Erişim Şekline Göre Kaynaklar
Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/11727/11219
Browse
3 results
Search Results
Item Karaciğer yağlanması olan hastaların beslenme alışkanlıkları ile antropometrik ölçümlerinin belirlenmesi(Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2014) Tekin, Pınar; Kızıltan, GülBu çalışma; yeni karaciğer yağlanması tanısı almış bireylerin beslenme durumu ile antropometrik ölçümleri ve kan biyokimyasal bulgularını belirlemek amacıyla planlanıp yürütülmüştür. Kesitsel ve tanımlayıcı bir çalışmadır. Araştırma evrenini; Başkent Üniversitesi Ankara Hastanesi İç Hastalıkları Gastroenteroloji Bölümü’ne başvuran ve yeni karaciğer yağlanması tanısı almış hastalar oluşturmuştur. Bu hastalar içinden 100 kişi gelişigüzel örnekleme yöntemi ile seçilmiştir. Anket formları hastalara karşılıklı görüşme yolu ile uygulanmış ve sonrasında boy, kilo, bel çevresi, kalça çevresi ve BKİ ölçümleri yapılarak anket formlarına yazılmıştır. Çalışmaya katılan 100 hastanın %37’si erkek, %63’ü kadındır. Yaş ortalaması (ortalama ± standart sapma) 44.68±13.58 yıldır. Erkeklerin %54.1’inin şişman, kadınların ise %66.7’sinin şişman olduğu belirlenmiştir. Bireylerin ortalama karbonhidrat alım düzeyleri düşük, günlük enerji alımı ve yağ tüketimi ise yüksek bulunmuştur. Günlük besin öğeleri alım düzeyleri değerlendirildiğinde hem erkek hem kadın bireylerde folik asidin yetersiz tüketildiği görülmüştür. Erkeklerin %54.1’inin, kadınların ise %44.4’ünün düzenli öğün tüketmedikleri ve en az bir öğünü atladıkları belirlenmiştir. Erkek bireylerin %67.6’sının kadınların ise %38.1’inin hiç ara öğün tüketmedikleri belirlenmiştir. Bireylerin %15’i her gün, %24’ü haftada birkaç gün dışarda yemek yemektedir. En sık atlanan öğün erkeklerde sabah öğünü (%74.1), kadınlarda ise öğle öğünüdür (%54.5). Bireylerin %61’i şeker ve şekerli yiyeceklere karşı istek duymakta, en çok istek duydukları şekerli yiyecek tatlılar olarak bulunmuştur. Bireylerin %21’inin fruktozu günlük 50 g ve üzerinde tükettikleri saptanırken %65’inin diyetle tükettikleri sükrozun enerjiden gelen oranının %8 ve üzerinde olduğu saptanmıştır (p>0.05). Bireylerde en sık görülen komplikasyonlar insülin direnci, obezite, hiperlipidemi ve hipertansiyondur. Bireylerde ortalama AKŞ, ALT, total kolesterol, TG, LDL-kolesterol ve ürik asit düzeylerinin referans değerlerinden daha yüksek, HDL-kolesterol düzeylerinin ise vi daha düşük olduğu belirlenmiştir. Bireylerin %83.1’inin HOMA-IR değeri ≥2.5 olarak bulunmuştur. Hem erkek hem kadın bireylerin günlük toplam enerji harcaması günlük aldıkları enerji ortalamasından düşük bulunmuştur (p<0.05). Sonuç olarak, fazla fruktoz tüketimi, yüksek yağlı diyet, yüksek enerji alımı, düşük enerji harcaması, düzensiz öğün sayısı, insülin direnci, obezite, hiperlipidemi gibi faktörlerin Non Alkolik Yağlı Karaciğer Hastalığı için tetikleyici risk faktörleri olduğu belirlenmiştir. Bu nedenle bireyler karaciğer yağlanmasına yönelik beslenme konusunda bilgilendirilmeli ve bireylerde farkındalık oluşması sağlanmalıdır. Bu çalışma Başkent Üniversitesi Tıp ve Sağlık Bilimleri Araştırma Kurulu tarafından KA 13/55 proje numarası ile onaylanmış ve Başkent Üniversitesi araştırma fonunca desteklenmiştir.Item İstanbul tıp fakültesi diyet polikinliğine başvuran hastalarda sık görülen hastalıkların belirlenmesi(Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2014) Sanrı, Betül; Aksoydan, EmineBetül Sanrı, İstanbul Tıp Fakültesi Diyet Polikliniğine Başvuran Hastalarda Sık Görülen Hastalıkların Belirlenmesi, Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Beslenme ve Diyetetik Bölümü Yüksek Lisans Tezi 2014. Bu çalışma, Ocak 2012 – Ocak 2014 tarihleri arasında İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi diyet polikliniğine başvuran 18 yaş ve üzeri 520 hastada (410 kadın, 110 erkek) görülen hastalık sıklığı ve bunlarla ilişkili olabilecek risk faktörlerinin belirlenmesi amacı ile yapılmıştır. Araştırma İstanbul Tıp Fakültesi diyet polikliniğine başvuran hastaların dosyaları taranarak yapılmıştır. Dosyalardan bireylerin sosyo-demografik özellikleri, yaşam tarzı alışkanlıkları, antropometrik ölçümleri, polikliniğe gönderen bölüm, aldıkları tanılar, kullandıkları ilaçlar ve biyokimyasal parametreleri ile ilgili veriler araştırmacı tarafından hazırlanan bilgi formuna aktarılmıştır.. Çalışma grubunun yaş ortalaması 45.44±13.05 yıl olarak bulunmuştur. Beden kütle indeksi gruplamasına göre erkeklerin % 6.8’inin, kadınların %13.4’ünün kilolu (BKİ=25.0 -29.9 kg/m2), erkeklerin %13.9’unun, kadınların %59.0’ının ise şişman (BKİ ≥30.0 kg/m2) olduğu belirlenmiştir. Bireylerin aldıkları tanılara göre; obezite sıklığı % 89.6, tip2 DM %24.8, hipertansiyon %15.8, hiperlipidemi %24.8, bozulmuş glukoz toleransı %15.2, uyku apnesi %4.6, hipotiroid %7.3 ve Fe eksikliği anemisi %11.5 olarak bulunmuştur. Cinsiyet ve yaş ile tip2 DM, uyku apnesi, hipotiroid ve Fe eksikliği anemisi sıklığı arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki saptanmıştır (p‹0.001). Bireyler biyokimyasal parametreler açısından değerlendirildiğinde, ortalama açlık kan glikozu düzeyi erkeklerde 119.13±59.44 mg/dL, kadınlarda 103.77±38.86 mg/dL, erkeklerin trigliserit ortalaması 228.64±111.68 mg/dL, kadınların 178.90±67.15 mg/dL’dir. Erkeklerin açlık kan glikozu ve trigliserid ortalaması kadınlardan daha yüksek, HDLkolesterol ortalaması ise daha düşüktür. Bireylerin biyokimyasal parametreleri ve cinsiyetleri arasındaki fark istatistiksel açıdan önemlidir (p<0.001).Total kolesterol değerlerinin yaş ile artış gösterdiği bulunmuştur. Yaş grupları ile açlık kan glikozu, total kolesterol, LDL-kolesterol ve HDL-kolesterol değerleri arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir ilişki olduğu belirlenmiştir (p<0.05).Kadınlarda beden kütle indeksi grupları ile açlık kan glikozu, total kolesterol, LDL-kolesterol ve hematokrit değerleri farklılık göstermektedir. Açlık kan glikozu ve trigliserit için normal grup ile kilolu ve şişman gruplar arasında, total kolesterol için normal ile kilolu gruplar arasında farklılık söz konusudur. Bireylerin sigara kullanımı ve fiziksel aktiviteleri ile LDL-kolesterol, hemaglobin, hematokrit ve üç aylık kan şekeri ortalama değerleri arasında negatif yönde ve istatistiksel olarak anlamlı ilişki saptanmıştır. Ailede obezite görülmesi ile tip2 DM, hipertansiyon, bozulmuş glukoz toleransı ve demir eksikliği anemisi tanısı alma arasında pozitif yönde, ailede kalp damar hastalıkları ve hiperlipidemi görülmesi ile obezite, tip2 DM, hipertansiyon, hiperlipidemi, bozulmuş glukoz toleransı, uyku apnesi, hipotiroid ve demir eksikliği anemisi tanısı alma arasında pozitif yönde ve istatistiksel açıdan anlamlı ilişki saptanmıştır. Yetersiz ve dengesiz beslenmenin neden olduğu hastalıklardan korunma stratejilerinin temeli, beslenme alışkanlıklarını, yaşam tarzını ve çevresel faktörleri değiştirmek ve yüksek riskli bireyleri belirleyip bu bireylerde özel önlemler almaktır. Bu nedenle, hastalık riski yüksek, fakat hastalığın hiçbir belirtisinin olmadığı bireylerde yaşam tarzını ve risk faktörlerini değiştirerek hastalığın oluşmasını önlemenin gerekli olduğu düşünülmektedir.Item Yatarak tedavi gören yanık hastalarının beslenme durumları ile biyokimyasal bulgularının belirlenmesi(Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2013) Aslanalp, ÇilerBu çalışma yatarak tedavi gören yanık hastalarının beslenme durumları ile biyokimyasal bulgularının belirlenmesi amacıyla yapılmıştır. Çalışma, 01 Kasım 2012 ile 01 Mart 2013 tarihleri arasında Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Yanık Tedavi Merkezi’nde yatarak tedavi gören 19-64 yaş arası 43’ü erkek 16’sı kadın olmak üzere toplamda 59 yetişkin yanık hastası ile gerçekleştirilmiştir. Hastaların yanık durumları bilgi formu ile sorgulanmıştır. Hastaların antropometrik ölçümleri, bazı biyokimyasal parametreleri ölçülmüş, NRS 2002 formu ve 7 günlük tüketim kaydı ile hastaların beslenme durumu belirlenmiştir. Hastaların akut fizyoloji ve kronik sağlık değerlendirmesi, APACHE II ile değerlendirilmiştir. Çalışmaya katılan hastaların yaş ortalaması 41±14.87 yıldır. Çalışmanın başlangıcında ve sonunda hastaların Beden Kütle İndeksi (BKİ) ortalaması sırasıyla 26.40±4.65 kg/m2 ve 26.21±4.86 kg/m2 olarak belirlenmiştir. Hastaların üst orta kol çevresi (ÜOKÇ) çalışmanın başında ortalama 30.82±3.89 cm iken, sonunda 30.67±3.56 cm olarak saptanmıştır. Hastaların triseps deri kıvrım kalınlığı (TDKK) ortalaması çalışmanın başında ve sonunda sırasıyla 12.38±6.34 mm ve 12.15±6.29 mm olarak bulunmuştur. Kadın hastaların Harris Benedict ile hesaplanan bazal metabolizma hız ortalaması 1416.93±109.32 kkal iken, erkek hastaların 1655.76±163.02 kkal olarak saptanmıştır. Kadın hastaların günlük ortalama total enerji gereksinmesi 2417.53±180.29 kkal, erkek hastaların 2909.21±380.37 kkal olarak belirlenmiştir. Kadın hastaların Curreri formülü ile hesaplanan ortalama total enerji gereksinmesi ise 1912.46±259.71 kkal iken, erkek hastaların 2428.50±833.39 kkal olarak saptanmıştır. Hastaların günlük besin tüketim durumları değerlendirildiğinde, kadınların %56.3’ünün erkeklerin de %55.8’sinin hastanede verilen diyetin tamamını tükettiği belirlenmiştir. Hastalara verilen diyetin enerji ortalaması 1861±88.20 kkal, enerjinin karbonhidrattan gelen oranı %45.1, proteinden gelen oranı %17.1, yağdan gelen oranı ise %37.3 olarak saptanmıştır. Hastaların çoğunun (sırasıyla %93.8, %65.1) sadece oral yolla beslendiği belirlenmiştir. Kadın hastaların hiçbiri immünonütrisyon ürün desteği almazken, erkek hastaların %30.2’sinin immünonütrisyon ürün desteği aldığı iv görülmüştür. Hastaların NRS 2002 değerlendirme sonuçlarına göre, nütrisyon durumundaki bozulmayı gösteren skor dağılımları açısından hem cinsiyetler arası hem de cinsiyetlerin çalışmanın başlangıcı ve sonundaki dağılımlarına göre aralarında fark bulunmamıştır. Hastalık şiddet skoru açısından hastalar değerlendirildiğinde ise, çalışmanın başlangıcı ile çalışma sonundaki dağılımlar arasındaki fark istatistiksel açıdan önemli bulunmuştur (p<0.05). Hem kadın ve hem de erkek hastaların çalışma başlangıcı ile çalışma sonu APACHE II skor ortalamaları açısından önemli bir fark bulunmamıştır (p>0.05). Hastaların biyokimyasal bulguları değerlendirildiğinde, erkek hastaların çalışmanın başlangıcı ile sonu arasında serum açlık glukozu, hemoglobin, hematokrit ve AST (aspartat aminotransaminaz) düzeylerinde önemli azalma (p<0.05), plazma sodyum düzeyinde ise önemli artış (p<0.05) saptanmıştır. Sonuç olarak, yanık organizmada strese, travmaya, komplikasyonlara, metabolik disfonksiyonlara neden olan ağır bir tablodur. Bu durumda yanığın şiddetine, türüne ve derecesine göre hastaların aldıkları medikal tedavilerin yanı sıra bireye özgü uygulanan tıbbi beslenme tedavisi de hastalığın klinik yönetiminde büyük önem taşımaktadır.