Enstitüler / Institutes
Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/11727/1390
Browse
7 results
Search Results
Item Birleşik Krallık ve Avrupa Birliği: Milletlerarası hukuk ve AB hukuku bakımından katılma, üyelik ve ayrılma ile Türkiye’nin çıkarabileceği dersler(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) Mustafa Mithat, Söylemez; Sadi, ÇaycıBirleşik bir Avrupa idealinin kökenleri, filozoflar ve devlet adamlarının söylem ve geliştirmeleri ile oldukça eskiye dayansa da bütünleşmenin siyasi bir projeye dönüşmesi, Avrupa devletlerinin ulusal çıkarları ve olanakları dahilinde, tekrarlanan savaşlar ve içine düştükleri mali ihtilafların sona erdirilmesinin mümkün olmadığının kabulü ile gerçekleşmiştir. Gerçekten de Avrupa yüzyıllarca, sık sık yaşanan kanlı savaşlara sahne olmuştur. Savaşları önlemenin tek yolunun, ülkelerinin ekonomik ve siyasi yönlerden birleşmesi olduğunu düşünen Avrupalı devlet adamlarının, İkinci Dünya Savaşı sonrasında, Avrupa’da kalıcı bir barış oluşturma çabaları hız kazanmıştır.Orta Çağ’da öncelikle askeri savunma düşüncesiyle ortaya çıkan ortak Avrupa ideali; Sanayi Devrimi ile artan üretimin sonucu olarak, açık pazar arayışına giren devletlerin ekonomik birlik düşüncesine dönüşmüştür. Çalışmada öncelikle ortak Avrupa fikri konusundaki tarihsel gelişmeler incelenecek; bilahare Birleşik Krallık’ın Avrupa Birliği (AB)’ye giriş süreci ele alınacaktır. Çalışmanın devamında üyelik sonrasında karşılaşılan sorun alanları ele alındıktan sonra, “Brexit” olarak adlandırılan ayrılma sürecine ilişkin gelişmeler ele alınacak ve ayrılanın etkileri, Türkiye için çıkarılabilecek dersler ile sonlandırılacaktır. Çalışma, özellikle son bölümü itibarıyla AB-Türkiye ilişkisini destekleyen siyasetçiler, akademisyenler ve menfaat sahipleri için aydınlatıcı mahiyet taşımakta olup Türkiye'nin Avrupa alanındaki geleceğine rehberlik edecektir. The origins of the idea of a united Europe date back to philosophers and statesmen who have long advocated for its discourse and development. However, the transformation of integration into a political project, within the national interests and capabilities of European states, came about as a result of the recognition that repeated wars and the ensuing financial disputes could not be resolved. Indeed, Europe has been the stage for frequent bloody wars for centuries. The belief that the only way to prevent wars was through the economic and political integration of nations gained momentum amongst European statesmen after the Second World War, leading to efforts to establish lasting peace in Europe. The common European ideal, which initially emerged in the Middle Ages primarily as a concept of military defense, evolved into an aspiration for economic unity as a result of increased production during the Industrial Revolution and the pursuit of open markets by states. This study will first examine the historical developments surrounding the idea of a united Europe, followed by an analysis of the United Kingdom's process of joining the European Union. Subsequently, the study will address the problem areas encountered after membership and discuss the developments related to the separation process known as "Brexit," concluding with the implications of the departure and the lessons that can be drawn for Turkey. This study, particularly in its final section, aims to provide enlightening insights for politicians, academics, and stakeholders who support the EU-Turkey relationship, and it will serve as a guide to Turkey's future in the European sphere.Item Türkiye-AB ortak eylem planı ekseninde Suriyeli sığınmacı krizinin sivil toplum alanında yönetişim boyutu ve Türkiye incelenmesi(Başkent Üniversitesi Avrupa Birliği ve Uluslararası İlişkiler Enstitüsü, 2023) İnan, Fulorya2011 yılında Suriye’de başlayan 2014 yılında en yüksek noktaya ulaşan sığınmacı krizinin en önemli yanı sınır komşusu olan Türkiye’yi etkilemiş olmasıdır. Bu etkilerle birlikte ulusal ve uluslararası aktörlerin yanı sıra sivil toplum kuruluşları (STK) Türkiye’de göç yönetişimi alanında önemli insani yardım çalışmalarına imza atmıştır. Özellikle Türkiye-AB arasında imzalanan Ortak Eylem Planı, yönetişim modelinin önemli bir adımı olmuştur. Bu Eylem Planı Suriye’deki krizin yol açtığı duruma koordineli çabalarla geçici koruma altındaki Suriyelilerin desteklenmesi ve küresel göç yönetişimi konusunda işbirliğinin arttırılması yönünde Türkiye ve AB arasındaki önemli bir mutabakatı yansıtmaktadır. Bu mutabakat ekseninde krizin insani yardım kuruluşları aracılığıyla ivedi ve ilkeli bir şekilde yönetilmesi ön görülmüştür. Küresel göç yönetişiminde kapsamlı, bütünsel, hem yapıyı hem de kurumları bir araya getirebilen, sosyo-mekansal analizler yapabilen, dinamik ve göç deneyimlerine sahip gereklilikler önem taşımaktadır. Bu nedenle bu çalışmada Avrupa Birliği Sivil Koruma ve İnsani Yardım Operasyonu (European Civil Protection and Humanitarian Aid Operations - ECHO) fonu kapsamında sosyal uyum çalışmaları yürüten Türk Kızılayının, koruma programı yürüten Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğinin (United Nations High Commissioner for Refugees - UNCHR) ve geçim kaynakları programını yürüten Birleşmiş Milletler Göç Kuruluşunun (United Nations International Organization for Migration - IOM) küresel göç yönetişim boyutu Neoliberal Kurumsalcılık perspektifiyle ele alınmıştır. Neoliberal Kurumsalcılık Nye ve Keohane’nin temsil ettiği uluslararası iş birliğine odaklanan devleti tek başına ana aktör değil, sadece toplumsal grupların çıkarlarının üretilmesinde bir araç olarak konumlandırmıştır. Bu tez çalışmasında yer alan tüm insani kuruluşlar göç konusunda büyük deneyimler elde etmiştir. Uygulanan yönetişim modeli sığınmacı krizinin azalmasında ve sosyal uyumun oluşturulmasında kilit rol oynamıştır. Bu çalışmada cevabı aranan temel soru ‘Türkiye-AB Ortak Eylem Planı’ ekseninde, Türkiye’deki Suriyeli sığınmacı krizinin küresel göç yönetişimi boyutunun ve insani yardım çalışmalarının Neoliberal Kurumsalcılık perspektifiyle nasıl değerlendirildiği?’dir. Bu çalışmaya katkı sağlayacak önemli nokta Türkiye-AB Ortak Eylem Planıyla birlikte temeli atılan insani yardım programlarının incelenmesidir. Bu programlar, sığınmacı krizi boyunca kritik önem taşıyan koruma, sosyal uyum ve geçim kaynakları gibi önemli yönetişim çalışmalarıdır. Starting in 2011 in Syria and reaching its peak in 2014, the most critical aspect of the refugee crisis is that it has affected Turkey, which is a neighboring country. Along with these impacts, national and international actors as well as non-governmental organizations (NGOs) have undertaken significant humanitarian work in the field of migration governance in Turkey. In particular, the Joint Action Plan signed between Turkey and the EU has been an important step in the governance model. This Action Plan reflects an important agreement between Turkey and the EU to support Syrians under temporary protection through coordinated efforts to the situation caused by the crisis in Syria and to increase cooperation on global migration governance. This agreement envisages an urgent and principled management of the crisis through humanitarian organizations. Global migration governance needs to be comprehensive, holistic, able to bring together both structures and institutions, capable of socio-spatial analysis, dynamic and with migration experiences. For this reason, in this study, the global migration governance dimension of the Turkish Red Crescent, which carries out social cohesion activities within the scope of the European Union Civil Protection and Humanitarian Aid Operations (ECHO) fund, the United Nations High Commissioner for Refugees (UNCHR), which carries out a protection program, and the United Nations International Organization for Migration (IOM), which carries out a livelihoods program, are examined from the perspective of Neoliberal Institutionalism. Neoliberal Institutionalism, with its focus on international cooperation represented by Nye and Keohane, positioned the state not as the main actor per se, but only as an instrument for the production of the interests of social groups. All the humanitarian organizations involved in this thesis have had extensive experience with migration. The governance model implemented has played a key role in reducing the refugee crisis and building social cohesion. The main question this study seeks to answer is 'how the migration governance dimension of the Syrian refugee crisis in Turkey and humanitarian aid efforts have been advanced in the context of the Turkey-EU Joint Action Plan' from the perspective of Neoliberal Institutionalism. The key contribution to this study is to examine the humanitarian aid programs that were established with the Turkey-EU Joint Action Plan. These programs are important governance efforts such as protection, social cohesion and livelihoods, which have been critical throughout the refugee crisis.Item Avrupa kimliği inşa süreci ve Türkiye - AB ilişkileri(Başkent Üniversitesi Avrupa Birliği ve Uluslararası İlişkiler Enstitüsü, 2019) Kılıç, Aylin; Şenses Özcan, NazlıTürkiye ile Avrupa Birliği arasındaki ilişkiler, 1959 yılında Türkiye‟nin gerçekleştirmiş olduğu ortaklık başvurusu ile Soğuk Savaş dönemi içerisinde başlamıştır. “Güvenlik kaygısının” hakim olduğu bu dönemde taraflar arasındaki ilişkilerin olumlu bir çerçevede ilerlediği görülmektedir. Ancak, Soğuk Savaş dönemi tehditlerinin ortadan kalkması ve bütünleşme hareketi içerisinde “Avrupa kimliği” inşasının başlaması ile tarafların birbirini tekrar tanımladığı ilişkilerin ilk dönemindeki olumlu atmosferin ortadan kalktığı görülmektedir. Ortaya çıkan bu yeni bağlamda, Türkiye‟nin Avrupa Birliğine üyeliği hususunda “kimlik” temelli tartışmalar gündeme gelmeye başlamıştır. Soğuk Savaş sonrası uluslararası ortamda değişen güvenlik anlayışı ve 11 Eylül ile oluşan “İslami terör” algısı Avrupa‟da Müslümanları ötekileştirmiştir. Sonuç olarak “kimlik” temelli tartışmalar artmış ve bu da Türkiye ve AB arasındaki ilişkileri etkilemiştir. Buradan yola çıkarak, bu tez çalışmasında AB içerisinde Avrupa kimliği inşası ile birlikte ortaya çıkan “kimlik” temelli tartışmaların Türkiye - AB ilişkilerine yansımaları incelenmiştir. “Kimlik” temelli tartışmalar Türkiye‟nin Avrupa Birliği'ne üyeliğinin önünde bir engel teşkil etse de söz konusu bu engellerin, ilişkilerin karşılıklı olarak tekrar inşa edilmesi ile birlikte aşılabileceği vurgulanmıştır. The relations between Turkey and the European Economic Community started with Turkey's membership application in the Cold War era in 1959. Throughout the Cold War period, when security concerns were the main factors determining the nature of the relationships, the relations between the parties had progressed in a rather positive framework. But, after the Cold War, when threats were off the table and the process of reconstructing the "European Identity" has started, Turkey and the EU re-identified each other, and the previous positive framework disappeared. In this new context, identity-based discussions have developed in relation to Turkey's possible membership. With a new understanding of security in the international context after the Cold War, and a perception of "Islamic terror" after the 9/11 have marginalized Muslims in Europe. As a result, identity-based discriminatory remarks have increased and this has influenced also the relations between the EU and Turkey. Following that, this thesis analyses the ways in which the identity-based arguments resulting from the construction of European Identity is reflected in the relationships between the EU and Turkey. It is highlighted that, although the identity-based remarks provide an obstacle before the membership of Turkey, these identity-based obstacles can be removed if the relationships are mutually reconstructed.Item Avrupa Birliği'nin yenilenebilir enerji dinamikleri ve Türkiye'nin uyumu(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimleri Enstitüsü, 2019) Adıgüzel, Gözde Ece; Şahinöz, AhmetEnerji, insan hayatının her alanında oldukça önemli bir yere sahiptir. Bugünün enerji kaynakları, artan nüfus ve gelişen teknoloji ile birlikte değişim göstermektedir. Bu nedenle enerji kaynakları yerini, aşamalı olarak yenilenebilir enerji kaynaklarına bırakmaya başlamıştır. Avrupa Birliği, mevcut enerji kaynakları sınırlı olduğundan, yenilenebilir enerji kaynaklarını geliştirmeye yönelmiştir. Avrupa Birliği kendi içinde alınan kararlar ve yapılan düzenlemeler ile hedeflerine ulaşmaktadır. Diğer taraftan, yenilenebilir enerji çevreyi korumada oldukça önemli bir role sahiptir. Daha az çevresel risk taşıdığı için ülkeler, daha çok yenilenebilir enerji kaynaklarını tercih etmektedirler. Türkiye ise, enerji bağımlılığından kurtulmak ve enerji konusunda ilerleme sağlamak için, Avrupa Birliği’ne üye olma yolunda çalışmalar yapmaktadır. Türkiye, yenilenebilir enerji kaynaklarını, mümkün olan teknolojisiyle geliştirmeye çalışmaktadır. Bu nedenle Türkiye, Avrupa Birliği ile ortak projeler gerçekleştirmekte ve yenilenebilir enerji konusunda yüksek standartlara ulaşmayı hedeflemektedir. Energy has an important place in every area of human life. Today’s energy sources are changing with growing population and developing technology. Therefore, energy sources are relinquishing their places to renewable energy sources. Because of limited available sources, European Union have head for developing renewable energy. European Union reaches it’s targets with their own desicions and regulations. An addition to this, renewable energy plays an important role in protecting the environment. Countries prefer renewable sources since they have lower environmental risk. Turkey has been working on the way to be a member of the European Union in order to make progress on energy and escape from energy dependence. Turkey has been trying to develop it’s own renewable sources with the available technology. Therefore, Turkey has been developing common projects with European Union and aims to reach high standarts about renewable energy.Item Avrupa Birliği güvenlik ve terör(Başkent Üniversitesi Avrupa Biriliği ve Uluslararası İlişkiler Enstitüsü, 2015) Şahinoğlu, Sinem; Çağlar, AliBu çalışmanın amacı Avrupa Birliği’nde terör, terörizm ve güvenliğin araştırılmasıdır. Terörizm, tüm dünyayı şiddet ve korku yayarak tehdit eden bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Dünyanın büyük bir bölümünde olduğu gibi, Avrupa Birliği de bu tehdit unsuru ile savunma ve güvenlik politikaları oluşturarak başa çıkma yoluna gitmiştir. Jean Monnet ve Robert Schuman tarafından Konfederal bir Avrupa fikrinin ortaya atılmasından günümüze kadar Avrupa Birliği önce ekonomik, daha sonra ise siyasal bir yapı oluşturmaya çalışmıştır. Siyasal yapı içerisinde Avrupa içerisinde oluşturulmuş, Birliğin güvenliğini sağlayabilecek kuruluşlara gereksinim duyulmuştur. Güvenlik ve savunma çalışmaları, Avrupa Ordusu fikrinin hayata geçirilmesini takiben başlamış, Avrupa Savunma Topluluğu ve Batı Avrupa Birliği düşünceleri ile gelişmiştir. Avrupa sınırları içerisinde teşkilatlı bir bütünlük sağlanamaması nedeniyle savunma fikrini politika olarak benimseme yoluna gidilmiş ve bu amaçla çalışmalar yapılmıştır. Terörizm, tüm devletler, etnik yapılar ve toplumun tamamını tehdit eden çok önemli bir sorundur. Avrupa Birliği gibi hem nitelik hem de nicelik açısından giderek genişleyen bir yapının terörle mücadele konusunda sınırlayıcı tedbirler alması gerekmektedir. Uzun süredir söz konusu olan sınırların olmaması durumu ve serbest dolaşımın rahatça yapılması terörizmi tetikleyen unsurlar olmakla birlikte, Avrupa Birliği 11 Eylül 2001 tarihinde Amerika Birleşik Devletlerin’de yaşanan terörist eylemler ile birlikte terörle mücadele politikalarına önem vermiş, bu konudaki girişimlerini olması gerektiği düzeye taşımak için çalışmalarına başlamıştır. The main aim of this study is to investigate terror, terrorism and security in the European Union. Terrorism appears as a problem that threatens the whole world by spreading violence and fear. Like in most of the world, European Union tries to cope wıth this threatening factor by constituting defence and security policies. The idea of a Confederal Europe was put forward by Jean Monnet and Robert Schuman in the 1960s. Since then Europe has completed it’s economic integration to the track of political integration. European political integration requires institutions that could provide security. Defence and security actions started with the idea of European Army, developed with European Defence Community and Western European Union. Because an organized totality could not be established inside European borders, the idea of defence policy was adopted in principle and action was taken. Terrorism is a very important issue that threatens all states, ethnic origins and whole of the community. A structure, that gradually widens both in quality and quantity like European Union, should take exact measures in combatting terrorism. With open borders and free circulation of people being the issues that trigger terrorism, European Union has given importance to policies of combatting terrorism only after September 11th, 2001 and has been trying to take the action up to the level where they should be.Item Avrupa Birliği, Türkiye ve Terör(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2007) Seren, MerveItem Avrupa Birliği 2004 genişlemesinin kobiler üzerindeki olası ekonomik etkileri(Başkent Üniversitesi Avrupa Biriliği ve Uluslararası İlişkiler Enstitüsü, 2006) Yonar, Özlem; Çınar, MenderesBu tezde Avrupa Birliği 2004 genişlemesinin Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler (KOBİ) üzerindeki olası ekonomik etkileri konusu işlenmiştir. Avrupa Birliği 1 Mayıs 2004’te tarihindeki en büyük ve en zorlu genişlemesini gerçekleştirmiştir. Avrupa Birliği, 2004 Genişlemesini planlarken Avrupa kıtasının bölünmüşlüğüne son vermeyi ve Orta ve Doğu Avrupa Ülkelerinin demokrasi ve serbest piyasa ekonomisine geçmesini sağlayarak istikrarsızlığa yol açabilecek tüm unsurların engellenmesini amaçlamıştır. Dünyada tüm ülkeler KOBİ’lerin öneminin farkına varmıştır ve gün geçtikçe ekonomideki önemleri de artmaktadır. Çünkü KOBİ bir ülkeye istihdam yaratma, bölgesel kalkınma ve yerel kalkınma gibi hem ekonomik hemde sosyal yönden oldukça önemli getirileri vardır. Avrupa Birliği genişlemesinin ekonomik etkileri ele alınırken ekonomilerin vazgeçilmez unsurlarından biri olan, KOBİ’lerin bu genişlemelerden nasıl etkilendiğinin incelenmesi kanımızca oldukça doğru olacaktır. Sonuç olarak, KOBİ’lerin ekonomideki etkisi yadsınamaz şekilde ortadadır. Bu tez çerçevesinde 2004 genişlemesinin KOBİ’ler üzerindeki ekonomik etkileri analiz edilecektir.