Tıp Fakültesi / Faculty of Medicine
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11727/1403
Browse
3 results
Search Results
Item Gebelik yaşına göre küçük preterm yenidoğanlarda insülin direnci ile anne ve bebeklerin serum d vitamini düzeyleri arasındaki ilişkiler(Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2016) Şekerci Özyandı, Sevda; Gülcan, HandeDoğumda gebelik yaşına göre küçük(SGA) olmak ve anormal yağ doku artışına neden olan postnatal hızlı büyüme yakalaması, ileri yaşlarda görülebilecek insülin direncinin önemli iki nedenidir. D vitamini eksikliğinin, glukoz intoleransı ve diyabetes mellitus (DM) gelişme sürecine; pankreatik beta hücre fonksiyonunda bozulma, insülin duyarlılığında azalma ile değişen oranlarda etkili olduğu bildirilmektedir. Bu çalışmada, preterm SGA doğan bebeklerin, çocukluk ve erişkin dönemde yaşamını etkileyen insülin direnci ile bu bebeklerin ve annelerinin serum D vitamini düzeyleri arasındaki ilişkinin araştırılması amaçlandı. Çalışma grubunu yenidoğan yoğun bakım ünitesinde izlenen preterm SGA 25 bebek ve anneleri, kontrol grubunu ise aynı gebelik yaşına göre bire bir eşleştirilen, preterm AGA 25 bebek ve anneleri oluşturdu. Çalışmada toplam 50 yenidoğan bebek ve 50 anne prospektif olarak değerlendirildi. Çalışma grubunda doğum ağırlığı ve doğum boyunun, kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı düşük olduğu saptandı (p=0,001 ve p=0,001). Çalışma ve kontrol grubu bebekler arasında gebelik yaşı, cinsiyet, doğum sekli, doğum baş çevresi, 1. ve 5. dakika APGAR skorları, antenatal steroid uygulanması açısından istatistiksel anlamlı fark saptanmadı (p>0,05). Çalışma grubu bebeklerin 6. ay kontrollerinde vücut ağırlığı ve boy ölçümlerinin kontrol grubuna göre istatistiksel anlamlı olarak düşük olduğu, (p=0,046 ve p=0,022), ancak gruplar arasında baş çevresi, tartı artışı ve beslenme tipi açısından anlamlı fark olmadığı görüldü (p>0.05). Çalışma grubu annelerde preeklampsi, kronik hipertansiyon, EMR ve plasental yetmezlik sıklığı kontrol grubu annelere göre istatistiksel olarak anlamlı yüksek (p=0.002) iken, gruplar arasında yaş, gravidite, parite, gebelikte kilo alımı, koryoamniyonit, sigara kullanımı, idrar yolu infeksiyonu ve antibiyotik kullanımı açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark yoktu (p>0,05). Çalışma ve kontrol grubu anneler arasında serum kalsiyum, fosfor, magnezyum, ALP, PTH, 25(OH)D3 düzeyleri arasında istatistiksel anlamlı fark yoktu (p>0,05). Çalışmagrubu annelerin %80’inde, kontrol grubu annelerin ise %72’sinde D vitamini eksikliği (<15 ng/ml) mevcuttu. Gruplar arasında serum 25(OH)D3 düzeyi aralıklarındaki dağılım açısından istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmadı (p>0,05). Çalışma grubundaki bebeklerin 2. gün serum glukoz değerleri, kontrol grubuna göre istatistiksel anlamlı olarak düşük saptandı (p=0.016). Ancak gruplar arasında serum insülin, kalsiyum, fosfor, magnezyum, ALP, PTH, 25(OH)D3 düzeyleri ve HOMA-IR değerleri açısından istatistiksel anlamlı fark bulunmadı (p>0,05). Annelerin serum 25(OH)D3 düzeyi ile bebeklerin 2. gün serum 25(OH)D3 düzeyleri arasında istatistiksel anlamlı olarak pozitif yönlü korelasyon saptandı (r=0.42, p=0,002). Çalışma ve kontrol grubundaki bebekler arasında 6. ay serum glukoz, insülin, kalsiyum, fosfor, magnezyum, ALP, PTH, 25(OH)D3 düzeyleri ve HOMA-IR değerleri arasında istatistiksel anlamlı fark saptanmadı (p>0,05). Çalışmamızda bebeklerin doğum sonrası 2. gün serum 25(OH)D3 değeri ile 6. ay serum LDL kolesterol düzeyi arasında istatistiksel anlamlı olarak negatif yönlü kolerasyon saptandı (r= 0.34, p=0.005). Çalışmamızda, preterm SGA bebeklerin ve annelerinin serum D vitamini düzeyleri ile bebeklerin yaşamlarının altıncı ayında insülin direncine yönelik ölçümleri arasında anlamlı ilişki saptamadık. Aynı zamanda erken büyüme yakalaması gerçekleşmeyen 6 aylık preterm SGA bebeklerin glukoz metabolizmasının, AGA bebekler ile benzer olduğunu gözlemledik. Being small for gestational age (SGA) and the early postnatal catch up growth that cause an abnormal increase in adipose tissue are the two most important factors of insulin resistance that are seen in adulthood. Vitamin D deficiency is effective in varying degrees on the development process of glucose intolerance, diabetes mellitus (DM) and deterioration in pancreatic beta cell function or decrease in insulin sensitivity. In this study, we aimed to discuss the correlation between the serum vitamin D levels of preterm SGA newborns and their mothers’, and the insulin resistance in these infants which could effect them during childhood and adult life. The study group consisted of 25 preterm SGA newborns admitted to our neonatal intensive care unite and their mothers, and the control group consisted of 25 preterm AGA newborns and their mothers who were specifically matched by gestational age. In the study a total of 50 newborns and their mothers were evaluated. The birth weight and height were significantly lower in the study group than the control group (p=0.001 and p=0.001). There were no statistically significant difference in gestational age, sex, type of delivery, head circumference at birth, 1st and 5th minute APGAR scores or antenatal steroid administration between the two groups (p>0.05). Body weight and height were significantly lower in study groups compared to control group during the 6th month examination (p=0.046 and p=0.022). However there were no significant difference in head circumference, feeding types and weight gain between the groups (p>0.05). While the frequency of preeclampsia, chronic hypertension, placental insufficiency and EMR were significantly higher in study group mothers than the control group (p=0.002), there were no statistically significant differences in age, gravidity, parity, weight gain during pregnancy, chorioamnionitis, smoking, urinary tract infection, and antibiotic usage between the two groups (p>0.05). Serum calcium, phosphor, magnesium, ALP, PTH and 25(OH)D3 levels were not significantly different between the mothers in the study and control group (p>0.05). Eighty percent of the mothers in the study group and 72% percent of the mothers in the control group had vitamin D insufficiency (<15 ng/ml). There was no statistically significant difference according to the ranges of serum 25(OH)D3 levels between the groups (p>0.05). Serum glucose levels of the newborns on day 2 were significantly lower in the study group than the control group (p=0.016), though there were no statistically significant differences in serum insulin, calcium, phosphor, magnesium, ALP, PTH, 25(OH)D3 levels and HOMA-IR values (p>0.05). There was a statistically significant positive correlation between mothers serum 25(OH)D3 levels and serum 25(OH)D3 levels of newborns on day 2 (r=0.42, p=0.002). There were no statistically significant differences in serum glucose, insulin, calcium, phosphor, magnesium, ALP, PTH, 25(OH)D3 levels and HOMA-IR values between infants in control and study group at 6 months of age (p>0.05). In our study, there was a statistically significant negative correlation between the serum 25(OH)D3 levels of newborns on day 2 and serum LDL cholesterol levels at 6 months of age (r= 0.34, p=0.005). In our study, we didn’t find any correlation between the serum 25(OH)D3 levels of preterm SGA newborns and their mothers and the measurements of insulin resistance in these infants at 6 months of age. Besides, the glucose metabolism of preterm SGA infant who did not achieve early catch up growth in the first 6 months of life was not significantly different from AGA newborns.Item Karaciğer nakli olan çocuklarda 25(oh) vitamin d düzeyleri ve etkileri(Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2016) Gülşen, Murat; Özçay, FigenAmaç: D vitamininin kemik metabolizmasındaki etkileri yanısıra immün sistem üzerinde de işlevleri olduğu gösterilmiştir. Organ nakillerinde D vitamininin etkileri araştırılmaktadır, ancak çocuklar üzerindeki araştırmalar kısıtlıdır. Çalışmamızda karaciğer nakli yapılmış çocukların nakil öncesi ve sonrası D vitamini düzeylerini saptamayı, karaciğer yetmezliğinin ağırlığı ile D vitamini düzeyi arasında ilişkiyi incelemeyi ve bu düzeylerin rejeksiyon üzerindeki etkilerini araştırmayı amaçladık. Gereç ve Yöntem: BÜTF Hastanesi‟nde 2003-2015 yılları arasında karaciğer nakli olmuş 212 çocuğun 138‟i çalışmaya alındı. Hastalar; kolestaz, siroz, metabolik ve akut karaciğer hastalıkları olmak üzere 4 ana tanı grubuna ayrıldı. Hastaların sağkalımları, biyopsi ile kanıtlanmış rejeksiyonları ve RAİ skorları, nakil öncesi veya sonrası bakılan tüm D vitamin düzeyleri ve alındıkları mevsim, bu düzeylerle eş zamanlı bakılan karaciğer fonksiyon testleri kaydedildi. Kolestaz ve siroz grubunda PELD ve Child-Pugh skorları hesaplandı. Bulgular: D vitamini, nakil öncesinde bakılan 90 hastanın %36,6‟sında eksik; %23,3‟ünde yetersiz; %40‟ında normal düzeylerde bulundu. Nakil sonrasında ise, bakılan 109 hastanın %27,5 „unda eksik; %13,7‟sinde yetersiz; %58,7‟sinde normal düzeylerde idi. Hem nakil öncesi hem de sonrası D vitamini düzeyi bakılan 61 olgu incelendiğinde, nakil sonrası dönemde, D vitamini normal olanların oranında artış olduğu görüldü (p=0,01). Kolestaz olan hastaların nakil öncesi D vitamini değerleri, diğer tanı gruplarına kıyasla daha düşük saptandı (ortalamalar sırayla 22,7±19,3 ve 28,8±22,7 ng/mL) (p=0,04). Nakil sonrası bu farkın kaybolduğu izlendi. Kolestaz ve siroz grubundaki hastalar değerlendirildiğinde, D vitamini düzeyi ile total ve direkt bilirubin arasında negatif korelasyon (sırasıyla p=0,01, r:0,29 ve p=0,007 r:0,30) izlendi. Tüm hasta grubunda D vitamini ile serum albümin düzeyi arasında pozitif korelasyon saptandı (p=0,05 r=0,20). D vitamininin PELD değerleri, RAİ skorları, nakil sonrası ölüm ve düzeylerin alındığı mevsim ile ilişkisi saptanmadı. Sonuç: Çalışmamızda karaciğer alıcısı çocuklarda D vitamininin, rejeksiyon ve sağkalım ile ilişkisi gösterilemedi. Ancak D vitamini düşüklüğü ile karaciğer fonksiyonlarındaki bozukluğun paralel olduğunu izlendi. Nakil sonrası D vitamini düzeylerinin artma eğiliminde olduğu görüldü. Karaciğer alıcı adaylarında, özellikle de kolestazın eşlik ettiği durumlarda oral destek tedavisine rağmen düşük D vitamini düzeyi olduğu ve bu hasta grubunda yakın izlem ve ek dozlar yapılması gerektiğini düşünmekteyiz. Objective : Vitamin D has effects on metabolism and it is also shown that it has functions on immune system. The effects of vitamin D in organ transplantation are being investigated, but research on children is limited. We aimed to determine the levels of vitamin D before and after liver transplantation in children and investigate the relationship between the severity of liver failure and vitamin D levels and to investigate the effects of these levels on liver rejection. Material and Method : 138 of 212 children who had liver transplantation between 2003 and 2015 in BÜTF hospital, were enrolled in the study. Patients divided to four main diagnostic groups as; cholestasis, cirrhosis, metabolic and acute liver diseases. Patient survival, biopsy-proven rejections and RAI scores, all vitamin D levels before and after transplantation and simultaneuos liver function tests, season of vitamin D measurement were recorded. PELD and Child-Pugh scores were calculated in cholestasis and cirrhosis group. Results: Vitamin D levels in 90 patients examined before transplantation was deficient in 36.6%; insufficient in 23.3% and normal in 40%. After transplantation vitamin D levels were deficient in 27.5%; insufficient in 13.7% and normal in 58.7% of 109 patients. When 61 case whose vitamin D levels were mesasured both before and after transplantation, there was an increase in the proportion of normal vitamin D in post transplant period (p=0,01). Patients with cholestasis had significantly lower vitamin D levels before transplantation compared to other diagnostic groups (mean values were 22.7±19.3 and 28.8±22.7 ng/mL respectively) (p=0,04). This difference disappeared after the transplantation. In the cholestasis and cirrhosis, negative correlation between D vitamine level and total and direct bilirubin was observed (p=0,01, r:0,29 and p=0,007 r:0,30 respectively). In the whole patient group, there was a positive correlation between D vitamin level and serum albumin level (p=0,05 r=0,20). There was no relation between vitamin D and PELD values, RAI scores, posttransplant mortality, season of vitamin D measurement. Conclusion: In our study, no association found with vitamin D and rejection or survival in children with liver transplantation. However, low D vitamin levels and impairment of liver function were associated. D vitamine levels tended to increase after transplantation.Despite oral vitamin D support, in liver transplantation candidates (especially cases accompanied with cholestasis) vitamin D levels were low. We recommend that these patients needs close monitoring and additional vitamin D doses.Item Obstrüktif uyku apne sendromu şiddetinin serumdaki D vitamini düzeyi ile olan ilişkisi(Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2015) Seyfettin Çelik, Emine Pınar; Seyfettin Çelik, Emine PınarObstrüktif uyku apne sendromu (OUAS); uyku sırasında tekrarlayan tam veya parsiyel üst solunum yolu obstrüksiyonu epizodları ve sıklıkla arteriyel kandaki oksijen satürasyonunda azalma ile karakterize bir sendromdur. Obstrüktif uyku apne sendromu etyolojisinde yer alan ve risk faktörü oluşturan nedenler günümüzde halen araştırılmakta ve bu konudaki çalışmalar sürmektedir. Yakın geçmişe kadar D vitamininin özellikle kemik metabolizması ve kalsiyum homeostazı üzerine olan major etkileri üzerinde durulmaktaydı. Günümüzde ise vücudun birçok doku ve hücresinde D vitamininin olduğunun keşfedilmesi ile kas iskelet sistemi dışında da birçok görevinin olduğu anlaşılmıştır. Çalışmamızda OUAS tanısı almış bireylerde D vitamini düzeylerini incelemek ve OUAS ile D vitamini eksikliği arasındaki ilişkiyi araştırmayı amaçladık. Çalışmamıza Ocak 2015 - Mayıs 2015 tarihleri arasında OUAS ön tanısı ile Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Uyku Bozuklukları Merkezi’nde bir gece yatırılarak polisomnografi (PSG) tetkiki yapılan 83 gönüllü dahil edildi. Apne hipopne indeksi (AHİ) < 5/saat olan 20 olgu basit horlama/kontrol grubu olarak değerlendirildi. AHİ > 5/saat olan olgular OUAS kabul edilerek, 22 hafif OUAS, 20 orta OUAS ve 21 ağır OUAS’lı çalışmaya alındı. Hastalarda D vitamini [25(OH)D3], parathormon (PTH), kalsiyum (Ca), fosfor (P) düzeyi ölçümü için kan alındı ve hızlıca biyokimya laboratuarına ulaştırılarak analiz edildi. Kontrol ve OUAS grubu arasında D vitamini düzeyleri arasında anlamlı fark saptanırken (p<0.05); PTH, Ca, P düzeyleri arasında anlamlı fark saptanmadı (p>0.05). Kontrol grubunda D vitamini düzeyleri, hafif OUAS ve ağır OUAS grubuna göre anlamlı derecede yüksek bulundu. Ancak gruplar arasında PTH, Ca, P düzeyleri arasında anlamlı fark gözlenmedi. Çalışmamız sonucunda D vitamini eksikliği ile OUAS arasında anlamlı bir ilişki bulunması; D vitamini eksikliğinin OUAS fizyopatolojisinde yer alabileceğini göstermiştir. Literatürde D vitamini eksikliği ve OUAS ilişkisini araştıran az sayıda çalışma mevcuttur. Çalışmamızın bu anlamda literatüre katkı sağlayacağı görüşünde olmakla beraber, daha geniş serili prospektif randomize çalışmalara ihtiyaç olduğu düşüncesindeyiz. Obstructive Sleep Apnea Syndrome (OSAS) is a disorder characterized by complete or partial upper airway obstruction episodes and frequently decreased arterial oxygen saturation. Etiological factors and risk factors of OSAS are still investigated and studies in this topic continue. Until recently, researches were focused on the major effects of vitamin D on the bone metabolism and calcium homeostasis. Today; it has been found that vitamin D plays roles in many cells and tissues of human body additional to its functions in the musculoskeletal system. In our study, we aimed to examine vitamin D levels in patients who are diagnosed as OSAS and to investigate the relationship between OSAS and vitamin D deficiency. 83 volunteers, who were suspected to have OSAS, were included in the study. They all underwent polysomnography (PSG) in the Sleep Disorders Center in Pulmonary Department, between January 2015 – May 2015. Twenty cases with apnea hypopnea index (AHİ) < 5/hour were evaluated as simple snoring/control group. Cases with AHİ > 5/hour were diagnosed as OSAS; 22 patients were diagnosed as mild, 20 patients were diagnosed as moderate and 21 patients were diagnosed as severe OSAS. Blood samples of these patients were studied for the measurement of vitamin D [25(OH)D3], parathormone (PTH) , calcium (Ca), phosphor (P) levels and the samples were quickly delivered to biochemistry laboratory. A statistically significant difference in vitamin D levels were observed (p<0.05) between the control and OSAS groups. However, no statistically significant difference was found in PTH, Ca, P levels among these groups (p>0.05). Vitamin D levels in the control group were significantly higher than the mild and the severe OSAS patients. No statistically significant difference was observed in PTH, Ca, P levels between these patients. Our study indicates that there is a significant relationship between vitamin D deficiency and OSAS. This finding suggests that vitamin D deficiency may play a role in the OSAS physiopathology. There are few studies exists about the association between vitamin D deficiency and OSAS. In this regard, we think our study will contribute to the literature. Moreover; prospective, randomized, controlled studies with large series were needed.