Erişim Şekline Göre Kaynaklar
Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/11727/11219
Browse
Item 18 nolu Türkiye muhasebe standardına hasılatın oluşumu(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2007) Duman, Fatma Ceyda; Özmen Uysal, ÖzgürBu çalısmanın amacı, Uluslararası Muhasebe Standartları 18 ve onun resmi tercümesi Türkiye Muhasebe Standartları 18 Hasılat Standardı kapsamında olan mal satıslarında, hizmet sunumlarında ve faiz, isim hakları ve temettülerde, hasılatın dogma zamanı ve miktarını arastırmak, vergi mevzuatımız ve Tekdüzen Hesap Planı uygulaması ile farklılıklarını ortaya koymak, özellikli islemler temelindeki tereddütlerin giderilmesine katkıda bulunmak ve özgün örneklerle anlasılabilirliligini artırmaktır. Türkiye Finansal Raporlama Standartları kapsamındaki dönemsellik ve gerçege uygun deger kavramı temelinde hasılatın muhasebelestirilmesi, vergi mevzuatımız ve Tekdüzen Hesap Planını uygulamaları ile farklılıklar arz etmektedir. Bu farklılıkların azaltılması uygulayıcılara büyük kolaylık saglayacaktır. Hasılat Standardı uzun yıllardır revize edilmedigi için, hasılatın muhasebelestirilmesine iliskin güncel tartısmaları yeterince yansıtmamaktadır. Bu nedenle isletmelerin yeni ihtiyaçlarına cevap veremez ya da yeterince rehberlik sunamaz bir duruma gelmistir. Uluslararası Muhasebe Standartları Kurulu son tartısmalar dogrultusunda, hasılatın muhasebelestirilmesine iliskin yeni yaklasımlara paralel olarak Hasılat Standardı’nı yeniden gündemine almıstır.Item 19. yüzyıl Alman Lied sanatı dağarının şan eğitiminde kullanımı(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2007) Çetiner, EsraBu araştırma, Avusturya VorarlbergerLandeskonservatorium, Başkent Üniversitesi Devlet Konservatuvarı şan Bölümü, Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı şan Bölümü ve Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Ana Bilim Dalı şan Eğitimi derslerinde 19. Yüzyıl Alman Lied bestecilerinin eserlerinin kullanım durumunun incelenerek, kullanımının artırılmasını ve eğitim materyallerine yenilerinin eklenmesini sağlamak amacıyla yapılmıştır. Araştırma, verilerin bir kısmı Avusturya VorarlbergerlandesKonservatorium, Başkent Üniversitesi Devlet Konservatuvarı şan Bölümü, Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı şan Bölümü ve Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi AnaBilim Dalı'ında şan eğitimi dersi veren öğretim elemanları ve bu dersi alan öğrencilerden anket ve sözlü görüşme yöntemleriyle, bir kısmı da yurtiçi ve yurtdışında yapılan literatür taraması yöntemiyle toplanmaya çalışılarak hazırlanmıştır. Konuyla ilgili olarak uygulanan anket ve sözlü görüşmelerin sonuçları tablolar halinde gösterilip yorumlanmış, öneriler araştırmanın sonunda sunulmuştur.Item A model for assessing organizational learning in software development organizations(Human-Centered Software Engineering / Lecture Notes in Computer Science. 7623, 251-258, 2012) Chouseinoglou, Oumout; Bilgen, SemihIn order to keep up with the continuously increasing competition and to obtain competitive advantage, software developer organizations (SDO) need to possess the characteristics of Learning Software Organizations (LSO). Maturity is directly related to both learning and knowledge management (KM). However, the major software process improvement (SPI) approaches do not explicitly address how learning capabilities of a SDO can be assessed or what knowledge needs to be managed and how, when, where, or by and for whom. This paper introduces a model for evaluating the organizational learning characteristics of a SDO. We report the results of applying the model in a university course on software development.Item AB - Batı Balkan Ülkeleri ilişkisi: istikrar ve ortaklık süreci(Başkent Üniversitesi Avrupa Birliği ve Uluslararası İlişkiler Enstitüsü, 2006) Tontu, Ela; Çınar, MenderesBu tez, AB’nin 26 Mayıs 1999 tarihinde olusturdugu stikrar ve Ortaklık Süreci dogrultusunda gelisen AB-Batı Balkan ülkeleri iliskisini incelemek amacıyla hazırlanmıstır. Bu konunun seçilmesinin nedeni, AB’nin yeni genisleme gündeminde Türkiye ile birlikte Batı Balkan ülkelerinin bulunması olmustur. Bu dogrultuda bu tez iki argümanı savunmustur. lk olarak, AB’nin Batı Balkan ülkeleri ile iliskilerini gelistirmesinin ve bu bölgeyi kendi içerisine entegre etmek istemesinin altında yatan temel güdünün, AB’nin güvenlik anlayısına dayandıgını belirtmektedir. kinci olarak ise, Batı Balkan ülkelerinin, basta Hırvatistan ve Makedonya olmak üzere, AB’ye üyeliklerinin, AB’nin kendi güvenliginin pekistirilmesi amacıyla, Türkiye’den önce kabul edilmesinin muhtemel gözüktügünü ifade etmektedir. Her iki argümanın AB’nin günümüzdeki güvenlik algılaması ile dogrudan iliskisi olması nedeniyle bu tez, güvenlik kuramlarını temel almıstır. Genel olarak bu çalısma, teorik çerçeve kapsamında, Soguk Savas ve özellikle 11 Eylül sonrasında tüm dünyada degisen güvenlik anlayısını incelemis, bununla baglantılı olarak bu degisen güvenlik anlayısı içerisinde AB’nin günümüzde sahip oldugu güvenlik algılamasını tasvir etmeye çalısmıstır. Bu dogrultuda öncelikli olarak Batı Balkan ülkelerinin ve daha sonra Türkiye’nin AB’nin güvenlik algılaması içerisindeki konumlarını açıklamaya çalısmıs ve bununla baglantılı olarak bu ülkelerin AB’ye üyelik süreçlerini incelemistir.Item Acute Effects Of Whole-Body Vibration, Applied With Different Frequencies, On Repeated Sprint Performance(Yılmaz, A.. 4, Special Issue, 22-32, 2013) Yilmaz, Atakan; Özçelik, Arda; Kin-İşler, AyşeBu çalışmanın amacı farklı frekanslarda uygulanan akut tüm vücut titreşiminin tekrarlı sprint performansına etkisinin belirlemektir. Bu amaç doğrultusunda sağlıklı 15 Spor Bilimleri Bölümü öğrencisi (Yaş: 23.52±2.45 yıl, Boy: 177.85± 5.82 cm, VA: 76.55±5.32 kg) çalışmaya gönüllü olarak katılmıştır. Katılımcılar tekrarlı sprint testine rastgele olarak; titreşim uygulaması yapılmadan, 30 Hz ve 40 Hz frekans ve 4 mm genlikte uygulanan tüm vücut titreşimi uygulamasının ardından katılmışlardır. Tüm vücut titreşimi uygulaması 60 sn olarak yarım skuat posizyonunda uygulanırken, 60 saniyelik pasif dinlenmenin ardından katılımcılar 20 saniye dinlenme aralıklarıyla uygulanan 12x20 m tekrarlı sprint testine katılmışlardır. Tekrarlı sprint testi sonucunda katılımcıların 0-10 m, 10-20 m, 0-20 m mesafeleri için en iyi sprint zamanı, toplam sprint zamanı ve performans düşüş yüzdesi değerleri hesaplanmıştır. Yapılan tekrarlı ölçümlerde tek yönlü varyans analizi (ANOVA) sonuçları iki farklı frekansta uygulanan akut tüm vücut titreşiminin tekrarlı sprint testi sonucu elde edilen en iyi sprint zamanı, toplam sprint zamanı ve performans düşüş yüzdesi değerlerinde tüm mesafelerde istatistiksel olarak anlamlı bir fark oluşturmadığını göstermiştir (p>0.05). Sonuç olarak bu çalışmanın bulguları farklı frekanslarda akut olarak uygulanan tüm vücut titreşiminin tekrarlı sprint performansını etkilemediğini göstermektedir. The purpose of this study was to compare acute effects of whole-body vibration (WBV) applied with different frequencies on repeated sprint performance (RSA). Fifteen healthy sport science students (Age 24.29±2.52 years; height 176.85± 6.82 cm; body mass 76.42±5.44 kg) participated in this study voluntarily. Subjects participated in 12x20m repeated sprint ability test with 20 seconds recovery intervals before and after 30Hz and 40 Hz whole-body vibration application in random order. After the repeated sprint test, subjects? best sprint time, total sprint time and percentage of performance decrement were determined for 0-10m, 10-20m and 0-20m distances. whole-body vibration was applied for 60-seconds during a half-squat position with either 30 or 40 Hz frequency and 4 mm amplitude. Results of one way ANOVA with repeated measures indicated no significant differences in best sprint time, total sprint time and percentage of performance decrement in any of the measured distances after 30Hz and 40Hz of whole-body vibration application (p>0.05). As a conclusion it can be said that acute whole-body vibration applied with different frequencies did not result in any changes in Repeated Sprint performance.Item Akut miyokard hasarının troponin biyosensör ile ölçülmesi(Başkent Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2012) Haberal, Orhan Erdem; Kocakulak, MustafaKoroner kalp hastalıkları Türkiye’de yetişkinlerde ölüm oranının en yüksek olduğu hastalıklardan biridir. Özellikle kardiyopulmoner bypass ameliyatı sonrası hastalarda miyokard enfarktüs riski oldukça yüksektir. Amerikan Kardiyoloji Derneği ve Avrupa Kardiyoloji Birliği kardiyak troponinleri miyokard enfarktüs tanısı için biyokimyasal belirteç olarak önermektedir. Bu nedenle, ameliyat sonrası hastanın hayati değerleri ile birlikte kandaki troponin seviyesinin ardışık olarak ölçülmesi gereklidir. Ancak sürekli ölçüm yapabilen hassas bir sistem henüz bulunmamaktadır. Bu çalışmanın amacı kandaki troponin protein seviyesini hassas, hızlı ve ucuz olarak ölçebilen bir sistem geliştirmektir. Bu amaçla, QCM kristalleri yüzey temizliği işleminden sonra anti-cTnT immobilize edilmiştir. Troponin konsantrasyonu, QCM sensörünün frekans değişimi ile gözlemlenmiştir. Aynı sensör farklı troponin konsantrasyonları ile test edilmiş ve frekans değerinin, troponin konsantrasyonu ile doğru orantılı olarak değiştiği gözlemlenmiştir. Bu sonuç TEM görüntüleri ile desteklenmiştir. Geliştirilen sensör sistemi troponin seviyesinin gözlemlenmesi için önerilen hızlı, etkili ve ucuz bir yöntemdir.Item Ankara'da bir vakıf üniversitesine bağlı semt polikinliğine başvuran hastaların tamamlayıcı sağlık sigortasına bakış açılarının değerlendirilmesi(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2014) İnce, Gülay; Malhan, SimtenSosyal güvenlik, bir ülkede yaşayan tüm insanları ve çalışma yaşamını doğrudan ya da dolaylı olarak etkileyen temel bir sistemdir. Sosyal güvenlik sisteminde gerçekleştirilen reformlar sonucunda genel sağlık sigortası oluşturulmuştur. Genel Sağlık Sigortası kişilerin ekonomik gücüne ve arzulu olup olmadığına bakılmaksızın, ortaya çıkacak hastalık riskine karşı, toplumun bütün fertlerinin sağlık hizmetlerinden yaygın ve etkin bir şekilde yararlanmasını sağlayan, sağlık sistemidir. Ancak genel sağlık sigortası modeli sunmuş olduğu temel teminat paketi ile optimal sağlık beklentilerini karşılamaya yetmemektedir. Tamamlayıcı sağlık sigortasının devreye girmesiyle genel sağlık sigortası da sağlıklı bir şekilde işleyebilecektir. Tamamlayıcı Sağlık Sigortası Sosyal güvenlik kurumu tarafından kapsama alınmayan ya da kapsama alındığı halde genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişiler tarafından ilave ücret ödemesi gerektiren sağlık hizmetlerini, özel sigorta aracılığı ile sigorta kapsamına almaktır. Tamamlayıcı sağlık sigortası ile vatandaşların kolay erişebileceği nitelikli sağlık hizmeti seçenekleri artacaktır. Bu çalışmanın amacı, Ankara’da Bir Vakıf Üniversitesine Bağlı Semt Polikliniğine Başvuran Hastaların sosyo-demografik özellikleri, sağlık sorunları ve sağlık harcamaları çerçevesinde tamamlayıcı sağlık sigortasına bakış açılarının tespit edilmesidir. Veri toplamak için Sigorta Şirketi anketleri derlenerek oluşturulan anket 278 hastaya uygulanmıştır. Toplanan veriler SPSS 18.0 paket programı kullanılarak bilgisayara girilmiş ve değerlendirilmiştir. Çalışmanın sonucunda araştırmaya katılan kişilerin büyük ölçüde tamamlayıcı sağlık sigortasının farkında olmadıkları, farkında olan kişilerin ise önemli bir bölümünün tamamlayıcı sağlık sigortasına sıcak bakmadığı belirlenmiştir. Tamamlayıcı sağlık sigortasına bu yaklaşımın en önemli nedeni, sigorta şirketlerine duyulan güvensizlik ve yeterli tanıtımın yapılmaması olarak belirlenmiştir. Türkiye’de Tamamlayıcı sağlık sigortası uygulamasına geçilmeden önce, yapılan bu çalışmanın Türkiye genelinde daha büyük bir örneklemle genişletilmesi Tamamlayıcı Sağlık Sigortası ile ilgili yasal ve pratik düzenlemelerin geliştirilmesinde yararlı olabileceği düşünülmektedir.Item Anonim ortaklıklarda genel kurul ve genel kurulan elektronik ortamda toplanması ve karar alması(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2006) Özer, Işık; Pınar, HamdiBu çalısmada, TTK’nun ilgili maddeleri ısığında GK’un olusumu ve isleyisi incelenmis, GK’da internet kullanımının ve GK’a elektronik ortamda katılımın GK üzerindeki etkileri ve ortaya çıkacak sonuçlar çözümlenmeye çalısılmıstır. Anonim sirket GK’u, TTK m. 360 vd.’nda düzenlenen ve nasıl toplanacağı, toplantı zamanı, müzakereler, oy kullanma ve karar alınmasının tâbi olduğu sartların sirket esas sözlesmesinde belirlendiği zorunlu bir organdır. Pay sahipleri, sirket islerinin görüsülmesi amacıyla GK’da bir araya gelirler. Bu kapsamda anonim sirket GK’unun isleyisi, GK’un toplantıya çağrılması ve pay sahiplerinin GK toplantısına alınması anından itibaren baslayan ve toplantının kapatılmasına kadar devam eden ve bu arada toplantının açılması, tutanağın düzenlenmesi, müzakerelerin ve oylamanın yapılması ile karar alınması asamalarını içeren bir süreç olarak tanımlanabilir. Günümüz bilgi toplumu, iletisim teknolojilerinde yasanan gelismelere paralel olarak hızlı karar alma mekanizmalarının gelistirilmesini zorunlu kılmaktadır. Özellikle internetin gelisme hızı, bu çalısmanın konusu olan anonim sirketler GK’unun da hızlı karar alma ve sonuca gitme zorunluluğu ile karsı karsıya bulunduğunu göstermektedir. Diğer taraftan uygulamada pay sahiplerinin GK’a katılım oranının düsük olması ve bu durumun anonim sirketlerin en önemli sorunlarından biri olan “güç bosluğu” sorununa yol açması, pay sahiplerinin GK’a katılımlarının kolaylastırılması ihtiyacını da ortaya çıkarmıstır. Đste tüm bu gerekçelere dayanarak günümüz hukuk anlayısı, GK’a elektronik ortamda katılıma olanak sağlamıstır. Dünyada yasanan bu gelisme, Türk hukukunda da Türk Ticaret Kanunu Tasarısının kanunlasmasıyla birlikte uygulanır hale gelecektir.Item Anonim şirketlerde kâr payı, kâr dağıtımı ve yedek akçe ayrılması(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2006) Ünal, Ahmet, Cemil; Vural, GüvenKâr, Farsça kökenli bir kelimedir. Kârın sözlük anlamı; alışverişden sağlanan para kazancıdır. Öğretide yapılan bir tanıma göre kâr; belli bir süre içinde, ekonomik faaliyetleri sebebiyle bir ticari işletmenin varlığında meydana gelen artışı ifade eder. Anonim şirketin kâr dağıtabilmesi için öncelikle şirketin kâr elde etmesi yani şirketin ticari bilânçosunda kârın gözükmesi gerekir. Aksi takdirde şirket kâr dağıtamaz. Sermaye Piyasası Kurulu’nun çıkardığı Seri:4, 27 No’lu tebliğde yapılan tanıma göre kar payı; anonim şirket ortaklarına ve kâra katılan diğer kişilere dağıtılacak kârdan, bunların her birine düşen payı ifade eder. Pay sahipliği konusunda gerçek ve tüzel kişi ayrımı yoktur. Burada pay sahibi için önemli olan nokta, şirkete katılım karşılığında, maddi bir çıkar sağlamaktır. Sağlanabilecek maddi çıkar çeşitli şekillerde olabilmekle birlikte, bunların en önemlisi ve devamlısı, kişinin şirket kazancından elde edeceği kâr payıdır. Kar payı avansı, ortaklara ara dönem karı üzerinden dağıtılacak avanstır. Anonim şirketler, iş yılı sonunda düzenlenen bilânçoya göre ve herhâlde genel kurulun bilânço, kâr ve zarar hesabının kabulüne ve kârın dağıtımına ilişkin kararına dayanarak kâr dağıtabilirler. Bunun dışında ortaklara yapılan her ödeme, safi kârdan kaynaklansa bile, emredici hükümlerle men edilmiş bulunan “ sermayenin ortaklara iadesi ” anlamını taşır. TTK.’da yedek akçenin tanımı yapılmamıştır. Sadece TTK.m.74/3’de yedek akçenin, esas sermayenin bir parçası olduğu belirtilmiştir. Öğretide yapılan bir tanıma göre yedek akçe; esas sermayeyi aşan net malvarlığıdır. Başka bir tanıma göre yedek akçe; şirketin çeşitli kaynaklardan elde ettiği safi kârdan, pay sahiplerine ve diğer ilgililere dağıtılmayarak kanun, esas sözleşme ve genel kurul kararı gereğince, şirket bünyesinde tutulan kaynakların tümüdür. Yedek akçenin genel olarak üç fonksiyonu vardır. Bunlardan birincisi şirketin mevcut durumunun başka bir deyişle sermayenin korunması, ikincisi sermayenin otofinansman yoluyla kuvvetlendirilmesi ve son olarak düzenli bir kâr dağıtımının ayarlanabilmesidir.Item Asil-vekil ilişkisinde asiliğn körlüğü: Türkiye'de Asil-vekil iİlişkisinde vekilin sahip olduğu güce bağlı olarak asilin tutumunun incelenmesi(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2014) Dalğıran, Yasemin; Özen, H. CenkHızla büyüyen işletmeleri düşündüğümüzde örgüt sahiplerinin örgütün başında bulunabilmesi ve aynı zaman da örgütü yönetebilmesi, dahası üst düzey yöneticilerin tüm yönetim işlerini tek başlarına üstlenmesi gittikçe zorlaşmaktadır. Bunun sonucunda örgüt sahipleri de üst düzey yöneticiler de yönetim faaliyetlerini yürütmek üzere profesyonel yöneticilerle birlikte çalışmaya başlamışlardır. Bu zorunluluk yazında vekâlet kuramı diye adlandırılmaktadır. Bir çok farklı uygulama alanında kullanılan vekâlet teorisini incelediğimizde diğer örgüt kuramlarıyla iç içe olduğunu görürüz.Özellikle sosyal sermaye ve buna bağlı olarak güç-bağımlılık kuramları bir arada incelediğinde “Sosyal sermaye; güç isteyen veya elindeki gücü korumaya çalışan vekilin kullandığı bir taktik mi?” sorusunu akıllara getirmektedir. Buradan hareketle bu çalışmada vekilin sahip olduğu gücün asilin vekili denetlemesinde ve buna bağlı olarak alacağı kararlarda nasıl etkili olduğu araştırılmıştır. Bu çalışma, Türkiye de asil-vekil arasındaki ilişkinin yönetilmesinde sosyal sermaye ile güç-bağımlılık kavramlarının ne derece etkili olduğu ile ilgilidir. Çalışmada orta ve büyük ölçekli şirketlerde çalışan yöneticilerin onlara bağlı çalışan vekilleri seçerken ve denetlerken bu vekillerin sahip olduğu gücün etkisi incelenmiştir. Çalışma bu konularla ilgili araştırma sorularını yanıtlayarak, vekâlet kuramına ilişkin Türkiyede yapılan çalışmalara katkı sağlamayı ve uluslararası yazında yer alan çalışmalara Türkiye özelinde asil-vekil ilişkisini sosyal sermaye ve güç-bağımlılık kuramları ile ilişkilendirilerek farklı bir bakış açısı kazandırmayı amaçlamaktadır. Nitel araştırma yöntemi kullanılarak gerçekleştirilen bu çalışma ile işletmelerde vekâlet veren ile vekâlet eden aktörler, yani asil-vekil ilişkisi çerçevesinde Türkiyedeki vekilin sahip olduğu sosyal sermayenin asil ve örgüt için önemini daha iyi anlaşılacak, bununla birlikte sosyal sermayenin yarattığı gücün asili hangi konularda baskı altına aldığı daha iyi kavranabilecektir.Item Avrupa Birliği 2004 genişlemesinin kobiler üzerindeki olası ekonomik etkileri(Başkent Üniversitesi Avrupa Biriliği ve Uluslararası İlişkiler Enstitüsü, 2006) Yonar, Özlem; Çınar, MenderesBu tezde Avrupa Birliği 2004 genişlemesinin Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler (KOBİ) üzerindeki olası ekonomik etkileri konusu işlenmiştir. Avrupa Birliği 1 Mayıs 2004’te tarihindeki en büyük ve en zorlu genişlemesini gerçekleştirmiştir. Avrupa Birliği, 2004 Genişlemesini planlarken Avrupa kıtasının bölünmüşlüğüne son vermeyi ve Orta ve Doğu Avrupa Ülkelerinin demokrasi ve serbest piyasa ekonomisine geçmesini sağlayarak istikrarsızlığa yol açabilecek tüm unsurların engellenmesini amaçlamıştır. Dünyada tüm ülkeler KOBİ’lerin öneminin farkına varmıştır ve gün geçtikçe ekonomideki önemleri de artmaktadır. Çünkü KOBİ bir ülkeye istihdam yaratma, bölgesel kalkınma ve yerel kalkınma gibi hem ekonomik hemde sosyal yönden oldukça önemli getirileri vardır. Avrupa Birliği genişlemesinin ekonomik etkileri ele alınırken ekonomilerin vazgeçilmez unsurlarından biri olan, KOBİ’lerin bu genişlemelerden nasıl etkilendiğinin incelenmesi kanımızca oldukça doğru olacaktır. Sonuç olarak, KOBİ’lerin ekonomideki etkisi yadsınamaz şekilde ortadadır. Bu tez çerçevesinde 2004 genişlemesinin KOBİ’ler üzerindeki ekonomik etkileri analiz edilecektir.Item Avrupa Birliği eğitim politikasının öncelikleri: kavramsal bir analiz(Başkent Üniversitesi Avrupa Birliği ve Uluslararası İlişkiler Enstitüsü, 2007) Sungur, Derya; Çınar, MenderesBu çalısmanın amacı, AB egitim politikasının önceliklerini bazı analitik araçlar yardımıyla tartısmaktır. Modern toplumlarda egitimin ekonomik, toplumsal ve siyasi-ideolojik olmak üzere üç temel islevi oldugu ve bu islevlerin Ernest Gellner’in de isaret ettigi gibi milliyetçilik ideolojisiyle ilgili oldugu söylenebilir. Sanayi Devrimi sonucu toplumsal yapıdaki degisim, egitimin islevlerindeki degisiklige de yansımıstır. Modern egitim, modern toplumun ihtiyaçlarına cevap verir ve bu ihtiyaçlardan biri de ortak kimliktir. AB’de entegrasyon sürecini açıklamak için yola çıkan neo-fonksiyonalist yaklasım da egitim politikalarını AB bütünlesmesinin bir türevi olarak görür. Bu baglamda, çalısmada yapılan tartısma üç asamadan olusmaktadır. Çalısmanın ilk bölümünde modern toplumlarda egitimin islevleri incelenecek ve AB’de egitim politikasının bu islevlerle anlasılabilirligi tartısılacaktır. ikinci asamada AB’de egitim alanında ‘politika olusturma’ ve ‘politika uygulama’ düzeyleri arasındaki farklılıklardan ve egitim politikasındaki önceliklerden bahsedilecektir. Tartısmanın son bölümünde ise, ulus-devlet düzeyinde standart bir egitim politikası olusturma ve uygulamanın ortak bir kimlik duygusuna yol açacagı tezinden hareketle Gellner’ci ve neo-fonksiyonalist yaklasımların AB düzeyinde geçerli olup olmadıgı tartısılacaktır.Item Avrupa Birliği kültür politikaları'nın Avrupa kimliği üzerine etkileri(Başkent Üniversitesi Avrupa Birliği ve Uluslararası İlişkiler Enstitüsü, 2007) Tolunay, Selin; Demirağ, YeldaBu çalışmada Avrupa Birliği kültür politikalarının Avrupa kimliği üzerine etkileri incelenmiştir. İlk bölümde çalışmanın amacı ve içeriği belirlenmiş, konunun hangi aşamalar ile ele alınacağı özetlenmiştir. Çalışma beş bölümden oluşmaktadır. İkinci bölümde kavramsal açıklamalar yer almıştır. Ulus, ulus devlet, kültür ve kimlik kavramlarının incelendiği bu bölümde ayrıca Avrupa kimliğine de değinilmiştir. Avrupa kimliğinin tarihsel gelişim süreci ele alınmıştır. Üçüncü bölümde Avrupa Birliği kültür politikalarının ortaya çıkışı ve Avrupa Birliği kültür politikaları sürecinin Avrupa kimliği üzerine etkilerinin dönemsel olarak gelişimi ortaya koyulmuştur. Üçüncü bölüm, anlaşmalarda ve araştırmalarda yer alan kültür politikaları ve Avrupa kimliği olmak üzere iki ayrı alt bölüm olarak ele alınmıştır. Dördüncü bölümde ise Avrupa Birliği kültür politikalarının Türkiye’ye yansımaları incelenmiştir. Avrupa Birliği’ne aday ülke konumunda olan Türkiye’nin kültür bağlamında Avrupa Birliği’ne uyumu tartışılmıştır. Sonuç bölümünde, yapılan incelemeler sonucunda Avrupa Birliği kültür politikalarının Avrupa kimliği yaratmada ve oluşmaya başlamış olan Avrupa kimliğini güçlendirmede nasıl ve ne derece etkili olduğu ortaya koyulmaya çalışılmıştır.Item Avrupa Birliği, Türkiye ve Terör(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2007) Seren, MerveItem Bel ağrılı hastalarda farklı ev egzersiz programı yaklaşımlarının etkinliğinin değerlendirilmesi(Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2012) Tandoğan, Abdurrahman; Dışkapan, ArzuBel ağrısı, gelişmekte olan ülkelerde çok yaygın olan sağlık sorunlarından biridir. Bel ağrılı hastalarda ev egzersizlerine uyumun yetersiz olduğu belirtilmektedir. Çalışmamızın amacı, bel ağrısı olan hastalarda iki farklı ev egzersiz programı yaklaşımının, egzersize uyum, ağrı, sağlıkla ilgili yaşam kalitesi ve özür düzeyleri üzerine etkinliğini değerlendirmekti. Rastgele örneklem yöntemi ile yetmiş iki olgu, görsel eğitim ve telefonla izlemden oluşan iki gruba ayrıldı. Ev egzersiz programları fizyoterapi programı ile aynı anda başladı. Tüm ölçümler tedavi programı öncesi, sonrası ve 4 haftalık izlem sonrası yapıldı. Her iki gruptaki olgular ilk dört hafta, ikinci dört hafta ve toplam 8 haftadaki egzersize uyum yönünden benzerdi (p>0.05). Tedavi öncesi ile kıyaslandığında, her iki grupta Modifiye Oswestry Bel Ağrısı Özür Anketi, Nottingham Sağlık Profili alt ölçekleri ve Kısa Form Mc Gill Ağrı Anketi alt ölçekleri puanlarının tedavi ve izlem sonrası anlamlı düzeyde azaldığı bulundu (p<0.05). Tedavi öncesi, tedavi sonrası ve 8. haftanın sonunda Modifiye Oswestry Bel Ağrısı Özür Anketi, Nottingham Sağlık Profili alt ölçekleri ve Kısa Form Mc Gill Ağrı Anketi alt ölçek puanları yönünden, görsel eğitim ve telefonla takip grupları arasında anlamlı bir farklılık yoktu. (p> 0.05). Sonuç olarak, her iki ev egzersiz programı yaklaşımı (görsel eğitim ve telefonla takip) bel ağrılı hastalarda egzersiz uyumu, ağrı, özür ve yaşam kalitesi üzerinde benzer olumlu etkilere sahiptir. İki farklı ev egzersiz programı yaklaşımının hastaların egzersiz uyumunu olumlu etkilediği gözlenmiştir. Gelecekte daha kapsamlı, uzun izlem periyotlarını içeren araştırmalara ihtiyaç vardır.Item "Bizans dini müziğinde 'İstanbul tavrı': Fener patrikhanesi ilahilerinin melodik, ritmik ve modal yönden analizi"(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2006) Gezek, Diğdem; Erol, LütfüBizans müziği konulu araştırmaların azlığından hareketle yola çıkılan ve konusu Bizans dini müziği ile sınırlandırılan bu çalışmanın amacı, Bizans dini müziğini günümüzde İstanbul Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi'nde yaşatılan müzik ortamının Bizans dini müziğinde bir İstanbul Tavrı olarak belirdiğinin altını çizmektir. Bu amaçla çalışmada, İstanbul Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi'nde söylenen ilahilerden türlerine göre gruplandırılmış önemli örnekler modern Bizans notasyonundan alınarak, Batı'nın porteli sistemine göre yazılmış ve melodik, ritmik ve modal yönden analizleri yapılmıştır.Item Borç İlişkisi Doğran Sözleşmelerde Başlangıçtaki İmkansızlık, Hüküm ve Sonuçları(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2006) Yücer, Zeynep, İpekItem Borsa İstanbul'un mikro yapısındaki değişiklerin gün içi getiri, volatilite ve kapanış fiyatına etkisi(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2014) Kadıoğlu, Eyüp; Küçükkocaoğlu, GürayBorsa İstanbul’da gün içi getiri ve volatilite yapıları ve bu yapıları oluşturan nedenlerden biri olan kapanış fiyatı manipülasyonunu test etmek üzere 1 Kasım 2006 – 31 Mayıs 2012 döneminde farklı endekslerde yer alan 102 adet hisse senedi kullanılmıştır. Yine aynı dönemde Borsa İstanbul’un mikro yapısında meydana gelen açılış seansı uygulamasına geçilmesi, disketle emir iletimi uygulamasının kaldırılması, fiyat adımlarının küçültülmesi, emir iptalinin serbest bırakılması ve kapanış seansı uygulamasına geçilmesinin gün içi yapılara olan etkileri araştırılmıştır. Borsa İstanbul’un gün içi getiri yapısının genel literatüre paralel olarak çift seans uygulaması nedeniyle çift U formunda (ya da W formu) olduğunu söylemek mümkündür. Borsa İstanbul’un seans açılışlarında ve kapanışlarındaki getirinin diğer zaman dilimlerine göre daha yüksek olduğu gözlemlenmiştir. Gün içi volatilite yapısının ise çift seans uygulaması nedeniyle çift L formunda olduğunu söylemek mümkündür. Borsa İstanbul’un seans açılışındaki volatilitenin yüksek olduğu ve seans sonuna doğru bu volatilitenin azaldığı gözlemlenmiştir. Açılış seansı uygulaması getiri formunu istatistiki olarak önemli ölçüde değiştirmiş olup, açılış seansıyla birlikte ilk 15 dakikalık getirilerde önemli bir düşüş olmuştur. Ancak açılış seansı uygulaması açılışta gözlemlenen volatiliteyi de anlamlı bir şekilde arttırmıştır. Kapanış seansı uygulaması kapanıştaki getiriyi ve sabah açılışta gözlemlenen volatiliteyi anlamlı bir şekilde düşürmüştür. Borsa İstanbul’da tek fiyat yöntemli kapanış seansının uygulamaya girmesine kadar olan dönemde Felixson ve Pelli (1999) modeline göre kapanış fiyatını artırmaya yönelik manipülatif hareketlerin olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Son 15 dakikaya kadar olan dönemde “Alım-Satım”ın toplam işlem miktarına oranı değişkeninin katsayısının pozitif ve yüksek anlamlılık düzeyine sahip olması kapanış fiyatı manipülasyonunu destekleyici nitelikte olduğu düşünülmektedir. Kapanış seansı uygulamasının kapanış fiyatı manipülasyonunu önemli ölçüde ortadan kaldırdığı görülmüştürItem Bukkal segment distalizasyonunda zigoma ankrajı ve ağız dışı ankraj uygulamarının karşılaştırılması(Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2007) Kaya, Burçak; Uçkan, SinaBu tez çalışması bukkal segment distalizasyonunda zigoma ankraj sisteminin iskeletsel, dentoalveoler ve yumuşak dokular üzerindeki etkilerinin incelenmesi ve bu etkilerin servikal headgear ankrajıyla karşılaştırılması amacıyla yürütülmüştür. Dişsel Sınıf II posterior ilişki, iskeletsel Sınıf I veya II sagital ilişkiye sahip hastalar çalışmaya dahil edilmiştir. Ayrıca araştırmaya alınmak için düşük açılı veya normal vertikal büyüme paterni, tüm daimi dişlerin varlığı, maksiller dental arkta çapraşıklık ve/veya artmış overjet, mandibuler dental arkta çok az yer darlığı olması veya hiç olmaması, normal veya artmış overbite, tam sürmüş maksiller ikinci molarlar gibi kriterler de aranmıştır. Bu kriterleri sağlayan 30 hasta 2 gruba ayrılmıştır. Distalizasyon başlangıcında ortalama yaşları 14.74 yıl olan 15 hastadan oluşan birinci grupta, zigoma ankraj sistemi ile bukkal segment distalizasyonu yapılmıştır. Zigoma plağından birinci premolar braketinin mezialindeki sıkıştırılabilir ark teli kuvvet çengeline uzanan nikel-titanyum kapalı sarmal yaylar ile, her iki tarafta 450 gram distalizasyon kuvveti uygulanmıştır. Distalizasyon başlangıcında ortalama yaşları 15.26 yıl olan 15 hastadan oluşan ikinci grupta, servikal headgear ile bukkal segment distalizasyonu yapılmıştır. Dış kolu başlangıçta okluzal düzleme paralel olan ve bukkal segmentte özellikle kanin ve birinci premolarlar arasında diastemalar açıldıktan sonra 10-15° yukarı açılandırılan yüz arkı kullanılarak her iki tarafta 450 gram distalizasyon kuvveti uygulanmıştır. Hastalardan headgearlerini günde en az 20 saat kullanmaları istenmiştir. Bütün hastalarda sınıf II bukkal ilişki başarıyla düzeltilip Sınıf I bukkal ilişki sağlanmıştır. Bukkal segment distalizasyonunun ortalama süresi zigoma ankraj grubunda 9.03 ± 0.62 ay, servikal headgear grubunda 9.00 ± 0.76 ay olarak ölçülmüş, gruplar arasında fark bulunmamıştır. Tedavi gruplarında oluşan değişiklikleri belirlemek için lateral sefalometrik filmler üzerinde 43, alçı modeller üzerinde 6 parametre ölçülmüştür. Normal dağılım gösteren ve homojen varyanslı olup tekrarlı ölçüm içeren grup ortalamaları İki Faktörlü Tekrarlı Ölçümler Varyans Analizi ve Bonferroni düzeltmeli t testi ile, yaş ve tedavi süresi parametrelerinin grup ortalamaları ise Student t testi ile karşılaştırılmıştır. Normal dağılıma uymayan veya heterojen varyanslı olan grup ortalamalarının karşılaştırılmasında ise bağımsız gruplar için Mann Whitney U testi, bağımlı gruplar için ise Wilcoxon testi kullanılmıştır. Bukkal segment distalizasyonuna bağlı olarak her iki tedavi grubunda da, ‘A’ noktası geriye gitmiş, mandibula posterior rotasyon yapmış, ön yüz yükseklikleri artmıştır. Her iki grupta da maksiller posterior dişlerde p<0.001 düzeyinde önemli miktarda distalizasyon sağlanmıştır. Bunun yanısıra, zigoma ankraj grubundaki premolarlar dışında, her iki grupta da tüm maksiller posterior dişlerde distale devrilme görülmüştür. Zigoma ankraj grubunda maksiller posterior dişlerde vertikal hareket görülmezken, servikal headgear grubunda premolarlarda ekstrüzyon gözlenmiştir. Her iki grupta da maksiller keserler retrüze olmuş ve overjet azalmıştır. Overbite yalnızca servikal headgear grubunda azalmıştır. Alt ve üst dudaklarda her iki grupta da belirgin retrüzyon saptanmıştır. Bütün maksiller posterior dişlerde distobukkal rotasyona rastlanmış, ancak zigoma ankraj grubunda özellikle premolarlardaki rotasyon daha belirgin bulunmuştur. Zigoma ankraj sistemi ile hiç bir ağız dışı aygıt kullanmadan, servikal headgear ile benzer sonuçlar elde edilebildiği ve Sınıf II ilişkinin düzeltilebildiği gösterilmiştir.Item Bütünleştirici modül ağlarıyla gen düzenleme analizi(Başkent Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2014) Özcan, Giray Sercan; Oğul, HasanGen düzenlemesi karmaşık bir biyolojik olgudur. Bu sürecin güvenilir bir analizi, çok sayıda veri kaynağının kullanımını gerektirir. Bu tezde, Bayes modül ağları kullanılarak transkripsiyon sırası ve transkripsiyon sonrası gen düzenlemesinin aynı anda modellenmesi için bir yaklaşım sunulmaktadır. Model mRNA, mikroRNA ve transkripsiyon faktörlerinin birlikte düzenlenen elemanlarına ek olarak düşük seviyeli düzenlenme devrelerinin üretimi için mRNA ve mikroRNA ifade ve dizilim bilgisinin eşleştirilmiş örneklerini kullanır. Gerçek kanser veri seti üzerinde yapılan deneylerde, biyolojik olarak anlamlı birçok küme ve anlaşılabilir motifler elde edilmiştir. Sonuçlar, bazı test edilebilir biyolojik hipotezler üretilmesini de sağlamıştır.