Enstitüler / Institutes
Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/11727/1390
Browse
5 results
Search Results
Item Hashimoto tiroiditi hastalarında işitsel fonksiyonların odyolojik değerlendirilmesi.(Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2019) Gültekin, Meltem; Türkoğlu Babakurban, SedaAmaç:Hashimoto tiroiditi otoimmün bir hastalık olarak tanımlanmıştır. Tiroid bezinin kronik bir iltihabıdır. Etyolojisi hala bilinmemekle beraber T-hücresi infiltrasyonu ve tiroid bezine karşı oto-antikorların üretilmesi, hipotiroidizm, ötiroidizm veya daha az sıklıkla hipertiroidizme yol açması ile karakterizedir. Bizim çalışmamızın amacı da ilaç kullanan ve ilaç kullanmayan Hashimoto tiroiditi hastalarının işitsel fonksiyonlarını değerlendirmektir. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya Hashimoto tiroiditi olup ilaç kullanan 30 hasta, Hashimoto tiroiditi olup ilaç kullanmayan 19 hasta ve sağlıklı olan 29 gönüllü olmak üzere toplam 77 kişi dahil edildi. Çalışmaya katılan kişilere öncelikle akustik timponometri, saf ses odyometri, yüksek frekans odyometri, geçici uyarılmış otoakustik emisyon ölçümleri yapıldı. Bulgular: Hashimoto tiroiditi olup ilaç kullanan hastaların yaş ortalaması 48,33 ± 11,08, Hashimoto tiroiditi olup ilaç kullanmayan hastaların yaş ortalaması 41,78 ± 11,57 olup istatistiksel açıdan anlamlı bulunmadı(p=0,06). Hashimoto tiroiditi olan hastaların yaş ortalaması 45,88 ± 11,60, kontrol grubu olan sağlıklı bireylerin yaş ortalaması 34,10 ± 11,92 olup istatistiksel olarak anlamlı bulundu(p=0,00). İlaç kullanan Hashimoto tiroiditi hastaları ile ilaç kullanmayan Hashimoto tiroiditi hastaları arasında sağ kulak için 125 Hz, 250 Hz, 500 Hz ve 1000 Hz frekanslarında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmuştur. İlaç kullanan Hashimoto tiroiditi hastaları ile ilaç kullanmayan Hashimoto tiroiditi hastaları arasında sağ ve sol kulak için 8 kHz – 18 kHz frekans aralığında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır. Fakat Hashimoto tiroiditi ve sağlıklı grup sağ ve sol kulak için karşılatırıldığında ise 8 kHz – 18 kHz frekans aralığında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmuştur. İlaç kullanan Hashimoto tiroiditi ile ilaç kullanmayan Hashimoto tiroiditi arasında 1 kHz, 1,43 kHz, 2 kHz, 2,83 kHz ve 4 kHz frekanslarda geçici uyarılmış otoakustik emisyon (TEOAE) açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır. Sonuç: Sonuç olarak elde ettiğimiz bulgular, Hashimoto tiroiditi hastalığında işitsel disfonksiyon varlığını göstermektedir. Bu nedenle Hashimoto tiroiditi tanısı konulduğunda hastaların odyolojik değerlendirmesi yapılmalı ve özellikle yüksek frekanslarda belirgin düşüş gösterdiği için saf ses ortalamaya ek olarak yüksek frekans odyometrinin klinikte ek seçenek olarak değil rutin işitme testleri arasına girmesi sağlanmalıdır. Hastaların endokrin ve metabolizma kliniklerinde olası otolojik tutulum hakkında bilgilendirilmesi sağlanmalıdır. Objective: Hashimoto's thyroiditis is defined as an autoimmune disease. It is a chronic inflammation of the thyroid gland. Although the etiology is still unknown, T-cell infiltration and the generation of auto-antibodies against the thyroid gland are characterized by hypothyroidism, euthyroidism, or less frequently hyperthyroidism. The aim of our study was to evaluate the auditory functions of Hashimoto thyroiditis patients who is taking medicine and is not taking medicine. Materials And Methods: The study included 77 participants; 30 of them are taking medicine, 19 of them are not taking medicine and 29 healthy people acoustic timponometry, pure tone audiometry, high frequency audiometry, transient evoked otoacoustic emission measurements were performed to the participants. Results: The average age of Hashimoto's thyroiditis patients who are taking medicine were 48.33 ± 11.08 years. The average age of patients with Hashimoto thyroiditis were 41,78 ± 11,57 years and this difference was not statistically significant (p= 0.06).The average age of patients with Hashimoto’s thyroiditis were 45,88±11,60 years. The average age of the healthy control group was 34,10 ± 11,92 years andthis difference was statistically significant (p = 0.00). A statistically significant differences were found at the frequencies of 125 Hz, 250 Hz, 500 Hz and 1000 Hz between the Hashimoto’s thyroiditis patients who are taking the medicine and the Hashimoto thyroiditis patients who are not using the medicine. There was no statistically significant difference between Hashimoto’s thyroiditis patients who are using medicine and Hashimoto’s thyroiditis patients who are not using medicine in the frequency range of 8 kHz - 18 kHz for the right and left ear. However, when the Hashimoto’s thyroiditis patient group and healthy group were compared for the right and left ear, a statistically significant difference was found in the frequency range of 8 kHz to 18 kHz. There was no statistically significant difference between Hashimoto’s thyroiditis patients who are taking medicine and Hashimoto’s thyroiditis patients who are not taking medicine in transient evoked autoacoustic emission (TEOAE) at 1 kHz, 1.43 kHz, 2 kHz, 2.83 kHz and 4 kHz. Conclusion: Our results show that there is presence of auditory dysfunction in Hashimoto thyroiditis patients. Therefore, the audiological evaluation of patients should be done when Hashimoto thyroiditis is diagnosed. Especially, high-frequency audiometry should be included in routine hearing tests, not as an additional option in the clinical setting in addition to pure tone audiometry because of the significant decrease in high frequencies. Patients should be informed about possible otologic involvement in endocrine and metabolism clinics.Item Vitiligolu hastalarda işitsel değerlendirme(Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2018) Gezici, Ayşe; Erbek, Selim SermedVitiligo, cildin herhangi bir bölgesinde oluşan ve sınırlı, beyaz lekelerle seyreden bir pigmentasyon bozukluğu hastalığıdır. Çalışmamızın amacı; vitiligolu hastalarda iç kulak ve efferent işitme sistemini saf ses odyometri, geçici uyarılmış otoakustik emisyon (TEOAE) ve kontralateral supresyon testi ile incelemektir. Çalışmaya 31 vitiligo hastası ve 32 sağlıklı birey olmak üzere toplam 63 kişi dahil edilmiştir. Katılımcıların immitansmetrik ölçümleri yapıldıktan sonra saf ses odyometri ile işitme eşikleri ölçülmüştür. Daha sonra her iki grubun geçici uyarılmış otoakustik emisyon testiyle değerlendirmesi, kontrolateral akustik stimülasyon (KAS) verilmeden önce ve 70 dB dar band KAS verilirken olacak şekilde iki aşamalı olarak ölçülmüştür. Vitiligo hastalarının yaş ortalaması 36,81±8,36, kontrol grubunun yaş ortalaması 37,44±7,67 olup, istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı (p=0,756). Bireylerin tamamında timpanogram sonuçları normal sınırlarda bulundu. 125Hz- 16000Hz frekansları arasında vitiligo hastaları ve kontrol grubu saf ses işitme eşikleri karşılaştırıldığında, bütün frekanslarda vitiligo hastalarının saf ses işitme eşikleri daha yüksek olarak bulundu. Bu fark tüm frekanslarda istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p<0,05). İki grup TEOAE sonuçları karşılaştırıldığında, vitiligolu hastalardan alınan emisyon yanıtları kontrol grubuna göre tüm frekanslarda istatistiksel olarak anlamlı düĢük saptandı (p<0,05). Kontralateral supresyon miktarları karşılaştırıldığında; vitiligo hasta grubunda 4000 Hz frekansı dışında tüm frekanslarda, kontrol grubunda tüm frekanslarda supresyon anlamlı derecede saptandı (p˂0.05). Sensörinöral hipoakuzi ile cinsiyet ve vitiligo hastalık süresi arasında istatistiksel olarak anlamlı fark tespit edilmedi (p˃0.05). Sonuç olarak elde ettiğimiz bulgular, vitiligo hastalığında işitsel disfonksiyon varlığını göstermektedir. Vitiligo tanısı konulduğunda hastaların odyolojik değerlendirmesi yapılmalı ve hastalar olası otolojik tutulum hakkında bilgilendirilmelidir. Vitiligo hastalarında iç kulak fonksiyonlarının etkilenimi ve bu olası etkilenimler ile ilişkili olabilecek hastalık özelliklerine yönelik çalışmalara devam edilmelidir. Vitiligo is a pigmentation disorder that occurs in any region of the skin and is characterized by limited, white spots. The aim of our work was to examine the inner ear and efferent auditory system by using transient evoked otoacoustic emission (TEOAE) and contralateral suppression test in vitiligo patients. A total of 63 subjects; 31 patients with vitiligo and 32 healthy subjects had been participated in the study. Immitansmetric measurements of participants were performed, and then their hearing levels were measured by applying pure tone audiometry. The evaluation of each group with otoacoustic emission test was performed in two stages: before giving contralateral acoustic stimulation (CAS) and during 70 dB narrow band contralateral acoustic stimulation. Mean age of patients with vitiligo was 36,81±8,36, mean age of control group was 37,44±7,67 and the difference between two groups was not statistically significant (p=0,756). Tympanogram results of all subjects were within normal limits. By comparison pure tone hearing levels between vitiligo and control group at 125Hz- 16000 Hz frequency, pure tone hearing levels of vitiligo patients at all frequencies were higher than the control group. These differences were found statistically significant at all frequencies (p<0,05). When compared two group's TEOAE results, emission results obtained from vitiligo patients were statistically significantly lower than control group at all frequencies (p<0,05). When the rates of contralateral suppression were compared; suppression was detected at all frequencies in the vitiligo patient group, except for the frequency of 4000 Hz and detected at all frequencies in the control group at a significant level (p<0,05). There was no statistically significant difference between sensorineural hypoacusis and sex and duration of vitiligo disease (p˃0.05). As a result, our findings indicate the presence of auditory dysfunction in vitiligo. When the vitiligo has been diagnosed, the patients should undergo audiologic evaluation and should be informed about possible pathological involvement. Future studies should continue about inner ear condition in vitiligo patients and potential interactions that may be associated with disease characteristics.Item Romatid artrit hastalarında orta ve iç kulak fonksiyonlarının değerlendirilmesi(Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimler Enstitüsü, 2016) Demir, Serpil; Erbek, Selim SermedRomatoid artrit (RA), CD4 (+) T hücreleri ve monositlerin, damardan inflamasyonlu sinoviyal dokuya ve sinoviyal sıvıya geçmesiyle karakterize, otoimmün bir hastalıktır. Çalışmamızın amacı; Romatoid artrit hastalarında orta kulak, iç kulak ve eferent işitme sistemini, multifrekans timpanometri, geçici uyarılmış otoakustik emisyon (TEOAE) ve kontralateral supresyon testi ile detaylı olarak incelemektir. Çalışmaya 35 romatoid artrit hastası ve 40 sağlıklı birey olmak üzere toplam 75 kişi dahil edilmiştir. Katılımcıların immitansmetrik ölçümleri yapıldıktan sonra saf ses odyometri ile işitme eşikleri ölçülmüştür. Daha sonra her iki grubun geçici uyarılmış otoakustik emisyon testiyle değerlendirmesi: kontrolateral akustik stimülasyon (KAS) verilmeden önce ve 70 dB dar band KAS verilirken olacak şekilde iki aşamalı olarak ölçülmüştür. Romatoid artrit hastalarının yaş ortalaması 44,31±10,4, Kontrol grubunun yaş ortalaması 41,48±12,5 olup fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı (p=0,293). 125Hz-16000 Hz frekansları arasında romatoid artrit ve kontrol grubu saf ses işitme eşikleri karşılaştırıldığında, bütün frekanslarda romatoid artrit hastalarının saf ses işitme eşikleri daha yüksek olarak bulundu. Bu fark, sağ kulakta 2000 Hz, 14000 Hz ve 16000 Hz, sol kulakta 16000 Hz frekansları haricinde tüm frekanslarda istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p<0,05). Bireylerin tamamında timpanogram sonuçları normal sınırlarda bulundu. Multifrekans timponometri testinde hasta ve kontrol grubunun sağ kulak rezonans frekansları değerleri sırasıyla 748,86 ± 188,06; 830,00 ± 122,37, sol kulak değerleri sırasıyla 772,86 ±157,80; 847,50 ± 140,94 Hz bulundu. Fark istatistiksel açıdan anlamlı idi (p<0,05). Otoakustik emisyon testiyle yapılan değerlendirmede, iki grup TEOAE sonuçları karşılaştırıldığında romatoid artritli hastalardan alınan emisyon yanıtları kontrol grubuna göre 1000 Hz, 2000 Hz, 2800 Hz, 4000Hz frekanslarında istatistiksel olarak anlamlı düşüş saptandı. (p<0,05). Kontralateral supresyon seviyelerini değerlendirmek amacıyla, kontralateral akustik uyaran (KAS) verilmeden ve KAS verilirken yapılan TEOAE ölçümleri karşılaştırıldığında; hasta grubunda 2800 ve 4000 Hz frekansları dışında, kontrol grubunda tüm frekanslarda emisyon değerlerinde istatistiksel olarak anlamlı düşüş saptandı (p<0,001). Her iki gruptaki kontralateral supresyon seviyeleri (dB) karşılaştırıldığında ise fark istatistiksel olarak anlamlı değildi (p>0,05). Sonuç olarak elde ettiğimiz bulgular, romatoid artrit hastalığında işitsel disfonksiyon varlığını göstermektedir. Romatoid artrit tanısı konulduğunda hastaların odyolojik değerlendirmesi de yapılmalı ve hastalar olası otolojik tutulum hakkında bilgilendirilmelidir. Romatoid artrit hastalarında orta ve iç kulak fonksiyonlarının etkilenimi ve bu olası etkilenimler ile ilişkili olabilecek hastalık özelliklerine yönelik çalışmalara devam edilmelidir. Rheumatoid arthritis (RA) is an autoimmune disease which is characterized by the passage of primarily CD4 (+) T cells and monocytes into the intravenous inflamed synovial tissue and synovial fluid. The aim of our work was to examine middle ear, inner ear and efferent auditory system by using multifrequency tympanometry, transient evoked otoacoustic emission (TEOAE) and contralateral suppression test in detail. A total of 75 subjects; 35 patients with rheumatoid arthritis and 40 healthy subjects participated in the study. Immitansmetric measurements of participants were performed, and then their hearing levels were measured applying pure tone audiometry. The evaluation of each group with otoacoustic emission test was performed in two stages: before giving contralateral acoustic stimulation (CAS) and during 70 dB narrow band contralateral acoustic stimulation. Mean age of patients with rheumatoid arthritis was 44,31±10,4, mean age of control group was 41,48±12,5 and the difference between groups was not statistically significant (p=0,293). By comparison pure tone hearing levels between rheumatoid arthritis and control group at 125Hz-16000 Hz frequency, pure tone hearing levels of rheumatoid arthritis patients at all frequencies were higher. These differences were found statistically significant except for 2000 Hz, 14000 Hz and 16000 Hz in right ear, 16000 Hz in left ear (p<0,05). Tympanogram results in all of the subjects were within normal limits. The value of the resonant frequency of the patient and control group were respectively for right ear 748,86 ± 188,06 ; 830,00 ± 122,37, for left ear 772,86 ±157,80; 847,50 ± 140,94 Hz. The difference was statistically significant (p<0,05). When compared two groups‟ TEOAE results, emission results obtained from rheumatoid arthritis patients were statistically significantly lower than control group at 1000Hz, 2000Hz, 2800Hz and 4000Hz frequencies (p<0,05). When TEOAE measurement before and during contralateral acoustic stimulation (CAS) were compared to evaluate the contralateral suppression level, it was detected that there was decline in emission values except for 2800 and 4000 Hz at all frequencies in study group and there was decline in emissions values all frequencies control group (p<0,001).There was no statistically significant difference between contralateral suppression levels in both groups (p>0,05). As a result, our findings indicate the presence of auditory dysfunction in rheumatoid arthritis. When the rheumatoid arthritis is diagnosed, the patients should be undergo audiologic evaluation and informed about possible pathological involvement. Future studies should continue about middle and inner ear condition in rheumatoid arthritis patients and potential interactions that may be associated with disease characteristics.Item Orkestra sanatçılarında işitmenin odyometri ve geçici uyarılmış otoakustik emisyon testleriyle değerlendirilmesi(Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimler Enstitüsü, 2016) Kumdakcı, Sermin; Özlüoğlu, Levent NaciProfesyonel orkestra sanatçıları mesleki yaşamlarında devamlı olarak, prova ve konserler boyunca ortalama 79-98 dB ses şiddetindeki müziğe maruz kalmaktadırlar. Orkestra sanatçılarının maruz kaldıkları ses şiddeti orkestrada bulunduğu yer ve çaldığı alete göre iç kulağa zarar verici seviyelere çıkmaktadır. Çalışmamızın amacı; orkestra sanatçılarında işitmenin odyometri, transient uyarılmış otoakustik emisyon (TEOAE) ve kontralateral supresyon testi ile detaylı olarak incelemektir. Çalışmaya 30 orkestra sanatçısı, müzikle ilgilenmeyen ve sürekli ve/veya ani gürültüye maruz kalmamış 30 kişi kontrol grubu olmak üzere toplam 60 kişi alınmıştır. İşitme eşikleri ölçümünden sonra her iki grubun uyarılmış otoakustik emisyon testiyle değerlendirmesi iki aşamalı olarak ölçülmüştür. Orkestra sanatçıları (OS) ve kontrol grubu ilk olarak kontralateral akustik stimülasyon (KAS) verilmeden önce TEOAE testiyle ölçülmüştür. Sonrasında 70 dB dar band KAS verilerek aynı anda TEOAE testiyle ölçülmüştür. Orkestra sanatçılarının yaş ortalaması 36,83±6,3, kontrol grubunun yaş ortalaması 35,83±6,8 olup, fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır (p=0,56). OS‟nin ve kontrol grubunun saf ses işitme eşikleri arasında sağ kulakta 2000 Hz ve sol kulakta 16000 Hz frekansları haricinde anlamlı bir fark bulunmamıştır. Orkestra sanatçılarından alınan TEOAE yanıtları kontrol grubuna göre tüm frekanslarda anlamlı derecede azdır. Orkestra sanatçıları grubunda kontralateral akustik uyaran verilirken yapılan 1000 Hz, 2800 Hz ve 4000 Hz frekanslarında daha düşük değerlerde emisyon elde edilmiştir. Fark istatistiksel olarak anlamlıdır (p<0,05). 1400 Hz ve 2000 Hz frekanslarında elde edilen emisyon değerleri arasında anlamlı bir fark elde edilememiştir. Kontrol grubunda KAS verilmeden ve KAS verilirken yapılan TEOAE ölçüm sonuçları karşılaştırıldığında, 4000Hz frekansı hariç tüm frekanslarda emisyon değerlerinde istatistiksel olarak anlamlı düşüş saptanmıştır. Kontrol grubunda OS‟ye göre 1000 Hz ve 2000 Hz frekanslarında daha fazla kontralateral supresyon olduğu görülmüş ancak diğer frekanslarda anlamlı bir fark elde edilememiştir. Orkestra sanatçılarında prova süresi arttıkça TEOAE değerlerinde düşüş olduğu saptanmıştır. Konralateral supresyon değerlerinde anlamlı bir farklılık gözlenmemiştir. Çalışmamızda elde ettiğimiz bulgular sonucunda orkestra sanatçılarının yüksek ses maruz kalmalarına rağmen saf ses işitme eşiklerinin beklenenden iyi olmasına karşılık, TEOAE değerlerinde gözlenen düşüş, gürültüye bağlı işitme kaybının erken dönemde tespitinde saf ses odyometrinin yeterli olmayabileceğine dair bir fikir oluşturmuştur. Her iki grubun supresyon değerlerinde 2 frekans haricindeki farklılık sonucu gürültünün işitmeyi iç kulak düzeyinde etkilediği ancak işitsel efferent sistem üzerinde belirgin bir etkisinin olmadığı söylenebilir. Professional orchestra musicians have consisitently been exposed to 79-98 dB sound intensity of music occupationally during rehearsal and concerts. The sound intensity that orchestra professionals exposed can reach at levels that can damage the inner ear depending on the place and the played instrument of the musician. Aim of our study is detailed investigation of hearing of orchestra musicians by audiometry, transient evoked otoacoustic emission (TEOAE), and contralateral supression test. A total of 60 individuals, including 30 orchestra musicians and 30 people who have not been involved in music and who have not been exposed to constant and/or instant noise as a control. After hearing threshold measurements, assessment of both gropus‟ evoked otoacoustic emission test was measured in two-stage. Firstly, orchestra musicians and the controlls were measured by TEOAE test prior to contralateral acoustic stimulation (CAS). Afterwards, 70 dB narrow band CAS was applied and measured by TEOAE test simultaneously. Age average of orchestra musicians (OM) is 36.83±6.3 and control goup is 35.83±6.8 and no statistically significant difference was (p=0.56). Statistically significant differences were found only for pure sound hearing thresholds of OM and control groups at 2000 Hz in the right ear and 16000 Hz in the left ear. TEOAE responses from the orchestra musicians were found to be relatively lower than those in control group for all frequencies. Lower emission levels were observed at 1000 Hz, 2800 Hz, and 4000 Hz frequencies while applying contralateral acoustic stimulus in orchestra musicians group and the difference is statistically significant (p<0.05). No statistically significant difference was found for the emission levels at 1400 Hz and 2000 Hz frequencies. When TEOAE measurement results applied with and without CAS are compared, statistically significant decreases in emission levels were found for all frequencies, except 4000Hz. More contralateral supression were found in control group than OM at 1000 Hz and 2000 Hz frequencies but no significant difference was found for other frequencies. Decrease in TEOAE levels was estimated as the rehearsal time of the orchestra musicians increases. No difference was observed in contralateral supression levels. As a result of this study, even though orchestra musicians are exposed to louder sound, their pure sound hearing thresholds are better than expected, whereas decrease in their TEOAE levels indicates that pure sound audiometry may not be sufficient in early diagnosis of hearing loss by niose. Difference in suppression levels of both groups, except for 2 frequencies, shows that noise affect the hearing in inner ear, but no clear effect on auditory efferent system.Item Ankilozan spondilit hastalarında işitmenin odyometri, multifrekans timpanometri testi ve geçici uyarılmış otoakustik emisyon testleriyle değerlendirilmesi(Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimler Enstitüsü, 2016) Acar, Nurcan; Erbek, Selim SermedAnkilozan spondilit (AS); etiyolojisi henüz bilinmeyen, özellikle omurga ile sakroiliak eklemleri etkileyen, göz, kalp, akciğer, böbrek ve bağırsak gibi organların tutulumuna bağlı klinik bulguların da eşlik edebildiği, kronik sistemik inflamatuar bir hastalıktır. Çalışmamızın amacı; ankilozan spondilit hastalarında orta kulak, iç kulak ve eferent işitme sistemini, multifrekans timpanometri, geçici uyarılmış otoakustik emisyon (TEOAE) ve kontralateral supresyon testi ile detaylı olarak incelemektir. Çalışmaya 33 AS, 36 sağlıklı kişi olmak üzere toplam 69 kişi alınmıştır. Katılımcıların immitansmetrik ölçümleri yapıldıktan sonra saf ses odyometrisi uygulanarak işitme eşikleri ölçülmüştür. Daha sonra her iki grubun uyarılmış otoakustik emisyon testiyle değerlendirmesi: kontralateral akustik stimülasyon (KAS) verilmeden önce ve 70 dB dar band kontralateral akustik stimülasyon verilirken olacak şekilde iki aşamalı olarak ölçülmüştür. Ankilozan spondilit hastalarının yaş ortalaması 41,58±7,7, kontrol grubunun yaş ortalaması 38,19±8,7 olup, fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı (p=0,086). 125Hz-16000 Hz frekansları arasında ankilozan spondilit ve kontrol grubu saf ses işitme eşikleri karşılaştırıldığında, bütün frekanslarda AS hastalarının saf ses işitme eşikleri daha yüksek olarak bulundu. Bu fark, sağ kulakta 2000 Hz, 4000 Hz ve 10000 Hz, sol kulakta 2000 Hz ve 10000 Hz frekansları haricinde tüm frekanslarda istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p<0,05). Bireylerin tamamında timpanogram sonuçları normal sınırlarda bulundu. Multifrekans timpanometri testinde hasta ve kontrol grubunun rezonans frekansları değerleri sırasıyla sağ kulak 874,24±183,76; 856,94±106,33, sol kulak değerleri sırasıyla 896±152,55; 65,28±121,78 Hz bulundu. Fark istatistiksel açıdan anlamlı değildi (p>0,05). Otoakustik emisyon testiyle yapılan değerlendirmede, iki grup TEOAE sonuçları karşılaştırıldığında ankilozan spondilitli hastalardan alınan emisyon yanıtları kontrol grubuna göre 1000Hz, 2000Hz ve 4000Hz frekanslarında istatistiksel olarak anlamlı düşük saptandı (p<0,05). Kontralateral supresyon seviyelerini değerlendirmek amacıyla, kontralateral akustik uyaran (KAS) verilmeden ve KAS verilirken yapılan TEOAE ölçümleri karşılaştırıldığında; hasta grubunda tüm frekanslarda kontrol grubunda 4000 Hz frekansı hariç tüm frekanslarda emisyon değerlerinde istatistiksel olarak anlamlı düşüş saptandı (p<0,001). Her iki gruptaki kontralateral supresyon seviyeleri (dB) karşılaştırıldığında ise fark istatistiksel olarak anlamlı değildi (p>0,05). Sonuç olarak elde ettiğimiz bulgular göstermektedir ki, AS hastalığında iç kulak bir hedef organ olabilmektedir. Ankilozan spondilit tanısı konulduğunda hastaların odyolojik değerlendirmesi de yapılmalı ve hastalar olası otolojik tutulum hakkında bilgilendirilmelidir. Ankilozan spondilit hastalarında orta ve iç kulak fonksiyonlarının etkilenimi ve bu olası etkilenimler ile ilişkili olabilecek hastalık özelliklerine yönelik çalışmalara devam edilmelidir. Ankylosing spondylitis (AS) is a chronic systemic inflammatory disease that etiology is yet known, especially effect spine and sacroiliac joints, also may be accompanied the clinical findings due to the involvement of organs such as eye, heart, lung, kidney and intestine. The aim of our work was to examine middle ear, inner ear and efferent auditory system by using multifrequency tympanometry, transient evoked otoacoustic emission (TEOAE) and contralateral suppression test in detail. A total of 69 subjects; 33 patients with AS and 36 healthy subjects participated in the study. Immitansmetric measurements of participants were performed, and then their hearing levels were measured applying pure tone audiometry. The evaluation of each group with otoacoustic emission test was performed in two stages: before giving contralateral acoustic stimulation (CAS) and during 70 dB narrow band contralateral acoustic stimulation. Mean age of patients with ankylosing spondylitis was 41,58±7,7, mean age of control group was 38,19±8,7 and the difference between groups was not statistically significant (p=0,086). By comparison pure tone hearing levels between ankylosing spondylitis and control group at 125Hz-16000 Hz frequency, pure tone hearing levels of AS patients at all frequencies were higher. These differences were found statistically significant except 2000 Hz, 4000 Hz and 10000 Hz in right ear, 2000 Hz and 10000 Hz in left ear (p<0,05). Tympanogram results in all of the subjects were within normal limits. The value of the resonant frequency of the patient and control group were respectively for right ear 874,24±183,76; 856,94±106,33, for left ear 896±152,55; 65,28±121,78 Hz. The difference was not statistically significant (p>0,05). When compared two groups‟ TEOAE results, emission results received from ankylosing spondylitis patients were statistically significantly lower than control group at 1000Hz, 2000Hz and 4000Hz frequencies by using otoacoustic emission test (p<0,05). When TEOAE measurement before and during contralateral acoustic stimulation (CAS) were compared to evaluate the contralateral suppression level, it was detected that there was decline in emission values at all frequencies in study group and all frequencies except 4000 Hz in control group (p<0,001). There was no statistically significant difference between contralateral suppression levels in both groups (p>0,05). As a result, our findings indicate that inner ear in ankylosing spondylitis may be target organ. When the ankylosing spondylitis is diagnosed, the patients should be undergo audiologic evaluation and informed about possible pathological involvement. Future studies should continue about middle and inner ear condition in ankylosing spondylitis patients and potential interactions that may be associated with disease characteristics.