Enstitüler / Institutes

Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/11727/1390

Browse

Search Results

Now showing 1 - 10 of 1887
  • Item
    Bilişsel davranışçı terapi temelli zorbalığa müdahale psikoeğitim programının ilkokul öğrencileri arasında görülen zorbalık eğilimini azaltmadaki etkisi
    (Başkent Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2023) Çelebi, Bilge Nur; Çetin Gündüz, Hicran
    Bu araştırmanın amacı, bilişsel davranışçı terapi modeline dayalı olarak geliştirilen zorbalığa müdahale psikoeğitim programının, ilkokul öğrencileri arasında görülen zorbalık eğilimini azaltmadaki etkisini incelemektir. Araştırma modeli olarak deney ve kontrol gruplu deneysel desen kullanılmıştır. Öntest, sontest ve izleme testi ölçümleri yapılmıştır. Araştırmanın çalışma grubunu Ankara’da bir devlet ilkokulunda öğrenim gören 30 (15 deney, 15 kontrol) 4. sınıf öğrencisi oluşturmuştur. Programın uygulanmasına başlanmadan önce deney ve kontrol gruplarına gönüllü öğrenciler tesadüfi yöntemle (seçkisiz) atanmıştır. Deney grubuna Bilişsel Davranışçı Terapi Temelli Zorbalığa Müdahale Psikoeğitim Programı uygulanmıştır. Program kapsamında öğrencilere bilişsel davranışçı terapi ilke ve tekniklerine dayalı olarak hazırlanmış; psikoeğitim, bilişsel yeniden yapılandırma, problem çözme ve davranış deneyinden oluşan uygulamalar yapılmıştır. Kontrol grubuna ise Millî Eğitim Bakanlığının İlkokul Rehberlik Etkinlikleri Kitapçığında yer alan dört oturumluk Benlik Farkındalığı grup etkinliği yapılmıştır. Deney grubuna uygulanan psikoeğitim programı toplam 12 oturumdan oluşmaktadır. Araştırma kapsamında öğrencilerin zorbalık eğilim düzeylerini belirlemek amacıyla, “Zorbalık Eğilim Ölçeği” kullanılmıştır. Ayrıca deney grubunu oluşturan öğrencilerin programa ilişkin değerlendirmelerini almak için “Grup Uygulaması Değerlendirme Formu” ve demografik bilgilerini edinmek için “Kişisel Bilgi Formu” uygulanmıştır. Bilişsel Davranışçı Terapi Temelli Zorbalığa Müdahale Psikoeğitim Programına başlamadan önce öntest ölçümleri, programın tamamlanmasının ardından sontest ölçümleri ve deneysel işlemin tamamlanmasından bir ay sonra izleme testi ölçümleri yapılmıştır. Programın etkililiğini test etmek amacıyla, öntest, sontest, izleme testi ölçümlerine yönelik Normallik Testi, Shapiro-Wilk Testi, Betimsel İstatistik (ortalama ve standart sapma değerleri) ve Tekrarlı Ölçümler Anova kullanılmıştır. Araştırmanın sonucunda, gruplar ve testler arasındaki etkileşim, deney grubunu oluşturan deneklerin zorbalık eğilim düzeylerinin, kontrol grubunu oluşturan deneklerin zorbalık eğilim düzeylerinden anlamlı ölçüde daha düşük olduğunu göstermiştir. Bu sonuç Bilişsel Davranışçı Terapi Temelli Zorbalığa Müdahale Psikoeğitim programının etkisini ortaya koymaktadır. Çalışmada ulaşılan bulgulara göre programın etkisi bir ay sonra da devam etmiştir. The purpose of this study is to examine the effect of the psychoeducation program for bullying intervention developed based on the cognitive behavioral therapy model on reducing the bullying tendencies among elementary school students. A quasi-experimental design with experimental and control groups was used as the research model. Pre-test, post-test, and follow-up test measurements were conducted. The study group of the research consists of 30 (15 experimental, 15 control) 4th grade students studying in a public school in Ankara. Before the program, student volunteers were randomly assigned to the experimental and control groups. Psychoeducation Program Based on Cognitive Behavioral Therapy for Bullying İntervention was applied in the experimental group. İn the program, to students were prepared based on principles and techniques of cognitive behavioral therapy; applications consisting of psychoeducation, cognitive restructuring, problem solving, and behavioral experiments were conducted. The control group, on the other hand, received four sessions of the Self-awareness group included in the Ministry of National Education's Brochure on Counseling Activities in Elementary Schools. The psychoeducation program for the experimental group consists of a total of 12 sessions. İn the study, the “Bullying Tendency Scale” was used to determine the degree of bullying tendency of elementary school students. İn addition, a “Group Application Evaluation Form” was applied to the experimental group students participating in the psychoeducation program and a “Personal İnformation From” was applied to obtain demographic information. Pre-test measurements were taken before the start of the Psychoeducation Program Based on Cognitive Behavioral Therapy for Bullying İntervention, post-test measurements were taken after the completion of the program, and follow-up test measurements were taken one month after the completion of the experimental procedure. To test the effectiveness of the program, Normality Tests, Shapiro-Wilk Tests, Descriptive Statistics, and Repeated Measures Anova analyzes were used for pre-test, post-test, and follow-up test measurements. As a result of the study, the interaction between the groups and the tests showed that the bullying tendency levels of the subjects in the experimental group were significantly lower than the bullying tendency levels of the subjects in the control group. This result revealed the effect of the Psychoeducation Program Based on Cognitive Behavioral Therapy for Bullying İntervention. According to the results of the study, the effect of the program persisted after one month.
  • Item
    Türkçeyi yabancı dil olarak öğrenenlerin dinleme becerilerini geliştirmede strateji öğretiminin etkisi
    (Başkent Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2023) Uzun Gülkaya, Merve; Yıldırım, Hatice Çiğdem
    Bu çalışmada, Türkçenin yabancı dil olarak öğretimi çerçevesinde güncel gelişmeler ve öğrenen ihtiyaçları göz önünde bulundurularak dinleme anlama etkinliklerinin dinleme stratejilerinin öğretimi ile desteklenmesinin faydalı olacağı düşüncesinden hareketle öğrencilerin dinleme anlama becerilerinin geliştirilebilmesi amacıyla Ankara’da bir yükseköğretim kurumu çatısı altında hizmet veren dil öğretim merkezinde Türkçeyi yabancı dil olarak öğrenen ve B1.2 düzeyinde bulunan, toplamda 26 öğrenciden oluşan iki ayrı gruptaki öğrencilerle sekiz hafta boyunca dinleme stratejileri öğretimi üzerine etkinlikler gerçekleştirilmiştir. Uygulama yapılmadan önce her etkinlik için ders planı tasarlanmış, uygulama esnasında söz konusu plan takip edilmiştir. Öğrencilerin uygulama öncesi ve sonrasında dinleme anlama becerilerini ölçmek amacıyla A1, A2 ve B1 seviyelerinin kazanımlarını içeren sorular oluşturularak Dinleme Başarı Testi geliştirilmiştir. Test için 45 öğrenci ile pilot uygulama yapılarak uygulamanın verileri doğrultusunda testin uygulanabilirliği açısından gerekli düzenlemelerde bulunulmuş; ardından söz konusu test toplamda 52 öğrenciden oluşan deney ve kontrol gruplarına öğrenciler B1.2 seviyesinde bulunduğu zaman ve B1.4 seviyesini tamamladıklarında öntest ve sontest şeklinde uygulanmıştır. Test sonuçları SPSS-25 paket programına işlenmiştir. Uygulanan testlerin madde ayırt edicilik indeksi, madde güçlük indeksi ve testlere ait KR- 20 güvenirlik istatistikleri TAP (Test Analysis Programı Version 14.7.4) paket programı kullanılarak analiz edilmiştir. Dinleme stratejileri uygulanan deney grubunda yer alan öğrencilerin B1 kazanımlarını içeren sorulara ilişkin süreç sonundaki uygulamada hesaplanan Türkçe dinleme anlama becerilerinin kontrol grubunda yer alan öğrencilerin becerilerine göre daha yüksek olmasından dolayı anlamlı farklılık ortaya çıkmıştır. Uygulama sonunda deney grubundaki öğrencilerin sürece yönelik görüşlerinin belirlenmesi için yarı yapılandırılmış görüşme formu aracılığıyla öğrenci görüşleri alınmıştır. Öğrenci görüşlerinden elde edilen bu nitel veriler içerik analiziyle değerlendirilmiştir. Değerlendirmenin sonucunda deney grubundaki bulunan ve dinleme stratejilerinin öğretimine dayalı etkinliklerle dinleme becerisindeki başarılarının geliştiği tespit edilen öğrencilerin, öğretim sürecine ilişkin olarak da olumlu görüş geliştirdikleri tespit edilmiştir. Considering the current developments and learner needs within the framework of teaching Turkish as a foreign language, it was thought that it would be beneficial to support listening comprehension activities with listening strategies, and in order to improve the listening comprehension skills of the students, in the language teaching centre serving under the roof of a higher education institution in Ankara, Turkish was taught as a foreign language. Activities on teaching listening strategies were carried out for eight weeks with students in two separate groups, consisting of 26 students in total, learning Turkish as a foreign language and at the B1.2 level. Before teaching each lesson, a plan was designed for each activity, and this plan was followed during the instruction. In order to measure the listening comprehension skills of the students before and after the instruction, the Listening Achievement Test was developed by creating questions containing the achievements of A1, A2 and B1 levels. For the test, a piloting was made with 45 students and necessary arrangements were made in terms of the applicability of the test in line with the data of the instruction; then, the test in question was applied to the experimental and control groups consisting of 52 students in the form of pre-test and post-test when the students were at B1.2 level and when they completed B1.4. The test results were processed into the SPSS- 25 package program. The item discrimination index, item difficulty index and KR-20 reliability statistics of the tests were analysed using the TAP (Test Analysis Program Version 14.7.4) package program. There was a significant difference because the Turkish listening comprehension skills calculated in the instruction at the end of the process regarding the questions containing the B1 achievements of the students in the experimental group, in which listening strategies were applied, were higher than the skills of the students in the control group. At the end of the instruction, students' opinions were taken through a semi-structured interview form in order to determine the opinions of the students in the experimental group about the process. These qualitative data obtained from students’ opinions were evaluated by content analysis. As a result of the evaluation, it was determined that the students in the experimental group, who were found to have improved their listening skills with activities based on teaching listening strategies, also developed a positive opinion about the teaching process.
  • Item
    Ergenlerin yaşam becerilerinin yaratıcı drama yoluyla geliştirilmesi: İletişim becerileri örneği
    (Başkent Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2023) Uzunpınar, Sıla; Çok, Figen
    Bu araştırmanın amacı, ergenlerde yaşam becerilerinden iletişim kurma becerilerinin yaşamın erken dönemlerinde geliştirilmesinin önemli olduğu görüşünden yola çıkılarak ortaokul öğrencisi ergenlerin yaşam becerileri düzeylerinin belirlenmesidir. Bu görüşten hareketle, ergenlerin okul yaşamında karşılaşacağı olumsuz yaşantı durumları karşısında koruyucu, önleyici, tutum geliştirici çalışmalarla bilişsel ve sosyal becerilerini kullanmalarını sağlayarak yaşam becerilerinden “iletişim becerilerinin” yaratıcı drama yoluyla gelişimini desteklemek de araştırmanın bir diğer amacını oluşturmaktadır. Bu amaçla yaratıcı dramanın kullanıldığı etkinliklerden oluşan bir program hazırlanmış ve bunun iletişim becerileri üzerindeki etkisine bakılmıştır. Araştırmada yöntem olarak yarı deneysel desen kullanılmıştır. Ön- test puanları bakımından eşleştirilmiş grupların rastlantısal olarak deney ve kontrol gruplarına atanmasıyla, deney ve kontrol grubundan uygulama öncesi ve uygulama sonrası veriler “Yaşam Becerileri Eğitimi Ölçeği ve İletişim Becerileri Envanteri” ile toplanmıştır. Deney grubuna yönelik olan izleme testleri, son testin uygulanmasından iki ay sonra gerçekleştirilmiştir. Deney grubuna “iletişim becerileri” grup rehberliği programı uygulanmıştır. Bulgular kontrol grubu ile deney grubunun iletişim becerilerinin zihinsel, duygusal, davranışsal, ilişkisel boyutlar açısından farklılık gösterip göstermediğini ortaya koymuştur. Araştırmanın sonucunda; yaratıcı drama yoluyla ergenlerin iletişim becerileri üzerinde programın etkili olduğu sonucuna ulaşılmıştır. İzleme ölçümüyle uygulanan iletişim becerileri yaratıcı drama programının etkisinin kalıcı olduğu görülmüştür. Bu tür eğitim programlarının yaşam becerilerinin desteklenmesinde kullanılması önerilmektedir.The aim of this study is to determine the level of communication skills, as one of the life skills of adolescents attending middle school with the idea of importance o these skills in the early stages of life. Based on this view, another aim of the study is to support the development of "communication skills" as one of the life skills by enabling adolescents to use their cognitive and social skills through protective, preventive and attitude-enhancing activities against negative life situations that they will encounter in school life. In the study, creative drama will expected to affect students' communication skills positively. For this purpose, activities using creative drama were organized and a program was deveoped fothe purposive of the research and the effect was examined. As a method in the study, paired groups in terms of pre-test scores were formed and quasi-experimental design was applied. Two randomly formed groups (experimental and control groups) were included in the model. Data were collected before and after the creative drama program. Follow-up tests for the experimental group were conducted two months after the post-test was administered. In the findings, the communication skills of the control group and the experimental group was examined by using Life Skills Education Scale and Communication Skills Inventory including mental, emotional, behavioral and relational dimensions. Result of the study revealed that the creative drama program was effective in terms of students' communication skills. The effect of creative drama program was found significantly high in experimental group two months later as the follow up measure. The use of such programs are suggested for life skills trainings.
  • Item
    Çeşitliliğin yönetiminde toplumsal katılım temelli okul uygulamaları ve okul yöneticilerinin rolü: Bir durum çalışması
    (Başkent Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2023) Sezer, Yasemin; Örücü, Deniz
    Küreselleşme ile birlikte artan toplumsal, ekonomik, teknolojik ve kültürel değişimler, okullardaki çeşitliliğin artışını da beraberinde getirmiştir. İnsanlar arasında var olan çok sayıda bireysel farklılığı ve benzerliği temsil eden çeşitliliğin (Treven ve Treven, 2007) bir zenginlik olarak görülmesi, yaratıcılığı arttırmakta (Boehm ve Dwermann, 2015) ve aidiyet duygusunu geliştirmektedir (Martin ve Milliken, 1996). Eğitim kurumlarının, bu çeşitliliğe yönelik kapsayıcı bir tutum sergilemesi (Coronel, Gómez-Hurtado ve González-Falcón, 2018), okulların daha başarılı bir geleceğe taşınmasını sağlamaktadır (Bisschoff, Grobler, Loock, Mestry ve Moloi, 2006). Bu çalışmanın amacı, okullardaki çeşitliliğin yönetiminde toplumsal katılım temelli okul yönetimi uygulamaları ve okul yönetiminin bu kapsamdaki rollerini incelemektir. Okul yöneticilerinin çeşitliliği yönetme kapsamındaki rolleri, DeMatthews (2018)’in toplumsal katılım temelli sosyal adalet liderliği çerçevesine dayanarak çalışılmıştır. Bu amaç doğrultusunda, gerekli izinlerin alınarak, Ankara ili Polatlı ilçesinde görev yapmakta olan 3 okul yöneticisi, 10 öğretmen, 10 veli ve 10 toplum üyesi, araştırmaya gönüllü olarak katılmışlardır. Bu araştırmada, nitel araştırma yöntemlerinden biri olan “durum çalışması” kullanılmıştır. İlk aşamada yarı yapılandırılmış görüşme formu ile veriler toplanırken, ikinci aşamada ise okula ait metinler, belgeler, resimler, videolar, vb. içeren dokümanların analizi yapılmıştır. Görüşmeler ve doküman analizi sonucu toplanan verileri incelemek için içerik analizi tekniği kullanılmıştır. Araştırmada elde edilen bulguların analizi sonucunda, sosyo-kültürel, aile özelliğinden kaynaklı ve bireysel olmak üzere üç tür çeşitlilik olduğu görülmüş ve en yaygın olan çeşitlilik türünün sosyo-kültürel çeşitlilik olduğu ortaya çıkmıştır. Çeşitlilik algısına yönelik yapılan çalışmada, çeşitliliğin avantajları ve dezavantajları analiz edilmiş, ancak katılımcılar arasında bulunan toplum üyeleri ve velilere göre, çeşitliliğin olumlu ya da olumsuz bir ifade taşımadığı belirtilmiştir. Çeşitlilik yönetme stratejileri hakkında sosyal adalet, aile katılımı ve toplum katılımı ile ilgili bulgular elde edilmiştir. Sosyal adalet sağlama konusunda okul yöneticileri ve öğretmenler, iletişim ile empati kavramlarına vurgu yapmışken; öğrenci velileri ve toplum üyeleri yardım kavramı üzerine odaklanmıştır. Aile katılımını sağlamak için aileler ile iletişim halinde olmanın ve etkinliklere velileri dâhil etmenin önemi vurgulanırken, toplum katılımı için etkinliklere okul çevresini dâhil etmenin gerekliliği belirtilmiştir. Yapılan çalışmada, toplum temelli okul yönetimi uygulamalarındaki avantajlar ve dezavantajlar ortaya konmuştur. Toplum katılımı, huzur ortamı sağlama ve okul idaresinin yükünü hafifletme konusunda bir avantaj olarak görülürken, çatışma ortamına neden olabilme ihtimali ve etkinlikler planlama konusunda uzun evrak sürecine sebebiyet vermesi nedeniyle dezavantaj olarak da algılanabilmektedir. Okul yöneticileri ve öğretmenler, velilerin okula karşı daha ilgili bir tutum sergilemeleri gerektiğini ifade ederken, toplum üyeleri ve ailelerin beklentileri ise daha adil ve duyarlı bir okul ortamıdır. Son olarak tüm katılımcılar çeşitliliği yönetmek için toplumsal katılım temelli okul yönetimi uygulamalarına yönelik etkinliklerin düzenlenmesi ve bu etkinliklere tüm paydaşların katılması konusunda hemfikir olduklarını ifade etmişlerdir. The social, economic, technological and cultural changes that have risen with globalization have brought about the increase in diversity of schools. Considering diversity (Treven & Treven, 2007), representing a large number of individual differences and similarities among people, as a wealth increases creativity (Boehm & Dwermann, 2015) and improves the sense of belonging (Martin & Milliken, 1996). The inclusive attitude of educational institutions towards this diversity (Coronel, Gómez-Hurtado, & González-Falcón, 2018) enables schools to move to a more successful future (Bisschoff, Grobler, Loock, Mestry, & Moloi, 2006). The aim of this study is to examine the community engaged school practices in the management of diversity in schools and the roles of school administrators in this context. The roles of school administrators within the scope of managing diversity have been studied based on DeMatthews (2018)'s framework, community engaged leadership for social justice. With this purpose, after obtaining the necessary permissions, 3 school administrators, 10 teachers, 10 parents and 10 community members, working in Polatlı district of Ankara, voluntarily participated in the research. In this study, "case study", as one of the qualitative research methods, was used. While data were collected with a semi-structured interview form in the first stage, documents like texts, pictures, videos, etc. belonging to the school were analysed in the second stage. Content analysis technique was used to analyze the data collected as a result of interviews and document analysis. As a result of the analysis of the findings obtained in the research, it has been seen that there were three types of diversity as socio-cultural, family-based and individual and it has been revealed that the most common type of diversity was sociocultural one. In the study on the perception of diversity, the advantages and disadvantages of diversity were analyzed, but it was stated that diversity did not have a positive or negative meaning according to the community members and parents among the participants. Findings on social justice, family involvement and community involvement were obtained about diversity management strategies. While school administrators and teachers emphasized the concepts of communication and empathy in providing social justice, parents of students and community members are focused on the concept of helping. It has been stated that while emphasizing the importance of keeping in touch with families and making parents involve in activities in order to ensure family participation, it is necessary to include the school environment in activities for community engagement. In the study, the advantages and disadvantages of community-based school management practices have been revealed. While community engagement is seen as an advantage in terms of providing a peaceful environment and relieving the burden of the school administration, it can also be perceived as a disadvantage due to the possibility of causing conflict and causing a long paperwork process in planning activities. Whereas school administrators and teachers state that parents should have more caring attitudes towards school, society members and families expect a fairer and more sensitive school environment. Finally, all participants stated that they agreed on organizing activities for school management practices based on social participation in order to manage diversity and on the participation of all stakeholders in these activities.
  • Item
    Velilerin okul iklimi ve aile katılımı algısının incelenmesi
    (Başkent Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2023) Balkaya, Firdes Ceren; Kızıl Aslan, Zeynep
    Ebeveynlerin çocuklarının eğitimsel ilerlemesini desteklemek amacıyla ev ve okul ortamlarındaki davranışlarını içeren aile katılımı kavramı ile okuldaki norm, inanç ve ilişkilere olan aşinalığını ifade eden okul iklim algısı bu araştırmanın ana iki odağıdır. Araştırma bir özel okuldaki farklı kademe gruplarından olan öğrencilerin ebeveynleri üzerinde gerçekleştirilmiştir. Bu araştırmanın amacı; velilerin okul iklimi ve aile katılımı algıları arasındaki ilişkiyi bazı değişkenlere göre incelemektir. Araştırmada nicel araştırma yöntemlerinden, ilişkisel tarama modeli kullanılmıştır. Çalışmanın çalışma grubunu çocukları Ankara İlinin Çankaya ilçesindeki özel okullardan bir tanesinde öğrenim gören 235 veli oluşturmaktadır. Veriler Aile Katılımı Ölçeği ile Veli Okul İklim Algısı Ölçeği ile elde edilmiştir. Elde edilen veriler SPSS (Sosyal Bilimler için İstatistik Paketi) ile çözümlenmiştir. Bulgulara bakıldığında; aile katılımı algısı genel, okul toplum işbirliği, okulun rolü, ailenin rolü, okul iklimi algısı toplam, akademik odak, başarı motivasyonu, işbirlikli karar verme, ebeveyn katılımı, okul binası, okul toplum ilişkisi, okul müdürü ilgi ve hassasiyeti, öğrenci öğretmen ilişkisi puanları arasında korelasyon analizleri incelendiğinde korelasyon ilişkileri istatistiksel olarak anlamlı görülmemiştir (p>0.05). Buna ek olarak yaş, cinsiyet, öğrencinin devam ettiği sınıf ve çocuğun cinsiyeti değişkenleri ile aile katılımı ve okul iklim algısı alt boyutları arasındaki fark testlerine bakıldığında; erkeklerin işbirlikli karar verme boyutunda kadınlardan yüksek puan aldığı görülmüş ve 40 yaş altı ebeveynlerin 40 yaş üstü olanlardan daha yüksek aile katılımına sahip olduğu sonucuna varılmıştır. Okul iklim algısına göre yaş, cinsiyet, öğrencinin devam ettiği sınıf ve çocuğun cinsiyeti değişkenleri arasındaki farklılığa bakıldığında; erkeklerin işbirlikli karar verme boyutunda kadınlardan yüksek puan aldığı görülmüş, diğer alt boyutlar olan okul iklimi algısı toplam, akademik odak, başarı motivasyonu, ebeveyn katılımı, okul binası, okul toplum ilişkisi, okul müdürü ilgi ve hassasiyeti, öğrenci öğretmen ilişkisi boyutlarında bir farklılık görülmemiştir. 40 yaş altı ve üstü olan ebeveynler arasında ebeveyn katılımı, okul binası, okul toplum ilişkisi, öğrenci öğretmen ilişkisi boyutlarında yine daha yüksek puan almıştır. Velilerin ebeveyn katılımı puanları 1-4. sınıf olanların ebeveyn katılımı puanlarının 9-12. sınıf olanların ebeveynlerinden daha yüksektir. Velilerin okul iklimi algısı toplam, akademik odak, başarı motivasyonu, işbirlikli karar verme, okul binası, okul toplum ilişkisi, okul müdürü ilgi ve hassasiyeti, öğrenci öğretmen ilişkisi puanları öğrencinin devam ettiği sınıfa göre anlamlı farklılık göstermemektedir. Bulgular alanyazın ışığında tartışılarak, bazı öneriler geliştirilmiştir. The two main focuses of this study are family involvement, which refers to parents' behaviors in the home and school environments to support their children's educational progress, and school climate perception, which refers to familiarity with norms, beliefs, and relationships at school. The study was conducted on the parents of students from different grade groups in a private school. In this way, the aim of the study is to examine the relationship between parents' perceptions of school climate and family involvement according to some variables. In the study, the survey technique, one of the quantitative research methods, was used in the relational survey model. The sample of the study consists of 235 parents whose children study in one of the private schools in the Cankaya district of Ankara. Data were obtained with the Family Involvement Scale and Parent Perception of School Climate Scale. The data obtained were analyzed with SPSS (Statistical Package for Social Sciences). When the correlation analyses between the scores of family involvement perception overall, school community cooperation, the role of the school, the role of the family, school climate perception overall, academic focus, achievement motivation, collaborative decision making, parental involvement, school building, school community relationship, school principal interest and sensitivity, student-teacher relationship, correlation relationships were not statistically significant (p>0.05). In addition, when the difference tests between the variables of age, gender, the grade the student attends and the gender of the child, and the sub-dimensions of family involvement and school climate perception were examined; it was seen that males scored higher than females in the collaborative decision-making dimension, and parents under the age of 40 had higher family involvement than those over the age of 40. When the differences between the variables of age, gender, the grade the student attends, and the gender of the child were examined according to school climate perception; males scored higher than females in the collaborative decision-making dimension, while no difference was observed in the other sub-dimensions of school climate perception total, academic focus, achievement motivation, parental involvement, school building, school community relationship, school principal's interest and sensitivity, and student-teacher relationship. Parents under 40 years of age and above scored higher in the dimensions of parental involvement, school building, school community relationships, and student-teacher relationship. The parental involvement scores of parents in grades 1-4 were higher than those of parents in grades 9-12. Parents' school climate perception total, academic focus, achievement motivation, collaborative decision-making, school building, school community relationship, school principal's interest and sensitivity, and student-teacher relationship scores do not differ significantly according to the grade the student attends. The findings are discussed in the literature and some suggestions are made.
  • Item
    PISA 2018 verileri aracılığıyla akran zorbalığına uğrama sıklığının okul, öğrenci ve aile ile ilişkili değişkenlere göre incelenmesi
    (Başkent Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2023) Ekim Tunç, Gülşah; Berberoğlu, Giray; Çok, Figen
    Bu çalışmanın iki amacı bulunmaktadır. İlk amaç, zorbalığa uğrama durumunu okul türleri ve cinsiyete göre incelemek, diğer amaç ise daha sık zorbalığa uğradığını bildiren öğrencilerin birey, okul ve aile ile ilgili özelliklerinin daha az zorbalığa uğradığını belirten öğrencilere göre nasıl farklılaştığını incelemektir. Bu doğrultuda PISA 2018 öğrenci veri seti kullanılarak analizler gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın örneklemi, PISA 2018 Türkiye örneklemini oluşturan 15 yaşındaki 6890 öğrenciden oluşmaktadır. Araştırmanın amacı doğrultusunda, cinsiyet ve okul türüne ilişkin analizler iki yönlü varyans analizi (ANOVA) aracılığıyla; zorbalığa sık ve az uğrayan öğrencilere ilişkin analizler ise çok yönlü varyans analizi (MANOVA) aracılığıyla incelenmiştir. Gerçekleştirilen analizler sonucunda, zorbalığa uğrama durumunun, cinsiyete, okul türüne ve cinsiyet ile okul türü etkileşimine göre anlamlı düzeyde farklılaştığı sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca, zorbalığa sık ve az uğrayan öğrencilerin birey düzeyinde öz yeterlik, okumaya ilişkin yeterlik algısı, öğrenme hedefi koyma, başarısızlık korkusu, okula aidiyet, okula yönelik tutum; okul düzeyinde, disiplin iklimi, öğretmen yönlendirmeli öğretim, uyarlamalı öğretim, öğretmen desteği, öğretmen coşkusu, okuldaki iş birliği algısı; aile düzeyinde ise algılanan aile desteği boyutlarında istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmuştur.This study has two purposes. The first aim is to examine the status of being bullied by school types and gender, and the other aim is to examine how the students, who report being bullied frequently, differ from the students who report being bullied infrequently in terms of individual, school and family characteristics. In this direction, analyzes were carried out using PISA 2018 student data sets. The sample of the study consists of 6890 students aged 15, who constitute the PISA 2018 Turkey sample. In line with the purpose of the research, analyzes of gender and school type were analyzed through two-way analysis of variance (ANOVA); and the analyzes of the students who are bullied frequently and infrequently were analyzed through multi-directional analysis of variance (MANOVA). As a result of the analysis, it was found that the status of being bullied differed significantly according to gender, school type, and the interaction between gender and school type. In addition, it was found that there is a significant difference between students who are bullied frequently and infrequently in terms of resilience, perception of competence in reading, mastery goal orientation, fear of failure, sense of belonging to school, attitude towards school at individual level; disciplinary climate, teacher-directed instruction, adaptive instruction, perceived teacher support, teacher enthusiasm, perception of cooperation at school level; and perceived family support at the family level.
  • Item
    Genç yetişkinlerin algıladıkları ebeveyn ilişkileri tarzlarının ve bağlanma stillerinin romantik ilişkilerdeki öznel iyi oluş düzeylerini yordamadaki rolünün incelenmesi
    (Başkent Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2023) Bingöl, Çiğdem; Üzbe Atalay, Nazife
    Bu araştırmanın amacı; 18-35 yaş aralığındaki genç yetişkinlerin algıladıkları ebeveyn ilişki tarzlarının ve bağlanma stillerinin romantik ilişkilerde öznel iyi oluşu yordama düzeyinin incelenmesidir. Araştırma, 125 erkek, 225 kadın olmak üzere toplamda 350 genç yetişkinle yürütülmüştür. Araştırmanın verileri Algılanan Ebeveyn İlişkisi Ölçeği, Yakın İlişkilerde Yaşantılar Envanteri (YİYE-1) ve Romantik İlişkilerde Öznel İyi Oluş Ölçeği kullanılarak elde edilmiştir. Ayrıca katılımcıların demografik bilgilerine ulaşmak amacıyla kişisel bilgi formu kullanılmıştır. Araştırmanın bağımlı değişkeni olan romantik ilişkilerde öznel iyi oluş düzeyi demografik değişkenler kapsamında incelendiğinde; romantik ilişkilerde öznel iyi oluş düzeyinin cinsiyete göre farklılaşmadığı; 26-35 yaş aralığındaki katılımcıların ise daha yüksek düzeyde romantik ilişkilerde öznel iyi oluş düzeyine sahip oldukları sonucu elde edilmiştir. Bağımlı değişkenin alt boyutlarına bakıldığında, evli olan katılımcıların ilişki doyumlarının daha yüksek olduğu ve eğitim düzeyi lise olan katılımcıların aileye olmaya karar vermede daha fazla güçlük yaşadıkları saptanmıştır. İlişki süresi değişkeni kapsamında, ilişki süresi 0-12 ay olan katılımcıların daha güçlü bir partner iletişimine sahip oldukları; ayrıca baba eğitim düzeyinin bağımlı değişken ile anlamlı olarak farklılaşmadığı, anne eğitim düzeyinin ise katılımcıların partnerlerine zaman ayırma düzeylerine etki ettiği belirlenmiştir. Regresyon analizi sonuçlarına göre, katılımcıların annenin babaya karşı ilgisiz olduğuna dair sahip olunan algının ve bağlanma stillerinin romantik ilişkilerde öznel iyi oluş düzeylerini anlamlı olarak yordadığı görülmüştür. Bulgular alanyazın ışığında tartışılmış ve ileride yapılacak çalışmalar için önerilerde bulunulmuştur.The purpose of this study is to investigate the levels of perceived parental relationship styles and attachment styles among young adults aged 18-35 and their prediction of subjective well-being in romantic relationships. The research was conducted with a total of 350 young adults, consisting of 125 males and 225 females. Data for the study were obtained using the Perceived Parental Relationship Scale, the Experiences in Close Relationships Inventory (ECRI-1), and the Subjective Well-Being in Romantic Relationships Scale. Additionally, a personal information form was used to collect demographic information from the participants. When examining the dependent variable of subjective well-being in romantic relationships in terms of demographic variables, it was found that the level of subjective well-being in romantic relationships did not differ significantly by gender, but participants between the ages of 26-35 had higher levels of subjective well-being in romantic relationships. Regarding the sub-dimensions of the dependent variable, it was found that married participants had higher relationship satisfaction, and participants with a high school education experienced more difficulties in deciding to form a family. Concerning the variable of relationship duration, participants with a relationship duration of 0-12 months had stronger partner communication. Additionally, the father's education level did not significantly differ in relation to the dependent variable, while the mother's education level was found to influence the participants' levels of allocating time to their partners. According to the results of the regression analysis, participants' perceptions of maternal indifference towards paternal care and attachment styles significantly predicted their levels of subjective well-being in romantic relationships. The findings were discussed in light of the literature, and recommendations for future studies were provided.
  • Item
    Toplumsal cinsiyet rollerine yönelik tutumların ve romantik ilişki doyumunun cinsel atılganlık düzeyi ile olan ilişkisi
    (Başkent Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2023) Kaymak Aypulat, Kadriye Melis; Demirli Yıldız, Aylin
    Bu araştırmanın amacı bireylerin cinsel atılganlık düzeyleri, toplumsal cinsiyet rollerine yönelik tutumları, yaşadıkları romantik ilişkinin doyum düzeyi ve demografik değişkenler arasındaki ilişkilerin incelenmesidir. Araştırmaya 236 kadın 107 erkek olmak üzere toplam 343 kişi katılmış, veriler çevrim içi ortamda toplanmıştır. Araştırmanın veri toplama araçları Kişisel Bilgi Formu, Cinsel Atılganlık Ölçeği (Sexual Assertiveness Scale), Toplumsal Cinsiyet Rolleri Tutum Ölçeği ve İlişki Değerlendirme Ölçeğidir. Çoklu doğrusal regresyon analizi gerçekleştirilmiş, ulaşılan sonuçlara göre çalışmadaki değişkenlerin cinsel atılganlığın varyansının %18’ini açıkladığı görülmüştür. Cinsel atılganlık, toplumsal cinsiyet rollerine yönelik tutum, cinsiyet ve ilişki doyumu tarafından istatistiksel olarak anlamlı şekilde yordanmaktadır. Bu araştırma için bireylerin toplumsal cinsiyet rollerine yönelik daha eşitlikçi tutum sergiledikçe cinsel atılganlıklarının arttığı; bireylerin ilişki doyumları arttıkça cinsel atılganlık düzeylerinin arttığı ve son olarak kadınların erkeklerden daha yüksek cinsel atılganlık düzeyine sahip oldukları ulunmuştur.The purpose of this research is to examine the relationships between individuals' levels of sexual assertiveness, their attitudes towards gender roles and the level of their romantic relationship satisfaction. A total of 343 people, 236 women and 107 men, participated in the research, and the data were collected online. Personal Information Form, Sexual Assertiveness Scale, Gender Roles Attitude Scale and Relationship Evaluation Scale were used as data collection instruments. Multiple linear regression analysis was performed, and according to the results, the predictors in the model accounted for 18% of the total variance of sexual assertiveness. Sexual assertiveness is predicted statistically significantly by attitudes towards gender roles, gender and relationship satisfaction. For this research, it was determined that as individuals exhibit more egalitarian attitudes towards gender roles, their sexual assertiveness increases; It was found that as the relationship satisfaction of individuals increased, their level of sexual assertiveness increased; and finally, women had a higher level of sexual assertiveness than men.
  • Item
    The role of mindfulness and cognitive flexibility in predicting rumination levels of üniversity students
    (Başkent Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2023) Evlüce, Melike Cansu; Kızıl Aslan, Zeynep
    Türkiye’nin genç nüfusun yoğun olduğu bir ülke olması ve gençlerin psikolojik sağlığını negatif yönde etkileyen birçok etmen bulunması sebebiyle gençliğe yönelik çalışmaların yapılması önemlidir. Gençlerin ruh sağlığı açısından risk altında olduğu gözönünde bulundurulduğunda onların ruh sağlığını korumaya veya artırmaya yönelik çalışmaların önemi yadsınamaz. Ruminayon ise ruh sağlığı ile olumsuz yönde ilişkisi olduğu belirtilen kritik bir değişkendir. Bu doğrultuda bu çalışmada üniversite öğrencilerinin ruminasyon düzeylerinin yordanmasında bilinçli farkındalık ve bilişsel esnekliğin rolünün incelenmesi amaçlanmaktadır. Araştırma, nicel araştırma yöntemlerinden ilişkisel tarama modeline dayalı betimsel bir çalışmadır. Çalışma grubunu 2022–2023 öğretim yılında, Ankara ilindeki bir vakıf üniversitesinin farklı fakültelerinde öğrenim görmekte olan 328’i kadın 259’u erkek olmak üzere toplam 587 üniversite öğrencisi oluşturmuştur. Katılımcıların sosyo-demografik bilgilerini belirlemek için araştırmacı tarafından hazırlanan ‘Kişisel Bilgi Formu’, ruminasyon düzeylerini belirlemek için ‘Ruminasyon Ölçeği'nin Kısa Formu’, bilinçli farkındalık düzeylerini belirlemek için ‘Bilinçli Farkındalık Ölçeği’, bilişsel esneklik düzeylerini belirlemek için ‘Bilişsel Kontrol ve Esneklik Ölçeği’ kullanılmıştır. Çalışmada elde edilen veriler bilgisayar ortamına aktarılmış ve analizler SPSS (Statistical Package for Social Sciences) paket programı kullanılarak yapılmıştır. Araştırma sorularına cevap bulmak amacıyla sırasıyla frekans analizleri ve betimsel istatistiklere yer verilmiş, kullanılan ölçek ve alt boyutlar için normallik varsayımının incelenmesi amacıyla normallik analizleri yapılmış, ölçek puanlarının normal dağılım göstermesi sebebiyle bağımsız örneklem t testi ve tek yönlü varyans analizi uygulanmıştır. Detaylı analiz kısmında öncelikle değişkenlere ait ölçek toplam puanları arasında beklenen ilişkinin olup olmadığının doğrulanması amacıyla korelasyon analizleri yapılmış, istenen korelasyon değerlerine ulaşılması sonucunda son olarak çoklu doğrusal regresyon analizleri yapılmıştır. Araştırma sonuçlarına göre; ünivesite öğrencilerinin ruminasyon düzeyleri cinsiyete göre anlamlı bir farklılık gösterirken yaşa göre böyle bir farklılık saptanmamıştır. Öğrencilerin ruminasyon düzeyleri ve bilinçli farkındalık ve bilişsel esneklik düzeyleri arasında anlamlı bir ilişki bulunmaktadır. Ayrıca öğrencilerin bilinçli farkındalık düzeyleri ve bilişsel esneklik düzeyleri arasında da anlamlı bir ilişki bulunmaktadır. Bunlarla birlikte üniversite öğrencilerinin bilinçli farkındalık ve bilişsel esneklik düzeylerinin birlikte üniversite öğrencilerinin ruminasyon düzeylerini anlamlı bir şekilde yordadığı saptanmıştır. Araştırma bulguları ilgili alan yazın dâhilinde tartışılmış ve önerilerde bulunulmuştur.It is important to carry out studies on youth, since Turkey is a country with a high population of young people and there are many factors that negatively affect the psychological health of young people. Considering that young people are at risk in terms of mental health, the importance of efforts to protect or increase their mental health cannot be denied. Rumination, on the other hand, is a critical variable that is stated to be negatively related to mental health. Accordingly, in this study, it is aimed to examine the role of mindfulness and cognitive flexibility in predicting the rumination levels of university students. The research is a descriptive study based on the relational survey model, one of the quantitative research methods. The study group consisted of a total of 587 university students, 328 women and 259 men, studying at different faculties of a foundation university in Ankara in the 2022-2023 academic year. The 'Personal Information Form' prepared by the researcher to determine the socio-demographic information of the participants, the 'Short Form of the Rumination Scale' to determine the rumination levels, the 'Mindful Attention Awareness Scale' to determine the mindfulness levels, 'The Cognitive Control and Flexibility Questionnaire' to determine the cognitive flexibility levels scale was used. The data obtained in the study were transferred to the computer environment and the analyzes were made using the SPSS (Statistical Package for Social Sciences) package program. In order to find answers to the questions of the research, frequency analyzes and descriptive statistics were used, respectively, for the scale and sub-dimensions used, normality analyzes were carried out to examine the normality assumption. Since the scale scores showed normal distribution, independent sample t-test and one-way analysis of variance were applied. In the detailed analysis part, first of all, correlation analyzes were performed in order to confirm whether there was an expected relationship between the scale total scores of the variables, and finally, multiple linear regression analyzes were performed as a result of reaching the desired correlation values. According to the research results; While the rumination levels of university students showed a significant difference according to gender, no such difference was found according to age. There is a significant relationship between students' rumination levels and mindfulness levels, there is a significant relationship between rumination levels and cognitive flexibility levels, and there is a significant relationship between students' mindfulness levels and cognitive flexibility levels. In addition, it was determined that the mindfulness and cognitive flexibility levels of university students significantly predicted the rumination levels of university students. The research findings were discussed within the relevant literature and suggestions were made.
  • Item
    4-10 yaş aralığında çocuğu olan babaların baba katılım düzeylerini açıklamada babalık rolü algısı, ebeveynlik stresi ve psikolojik iyi oluşun rolü
    (Başkent Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2023) Alaylı, Pelin; Üzbe Atalay, Nazife
    Bu araştırmanın amacı, 4-10 yaş aralığında çocuğu olan babaların baba katılım düzeylerini açıklamada babalık rolü algısı, ebeveynlik stresi ve psikolojik iyi oluş değişkenlerinin rollerinin incelenmesidir. Araştırma kapsamında ayrıca okul öncesi ve ilkokul döneminde çocuğu olan babaların baba katılımının çeşitli demografik değişkenlere göre incelenmesi de amaçlanmıştır. Araştırmada betimsel araştırma yöntemi ve ilişkisel tarama modeli kullanılmıştır. Araştırmada amaçlı örnekleme yöntemine başvurulmuştur. Araştırma grubu, 4-10 yaş aralığında çocuğu olan, çocukları kreş, anaokulu ya da ilkokula giden 330 babadan oluşmaktadır. Araştırma verileri “Kişisel Bilgi Formu”, “Baba Katılım Ölçeği”, “Babalık Rolü Algısı Ölçeği”, “Ebeveynlik Stresi” ve “Psikolojik İyi Oluş” ölçekleri ile toplanmıştır. Araştırma sürecinde elde edilen veriler SPSS paket programı ile analiz edilmiştir. Araştırmanın problem cümleleri doğrultusunda katılımcıların baba katılımı, babalık rolü algıları, ebeveynlik stresi ve psikolojik iyi oluş düzeylerinin, kişisel bilgi formu aracılığıyla toplanan sosyo-demografik değişkenlere göre incelenmesinde normallik varsayımı sağlanarak; t-testi, normallik varsayımının sağlanmadığı durumlarda; Mann Whitney U testi kullanılmıştır. Çalışmada ölçeklerin analizinde Pearson Korelasyon Analizi ile Aşamalı Çoklu Regresyon Analizi kullanılmıştır. Araştırmada babaların babalık rolü algısının eşin çalışma durumuna, babanın ve eşin eğitim durumuna göre farklılaştığı sonucuna ulaşılmıştır. Babanın ebeveynlik stresinin babanın yaşına göre farklılaştığı sonucuna ulaşılmıştır. Bunun yanı sıra, baba katılımının, algılanan temel bakım verme, çocuğun eğitim yaşamına katılımı, oyun oynama, okul ile iş birliği sağlama, çocuğun gelişim dönemleri ile ilgili bilgi verme ve akademik destek sağlama katılım değişkenine göre farklılaşma olduğu saptanmıştır. Babalık rolü algısının, algılanan temel bakım verme, akademik destek sağlama değişkenine göre farklılaştığı saptanmıştır. Babaların ebeveynlik stresi, algılanan temel bakım verme, okul ile iş birliği, çocuğun gelişim dönemleri ile ilgili bilgi verme, akademik destek sağlama değişkenine göre farklılaştığı saptanmıştır.Babaların psikolojik iyi oluşunun çocuğun eğitim yaşamına katılımı, çocuğun gelişim dönemleri ile ilgili bilgi verme, akademik destek ve akran ilişkileri sağlama değişkenine göre farklılaştığı saptanmıştır. Babaların baba katılımı, babalık rolü algısı ve psikolojik iyi oluş düzeyleri arasında pozitif yönde anlamlı bir ilişki bulunurken, baba katılımı ve ebeveynlik stresi arasında negatif yönde anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Araştırmada psikolojik iyi oluşun, babalık rolü algısının, akademik destek sağlamanın, akran ilişkilerine destek sağlamanın, ebeveynlik stresinin ve oyun oynamanın baba katılımının önemli yordayıcıları olduğu saptanmıştır. Araştırmadan elde edilen tüm sonuçların ilgili sonraki çalışmalar ve alanyazın için psikolojik danışmanlara, eğitimcilere, ailelere ve bu alanda çalışmalar yapan araştırmacılara katkı sağlayacağı düşünülmektedir.The aim of this research is to examine the roles of variables such as the perception of fatherhood role, parenting stress, and psychological well-being in explaining the level of father involvement for fathers who have children between 4-10 years old. In addition, the study aims to examine father involvement for fathers with children in preschool and primary school according to various demographic variables. The research method used in the study is the descriptive research method and correlational screening model. The purposive sampling method was used in the study and the research group consisted of 330 fathers who had children between the ages of 4 and 10 and whose children attended preschool, kindergarten, or primary school. "Personal Information Form", "Father Involvement Scale", "The Perception of Fatherhood Role Scale", "Parenting Stress Scale" and "Psychological Well-being Scale" were utilized as data collection tools. The data obtained during the research process were analyzed using the SPSS package program. In line with the problem sentences of the research, in the analysis of the participants' father involvement, the perception of the role of fatherhod, parenting stress and psychological well-being levels according to the socio-demographic variables collected through the personal information form, by providing the assumption of normality; t-test, in cases where the assumption of normality is not met; Mann Whitney U test was used.Pearson Correlation Analysis and Stepwise Multiple Regression were used in the study for the analysis of the scales. In the study, it was concluded that the fathers' perception of fatherhood role differed according to the working status of the spouse and the educational status of the father and spouse. It was concluded that parenting stress differed according to the age of the father. In addition, it has been determined that there is a differentiation according to the participation variable of father involvement, perceived basic caregiving, participation in the child's education life, playing games, cooperation with the school, providing information about the child's developmental periods and providing academic support. It was determined that the perception of the fatherhood role differed according to the perceived basic caregiving and academic support variable. It was determined that fathers differed according to parenting stress, perceived basic caregiving, cooperation with school, providing information about the child's developmental stages and providing academic support. It has been determined that the psychological well-being of fathers differs according to the participation oh the child's education life, providing information about the child's developmental periods, providing academic support and peer relations. While there was a positive and significant relationship between father involvement, perception of fatherhood role and psychological well-being, a negative significant relationship was found between father involvement and parenting stress. In the study, psychological well-being, the perception of fatherhood role, providing academic support, providing support for peer relations, parenting stress and playing games were found to be important predictors of father involvement. All the of results obtained from the research will contribute to psychological counselors, educators, families and researchers working in this field regarding related subsuquent studies and literature.