Tıp Fakültesi / Faculty of Medicine
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11727/1403
Browse
5 results
Search Results
Item Genel cerrahi kliniklerinin değerlendirilmesinde possum puanlamasının uygulanabilirliği(2008) TÖRER, Nurkan; ÇALIŞKAN, Kenan; HABERAL, Mehmet; EZEL, Ali; NURSAL, Tarık ZaferKliniğimizde ameliyat edilen hastaların The Physiological and Operative Severity Score for the enUmeration of Mortality and Morbidity (POSSUM) puanları hesaplanıp morbidite ve mortalite ile ilişkileri hesaplanmaya çalışılmıştır. Durum değerlendirilmesi: Mortalite ve morbiditeyi öngörmede giderek daha yaygın kullanılmaya başlanan yöntemlerden biri de hastaların fizyolojik ve cerrahi durumlarını değerlendirerek hesaplanan POSSUM puanıdır. Yöntem: Ameliyat edilen hastaların demografik özellikleri, yapılan ameliyatın tipi, ASA derecesi ve POSSUM puanları hesaplanıp not edildi. Bu veriler, hastalarda gözlenen morbidite ve mortalite ile karşılaştırıldı. Bulgular: Toplam 1463 hastanın ancak 747 sinde POSSUM hesaplanabildi. Bu hastaların yaş ortancaları 51 (15-86) idi ve %46.7'si (n=349) erkek hastalardan oluşmakta idi. Hastaların toplam yatış süre ortancası 2 gün (0-38), ameliyat sonrası yatış süre ortancası 1 gün (0-38), toplam morbidite % 6.8 (n=51), mortalite % 0.9 (n=7) olarak saptandı Yapılan ameliyat tipinin hastalarda gözlenen morbidite ve mortalite oranı ile ilişkili olduğu gözlendi (sırasıyla p=0.002, p=0.006). Her bir parametrenin mortalite ve morbidite ile ilişkisi ayrı ayrı değerlendirildiğinde Glascow Koma Skoru, Hemoglobin düzeyi, cerrahinin büyüklüğünün ve ASA puanının morbiditeyle ilişkisinin anlamlı, serum potasyum düzeyi ile sınırda anlamlı olduğu gözlendi. Kan Üre Azotu ile Elektrokardiyogram (EKG) bulgularının, toplam ameliyat sayısının ve ASA puanının mortalite ile ilişkisinin anlamlı, serum sodyumu, beyaz küre sayımı, cerrahinin büyüklüğü ve zamanlaması ile ise sınırda anlamlı olduğu saptandı Hastaların hesaplanan POSSUM puanı ortalama 15.8 ± 6.2 idi. POSSUM puanı ile morbidite ve mortalite ilişkisini göstermek üzere çizilen ROC (receiver-operator charecteristic) eğrilerinin altında kalan alan mortalite için 0,746±0,098 (p= 0,016), morbidite için ise 0,626±0,037 (p= 0,003) olarak hesaplandı. Sonuç: POSSUM puanlaması mortalite ve morbidite öngörüsünde başarılı bir yöntem olarak görünmektedir. Ancak uygulamadaki zorlukları nedeniyle rutin kullanımdan çok akademik anlamda kullanılabilecek bir yöntem olduğu düşünülmektedir. To calculate The Physiological and Operative Severity Score for the enUmeration of Mortality and Morbidity (POSSUM) Score of the patients who were operated in our clinic, and to evaluate the predictive value of POSSUM regarding morbidity and mortality. Patients and Methods: Data including demographic features, type of operation, ASA and POSSUM scores, morbidity and mortality are recorded. Results: POSSUM score was calculated for only 747 of all 1463 patients. Median age was 51 years (15-86) and 46.7% of the patients (n=349) were men. Median overall hospital stay was 2 days (0-38) and postoperative hospital stay was 1 day (0-38). Morbidity rate was 6.8% (n=51), and mortality was 0.9% (n=7). Type of operation was significantly related with both morbidity and mortality (p=0.002, p=0.006). Among the variables, Glasgow Coma Scale, hemoglobin level, operation category and ASA Score were significantly related with only morbidity. Serum urea, electrocardiogram, number of procedures and ASA Score were significantly related with mortality. Serum sodium, white blood cell count, operation category and timing of operation have a borderline significance with mortality. Mean POSSUM Score of all patients were 15.8 ± 6.2. ROC (receiver-operator characteristic) curve of POSSUM/ morbidity-mortality was analyzed and the area under curve was calculated as; 0,746±0,098 (p= 0,016) for mortality and 0,626±0,037 (p= 0,003) for morbidity. Conclusion: POSSUM scoring system seems to be a successful method to predict morbidity and mortality. Due to practical difficulties, its use may be limited to the academical studies.Item Suicide attempted by burning.(ANNALS OF THE MBC. 1, 2, 12-13, 1989) Haberal, Mehmet; Bayraktar, U; Bilgin, N; Gulay, H; Oner, ZSixteen patients who had attempted suicide by burning were admitted to Hacettepe Univerity Hospital Burn Center over the 9 years' period. Five of these patients were psychiatric and two of them had previously attempted to commit suicide. The mean age was 32 years and th4 overall mortality rate was 50%. This study shows that suicide by self-burning is giving a serious problem with high mortality rate. Therefore, prevention and education are involved in this matter.Item Pulmoner arteryel venting ile aort kökü venting yöntemlerinin karşılaştırılması ve iki yöntemin koroner arter bypass cerrahisi sonrası solunum fonksiyonları üzerine etkileri(Türk Göðüs Kalp Damar Cerrahisi Dergisi. 16, 4, 211-215, 2008) HABERAL, İsmail; AKYILDIZ, Mahmut; AKSOY, Tamer; ERTÜRK, Esra; ZORMAN, Yılmaz; KAPLAN, Mehmet; ZENGİN, MustafaKoroner arter bypass ameliyatında kullanılan pulmoner arteryel venting ya da çıkan aort kökü venting yöntemlerinin ameliyat sonrası solunum fonksiyonları üzerindeki etkileri karşılaştırıldı. Çalışma planı: Koroner arter bypass ameliyatı yapılan 301 hasta kullanılan venting yöntemine göre iki grupta incelendi. Aort kökü ventingi (grup I) 151 hastada (109 erkek, 42 kadın; ort. yaş 61±9), pulmoner arteryel ventingi (grup II) 150 hastada (79 erkek, 71 kadın; ort. yaş 61±10) kullanıldı. İki grubun amaliyat öncesi, amaliyattaki ve ameliyat sonrası verileri karşılaştırıldı. Bulgular: Ortalama anastomoz sayısı grup I'de 2.8±0.8, grup II'de 2.4±0.8 (p=0.001), kros klemp süresi grup I'de 42.7±17.4 dk, grup II'de 54.1±23.8 dk (p=0.001) bulundu. Kardiyopulmoner bypass zamanı iki grupta benzer idi (sırasıyla 86.4±56.1 dk ve 77.4±28.6 dk). Ameliyat sonrası ortalama PO2 grup I'de 92.8±4.8 mmHg, grup II'de 106.9±22 mmHg (p=0.001) bulunurken, SO2 değerleri sırasıyla 97.3±23.4% ve 96±8% idi (p=0.001). İki grup, göğüs tüpü drenaji ve kan transfüzyonu miktarları, entübasyon süresi, yoğun bakım ünitesinde ve hastanede kalış süreleri açısından anlamlı farklılık göstermedi. Nazotrakeal aspirasyon grup I'de 20 hastada (%80) gerekirken, grup II'de beş hastada (%20) gerekti (p=0.002). Bronkodilatör ihtiyacı (p=0.01) ve atriyal fibrilasyon gelişimi (p=0.02) grup II'de anlamlı derecede daha azdı. Yeniden entübasyon yedi hastada gerekti; bu hastaların hepsi grup I'de idi (p=0.001). Sonuç: Pulmoner arteryel venting ile akciğerlerin ve sol kalp boşluklarının dekompresyonu etkin bir şekilde sağlanabilir. Aortik venting yöntemiyle karşılaştırıldığında, hastaların ameliyat sonrası solunum fonksiyonları daha iyi olmaktadır. We compared the effects of pulmonary artery and ascending aorta root venting on postoperative pulmonary functions following coronary artery bypass graft (CABG) surgery. Methods: A total of 301 patients undergoing CABG were divided into two groups according to the method of venting. Aortic root venting (group I) was performed in 151 patients (109 males, 42 females; mean age 61±9 years), and pulmonary arterial venting (group II) was performed in 150 patients (79 males, 71 females; mean age 61±10 years). Preopererative, intraoperative, and postoperative findings were compared. Results: The mean number of anastomoses was 2.8±0.8 in group I, and 2.4±0.8 in group II (p=0.001). The mean duration of cross clamping was 42.7±17.4 min in group I, and 54.1±23.8 min in group II (p=0.001). The two groups did not differ with respect to the mean duration of cardiopulmonary bypass (86.4±56.1 min vs 77.4±28.6 min). The mean postoperative PO2 was 92.8±4.8 mmHg in group I, and 106.9±22 mmHg in group II (p=0.001). The corresponding figures for SO2 were 97.3±23.4% and 96±8%, respectively (p=0.001). The amount of chest tube drainage and blood transfusion, intubation time, intensive care unit stay, and hospital stay were similar in the two groups. Nasotracheal aspiration was required in 20 patients (80%) in group I, and in five patients (20%) in group II (p=0.002). The need for bronchodilator treatment and the development of atrial fibrillation were significantly less in group II (p=0.01 and p=0.02, respectively). All the patients that needed reintubation (n=7) were in group I (p=0.001). Conclusion: Pulmonary arterial venting enables effective decompression of the lungs and left ventricle and is associated with better postoperative pulmonary functions compared to aortic ventingItem Sağ kolon kanserini taklit eden dev villöz adenoma(Turkish Journal of Gastroenterology. 15, 4, 270-273, 2004) YAĞMURDUR, Mahmut C.; ALEVLİ, Feride; GÜR, Gürden; HABERAL, Nihan; MORAY, Gökhan; BOYACIOĞLU, Sedat; HABERAL, MehmetSeksenbeş yaşında bayan hasta sağ alt kadranda ağrı ve şişlik yakınmasıyla başvurdu. Ayrıca sağ inguinal hernisi de mevcuttu. Abdominal tomografide çekum ve terminal ileumda yaklaşık 13,5 cm'lik bir segmentte asimetrik nodüler duvar kalınlaşması, saptandı. Kolonoskopide, çekumda lümeni ileri derecede daraltan, üzerinde yoğun mukus salgısı içeren polipoid lezyon saptandı. Kolonoskopi sırasında alınan multiple biopsilerin patolojik incelemesinde villöz adenom morfolojisi görüldü, malignite saptanmadı. Endoskopik polipektominin mümkün olmadığı hasta ameliyat edildi. Sağ kolonda çekum üzerinde 18x6x4 cm boyutlarında sert kitle görüldü ve hastaya sağ hemikolektomi yapıldı. Patolojik incelemesinde villöz adenom dışında başka patolojik bulguya rastlanmadı. Bir yıllık izleminde subjektif yakınması olmayan hastanın kontrol kolonoskopik incelemelerinde patolojik bulguya rastlanmadı. Sonuç olarak, inguinal herni nedeniyle başvuran ileri yaş hastalar, intraabdominal yer işgal eden lezyonlar yönünden dikkatli araştırılmalıdır. Bununla birlikte villöz adenomlar, elektrolit dengesizliğine neden olmaksızın, parsiyel obstrüksiyona neden olacak kadar büyük boyutlara ulaşabilir ve kolon kanserini taklit edebilir. An 85-year-old woman was admitted to our hospital due to pain and swelling in her right inguinal region. She had a right inguinal hernia. Abdominal computerized tomography revealed an 8x8 cm cecal mass and also a 13.5 cm segmental asymmetric nodular thickening of the cecum. Colonoscopic examination revealed a sessile polypoid mucus-secreting mass mimicking carcinoma that narrowed the cecal lumen. Histopathological examinations of sections from colonoscopic biopsy materials on light microscopy revealed villous adenoma morphology. The patient underwent operation, and an 18x6x4 cm mass, which partially obstructed the cecum, was seen. A right hemicolectomy was performed for complete excision. Histopathological examination revealed a pure villous adenoma, and there was no sign of malignant degeneration. On the 6th postoperative day, the patient was discharged from the hospital. During follow-ups at three-month intervals throughout one year, no abnormal colonoscopic or laboratory findings were assessed. We believe that, in older patients with inguinal hernia, presence of intraabdominal mass should be considered. Furthermore, we showed in this report that villous adenomas can reach significant dimensions without causing any obtructing signs or electrolyte imbalance and can mimic colon carcinoma.Item Bıçak yaralanmasına bağlı isole internal mamaryan arter injurisi: Yaşamı tehdit eden hemotoraksın alışılmamış bir sebebi(Erciyes TIp Dergisi. 25, 4, 186-188, 2003) OĞUZKAYA, Fahri; AKÇALI, Yiğit; BİLGİN, Mehmet; HABERAL, ArifGöğüs ön duvarının delici yaralanmaları, yaşamı tehdit eden komplikasyonlara yol açabilir. Bunlardan biri sol meme atardamarı ya da internal mammarian arterin (İMA) bıçakla yaralanması sonucu olan hemotorakstır. Gereç ve yöntem: Biz, son on yıl içinde, bıçaklanma sonucu izole IMA yaralanması olan on olguyu gözden geçirdik. Acil servise geldiğinde altı (%60) olguda hemorajik şok yardı. Bütün olgulara acil torakotomi yapıldı. Bulgular: Operasyon bulgusu, dokuz olguda (6 sol, 3 sağ) İMA kesişi komplet; Bir olguda ise sol İMA parsiyel kesişi vardı. Cerrahi yöntem dokuz olguda ligasyon, bir olguda lateral onarımdı. Ortalama hastanede kalış zamanı yedi gündü. Mortalité ve morbidité görülmedi. Sonuç: Sadece İMA yaralanmasının masif hemotoraksm sebebi olabileceği akılda tutulmalıdır. Penetran toraks travmasına bağlı massif hemotoraksta acil torakotomi hayat kurtarıcı olabilir Anterior thoracic penetrating injuries may result in life-threatening complications. One of these is massive hemothorax as a result of stab wounds to the internal mammary artery. Methods. We reviewed retrospectively ten cases with isolated internal mammary artery injuries resulting from stab wounds during the period of last ten years. Six patients (60%) were admitted in hemorrhagic shock into emergency room. Urgent thoracotomy was performed in all cases. Results. Operative findings were nine complete disruption of IMA (3 right and 6 left), and 1 partial one (on the left). Surgical methods were ligation (n=9) and lateral repair (n=1) . Average hospitalisation time was 7 days. There were no complications or mortality. Conclusions. Isolated IMA injury may be the unique cause of massive hemothorax. Urgent thoracotomy may be life-saving for patients with hemorrhagic shock due to penetrating thoracic injury.