Erişim Şekline Göre Kaynaklar

Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/11727/11219

Browse

Search Results

Now showing 1 - 5 of 5
  • Thumbnail Image
    Item
    Uyku süresi ile enerji harcaması ve besin alımı arasındaki ilişkinin belirlenmesi
    (Başkent Üniversitesi Sağlı Bilimleri Enstitüsü, 2014) Deniz, Melike Şeyma; Saka, Mendane
    Bu çalışma bireylerin uyku süresi ile enerji harcaması ve besin alımı arasındaki ilişkiyi belirlemek amacıyla yapılmıştır. Bu araştırma, Eylül 2013-Aralık 2013 tarihleri arasında İstanbul’da bulunan özel bir obezite kliniğe başvuran bireyler arasından rastgele seçilen yaşları 18-67 yıl arasında değişen 7’si erkek 87’si kadın olmak üzere toplam 94 birey üzerinde yürütülmüştür. Bireylerin demografik özellikleri, genel ve beslenme alışkanlıkları, uyku düzeni ve süresi anket formu ile sorgulanmıştır. Uyku süresi kişilerin kendi beyanına dayalıdır. Bireylerin beslenme durumları 3 günlük besin tüketim kaydı ile alınmıştır. Enerji harcaması 24 saatlik fiziksel aktivite kayıt formu kullanılarak hesaplanmıştır. Çalışmaya katılan bireylerin yaş ortalaması 39.2±11.3 yıl, beden kütle indeksi ortalaması 34.3±6.68 kg/m2 ve ortalama uyku süresi 7.9±0.99 saat olarak belirlenmiştir. Bireylerin %20.1’i hafta içi gecede 6 ve 6 saatten az, %75.6’sı 7-8 saat ve %4.3’ü 8 saatten fazla uyuduğunu belirtirken, hafta sonu uyku süresi incelendiğinde, bireylerin %13.8’inin gecede 6 ve 6 saatten az, %61.7’sinin 7-8 saat ve %24.5’inin 8 saatten fazla uyuduğu görülmüştür. Uyku süresi ile enerji ve besin öğeleri alımı değerlendirildiğinde, bireylerin hafta içi ve hafta sonu uyku süresi ile enerji ve besin öğeleri arasında anlamlı bir farlılık bulunmamıştır (p>0.05). Ortalama uyku süresine göre değerlendirme yapıldığında, hafta içi ve hafta sonu uyku süresi ile enerji ve yağ alımı arasında negatif ilişki eğilimi saptanmış ancak farklılık anlamlı bulunmamıştır (p>0.05). Bireylerin hafta içi ve hafta sonu uyku sürelerine göre bazal metabolizma hızı (BMH), toplam enerji harcaması (TEH) ve fiziksel aktivite düzeyi (PAL) değerlendirilmiş ancak istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmamıştır (p>0.05).Ortalama uyku sürelerine göre incelendiğinde, hafta sonu uyku süresi ile BMH ve PAL arasında anlamlı pozitif korelasyon bulunmuştur (Sırasıyla; r=0.225, r=0.223, p<0.05). Sonuç olarak, uyku sağlıklı yaşamın vazgeçilmez bir parçasıdır ve son yıllarda uyku süresinin kısalmasına paralel olarak artan obezite ve diyabet vi prevalansı dikkat çekici olmuştur. Bir çok çalışma optimum uyku süresi ile sağlık arasındaki ilişkiye işaret etmektedir.
  • Thumbnail Image
    Item
    Karaciğer yağlanması olan hastaların beslenme alışkanlıkları ile antropometrik ölçümlerinin belirlenmesi
    (Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2014) Tekin, Pınar; Kızıltan, Gül
    Bu çalışma; yeni karaciğer yağlanması tanısı almış bireylerin beslenme durumu ile antropometrik ölçümleri ve kan biyokimyasal bulgularını belirlemek amacıyla planlanıp yürütülmüştür. Kesitsel ve tanımlayıcı bir çalışmadır. Araştırma evrenini; Başkent Üniversitesi Ankara Hastanesi İç Hastalıkları Gastroenteroloji Bölümü’ne başvuran ve yeni karaciğer yağlanması tanısı almış hastalar oluşturmuştur. Bu hastalar içinden 100 kişi gelişigüzel örnekleme yöntemi ile seçilmiştir. Anket formları hastalara karşılıklı görüşme yolu ile uygulanmış ve sonrasında boy, kilo, bel çevresi, kalça çevresi ve BKİ ölçümleri yapılarak anket formlarına yazılmıştır. Çalışmaya katılan 100 hastanın %37’si erkek, %63’ü kadındır. Yaş ortalaması (ortalama ± standart sapma) 44.68±13.58 yıldır. Erkeklerin %54.1’inin şişman, kadınların ise %66.7’sinin şişman olduğu belirlenmiştir. Bireylerin ortalama karbonhidrat alım düzeyleri düşük, günlük enerji alımı ve yağ tüketimi ise yüksek bulunmuştur. Günlük besin öğeleri alım düzeyleri değerlendirildiğinde hem erkek hem kadın bireylerde folik asidin yetersiz tüketildiği görülmüştür. Erkeklerin %54.1’inin, kadınların ise %44.4’ünün düzenli öğün tüketmedikleri ve en az bir öğünü atladıkları belirlenmiştir. Erkek bireylerin %67.6’sının kadınların ise %38.1’inin hiç ara öğün tüketmedikleri belirlenmiştir. Bireylerin %15’i her gün, %24’ü haftada birkaç gün dışarda yemek yemektedir. En sık atlanan öğün erkeklerde sabah öğünü (%74.1), kadınlarda ise öğle öğünüdür (%54.5). Bireylerin %61’i şeker ve şekerli yiyeceklere karşı istek duymakta, en çok istek duydukları şekerli yiyecek tatlılar olarak bulunmuştur. Bireylerin %21’inin fruktozu günlük 50 g ve üzerinde tükettikleri saptanırken %65’inin diyetle tükettikleri sükrozun enerjiden gelen oranının %8 ve üzerinde olduğu saptanmıştır (p>0.05). Bireylerde en sık görülen komplikasyonlar insülin direnci, obezite, hiperlipidemi ve hipertansiyondur. Bireylerde ortalama AKŞ, ALT, total kolesterol, TG, LDL-kolesterol ve ürik asit düzeylerinin referans değerlerinden daha yüksek, HDL-kolesterol düzeylerinin ise vi daha düşük olduğu belirlenmiştir. Bireylerin %83.1’inin HOMA-IR değeri ≥2.5 olarak bulunmuştur. Hem erkek hem kadın bireylerin günlük toplam enerji harcaması günlük aldıkları enerji ortalamasından düşük bulunmuştur (p<0.05). Sonuç olarak, fazla fruktoz tüketimi, yüksek yağlı diyet, yüksek enerji alımı, düşük enerji harcaması, düzensiz öğün sayısı, insülin direnci, obezite, hiperlipidemi gibi faktörlerin Non Alkolik Yağlı Karaciğer Hastalığı için tetikleyici risk faktörleri olduğu belirlenmiştir. Bu nedenle bireyler karaciğer yağlanmasına yönelik beslenme konusunda bilgilendirilmeli ve bireylerde farkındalık oluşması sağlanmalıdır. Bu çalışma Başkent Üniversitesi Tıp ve Sağlık Bilimleri Araştırma Kurulu tarafından KA 13/55 proje numarası ile onaylanmış ve Başkent Üniversitesi araştırma fonunca desteklenmiştir.
  • Thumbnail Image
    Item
    İstanbul tıp fakültesi diyet polikinliğine başvuran hastalarda sık görülen hastalıkların belirlenmesi
    (Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2014) Sanrı, Betül; Aksoydan, Emine
    Betül Sanrı, İstanbul Tıp Fakültesi Diyet Polikliniğine Başvuran Hastalarda Sık Görülen Hastalıkların Belirlenmesi, Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Beslenme ve Diyetetik Bölümü Yüksek Lisans Tezi 2014. Bu çalışma, Ocak 2012 – Ocak 2014 tarihleri arasında İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi diyet polikliniğine başvuran 18 yaş ve üzeri 520 hastada (410 kadın, 110 erkek) görülen hastalık sıklığı ve bunlarla ilişkili olabilecek risk faktörlerinin belirlenmesi amacı ile yapılmıştır. Araştırma İstanbul Tıp Fakültesi diyet polikliniğine başvuran hastaların dosyaları taranarak yapılmıştır. Dosyalardan bireylerin sosyo-demografik özellikleri, yaşam tarzı alışkanlıkları, antropometrik ölçümleri, polikliniğe gönderen bölüm, aldıkları tanılar, kullandıkları ilaçlar ve biyokimyasal parametreleri ile ilgili veriler araştırmacı tarafından hazırlanan bilgi formuna aktarılmıştır.. Çalışma grubunun yaş ortalaması 45.44±13.05 yıl olarak bulunmuştur. Beden kütle indeksi gruplamasına göre erkeklerin % 6.8’inin, kadınların %13.4’ünün kilolu (BKİ=25.0 -29.9 kg/m2), erkeklerin %13.9’unun, kadınların %59.0’ının ise şişman (BKİ ≥30.0 kg/m2) olduğu belirlenmiştir. Bireylerin aldıkları tanılara göre; obezite sıklığı % 89.6, tip2 DM %24.8, hipertansiyon %15.8, hiperlipidemi %24.8, bozulmuş glukoz toleransı %15.2, uyku apnesi %4.6, hipotiroid %7.3 ve Fe eksikliği anemisi %11.5 olarak bulunmuştur. Cinsiyet ve yaş ile tip2 DM, uyku apnesi, hipotiroid ve Fe eksikliği anemisi sıklığı arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki saptanmıştır (p‹0.001). Bireyler biyokimyasal parametreler açısından değerlendirildiğinde, ortalama açlık kan glikozu düzeyi erkeklerde 119.13±59.44 mg/dL, kadınlarda 103.77±38.86 mg/dL, erkeklerin trigliserit ortalaması 228.64±111.68 mg/dL, kadınların 178.90±67.15 mg/dL’dir. Erkeklerin açlık kan glikozu ve trigliserid ortalaması kadınlardan daha yüksek, HDLkolesterol ortalaması ise daha düşüktür. Bireylerin biyokimyasal parametreleri ve cinsiyetleri arasındaki fark istatistiksel açıdan önemlidir (p<0.001).Total kolesterol değerlerinin yaş ile artış gösterdiği bulunmuştur. Yaş grupları ile açlık kan glikozu, total kolesterol, LDL-kolesterol ve HDL-kolesterol değerleri arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir ilişki olduğu belirlenmiştir (p<0.05).Kadınlarda beden kütle indeksi grupları ile açlık kan glikozu, total kolesterol, LDL-kolesterol ve hematokrit değerleri farklılık göstermektedir. Açlık kan glikozu ve trigliserit için normal grup ile kilolu ve şişman gruplar arasında, total kolesterol için normal ile kilolu gruplar arasında farklılık söz konusudur. Bireylerin sigara kullanımı ve fiziksel aktiviteleri ile LDL-kolesterol, hemaglobin, hematokrit ve üç aylık kan şekeri ortalama değerleri arasında negatif yönde ve istatistiksel olarak anlamlı ilişki saptanmıştır. Ailede obezite görülmesi ile tip2 DM, hipertansiyon, bozulmuş glukoz toleransı ve demir eksikliği anemisi tanısı alma arasında pozitif yönde, ailede kalp damar hastalıkları ve hiperlipidemi görülmesi ile obezite, tip2 DM, hipertansiyon, hiperlipidemi, bozulmuş glukoz toleransı, uyku apnesi, hipotiroid ve demir eksikliği anemisi tanısı alma arasında pozitif yönde ve istatistiksel açıdan anlamlı ilişki saptanmıştır. Yetersiz ve dengesiz beslenmenin neden olduğu hastalıklardan korunma stratejilerinin temeli, beslenme alışkanlıklarını, yaşam tarzını ve çevresel faktörleri değiştirmek ve yüksek riskli bireyleri belirleyip bu bireylerde özel önlemler almaktır. Bu nedenle, hastalık riski yüksek, fakat hastalığın hiçbir belirtisinin olmadığı bireylerde yaşam tarzını ve risk faktörlerini değiştirerek hastalığın oluşmasını önlemenin gerekli olduğu düşünülmektedir.
  • Thumbnail Image
    Item
    Kadınlarda ağırlık yönetiminin yeme tutum davranışı üzerine etkisinin değerlendirilmesi
    (Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2014) Güzey, Müge; Saka, Mendane
    Müge Güzey, Kadınlarda Ağırlık Yönetiminin Yeme Tutum Davranışı Üzerine Etkisinin Değerlendirilmesi, Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Beslenme ve Diyetetik Bölümü Yüksek Lisans Tezi 2014. Bu çalışma hafif şişman ve obez kadınlarda ağırlık yönetiminin bireylerin yeme tutum davranışları üzerine etkisini incelemek amacıyla yapılmıştır. Çalışma İstanbul Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı Diyet Polikliniği’nde Aralık 2013- Şubat 2014 tarihleri arasında 19-64 yaş arasında hafif şişman ya da obez olan 50 kadın bireyle gerçekleşmiştir. Bireylerin ilk görüşmede; demografik özellikleri, beslenme alışkanlıkları sorgulanmış, antropometrik ölçümleri alınmış, fiziksel aktivite düzeyleri belirlenmiş ve yeme tutum davranış testi olarak 3 ayrı yeme tutumunun (kısıtlayıcı yeme, duygusal yeme, dışsal yeme) değerlendirildiği Hollanda yeme davranış testi (DEBQ) uygulanmıştır. İlk görüşme sonrasında bireylere kendilerine özgü zayıflama diyet programı geliştirilmiş ve beslenme eğitimi verilmiştir. 12 hafta sonunda bireylerin vücut ağırlık ve antropometrik ölçüm değişimleri kaydedilmiş ve bireylerin yeme tutum davranışlarında meydana gelebilecek değişikliği belirlemek için Hollanda yeme davranış testi tekrar uygulanmıştır. Çalışmaya katılan bireylerin yaş ortalaması 37.8 ± 11.4 yıl olarak belirlenmiştir. Bireylerin diyet programına başlamadan önce ortalama vücut ağırlığı 92,5±17,55 kg, beden kitle indeksi ise 34.6 ± 5,9 kg/m2‘dir. 12 haftalık diyet programı sonunda ortalama vücut ağırlığı 85.3± 16.8 kg’a beden kitle indeksi ortalaması 32 ± 5,82 kg/m2’ye düşmüştür. Antropometrik ölçümlerde meydana gelen bütün değişiklikler istatistiksel açıdan önemli bulunmuştur (p<0.05). Bireylerin %80’i daha önce en az bir kez zayıflama diyeti uygulamıştır. Bireylerin daha önce yapmış oldukları diyet sayısı ile başlangıç duygusal skor ve dışsal skor arasında pozitif ilişkiler saptanmış ve istatistiksel olarak önemli bulunmuştur (p<0.05). Başlangıç kısıtlayıcı skor ve diyet yapma sayısı arasında ise anlamlı bir ilişki saptanmamıştır (p>0.05). Bireylerin geçmiş diyet deneyimleri esnasında ailelerinin destek olup olmaması durumu ile başlangıç DEBQ skorları karşılaştırılmış ve ailesi tarafından diyet esnasında destek görmeyenlerin duygusal yeme skoru ve dışsal yeme skoru destek alanlardan anlamlı şekilde yüksek bulunmuştur (p<0.05). vi Bireylerin enerji ve makrobesin öğesi tüketim miktarlarıyla DEBQ skorları analiz edilmiştir. Bireylerin hem başlangıç hem de 12 hafta süresince uyguladıkları zayıflama programı sonrasında diyetle aldıkları enerji ve makro besin öğeleri ile DEBQ skorları arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki bulnmamıştır (p>0.05). Bireylere zayıflama diyetine başlamadan önce ve 12 hafta sonunda uygulanan Hollanda yeme davranış testinin başlangıç ve son skor puan farkları ise istatistiksel açıdan önemli bulunmuştur (p<0.05). Sonuç olarak vücut ağırlık kaybı yeme tutum ve davranışlarında iyileşme sağlamaktadır.
  • Thumbnail Image
    Item
    Üniveriste öğrencilerinde porsiyon algısı ve etkileyen faktörlerin belirlenmesi
    (Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2014) Güngör, Emel Öktem; Ercan, Aydan
    Bu çalışma, Beslenme ve Diyetetik bölümü 1-4 sınıf öğrenciler arasında beslenme bilgisi ile yiyeceklerin sunum biçimine göre porsiyon miktarlarının algılanması arasındaki ilişkinin belirlenmesi amacıyla yapılmıştır. Çalışma, Aralık 2013 Başkent Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik bölümünde 1.-4. sınıflarda okuyan, çalışmanın yapılacağı günlerde okulda bulunan 155 kız ve 7 erkek olmak üzere 162 öğrenci üzerinde yürütülmüştür. Çalışma, öğrencilerin demografik özellikleri ve beslenme alışkanlıklarının değerlendirildiği anket formu ve öğrencilerin porsiyon miktarı algılarını değerlendirmek için laboratuar ortamında görsel içerikli hazırlanan iki bölümden oluşmaktadır. Çalışmanın görsel olarak yürütülen aşamasında 4 ayrı besin seçilmiştir (patates, kıvırcık marul, portakal, domates). Porsiyon algısını etkileyen etmenlerin değerlendirilmesi amacıyla seçilmiş besinler farklı biçimlerde öğrencilere sunulmuş ve kendilerine göre 1 porsiyonu belirlemeleri istenmiştir. Çalışmaya katılan öğrencilerin yaş ortalaması 20.7±1.69 yıl ve BKİ ortalamaları 21.2±3.08 kg/m2 olduğu bulunmuştur. Öğrencilerin % 51.9’u ailelerinin yanında, % 22.3’ü ise öğrenci yurtlarında yaşamaktadırlar. Öğrencilerin öğün atlama durumlarına bakıldığında % 50.6’sının kahvaltı öğününü günün en önemli öğünü olarak belirtmesine rağmen %5.6’sı kahvaltı öğününü atladığını belirtmiştir. Öğrencilerin gece yemek yeme durumlarına bakıldığında ise gece yemek yeme sıklığında göre BKİ ve Beslenme Bilgi Puanı (BBP) ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark olmadığı saptanmıştır (p>0.05). Ara öğün tüketimleri değerlendirildiğinde, öğrencilerin %83.3’ünün ara öğün tükettikleri, ara öğünde tüketilen yiyecekler ile atıştırmalık olarak tüketilen yiyecekler arasındaki farkın bilincinde oldukları görülmüştür. Öğrencilerin sınıfları ile BBP arasındaki ilişkiye bakıldığında sınıf yükseldikçe BBP’nın da arttığı ve bu artışın istatistiksel olarak anlamlı olduğu bulunmuştur (p<0.05). Beslenme eğitimin verildiği 3. ve 4. sınıflar arasında BBP ortalaması arasında istatistiksel bir farkın olmadığı saptanmıştır (p>0.05). Çalışmamızın 1. uygulamasında yiyeceğin doğrama biçiminin öğrencilerin porsiyon vii seçimi üzerine etkisi olduğu bulunmuştur. Ayrıca beslenme bilgi puanları yüksek olan 3. ve 4. sınıflar bütünlüğü bozulmamış yiyecekleri 1 porsiyon olarak seçmişlerdir. Uygulama 2’de ise tabak büyüklüklerinin porsiyon algısı üzerine etkisine bakıldığında porsiyon algısının servis edilen tabak büyüklüğünden etkilendiği görülmüştür. Çalışmanın 3. ve 4. uygulamalarında hem tabak büyüklüklerinin yiyecek miktarını algılamaya etkisi hem de porsiyon miktarlarının tabak büyüklükleri ile ilişkisi incelendiğinde her ikisinin de olumlu yönde etkilendiği ve istatistiksel olarak anlamlı olduğu bulunmuştur (p<0.05). En yüksek oranda 4. sınıflar küçük tabaklardaki servisleri 1 porsiyon olarak seçmişlerdir. Bunun nedeni olarak da almış oldukları eğitimin son senesinde hastayla birebir etkileşimde olmalarından dolayı diyetlerde kullanılan değişim miktarı ile porsiyon miktarındaki algısal karmaşa olduğu düşünülmektedir.Bu çalışma, 27 Kasım 2013 tarihinde Başkent Üniversitesi Tıp ve Sağlık Bilimi Araştırma Kurulu Komisyonu tarafından KA13/275 sayılı karar ile onay alınmıştır.