probleme uygulanmıştır. Yöntemler, performans veri kümeleri üzerinde karşılaştırmalı olarak incelenmiş ve silah sesleri sınıflandırılması alanında %66, şiddet sahnesi sınıflandırması alanında %62'ye varan sınıflandırma başarımları elde edilmiştir. Nowadays, the increase in violent events has enhanced the importance of forensic investigations. All accessible auditory and visual data are highly valuable during the examination to be performed after violent events. Audio forensics analysis contains determination of location in which violent incident occur and determination of type of violence. Recently, the location-free and easier access to online content via smart devices and the increase of content have enhanced the importance of automatical classification of content. With the rapid growth in the amount of content, it has become crucial to automatically determine the content that can adversely affect children and youth. On the other hand, the success of the studies carried out in the field of signal processing, especially in the context of audio forensic analysis, shows that the methods of machine learning used in other areas can be applied to the field of violent scene classification. In this study, we study the problem of gunshot sounds and violent scene classification. For this purpose, machine learning and ensemble learning approaches applied to this problem. We examine classification rates of various machine learning and ensemble learning approaches comperatively and we achieve classification accuracies of 66% and 62% in audio gunshot classification and violent scene classification, respectively.Item Afet durumunda insani yardım faaliyetlerinin modellenmesi: Sahra hastanesi için Ankara’da yer seçimi(Başkent Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2021) Barutçu, İnanç; İç, Yusuf TanselTürkiye özellikle depremler açısından riskli olarak sınıflandırılan bir bölgede yer almakta ve yakın geçmişte meydan gelen depremler önemli ölçüde can kayıplarına ve maddi hasara sebebiyet vermiştir. Dolayısı ile afetlerden sonra verilecek olan sağlık hizmetleri can kayıplarının daha da artmasını önleme ve yaralılara zamanında müdahale etme açısından büyük önem arz etmektedir. Afet durumlarında en önemli gereksinimlerden biri insanların sağlık hizmetlerine hızlı bir şekilde ulaşmalarıdır. Bu çalışmada afet sonrasında kurulacak olan sağlık merkezinin yer seçiminin yapılabilmesi için alternatif konumlar ve çeşitli kriterler belirlenmiştir. Daha sonra VIKOR Yöntemi kullanılarak çeşitli senaryolar altında en iyi alternatiflerin belirlenmesi amaçlanmıştır. Önerilen metodoloji Ankara İli Merkez İlçelerinde uygulanarak sonuçlar analiz edilmiştir. Turkey is located in a risky region in terms of earthquakes. Earthquakes that occurred in the recent past caused significant loss of life and property in Turkey. Therefore, providing suitable action plans after disasters is extremely important for limiting the further loss of life and responding to the injured promptly. One of the most crucial requirements in disaster management is the rapid access of people to health services. In this thesis, we developed alternative locations and, various criteria have been determined for the field hospital site selection after the disaster. Then, it is aimed to determine the best alternatives under many scenarios using the VIKOR method. The results are analyzed by applying the proposed methodology in the Central Districts of Ankara Province.Item Akciğer grafiklerinde nodül gelişiminin izlenmesi(Başkent Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2015) Engin, Muharrem; Sümer, EmreBu çalışmada akciğer grafilerinden nodüllerin gelişimlerini otomatik olarak tespit eden bir sistem önerilmiştir. Akciğer nodülleri yaygın olarak görülen bir rahatsızlıktır. Nodüller, tomografi gibi nispeten daha riskli ya da MRI gibi daha pahalı yöntemlerle kesin sonuçlar alınarak izlenebilir. Ancak, röntgen ile görüntüleme yöntemi yaygın kullanılmasının yanı sıra düşük maliyetlidir. Nodüllerin gelişimlerinin kısa aralıklarla röntgen yöntemi ile takip edilmesi birçok açıdan fayda sağlamaktadır. Bir hastaya ait nodül gelişim değerlendirmesinin yapılabilmesi için iki farklı zamanda çekilen görüntüleri üst üste bindirmek gerekir. Üst üste bindirme yapabilmek için özellik eşleştirme yöntemleri kullanılarak homografi matrisi elde edilmiş ve sonrasında görüntü çakıştırma işlemi gerçekleştirilmiştir. Görüntü çakıştırmanın başarısını tespit edebilmek için elle işaretlenen, aynı olduğu bilinen noktaların uzaklık karşılaştırılması yapılmıştır. Ayrıca başarımın ölçümü için kapalı alan bilgisine dayanan bir yöntem önerilmiştir. Görüntü çakıştırıldıktan sonra konum bilgisine göre her iki resimdeki eşleşen nodüller tespit edilmiştir. İlk resimde eşleşmeyen nodüllerin kaybolduğu, daha sonra çekilen görüntüdeki nodüllerin yeni ortaya çıktığı değerlendirilmiştir. Nodüller, görüntü üzerinde piksel kümesinden oluşan kapalı alan olarak değerlendirilmiş olup eşleşmeden sonra kapalı alanların oluşturduğu alan bilgileri hesaplanarak büyüme ya da küçülme durumları sayısal olarak ortaya konulmuştur. Sonuç olarak, gerek görüntü çakıştırma gerekse nodül eşleştirme ve gelişim analizinde tatmin edici sonuçlar elde edilmiştir. In this study a system that automatically detects the prognosis of nodules from chest X-ray data is proposed. Lung nodules are commonly seen as an illness. Nodules can be precisely monitored with a more riskful to human health methods such as CT or more expensive methods such as MR. However, X-ray imaging is a low cost method as well as its widespread usage. Monitoring the nodules in short intervals by X-ray method, gives benefits in many aspects. X-ray data taken at two different times must be overlapped to perform the assessment. By using feature matching methods homography matrix is calculated and then image registration is performed. To assess the registration success, the distance between the identical points which are selected manually, are compared. In addition, a method based on closed contour information is proposed to measure the success. According to nodule position, matched nodules are determined after image registration. Unmatched nodules on the first image are evaluated as lost while those on the second image are evaluated as newly appeared. Nodules are considered as closed contours consisting of pixel set where closed contour area is calculated after nodule matching process. In this way growth and shrink states are determined numerically. As a result, satisfactory results are obtained, both for the image registration and the process of nodule matching and prognosis.Item Akıllı batarya kapasitesinin derin öğrenme yöntemleriyle tahmini(Başkent Üniversitesi Fen Bilimler Enstitüsü, 2024) Tun., Tuğhan; Erdem, HamitGünümüzde lityum iyon bataryalar, verimli bir enerji depolama elemanı olarak üretimin ve yaşamın çeşitli alanlarında yeri doldurulamaz bir rol oynamaktadır. Lityum iyon bataryaların sağlık durumu (SOH), enerji depolama sisteminin güvenli çalışması için kritik öneme sahiptir. Lityum iyon bataryaların sağlık durumunun bozulması batarya performansının düşmesine, mevcut maksimum kapasitenin azalmasına, hizmet ömrünün kısalmasına, elektrikli araçların sürüş menzilinin azalmasına ve hatta elektrikli araç kullanımında güvenlik açıkları meydana gelmesine yol açabilmektedir. Bu tez çalışmasında batarya yönetim sisteminden gelen, yaşlanmaya bağlı olarak değişen gerilim, akım ve sıcaklık profilleri gibi ölçülebilir veriler kullanılmış bu veriler ile kapasite değişim vektörü elde edilmiş ve Dikkat Mekanizmalı Geçitli Tekrarlayan Birim yöntemi ile bir kapasite tahmin çerçevesi önerilmiştir. Bu verilere dayanarak kapasite ile şarj profilleri arasındaki ilişki sinir ağları tarafından öğrenilir. Bu çalışmada ulaştığımız deneysel sonuçlar hem soğuk hem sıcak hem de oda sıcaklığı koşullarından NASA lityum iyon batarya veri setlerine dayanır. Önerilen dikkat mekanizmalı GRU yöntemi, bataryanın sağlığının tahmininde ortalama mutlak yüzde hata açısından derin öğrenme yöntemlerinden olan LSTM, GRU, BiLSTM, LSTM-AM ve BiLSTM-AM yöntemlerine kıyasla sırasıyla %35, %27, %20, %16 ve %10'a kadar daha başarılı olduğu görülmüştür. Yapılan benzetim çalışmaları MATLAB ortamında derin öğrenme toolbox’ı kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Son yıllarda dikkat mekanizmaları, zaman serisi tahmin modellerinin performansını artırmak için güçlü bir araç olarak ortaya çıkmıştır. Bu çalışmada, zaman serisi problemlerinin çözümlerinde kullanılan LSTM, BiLSTM ve GRU aynı NASA veri setleri üzerinde denenmiş ve her biri dikkat mekanizması ile birleştirilerek performansları ölçülmüştür. Bu üç yöntemden daha hızlı ve basit olmasıyla GRU tercih edilmiştir. Bu çalışmada önerilen mekanizma GRU ile Dikkat Mekanizmasını birleştirerek oluşturulmuş SoH öngörüm mekanizmasıdır. Lithium-ion batteries play an irreplaceable role in various areas of production and life as an efficient energy storage element. The state of health (SOH) of lithium-ion batteries is critical to the safe operation of the energy storage system. Deterioration of the health status of lithium-ion batteries can lead to a decrease in battery performance, a decrease in the current maximum capacity, a shortening of the service life, a decrease in the driving range of electric vehicles and even security vulnerabilities in the use of electric vehicles. In this paper, measurable data such as voltage, current and temperature profiles coming from the battery management system, which change due to aging, were used to obtain the capacity change vector with these data and a capacity estimation framework was proposed with the Gated Recurrent Unit with Attention Mechanism method. Based on these data, the relationship between capacity and charging profiles is learned by neural networks. The experimental results we reached in this study are based on NASA lithium-ion battery data sets from both cold, hot and room temperature conditions. The proposed GRU with attention mechanism method has been found to be successful in terms of average absolute percentage error in estimating the health of the battery up to 35%, 27%, 20%, 16% and 10% better than the deep learning methods LSTM, GRU, BiLSTM, LSTM-AM and BiLSTM-AM, respectively. The simulation studies were carried out using the deep learning toolbox in the MATLAB environment. In recent years, attention mechanisms have emerged as a powerful tool to improve the performance of time series forecasting models. In this work, LSTM, BiLSTM and GRU, which are used in solving time series problems, were tested on the same NASA data sets and their performances were measured by combining each with the attention mechanism. GRU was preferred because it is faster and simpler than these three methods. The mechanism proposed in this study is the SoH prediction mechanism created by combining GRU and Attention Mechanism.Item Akıllı şehirler üzerine sistemik bir literatür taraması ve akıllı şehirlerde endüstri mühendisliği uygulama alanları(Başkent Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2021) Barutçu, Burcu; Gülşen, Mehmet21. yüzyılda teknolojinin hızla gelişmesi ve yeni iş olanaklarının ortaya çıkması nedeniyle kırsal alanlardan şehirlere hızlı bir göç dalgası başlamış ve bu durum mega kentlerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Ancak plansız nüfus artışı, kentlerin ekonomik ve çevresel sürdürülebilirliğini tehlikeye atan çeşitli teknik, sosyal, ekonomik ve organizasyonel sorunlara neden olmaktadır. Bu sorunları çözmek ve yeni teknolojilerin yardımıyla şehir fonksiyonlarını optimize etmek için akıllı şehir konsepti ortaya atılmıştır. Bu çalışma, akıllı şehir kavramının farklı tanımlarını, boyutlarını ve performans kriterlerini inceleyen sistematik bir literatür taraması kısmını içermektedir. Ayrıca başarılı akıllı şehir uygulamalarına genel bir bakış sunulmaktadır. Diğer taraftan, önemli uygulama alanlarından biri olan akıllı su ölçüm sistemleri detaylı olarak incelenmiş ve Ankara şehri için uygulama olanakları tartışılmıştır. Akıllı su sisteminin potansiyel faydaları kategoriler halinde sunulmuştur. Ayrıca akıllı su sistemlerinin kurulumu ve işletilmesi ile ilgili matematiksel modelleme problemleri anlatılmaktadır. In the 21st century, due to the rapid development of technology and the creation of new job opportunities, rapid migration has begun from rural areas to cities, leading to the emergence of megacities. However, the unplanned population growth causes various technical, social, economic, and organizational problems that endanger the economic and environmental sustainability of cities. The smart city concept has been introduced to solve these problems and optimize city functions with the help of new technologies. This study includes a systematic literature review of the smart city concept, emphasizing definitions, dimensions, and performance criteria. A general overview of successful smart city applications is presented. One of the critical application areas, smart water measurement systems, is analyzed in detail, and implementation opportunities for the city of Ankara are discussed. The potential benefits of the smart water system are presented in categories. In addition, mathematical modeling problems related to the installation and operation of smart water systems are explained.Item Akıllı ulaşım sistemleri üzerine bir sistematik literatür taraması(Başkent Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2019) Güven, Ali Can; Keçeci, BarışAkıllı şehirler, sakinlerini dijital topluluklara dönüştüren ve onların hayatını her yönden kolaylaştıran bir anlayışla hızla gelişmektedir. Akıllı şehirlerin en önemli parçası olan akıllı ulaşım sistemleri (AUS), herkesin vazgeçilmez bir parçası haline gelmektedir. AUS uygulamaları bugün birçok ülkede yaygın olarak kabul görmekte ve kullanılmaktadır. Kullanım yalnızca trafik sıkışıklığı kontrolü ve bilgileri ile sınırlı değildir, aynı zamanda yol güvenliği ve verimli altyapı kullanımı da ana amaçlar arasındadır. Sunmuş olduğu sınırsız fırsatlar nedeniyle, AUS günümüzde çok disiplinli bir konjonktürel çalışma alanı haline gelmiş ve bilim dünyasından da yoğun bir ilgi görmüştür. Bu açıdan endüstri mühendisleri için de AUS uygulamalarının geliştirilmesinde özellikle optimizasyon ve simülasyon açısından önemli fırsatlar bulunmaktadır. Ayrıca AUS sistemlerinin bir sistem yaklaşımı içinde geliştirilmesi de yine tasarım açısından endüstri mühendisliği ilgi alanına girmektedir. Bu çalışmanın amacı AUS ile ilgili yapılmış olan çalışmaları sistematik bir şekilde inceleyip konuya ilgi duyan araştırmacılara konu ile ilgili genel resmi göstermektir. Smart cities are developing rapidly with an understanding that they transform their inhabitants into digital communities and make their lives easier in several aspects. Intelligent transportation systems (ITS) which is the most important part of smart cities, are becoming an indispensable part of everyone’s life. ITS applications are widely accepted and used in many countries today. Usage is not limited to traffic congestion control and information. In addition, road safety and efficient infrastructure use are among the main objectives of implementing ITS. Due to unlimited opportunities it offers, ITS has become a multidisciplinary field of study and has received a lot of attention from the scientific community. In this respect, there are important opportunities for industrial engineers in the area of ITS applications, especially in terms of optimization and simulation. Additionally, industrial engineers focus on system design perspective of ITS design. The aim of this study is systemic examination of the studies related to ITS and to show the general picture to the interested researchers.Item Akut miyokard hasarının troponin biyosensör ile ölçülmesi(Başkent Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2012) Haberal, Orhan Erdem; Kocakulak, MustafaKoroner kalp hastalıkları Türkiye’de yetişkinlerde ölüm oranının en yüksek olduğu hastalıklardan biridir. Özellikle kardiyopulmoner bypass ameliyatı sonrası hastalarda miyokard enfarktüs riski oldukça yüksektir. Amerikan Kardiyoloji Derneği ve Avrupa Kardiyoloji Birliği kardiyak troponinleri miyokard enfarktüs tanısı için biyokimyasal belirteç olarak önermektedir. Bu nedenle, ameliyat sonrası hastanın hayati değerleri ile birlikte kandaki troponin seviyesinin ardışık olarak ölçülmesi gereklidir. Ancak sürekli ölçüm yapabilen hassas bir sistem henüz bulunmamaktadır. Bu çalışmanın amacı kandaki troponin protein seviyesini hassas, hızlı ve ucuz olarak ölçebilen bir sistem geliştirmektir. Bu amaçla, QCM kristalleri yüzey temizliği işleminden sonra anti-cTnT immobilize edilmiştir. Troponin konsantrasyonu, QCM sensörünün frekans değişimi ile gözlemlenmiştir. Aynı sensör farklı troponin konsantrasyonları ile test edilmiş ve frekans değerinin, troponin konsantrasyonu ile doğru orantılı olarak değiştiği gözlemlenmiştir. Bu sonuç TEM görüntüleri ile desteklenmiştir. Geliştirilen sensör sistemi troponin seviyesinin gözlemlenmesi için önerilen hızlı, etkili ve ucuz bir yöntemdir.Item Alerjen proteinlerin otomatik sınıflandırılması(Başkent Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2008) Eren, Öykü; Oğul, HasanAlerjen proteinlerin tanınması ve sınıflandırılması, özellikle son yıllarda sıkça kullanılan genetik değisikliğe uğramıs gıdaların denetlenmesi ve biyo-ilaçların tasarımı açısından büyük önem kazanmıstır. Dünya Sağlık Örgütü ve Gıda ve Tarım Örgütü kurumları bu amaçla alerjen proteinlerin tespiti için bazı rehberler hazırlamıstır. Ancak, bu rehberlerde önerilen yöntemler çoğunlukla yarı-otomatik gerçeklestirilen ve tahmin yeterliliği düsük olan yöntemlerdir. Son birkaç yılda bazı otomatik yöntemler önerilse de bunlar ya istenilen yeterlilik seviyesine ulasamamıs ya da islem zamanı ve bellek gereksinimi açısından avantajsız olmuslardır. Bu çalısmada, alerjen proteinlerin sadece dizilim verisi kullanılarak, farklı makine öğrenme yöntemleri bilinen bazı dizilim gösterim yaklasımları ile denenmistir. Farklı dizilim gösterim yöntemleri için K-En Yakın Komsu, Bulanık K-En Yakın Komsu ve Destek Vektör Makineleri (DVM) kullanılmıs ve sonuçlar karsılastırmalı olarak verilmistir. The prediction and classification of the allergen proteins have received great importance on the inspection of genetically modified food, which are used especially in the recent years, and the design of bio-pharmaceuticals. World Health Organization (WHO) and Food and Agriculture Organization (FAO) prepared guidelines for the prediction of allergen proteins. However, the methods proposed in these guidelines are mostly semi-automatic and have low prediction accuracy. Although some automated methods have been proposed in the last few years, either they could not reach the required sufficiency level or they were insufficient as for the processing time and memory usage. In this study, various machine learning methods were tried with some known sequence representation approaches by using only the sequence data of the allergen proteins. For various sequence representation approaches, K-Nearest Neighbour, Fuzzy K-Nearest Neighbour and Support Vector Machines (SVM) were used and the results were given with comparison.Item Aliev-panfilov modeli kullanarak kalbin elektriksel aktivitesinin 3-boyutlu simülasyonu(Başkent Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2007) Cunedioğlu, Uğur; Koçum, İ,CengizKalbin elektriksel aktivitesi ile ilgili veriler kalbin fonksiyonel durumu hakkında bilgi edinilmesini sağlar. Kalbin elektriksel aktivitesinin araştırılmasında deneysel ölçüm yöntemleri en çok kullanılan yöntemler olmalarına rağmen ölçümlerin yapılması sırasında girişimsellik, sınırlı konumsal çözünürlük ve etik problemler gibi sorunlar ortaya çıkmaktadır. Bu problemleri ortadan kaldıran matematiksel modellere dayalı yöntemler ise deneysel ölçümleri baz olarak kalbin elektriksel aktivitesini matematiksel ifadelerle ortaya koyarlar. Matematiksel modeller iyonik ve dokusal modeller olmak üzere ikiye ayrılır. İyonik modeller iyonik akımların dinamik davranışlarını ifade ederken dokusal modeller elektriksel yayılımı tanımlar. Bu çalışmada, dokusal modellerden biri olan Aliev-Panfilov modeli kullanarak kalbin elektriksel aktivitesinin 3-Boyutlu (3B) simülasyonu gerçekleştirilerek deneysel verilerle karşılaştırılması ortaya koyulmaktadır. Deneysel ölçümler ve simülasyonlar farklı köpek kalpleri üzerinde gerçekleştiği için köpek kalplerine geometri çakıştırma işlemi uygulanır. Sonuç olarak simülasyon verileri ile deneysel veriler arasında hata kriterleri hesaplanır. Bu hesaplama sonucunda; ilinti katsayısı (İK) için , hata karelerinin ortalamalarının karekökü (HKOK) için ve göreceli hata (GH) için değerleri bulunmuştur. Deneysel veriler kendi içerisinde karşılaştırıldığında İK için , HKOK için ve GH için değerleri bulunmuştur. Bu sonuçlar Aliev-Panfilov modelinin kalbin 3B elektriksel faaliyetinin simülasyonunda kullanılabilirliğini göstermektedir. The functional status of the heart can be investigated through mapping its electrical activity. Although the experimental methods are popular in mapping the electrical activity, ethical problems, limited spatial resolution, and high invasiveness make them difficult to be applied. In order to overcome these problems, mathematical models are developed. Ionic and tissue models are the two main mathematical approaches for electrical modeling of the heart. While ionic models describe the dynamic behavior of the ionic currents, tissue models focus on the cardiac wavefront propagation. In this work, a computer simulation is performed for the three-dimensional (3D) activity of the heart using Aliev-Panfilov model, which is one of the tissue models. Once the simulation results are obtained and then, they are compared with experimental measurements coming from the different dog hearts. Because the heart geometries used in the experimental measurements and simulations are from different dogs, a geometric registration procedure is applied for proper comparison. Several error criteria between the simulation results and experimental data are computed such as correlation coefficient (CC), root mean squares error (RMSE), and relative error (RE). The comparison of these results shows that CC is , RMSE is and RE is . The comparison of experimental results from different dogs indicates that CC is , RMSE is and RE is . These results show the feasibility of Aliev-Panfilov model for the simulation of 3D electrical activity of the heart.Item Alışılmamış imalat yöntemlerinin seçiminde bir karar destek sisteminin geliştirilmesi(Başkent Üniversitesi Fen Bilimler Enstitüsü, 2024) Kargın, Leman; İç, Yusuf TanselBu tez çalışmasında Alışılmamış İmalat Yöntemlerinin (AİY) seçimi için bir Karar Destek Sistemi (KDS) geliştirilmiştir. Geliştirilen KDS’de öncelikle literatürde gerçekleştirilmiş çalışmalardan yola çıkarak yapılacak işlemlere uygun AİY’ler veri tabanından belirlenerek bir alternatif setinin oluşturulması sağlanmıştır. Ardından literatürde yaygın bir şekilde AİY seçiminde kullanılmış olan AHP ve TOPSIS yöntemleri bütünleşik olarak uygulanarak işe en uygun AİY’nin belirlendiği bir seçim modeli oluşturulmuştur. Sonrasında elektro kimyasal delik delme işlemi özelinde bu işlemle delinmiş deliklerin görüntülerini görüntü işleme teknikleriyle işleyen, ön eleme ve AHP-TOPSIS modeli sonucu belirlenmiş olan AİY için uygun işleme parametrelerinin de önerildiği ikinci seviye bir model KDS’ye entegre edilmiştir. Son aşamada ise görüntü işleme teknikleri ile elde edilen farklı performans yanıtlarına sahip olan farklı parametre setlerinden oluşan alternatifler TOPSIS modeline aktarılarak performans yanıtlarına kullanıcının atayacağı ağırlık değerlerine göre en uygun parametre kombinasyonunun tespitinin sağlandığı bir en iyileme modülü de KDS’ye eklenmiştir. Böylece AİY seçim sürecinin tüm değerlendirme ve analiz aşamalarını içeren bütünleşik bir KDS ortaya konabilmiştir. Geliştirilen KDS ileriki dönemlerde diğer AİY’lerin işlemler özelindeki görüntülerinin veri tabanına yüklenmesi ile diğer işlemler için de işleme parametresi değeri verebilecek bir yapıda oluşturulmuştur. KDS, Python programlama dili kullanılarak geliştirilmiş ve uygulama çalışmaları ile KDS’nin işlevselliği gösterilmeye çalışılmıştır. In this thesis, a decision support system (DSS) was developed for the selection of Nontraditional Manufacturing Processes (NTMPs). In the developed DSS, first of all, based on the studies carried out in the literature, suitable NTMPs were determined from the database, and an alternative set was created. Then, AHP and TOPSIS methods, which have been widely used in the selection of AHPs in the literature, were integrated into the DSS to determine the most suitable NTMP for the defined operation. Afterward, a second level model was integrated into the DSS, which processes the images of the holes drilled with this process with image processing techniques, specifically for the electrochemical hole drilling process, and also recommends the appropriate processing parameters as a result of the pre-screening module and AHP-TOPSIS model. In the last stage, alternatives consisting of different parameter sets with different performance responses, obtained through image processing techniques, were transferred to the TOPSIS model, and an optimization module was integrated into the DSS, which enables the determination of the most appropriate parameter combination according to the weight values assigned by the user to the performance responses. Thus, an integrated DSS that includes all evaluation and analysis stages of the NTMP selection process was developed. The developed DSS was created in a structure that can provide processing parameter values for other processes in the future by uploading process-specific images of other NTMPs to the database. DSS was developed using Python programming language, and the functionality of DSS was tried to demonstrate with application studies.Item Anjiyografi görüntülerinde damar daralmalarının evrişimsel sinir ağı yöntemi kullanılarak belirlenmesi(Başkent Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2019) Demir, Ahmet Gökhan; Akşahin, Mehmet FeyzaKoroner arter hastalığı (KAH) dünya genelinde en sık görülen kalp hastalığı türüdür. Kardiyovasküler hastalıklar genellikle kalp krizi, anjina veya inmeye yol açabilecek daralmış veya tıkanmış kan damarlarını içeren koşulları ifade eder. İnvaziv koroner anjiyografi, koroner arterleri tanımlamak için standart klinik yöntemdir ve KAH teşhisinde ―altın standart‖ tır. Kalp boşluklarının ve koroner arterlerin kontrast madde verilmesi sırasında görüntülenmesi ve X-ışınları kullanılarak hareketli film çekilmesi esasına dayanır. Arterlerin görüntülenmesi sırasında hekim tarafından anjiyografinin değerlendirilmesi ile ileri inceleme ya da tedavi yönteminin ne olacağı konusunda karar verilmekte ve hasta bu konuda bilgilendirilerek gerekli girişim ve tedaviler planlanmaktadır. Bilgisayar destekli tespit sistemleri, hekimlerin karar vermesini kolaylaştırma açısından çok önemlidir. Bu tez çalışmasında, evrişimsel sinir ağı (ESA) kullanılarak anjiyografi görüntülerini analiz eden bir yöntem geliştirilmiştir. Yöntemin doğruluğunu iyileştirmek amacıyla öncelikle kalp damarları literatürde yer alan klasik yöntemler ile bölütlenmiş ve bu görüntüler üzerinden analiz yapılmıştır. Geliştirilen yöntem, açık kaynak olarak hekimler tarafından skorlanmış görüntülerin yer aldığı veri tabanlarından elde edilen vakalar üzerinde test edilmiş ve %94,84 doğruluğuna ulaşılmıştır. Coronary artery disease (CAD) is the most common type of heart disease worldwide. Cardiovascular diseases usually refer to conditions that include narrowed or blocked blood vessels that can cause heart attacks, angina or stroke. Invasive coronary angiography (ICA) is the standard clinical method for identifying coronary arteries and is currently the gold standard for CAD diagnosis. ICA is the X-ray imaging of cardiac cavities and coronary arteries using contrast agent. Computer aided detection systems are very important in terms of supporting physicians' decision making. In this thesis, a method was developed to analyze angiography images using convolutional neural network (CNN). In order to improve the accuracy of the method, cardiovascular vessels were first segmented by classical methods presented in the literature and these images were evaluated with the CNN algorithm. The developed method was tested on the cases obtained from the databases containing the images scored by the physicians as open source and 94.84% accuracy was achieved.Item Ankara tren garı ve çevresinin yeniden işlevlendirme süreci üzerine bir değerlendirme(Başkent Üniversitesi Fen Bilimler Enstitüsü, 2023) Kulular, Nilay; Bahçeci, MügeModern mimarlık; temelleri endüstri devrimi ile atılmış ve 20. yüzyılm ortalarında yaygınlaşmış olan, çağın talepleri doğrultusunda mimariye teknolojinin adapte edildiği, yenilikçi ve özgün bir mimari akımdır. Bu sürecin tam olarak ne zaman başladığı söylenemese de 19. yüzyılın mühendislik yapıları ile başladığı kabul edilir. Bu yapılar, genellikle, tümüyle yeni tasarlanmış olmakla birlikte, eski işlevlere yeni mühendislik çözümleri sunan yapılar olarakta tasarlanabilirler. Tren garları hayatımıza endüstri devrimi ve buharlı lokomotifin icadıyla girmiş en önemli endüstri yapılarındandır. Toplumda büyük ekonomik önem taşıyan demiryolları, ayrıca siyasal ve kültürel konjonktürü belirlemiştir. Demiryollarının bir ulaşım aracı olarak hayatlarımıza dahil olması ve kullanımının yaygınlaşması ile tren hatlarında tarife uygulamasına geçilmiş ve demir yollarını bağlayıcı yapılara ihtiyaç duyulmuştur. Bu ihtiyaca karşılık olarak tren garları modern mimarlık yapıları arasında yerini almıştır. Tren garları, kent kimliğinde de rol oynayan önemli kamu yapılarıdır. Tren garları, teknik işlevi dahilinde konaklama, yük yükleme alanları, yük ve yolcu indirme alanları, bekleme alanları, dinlenme ve yeme-içme alanları sunan büyük ölçekli kamusal alanlar olmakla kalmamış, döneminin kültürel, mimari ve ticari özelliklerinin temsilcisi haline gelmiştir. Osmanlı döneminde demiryollarının topraklarımıza girmesiyle gar yapıları ülkemizde ilk örneklerini vermeye başlamıştır. Bu yapıların en önemlilerinden biri olan Ankara Tren Garı, Ankara’nın, Cumhuriyetin modern ve aydınlık Başkentine dönüşmesi sürecini yansıtarak kültürel mirasımızda büyük önem taşımaktadır. Anlara Gar Binası, şehirde oluşturduğu değişim ve gelişim ile özdeşleşmiş simgesel bir yapıdır ve şehirde kurulan kültür aksının en önemli dinamiğidir. Teknolojide yaşanan gelişmeler, yeni ve daha hızlı ulaşım imkanları ve farklı ulaşım alternatifleri ortaya koymuştur. Bu süreçte, çağın ihtiyaçlarına ve hızına yeterince cevap veremeyen demiryollarına rağbet azalmış bu durum ise mevcut garın işlevselliğini azaltmıştır. Hem modern mimarlık hem de Cumhuriyet Tarihi’nde önemli bir yeri olan Ankara Tren Garı’nın taşıdığı tarihi ve kültürel değeri koruyarak yeni inşa edilen hızlı tren garı etkisi ile sirkülasyon yoğunluğunu kaybetmeden varlığını sürdürebilmesi gerekmektedir. Ankara Garı’nın hak ettiği değeri görmesi için doğru bir bütüncül işlevlendirme önerisi hazırlanmalıdır. Bu noktada; yeniden işlevlendirilmiş gar binalarını dünya ve Türkiye örnekleri üzerinden inceleyerek Ankara Gar Yapısı için, kullanışlı, konumuna, taleplere ve simgesel kimliğine uygun, bütüncül bir işlevlendirme yaklaşımı sunmak, mevcut işlevlendirme sorununu değerlendirmek, gar yapısının Ankara için önemini belgelemek ve yapıya; konumuna, taleplere ve simgesel kimliğine uygun bütüncül bir işlevlendirme yaklaşımı sunmak hedeflenmiştir. The foundations of modern architecture were laid with the industrial revolution and became widespread during the mid-20th century; It is an innovative and original architectural movement in which the technology was adapted in line with the demands of the era. Although it cannot be said exactly when this process started, It is accepted that it had started with the engineering structures of the 19th century. These structures are either built for an entirely new function or they are structures that offer new engineering solutions to older functions. Train stations, which is one of these structures, had entered our lives again with the industrial revolution and the invention of steam locomotives. Railways, which carries economic importance in the society, had also determined the political and cultural conjuncture. With the involvement of the train in our lives as a means of transportation and the widespread of its use, tariffs on the train lines were applied and the need for binding structures for the railways were needed. In response to this need, train stations have taken their place among modern architectural structures. Train stations are important structures that also determine the urban identity. Train stations are not only large-scaled public places that offer technical units, accomodation, loading and unloading areas, waiting areas, resting and eating areas but also they have become the representative of the cultural, architectural and commercial characteristics of the era. During the Ottoman times, the train station infrastructure began to provide the first examples of railway entry into our lands. Ankara Train Station, one of the most important of these structures, has a highly unique place as it carries the traces of the republic and a new capital journey. Ankara Train Station building is a symbolic structure with the change and development it creates in the city and It is the most important dynamic of the cultural axle established in the city. However, the rapid developments in the technology have decreased the functionality of the current station with new and faster transportation alternatives. Ankara Train Station, which has an important place in the history of both the republic and modern architecture, have lost the circulation density because of the newly built high-speed train station. In order to maintain its existence, It must have the value it deserves with a correct comprehensive re-functioning proposal. At this point, primarily to assess the current re-functioning problem of Ankara Train Station, re-functioned train stations were examined over the examples in the world and Turkey. And It is aimed at proposing to the structure, a comprehensive re-functioning approach suitable for its location, demands and symbolic identity in order to emphasize its importance for Ankara.Item Ankara'da 1970 - 2000 yılları arasında rock müzik icra mekânları(Başkent Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2023) Sendogan, Omer Emre; Bayraktar, Adile NurayAnkara’da Cumhuriyet’in ilanı ile başlayan dönemde tasavvur edilen modem yaşam çeşitli etkinlikler ve bu etkinliklere karşılık gelen mekânlar ile desteklenmiştir. Kültürel olarak ‘vitrin’ olma özelliği taşıyan müzik, Batılılaşma politikasının bu süreçte yarattığı etkinin bir sonucu olarak dönemde farklı bir anlama sahiptir. 1923 yılından başlayarak 2000’li yıllara dek toplumsal yapıya bağlı olarak değişen müzik anlayışı ve bu değişime karşılık gelen müzik mekânları kentte yapılı çevreyi ve kentsel mekânı biçimlendiren bir etki yaratmıştır. Cumhuriyetin ilanı ile Batı kaynaklı müzik, benimsenen politikalar uyarınca toplumda yaygınlaştırılmaya çalışılmış, 1930’lu yıllarda müzik alanındaki kurumsallaşma ve yapılan yasal düzenlemeler ile Alafranga müziğin halk tarafından benimsenmesi hedeflenmiştir. 1930’lu yılların sonlarına dek .Ankara’da gazinolarda Alaturka ve Alafranga müziğin bir arada icra edildiği, sonrasında ise Alafranga müziğin yaygınlaştığı görülmektedir. 1950 yılında iktidarın değişmesiyle birlikte izlenen yeni ekonomik politikalar, siyasi tercihler ve eğilimler Ankara’da gündelik yaşam etkinliklerini de değiştirmiş, dönemde ortaya çıkan Amerikanlaşma; müzik anlayışının da değişmesine yol açmıştır. Dönemde jazz müziğin Ankara’ya kültürel değişim programları, demekler ve radyo programları vasıtasıyla taşındığı ve dönemin önemli mekanlarında icra edildiği görülmektedir. 1950’li yılların sonunda ortaya çıkan rock müzik, ilk olarak yurtdışından gelen gmpların repertuarlarında yer alan şarkıların Türk sanatçılar tarafından yorumlanması ile tanınır olmuştur. Yerel sanatsal öğeler ile birleşerek Anadolu Rock adı altında yeni bir biçim alan rock müzik dönemsel olarak pavyonlarda icra edilmeye başlanmıştır. 1970 Ti yıllarda rock müziğin toplumsal olarak kabul gördüğü, kendi müzik kitlesini yarattığı ve özellikle sinemalarda icra edildiği görülmektedir. Sinemaların Kavaklıdere’de konumlanması sonraki dönemlerde ortaya çıkan mekânsal tanımlamalar için önemlidir. 1980’li yıllarda kendi kitlesini yaratan rock müzik bar mekânlarının ortaya çıkmasına yol açmış, Kavaklıdere bölgesinde açılan barlarda icra edilir olmuştur. 1990’lı yıllarda rock müziğin Kavaklıdere’de üst kesimden dinleyici kitlesine yönelik olarak Farabi Sokak’ta açılan barlarda, Kızılay bölgesinde ise özellikle gençlerden oluşan farklı bir kesime hitap ederek Sakarya Caddesi’nde ve SSK İşham’nda açılan barlarda icra edildiği görülmektedir. 2000’li yıllardan başlayarak rock müzik merkez dışında konumlanan alışveriş merkezlerinin açık alanlarında icra edilmeye başlamıştır. Bu çalışmada Cumhuriyetin ilanıyla birlikte Batılı müzik ve Batılı müzik icra mekanlarına dair genel bir araştırma yapılmış, 2000 yılı sonrası kapsam dışında bırakılarak, 1970-2000 yılları arasında rock müzik ve rock müzik icra mekanlarına odaklanılmıştır. The modem life envisioned in the period that started with the proclamation of the Republic in Ankara was supported by various activities and spaces corresponding to these activities. Music, which is culturally a shovvcase, has a different meaning in the period as a result of the effect of Westemization policy in this process. Starting from 1923 until the 2000s, the changing understanding of music depending on the social stmcture and the music venues corresponding to this change have created an effect that shapes the built environment and urban space in the city. With the proclamation of the Republic, Westem-sourced music was tried to be popularized in the society in accordance with the adopted policies, and with the institutionalization and legal regulations in the fıeld of music in the 1930s, it was aimed to adopt Alafranga music by the public. It is seen that Alaturka and Alafranga music were performed together in the casinos in Ankara until the end of the 1930s, and then Alafranga music became widespread. With the change of power in 1950, the new economic policies, political preferences and tendencies followed also changed the daily life activities in Ankara. It also changed the understanding of music. It is seen that jazz music was carried to .Ankara through cultural exchange programs, associations and radio programs and performed in important venues of the period. Rock music, which emerged at the end of the 1950s, was fırst known for the interpretation of the songs in the repertoire of groups from abroad by Turkish artists. Rock music, which combined with local artistic elements and took a new form under the name of Anadolu Rock, started to be performed periodically in pavilions. In the 1970s, it is seen that rock music was socially ac cepte d, created its own music audience, and was especially performed in cinemas. The location of the cinemas in Kavaklıdere is important for the spatial defınitions that emerged in the later periods. In the 1980s, rock music that created its own audience led to the emergence of bar venues, and it has been performed in bars opened in the Kavaklıdere region. In the 1990s, it is seen that rock music was performed in the bars opened on Farabi Street in Kavaklıdere for the upper class audience, and in the bars opened on Sakarya Street and SSK İşhanı in the Kızılay region, appealing to a different segment of young people. Starting from the 2000s, rock music began to be performed in the öpen areas of shopping malls located outside the çenter. In this study, a general research on Westem music and Westem music performance venues was made with the proclamation of the Republic, and after 2000, it was left out of the scope and focused on rock music and rock music performance venues between 1970-2000.Item Aralıklı talep tahmin modellemesi(Başkent Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2019) İpek, Necdet Kunter; Gülşen, MehmetTahminleme ya da öngörüleme, bugünden geleceğe ışık tutarken bize en önemli yol göstericidir. Yüksek verimli bir öngörüleme aynı zamanda yüksek verimli bir fabrika anlamına gelmektedir. Bu noktada üretimi yapılacak olan ürün dikkate alınarak en uygun öngörüleme yöntemi seçilmedir. Bu çalışmada bu konu üzerinde gerçek talep değerleri ile tahmin planlaması çalışması yapılmıştır. Bu çalışmalar için elde edilen gerçek talep değerleri düzensiz ve aralıklı olup, hangi gün, hangi üründen, hangi müşteriye, ne kadar satış yapıldığı bilgisini bize sunar. Bu tip veriler için daha önceden belirlenmiş farklı tahmin yöntemlerinin ilgili ürünler için tahmin performansları ölçülmüştür. Performansı ölçülen yöntemler basit ortalama yöntemi, basit üstel düzeltme yöntemi ve croston yöntemidir. Bu yapılan modelleme ile hangi ürünün hangi yöntem ile uygun çalıştığı görülmüştür. Bu yapılan çalışma ile üretim planlaması alanında yeni ve alternatif bir metod geliştirilmek istenmiştir. Forecasting helps us by casting light on our projected path between today and the future. Efficient forecasting leads to a highly productive environment. Demand forecasting involves selecting a proper foresting methodology for each product. Our research focuses on selecting proper forecasting models by using historical demand data from a confectionary producer. The data is collected from sales vouchers which list product type, customer id, quantity and data for each sale transaction. The data is highly irregular, intermittent in nature. Preselected set of forecasting models are used to make demand projections. The model set includes simple moving averages, exponential smoothing, and Croston's method. The performance of each model is determined based on an error metric which measures the deviation between projected and actual values. This study is intended to present a new and alternative method that could be used in production planning.Item Arıma ve yapay sinir ağları (YSA) kullanılarak hibrit tahmin modeli geliştirilmesi(Başkent Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2015) Ateşonğun, Ahmet Adil; Gülşen, MehmetZaman serileri tahmini, temel veri özellikle doğrusal ve doğrusal olmayan bileşenler içeriyorsa karmaşık bir işlemdir. Bu çalışmada, doğrusal bir metot olan Otoregresif Entegre Hareketli Ortalama (ARIMA) ve doğrusal olmayan bir metot olan Yapay Sinir Ağları (YSA) (Çok Katmanlı Perceptron kullanılarak) zaman serileri verilerindeki karmaşık davranışları yakalamak için kullanılmıştır. Araştırma yaklaşımımızda, Literatürde iyi bilinen birkaç veri seti üzerinde ilk olarak ARIMA ve YSA yaklaşımları ayrı ayrı kullanılmıştır. Daha sonra, ARIMA ve YSA’yı birleştiren bir hibrit (melez) metodoloji aynı veri setleri üzerinde test edilmiştir. ARIMA, YSA ve hibrit model yaklaşımı tahmin performansları sunulmuş ve Literatürde önceki çalışmalarla karşılaştırılmıştır. Önerilen hibrit modelin performansı değerlendirilirken farklı tahmin ölçütleri kullanılmıştır. Genelleştirilen hibrit model, daha sonra Türkiye Buğday Verimliliği verisinde kullanılmıştır. Test edilen veri seti üzerinde ARIMA ya da YSA yaklaşımlarının tek başına performanslarıyla kıyaslandığında hibrit model performansının daha üstün olduğu görülmüştür. Time series forecasting is a complex procedure especially if underlying data include linear and nonlinear components together. In this study we employ a linear method Autoregressive Moving Average (ARIMA) and a non-linear method (Artificial Neural network, ANN, approach using Multi Layer Perceptron) to capture the complex behavior of the time series data. In our research approach we first use ARIMA and ANN approaches separately on several well known data sets from the literature. Then, a hybrid methodology that combines ARIMA and ANN is tested on the same data sets. The forecasting performance of the ARIMA, ANN and hybrid approaches is presented and compared with the previous work from the literature. Different forecasting metrics are used in evaluating performance of the proposed hybrid method. A generalized hybrid model is then used on Turkish wheat yield data. It is observed that hybrid model performance is superior when it is compared to the performance of standalone ARIMA or ANN approaches on tested data set.