Enstitüler / Institutes
Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/11727/1390
Browse
6 results
Search Results
Item COVID-19 Salgını sırasında uzaktan eğitim alan adölesanlarda kalistenik egzersiz eğitiminin etkinliği(Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2021) Altuntaş, Kemal; Özünlü Pekyavaş, NihanUzaktan eğitim döneminde adölesan bireylerde görüntülü konuşma uygulaması yoluyla uygulanan kalistenik egzersiz eğitiminin fiziksel aktivite, fiziksel uygunluk, yaşam ve uyku kalitesi ile anksiyete, depresyon düzeyleri üzerine etkinliğini incelemektir. Çalışmamızda 38 adölesan birey, rastgele olarak, egzersiz eğitim grubu ve kontrol grubu olarak iki eşit gruba ayrıldı. Egzersiz eğitimi grubuna sekiz hafta, haftada üç gün, görüntülü konuşma uygulamasıyla ve bir fizyoterapist gözetiminde, kalistenik egzersiz eğitimi verildi. Kontrol grubuna ise çalışma süresi öncesi ve sonrası değerlendirmeleri yapılıdı. Bireylerin fiziksel aktivite düzeyleri; Uluslararası Fiziksel Aktivite Ölçeği, yaşam kalitesi; Çocuklar İçin Yaşam Kalitesi Ölçeği, anksiyete depresyon düzeyleri; Beck Anksiyete Ölçeği, Reynolds Depresyon ve uyku kaliteleri Pittsburg Uyku Kalite İndeksi ile değerlendirildi. Eğitim grubunda fiziksel aktivite düzeyleri, anksiyete depresyon, yaşam ve uyku kalitesinde istatistiksel olarak anlamlı bir gelişme görüldü (p<0,05). Kontrol grubunda ise hiçbir ölçüm parametresinde anlamlı gelişme görülmedi (p>0,05). Adölesan bireylerde görüntülü konuşma uygulamasında uygulanan egzersiz eğitiminin güvenli ve uygulanabilir olduğu, ileriki çalışmalarda farklı popülasyonlar ve farklı şiddette egzersiz eğitimleriyle bu etkilerin incelenmesi gerektiği düşünülmektedir. The aim of this study is to examine the effectiveness of calisthenic exercise training applied via video chat application on physical activity, physical fitness, quality of life and sleep, and anxiety and depression levels in adolescents during distance education. In our study, 38 adolescents were randomly divided into two equal groups as exercise training group and control group. Calisthenic exercise training was given to the exercise training group for eight weeks, three days a week, via video chat application and under the supervision of a physiotherapist. The control group was evaluated before and after the study period. Physical activity levels of individuals; International Physical Activity Scale, quality of life; Children's Quality of Life Scale, anxiety depression levels; Beck Anxiety Scale, Reynolds Depression Scale and sleep quality were evaluated with Pittsburg Sleep Quality Index. There was a statistically significant improvement in physical activity levels, anxiety depression, quality of life and sleep in the education group (p<0.05). In the control group, no significant improvement was observed in any measurement parameter (p>0.05). It is thought that the exercise training applied in video chat application in adolescent individuals is safe and applicable, and these effects should be examined with different populations and different intensity exercise training in future studies.Item Lise öğrencilerinde hedonik açlık ve yeme farkındalığının beslenme durumu ile ilişkisi(Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2020) Uçar, Ayda; Türker, Perim FatmaBu çalışma; adölesan grupta hedonik açlık seviyesini ve sebeplerini saptayarak yeme farkındalığının hedonik açlığa olan etkisini araştırmak ve beslenme durumu ile ilişkilendirmek amacıyla yürütülmüştür. Bu çalışma sonuçları ile birçok hastalığın temeli olan obezitenin hedonik açlıkla olan ilişkisinin pekiştirilmesi ve enerji kısıtlaması dışında alternatif bir çözüm olan farkındalıklı yemenin öneminin anlaşılması amaçlanmıştır. Adölesanlar cinsiyete göre ayrılmış ve sonuçlar araştırma kapsamında değerlendirilmiştir. Çalışmanın örneklem grubunu Aralık 2019- Mart 2020 tarihleri arasında Ankara’nın Eryaman ilçesinde bulunan Özel Altın Eğitim Koleji’nde eğitim gören ve araştırmaya katılmaya kabul eden 14-18 yaş arası 128 kız 102 erkek öğrenci olmak üzere toplamda 230 lise öğrencisi oluşturmuştur. Araştırmaya katılan öğrencilerin; sosyodemografik özelliklerinin, antropometrik ölçümlerinin, sağlık durumuna ilişkin bilgilerinin, fiziksel aktivite ve beslenme alışkanlıklarına ilişkin bilgilerinin belirlenebilmesi için çoktan seçmeli ve/veya açık uçlu soruların bulunduğu bir anket formu uygulanmıştır. Hedonik açlık bulguları ise anket formunda yer alan Besin Gücü Ölçeği ile belirlenmiştir. Son olarak da araştırmaya katılan öğrencilerin yeme farkındalığı durumunu ölçmek için Yeme Farkındalığı Ölçeği kullanılmıştır. Besin Gücü Ölçeği’nin değerlendirilmesi beş puan üzerinden yapılmaktadır. Değerlendirme sonucunda ölçek ortalama puanlarının 2.5’un üzerine çıkması hedonik açlığın varlığını ve besinden etkilenildiğini ifade etmektedir. Türkçeye 5’li likert skalası olarak uyarlanan Yeme Farkındalığı Ölçeği’nin değerlendirilmesinde ise ters ve düz puanlamalar bulunmakla birlikte ölçek puanı yükseldikçe yeme farkındalığı da yükselmektedir. Kız öğrencilerin ve erkek öğrencilerin BGÖ ortalama toplam puanları sırasıyla 3.16±0.80 ve 2.88±0.67 puan olarak belirlenmiştir. BGÖ toplam puanı, ‘’besin bulunabilirliği’’ ve ‘’besin mevcudiyeti’’ alt grup puanlarının kız öğrencilerde erkek öğrencilere kıyasla daha yüksek olduğu ‘’besinlerin tadına bakılması’’ alt grup puanının ise kız ve erkek öğrencilerinde aynı olduğu saptanmıştır (p<0.05). Kız öğrencilerde lezzetli besinlerden etkilenmenin ve hedonik açlığın erkek öğrencilere göre daha fazla olduğu belirlenmiştir (p<0.05). Kız öğrencilerin ve erkek öğrencilerin YFÖ-30 ortalama toplam puanları sırasıyla 3.35±0.51 ve 3.30±0.46 puan olarak belirlemiştir (p<0.05). YFÖ-30 toplam puanı ve ‘’duygusal yeme’’ dışındaki tüm alt grup puanlarının kız öğrencilerde erkek öğrencilere kıyasla daha yüksek olduğu ‘’yeme disiplini’’ alt grup puanının ise kız ve erkek öğrencilerinde aynı olduğu saptanmıştır (p<0.05). Kız öğrencilerde yeme farkındalığının erkek öğrencilere göre daha yüksek olduğu saptanmıştır. Ayrıca hem kız hem de erkek öğrencilerde hedonik açlığın artmasıyla bazı besinlere duyulan aşırı istek artmaktadır. Kız öğrencilerin BGÖ toplam puanı ile çikolata ve çikolatalı ürünler, kremalı pasta ve pastane ürünleri, cips, gazlı içecekler, fast-food, patates kızartması, ekmek çeşitleri, makarna, hamur işleri, kuruyemiş çeşitleri ve çekirdeğe duyduğu istek arasında pozitif yönlü bir ilişki olduğu saptanmıştır (p<0.05). (p<0.01). Erkek öğrencilerin ise BGÖ toplam puanı ile çikolata ve çikolatalı ürünler, kremalı pasta ve pastane ürünleri, cips, fast-food, patates kızartması, makarna ve hamur işlerine duyduğu istek arasında pozitif yönlü bir ilişki olduğu saptanmıştır (p<0.05). (p<0.01). Bununla birlikte hem kız hem de erkek öğrencilerde yeme farkındalığının artmasıyla bazı besinlere duyulan aşırı istek azalmaktadır. Kız öğrencilerin YFÖ-30 toplam puanı ile çikolata ve çikolatalı ürünler, kremalı pasta ve pastane ürünleri, cips, gazlı içecekler, fast-food, patates kızartması, ekmek çeşitleri, makarna, hamur işleri, kuruyemiş çeşitleri, çekirdek ve dondurmaya duyduğu istek arasında negatif yönlü bir ilişki olduğu saptanmıştır. (p<0.05). (p<0.01). Erkek öğrencilerin ise YFÖ-30 toplam puanı ile çikolata ve çikolatalı ürünler, kremalı pasta ve pastane ürünleri, cips, fast-food, patates kızartması, ekmek çeşitleri, makarna, hamur işleri, çekirdeğe duyduğu istek arasında negatif yönlü bir ilişki olduğu saptanmıştır. (p<0.05). (p<0.01). Bu çalışma artmış yeme farkındalığının, hedonik süreçlerin ve aşırı besin isteğinin kontrolünü sağlamaya yardımcı olabileceğinin bir göstergesi olabilir. Ancak bu konuya ilişkin bu sonuçları destekleyecek daha fazla çalışma yapılmasına ihtiyaç vardır.In this study, the effect of mindful eating on hedonic hunger has been investigated through determining the level of hedonic hunger and its causes, and then mindful eating is associated with the nutritional status in an adolescent group. With this study, it is aimed to provide further evidence regarding the relationship between obesity and hedonic hunger and to reveal the importance of mindful eating as an alternative solution apart from energy restriction. Additionally, adolescent groups are divided into two groups in terms of their gender, and the results are evaluated within the scope of the study. The sample of this research consisted of 230 high school students who studied in Özel Altın Eğitim Koleji in 2019-2020, 128 of whom are women, and 102 of whom are men. The informed consent of students was obtained prior to the study. A survey included questions with multiple choices, and open-ended questions had been employed in order to determine the sociodemographic characteristics, anthropometrics, and information regarding their health conditions and food habits of participants. Findings of hedonic hunger were identified with The Power of Food Scale (PFS). If the mean score of PFS which are evaluated on 5 points is above 2.5 points, it indicates that hedonic hunger exists, and it is affected by the food. The mean scores of PFS were found 3.16±0.80 ve 2.88±0.67 points for women and men students, respectively. While the total point of PFS, scores of food available and food present subscales are found higher in women than men, but men and women did not differ in the scores of food tested subscale (p<0.05). It was revealed that women were more likely to affected by delicious foods and getting higher points in hedonic hunger measurement than men (p<0.05). Lastly, the Mindful Eating Questionnaire (MEQ) was applied to determine the level of mindful eating of students. MEQ adapted into Turkish using 5 points Likert Scale and higher points obtained in this scale points out more mindfulness while there are straight and reverse items in MEQ.The mean scores of MEQ were determined as 3.35±0.51 and 3.30±0.46 for women and men, respectively (p<0.05). It has been found that women got higher scores than men in all subscales except for emotional eating subscale and total score of MEQ. Additionally, women and men have differed in scores of eating discipline subscale (p<0.05). It has been indicated that women are more mindful of eating than men. Also, the desire for some foods was increased with growing hedonic hunger for both men and women. It has been found that there was a positive correlation between the total PFS score and chocolate and chocolate products, cream cake and patisserie products, chips, fizzy drinks, fast foods, fries, bread, pasta, pastries, dried fruits and sunflower seeds for women (p<0.05; p<0.01). For men, it has been found that there was a positive correlation between the total PFS score and chocolate and chocolate products, cream cake and patisserie products, chips, fizzy drinks, fast foods, fries, bread, pasta and pastries (p<0.05; p<0.01). On the other hand, the desire for some foods was decreased with increasing mindful eating for both men and women. It has been found that there was a negative association between the total MEQ score and chocolate and chocolate products, cream cake and patisserie products, chips, fizzy drinks, fast foods, fries, bread, pasta, pastries, dried fruits, sunflower seeds and ice-cream for women (p<0.05; p<0.01). For men, it has been found that there was a negative association between the total MEQ score and chocolate and chocolate products, cream cake and patisserie products, chips, fizzy drinks, fast foods, fries, bread, pasta, pastries and sunflower seed (p<0.05; p<0.01). The results of this study documented that increased mindful eating might play a regulatory role in hedonic processes and excessive food crave. However, there is a need for further shreds of evidence to substantiate this claim.Item Tip 1 diyabetli adölesan bireylerde uyku kalitesi ve beslenme durumu arasındaki ilişkinin belirlenmesi(Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2019) Aslan, Büşra; Saka, MendaneUyku, endokrin fonksiyonların ve glukoz metabolizmasının düzenlemesinde önemli bir role sahiptir. Çalışmalarda, Tip 1 diyabetli bireylerde beslenmenin yanı sıra uyku süresinin ve kalitesinin de kan glukoz değerlerini etkileyebileceği gösterilmiştir. Bu araştırma, Tip 1 diyabetli adölesanlarda uyku kalitesi ve beslenme durumu arasındaki ilişkiyi araştırmak amacıyla yapılmıştır. Çalışma, Kasım 2018-Şubat 2019 tarihleri arasında Erciyes Üniversitesi Mustafa Eraslan ve Fevzi Mercan Çocuk Hastanesi Pediatri Endokrinoloji polikliniğine başvuran 10-19 yaş arasındaki Tip 1 diyabetli adölesanlar üzerinde yapılmıştır. Bireylerin kişisel özellikleri, beslenme ve uyku alışkanlıkları anket formu ile yüz yüze görüşme yöntemi kullanılarak belirlenmiştir. Günlük enerji ve besin ögeleri alımını belirlemek için 3 günlük besin tüketim kaydı alınmış ve fiziksel aktivite durumları belirlenmiştir. Bireylere Pittsburgh Uyku Kalitesi Ölçeği (PUKİ) ve Epworth Uykululuk Ölçeği uygulanmıştır. Ayrıca bireylerin antropometrik ölçümleri alınmış ve biyokimyasal bulguları analiz edilmiştir. Tip 1 diyabetli bireylerin 33’ü kız (%43.4) ve 43’ü erkektir (%56.6). Bireylerin ortalama diyabet süresi 4.92±3.55 yıldır. Adölesanların enerji, karbonhidrat ve yağ alımları Türkiye Beslenme Rehberi 2015 önerilerinin altında, protein tüketimleri ise önerilerin üzerindedir. Bireylerin %59.2’si iyi uyku kalitesi %40.8’i kötü uyku kalitelerine sahiptir. Kötü uyku kalitesine sahip adölesanların iyi uyku kalitesine sahip olanlara göre daha yüksek miktarda yağ tükettiği saptanmıştır (p>0.05). İyi uyku kalitesine sahip olan Tip 1 diyabetli adölesanların kötü uyku kalitesine sahip olanlara göre daha uzun süre uyuduğu ve daha kısa sürede uykuya daldığı belirlenmiştir (p<0.05). İnsülin pompası kullanan bireylerin tamamı, karbonhidrat sayımı yapan bireylerin %81.8’i iyi uyku kalitesine sahiptir (p>0.05). İyi uyku kalitesine sahip adölesanların HbA1c, total kolesterol, LDL-kolesterol, trigliserid ve kan glukozu düzeyleri kötü uyku kalitesine sahip adölesanlardan daha düşüktür (p>005). Diyabet yaşı ve PUKİ skoru arasında negatif yönlü anlamlı bir korelasyon saptanmıştır (p<0.05). Uyku süresi ve bel çevresi, boyun çevresi, HbA1c düzeyi, bazal metabolizma hızı, fiziksel aktivite faktörü ve günlük enerji harcaması arasında negatif yönlü anlamlı bir korelasyon saptanmıştır (p<0.05). Sonuç olarak, Tip 1 diyabetli adölesanlarda uyku süresinin HbA1c’yi etkileyerek glisemik kontrolün bozulmasına yol açabileceği belirlenmiştir. Tip 1 diyabetli adölesanlarda beslenme ve insülin tedavisinin yanı sıra uyku süresi ve kalitesine de dikkat edilmelidir. Sleep has an important role in the regulation of endocrine functions and glucose metabolism. Studies have shown that the duration and quality of sleep, as well as nutrition, may affect blood glucose values in individuals with Type 1 diabetes. This study was carried out to investigate the relationship between sleep quality and nutritional status in adolescents with Type 1 diabetes. The study was conducted on 76 adolescents with Type 1 diabetes between 10-19 years old who consulted Erciyes University Mustafa Eraslan and Fevzi Mercan Children's Hospital Pediatrics Endocrinology Polyclinic between November and February in 2019. Personal characteristics, nutrition and sleep habits of individuals were determined using faceto- face interview method. In order to determine daily energy and nutrient intake, 3- day nutrient intake was recorded and physical activity status was determined. Pittsburgh Sleep Quality Scale and Epworth Sleepiness Scale were applied to individuals. In addition, anthropometric measurements were taken and biochemical findings were analyzed. 33 of the patients with type 1 diabetes are girls (43.4%) and 43 are males (56.6%). The mean duration of diabetes was 4.92 ± 3.55 years. Energy, carbohydrate and fat intakes of adolescents are below the recommendations of Turkey Nutrition Guide 2015, while the protein intake of adolescents is above the recommendations. 59.2% of the individuals had good sleep quality and 40.8% had poor sleep quality. It was also found that adolescents with poor sleep quality consumed higher amounts of fat than those with good sleep quality (p>0.05). It was found that adolescents with Type 1 diabetes who had good sleep quality were sleeping longer and fell asleep in less time than those with poor sleep quality (p<0.05). All individuals using insulin pumps, and 81.8% of the individuals who made a carbohydrate count, have good sleep quality. HbA1c, total cholesterol, LDL-cholesterol, triglycerides and blood glucose levels of adolescents with good sleep quality were lower than adolescents with poor sleep quality (p>005). The significant negative correlation was found between diabetes age and PSQI score (p<0.05). The significant negative correlation were found between sleep duration and waist circumference, neck circumference, HbA1c level, basal metabolic rate, physical activity factor and daily energy expenditure (p<0.05). As a result, sleep duration in adolescents with Type 1 diabetes may affect HbA1c and lead to impaired glycemic control. In adolescents with type 1 diabetes, sleep duration and quality should also be considered, as well as nutrition and insulin therapy.Item Adölesanlarda duygu değişiklikleri ile yeme eğilimi ilişkisinin değerlendirilmesi(Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2019) Karacaören, Ayşegül; Tayfur, MuhittinBu çalışmanın amacı, adölesanların duygu değişiklikleri ile yeme eğilimleri arasındaki ilişkinin incelenmesi ve farklı duygular esnasında tercih edilen ve tüketilmek istenen besinlerin belirlenmesidir. Çalışma, Eylül-Ekim 2018 tarihleri arasında Ankara ili Çankaya Bilgi Temel Lisesi’nde 10-19 yaş arası 193 öğrenci (62 erkek, 131 kız) üzerinde yürütülmüştür. Adölesanlara ait genel bilgiler, kişilerin sağlık durumları, duygu değişiklikleri (üzgün/mutsuz olma, endişeli/kaygılı olma, sınav stresi, mutluluk, halsiz/hasta olma, başarısızlık hissi, yalnızlık hissi ve hayal kırıklığına uğrama) ve yeme ilişkisini içeren soruların yer aldığı anket, Hollanda Yeme Davranışı Anketi (DEBQ) uygulanmış ve duygusal yeme alt ölçeği ile değerlendirilmiştir. Katılımcıların antropometrik ölçümleri saptanmıştır. Çalışmada ki katılımcıların %32.1’i erkek %67.9’u kız ve yaş ortalaması 16.2±1.2 yıl olarak saptanmıştır. Adölesanların BKİ-z skor değerlerine göre %79.7’si normal, %12.9’u hafif şişman, %4.8’i obez ve %2.6’sı zayıf olarak tespit edilmiştir. Adölesanlar, üzgün/mutsuz, endişe/kaygı, sınav stresi, hasta/halsiz, başarısızlık, yalnızlık, hayal kırıklığı hissettikleri zaman ‘daha az yerim’, mutlu hissettikleri zaman ‘herhangi bir değişiklik olmaz’ şeklinde ifade ettikleri görülmüş ve cinsiyete göre istatistiksel olarak farklılık tespit edilmiştir (p<0.05). Besin tercih eğilimine baktığımızda çikolatanın bütün duygu durumlarda ilk tercih edilen besin olduğu görülmüştür. DEBQ-duygusal yeme alt ölçek puan ortalamaları ile katılımcıların cinsiyet, yaş, teşhis edilmiş hastalık olma durumu, fiziksel aktivite ve BKİ-z skor değeri istatistiksel olarak ilişkili bulunmamıştır (p>0.05). Katılımcıların duygusal yeme eğilimlerini tespit etmek için DEBQ-duygusal yeme alt ölçeği ile 8 farklı duygu durumunun ilişkisine bakıldığında üzgün/mutsuz, endişe/kaygı, sınav stresi, mutlu, yalnızlık, hayal kırıklığı hissedilen duygu durumlarında pozitif yönlü korelasyon saptanmıştır. Sonuç olarak adölesanların genellikle olumsuz duygu durumundayken daha az yemek yeme eğilimi gösterdikleri ve ilk tercih ettikleri besinlerin de yüksek enerjili atıştırmalık karbonhidratlar olduğu belirlenmiştir. This study was planned to investigate the relationship between emotion changes and eating tendencies in adolescents and to determine the preferred foods to be consumed during different emotions. The study was conducted on 193 students (62 males, 131 females) between the age of 10-19 studying Çankaya Bilgi Temel High School in Ankara between September and October 2018. General information about adolescents, health status of individuals, emotion changes (sad / unhappy, anxious / anxious, exam stress, happiness, weak/ sick, feeling of failure, feeling loneliness and disappointment) and questions about the eating relationship, The Dutch Eating Behavior Questionnaire (DEBQ) was administered and evaluated with the emotional eating subscale. Anthropometric measurements of the participants were determined. Of the participants in the study, 32.1% were male and 67.9% were female and the mean age was 16.2 ± 1.2 years. The BMI-z scores of the adolescents in our study were 79.7% normal, 12.9% were overweight, 4.8% were obese and 2.6% were underweight. The adolescents feel sad / unhappy, worry / anxiety, exam stress, sick / weak, failure, loneliness, disappointment when they said ‘‘eating less’’, when they feel happy when they said ‘‘no change’’ and they are determined statistically by gender. (p <0.05). When we look at the preference of food, it is seen that chocolate is the first preferred food in all emotion situations. Gender, age, diagnosed disease status, physical activity and BMI-z score were not statistically significant (p> 0.05). Participants with The Dutch Eating Behavior Questionnaire-emotional eating subscale to identify emotional eating tendencies of 8 when we look at the relationship of different mood statistically significant but not sad / unhappy, worry / anxiety, exam stress, happy, lonely, dissappointment positive correlation in felt mood. As a result, it is determined that adolescents tend to eat less often while they are in negative emotions and they prefer to eat high-energy snacks.Item Adölesan voleybol oyuncularının beslenme bilgi düzeyleri, beslenme durumları ile sıvı tüketimlerine beslenme eğitiminin etkisi(Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2017) Onbaşı, Zeki Çağın; Kızıltan, GülBu çalışma, adölesan voleybol oyuncularının beslenme bilgi düzeyleri, beslenme durumları ile sıvı tüketimlerine beslenme eğitiminin etkisinin saptanması amacıyla planlanmıştır. Araştırma, Türkiye Voleybol Federasyonu bünyesindeki TVF Proje takımında oynayan yaşları 15-17 arası olan 13 erkek profesyonel voleybol oyuncusu ile yapılmıştır. Araştırma kapsamında çalışmaya katılan adölesan sporculara 4 hafta boyunca haftada bir saat, sağlıklı beslenme ve sporcu beslenmesi konularında eğitim verilmiştir. Eğitimlerden önce çalışmaya katılan adölesan sporculardan genel bilgi alınmıştır. Sporculara eğitim öncesinde ve sonrasında besin tüketim sıklığı ve beslenme bilgi düzeyi formu ile 2 günlük fiziksel aktivite kayıt formu uygulanmıştır. Aynı şekilde eğitim öncesi ve sonrası olmak üzere voleybolcuların vücut ağırlığı ve boy uzunlukları ölçülmüştür. Ayrıca voleybolcuların vücut yağ yüzdeleri, vücut yağ kütleleri, yağsız doku kütleleri ve vücut sıvı kütleleri biyoelektirik impedans cihazı ile ölçülmüştür. Çalışmaya katılan voleybolcuların yaş ortalamaları 16.4±0.77 yıldır. Sporcuların profesyonel olarak voleybol oynama süreleri ortalama 5±3.54 yıldır. Voleybolcuların eğitim öncesi ortalama (Beden Kütle İndeksi) BKİ’leri 21.8±1.70 kg/m2 iken, eğitim sonrası 22.8±1.85 kg/m2 olarak değişmiştir (p<0.05).Voleybolcuların eğitim öncesi ortalama vücut yağ yüzdeleri %11.8±4.52 iken, eğitim sonrası %11.7±4.41 olarak değişmiştir (p>0.05). Sporcuların eğitim öncesi ortalama yağsız doku kütleleri 70.4±5.19 kg iken, eğitim sonrası 71.2±5.63 kg olarak değişmiştir (p>0.05). Voleybolcuların ortalama günlük total enerji gereksinimleri Harris-Benedict denklemine göre 3108.2±240.7 kkal, Schofield denklemine göre 3188.4±257.10 kkal olarak bulunmuştur. Voleybolcuların eğitim öncesi karbonhidratlardan gelen enerji yüzdeleri ortalama %47±6.59 iken eğitim sonrası %42.2±5.04 olarak bulunmuştur (p<0.05). Sporcuların eğitim öncesi ortalama protein alımları 108.1±41.08 g iken eğitim sonrası 136.1±29.73 g olarak saptanmıştır (p<0.05). Voleybolcuların enerjinin proteinden gelen oranlarının ortalaması eğitim öncesi %15.3±3.64 iken, eğitim sonrası %18.8±2.37 olarak belirlenmiştir (p<0.05). Sporcuların eğitim öncesi ortalama sükroz alımları 76.0±50.86 g iken eğitim sonrası 52.6±33.32 g’a azalmıştır (p<0.05). Eğitim öncesi fruktoz alımları da 21.2±13.89 g iken eğitim sonrası 12.9±6.29 g olarak belirlenmiştir (p<0.05). Eğitim sonrası ortalama B2, niasin ve B12 vitamini alımları artmıştır (p<0.05). Voleybolcuların süt ve süt ürünleri grubundan tükettikleri besinlerin ortalama miktarları eğitim öncesi 522.6±409.18 g iken eğitim sonrası 861.0±356.25 g olarak belirlenmiştir (p<0.05). Sporcuların et, balık, tavuk ve kurubaklagil grubundan tükettikleri besinlerin ortalama miktarları eğitim öncesi 155.0±75.06 g iken eğitim sonrası 202.3±53.11 g olarak artmıştır (p<0.05). Sporcuların ortalama su tüketimleri eğitim öncesi 1769.0±897.23 ml iken eğitim sonrası 2369.2±534.58 ml olarak artmıştır (p<0.05). Voleybolcuların beslenme bilgi düzeyi sorularına verdikleri doğru cevap sayısı eğitim öncesi 8.2±2.16 iken, eğitim sonrası 12.6±2.17’dir (p<0.05). Sonuç olarak 4 hafta boyunca haftada bir saat verilen beslenme eğitimi, adölesan voleybol oyuncularının beslenme bilgi düzeylerini anlamlı şekilde artırmış, besin tüketimlerinin olumlu yönde değişmesini sağlamıştır. This study was planned to determine the effect of nutrition education program on nutrition knowledge, nutrition status and fluid intake of adolescent volleyball players. Research was conducted with 13 male professional volleyball players aged between 15 and 17, who were participant of TVF Project team in Turkish Volleyball Federation. Within the scope of the research, nutrition education including healthy diet and sport nutrition subjects, is provided to adolescent volleyball players for 1 hour per week along 4 weeks as an intervention. Before the intervention, general information related to the participants was collected. Before and after the intervention, food consumption frequency questionnaire, nutrition knowledge assessment and two-day physical activity form were applied by the researcher. Volleyball players’ body weight and height ware measured. In the same way, body fat percentage, body fat mass, fat free mass and body water mass of the adolescent volleyball players were measured with bioelectrical impedance device. Mean age of the volleyball players was 16.46±0.776 years. As professionals, the players had been playing volleyball for 5±3.54 years in average. While the players’ mean BMI was 21.8±1.70 kg/m2, after the intervention, it changed to 22.8±1.85 kg/m2 (p<0.05). Before the intervention, mean body fat percentage of the players was %11.8±4.52 and it changed to %11.7±4.41 after the intervention (p>0.05). While mean fat free mass of the players was 70.4±5.19 kg, it changed to 71.2±5.63 kg after the intervention. According to Harris-Benedict equation, mean energy requirement of the players was 3108.2±240.7 kcal and according to Schofield equation, it was 3188.4±257.10 kcal. It was found that the players’ mean percentage of energy arising from carbohydrates was %47±6.59 before the intervention and that it was %42.2±5.04 after the intervention (p<0.05).It was detected that the mean protein intake of the players was 108.1±41.08 g before the intervention and that it was 136.1±29.73 g (p<0.05) after the intervention. While the players’ mean percentage of energy arising from protein was %15.3±3.64, it was determined that it was %18.8±2.37 after intervention (p<0.05). It was designated that the players mean sucrose intake was 76.0±50.86 g before the intervention, and that it decreased to 52.6±33.32 g after the intervention (p<0.05). It was determined that the players’ fructose intake was 21.2±13.89 g before the intervention, and it was 12.9±6.29 g after the intervention (p<0.05). While average niacin, B12, and B2 intake of the volleyball players increased when compared to before intervention (p<0.05). Average amount of dairy products that the volleyball players consumed was 522.6±409.18 g before the intervention and it increased to 861.0±356.25 g (p<0.05). It was designated that average amount of consumed nutrition from meat, fish, chicken and legume groups was 155.0±75.06 g before the intervention and it was 202.3±53.11 g after the intervention (p<0.05). While the average water intake of the players was 1769.0±897.23 ml before the intervention, it increased to 12.6±2.17 (p<0.05). As a result, providing 4-week nutrition education for one hour per week significantly increased nutrition knowledge of the adolescent volleyball players and it led dietary intake of the players to change in a positive way.Item Karbonhidrat sayımı yöntemi uygulanan tip 1 diyabetli çocuk ve adölesanlarda diyete uyumdaki engeller ve metabolik etkileri.(Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2015) Metin, Sinem; Kızıltan, GülBu çalışma, Tip 1 diyabetik çocuk ve adölesanların beslenme durumunun saptanması, karbonhidrat sayımının öğretilmesi ya da bilgi ve becerilerinin arttırılması, yönteme uyumun belirlenmesi ve uyumun metabolik kontrole etkisinin belirlenmesi amaçlarıyla yapılmıştır. Araştırma, Gülhane Askeri Tıp Akademisi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı, Çocuk Endokrinolojisi Bilim Dalı tarafından Tip 1 diyabet tanısı ile izlenen, yoğun insülin tedavisi alan, 2-18 yaş arası 53 (25 erkek, 28 kız) çocuk ve adölesan üzerinde Kasım 2013 - Ocak 2015 tarihleri arasında yürütülmüştür. Çalışmaya, karbonhidrat sayımı eğitimine yeni başlayan Tip 1 diyabetli bireyler ile daha önce karbonhidrat sayımı eğitimi almış ancak ön görüşme ile uyum problemi saptanmış bireyler dâhil edilmiştir. Çalışmaya katılan çocuklar ve ailelerine anket yapılarak demografik ve hastalığa ilişkin özellikler, beslenme alışkanlıkları, karbonhidrat sayımına ilişkin düşünce ve davranışları saptanmıştır. Hastaların 3 günlük besin tüketim kayıtları, fiziksel aktivite kayıtları, antropometrik ölçümleri ve biyokimyasal parametreler çalışmanın başında ve 6. ayın sonunda olmak üzere iki kez alınmıştır. Çalışmaya katılan hastanın/ailenin 6. ay sonundaki kontrolde karbonhidrat sayımına uyum ve becerilerini saptamak amacıyla, bir günlük sabit bir menü örneğinin karbonhidrat içeriğini hesaplamaları istenmiş ve farklı kan şekeri düzeylerine göre bu duruma nasıl müdahale edecekleri sorgulanmış ve sonuçlara göre hastalar uyumlu ve uyumsuz olarak gruplandırılmıştır. Tip 1 diyabetli 28 kız (%52.8) ve 25 erkek (%47.2) hasta araştırmaya alınmıştır. Hastaların yaşa göre vücut ağırlığı, yaşa göre boy uzunluğu ve yaşa göre BKİ z skoru ortalamalarının karbonhidrat sayımı öncesi ve sonrası benzer olduğu saptanmıştır (p>0.05). Hastaların serum Hemoglobin A1c medyan değeri karbonhidrat sayımı öncesi %7.9 iken, karbonhidrat sayımı sonrası %8.0 olup aradaki fark önemli bulunmamıştır (p>0.05). Hastaların serum LDL-kolesterol, HDL-kolesterol, total kolesterol ve trigliserid düzeyleri ortalamalarının çalışma sonunda başlangıca göre düşük olduğu saptanmıştır (p>0.05). Hastaların günlük enerji tüketim ortalamalarının 0-6 yaş grubunda karbonhidrat sayımı öncesi ve sonrası benzer olduğu (p>0.05), diğer yaş gruplarında ise karbonhidrat sayımı sonrası enerji tüketimlerinin düştüğü saptanmıştır (p<0.05). Karbonhidrat sayımına uyum değerlendirildiğinde, altı yaş ve daha küçük kızların %33.3’ünün, erkeklerin ise hepsinin, 6-12 yaş grubu kızların %71.4’ü, erkeklerin %28.6’sının, 12 yaş ve üzeri kızların %37.5’i, erkeklerin %50.0’sinin uyumsuz oldukları belirlenmiştir. Uyumlu hastaların %60.0’ının, uyumsuzların %21.7’sinin HbA1c değeri <%7.5 olduğu belirlenmiştir (p<0.05). Uyumlu hastaların annelerinin eğitim seviyelerinin daha yüksek olduğu saptanmıştır (p<0.05). Uyumsuz hastaların %56.2’sinin diyetisyeni yılda bir kez ve daha seyrek gördükleri belirlenmiştir. Hastaların yaşa göre BKİ z skoru grupları ile karbonhidrat sayımına uyumları arasında fark saptanmamıştır (p>0.05). Uyumlu ve uyumsuz hastaların serum lipid parametrelerinin benzer olduğu saptanmıştır (p>0.05). Sonuç olarak, adölesanlarda uyumun diğer yaş gruplarına göre düşük olduğu, anne eğitim düzeyi ve diyetisyenle görüşme sıklığının uyumu etkileyen faktörler olduğu saptanmıştır. Tip 1 diyabetli hasta ve ailelerin karbonhidrat sayımı eğitimi konusunda düzenli olarak izlenmesi ve desteklenmesi ile glisemik kontroldeki bozulma ve diyabete özgü komplikasyonların azaltılabileceği düşünülmektedir. The aim of the present study was to investigate the nutritional status, to teach or improve knowledge and skills for carbohydrate counting, to determine the compliance of this method and the effect of compliance to metabolic control of the children and adolescents with type 1 diabetes. The study was conducted at Pediatric Endocrinology Clinic of the Gülhane Military Medical Academy Department of Child Health and Diseases between 2013 and 2015 on 53 child and adolescent (25 males, 28 females) diagnosed with type 1 diabetes, aged between 2-18 years old and under intensive insulin treatment. Beginner carbohydrate counters and the ones with compliance problem were included in the study. A questionnaire was applied to patients and parents including demographic and disease characteristics, dietary habits and thoughts and behaviours about carbohydrate counting sections. 28 girls (52.8%) and 25 boys (47.2%) were included in the study. The mean weight for age, lenght for age and BMI for age z scores of the patients were similar before and after carbohydrate counting (p>0.05). The median serum HbA1c level of the patients was 7.9% and 8.0% before and after carbohydrate counting, respectively (p>0.05). The mean serum LDL-cholesterol, HDL-cholesterol, total cholesterol and triglycerid levels were found to be low at the end of the study compared to baseline results (p>0.05). In the 0-6 age group, the mean daily energy intake were similar before and after carbohydrate counting (p>0.05), energy intake decreased at the end of the study in other age groups (p<0.05). Non-adherence to carbohydrate counting was 100.0% and 33.3% in 6 years old or younger boys and girls, respectively. In the 6-12 age group, non-adherence was 71.4% in girls and 28.6% in boys. In the adolescent group, non-adherence was 37.5% in girls and 50.0% in boys. Patients’ or parents’ adherence and skills with regard to carbohydrate counting determined at the end of the sixth month and they were classified as adherer or non-adherer according to their results to a daily menu carbohydrate content estimation and accurate detection of insulin doses. 3 day food records, physical activity records, anthropometric measurements and biochemical parameters of patients were taken twice at the beginning and end of the study. 60% of the adherer patients and 21.7% of the non-adherer patients had serum HbA1c levels <7.5% (p<0.05). The educational level of the mothers of adherer patients was found to be higher (p <0.05). It was determined that 56.2% of the non-adherer patients consulted with dietitian less than once in a year. BMI for age z scores didn’t differ by adherence to carbohydrate counting (p>0.05). Serum lipid parameters of adherer and non-adherer patients were found similar (p>0.05). As a result, adherence to diet in adolescents was low compared to other age groups and education levels of mothers and frequency of dietitian control was found to affect adherence. Diabetes spesific complications and deterioation in glycemic control may decrease with regular monitoring and supporting type 1 diabetic patients and their families for carbohydrate counting.