Erişim Şekline Göre Kaynaklar

Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/11727/11219

Browse

Search Results

Now showing 1 - 10 of 12
  • Thumbnail Image
    Item
    Anonim şirketlerde kâr payı, kâr dağıtımı ve yedek akçe ayrılması
    (Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2006) Ünal, Ahmet, Cemil; Vural, Güven
    Kâr, Farsça kökenli bir kelimedir. Kârın sözlük anlamı; alışverişden sağlanan para kazancıdır. Öğretide yapılan bir tanıma göre kâr; belli bir süre içinde, ekonomik faaliyetleri sebebiyle bir ticari işletmenin varlığında meydana gelen artışı ifade eder. Anonim şirketin kâr dağıtabilmesi için öncelikle şirketin kâr elde etmesi yani şirketin ticari bilânçosunda kârın gözükmesi gerekir. Aksi takdirde şirket kâr dağıtamaz. Sermaye Piyasası Kurulu’nun çıkardığı Seri:4, 27 No’lu tebliğde yapılan tanıma göre kar payı; anonim şirket ortaklarına ve kâra katılan diğer kişilere dağıtılacak kârdan, bunların her birine düşen payı ifade eder. Pay sahipliği konusunda gerçek ve tüzel kişi ayrımı yoktur. Burada pay sahibi için önemli olan nokta, şirkete katılım karşılığında, maddi bir çıkar sağlamaktır. Sağlanabilecek maddi çıkar çeşitli şekillerde olabilmekle birlikte, bunların en önemlisi ve devamlısı, kişinin şirket kazancından elde edeceği kâr payıdır. Kar payı avansı, ortaklara ara dönem karı üzerinden dağıtılacak avanstır. Anonim şirketler, iş yılı sonunda düzenlenen bilânçoya göre ve herhâlde genel kurulun bilânço, kâr ve zarar hesabının kabulüne ve kârın dağıtımına ilişkin kararına dayanarak kâr dağıtabilirler. Bunun dışında ortaklara yapılan her ödeme, safi kârdan kaynaklansa bile, emredici hükümlerle men edilmiş bulunan “ sermayenin ortaklara iadesi ” anlamını taşır. TTK.’da yedek akçenin tanımı yapılmamıştır. Sadece TTK.m.74/3’de yedek akçenin, esas sermayenin bir parçası olduğu belirtilmiştir. Öğretide yapılan bir tanıma göre yedek akçe; esas sermayeyi aşan net malvarlığıdır. Başka bir tanıma göre yedek akçe; şirketin çeşitli kaynaklardan elde ettiği safi kârdan, pay sahiplerine ve diğer ilgililere dağıtılmayarak kanun, esas sözleşme ve genel kurul kararı gereğince, şirket bünyesinde tutulan kaynakların tümüdür. Yedek akçenin genel olarak üç fonksiyonu vardır. Bunlardan birincisi şirketin mevcut durumunun başka bir deyişle sermayenin korunması, ikincisi sermayenin otofinansman yoluyla kuvvetlendirilmesi ve son olarak düzenli bir kâr dağıtımının ayarlanabilmesidir.
  • Thumbnail Image
    Item
    Avrupa Birliği, Türkiye ve Terör
    (Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2007) Seren, Merve
  • Thumbnail Image
    Item
    18 nolu Türkiye muhasebe standardına hasılatın oluşumu
    (Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2007) Duman, Fatma Ceyda; Özmen Uysal, Özgür
    Bu çalısmanın amacı, Uluslararası Muhasebe Standartları 18 ve onun resmi tercümesi Türkiye Muhasebe Standartları 18 Hasılat Standardı kapsamında olan mal satıslarında, hizmet sunumlarında ve faiz, isim hakları ve temettülerde, hasılatın dogma zamanı ve miktarını arastırmak, vergi mevzuatımız ve Tekdüzen Hesap Planı uygulaması ile farklılıklarını ortaya koymak, özellikli islemler temelindeki tereddütlerin giderilmesine katkıda bulunmak ve özgün örneklerle anlasılabilirliligini artırmaktır. Türkiye Finansal Raporlama Standartları kapsamındaki dönemsellik ve gerçege uygun deger kavramı temelinde hasılatın muhasebelestirilmesi, vergi mevzuatımız ve Tekdüzen Hesap Planını uygulamaları ile farklılıklar arz etmektedir. Bu farklılıkların azaltılması uygulayıcılara büyük kolaylık saglayacaktır. Hasılat Standardı uzun yıllardır revize edilmedigi için, hasılatın muhasebelestirilmesine iliskin güncel tartısmaları yeterince yansıtmamaktadır. Bu nedenle isletmelerin yeni ihtiyaçlarına cevap veremez ya da yeterince rehberlik sunamaz bir duruma gelmistir. Uluslararası Muhasebe Standartları Kurulu son tartısmalar dogrultusunda, hasılatın muhasebelestirilmesine iliskin yeni yaklasımlara paralel olarak Hasılat Standardı’nı yeniden gündemine almıstır.
  • Thumbnail Image
    Item
    Anonim ortaklıklarda genel kurul ve genel kurulan elektronik ortamda toplanması ve karar alması
    (Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2006) Özer, Işık; Pınar, Hamdi
    Bu çalısmada, TTK’nun ilgili maddeleri ısığında GK’un olusumu ve isleyisi incelenmis, GK’da internet kullanımının ve GK’a elektronik ortamda katılımın GK üzerindeki etkileri ve ortaya çıkacak sonuçlar çözümlenmeye çalısılmıstır. Anonim sirket GK’u, TTK m. 360 vd.’nda düzenlenen ve nasıl toplanacağı, toplantı zamanı, müzakereler, oy kullanma ve karar alınmasının tâbi olduğu sartların sirket esas sözlesmesinde belirlendiği zorunlu bir organdır. Pay sahipleri, sirket islerinin görüsülmesi amacıyla GK’da bir araya gelirler. Bu kapsamda anonim sirket GK’unun isleyisi, GK’un toplantıya çağrılması ve pay sahiplerinin GK toplantısına alınması anından itibaren baslayan ve toplantının kapatılmasına kadar devam eden ve bu arada toplantının açılması, tutanağın düzenlenmesi, müzakerelerin ve oylamanın yapılması ile karar alınması asamalarını içeren bir süreç olarak tanımlanabilir. Günümüz bilgi toplumu, iletisim teknolojilerinde yasanan gelismelere paralel olarak hızlı karar alma mekanizmalarının gelistirilmesini zorunlu kılmaktadır. Özellikle internetin gelisme hızı, bu çalısmanın konusu olan anonim sirketler GK’unun da hızlı karar alma ve sonuca gitme zorunluluğu ile karsı karsıya bulunduğunu göstermektedir. Diğer taraftan uygulamada pay sahiplerinin GK’a katılım oranının düsük olması ve bu durumun anonim sirketlerin en önemli sorunlarından biri olan “güç bosluğu” sorununa yol açması, pay sahiplerinin GK’a katılımlarının kolaylastırılması ihtiyacını da ortaya çıkarmıstır. Đste tüm bu gerekçelere dayanarak günümüz hukuk anlayısı, GK’a elektronik ortamda katılıma olanak sağlamıstır. Dünyada yasanan bu gelisme, Türk hukukunda da Türk Ticaret Kanunu Tasarısının kanunlasmasıyla birlikte uygulanır hale gelecektir.
  • Thumbnail Image
    Item
    Asil-vekil ilişkisinde asiliğn körlüğü: Türkiye'de Asil-vekil iİlişkisinde vekilin sahip olduğu güce bağlı olarak asilin tutumunun incelenmesi
    (Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2014) Dalğıran, Yasemin; Özen, H. Cenk
    Hızla büyüyen işletmeleri düşündüğümüzde örgüt sahiplerinin örgütün başında bulunabilmesi ve aynı zaman da örgütü yönetebilmesi, dahası üst düzey yöneticilerin tüm yönetim işlerini tek başlarına üstlenmesi gittikçe zorlaşmaktadır. Bunun sonucunda örgüt sahipleri de üst düzey yöneticiler de yönetim faaliyetlerini yürütmek üzere profesyonel yöneticilerle birlikte çalışmaya başlamışlardır. Bu zorunluluk yazında vekâlet kuramı diye adlandırılmaktadır. Bir çok farklı uygulama alanında kullanılan vekâlet teorisini incelediğimizde diğer örgüt kuramlarıyla iç içe olduğunu görürüz.Özellikle sosyal sermaye ve buna bağlı olarak güç-bağımlılık kuramları bir arada incelediğinde “Sosyal sermaye; güç isteyen veya elindeki gücü korumaya çalışan vekilin kullandığı bir taktik mi?” sorusunu akıllara getirmektedir. Buradan hareketle bu çalışmada vekilin sahip olduğu gücün asilin vekili denetlemesinde ve buna bağlı olarak alacağı kararlarda nasıl etkili olduğu araştırılmıştır. Bu çalışma, Türkiye de asil-vekil arasındaki ilişkinin yönetilmesinde sosyal sermaye ile güç-bağımlılık kavramlarının ne derece etkili olduğu ile ilgilidir. Çalışmada orta ve büyük ölçekli şirketlerde çalışan yöneticilerin onlara bağlı çalışan vekilleri seçerken ve denetlerken bu vekillerin sahip olduğu gücün etkisi incelenmiştir. Çalışma bu konularla ilgili araştırma sorularını yanıtlayarak, vekâlet kuramına ilişkin Türkiyede yapılan çalışmalara katkı sağlamayı ve uluslararası yazında yer alan çalışmalara Türkiye özelinde asil-vekil ilişkisini sosyal sermaye ve güç-bağımlılık kuramları ile ilişkilendirilerek farklı bir bakış açısı kazandırmayı amaçlamaktadır. Nitel araştırma yöntemi kullanılarak gerçekleştirilen bu çalışma ile işletmelerde vekâlet veren ile vekâlet eden aktörler, yani asil-vekil ilişkisi çerçevesinde Türkiyedeki vekilin sahip olduğu sosyal sermayenin asil ve örgüt için önemini daha iyi anlaşılacak, bununla birlikte sosyal sermayenin yarattığı gücün asili hangi konularda baskı altına aldığı daha iyi kavranabilecektir.
  • Thumbnail Image
    Item
    19. yüzyıl Alman Lied sanatı dağarının şan eğitiminde kullanımı
    (Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2007) Çetiner, Esra
    Bu araştırma, Avusturya VorarlbergerLandeskonservatorium, Başkent Üniversitesi Devlet Konservatuvarı şan Bölümü, Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı şan Bölümü ve Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Ana Bilim Dalı şan Eğitimi derslerinde 19. Yüzyıl Alman Lied bestecilerinin eserlerinin kullanım durumunun incelenerek, kullanımının artırılmasını ve eğitim materyallerine yenilerinin eklenmesini sağlamak amacıyla yapılmıştır. Araştırma, verilerin bir kısmı Avusturya VorarlbergerlandesKonservatorium, Başkent Üniversitesi Devlet Konservatuvarı şan Bölümü, Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı şan Bölümü ve Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi AnaBilim Dalı'ında şan eğitimi dersi veren öğretim elemanları ve bu dersi alan öğrencilerden anket ve sözlü görüşme yöntemleriyle, bir kısmı da yurtiçi ve yurtdışında yapılan literatür taraması yöntemiyle toplanmaya çalışılarak hazırlanmıştır. Konuyla ilgili olarak uygulanan anket ve sözlü görüşmelerin sonuçları tablolar halinde gösterilip yorumlanmış, öneriler araştırmanın sonunda sunulmuştur.
  • Thumbnail Image
    Item
    Ankara'da bir vakıf üniversitesine bağlı semt polikinliğine başvuran hastaların tamamlayıcı sağlık sigortasına bakış açılarının değerlendirilmesi
    (Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2014) İnce, Gülay; Malhan, Simten
    Sosyal güvenlik, bir ülkede yaşayan tüm insanları ve çalışma yaşamını doğrudan ya da dolaylı olarak etkileyen temel bir sistemdir. Sosyal güvenlik sisteminde gerçekleştirilen reformlar sonucunda genel sağlık sigortası oluşturulmuştur. Genel Sağlık Sigortası kişilerin ekonomik gücüne ve arzulu olup olmadığına bakılmaksızın, ortaya çıkacak hastalık riskine karşı, toplumun bütün fertlerinin sağlık hizmetlerinden yaygın ve etkin bir şekilde yararlanmasını sağlayan, sağlık sistemidir. Ancak genel sağlık sigortası modeli sunmuş olduğu temel teminat paketi ile optimal sağlık beklentilerini karşılamaya yetmemektedir. Tamamlayıcı sağlık sigortasının devreye girmesiyle genel sağlık sigortası da sağlıklı bir şekilde işleyebilecektir. Tamamlayıcı Sağlık Sigortası Sosyal güvenlik kurumu tarafından kapsama alınmayan ya da kapsama alındığı halde genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişiler tarafından ilave ücret ödemesi gerektiren sağlık hizmetlerini, özel sigorta aracılığı ile sigorta kapsamına almaktır. Tamamlayıcı sağlık sigortası ile vatandaşların kolay erişebileceği nitelikli sağlık hizmeti seçenekleri artacaktır. Bu çalışmanın amacı, Ankara’da Bir Vakıf Üniversitesine Bağlı Semt Polikliniğine Başvuran Hastaların sosyo-demografik özellikleri, sağlık sorunları ve sağlık harcamaları çerçevesinde tamamlayıcı sağlık sigortasına bakış açılarının tespit edilmesidir. Veri toplamak için Sigorta Şirketi anketleri derlenerek oluşturulan anket 278 hastaya uygulanmıştır. Toplanan veriler SPSS 18.0 paket programı kullanılarak bilgisayara girilmiş ve değerlendirilmiştir. Çalışmanın sonucunda araştırmaya katılan kişilerin büyük ölçüde tamamlayıcı sağlık sigortasının farkında olmadıkları, farkında olan kişilerin ise önemli bir bölümünün tamamlayıcı sağlık sigortasına sıcak bakmadığı belirlenmiştir. Tamamlayıcı sağlık sigortasına bu yaklaşımın en önemli nedeni, sigorta şirketlerine duyulan güvensizlik ve yeterli tanıtımın yapılmaması olarak belirlenmiştir. Türkiye’de Tamamlayıcı sağlık sigortası uygulamasına geçilmeden önce, yapılan bu çalışmanın Türkiye genelinde daha büyük bir örneklemle genişletilmesi Tamamlayıcı Sağlık Sigortası ile ilgili yasal ve pratik düzenlemelerin geliştirilmesinde yararlı olabileceği düşünülmektedir.
  • Thumbnail Image
    Item
    Akut miyokard hasarının troponin biyosensör ile ölçülmesi
    (Başkent Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2012) Haberal, Orhan Erdem; Kocakulak, Mustafa
    Koroner kalp hastalıkları Türkiye’de yetişkinlerde ölüm oranının en yüksek olduğu hastalıklardan biridir. Özellikle kardiyopulmoner bypass ameliyatı sonrası hastalarda miyokard enfarktüs riski oldukça yüksektir. Amerikan Kardiyoloji Derneği ve Avrupa Kardiyoloji Birliği kardiyak troponinleri miyokard enfarktüs tanısı için biyokimyasal belirteç olarak önermektedir. Bu nedenle, ameliyat sonrası hastanın hayati değerleri ile birlikte kandaki troponin seviyesinin ardışık olarak ölçülmesi gereklidir. Ancak sürekli ölçüm yapabilen hassas bir sistem henüz bulunmamaktadır. Bu çalışmanın amacı kandaki troponin protein seviyesini hassas, hızlı ve ucuz olarak ölçebilen bir sistem geliştirmektir. Bu amaçla, QCM kristalleri yüzey temizliği işleminden sonra anti-cTnT immobilize edilmiştir. Troponin konsantrasyonu, QCM sensörünün frekans değişimi ile gözlemlenmiştir. Aynı sensör farklı troponin konsantrasyonları ile test edilmiş ve frekans değerinin, troponin konsantrasyonu ile doğru orantılı olarak değiştiği gözlemlenmiştir. Bu sonuç TEM görüntüleri ile desteklenmiştir. Geliştirilen sensör sistemi troponin seviyesinin gözlemlenmesi için önerilen hızlı, etkili ve ucuz bir yöntemdir.
  • Thumbnail Image
    Item
    Avrupa Birliği 2004 genişlemesinin kobiler üzerindeki olası ekonomik etkileri
    (Başkent Üniversitesi Avrupa Biriliği ve Uluslararası İlişkiler Enstitüsü, 2006) Yonar, Özlem; Çınar, Menderes
    Bu tezde Avrupa Birliği 2004 genişlemesinin Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler (KOBİ) üzerindeki olası ekonomik etkileri konusu işlenmiştir. Avrupa Birliği 1 Mayıs 2004’te tarihindeki en büyük ve en zorlu genişlemesini gerçekleştirmiştir. Avrupa Birliği, 2004 Genişlemesini planlarken Avrupa kıtasının bölünmüşlüğüne son vermeyi ve Orta ve Doğu Avrupa Ülkelerinin demokrasi ve serbest piyasa ekonomisine geçmesini sağlayarak istikrarsızlığa yol açabilecek tüm unsurların engellenmesini amaçlamıştır. Dünyada tüm ülkeler KOBİ’lerin öneminin farkına varmıştır ve gün geçtikçe ekonomideki önemleri de artmaktadır. Çünkü KOBİ bir ülkeye istihdam yaratma, bölgesel kalkınma ve yerel kalkınma gibi hem ekonomik hemde sosyal yönden oldukça önemli getirileri vardır. Avrupa Birliği genişlemesinin ekonomik etkileri ele alınırken ekonomilerin vazgeçilmez unsurlarından biri olan, KOBİ’lerin bu genişlemelerden nasıl etkilendiğinin incelenmesi kanımızca oldukça doğru olacaktır. Sonuç olarak, KOBİ’lerin ekonomideki etkisi yadsınamaz şekilde ortadadır. Bu tez çerçevesinde 2004 genişlemesinin KOBİ’ler üzerindeki ekonomik etkileri analiz edilecektir.
  • Thumbnail Image
    Item
    Avrupa Birliği eğitim politikasının öncelikleri: kavramsal bir analiz
    (Başkent Üniversitesi Avrupa Birliği ve Uluslararası İlişkiler Enstitüsü, 2007) Sungur, Derya; Çınar, Menderes
    Bu çalısmanın amacı, AB egitim politikasının önceliklerini bazı analitik araçlar yardımıyla tartısmaktır. Modern toplumlarda egitimin ekonomik, toplumsal ve siyasi-ideolojik olmak üzere üç temel islevi oldugu ve bu islevlerin Ernest Gellner’in de isaret ettigi gibi milliyetçilik ideolojisiyle ilgili oldugu söylenebilir. Sanayi Devrimi sonucu toplumsal yapıdaki degisim, egitimin islevlerindeki degisiklige de yansımıstır. Modern egitim, modern toplumun ihtiyaçlarına cevap verir ve bu ihtiyaçlardan biri de ortak kimliktir. AB’de entegrasyon sürecini açıklamak için yola çıkan neo-fonksiyonalist yaklasım da egitim politikalarını AB bütünlesmesinin bir türevi olarak görür. Bu baglamda, çalısmada yapılan tartısma üç asamadan olusmaktadır. Çalısmanın ilk bölümünde modern toplumlarda egitimin islevleri incelenecek ve AB’de egitim politikasının bu islevlerle anlasılabilirligi tartısılacaktır. ikinci asamada AB’de egitim alanında ‘politika olusturma’ ve ‘politika uygulama’ düzeyleri arasındaki farklılıklardan ve egitim politikasındaki önceliklerden bahsedilecektir. Tartısmanın son bölümünde ise, ulus-devlet düzeyinde standart bir egitim politikası olusturma ve uygulamanın ortak bir kimlik duygusuna yol açacagı tezinden hareketle Gellner’ci ve neo-fonksiyonalist yaklasımların AB düzeyinde geçerli olup olmadıgı tartısılacaktır.