Enstitüler / Institutes
Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/11727/1390
Browse
2 results
Search Results
Item Vardiyalı çalışan bireylerin beslenme durumları ile diyet inflamatuvar indeksi, uyku kalitesi ve depresyon arasındaki ilişkinin saptanması(Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2022) Kıran, Merve; Türker, Perim F.Bu çalışma, vardiyalı çalışan bireylerin beslenme durumlarını değerlendirerek, diyet inflamatuvar indeksi (Dİİ), uyku kalitesi ve depresyon durumu ile ilişkilerini saptamak amacıyla yapılmıştır. Çalışmaya, demir çelik ve boru sektöründe faaliyet gösteren bir sanayi kuruluşunda rotasyonlu vardiyalı olarak çalışan 170 yetişkin erkek birey dahil edilmiştir. Bireylerin sosyodemografik özelliklerini, yaşam tarzı ve beslenme alışkanlıkları ile fiziksel aktivite durumlarını belirlemek için bir anket formu uygulanmıştır. Bireylerin antropometrik ölçümleri alınmış ve bazı biyokimyasal bulguları değerlendirilmiştir. Bireylerin günlük diyetle enerji ve besin ögesi alımları ile Dİİ skorlarının değerlendirilmesi için gece vardiyası döneminde üç günlük besin tüketim kayıtları alınmıştır. Bireylerin anksiyete ve depresyon durumlarının değerlendirilmesi için Hastane Anksiyete ve Depresyon (HAD) Ölçeği, uyku kalitelerinin değerlendirilmesi için Pittsburgh Uyku Kalitesi İndeksi (PUKİ) kullanılmıştır. Çalışmaya katılan bireylerin yaş ortalaması 40.1±6.87 yıldır. Bireylerin BKİ sınıflandırmasına göre, %44.7’sinin pre-obez ve %35.3’ünün obez olduğu tespit edilmiştir. Çalışmaya katılan bireyler Dİİ skorlarına göre dört quartile ayrılmış; birinci quartil (Q1) anti-inflamatuvar diyeti, 4.quartil (Q4) ise pro-inflamatuvar diyeti temsil etmiştir. Bireylerin Dİİ değerlerinin -4.14 ile 4.26 arasında değiştiği ve ortalama Dİİ değerinin 0.76±1.52 olduğu saptanmıştır. Diyet inflamatuvar indeksi quartillerine göre, bireylerin C-reaktif protein (CRP) düzeyleri arasında anlamlı bir farklılık bulunmuştur (p<0.05). Bireylerin CRP düzeyleri Q4’te, Q2’ye göre; Q3 ve Q4’te ise Q1’e göre anlamlı olarak daha yüksek bulunmuştur (p<0.05). Diyet inflamatuvar indeksi ile abdominal obezite ve obezite arasında anlamlı bir ilişki olduğu belirlenmiştir (p<0.05). Diyet inflamatuvar indeksi quartillerine göre Q1 referans olarak alındığında; Q3’te yer alan bireylerde abdominal obezite görülme riski 0.305 kat (%95 OR=0.124-0.749) daha yüksek bulunmuştur (p<0.05). Obezite görülme riski ise Q1’de yer alan bireylere göre, Q2’de yer alan bireylerde 0.284 kat (%95 OR=0.114-0.709), Q3’te yer alan bireylerde 0.225 kat (%95 OR=0.087-0.586) daha yüksektir (p<0.05). Yaş, medeni durum, sigara kullanımı, fiziksel aktivite ve enerji alımına göre düzeltme yapıldıktan sonra obezite riskinin Q2’de yer alan bireylerde 0.362’ye (%95 OR=0.132-0.989), Q3’te yer alan bireylerde ise 0.326’ya (%95 OR=0.113-0.941) çıktığı tespit edilmiştir (p<0.05). Bireylerin PUKİ sınıflandırmasına göre, %38.8’inin uyku kalitesinin kötü olduğu belirlenmiştir. BKİ sınıflandırmasında normal gruptan obez gruba doğru, kötü uyku kalitesi görülme sıklığında artış tespit edilmiştir (p<0.05). Bireylerin toplam PUKİ puanı ile bel çevresi (r=0.157), bel/boy oranı (r=0.159) ve vücut yağ kütlesi (r=0.152) arasında pozitif ve düşük düzeyde anlamlı bir korelasyon bulunmuştur (p<0.05). Bireylerin toplam PUKİ puanı ile vücut su oranı arasında ise negatif ve düşük düzeyde bir korelasyon saptanmıştır (r=-0.152, p<0.05). Diyet inflamatuvar indeksi ile kötü uyku kalitesi arasında anlamlı bir ilişki olduğu bulunmuştur (p<0.05). Diyet inflamatuvar indeksi quartillerine göre Q1 referans olarak alındığında; Q2’de yer alan bireylerde kötü uyku kalitesi görülme riski 0.301 kat (% 95 OR=0.125-1.780) daha yüksek bulunmuştur (p<0.05). Yaş, medeni durum, sigara ve alkol kullanım durumu, fiziksel aktivite, BKİ ve enerji alımına göre düzeltme yapıldıktan sonra kötü uyku kalitesi riskinin Q2’de yer alan bireylerde 0.364’e (% 95 OR=0.138-1.963) çıktığı tespit edilmiştir (p<0.05). Bireylerin HAD ölçeği sınıflandırmasına göre, %7.6’sının anksiyete ve %25.9’unun depresyon riski taşıdığı belirlenmiştir. Diyet inflamatuvar indeksi ile anksiyete ve depresyon durumu arasında anlamlı bir ilişki bulunmamıştır (p>0.05). Sonuç olarak, inflamasyonun, vardiyalı çalışma ile ilişkili birçok kronik hastalığın gelişiminde rol oynadığı göz önüne alındığında, vardiyalı çalışanın sağlığını tehdit eden davranışsal değişiklikleri hedef alan anti-inflamatuvar beslenme programı planlanması faydalı olacaktır.This study was conducted to evaluate nutritional status and to determine the relationship between nutritional status and dietary inflammatory index (DII), sleep quality and anxiety and depression status. A total of 170 male rotating shift workers of an industrial organization operating in iron, steel and pipe sector participated in this study. A questionnaire was administered to determine individuals’ socio-demographic characteristics, lifestyle habits, nutritional habits and physical activity status. Anthropometric measurements and some biochemical findings of individuals were evaluated. A three-day food consumption record during night shift was obtained to evaluate their daily energy and nutrient intake and DII scores. Sleep quality was assessed by Pittsburgh Sleep Quality Index (PSQI), while anxiety and depression were estimated through Hospital Anxiety and Depression Scale (HADS) questionnaire. The average age of participants was 40.1 ± 6.87 years. According to the body mass index (BMI) classification, 44.7% of individuals were pre-obese, and 35.3% were obese. The individuals participating in the study were examined by dividing them into four quartiles according to their DII scores. The first quartile (Q1) represents the anti-inflammatory diet, and the fourth quartile (Q4) represents the pro-inflammatory diet. It was determined that the DII values of the individuals ranged between -4.14 and 4.26, and the mean DII value was 0.76±1.52. A significant difference was found between individuals' C-reactive protein (CRP) levels according to the dietary inflammatory index quartiles (p<0.05). It was determined that there was a significant relationship between the dietary inflammatory index and the presence of abdominal obesity and obesity (p<0.05). According to the dietary inflammatory index quartiles, when Q1 is defined as reference; the risk of abdominal obesity was found to be 0.305 times (95% OR=0.124-0.749) higher in individuals in Q3 (p<0.05). The obesity risk was found to be 0.284 times (95% OR=0.114-0.709) higher in Q2, and 0.225 times (95% OR=0.087-0.586) higher in Q3 compared to individuals in Q1. After adjusting for age, marital status, smoking, physical activity, and energy intake, the obesity risk increased to 0.362 (95% OR=0.132-0.989) for individuals in Q2 and 0.326 (95%OR=0.113-0.941) for individuals in Q3 (p<0.05). According to the PSQI classification, 38.8% of individuals were found to have poor sleep quality. As BMI increased, the percentages of poor sleep quality increased (p<0.05). There were positive correlations between PSQI score and WC (r=0.157), WHtR (r=0.159) and body fat mass (r=0.152), and a negative correlation between total body water (r=-0.152), which were found to be statistically significant (p<0.05). A significant correlation was found between diet inflammatory index and poor sleep quality (p<0.05). According to the dietary inflammatory index quartiles, when Q1 is defined as reference; the risk of poor sleep quality was found to be 0.301 times (95% OR=0.125-1.780) higher in individuals in Q2 (p<0.05). After adjusting for age, marital status, smoking and alcohol use, physical activity, BMI, and energy intake, the poor sleep quality risk increased to 0.364 (95% OR=0.138-1.963) for individuals in Q2 (p<0.05). According to the HAD scale classification of the individuals, it was determined that 7.6% of them had anxiety risk and 25.9% of them had depression risk. There was no significant relationship between diet inflammatory index and anxiety and depression status (p>0.05). In conclusion, considering that inflammation plays a role in the development of many chronic diseases associated with shift work, it would be useful to plan an anti-inflammatory nutrition program targeting behavioral changes that threaten the health of shift workers.Item İnfertilite tedavisi alan kadınların diyet inflamatuvar indeksi ile beslenme durumu ve embriyo kalitesi arasındaki ilişkinin incelenmesi(Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2020) Bişkin, Beyza Nur; Saka, MendaneBu çalışma, infertilite tedavisi alan kadınların besin tüketimi ile belirlenen diyet inflamatuvar indeksi (Dİİ) ile bireylerin antropometrik ölçümleri, biyokimyasal bulguları, fiziksel aktivite düzeyleri ve beslenme alışkanlıklarının embriyo kalitesi ve gebelik sonucuyla ilişkisini incelemek amacıyla yapılmıştır. Çalışmaya Mayıs-Haziran 2019 tarihleri arasında Ankara’da bir üniversite hastanesine infertilite tedavisi için başvuran 25-35 yaş aralığında, kesin infertilite tanısı almış ve kronik hastalığı olmayan 69 kadın dahil edilmiştir. Bireylerden üç günlük besin tüketim kaydı alınarak günlük besin tüketim ortalamalarına göre diyet inflamatuvar indeksi hesaplanmıştır. Bireylerin diyet inflamatuvar indeksi skorları üç gruba (tertillere) ayrılarak değerlendirilip Dİİ skorları; Dİİ 0.632 1. tertil, Dİİ 0.633-2.293 aralığı 2. tertil ve Dİİ 2.294 3. tertil olarak oluşturulmuştur. Tertillerin sayısal değeri arttıkça diyetin inflamasyon yükü artmakta olup 1. tertil anti-inflamatuvar diyeti, 3. tertil ise pro-inflamatuvar diyeti temsil etmektedir. Çalışmaya katılan bireylerin diyet inflamatuvar indeksi skorlarının sınır aralığı -1.91 ile 5.04 arasındır. Diyet inflamatuvar indeksi ortalama 1.58±1.60 bulunmuştur. Biyokimyasal parametrelerden C-reaktif protein (CRP) düzeyi ile diyet inflamatuvar indeksi tertilleri arasında anlamlı bir fark bulunmazken (p>0.05), tertiller arasında folik asit düzeyinde önemli bir fark saptanmıştır (p<0.05). Antropometrik ölçüm değerleri ile Dİİ tertilleri arasında önemli bir farklılık bulunmamıştır (p>0.05). Diyet inflamatuvar indeksi skorları düşük olan gruptaki bireylerin diyetle alınan karbonhidrat, protein, doymuş yağ omega-3, omega-6 ve posa alımlarının daha pro-inflamatuvar diyete sahip olan bireylere göre anlamlı düzeyde daha yüksek olduğu saptanmıştır (p<0.05). Diyet inflamatuvar indeksi skorları düşük olan bireylerin yüksek olan bireylere göre A, C, E vitaminleri, riboflavin, B6, folik asit ile potasyum, demir alım ortalamaları daha yüksek bulunmuştur (p<0.05). Bireylerin günlük aldıkları karbonhidrat, yağ, protein alım düzeyleri ile toplanan yumurta sayısı ve oluşan embriyo sayısı arasında anlamlı bir ilişki bulunmamıştır (p>0.05). Doymuş yağ asidi yüzdesi ile oluşan embriyo sayısı arasında negatif yönlü bir ilişki saptanmış ve istatiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0.05). Çinko alım düzeyinin embriyo transferi gerçekleşenlerde gerçekleşmeyenlere kıyasla daha yüksek olduğu saptanmıştır (p<0.05). Kafein tüketiminin bireylerden toplanan yumurta sayısı ile oluşan embriyo sayısı ve gebelik sonucu arasında negatif bir ilişki belirlenmiş ancak istatiksel olarak önemli bulunmamıştır (p>0.05). Diyetin pro-inflamatuvar özelliği arttıkça (Dİİ skorları arttıkça) bireylerden toplanan yumurta sayısının azaldığı bulunmuş ancak istatiksel olarak önemli bulunmamıştır (p>0.05). Bireylerin Dİİ tertilleri ile gebelik sonucu ve transfer durumu arasında önemli bir farklılık bulunmamıştır (p>0.05). Sonuç olarak, diyet inflamatuvar indeksinin infertil kadınlarda diyetin inflamatuvar yükünün belirlenmesinde kullanılabilir olduğu belirlenmiştir. Bu nedenle, diyetin inflamatuvar yükünü azaltacak şekilde sağlıklı beslenmenin kadınlarda üreme fonksiyonlarını iyileştirebileceği ve gebelik şansını arttırabileceği düşünülmektedir. In this study, it was aimed to determine the relationship between dietary inflammatory index (DII) determined from the nutritional status of women treated for infertility, and the relationship between individuals' anthropometric, biochemical markers and physical activity levels and dietary habits with embryo quality and pregnancy outcome. The study included 69 female individuals aged 25-35 years, who were diagnosed with infertility, who applied to at a university hospital in Ankara for infertility treatment, between May and June 2019 and who did not have chronic disease. The consumption averages of the daily nutrient intake were calculated from the three-day food consumption records taken get from the individuals. Dietary inflammatory index were calculated based on the daily nutrient intake averages from the individuals’ three-day food consumption records. Dietary inflammatory index scores of individuals were divided into three groups (tertiles); DII scores 0.632 1. tertile, DII 0.633-2.293 2. tertile ve DII 2.294 3. tertile. As the numerical value of the tertiles increases, the inflammatory burden of the diet increases and the first tertile predicate a anti-inflammatory diet, and the third tertile predicate a pro-inflammatory diet. The average of DII was 1.58±1.60 in women. In addition, individuals' dietary inflammatory index limit range between -1.91 and 5.04. In this study, participants were categorized in three groups based on DII scores. Among the biochemical parameters, there was no significant difference between the dietary inflammatory index groups of the C-reactive protein (CRP) level (p>0.05), but there was a significant difference the folic acid values between DII groups (p<0.05). Antropometric measurements were not significantly different among dietary inflammatory index groups (p>0.05). Dietary carbohyrate, protein, saturated fat, omega-3, omega-6 and fiber intake of individuals with low DII scores were found to be significantly higher than more inflammatory diet groups (p<0.05). In addition, participants with low DII scores had high intake of average daily vitamins of A, C, E, B6, riboflavin, folic asid and minerals of iron, potassium than others DII groups (p<0.05). There was no significant correlation between macro-nutrient intake of individuals’ and number of oocytes retrieved and number of embryos that developed. A negative correlation was found between the percentage of saturated fatty acid and the number of embryos formed, and it was found statistically significant (p<0.05). There was found that intake of zinc was higher in women with a succesful transfer than whose transfer is unsuccessful (p<0.05). Caffeine consumption was found to adverse effect on the number of oocyte retrieved and number of embryos from individuals and pregnancy outcome (p>0.05). There was found that the number of oocyte from individuals decreased as the pro-inflammatory properties of diet increased (DII scores increased) (p>0.05). There was no significant difference between DII groups and individuals’ transfer status and pregnancy outcome (p>0.05). In conclusion, it was detected that DII was a feasible index used in determining inflammatory potential of diet in infertile women. For this reason, it is belived that infertile women consuming healthy diet to decrease in inflammatory potential of diet, and it can improve reproductive functions and increase the chance of pregnancy in women.