Enstitüler / Institutes
Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/11727/1390
Browse
9 results
Search Results
Item Parkinson hastalarında orta kulak bulguları(Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2017) Teoman, Gözde; Büyüklü, Adnan FuatÖstaki borusu orta kulak için çok önemli fonksiyonlara sahiptir. Orta kulağın atmosferik basınçla dengelenerek timpanik membranın iç ve dış kısmındaki basıncın eşitlenmesini sağlar. Kulak zarı en yüksek genlikte ve her iki tarafında eşit basınç olduğu zaman en iyi ses iletimi gerçekleşir. Ayrıca orta kulakta üretilen sıvıların nazofarenkse drenajını sağlar ve orta kulağı ters istikametli akıntılardan ve basınçtan korur. Parkinson hastalığı yavaş ilerleyici nörodejeneratif (beyin hücrelerinde kayıp ile seyreden) bir beyin hastalığıdır. Normal olarak insan beyninde belli bölgelerde dopamin üreten beyin hücreleri bulunur. Bu hücreler beynin substabsiya nigra adı verilen belli bir alanında yoğunlaşmış halde bulunurlar. Dopamin substansiya nigra ile vücut hareketlerini kontrol eden diğer beyin bölgeleri arasında mesajlar ileten bir kimyasaldır. Dopamin insanların akıcı ve birbiri ile uyumlu hareketler yapmalarını sağlar. Dopamin üreten hücrelerin %60 ila %80‟i kayba uğradığında yeterli miktarda dopamin üretilemez ve Parkinson hastalığının motor belirtileri ortaya çıkar. Multifrekans timpanometri, 226 Hz ile 2000 Hz arasındadeğişik probe tonlar ileelde edilen timpanogramların analizini saglayarak, orta kulak direnç vegeçirgenliğini geniş bir frekans yelpazesinde değerlendirebilen avantajlı bir test yöntemidir. Orta kulak admitansını ve unsurlarını ayrıştırarak inceleyen parametreler sunmaktadır.Multifrekans timpanometrenin sunduğu önemli parametrelerden biri de rezonans frekanstır. Belli patolojilerin varlığında rezonans frekans değeri normal ve sağlıklı kulaklara kıyasla daha alçak ya da yüksek değerler almaktadır. Çalışmamızda Parkinsonu olan hastalarda kas koordinasyonunun bozulmasından kaynaklanabilecek Östaki tüpü disfonksiyonunun orta kulağı etkileyebileceği düşünülerek multifrekans timponemetriyle bu hastaların rezonans frekanslarına bakılması amaçlanmıştır.Bu amaçla, Başkent Üniversitesi Kulak-Burun-Boğaz Anabilim Dalı Odyoloji Ünitesi‟nde, Nöroloji Anabilim Dalı tarafından Parkinson Hastalığı tanısı ile izlenen otoskopik muayenesi normal olan 60-88 yaşları arasında 15 gönüllü(30 kulak) katılımcı ile yaş ve cinsiyet uyumlu 15(30 kulak)sağlıklı gönüllü katılımcı yer almıştır. Bir KBB uzmanı tarafından otoskopik muayenesi yapılan katılımcıların, immitansmetrik ölçümleri yapılmıştır. Tüm katılımcıların her iki kulaklarından (60 kulak) birden alınan rezonans frekans değerleri değerlendirilmeye alınmıştır. Yapılan ölçümlerde Parkinsonu olan hastalar için, sağ kulak rezonans frekans ortalaması 1160,00±519,34Hz, sol kulak için rezonans frekans ortalaması 1123,33±559,932Hz ve kontrol grubunun sağ kulak için rezonans frekans ortalaması 946,67±480,501Hz, sol kulak için rezonans frekans ortalaması 933,33±447,879Hz olarak bulunmuştur. Parkinsonlu hastaların rezonans frekans değerleri ile kontrol grubumuzun rezonans frekans değerleri arasında anlamlı farklılık saptanmamıştır.Item Gebelik rinitinin orta kulak rezonans frekansına etkisi(Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2016) Özcan, Ayşegül; Büyüklü, A. FuatGebelik riniti; hamilelikle birlikte meydana gelen bir takım fizyolojik değişikliklere bağlı olarak ortaya çıkan rinit tablosudur. Gebelik riniti diğer rinit semptomlarından farklı olarak gebelikle birlikte ortaya çıkar ve gebelik bitimini müteakip iki hafta içinde semptomlar kendiliğinden kaybolur. Bu bilgi ışığında çalışmamızın amacı, gebelik riniti’nin Eustachii tüpü fonksiyonlarına ve dolayısı ile orta kulak rezonans frekansı üzerine olası etkilerini araştırmaktır. Çalışma, 2016 yılı, Mayıs –Ağustos ayları arasında Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı’nda Odyoloji ve Konuşma Bozuklukları Ünitesi’nde gerçekleştirilmiştir. Çalışmaya birbirinden bağımsız 3 grup alınmıştır, gruplardan 2’si kontrol 1’si çalışma grubu olarak planlanmış, toplamda 45 birey (90kulak) çalışmaya alınmıştır. Grup 1’de gebelik riniti olmayan gebeler (n=15), Grup 2’de gebelik riniti tanısı konmuş gebeler (n=14) ve Grup 3’te gebe olmayan sağlıklı bireyler (n=16) yer almaktadır. Çalışmadaki tüm gebeler Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı polikliniğince takibi yapılan, gebeliğinin son üç ayında (24-40 hafta) olan bireylerden oluşmuştur. Tüm katılımcılara tam kulak burun boğaz muayenesi, NOSE ölçeği, standart timpanometri ve MFT testleri uygulanmıştır. İmmitansmetrik ölçümler ve MFT ölçümleri Grason Stadler (GSI) Tympstar Version 2 cihazı kullanılarak yapılmıştır. Yaş dağılımı açısından ortalamalara bakıldığında grupların homojen olduğu tespit edilmiştir. Ortalama RF değerleri, gebe olan (Grup 1ve Grup 2) bireylerde, gebe olmayan sağlıklı bireylere göre düşük bulunmuştur; Grup 2’deki sağ RF değeri ortlaması düşük (764±136 Hz) bulunmuştur. Gruplarda, NOSE ölçeği skorlaması çoğunlukla 4’den küçüktür. Tüm bireylerin sağ ve sol RF değerleri bağımlı değişken olarak alınıp yaş, gebelik, gebelik riniti tanılı olma, NOSE ölçeği gibi değişkenler bağımsız değişken olarak alındığında regresyon sonuçları RF’deki değişimleri açıklamada sadece gebelik durumunun anlamlı olduğunu göstermektedir. Gebelik riniti orta kulak RF değerini etkileyen (düşüren) tek faktör olmayabilir. Bu ilişkinin kesin olarak kurulabilmesi için daha fazla bireyle çalışma yapılması gerekmektedir. Gebelik sürecindeki RF değişimleri hakkında daha kesin sonuçlara ulaşılması için gebelikte RF’yi etkileyen olası diğer (kafa içi basınç, hormonal değişimler, venöz basınç gibi) faktörlerin de çalışılması önerilmektedir. Bu anlamda gebe bireylerin gebelik boyunca RF değerlerinin periyodik ölçümü önerilebilir. Pregnancy rhinits originating with pregnancy, is a rhinits chart depending on some physiological variations. Unlike other rhinits symptoms, pregnancy rhinits takes place with pregnancy and symptoms of it automatically fade away after two weeks following the end of pregnancy. In the light of this information, the purpose of this study is to investigate the probable effects of pregnancy rhinits to the functions of Eustachii tube and Typanum Resonance Frequency. This study has been conducted in Başkent University Medical Faculty, Department of Otorhinolaryngology, Institute of Audiology Speech and Voice Disorder between May and August 2016. This work contains three independent groups two of which are planned as control groups and the other is experiment group. Totally, 45 individuals (90 ears) are assigned in the study. Group 1 consists of pregnants without pregnacy rhinit (n=15), Group 2 consists of pregnants diagnosed with pregnancy rhinits (n=14) and Group 3 consists of healthy non-pregnant individuals (n=16). All the pregnants in this study are comprised of individuals who are at the last three months of their pregnancy (24-40 weeks) and monitored by Başkent University Medical Faculty, Department of Obstetrics and gynaecology Polyclinic. All attendees are applied ear, nose and throat examination, NOSE scale, standart tympanometry and MFT tests. İmmitansmetric and MFT measurements are carried out by using Grason Stadler (GSI) Tympstar Version 2 device. When the average age distribution is examined in this study, groups demonstrates a homogenuous distribution. Lower average RF values are determined for pregnants (Group 1 and Group 2) than non-pregnant healthy individuals; Low average right RF values (764±136 Hz) are observed. In the groups, NOSE scale scorings are mostly lower than 4. When all Individuals’ RF values are taken dependent variable and variables such as age, pregnancy, defined pregnancy rhinits, NOSE are taken independent variables, the regression results put forward meaningful correlation in terms of explaining the variations in RF values. Pregnancy rhinits can not be the only factor affecting (decreasing) the tympanum. In order to make definite correlation, another study with many more individuals (attendees) is required. It is also recommended that other potential factors influencing RF (intracranial pressure, harmonic variations and venous pressure etc.) needs to be analyzed to be able to reach definite results about RF variations. In this sense periodic RF measurement can be advised for pregnants during pregnancy.Item Septum deviasyonu olan hastalarda multifrekans timpanometri bulguları(Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2016) Güldüz, Murat; Büyüklü, Adnan FuatLiteratürde, klasik timpanometri performansının orta kulak akustik özelliklerini değerlendirmede yeterli olup olmadığı tartıĢılmaktadır. Klasik timpanometriler de sıklıkla 226 Hz, prob ton kullanılmaktadır. Çoklu frekans timpanometri ise, 226 Hz-2000 Hz arasında değiĢik prob tonlar ile elde edilen timpanogramların analizini sağlayarak, orta kulak direnç ve geçirgenliğini geniĢ bir frekans yelpazesinde değerlendirebilen avantajlı bir test yöntemidir. Çoklu frekans timpanometrenin sunduğu önemli parametrelerden biri de rezonans frekanstır (RF). Belli patolojilerin varlığında rezonans frekans değeri normal ve sağlıklı kulaklara kıyasla daha alçak ya da yüksek değerler almaktadır. Avantajlı bir test olmasına rağmen çoklu frekans timpanometrinin ülkemizde de tüm dünyada olduğu gibi klinik uygulamada yaygınlaĢmamıĢ olması birçok araĢtırmacı tarafından da belirtilen bir gerçektir. Bu nedenle çalıĢmamızın amacı, burun eğriliğinin dolaylı olarak orta kulak iĢleyiĢine bir etkisinin olup olmadığını çoklu frekans timpanometriyle ortaya koymaktır. ÇalıĢmamızda da burunda olan eğriliğin Eustachii tüpü aracılığı ile orta kulakta bir etki yaratıp yaratmadığını görmek. Bu amaçla, BaĢkent Üniversitesi Kulak-Burun-Boğaz Anabilim Dalı ve Odyoloji ve KonuĢma Ses Bozuklukları Ünitesi‟nde iĢitme kaybı Ģikayeti olmayan ve otoskopik muayenesi normal olan 18-40 yaĢları arasında 29 gönüllü (58 kulak) burun eğriliği olan katılımcı ve 29 gönüllü (58 kulak) burun eğriliği olmayan katılımcı yer almıĢtır. Bir KBB uzmanı tarafından otoskopik muayenesi yapılan katılımcıların, immitansmetrik ölçümleri de yapılmıĢtır. Tüm katılımcıların, her iki kulaklarından (116 kulak) birden alınan RF değerleri değerlendirmeye alınmıĢtır. Yapılan ölçümlerde burunun sağ tarafında eğrilik olanlar için, sol kulak için RF ortalaması 727,78±220,95Hz, sağ kulak için RF ortalaması 738,89±252,21Hz ve burnunun sol tarafında eğrilik olanlar için, sağ kulak RF ortalaması ise 795,00±322,77Hz, sol kulak için RF ortalaması 830,00±290,82Hz ve kontrol grubunun sol kulak için RF ortalaması 831,03±850,00Hz, sağ kulak için RF ortalaması 884,48±900,00 olarak bulunmuĢtur. Deviasyon tarafı ile karĢı taraf RF değerleri arasında anlamlı farklılık saptanmazken, deviasyonu olan hastaların RF değerleri ile kontrol grubumuzun RF değerleri arasında anlamlı farklılık saptanmamıĢtır. Bu verilerle ileride yapılacak daha kapsamlı çalıĢmalara da bir alt yapı sağlaması umut edilmektedir. In the literature, the performance of conventional tympanometry on the characteristics of middle ear is still discussing. On the conventional tympanometry 226Hz prop tone is used often. Multifrequency tympanometry is an advantageous test method which can assess the resistance and permeability of the middle ear in a wide frequency internal by providing the analysis of the tympanograms which are obtained with different probe tones between 226 Hz and 2000 Hz. One of the important parameters of multifrequency tympanometry is the resonant frequency. Under the presence of some specific pathologies; resonant frequency value is normal and gets lower or higher values when compared to the healthy ears. Although it is an advantageous test, it is a fact known by several investigators that multifrequency tympanometry has not become widespread in clinical applications in our country as the world. The purpose of this paper is investigating the (evidences of) how the deviated nasal septum ither indirectly affecting or not affecting to the functions/functionalities of the middle ear by using multifrequency tympanometry method. Our study is based on the fındıngs of multifrequency and tympopnometry of septum deviation and its impact on middle ear due to Eustacian Tube. For this reason, Totaly 58 volunteered which are 29 volunteered participant who has septum deviation and 29 volunteered participant who has no septum deviation, ages between 18-40, who has no reported hearing loss and have normal otoscopy findings at BaĢkent University ENT Department were involved in our study. After otoscopic examination, participants immitansmetric measurements were recorded. Both ears of the partipants (58 ears) were evaluated. RF values taken from both ears of all the participants. In patients with deviation on right side; resonance frequency averages for the left ear as 727,78±220,95 Hz, for the right ear as 738,89±252,21 Hz and in patients with deviation on left side; resonance frequency averages for the right ear as 795,00±322,77 Hz, for the left ear as 830,00±290,82 Hz and for control group, resonance frequency averages for the left ear as 831,03±850,00Hz for the right ear as 884,48±900,00 were found. There was no statistically significant relationship between deviation side and RFs, but significantly relationship between RF values of deviation patients and normative values of our clinic. These datas will be held in the future for more comprehensive studies.Item Aşırı hidrasyon ve dehidrasyonun orta kulak rezonans frekansı ve iç kulak distorsiyon ürünü otoakustik emisyon değerlerine etkisi: Hayvan modeli(Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2016) Hançer, Hale; S. Erbek, SelimAMAÇ: İnsan vücudunun en önemli bileşimi olan su ve onun içeriği, vücuttaki dokuların ve hücrelerin işlevlerini yerine getirebilmesi için hayati öneme sahiptir. Bu çalışmanın amacı dehidrate ve aşırı hidrate edilen ratların orta kulak ve iç kulak akustik özelliklerinde oluşacak değişimlerin multifrekans timpanometri (MFT) ve distorsiyon ürünü otoakustik emisyon (DPOAE) ile değerlendirmektir. GEREÇ- YÖNTEM: Çalışmamız, 24 adet erkek cinsiyette Sprague Dawey cinsi rat üzerinde yapılmıştır. Ratların genel anestezi altında otoskopik muayeneleri yapıldıktan sonra, kan örnekleri alınmış, kiloları, multifrekans timpanometri ile orta kulak rezonans frekansı değerleri ve distorsiyon ürünü otoakustik emisyon değerleri ölçülmüştür. Daha sonra ratlar dehidrasyon grubu, aşırı hidrasyon grubu ve kontrol grubu olmak üzere üç gruba ayrılmıştır. 72 saat sonra tüm ölçümler tekrarlanarak sonuçlar karşılaştırılmıştır. BULGULAR: Kilo ve osmolaritenin ilk ölçümlerinde gruplar arası istatistiksel fark saptanmamıştır (p>0,05). Sıvı alımı değişikliği sonrası dehidrasyon grubunda ve aşırı hidrasyon grubunda istatistiksel olarak anlamlı bir değişiklik olurken (p< 0,05), kontrol grubunda anlamlı bir değişiklik olmamıştır (p> 0,05). Aşırı hidrasyon grubunda orta kulak rezonans frekansı değerlerinde istatistiksel olarak anlamlı bir artış saptanırken (p= 0,003), dehidrasyon ve kontrol grubunda anlamlı bir değişiklik olmamıştır (p> 0,05). DPOAE SNR (dB) değerlerinde ise dehidrasyon grubu ve kontrol grubunda anlamlı bir değişim olmazken, aşırı hidrasyon grubunun 4004 Hz, 7998 Hz ve 9854 Hz frekanslarındaki dB değişimleri istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p< 0,05). SONUÇ: Bu çalışmanın sonuçları ratlarda oluşturulan aşırı hidrasyonun orta kulak rezonans frekansı ve DPOAE değerlerinde değişiklik yapabileceğini göstermiştir. Vücut sıvı alımının orta ve iç kulak fonksiyonları üzerine etkilerini değerlendiren çalışmalara devam edilmesi uygundur. OBJECTIVE: The most important component of human body is water and its ingredients, and these play a vital role for tissues and cells to function properly. This research attempts to determine the changes by using multi frequency tympanometry (MFT) and distortion product otoacoustic emissions (DPOAE) in middle ear and inner ear acoustic properties of the rats which were exposed to dehydration and overhydration. METHOD: This research had been conducted on 24 male Sprague Dawey rats. Rats under general anesthesia has gone through otoscopic examination, following that, blood samples of the rats has been taken, their weights have been recorded, middle ear resonance frequency and distortion product otoacoustic emissions of the rats have been measured by using multi-frequency tympanometry and DPOAE. After the procedure, the rats have been divided into three groups: (1) Dehyration group, (2) Over-hydration group, and (3) Control group. The same measurements have been redone after 72 hours. RESULTS: There has been no statistical significance considering weight and osmolarity (p>0,05). Following the body fluid intake (over-hydration)/ dehydration, it has been observed that while both dehydration and over-hydration groups shown a significant change (p<0,05), the control group did not show significance (p>0,05). In addition, the middle ear resonance frequency values of the over-hydration group has been increased significantly (p>0,0003), however, in dehydration and control groups, such changes has not been detected (p>0,05). Similarly, while DPOAE SNR (dB) values of the dehydration and control groups have not shown any significant change, the over-hydration group has shown statistical significance considering the dB changes at 4004 Hz, 7998 Hz, and 9854 Hz frequencies (p<0,05). RESULTS: This study shows that over-hydrating the rats can cause changes in middle ear resonance frequency and DPOAE values of the rats. There should be more studies on how fluid intake affects the middle and inner ear functions.Item Psöriazis hastalarında orta ve iç kulak fonksiyonlarının değerlendirilmesi(Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2016) Parabakan, Anıl; Erbek, Hatice SeyraPsöriazis keratinositlerin T hücre aracılı hiperproliferasyonu ile karakterize, kronik, enflamatuar bir hastalıktır. Çalışmamızın amacı; psöriazis hastalarında orta kulak, iç kulak ve efferent işitme sistemini, multifrekans timpanometri, geçici uyarılmış otoakustik emisyon (TEOAE) ve medial olivokoklear refleks testi ile detaylı olarak incelemektir. Çalışmaya 35 psöriazis hastası ve 40 sağlıklı kişi olmak üzere toplam 75 kişi dahil edildi. Katılımcıların immitansmetrik ölçümleri yapıldıktan sonra saf ses odyometri ile işitme eşikleri ölçülmüştür. Daha sonra her iki grubun uyarılmış otoakustik emisyon testiyle değerlendirmesi: kontralateral akustik stimülasyon (KAS) verilmeden önce ve 70 dB dar band KAS verilirken olacak şekilde iki aşamalı olarak ölçülmüştür. Psöriazis hastalarının yaş ortalaması 42,31±14,4, kontrol grubunun yaş ortalaması 41,48±12,8 olup fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı (p=0,790). 125 Hz-16000 Hz frekansları arasında psöriazis ve kontrol grubu saf ses işitme eşikleri karşılaştırıldığında, sol kulakta 16000 Hz dışında bütün frekanslarda psöriazis hastalarının saf ses işitme eşikleri daha yüksek olarak bulundu. Bu fark, sağ kulakta 6000, 8000, 10000, 12000, 14000, 16000 Hz dışında, sol kulakta 6000, 8000, 10000, 14000, 16000 Hz dışında tüm frekanslarda istatistiksel olarak anlamlıdır (p<0,05). Bireylerin tamamında timpanogram sonuçları normal sınırlarda bulundu. Multifrekans timpanometri testinde ise rezonans frekansları değerlerinde hasta ve kontrol grubunun sağ kulak değerleri sırasıyla 742,86± 109,90; 837,50 ± 111,94, sol kulak değerleri sırasıyla 745,71± 143,67; 852,50 ± 133,94 bulundu. Fark istatistiksel açıdan anlamlıdır (p<0,05). Otoakustik emisyon testiyle yapılan değerlendirmede, iki grup TEOAE sonuçları karşılaştırıldığında psöriazisli hastalardan alınan emisyon yanıtlarında kontrol grubuna göre 1000 Hz, 2000 Hz ve 2800 Hz frekanslarında istatistiksel olarak anlamlı düşüş saptandı (p<0,05).Kontralateral supresyon seviyelerini değerlendirmek amacıyla, kontralateral akustik uyaran (KAS) verilmeden ve KAS verilirken yapılan TEOAE ölçümleri karşılaştırıldığında; hasta ve kontrol grubunda tüm frekanslarda emisyon değerlerinde istatistiksel olarak anlamlı düşüş saptandı (p<0,001). Her iki gruptaki kontralateral supresyon seviyeleri (dB) karşılaştırıldığında ise fark istatistiksel olarak anlamlı değildi (p>0,05). Sonuç olarak elde ettiğimiz bulgular, psöriazis hastalığında işitsel disfonksiyon varlığını göstermektedir. Psöriazis tanısı konulduğunda hastaların odyolojik değerlendirmesi de yapılmalı ve hastalar olası otolojik tutulum hakkında bilgilendirilmelidir. Psöriazis hastalarında orta ve iç kulak fonksiyonlarının etkilenimi ve bu olası etkilenimler ile ilişkili olabilecek hastalık özelliklerine yönelik çalışmalara devam edilmelidir. Psoriasis is a chronic inflammatory disease characterized by T-cell mediated hyperproliferation of keratinocytes. The aim of our work was to examine middle ear, inner ear and efferent auditory system in patients with psoriasis by using multifrequency tympanometry, transient evoked otoacoustic emission (TEOAE) and medial olivocochlear reflextest in detail. A total of 75 subjects; 35 patients with psoriasis and 40 healthy subjects participated in the study. Immitansmetric measurements of participants were performed, and then their hearing levels were measured applying pure tone audiometry. The evaluation of each group with otoacoustic emission test was performed in two stages: before giving contralateral acoustic stimulation (CAS) and during 70 dB narrow band CAS. Mean age of patients with psoriasis was 42,31±14,4, mean age of control group was 41,48±12,8 and the difference between groups was not statistically significant (p=0,790). By comparison pure tone hearing levels between psoriasis and control group at 125Hz-16000 Hz frequency, pure tone hearing levels of psoriasis patients at all frequencies were higher except for 16000 Hz in left ear. These differences were found statistically significant except for6000, 8000, 10000, 12000, 14000 and 16000 Hzin right ear, 6000, 8000, 10000, 14000 and 16000 Hz in left ear (p<0,05). Tympanogram results in all of the subjects were within normal limits.The value of the resonant frequency of the patient and control group were respectively for right ear 742,86± 109,90; 837,50 ± 111,94, for left ear 745,71± 143,67; 852,50 ± 133,94 Hz. The difference was statistically significant (p<0,05). When compared two groups‟ TEOAE results, emission results obtained from psoriasis patients were statistically significantly lower than control group at 1000 Hz, 2000 Hz and 2800 Hz frequencies (p<0,05). When TEOAE measurement before and during contralateral acoustic stimulation (CAS) were compared to evaluate the contralateral suppression level, it was detected that there was decline in emission values at all frequencies in study group and all frequencies in control group (p<0,001). There was no statistically significant difference between contralateral suppression levels in both groups (p>0,05). As a result, our findings indicate the presence of auditory dysfunction in psoriasis. When the psoriasis is diagnosed, the patients should be undergo audiologic evaluation and informed about possible pathological involvement. Future studies should continue about middle and inner ear condition in psoriasis patients and potential interactions that may be associated with disease characteristics.Item Fibromiyalji hastalarında odyo-vestibüler bulgular(Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2015) Tuncer, Mehbube; S. Erbek, SelimFibromiyalji sendromu (FMS), yaygın ağrılarla karakterize, etyolojisi kesin olarak bilinmeyen kronik bir hastalıktır. Bu hastalarda sıkça otolojik şikayetler olmaktadır. Bu çalışmanın amacı, fibromyalji hastalarında detaylı odyovestibüler değerlendirmenin yapılmasıdır. Çalışmaya Başkent Üniversitesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı’nda tanısı konulmuĢ 20-60 yaş aralığındaki fibromiyalji hastaları ve aynı yaş grubundaki sağlıklı bireyler alınmıĢtır. ÇalıĢmaya katılan tüm bireylere tam odyolojik değerlendirme, multifrekans timpanometri, Transient Otoakustik Emisyon (TEOAE), okuler ve servikal Vestibüler UyarılmıĢ Miyojenik Potansiyeller (VEMP) testleri uygulanmıştır. Fibromiyaljili hastaların yaş ortalaması 45,48+9,15; kontrol grubunun yaş ortalaması 43,03+7,3 idi. Hastaların ağrı süresi minimum 1 yıl, maksimum 20 yıl, ortalama 4,71±4,4 yıl olarak belirlendi. Fibromiyalji hastalarının sağ ve sol kulak saf ses işitme eşikleri kontrol grubuna göre anlamlı düşük bulundu (p<0,005). Multifrekans timpanometri testinde rezonans frekans değerleri hasta ve kontrol grubunun sağ kulak değerleri sırasıyla 653,03±161,98; 898,48± 84,30; sol kulak değerleri sırasıyla 745,45± 163,15; 921,21±101,57 olarak saptandı (p<0,05). TEOAE testinde, reprodüktibilite değerlerinde iki grup arasında anlamlı fark bulunamadı (p>0,005). Sinyal gürültü oranı değerlerinde sağ kulak 1000Hz ve 4000 Hz hariç tüm frekanslarda iki grup arasında anlamlı fark bulunamadı (p>0.05). Kontrol grubundaki tüm katılımcılarda cVEMP dalgaları elde edildi. Hasta grubunda 5 olguda sağ kulakta, 4 olguda sol kulakta cVEMP dalgaları elde edilemedi (p<0,05). oVEMP testinde de kontrol grubunun tamamında oVEMP dalgaları elde edildi. Hasta grubunda 7 olguda sağ kulakta, 10 olguda sol kulakta oVEMP dalgaları elde edilemedi (p<0,001). Elde edilen bulgular fibromiyalji olgularında hem işitsel hem de vestibüler disfonksiyon varlığını desteklemektedir. Oluşan disfonksiyonların patogenezine yönelik ileri çalışmalara devam edilmelidir Fibromyalgia syndrome (FMS), characterized by widespread musculoskeletal pain, is a chronic disorder with unknown etiology. These patients frequently suffer from otologic complaints. The aim of this study is to perform detailed audiovestibular assessment in patients with fibromyalgia. The study included fibromyalgia patients with range of age 20 to 60 years who were diagnosed at the department of Physical Therapy and Rehabilitation and healthy volunteers with same range of age. All the study subjects underwent audiological assessment, multifrequency tympanometry, transient otoacoustic emission, ocular and cervical vestibular evoked myogenic potantials tests. Mean ages were 45,48+9,15 and 43,03+7,3 years in fibromyalgia patients and controls, respectively. Mean duration of the pain was 4,71±4,4 years (1 to 20 years). Pure tone hearing thresholds of right and left ears in fibromyalgia patients were found to be decreased compared to controls (p<0,005). In multifrequency tympanometry testing, resonance frequency values were 653,03±161,98; 898,48± 84,30 Hz for right ears and 745,45±163,15; 921,21±101,57 Hz for left ears of the patients and controls, respectively. There was not a significant difference in reproductibility values between two groups (p>0,005). There was not a significant difference in signal-noise ratios values except 1000Hz and 4000 Hz in right ear between two groups (p>0,005). CVEMP waves were obtained in all controls. CVEMP waves could not be obtained in 5 right ears and 4 left ears of the patients (p<0,05). ). Also, oVEMP waves were obtained in all controls. oVEMP waves could not be obtained in 7 right ears and 10 left ears of the patients (p<0,05). Our findings support the presence of audiologic and vestibular disfunction in fibromyalgia patients. Further research that focus on pathogenesis of these dysfunctions are required in patients with fibromyalgia.Item Romatid artrit hastalarında orta ve iç kulak fonksiyonlarının değerlendirilmesi(Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimler Enstitüsü, 2016) Demir, Serpil; Erbek, Selim SermedRomatoid artrit (RA), CD4 (+) T hücreleri ve monositlerin, damardan inflamasyonlu sinoviyal dokuya ve sinoviyal sıvıya geçmesiyle karakterize, otoimmün bir hastalıktır. Çalışmamızın amacı; Romatoid artrit hastalarında orta kulak, iç kulak ve eferent işitme sistemini, multifrekans timpanometri, geçici uyarılmış otoakustik emisyon (TEOAE) ve kontralateral supresyon testi ile detaylı olarak incelemektir. Çalışmaya 35 romatoid artrit hastası ve 40 sağlıklı birey olmak üzere toplam 75 kişi dahil edilmiştir. Katılımcıların immitansmetrik ölçümleri yapıldıktan sonra saf ses odyometri ile işitme eşikleri ölçülmüştür. Daha sonra her iki grubun geçici uyarılmış otoakustik emisyon testiyle değerlendirmesi: kontrolateral akustik stimülasyon (KAS) verilmeden önce ve 70 dB dar band KAS verilirken olacak şekilde iki aşamalı olarak ölçülmüştür. Romatoid artrit hastalarının yaş ortalaması 44,31±10,4, Kontrol grubunun yaş ortalaması 41,48±12,5 olup fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı (p=0,293). 125Hz-16000 Hz frekansları arasında romatoid artrit ve kontrol grubu saf ses işitme eşikleri karşılaştırıldığında, bütün frekanslarda romatoid artrit hastalarının saf ses işitme eşikleri daha yüksek olarak bulundu. Bu fark, sağ kulakta 2000 Hz, 14000 Hz ve 16000 Hz, sol kulakta 16000 Hz frekansları haricinde tüm frekanslarda istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p<0,05). Bireylerin tamamında timpanogram sonuçları normal sınırlarda bulundu. Multifrekans timponometri testinde hasta ve kontrol grubunun sağ kulak rezonans frekansları değerleri sırasıyla 748,86 ± 188,06; 830,00 ± 122,37, sol kulak değerleri sırasıyla 772,86 ±157,80; 847,50 ± 140,94 Hz bulundu. Fark istatistiksel açıdan anlamlı idi (p<0,05). Otoakustik emisyon testiyle yapılan değerlendirmede, iki grup TEOAE sonuçları karşılaştırıldığında romatoid artritli hastalardan alınan emisyon yanıtları kontrol grubuna göre 1000 Hz, 2000 Hz, 2800 Hz, 4000Hz frekanslarında istatistiksel olarak anlamlı düşüş saptandı. (p<0,05). Kontralateral supresyon seviyelerini değerlendirmek amacıyla, kontralateral akustik uyaran (KAS) verilmeden ve KAS verilirken yapılan TEOAE ölçümleri karşılaştırıldığında; hasta grubunda 2800 ve 4000 Hz frekansları dışında, kontrol grubunda tüm frekanslarda emisyon değerlerinde istatistiksel olarak anlamlı düşüş saptandı (p<0,001). Her iki gruptaki kontralateral supresyon seviyeleri (dB) karşılaştırıldığında ise fark istatistiksel olarak anlamlı değildi (p>0,05). Sonuç olarak elde ettiğimiz bulgular, romatoid artrit hastalığında işitsel disfonksiyon varlığını göstermektedir. Romatoid artrit tanısı konulduğunda hastaların odyolojik değerlendirmesi de yapılmalı ve hastalar olası otolojik tutulum hakkında bilgilendirilmelidir. Romatoid artrit hastalarında orta ve iç kulak fonksiyonlarının etkilenimi ve bu olası etkilenimler ile ilişkili olabilecek hastalık özelliklerine yönelik çalışmalara devam edilmelidir. Rheumatoid arthritis (RA) is an autoimmune disease which is characterized by the passage of primarily CD4 (+) T cells and monocytes into the intravenous inflamed synovial tissue and synovial fluid. The aim of our work was to examine middle ear, inner ear and efferent auditory system by using multifrequency tympanometry, transient evoked otoacoustic emission (TEOAE) and contralateral suppression test in detail. A total of 75 subjects; 35 patients with rheumatoid arthritis and 40 healthy subjects participated in the study. Immitansmetric measurements of participants were performed, and then their hearing levels were measured applying pure tone audiometry. The evaluation of each group with otoacoustic emission test was performed in two stages: before giving contralateral acoustic stimulation (CAS) and during 70 dB narrow band contralateral acoustic stimulation. Mean age of patients with rheumatoid arthritis was 44,31±10,4, mean age of control group was 41,48±12,5 and the difference between groups was not statistically significant (p=0,293). By comparison pure tone hearing levels between rheumatoid arthritis and control group at 125Hz-16000 Hz frequency, pure tone hearing levels of rheumatoid arthritis patients at all frequencies were higher. These differences were found statistically significant except for 2000 Hz, 14000 Hz and 16000 Hz in right ear, 16000 Hz in left ear (p<0,05). Tympanogram results in all of the subjects were within normal limits. The value of the resonant frequency of the patient and control group were respectively for right ear 748,86 ± 188,06 ; 830,00 ± 122,37, for left ear 772,86 ±157,80; 847,50 ± 140,94 Hz. The difference was statistically significant (p<0,05). When compared two groups‟ TEOAE results, emission results obtained from rheumatoid arthritis patients were statistically significantly lower than control group at 1000Hz, 2000Hz, 2800Hz and 4000Hz frequencies (p<0,05). When TEOAE measurement before and during contralateral acoustic stimulation (CAS) were compared to evaluate the contralateral suppression level, it was detected that there was decline in emission values except for 2800 and 4000 Hz at all frequencies in study group and there was decline in emissions values all frequencies control group (p<0,001).There was no statistically significant difference between contralateral suppression levels in both groups (p>0,05). As a result, our findings indicate the presence of auditory dysfunction in rheumatoid arthritis. When the rheumatoid arthritis is diagnosed, the patients should be undergo audiologic evaluation and informed about possible pathological involvement. Future studies should continue about middle and inner ear condition in rheumatoid arthritis patients and potential interactions that may be associated with disease characteristics.Item Ankilozan spondilit hastalarında işitmenin odyometri, multifrekans timpanometri testi ve geçici uyarılmış otoakustik emisyon testleriyle değerlendirilmesi(Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimler Enstitüsü, 2016) Acar, Nurcan; Erbek, Selim SermedAnkilozan spondilit (AS); etiyolojisi henüz bilinmeyen, özellikle omurga ile sakroiliak eklemleri etkileyen, göz, kalp, akciğer, böbrek ve bağırsak gibi organların tutulumuna bağlı klinik bulguların da eşlik edebildiği, kronik sistemik inflamatuar bir hastalıktır. Çalışmamızın amacı; ankilozan spondilit hastalarında orta kulak, iç kulak ve eferent işitme sistemini, multifrekans timpanometri, geçici uyarılmış otoakustik emisyon (TEOAE) ve kontralateral supresyon testi ile detaylı olarak incelemektir. Çalışmaya 33 AS, 36 sağlıklı kişi olmak üzere toplam 69 kişi alınmıştır. Katılımcıların immitansmetrik ölçümleri yapıldıktan sonra saf ses odyometrisi uygulanarak işitme eşikleri ölçülmüştür. Daha sonra her iki grubun uyarılmış otoakustik emisyon testiyle değerlendirmesi: kontralateral akustik stimülasyon (KAS) verilmeden önce ve 70 dB dar band kontralateral akustik stimülasyon verilirken olacak şekilde iki aşamalı olarak ölçülmüştür. Ankilozan spondilit hastalarının yaş ortalaması 41,58±7,7, kontrol grubunun yaş ortalaması 38,19±8,7 olup, fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı (p=0,086). 125Hz-16000 Hz frekansları arasında ankilozan spondilit ve kontrol grubu saf ses işitme eşikleri karşılaştırıldığında, bütün frekanslarda AS hastalarının saf ses işitme eşikleri daha yüksek olarak bulundu. Bu fark, sağ kulakta 2000 Hz, 4000 Hz ve 10000 Hz, sol kulakta 2000 Hz ve 10000 Hz frekansları haricinde tüm frekanslarda istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p<0,05). Bireylerin tamamında timpanogram sonuçları normal sınırlarda bulundu. Multifrekans timpanometri testinde hasta ve kontrol grubunun rezonans frekansları değerleri sırasıyla sağ kulak 874,24±183,76; 856,94±106,33, sol kulak değerleri sırasıyla 896±152,55; 65,28±121,78 Hz bulundu. Fark istatistiksel açıdan anlamlı değildi (p>0,05). Otoakustik emisyon testiyle yapılan değerlendirmede, iki grup TEOAE sonuçları karşılaştırıldığında ankilozan spondilitli hastalardan alınan emisyon yanıtları kontrol grubuna göre 1000Hz, 2000Hz ve 4000Hz frekanslarında istatistiksel olarak anlamlı düşük saptandı (p<0,05). Kontralateral supresyon seviyelerini değerlendirmek amacıyla, kontralateral akustik uyaran (KAS) verilmeden ve KAS verilirken yapılan TEOAE ölçümleri karşılaştırıldığında; hasta grubunda tüm frekanslarda kontrol grubunda 4000 Hz frekansı hariç tüm frekanslarda emisyon değerlerinde istatistiksel olarak anlamlı düşüş saptandı (p<0,001). Her iki gruptaki kontralateral supresyon seviyeleri (dB) karşılaştırıldığında ise fark istatistiksel olarak anlamlı değildi (p>0,05). Sonuç olarak elde ettiğimiz bulgular göstermektedir ki, AS hastalığında iç kulak bir hedef organ olabilmektedir. Ankilozan spondilit tanısı konulduğunda hastaların odyolojik değerlendirmesi de yapılmalı ve hastalar olası otolojik tutulum hakkında bilgilendirilmelidir. Ankilozan spondilit hastalarında orta ve iç kulak fonksiyonlarının etkilenimi ve bu olası etkilenimler ile ilişkili olabilecek hastalık özelliklerine yönelik çalışmalara devam edilmelidir. Ankylosing spondylitis (AS) is a chronic systemic inflammatory disease that etiology is yet known, especially effect spine and sacroiliac joints, also may be accompanied the clinical findings due to the involvement of organs such as eye, heart, lung, kidney and intestine. The aim of our work was to examine middle ear, inner ear and efferent auditory system by using multifrequency tympanometry, transient evoked otoacoustic emission (TEOAE) and contralateral suppression test in detail. A total of 69 subjects; 33 patients with AS and 36 healthy subjects participated in the study. Immitansmetric measurements of participants were performed, and then their hearing levels were measured applying pure tone audiometry. The evaluation of each group with otoacoustic emission test was performed in two stages: before giving contralateral acoustic stimulation (CAS) and during 70 dB narrow band contralateral acoustic stimulation. Mean age of patients with ankylosing spondylitis was 41,58±7,7, mean age of control group was 38,19±8,7 and the difference between groups was not statistically significant (p=0,086). By comparison pure tone hearing levels between ankylosing spondylitis and control group at 125Hz-16000 Hz frequency, pure tone hearing levels of AS patients at all frequencies were higher. These differences were found statistically significant except 2000 Hz, 4000 Hz and 10000 Hz in right ear, 2000 Hz and 10000 Hz in left ear (p<0,05). Tympanogram results in all of the subjects were within normal limits. The value of the resonant frequency of the patient and control group were respectively for right ear 874,24±183,76; 856,94±106,33, for left ear 896±152,55; 65,28±121,78 Hz. The difference was not statistically significant (p>0,05). When compared two groups‟ TEOAE results, emission results received from ankylosing spondylitis patients were statistically significantly lower than control group at 1000Hz, 2000Hz and 4000Hz frequencies by using otoacoustic emission test (p<0,05). When TEOAE measurement before and during contralateral acoustic stimulation (CAS) were compared to evaluate the contralateral suppression level, it was detected that there was decline in emission values at all frequencies in study group and all frequencies except 4000 Hz in control group (p<0,001). There was no statistically significant difference between contralateral suppression levels in both groups (p>0,05). As a result, our findings indicate that inner ear in ankylosing spondylitis may be target organ. When the ankylosing spondylitis is diagnosed, the patients should be undergo audiologic evaluation and informed about possible pathological involvement. Future studies should continue about middle and inner ear condition in ankylosing spondylitis patients and potential interactions that may be associated with disease characteristics.Item Gebeliğin orta kulak akustik özelliklerine etkisi(Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2014) Kutlu Dağ, Emine; Erbek, Hatice SeyraGebelikte orta kulak rezonans frekansındaki değişikliklerin elde edilip olası bir patolojik durumda gebe hastayı değerlendirmede kolaylık sağlayacak veriler elde ederek literatüre yeni bir bilgi sağlamak amacıyla bu çalışma yapılmıştır. Bu amaçla 2013 yılı Temmuz ve Aralık ayları arasında Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı’nda Odyoloji ve Konuşma Bozuklukları Ünitesi’nde gerçekleştirilen çalışmaya kontrol grubu için 43 gönüllü birey, çalışma grubu için Başkent Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum polikliniğinde takibi yapılan gebeliğin son üç ayında (27-40 hafta) 46 gebe olmak üzere toplam 89 birey dahil edilmiştir. Bir KBB uzmanı tarafından otoskopik muayenesi yapılan bireylere saf ses odyometrisi uygulanarak işitme eşikleri tespit edilmiştir. Hava yolu işitme eşikleri TDH-39 standart kulaklık kullanılarak 250-8000 Hz arasındaki frekanslarda İndustrial Acoustic Company standardındaki sessiz odada ölçülmüştür. Kemik yolu işitme eşikleri Radioear Bone-71 kemik vibratör kullanılarak 500-4000 Hz arasındaki frekanslarda ölçülmüştür. Katılımcıların immitansmetrik ölçümleri Grason Stadler (GSI) Tympstar Version 2 elektroakustik immitansmetre kullanılarak yapılmıştır. Çalışmaya katılan gruplar arasında yaş ortalamaları açısından istatiksel olarak her hangi bir fark tespit edilmemiştir. Gebelerin sağ ve sol kulaklarında 250Hz ve 500Hz frekansında işitme eşik değerleri kontrol grubunun aynı frekanslardaki eşik değerlerinden anlamlı olarak fazladır. Gebeler ve kontrol grubu arasında her iki kulakta da 1000Hz ve üzeri frekanslarda işitme eşik değerleri ve SSO değerleri arasında anlamlı herhangi bir fark tespit edilmemiştir. Gebelerin her iki kulağında da orta kulak rezonans frekansı değerleri kontrol grubundan anlamlı olarak düşük bulunmuştur. Gebelikte alınan kilonun ortalama değeri 11,5 kg’dır. Gebelerin gebelik döneminde aldıkları kilo ile sol kulak orta kulak rezonans frekansı değeri arasında anlamlı negatif bir ilişki saptanmıştır. Gebelerin %52,2’sinin gebelik haftası 32 hafta ve üzerinde olmakla v birlikte gebelik haftası ortalama değeri 32’dir. Gebelik haftası ile orta kulak rezonans frekansı değerleri arasında anlamlı herhangi bir ilişki bulunmamıştır. Gebelikte meydana gelen fizyolojik değişiklikler sonucu işitmede oluşan değişimlere dair yapılan çalışmalarda birçok teori ve mekanizma tanımlanmıştır. Bu mekanizmaların değerlendirilip daha kesin ilişkilerin kurulabilmesi için düzenli izlenimlerin yapıldığı çok sayıda gebenin, gebelik öncesinden başlanılarak gebelik sonrasında da değerlendirilme imkanı olduğu geniş çaplı araştırmalara ihtiyaç duyulmaktadır. Bundan sonra yapılacak çalışmalar için çalışmamız referans oluşturacaktır. To determine the changes in air resonance frequency in pregnancy and get information to ease to assess the pregnant patients in possible pathologic states and provide new data for the literature. A total of 89 patients 46 of whom were third trimester pregnant woman (27-40 weeks) on follow up of Baskent University Gynecology and Obstetrics Department and 43 of whom were voluntary subjects as the control group were enrolled in the study between July and December 2013 in Başkent University Hospital KBB (Otorhinolaryngology) Clinic. The patients were performed otoscopy by an otorhinolaryngologist and their threshold of hearing were determined by pure-tone audiometry. Airway hearing thresholds were measured using TDH-39 Standard earphone between 250-8000 Hz frequency in silent cabins. Bone-conducted hearing thresholds were measured in 500-4000 Hz and immitansmetric measurements were performed by Grason-Stadler (GSI) tympstar version 2 electroacoustic immitansmeter. % 52.2 of the pregnant women attending the study were above 32 weeks. Both two ear 250 Hz and 500 Hz frequency audiometry values were significantly higher in pregnant group. No differences were detected between pregnant and control groups’ both two ear 1000 Hz and above frequency audiometry values and pure-tone values. Both two ear resonance values were significantly lower than the control group. A negative correlation was observed betweeen the weight put on and resonance values of left ear. No difference was observed for both right and left ear between pregnancy weeks and resonance values. There are many theories and mechanisms defined about changes in hearing due to physiologic alterations of pregnancy. To assess these mechanisms and to establish more certain relations, extensive studies with large number of pregnant women and regular follow up are required.