Enstitüler / Institutes

Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/11727/1390

Browse

Search Results

Now showing 1 - 8 of 8
  • Thumbnail Image
    Item
    Bilişim suçlarının sosyo-kültürel seviyelere göre algı analizi
    (Başkent Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2009) İlbaş, Çığır; Akçil, Mehtap
    Bu çalışmada, bilişim suçları algısının demografik faktörlere göre değişimi incelenmiştir. Farklı ülkelerin hukuk sistemlerine göre bilişim suçu sayılan fiilleri bireylerin ahlaki ve hukuksal düzlemde nasıl değerlendirdiklerini ölçmek çalışmanın temel amacıdır. Başkent Üniversitesi’nde eğitim veren altı fakültenin birer bölümündeki öğretim elemanı ve öğrencilere uygulanan anket araştırması, çalışmanın araştırma yöntemi olarak belirlenmiştir. Anketteki sorular; demografik bilgiler, teknoloji ilgisinin ölçülmesi, bir grup bilişim suçunun suç şiddeti açısından değerlendirilmesi ve bir grup fiilin ahlaki ve hukuksal açıdan değerlendirilmesi bölümlerinden oluşmaktadır. Anket sonuçları, demografik faktörler, eğitim alanı ve akademik konuma göre gruplanarak çapraz tablo analizleri uygulanmıştır. Çalışmanın bulguları, bilişim suçları konusundaki genel algı seviyesinin ve farklı nitelikteki gruplar arasındaki anlamlı farklılıkların belirlenmesini sağlamıştır. In this study, it was analyzed the changes in the perception of computer crimes with respect to the demographic factors. It aims at measuring how the individuals evaluate the actions, which are accepted as informatics crimes in different countries and legal systems, on moral and legal grounds. In this study we employed survey method as our research methodology. The questionnaires were applied on the academic staff and students of the six different departments of Başkent University. The questionnaire involved four different parts, including demographics, technology involvement, the evaluation of computer crimes according to the intensiveness of the crime, and the evaluation of activities with respect to moral and legal frameworks. The results were grouped according to the demographic variables, the field of education, and the academic positions. They were evaluated by the implementation of cross-table analysis. The findings enabled us to analyze and evaluate the general perception level with regard to computer crimes as well as the meaningful differences between varying groups.
  • Thumbnail Image
    Item
    Gen ifade verileri ile işlemsel kanser sınıflandırılması
    (Başkent Üniversitesi Fen Bilimleri Entitüsü, 2009) İdil, Namık Barış; Gasılov, Nizami
    Son yıllardaki bilgisayar teknolojilerinde elde edilen gelismeler, özellikle islemci gücünün artması, önceleri gerçeklestirilebilen sade, dogrusal modeller yerine fiziksel ve gerçek olayları daha iyi yansıtan; ama daha fazla bellek ve zaman gerektiren dogrusal olmayan modellerin kullanılmasına imkan yaratmıstır. Bu çalısma, A. Statnikov’un, mikrodizi gen ifade verileri kullanarak çok kategorili kanser sınıflandırması ile ilgili çalısması ve bu çalısmadan elde edilmis sonuçlar üzerine önerilmis olan optimizasyon çalısmalarını kapsamaktadır [1]. Mikrodizi analizi ile elde edilmis gen ifade verilerinin üzerinde, destek vektör makinesi ile analiz edilmeden önce, dogrusal ve dogrusal olmayan indirgeme yöntemleri kullanılarak, verilerin egitilme ve test sürecinin hızlandırılması amaçlanmıstır. Uygulanması amaçlanan indirgeme yöntemleri, bir dizi algoritmanın yanı sıra, bu algoritmaların probleme yönelik yeni yorumlamalarıyla yapılmıs, daha sonra bu yöntemler karmasıklık, kaynak kullanımı ve indirgeme performansı göz önünde bulundurularak test edilmistir. Böylece, egitim ve test islemlerinin performans ve basarı oranlarını kabul edilebilir düzeyin üstünde tutmak kosuluyla, veri kümelerindeki nitelik sayısını küçülterek, islem hızının arttırılması amaçlanmıstır. Yapılan testlerin sonucunda, gen ifade verilerinin bulundugu veri kümesi üzerinden yapılan Bagımsız Bilesen Analizi (BBA), Çekirdek Temel Bilesen Analizi (ÇTBA), z Düsümü Takip Analizi ( DTA) indirgeme algoritmaları üzerine olusturulmus programların, veri kümesindeki nitelik sayısının asırı yüksek olmasından dolayı kilitlendigi ya da hafıza yetersizliginden dolayı olagandısı sonlandırıldıgı tespit edilmistir. Diger algoritmalar olan Temel Bilesen Analizi (TBA), Dogrusal Olmayan Temel Bilesen Analizi (DOTBA), Kendi Düzenlenen Haritalar (KOH), Dogrusal Diskriminant Analizi (DDA) ve Korelasyon Analizi (KA) ile yapılan nitelik indirgemeleri sonucu, karar destek vektör makinesinin egitim sürelerinin degisken olarak azaldıgı görülmüstür. Buna dayanarak, çalısmada kullanılan veri kümesinin içerdigi niteliklerin büyük bir kısmının, veri kümesinin destek vektör makinesindeki egitim ve test performansına çok az etkisi oldugu, ayırt edici özellikler tasımadıgı veya bazı niteliklerin bir araya gelerek, tüm kümeyi temsil edebilen bir alt grup olusturabildigini, bu yüzden etkisiz niteliklerin ya da nitelik alt gruplarının indirgeme algoritmaları kullanılarak orijinal veri kümesinden çıkarılmasının, maliyet ve süre açısından yararlı olacagı anlasılmıstır. Recent improvements in computer technologies, especially significant increase in processing power of central processing units, leads to usage of non – linear models which represents physical and abstract problems better but require more memory and time, instead of simple, linear models. This study focuses on A. Statnikov’s article about multicategory cancer classification using of microarray gene expression data and optimization suggestions [1]. Before the training of support vector machines with the gene expression data which is gathered by microarray analysis, it is intented to accelerate the training and test speed process with both linear and non – linear reduction methods. Reduction methods which are intented to be used are both implemented by using some algorithms and new interpretation of these algorithms. After that, these methods are tested according to their complexity, resource allocation and reduction performance. Therefore, by keeping the performance and success ratios of training and testing process above an acceptable treshold, it is intented to reduce the feature size in data sets as it will also increase the overall speed of the process. The results of the test show that, Independent Component Analysis (ICA), Kernel Principle Component Analysis (KPCA), Projection Pursuit Analysis (PPA) reduction algorithms used on data set failed to give any results due to excessive amount of features in data set by either locking down or terminating itself. With the usage of other algorithms which are Principle Component Analysis (PCA), Non – Linear Principle Component Analysis (NLPCA), Self Organizing Maps (SOM), Linear Discriminant Analysis (LDA) and Correlation Analysis (CA), it is observed that the training and testing process times of the support vector machine is reduced variably. Taking this into consideration, most of the the features of the data set which is used in this study do not have any differentiative property and therefore have low - level of effect on the training and testing of the support vector machine. On the other hand, some features may become high – level effective when combined together and form a sub group feature sets. So, by eliminating low – level effective features and revealing high – effective sub group features by feature selection and feature reduction, a significant improvement in both cost and time consume can be established.
  • Thumbnail Image
    Item
    Cerrahi operasyonlar sonrası hasta vücüdunda unutulan cerrahi malzemelerin tespitine yönelik cihaz tasarımı ve imalatı
    (Başkent Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2009) Yarıkkaş, Batuhan; Koçum, İsmail Cengiz
    Ameliyatlar sonrasında hasta vücudunda unutulan cerrahi malzemeler tüm dünyada insan sağlığı açısından tehlikeli durumlar oluşturmaktadır, hata bazı durumlarda ölümlere dahi sebep olabilmektedir. Bu problemin önüne geçmek için günümüzde çeşitli yöntemler ve ticari ürünler geliştirilmiş olmasına rağmen yeterli başarıya ulaşılamamaktadır. Sunulan bu tezin ana hedefi ameliyatlarda hasta vücudunda unutulan cerrahi malzemelerin tespitine yarayacak, radyo frekans (RF) iletişime dayanan bir cihaz tasarlamak, imal etmek ve performans denemelerini gerçekleştirmektir. Tez çalışması kapsamında, piyasada kolaylıkla bulunabilen 433,92 ve 868 MHz frekanslarında RF sinyalleri ile çalışan alıcı-verici modüle sahip mikroişlemci kontrollü bir sistem oluşturulmuştur. Etiket adını verdiğimiz vericiler, insan karnını temsil etmek üzere içlerinde iletkenlikleri ve hacimleri birbirinden farklı su bulunan kapların ve marketten alınmış bir tavuğun içerisine yerleştirilerek ameliyathane ortamına benzer bir ortamda denemeler yapılmıştır. Bu denemelerde, ayrıca, alıcı kısımda elde edilen güç değerlerinin vericinin uzaklığına bağlı olarak nasıl değiştiği de araştırılmıştır. 433,92 MHz frekansında su içerisinde yapılan denemelerde hava ortamına göre 5–10 dBm, doku denemelerinde kullanılan tavuk içerisinde ise 15–20 dBm seviyelerinde sinyal gücünde azalmalar tespit edilmiştir. Yapılan çalışmalar, 433,92 MHz’de çalışan etiketlerin daha iyi bir performans sergilediğini ortaya koymuştur ve tasarlanan sistemin cerrahi malzemelerin tespiti için kullanılmasının uygun olduğunu göstermiştir. The retained materials during surgical procedures lead to serious complications for the patients all over the world, and can even cause death. Nowadays, even though various methods and commercial products have been developed in order to prevent surgical teams from unintentionally leaving materials inside patients, a satisfactory success could not be achieved. The main aim of this thesis is to design, realize, and test a system based on radio-frequency communication that can detect surgical materials retained in the patients under surgery. In this thesis, two different microprocessor controlled systems that use commercially available receiver/transmitter modules operating at 433.92 and 868 MHz radio-frequency signals were developed. The transmitters, which we referred to as tags, were placed in a chicken bought from a grocery and also in the tanks that represented human abdomen. The tanks were filled with water having different volumes and conductivities. The tests were performed in an environment similar to the operating rooms. In addition, in these tests the power levels obtained at the receiver with respect to the distance to the transmitter were investigated. For 433.92 MHz tags, the power levels at the receiver decreased 5-10 dBm and 15-20 dBm when they were placed in the water and in the chicken, respectively, compared to the measurements taken in the open air. The results showed that 433.92 MHz tags performed better than 868 MHz tags. Finally, these tests demonstrated the proof of concept of this system in detecting surgical materials retained in the patients under surgery.
  • Thumbnail Image
    Item
    Obstruktif uyku apne sendromlu hastalarda OT dağılımının incelenmesi
    (Başkent Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2009) Arıkan, Eren; Yılmaz, Bülent
    Uyku apnesi, uyku esnasında geçici solunum durması şeklinde tanımlanabilecek bir çeşit uyku bozukluğudur. Uykuda gerçekleşen nefes alıp vermeler arasında 10 sn ve daha fazla süre geçmesine standart olarak uyku apnesi denmektedir. Solunum çabasının olmasına rağmen fiziksel bir engel dolayısıyla ağız ve burunda hava akımının olmaması ise “obstrüktif” uyku apnesi olarak adlandırılmaktadır. Obstrüktif uyku apne sendromlu (OUAS) hastalarda gece boyunca solunumun çok sık durması kalbi etkilemekte ve EKG dalga şekillerinde belirgin farklılıklar meydana gelmesine sebep olmaktadır. Bu tezin öncelikli amacı; uzun EKG kayıtlarındaki her bir kalp atımında görülen Q, R, S, T-başlangıç ve T-son gibi noktaların otomatik olarak belirlenebilmesi için gürültülere dayanıklı bir algoritma geliştirmektir. İkinci olarak; bu algoritmayı değişik gürültü tiplerine ve dalga şekillerine sahip EKG kayıtları üzerinde denemek ve son olarak da; OUAS’li hastalar ve kontrol grubundan (OUAS teşhisi konulmayan) alınan EKG kayıtları üzerinde uygulayıp, OUAS’nin uyku EKG’si üzerindeki etkilerini istatistiksel olarak analiz etmektir. Bu tez çalışmasında, Matlab kullanılarak her bir kalp atımında bulunan Q, R ve S noktaları türev tabanlı bir algoritma yardımıyla, T dalgasının başlangıcı ve sonu ise Haar dalgacık dönüşümü tabanlı bir algoritma yardımı ile otomatik olarak tespit edilmiştir. Geliştirilen algoritmayı test etmek ve OUAS’nin farklı uyku evrelerindeki QT ve RR dağılımlarına etkisini belirleyebilmek için, Ankara Gülhane Askeri Tıp Akademisi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı uyku laboratuarında kaydedilmiş 25 EKG verisi (14 OUAS’li birey, 11 OUAS teşhisi konulmamış birey) kullanılmıştır. Öncelikle, geliştirilen algoritmanın performansını test etmek için farklı QRS ve T dalgası morfolojilerine sahip örnek bir EKG veri grubu oluşturulmuştur. Daha sonra Kahramanmaraş Devlet Hastanesi’nden iki kardiyoloji uzmanı Matlab’da geliştirilen bir grafiksel kullanıcı ara yüzü kullanarak bu veri grubu üzerindeki Q ve T-son noktalarını işaretlemiştir. R noktaları tezin yazarı tarafından işaretlenmiştir. Algoritmanın bulduğu düzeltilmiş QT (QTc) ve RR aralıkları ile kardiyoloji uzmanlarının işaretlediği QTc ve RR aralıkları arasındaki hata oranı hesaplatılmış ve algoritmanın QT aralıklarını %4,47, RR aralıklarını ise %1,31 hata payı ile bulduğu belirlenmiştir. Son olarak, OUAS teşhisi konulan 14 ve bu teşhisin konulmadığı 11 bireyde farklı uyku evreleri için tespit edilen QTc, QTc dispersiyonu (maksimum QTc ve minimum QTc arasındaki fark, QTcd) ve RR parametreleri arasında anlamlı bir fark olup olmadığı t testi kullanılarak analiz edilmiştir. Yapılan analizler sonucunda QTc dağılımlarının farklı uyku evrelerinde anlamlı bir fark göstermediği ancak OUAS’lı ve sağlıklı popülasyonlar karşılaştırıldığında farklı dağılımlar gösterdiği görülmüştür. Ayrıca, QTcd ve RR parametreleri de uyku evresi temel alınarak karşılaştırıldığında farklı dağılımlar göstermektedir. Sleep apnea is a sleep disorder characterized by pauses in breathing during sleep. The standard definition of any apneic event includes a minimum 10 second interval between breaths. In obstructive sleep apnea (OSA), breathing is interrupted by a physical block to airflow despite respiratory effort. The interrupts in breathing have been shown to affect the functioning of the heart, causing significant changes on electrocardiographic (ECG) wave shapes. The main purpose of this thesis is to develop a robust algorithm to automatically determine the fiducials on each heart beat, such as Q, R, S, and T-onset and T-end, on long sleep ECG recordings. Our second aim was to test our algorithm on different ECG wave shapes and noise types. The final aim of this thesis was to apply the algorithm on sleep ECG recordings coming from OSA patients and a control group (non-OSA), and to statistically analyze the effect of OSA and sleep stages on ECG intervals such as QT and RR. In this thesis, a Matlab-based automatic fiducial detection algorithm using two approaches was developed: (1) A simple derivative-based algorithm to determine the Q, R, and S points on each heart beat. (2) A Haar wavelet transform-based algorithm to determine the onset and ending points of the T-wave on each heart beat. In order to test our algorithm and perform the analysis on the effects of OSA and sleep stages on the QT and RR intervals, 25 sleep ECG recordings (14 OSA syndrome subjects, 11 non-OSA syndrome subjects) were used which were previously obtained during sleep studies performed in Ankara Gülhane Military Medical Academy (GATA) psychiatry clinic sleep laboratories. First, a sample dataset was created that included representative heart beats possessing different QRS and T-wave shapes to test the performance of our automatic algorithm. On this dataset two cardiologists from Kahramanmaraş State Hospital annotated Q, and T-end fiducials using a Matlab-based graphical user interface. R points were annoted by the author of the thesis. The relative error between the corrected QT (QTc) and RR intervals determined by the cardiologists and the results from the algorithm were computed, and found that QTc and RR intervals could be determined with a relative error of 4.47% and 1.31%, respectively. Finally, automatically detected QTc, QTc dispersion (the difference between the minimum and maximum QTc values on each heart beat, QTcd) and RR intervals for different sleep stages were analyzed using t-test on OSA syndrome and non-OSA syndrome subjects, independently. Our analysis also included a statistical comparison of the same algorithm-determined-parameters between OSA syndrome and non-OSA syndrome subjects. As a result of these tests, we found that there was a significant difference in QTc interval between OSA syndrome and non-OSA syndrome populations for different sleep stages.
  • Thumbnail Image
    Item
    Epileptik kaynak yerelleştirmesinde geri problem çözüm tekniklerinin uygulanması
    (Başkent Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2009) Erden, Mehmet Doğan; Yılmaz, Bülent
    Epilepsi gibi beyin hastalıkları tedavisi için, beyindeki epileptik aktivasyonun kaynağı olan bölge veya bölgelerin yerlerinin tespit edilmesi oldukça önemlidir. Bu amaçla günümüzde, uzaysal çözünürlükleri yüksek olmasına rağmen, zamansal çözünürlükleri düşük olan fonksiyonel görüntüleme sistemleri ile beraber zamansal çözünürlüğü daha yüksek olan elektroensefalografi (EEG) veya manyetoensefalografi (MEG) gibi beyin yüzeyinden elde edilen elektromanyetik verilerin kullanıldığı Elektromanyetik Kaynak Görüntüleme (EMKG) yöntemleri kullanılmaktadır. EMKG’de, EEG veya MEG ölçümleri alınan kafanın bilgisayar modeli üzerinde geri problem çözümleri gerçekleştirilmekte ve böylece bu ölçümlere neden olan epileptik kaynaklar tespit edilmektedir. Bu çalışmada, ilk olarak dört tabakalı ideal kafa modeli oluşturulmuştur. Bu modelde, 8 cm yarıçapında yarıküre şeklindeki kafa derisi üzerinde EEG elektrotlarının olduğu varsayılmıştır ve 7 cm yarıçapında yarıküre şeklindeki korteks üzerinde yüzeye dik olarak 930 adet dipol konumlandırılmıştır. Her bir dipol için analitik olarak ileri problem çözümü yapılmıştır. Ardından, literatürde mevcut olan minimum norm (MN), ağırlıklanmış MN (WMN), LAURA ve EPIFOCUS geri problem algoritmaları farklı sayıda EEG elektrotları için uygulanmıştır. Ayrıca, 10, 20 ve 30 dB sinyal gürültü oranına (SNR) sahip olacak şekilde gürültü eklenmiş EEG verileri üzerinde kesilmiş tekil değer ayrıştırması (tSVD) yönteminin de sonuca etkisini araştıracak şekilde analizler gerçekleştirilmiştir. Yukarıda belirtilen tek dipol kaynaklı analizlerden sonra, hem EPIFOCUS, hem de MN geri problem çözüm yöntemlerinin çift dipol kaynaklı analizleri de yapılmıştır. Sonuç olarak, tek dipol kaynaklı çalışmalarda, hem gürültüsüz hem de gürültülü veriler için en iyi sonuçlar EPIFOCUS geri problem yönteminin uygulanması sonrası ortaya çıkmıştır. Fakat birden fazla dipol kaynağının bulunduğu durumlarda, EPIFOCUS’un performansının oldukça düştüğü görülmüştür. Tek dipol kaynaklı gürültülü analizlerde, elektrot sayısı ve gürültü seviyesi arttıkça, genel olarak, dipol yerelleştirme performanslarının net bir şekilde düştükleri gözlemlenmiştir. Gürültülü ölçümler için elektrot sayısı arttıkça, tSVD iyileştirmesinin daha fazla etkili olduğu görülmüştür. For the treatment of brain diseases such as epilepsy, determination of the locations of source/s of electrical activity in the brain is highly important. For this purpose, nowadays in addition to several functional imaging systems, which have low temporal resolutions and high spatial resolutions, Electromagnetic Source Imaging (EMSI) methods, which have high temporal resolutions, have been used that employ electromagnetic signals such as Electroencephalography (EEG) or Magnetoencephalography (MEG) measured from the head surface. In EMSI, inverse problem solutions are applied on the computer model of the head from which EEG or MEG measurements are acquired and thus the locations of sources are estimated. In this study, first a four-layer ideal head model was constructed. In this model, EEG electrodes were assumed to be positioned on an 8-cm-radius hemispherical head, and 930 dipole sources were located on the 7-cm-radius hemispherical cortex with a surface-normal orientation. For each dipole source an analytical forward solution was computed. Later, EEG inverse problem algorithms such as minimum norm (MN), weighted minimum norm (WMN), LAURA, and EPIFOCUS were implemented for different number of measurement electrodes. In addition, a similar analysis that included the investigation of the effect of truncated singular value decomposition (tSVD) method was performed with EEG data with signal-to-noise ratios at 10 dB, 20 dB, and 30 dB levels. In addition to the single dipole source localization study, both EPIFICUS and MN inverse problem algorithms were analyzed for double dipole sources. As a result, EPIFOCUS was found to be the best approach for single dipole sources with and without noise. For double source cases the performance of EPIFOCUS decreased to a relatively low level. For single dipole source analysis with noise, when the number of electrodes and noise levels increased source localization performances clearly diminished. The tSVD regularization improved the performance of the inverse algorithms for increased number of measurement electrodes.
  • Thumbnail Image
    Item
    GSM 900 bandında komşuluk ilişkilerini kullanarak optimal frekans planlama
    (Başkent Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2009) Kavlak, Hakan; Doğan, Mustafa
    GSM sisteminde, iletişim tekniğinin temelini oluşturan zaman bölmeli çoklu erişim modeli ve mevcut frekans bandı kullanılarak ancak sınırlı sayıda kullanıcıya hizmet verilebilir. Kullanıcının artması ile havada bulunan frekans sayısı da artacağından sinyallerin birbirine girişimi artacak ve başta ses kalitesinde olmak üzere tüm şebeke figürlerinde kötüleşmeler oluşacaktır. Bu nedenle istasyonda bulunan her hücrenin tüm frekansları gerek kendisi gerek çevresindeki diğer hücreleri bozmayacak şekilde planlanmalıdır. Kaynağın az, ihtiyacın fazla olması nedeniyle frekansların tekrar kullanım sıklığının yüksek olduğu yerlerde elle frekans atanması da imkânsızdır. Bu tez çalışmasında, hücrelerin birbirini etkileme durumlarına göre frekansların otomatik olarak belirlenmesini sağlayacak bir algoritma geliştirilmiştir. Özellikle çevre bilgisi, hücrenin yoğunluğu, çevresindeki diğer hücreler ile ilişkileri göz önünde tutularak frekansların en uygun şekilde dağıtılması sağlanmıştır. Hücrelerin birbirine etkisi tahmini değil, şebekeden canlı ölçümler alınarak hesaplanmıştır. Ayrıca önerilen uyarlamalı eşik yöntemi ve döngüsel algoritma en kısa sürede, en doğru sonucu verebilecek şekilde tasarlanmıştır. Çalışma gerek canlı şebeke verilerinin kullanılması, gerek uyarlamalı eşik denetimiyle daha önce bu konuda yapılan çalışmalardan ayrılmaktadır. Çıkan temiz frekans sonuçları ise Yozgat il merkezinde bulunan hücrelere uygulanarak Şebeke performansı ölçülmüştür. Konuşma çağrı başarı kurma, konuşmaya devam edebilme ve kaliteli konuşma ana temel göstergelerinde iyileşmeler sağlanmıştır. In GSM, time division multiple access technique the number of active subscribers should be restricted. Increasing the subscribers cause to increase the frequency in the air which degrade the speech quality and other system quality figures. Because of this all frequencies of all cells‟ in a base station must be selected carefully. Since the number of frequencies is low with respect to the demand frequency reuse is very high in city center so that it is impossible to assign frequencies manually. In this research, automatic frequency planning algorithms are tried by using inter-cell dependency. In fact the cell environment, traffic of the cell and the relationship in between the neighbor cells are considered while assigning clear one. The inter cell dependency value is determined from real network not through on estimation algorithm. Also by using adaptive thresholding method, the efficiency of the proposed algorithm is improved significantly. Live network inter cell dependency measurements and the iterative algorithm that uses adaptive thresholding method are the main contributions and constitute the novelty of this work. The resulted frequency plan tested in Yozgat city center‟s cells and network performances are examined. Main key performance indicators such as call setup success rate, retainability and integrity values are successfully increased.
  • Thumbnail Image
    Item
    Çok değişkenli normallik testlerinden Zp ve Cp için bir java programı ve uygulaması
    (Başkent Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2009) Türkoğlu, Bilge Özgen; Özmen, İlknur
    Bu çalısmada öncelikle tek değiskenli basıklık ve çarpıklık katsayıları, tek değiskenli W, R, Z ve C testleri incelenmistir. Bir sonraki adım olarak bu tek değiskenli testlerin çok değiskenli uyarlamaları incelenmistir. Çok değiskenli normal dağılım testleri içerisinde ve testlerinin JAVA dilinde uygulaması yapılmıstır. Bu amaçla, bu iki test istatistiğinin dağılım yakınsamalarının doğruluğu simülasyon ile test edilmistir. Simülasyon sonuçları gelistirilmis olan yazılımın basarılı olduğu sonucuna ulasılmasını sağlamıstır. Gelistirilen program ile daha önceden çok değiskenli normal dağılım hakkında bilgi sahibi olunan gerçek veri kümeleri ile karsılastırıldığında tutarlı sonuçlar vermistir. Bu çalısmada gelistirilmis olan program, paket programlarda bulunmayan çok değiskenli normal dağılım testini basarılı bir sekilde gerçeklestirmektedir. Yapılan çalısmanın, veri kümelerine iliskin çok değiskenli normal dağılım varsayımının test edilmesinde büyük kolaylık sağlayacağı düsünülmektedir. In this comprehensive software study of the multivariate normality tests the first approach is to study the univariate versions of W, R, Z, and C test. Afterwards study is continued with the analysis of these tests multivariate versions. From these wide alternative multivariate tests, the implementation of the software is processed for the multivariate and tests in JAVA programming language. In this process the tests approximation to their distributions have been tested with a Monte Carlo Simulation study. The result for these simulations indicates a prominent success. In addition the results which have been accomplished from the studies, the distributions were known from the previous studies, are consistent with the known results. Knowing the fact that the lack of a multivariate normality test in a package program, the software for multivariate normality which has been developed in this study carries a great innovation to the analysts.
  • Thumbnail Image
    Item
    PHP, SOL ve AJAX teknolojileri kullanarak Hacettepe Üniversitesi biyoloji bölümü herbaryumu için bir sorgulama yazılımının geliştirilmesi
    (Başkent Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2009) Enginer, Erman; Özmen, İlknur
    Bu çalısmada Hacettepe Üniversitesi Biyoloji Bölümü Herbaryumu’ndaki (HUB) veriler kullanılarak PHP, SQL ve AJAX teknoljileri ile bir herbaryum sorgulama programı gelistirilmistir. Herbaryumlar özellikle botanik, ekolojik ve eczacılık çalısmaları için bir bilgi kaynagı olusturmaktadır. Bu kaynagın sistemli bir sekilde bilgisayar ortamındaki bir veritabanına aktarımı ile veritabanlarının bize sagladıgı hızlı sorgulama ve düzenli kayıt tutma imkanlarından faydalanabiliriz. Bu çalısmanın amacı HUB’daki verilerin veritabanına aktarılması ile hızlı, kullanıslı ve detaylı sorgulama yapılmasıdır. Bu amaç dogrultusunda çalısmada gelistirilen program, online ortam için tasarlanmıs ve gelismis teknolojiler kullanmaktadır. In this study, an herbarium search software is developed with PHP, SQL and AJAX technologies from the data in Hacettepe University Department of Biology Herbarium (HUB). Herbariums are sources of valuable information for especially botany, ecology and pharmaceutic studies. With the systematic transfer of this source to a database in a computer environment we could use the advantages of databases like fast querying and ordered recording. The aim of this study is to make fast, usable and detailed queries with the transfer of the data in HUB to a database. The developed software for this aim is designed for online environment and uses advanced technologies.