Fakülteler / Faculties

Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/11727/1395

Browse

Search Results

Now showing 1 - 10 of 22
  • Thumbnail Image
    Item
    Tapu kütüğüne şerh edilen çekişmeli hakların korunmasına ilişkin ihtiyatî tedbir kararlarının doğurduğu tasarruf kısıtlamaları
    (Başkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi, 2017) Özbek, Mustafa Serdar; Başkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi
    Tapu kütüğünde malikin tasarruf yetkisinin sınırlanmasına ilişkin şerhler kural olarak Türk Medeni Kanununda düzenlenmektedir. Çekişmeli hakların korunmasına ilişkin ihtiyatî tedbir kararları tapu kütüğüne şerh edilir ve bunlar malikin tasarruf yetkisi sınırlar. Çekişmeli hakların korunmasına ilişkin mahkeme kararları, niteliği itibariyle teminat amaçlı ihtiyatî tedbir kararlarıdır. Çünkü mahkemeler, tedbire konu olan mal veya hakkın muhafaza altına alınması veya bir yediemine tevdii ya da bir şeyin yapılması veya yapılmaması gibi, sakıncayı ortadan kaldıracak veya zararı engelleyecek her türlü tedbire karar verebilir.
  • Thumbnail Image
    Item
    Güncel yargıtay kararları ışığında hukuk yargılama usûlünde gider avansı
    (Zirve Üniversitesi Hukuk Fakültesi, 2014-10-05) Özbek, Mustafa Serdar; Medeni Usul, İcra ve İflas Hukuku
    6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 120. maddesinde ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yönetmeliğinin (HMKY) 45. maddesinde, davacının dava açarken gider avansı yatırması zorunluluğu kabul edilmiştir . HMK’da gider avansı yatırması zorunluluğu getirilmesinin sebebi, bu konuda yargılama sırasında yaşanan gecikmelerin davaları tıkamasının önlenmesidir . Esasında 1086 sayılı mülga Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanu-nunda yargılama giderlerinin peşin olarak yatırılmasını sağlayacak hükümler yer almıştır. Mülga HUMK m. 180’de, davacının dava açar-ken, elinde bulunan belgeleri dava dilekçesine eklemesi ve başka yer-lerden getirilecek belgelerin toplanabilmesi için gerekli posta giderini pul olarak vermesinin zorunlu olduğu belirtilmiştir (HUMK m. 180, 1). Kanundaki bu zorunluluğunun yerine getirilmemesi veya eksik ge-tirilmesi halinde, hâkimin ilk oturumda istenen hususların on günlük kesin süre içinde yerine getirilmesini veya eksikliğin tamamlanmasını davacı tarafa bildirmesi, mülga Kanunun amir hükmüdür (HUMK m. 180, 2). Benzer şekilde mülga Hukuk ve Ticaret Mahkemeleri Yazı İşleri Yönetmeliğinin (HTMYİY) 35. maddesinde de, tarafların isterlerse, bir miktar gider avansı yatırabilecekleri düzenlenmiş, fakat bu hususta bir zorunluluk getirilmemiştir . Davacıdan dava açarken belirli bir miktar gider avansı alınması sayesinde, dava sırasında her tahkikat işlemi için ayrı ayrı masraf istenmesi ve bu masrafın zamanında alınamaması sebebiyle uğranılabilecek zaman kaybı önlenmek istenmiştir.
  • Item
    İcra ve İflâs Kanununda mal beyanında bulunma yükümlülüğün ihlâli hâlinde öngörülen tazyik hapsi ve disiplin hapsinin mükerrer cezalandırma yasağı bakımından değerlendirilmesi
    (Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi, 2015) Özbek, Mustafa Serdar; Başkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi Özel Hukuk (Medenî Usûl, İcra ve İflâs Hukuku) Anabilim Dalı
    İsviçre ve Türk Medenî Kanunlarında, sorumluluğun konusunun borçlunun bütün malvarlığı olduğunu belirten açık hükümler olmasa da, gerek Türk Medenî Kanunu gerek İcra ve İflâs Kanununda sınırsız sorumluluk ilkesi benimsenmiş ve borçlunun alacaklılara karşı bütün malvarlığıyla (şahsî olarak) sorumlu olduğu kabul edilmiştir. Borçluyla hukukî bir ilişkiye giren alacaklı, borçlunun malvarlığına, ödeme ahlâkına, ödeme gücüne güvenerek borçluya kredi açar. Borçlu bu güvene sadık kalmaz ve borcunu ifa etmezse, alacaklı cebrî icraya başvurarak, verdiği kredinin borçlunun malvarlığı unsurlarının haczi ve paraya çevrilmesi sûretiyle tahsiline çalışır. Dolayısıyla cebrî icrada borçlunun malvarlığı, “alacaklılarının müşterek rehni” (alacaklıların alacaklarının teminatı, borçlunun tekmil borçlarının teminatı) olarak kabul edilir ve alacağın tahsili amacıyla malvarlığı unsurları üzerinde haciz (İİK m. 78 vd.) yapılabilir . Borçlunun malvarlığı, şahsî sorumluluğu çerçevesinde alacaklıya alacağını tahsil etme konusunda bir güvence teşkil etmekte ve alacaklıların müşterek rehni makamında olmaktadır (İİK m. 311/1). Borçlunun tekmil borçlarının teminatı olması bakımından alacaklı, borçlunun malvarlığı hakkında bilgi sahibi olmalıdır. Bunun en temel yöntemlerinden birisi de hiç kuşkusuz borçlunun icra takibinde mal beyanında bulunmasıdır. Gerek mukayeseli hukuk gerek Türk hukuku hükümleri nazara alındığında İcra ve iflâs hukukunda mal beyanı, borçlunun gerek kendi gerek üçüncü kişiler elinde bulunan her türlü veya haczi kabil mal, hak ve alacaklarının tamamı ya da borca yetecek miktarının çeşit ve niteliklerini, her türlü kazanç ve gelirlerini, haczedilebilir mal veya geliri yoksa bu hususu, yaşayış şekline göre geçim kaynaklarını ve buna göre borcunu nasıl ödeyebileceğini, yazılı veya sözlü olarak ya da borçlunun yemini veya yeminle temin edilmiş ifâdesiyle icra organına veya mahkemeye bildirmesidir . Türk hukukunda mal beyanının verilmesinde borçlunun yemini veya yeminle temin edilmiş ifâdesi aranmamaktadır. Mal beyanında bulunma yükümlülüğü, cebrî icranın yürümesi ve borçlunun malvarlığının şeffaflığının sağlanması bakımından kilit rol oynamaktadır. Bu sebeple İcra ve İflâs Kanununda borçlunun mal beyanında bulunma yükümlülüğü öngörülmüş ve bu yükümlülüğe uyulmasını temin etmek bakımından, mal beyanında bulunmayan borçlu hakkında iki ayrı yaptırıma yer verilmiştir. İİK m. 76’da yer verilen birinci yaptırım, süresinde mal beyanında bulunmayan borçluyu mal beyanında bulunmaya zorlamak için, beyanda bulununcaya kadar borçlunun icra mahkemesince hapisle tazyik edilmesidir. İcra ve İflâs Kanununda, hiç veya kanûnî süresinde mal beyanında bulunmayan borçlu için öngörülen ikinci yaptırım İİK m. 337, 1’de yer almış ve mazereti olmaksızın yasal süresi içinde mal beyanında bulunmayan borçlu hakkında, alacaklının şikâyeti üzerine, on gün disiplin hapsi cezası verileceği belirtilmiştir. Alacaklının alacağını karşılayacak miktarda malın haczedilmesi veya borcun ödenmesi hâlinde, bu ceza düşmektedir. İİK m. 337, 1’de yer alan disiplin hapsi hükmü, Anayasa Mahkemesinin 28.2.2008 tarihli, 2006/71 E. ve 2008/69 K. sayılı iptal kararıyla, İİK m. 76’da bulunan tazyik hapsi sebebiyle, aynı fiil hakkında kanunda iki ceza verilmesi benimsendiği gerekçesiyle, tekrar yargılama ve cezalandırma yasağına aykırı görülmüş ve iptal edilmiştir. Ancak İİK m. 337, 1’de yer alan disiplin hapsinin, İİK m. 76’da bulunan tazyik hapsiyle tekrar yargılama ve cezalandırma yasağına aykırı bir düzenleme oluşturduğu görüşü eleştirilmeyi hak etmektedir.
  • Thumbnail Image
    Item
    Tatbikattan hareketle somut norm denetiminin etkinliği üzerine bir etüd
    (Anayasa Mahkemesi Başkanlığı, 2015) Özbek, Mustafa Serdar; Özel Hukuk (Medenî Usûl, İcra ve İflas Hukuku ABD)
    Anayasa hükümlerinin, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kuralları olduğu Anayasada belirtilmiştir (AY m. 11, 1). Bunun doğal sonucu olarak da kanunlar Anayasaya aykırı olamaz (AY m. 11, 2). Kanunların Anayasaya aykırı olamaması ilkesi, Anayasaya uygunluğun yargı yoluyla denetlenmesini de kaçınılmaz kılar. Pozitif hukukumuzda kanunların Anayasaya uygunluğunun yargı yoluyla denetimi için iki yöntem öngörülmüştür. Birinci yöntem, doğrudan doğruya Anayasa Mahkemesinde “iptal davası” (annulment action) açılmasıdır. Buna soyut norm denetimi (abstract norm review) denir (AY m. 150-151). Kanunların Anayasaya uygunluğunun yargı yoluyla denetiminde ikinci yöntem, derdest bir dava sırasında mahkeme önünde, davada uygulanacak kanun hükümlerinin Anayasaya aykırılığının ileri sürülmesidir. Bir davaya bakmakta olan mahkeme, uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddî olduğu kanısına varırsa, Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakarak Anayasaya aykırılık iddiasını (itirazını) Anayasa Mahkemesine taşımalıdır (AY m. 152, 1; AMKYUHK m. 40, 1). Kanunların Anayasaya uygunluğunun bu şekilde yargı yoluyla denetlenmesine somut norm denetimi (concrete norm review) denir.
  • Item
    Güncel yargıtay kararları ışığında hukuk yargılama usûlünde gider avansı (Medenî Usûl ve İcra-İflâs Hukukçuları Toplantısı XI, Güncel yargıtay kararları ışığında HMK uygulaması, Gaziantep, 5-6 Ekim 2013, ZÜHFD 2014/3, s. 103-134)
    (Zirve Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2015) Özbek, Mustafa Serdar
    6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 120. maddesinde, davacının dava açarken gider avansı yatırması zorunluluğu kabul edilmiştir. HMK’da gider avansı yatırması zorunluluğu getirilmesinin sebebi, bu konuda yargılama sırasında yaşanan gecikmelerin davaları tıkamasının önlenmesidir.
  • Thumbnail Image
    Item
    Eğitimde müzakere ve arabuluculuk becerilerinin kazanılması
    (İstanbul Kültür Üniversitesi Hukuk Fakültesi, 2016-09) Özbek, Mustafa Serdar; Başkent Üniversitesi, Hukuk Fakültesi, Medeni Usul, İcra ve İflas Bölümü
    Müzakere ve arabuluculuk hünerleri eğitimi, gençlerin sorun çözücü bir yaklaşım kazanması için tasarlanmıştır. Uygulamada arabuluculuk yaklaşımı, barışçıl sınıf yaklaşımı ve barışçıl okul yaklaşımı gibi farklı anlaşmazlık çözüm eğitimi yaklaşımları vardır. Gençler, sorun çözücü bir karakter kazanmak için müzakere hünerlerini öğrenmelidirler. Müzakere ve arabuluculuk becerileri eğitimi ilkeli müzakerenin unsurlarından oluşur. Sadece gençler değil fakat arabuluculuk yapmak isteyen kişiler de bu faaliyete başlamadan önce eğitim almalı ve bu işi yaptıkları sürece meslek içi eğitim almayı sürdürmelidirler. Bu tür bir eğitim alternatif uyuşmazlık çözümü ve müzakere hünerleri yanında arabuluculuğun uygulandığı alanlar, iletişim teknikleri, soru sorma ve müzakere teknikleri, müzakere yönetimi, uyuşmazlık analizi ve etik kurallarına ilişkin hünerleri kazandırmayı amaçlamalıdır. Negotiation and mediation skills training should designed for youths to gain structured problem solving approach. There are different approaches to conflict resolution education in practice such as the mediation approach, the peaceable classroom approach or the peaceable school approach. It is necessary to teach negotiation skills to youths to acquiring problem solving processes. Negotiation and mediation skills training encompass the principled negotiation elements. Not only youths but also persons to act as mediators should receive training prior to such a mission and continue to receive in-service training as long as they do such jobs. Such training should aim to provide competency skills on alternative dispute resolution and negotiation skills as well as exercise areas of mediation, communication principles, question and negotiation techniques, negotiation management, dispute analysis and ethical rules.
  • Thumbnail Image
    Item
    Kesinleşmeden İcra Edilemeyecek İlâmların Kesinleşmeden Önce İcraya Konulması
    (Başkent Universitesi Hukuk Fakültesi, 2016-03) Özbek, Mustafa Serdar; Başkent Üniversitesi
    Para alacağı ve taşır teslimine ilişkin ilâmlar, olağan kanun yoluna başvurulmuş olsa bile şeklî anlamda kesinlik kazanmadan önce icraya konulabilir. Bu ilâmlar, hakkında kanun yolu başvurusu yapılmış olmasına rağmen kabili icradır. Yargıtay, borçlunun talebi üzerine, teminat mukabili temyiz incelemesi sonuçlanmadan önce icranın ertelenmesi kararı verebilir. Bununla birlikte, aile hukuku, kişiler hukuku ve taşınmaz mallar üzerindeki aynî haklara ilişkin ilâmlar kanunen, derhal icra edilemez. Bu ilâmlar şeklî anlamda kesinleşmeden önce ilâmlı icra takibi başlatılırsa, icra mahkemesi icra memurunun işlemine karşı yapılan şikâyet üzerine derdest icra takibini iptal eder. Çünkü bu tür ilâmların ilâmlı icra kapsamında icraya konulabilmesi için şeklî anlamda kesinleşmesi gerekir. Judgments about money claims and movable delivery are enforceable before constitutes a res judicata, regardless of any ordinary methods of review (appeal). These judgments can be enforceable in spite of their being subject to methods of appeal. The court of cassation, upon request of the debtor, may order suspension of enforcement of judgment before the hearing of the appeal, ordering the posting of security by the debtor. However judgments involving property rights over immovable properties, family law and law of persons are not enforceable by law as of the time they where rendered. If enforcement proceeding starts before they constitutes a res judicata in these judgments, enforcement court judge shall review complaint concerning the enforcement and bankruptcy offices transaction and will annul pending enforcement proceedings. Because these kinds of judgments must constitute a res judicata in order to be enforceable within the framework of enforcement of court decisions.
  • Thumbnail Image
    Item
    Takip talebinden önce borçludan ödeme ön talebinde bulunma zorunluluğu
    (Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, 2015-11) Özbek, Mustafa Serdar
    Takip talebi icra dairesine yazılı, sözlü veya elektronik ortamda yapılmaktadır. Alacaklı, ilâmlı icra yoluyla takibe başlamadan önce borcun ödenmesi için, bir banka hesap numarası da belirterek iadeli taahhütlü olarak borçlunun bilinen en son adresine borcunu ödemediği takdirde hakkında icra takibi yapılacağına ilişkin bilgileri içerir meşruhatlı ödeme bildiriminde bulunmak zorunda olmalıdır. Alacaklı, bu adrese bildirim yapılamaması veya bildirime rağmen yedi gün içerisinde borcun posta gideriyle birlikte ödenmemesi hâlinde icra takibini başlatabilmelidir. Ön talepte bulunulması sayesinde, ilâmlı takiplerde borçluya meşruhatlı bildirimde bulunmak zorunluluğu getirilerek, para alacakları icra takibine konulduğunda vekâlet ücreti ile diğer icra masraflarının asıl alacağın miktarını geçmesi ve icra dairelerinin küçük alacaklardan kaynaklanan iş sayılarındaki artış önlenebilir. Bu düzenleme ile ilâma bağlı alacaklardan iyi niyetli borçlunun haberdar olması sağlanarak borçların icra müdürlüğüne gelmeden önce tahsili sağlanabilir. Böylece yalnızca icra dairelerinin iş yükü azaltılmakla kalmayacak, borçlunun ödemek istediği borçlar hakkında yapılan para alacağına ilişkin ilâmlı icra takipleri nedeniyle icra masraf ve vekâlet ücreti ödenmesi nedeniyle maruz kaldığı mağduriyet de giderilebilecektir. ABSTRACT Sending Pre-Payment Claim Notice to the Debtor before Claim of Enforcement in the Enforcement of Judgments Claims of enforcement shall be communicated to the enforcement office of relevance in writing or through any recognized electronic means of communication. In cases relying on a judgment, the creditor must give a comprehensive pre-payment claim notice, in such form and fashion to be determined by implementation regulations and incorporating all necessary details as to its claim, including the fact that enforcement proceedings would begin if the debtor fails to fulfill its obligations pending, to the last known address of the debtor via registered return mail with confirmation of receipt, also making notion of a bank account number for related funds to be paid, before the enforcement proceeding is put in process. The creditor should be able to initiated enforcement proceedings when no pre-payment claim notice reaches at such address as aforementioned or on failure of the debtor to pay up its debt in full, within seven days of it’s receipt of the creditor’s notice, together with respective postal mailing charges. With the arrangement of pre-payment claim notice in enforcement of money judgments, extra workload accumulations at enforcement offices, in connection with money claims, can be prevented while avoiding a rise in the attorney charges and other enforcement related costs, above and beyond the original balance of claims. As this arrangement provides for timely notification of good faith debtors of their debts, it aims at increasing the number of occasions where debts are collected without the debtor having to personally appear at the enforcement office, which, in fact, is seen to be a solution that not only helps reduction of the workloads of enforcement offices but also contributes to elimination of sufferings incurred for the side of the debtor, due to or in connection with its being forced to pay for enforcement costs and attorney charges in line with enforcement proceedings held against it, for enforcement of money judgments.
  • Thumbnail Image
    Item
    Hukuk Yargılama Usulünde Gider Avansı
    (2013) Özbek, Mustafa Serdar
    Adalete erişim akımının ortaya çıktığı 1970 li yıllarda medenî usûl hukukçularının hararetle tartıştığı adalete erişim kavramı, günümüzün çağdaş hukuk devletlerinin temel yapı taşlarından biri olmuştur. Kanun koyucular, gerçekleştirdikleri adalet reformlarında adalete erişim doktrininin esaslarıyla bağlı kalmaya daha fazla hassasiyet göstermiş ve pozitif hukukta adalete erişimin kolaylaştırılmasını sağlayacak düzenlemeler yapmayı temel hedef olarak ortaya koymuşlardır. Adalete erişim hakkının kullanılabilmesi için geliştirilen farklı çözüm seçeneklerinden biri de, yargılama harç ve giderlerinden kaynaklanan malî engellerin bertaraf edilmesine yönelik olmuştur. Bu kapsamda adalete erişim doktrini, yargılama harç ve giderleri alınmadan, tamamen masrafsız olarak dava açılması veya zorunlu hukuk sigortası sisteminin benimsenmesi gibi cesur ve ufuk açıcı öneriler geliştirmekten çekinmemiştir . Bu tür öneriler ileri sürüldüğü dönemde tatbik edilebilir görülmemişse de, günümüzde sosyal devlet ilkesinin geldiği aşamada adalete erişimin kolaylaştırılması için, yargılama harç ve giderlerini karşılamakta zorlanan işçiler ve tüketiciler gibi ekonomik yönden elverişsiz kişi ve gruplar bakımından, yargılama harç ve giderlerinin ödenmesinde sıfır tarife esasının benimsenmesi mümkündür. Dava sayısı ve yargılama giderlerindeki düzenli artış karşısında, dava yolunun adalete erişimi zorlaştırmayacak şekilde düzenlenmesi için çalışmalar yapılmaktadır. Bu husustaki önemli konulardan biri de hiç kuşkusuz yargılama harç ve giderleridir. Türk hukuk yargılama usûlünü yeniden şekillendiren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe girmesiyle, mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun kazanımları korunurken, bazı yeni kavram ve kurumlara da yer verilmiştir. Bunlardan biri de, uygulanmasında bazı sorunları da beraberinde getiren, kimi zaman yoğun eleştirilere muhatap olan ve HMK nın yürürlüğe girmesinden itibaren çok sayıda Yargıtay kararına konu olan gider avansı olmuştur. Bu kitapta gider avansı, adalet erişim doktrininin esasları doğrultunda teorik ve pratik olarak incelenmiştir. Konuyla ilgili Yargıtay kararları tahlil edilerek, mevcut sorunların teşhis ve tedavisi için bir reçete oluşturulmaya gayret edilmiştir. Bu kapsamda gider avansını teorik olarak doğru bir bakış açısıyla değerlendirebilmek için, öncelikle birinci bölümde adalete erişim hakkı ve yargılama giderleri arasındaki ilişki incelenmiş, ardından ikinci bölümde, gider avansına ilişkin mevzuat hükümleri ortaya koyulmuştur. Üçüncü bölümde gider avansının genel esasları değerlendirildikten sonra, dördüncü bölümde gider avansının özel olarak yargılama hukukuyla ilişkisi ortaya koyulmaya çalışılmıştır.