Avrupa Birliği ve Uluslararası İlişkiler Enstitüsü / European Union and International Relations Institute

Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11727/1391

Browse

Search Results

Now showing 1 - 4 of 4
  • Thumbnail Image
    Item
    Ukrayna'nın ulus ve devlet inşa süreci ve küresel güçlerin bu sürece etkisi
    (Başkent Üniversitesi Avrupa Birliği ve Uluslararası İlişkiler Enstitüsü, 2016) Benli, Zeynep; Aydıngün, İsmail
    Bu çalışma bağımsızlık sonrası Ukrayna’nın ulus devlet ve inşa sürecini ve küresel güçlerin bu sürece etkisini jeopolitik kuramlar çerçevesinde incelemeyi amaçlamaktadır. Soğuk Savaş sona erdikten sonra ABD Soğuk Savaşın galibi olarak görülmüş, Rusya uluslararası sistemdeki güçlü konumunu kaybetmiştir. Soğuk Savaş sonrası başlayan yeni dönemde ABD’nin hedefi, elde ettiği hegemonyayı devam ettirmek iken, Rusya’nın hedefi ise yeniden uluslararası sistemde süper güç olarak yer olmak olmuştur. Dünya üzerindeki jeopolitik dengelerin değiştiği bu dönemde, Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla bağımsızlığına kavuşan Ukrayna son derece önemli bir jeopolitik konuma sahiptir. Çalışmada, Ukrayna’nın henüz ulus ve devlet inşa sürecinde engelleri olan bir devlet olduğu görüşünden yola çıkılmış, bu sürecin devam etmesinden dolayı küresel güçlerin etkisine güçlü ve modern yapılı ulus devletlere kıyasla daha açık olduğu, bu nedenle de ulus ve devlet inşa sürecinin küresel güçlerin mücadelelerinden etkilendiği ileri sürülmüştür. Ukrayna’nın ulus devlet inşa sürecinin beklendiğinden yavaş ilerlemesine bağlı olarak ulus ve devlet inşa sürecinde, etnik, tarihî, dinsel unsurlar ve kültürel miras kadar uluslararası sistemin ve küresel güçlerin de belirleyici olduğu iddia edilmiştir.Çalışma kapsamında gerçekleştirilen analizler sonucunda Ukrayna’nın ulus ve devlet inşa sürecinin yavaş ilerlediği, bu nedenle söz konusu güçlerin (Batı ve Rusya’nın) etkisine daha fazla maruz kaldığı ve küresel güçlerin ulus ve devlet inşa sürecini etkiledikleri doğrulanmıştır. Ukrayna, bağımsızlığı sonrasında, Rusya ile olan ilişkilerin devam ettirilmesinin kaçınılmaz oluşu, etnik heterojen yapısı ve ulusal birliği bozan Rus kültürü ve etkisinin devam ediyor olması gibi nedenlerle ulus inşasını gerçekleştirmekte zorlandığı, Ukrayna’da Rusya’nın etkisinin bağımsızlık sonrası dönemde de devam etmesi nedeniyle ulus inşasının güçleştiği ortaya konmuştur. 2014 yılında Rusya’nın Kırım’ı ilhak etmesi ve hemen ardından Ukrayna’nın doğusunda bulunan Donbas bölgesinde işgaller gerçekleştirmesi, uluslararası toplumda Ukrayna’da bir ‘iç savaş’ ve çatışma ortamı olduğu izlenimini vermiştir. Halbuki, Rusya’nın Ukrayna topraklarındaki müdahaleleri Ukrayna toplumunda ‘biz’ bilincinin oluşmasına; ulusal dayanışma, birlik, vatanseverlik gibi değerlerin güçlenmesine ve Rusya’nın ‘öteki’ olarak görülmesine sebep olmuştur. Rusya’nın Batı ile olan güç mücadelesi Ukrayna üzerinden gerçekleşmiş, Ukrayna bağımsızlığı sonrasında 23 yıl boyunca Rusya’nın etkisi nedeniyle ulus devlet inşa sürecini gerçekleştirmekte zorlanmış, ancak 2014 yılında Rusya’nın topraklarını işgal etmesi sonrasında ulus inşasında hızlı bir ilerleme kaydetmiştir. This study analyses the nation and state building process in Ukraine following independence, with additional emphasis on the influence of the global powers in this process within the framework of geopolitical theories. The United States was considered the winner of the Cold War in its aftermath, Russia having lost its formerly strong position in the global arena. In the era that started after the Cold War, as the United States was pushing to retain its hegemony, Russia was looking to regain its status as a super power, and within this environment, the world’s geopolitical balance changed. For Ukraine, which had gained its independency following the disintegration of the Soviet Union, this was an extremely significant period given its geopolitical location. This study is based on the assumption that Ukraine, as a state continues to face obstacles in its nation- and state-building processes, is more susceptible to the influence of global powers due to its inability to bring these processes to an end. When compared to the more powerful and modern nation states, the nation and state building processes in Ukraine is more likely to be affected by struggles among the global powers. It has been argued that the international system and the global powers have played a defining role in Ukraine’s nation building process, equalling that of the country’s ethnic, historical, religious and cultural heritage, which has led to the process taking longer than expected. The analysis, conducted as a part of the study, affirms that the slowness of Ukraine’s state and nation building renders it more exposed to the influence of the aforementioned outside forces (the West and Russia), and it is apparent that some global powers have the ability to influence the nation and state building process. It is shown that Ukraine has difficulties in achieving its state and nation building due to inevitability of sustaining relations with Russia; its heterogeneous ethnic composition; the Russian culture, which prevents national unity and its on-going effects; and continuing Russian effect in Ukraine even after the independence. Russia’s annexation of Crimea in 2014 and the occupation of the Donbass region in eastern Ukraine give the impression in the international arena that a ‘civil war’ is continuing in Ukraine, although the Russian interventions in Ukrainian territories have actually led to the creation of a sense of identity in Ukraine. In this regard, the ‘we’ of the Ukrainian community and the consolidation of values such as national solidarity, unity and patriotism, are in direct opposition to Russia, which is seen as the ‘other’. Russia’s power struggle with the West is currently focused on Ukraine, and while the country is still encountering hurdles in its state- and nation-building efforts 23 years after gaining independence from Russia, rapid advances were made in its endeavours after Russia invaded its territory in 2014.
  • Thumbnail Image
    Item
    Ulus-Üstü bütünleşmeden ulusal parçalanmaya Avrupa Birliği'ndeki ayrılıkçı hareketler: İskoç ve katalan örnekleri
    (Başkent Üniversitesi Avrupa Birliği ve Uluslararası İlişkiler Enstitüsü, 2016) Birlikseven, Bilgin; Mercan, S. Sezgin
    Avrupa Birliği, ortak bir siyaset, kimlik ve benzeri unsurlar üzerinden Avrupa için bir bütünleşme ideali öne sürerken, Birleşik Krallık, İspanya, Fransa, İtalya ve Belçika, siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel temelli ayrılıkçı hareketler ile karşı karşıya kalmıştır. Bu hareketler Avrupa bütünleşmesi açısından bir ikilem yaratmıştır. Diğer taraftan, İskoç ve Katalan ayrılıkçı örnekleri, Avrupa ülkelerindeki diğer ayrılıkçı hareketlerden farklı bir konuma yerleşmiştir. Bu iki örnek, ulus olarak tanınabilmenin gerektirdiği niteliklere sahip olmuş ve ayrılma yönünde kuvvetli bir toplumsal mutabakat sergilemiştir. Ayrılma sonrası için de, kendi ayakları üzerinde durabilmeleri yönünde ekonomik bir potansiyele sahip olduklarını hissettirmişlerdir. Avrupa bütünleşmesinin bölgeselleşme bağlamında ayrılıkçı hareketler üzerinde etkisinin olduğu düşünülmektedir. Bununla birlikte, ayrılma taleplerinin arkasında, Avrupa’nın bölgeselleşme politikalarının dışında başka faktörler de yer almıştır. İskoç ve Katalanların, ayrılma için temel gerekçelerini, tarihlerinde ve bugünkü ekonomik kaynakların paylaşımında ortaya çıkan ihtilaflarda aramak gerekmektedir. Bu tezde, İskoç ve Katalanların ayrılma talepleri, kavramsal, kuramsal, tarihsel ve ekonomik çerçevede incelenmeye çalışılarak, bu taleplerin Avrupa Birliği’nin bölgeselleşme politikalarıyla etkileşimi ortaya koyulacaktır. Haklı Neden Kuramları ile İskoç ve Katalanların talepleri, İngiliz Okulu Kuramı ile de, ayrılıkçı hareketlere karşı olan Birleşik Krallık, İspanya ve Avrupa Birliği’nin mevcut konumları anlamlandırılmaya çalışılacaktır. Kuramsal temellendirme ile birlikte, İskoç ve Katalanların kendi tarihsel süreçleri ve ekonomileri ele alınacak ve Birliğin bölgeselleşme politikalarının etkisi detaylı olarak irdelenecektir. Bu sayede de Avrupa Birliği'nde ve üye ülkelerde, bütünleşme ilerletilmeye ve derinleştirilmeye çalışılırken niçin ayrılıkçı hareketlerin güçlenme eğilimi taşıdığı sorusuna cevap aranmış olunacaktır. In spite of The European Union’s ideal of European integration through common politics, identity and similar components, the United Kingdom, Spain, France, Italy and Belgium have encountered political, economic, social and cultural based secessionist movements. These movements have caused a dilemma in terms of European integration. On the other hand, Scottish and Catalan cases of secessionism have been placed in a position that is dissimilar to other secessionist movements in European countries. These two cases, have held the qualities required by being acknowledged as nation and maintained a strong social consensus towards disintegration. They have implicated having an economic potential of supporting themselves also after the disintegration. It is thought that the European integration has an impact on the secessionist movements within the context of regionalization. In addition to this, other factors than regionalization policies of Europe have taken part in demands on disintegration. The basic justification of disintegration related to the Scottish and Catalan should be scrutinized in disagreements appeared in sharing their economic resources both today and in their history.Throughout this dissertation, the disintegration demands of the Scottish and Catalan will be examined within cognitive, theoretical, historical and economic framework and the interaction of aforesaid demands with regionalization policies of the European Union will be revealed. Just Cause Theories with the demands of the Scottish and Catalan; The English School Theory along with the current positions of the United Kingdom, Spain and the European Union that are against secessionist movements will be given a meaning. Along with theoretical justification, the historical processes and economies of both the Scottish and Catalan will be approached and the impact of the Union’s regionalization policies will be scrutinized in detail. Thus, an answer will be sought to the question of why secessionist movements have a tendency to gain power when it is tried to improve and deepen the integration in the European Union and member countries.
  • Thumbnail Image
    Item
    Understanding and investigating Iran's nuclear ambitions: What causes states to pursue nuclear weapons?
    (Başkent Üniversitesi Avrupa Birliği ve Uluslararası İlişkiler, 2016) Rangarıraı Chıyangwa, Samuel; Mercan, S. Sezgin
    This thesis focuses on three questions: First, what type of propositions provides a helpful framework to investigate a state‟s nuclear ambition? Secondly, what are the driving forces behind Iran‟s nuclear program. Thirdly, is Iran a threat to international security? Thus, this thesis is not concerned about the type of Iranian nuclear program be it military or civilian program but looks at the reasons of pursuing a nuclear program in the first place. In addition, the researcher outlines international relations security frameworks, before extracting a hypothesis and applying it to the case of Iran. It is also important to apply theoretical frameworks in analyzing Iran`s nuclear intentions. For this purpose, three theories will be utilized and these are realism, constructivism and Copenhagen approach. Furthermore, this thesis provides a summary of technical issues and the current status of Iran‟s nuclear program and the military aspect of Iran focusing on its missile program in relation to interpretation of realism, constructivism and Copenhagen approach. A narrow assessment of history shows the political development of the case until September 2015. In the literature, it is widespread to comment that Iran might pose an immediate threat for the USA and European security and interests. In the same vein, Iran‟s situation does offer a chunk of notable reasons which becomes a matter of concern, particularly when it concerns nuclear non-proliferation and the balance of regional security. It is also necessary to investigate the causes of nuclear proliferation on a comparative level. Thus the case of India, Pakistan and Israel will be highlighted although this will not be the focus of the study. Bu tez üç soruya odaklanmaktadır: İlki, bir devletin nükleeri elde etme isteğini araştırmak için ne tip bir önermenin yardımcı bir çerçeve sağlayabileceğidir. Ikincisi, İran‟ın nükleer programı arkasındaki itici güçlerin ne olduğudur? Üçüncüsü, İran‟ın uluslararası güvenliğe bir tehdit mi olduğudur? Böylelikle, bu tez İran‟ın nükleer programının askeri veya sivil olma yönü, yani programın türü ile ilgilenmemekte, bir nükleer programı takip etmesinin arkasındaki nedenlere bakmaktadır. Buna ek olarak, araştırmacı, hipotezini geliştirmeden ve onu İran örnek olayıyla ilişkilendirmeden önce, uluslararası ilişkilerin güvenlik çerçevesini ana hatlarıyla belirtmektedir. Teorik bir çerçeveye başvurmak, İran‟ın nükleeri elde etme isteğini analiz etmek için önemlidir. Bu nedenle, realizm, inşacılık ve Kopenhag yaklaşımı olmak üzere üç teoriden yararlanılacaktır. Ayrıca, bu tez, konuyla ilgili teknik meseleler, İran‟ın nükleer programındaki mevcut durum ve İran‟ın füze programı üzerinden askeri duruşu hakkında, realizm, inşacılık ve Kopenhag yaklaşımının yorumları ile bağlantılı bir özet sunacaktır. Dar kapsamlı bir tarihsel değerlendirme, örnek olayın siyasi gelişiminin Eylül 2015‟e kadar olduğunu göstermektedir. Literatürde, İran‟ın ABD‟nin ve Avrupa‟nın güvenlik ve çıkarları için yakın bir tehdit olabileceği yorumu yaygındır. Aynı şekilde, İran‟ın durumu, özellikle nükleer silahsızlanma ve bölgesel güç dengesi göz önünde bulundurulduğunda, dikkate alınacak nedenler yığını ortaya koymaktadır. Nükleer silahlanmanın nedenlerini, karşılaştırmalı bir düzeyde araştırmak gerekmektedir. Bu nedenle, bu çalışmanın odağında olmamasına rağmen, Hindistan, Pakistan, İsrail örnekleri vurgulanacaktır.
  • Thumbnail Image
    Item
    Tek kutupluluktan çok kutupluluğa doğru yeni dünya
    (Başkent Üniversitesi Avrupa Biriliği ve Uluslararası İlişkiler Enstitüsü, 2015) Çevik, Ayben; Erkmen, Ahmet Serhat
    Uluslararası sistem, ekonomi, politika, bilim, teknoloji ve askeri faktörlerin sürekli devinin içerisinde olduğu karmaşık bir yapı olarak karşımıza çıkmaktadır. Geçmişte olduğu gibi günümüzde de dünya üzerinde yaşanan gelişmeler uluslararası sistemi çeşitli şekillerde etkilemiş ve uluslararası sisteminin değişmeye başlamasına sebep olmuştur. Bu tezde, sistem analizi yaklaşımı kullanılarak, Soğuk Savaş’ın bitmesinin ardından ortaya çıkan tek kutuplu sistemin 11 Eylül saldırılarıyla sarsılmaya başladığı ve günümüze kadar yaşanan gelişmelerle uluslararası sistemin çok kutuplu bir sisteme doğru evrilmeye başladığı konusu işlenmiştir. Soğuk Savaş sonrasında ortaya çıkan tek kutuplu sistemin lideri ABD olmuştur. Ancak ABD’nin (Afganistan ve Irak müdahalesi gibi) izlediği politikalar sonucu dünya üzerinde eski güvenirliliğinin azalması ve zaman içinde BRICS gibi yükselen ekonomilerin ortaya çıkması gibi faktörlerle uluslararası sistemin değişmeye başladığı görülmüştür. Sonuç olarak, bu tez çalışmasında genel sistem kuramından başlanarak sistemin tanımı, uluslararası sistem ve çeşitleri incelenerek bir altyapı oluşturulmuştur. Sonrasında tarihte karşılığı bulunan tek kutuplu, iki kutuplu ve çok kutuplu sistemler tarihsel verilerinin yardımıyla teorik olarak analiz edilmiştir. Elde edilen bilgiler ışığında Soğuk Savaş sonrası ortaya çıkan ve günümüzde varlığı halen hissedilen ABD liderliğindeki tek kutuplu sistemin çok kutuplu sisteme doğru evrildiği sonucuna ulaşılmıştır. The international system appears to us in a complex structure that includes economy, politics, technology and military factors together in constant action. As it was the case in the past, the developments in the world have influenced the international system in various ways and today have given rise to a change in this system. In this thesis, a System Analysis Approach is used, and the issue of unipolar system that appeared with the end of the Cold War, and the shocks it experienced with the September 11th attacks are investigated. Also, the tranformation of the international system towards a multi-polar system with the developments experienced so far is studied. The leader of the unipolar system that appeared after the Cold War was the USA. However, with the American policies on Afghanistan and Iraq, the former reliability of the USA has decreased. With the emergence of the rising economies like BRICS in time, it has been observed that the international system has started to change. As a result, a background has been formed in this study by examining the system definition, by defining the international system and its varieties. Then the unipolar, bipolar and multi-polar sytems, which have historical counterparts, have been analyzed theoretically with the historical data. In the light of the obtained data, it is concluded that the unipolar system that appeared after the Cold War whose fiery leader was the USA, the effects of which are still felt today, has begun to be transformed into a multi-polar system.