Hukuk Fakültesi/ Faculty of Law
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11727/1398
Browse
25 results
Search Results
Item Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin Aile Arabuluculuğu Konulu Tavsiye Kararı(Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi ,2 ,- ,71-102, 2005) Özbek, MustafaAvrupa Konseyi bünyesinde aile arabuluculuğu üzerinde yapılan çalışmalar, son on yıldır yoğun bir şekilde devam etmektedir. İspanya da (Cadiz) 20-22 Nisan 1995 tarihlerinde gerçekleştirilen Gelecekte Aile Hukuku konulu Üçüncü Avrupa Konferansında Avrupa Konseyine, bu konferansın sonuçları ışığında, aile uyuşmazlıklarını çözmek için aile arabuluculuğu (family mediation) ve diğer usuller üzerinde araştırma yaparak, aile uyuşmazlıklarının çözümünde kullanılan arabuluculuk (uzlaştırma) ve diğer usullerle ilgili ilkeleri içeren milletlerarası bir belge hazırlaması tavsiye edilmiştir.Item The Principles and Procedure of Penal Mediation in Turkish Criminal Procedure Law(Ankara Law Review, 2012, Say.2, cilt.2011, s.153-220,, 2012) Özbek, MustafaMevzuatta yapılan son değişikliklerin yürürlüğe girmesiyle arabuluculuk, Türk hukuk sisteminde bazı suçlardan doğan uyuşmazlıkların çözümünde uygun bir alternatif hâline gelmiştir. Türk hukukunda öngörüldüğü şekliyle arabuluculuk, ceza adaleti sistemine nazaran, tüm ilgililer için daha iyi bir çözüm bulmada kullanılan bir yöntemdir. Bu makale, ceza arabuluculuğunun, mukayeseli hukuk, felsefesi, usûlü ve uygulamasını esas alarak yasal çerçevesini incelemektedir. Makalede, bu usûlün, genel olarak tüm tarafların ve toplumun menfaatine uygun olduğu tespit edilmiştir. With the passage of recent legislation, mediation has become a viable alternative for the resolution of some types of crime in the Turkish legal system. As envisioned under Turkish law, mediation is a vehicle to achieve a better solution for all concerned than is possible through the criminal justice system. This article examines the statutory framework for penal mediation, including the basis in comparative law, the philosophy, procedures, and practices in Turkish penal mediation. The article finds that this process is beneficial to all parties and society as a whole.Item İflâs Masasından Çıkarılabilecek Mal ve Haklar(Türkiye Barolar Birliği Dergisi, 2001, Say.3, s.997-1028,, 2001) Özbek, MustafaMahiyeti itibariyle külli bir icra yolu olan iflâs yoluyla takibin temel özelliklerinden birisi de alacaklıların (alacakları oranında) eşit bir şekilde, sadece borçlunun mal varlığından tatmin edilmeleridir. Nitekim iflâsın açılmasıyla, borçlunun (müflisin) haczedilebilen bütün mal ve haklarının oluşturduğu topluluk olan iflâs masasına, yalnız borçluya (müflise) ait olan (ve iflâsın kapanmasına kadar borçlunun mal varlığına girecek olan) mal ve hakların dahil olacağı yönündeki kural da bu amaçla kabul edilmiştir (İİK m. 184, I). İcra hukukunda bu mülâhazalarla kabul edilen istihkak davalarının (İİK m. 96 vd.) iflâs hukukundaki uzantısı iflâstaki istihkak davalarıdır (İİK m. 228). İflas açıldığı anda müflisin elinde olmakla beraber üzerinde üçüncü kişiler tarafından mülkiyet iddia edilen mallar, iflâsta istihkak davasının konusunu oluşturur. Üçüncü kişilerin iddia ettikleri mülkiyet dışındaki ayni haklar ise sıra cetveline itiraz yoluyla çözüme kavuşturulur (İİK m. 235). Ancak İcra ve İflâs Kanunu, 188 ile 190. maddeleri arasında bazı özel masadan çıkarma halleri düzenlemiştir . Bu haller, daha sonra görüleceği gibi genellikle ticari hayattaki güven ve istikrarın, iyi niyetli üçüncü kişilerin ve kamu düzeninin korunması amaçlarıyla benimsenmiştir. Buna göre, iflâs açıldığı anda müflisin mal varlığında bulunmakla beraber aslında üçüncü kişilere ait olan ve bu nedenle iflâs masasına girmemesi gereken mallar üzerinde, üçüncü kişilerin sahip olduğu malların iadesini talep hakkına masadan çıkarma hakkı denir. Masadan çıkarma hakkının konusu olan mallar (akit veya haksız fiil gibi) herhangi bir nedenle müflisin hukuki ya da fiili tasarrufuna girmiş olabilir ancak müflis bu malların maliki değildir. Bu nedenle söz konusu mal ve haklar belli koşullarla masadan çıkarılabilir. İflâs idaresi masadan çıkarma hakkına riayet etmezse, iflâs masasına karşı istihkak davası açılmalıdır.Item Avukatlıkla Bağdaşabilen Akademik Unvanlar(Ankara Barosu Dergisi, 2012, Say.1, cilt.2012, s.18-42,, 2012) Özbek, Mustafa1136 sayılı Avukatlık Kanunu, avukatlık mesleğine kabul şartları, avukatın hak ve ödevleri, barolar ve Türkiye Barolar Birliğinin teşkilât yapısı, avukatlık sözleşmesi ve adlî yardım gibi avukatlık hukukunun temel kurallarını düzenlemektedir. 1136 sayılı Avukatlık Kanunu, 2 Mayıs 2001 tarihinde yürürlüğe giren 4667 sayılı Kanunla, önemli değişikliklere uğramıştır. Avukatlık Kanununun 11. maddesi, avukatlıkla birleşemeyen işleri içermektedir. Bu hükme göre aylık, ücret, gündelik veya kesenek gibi ödemeler karşılığında görülen hiçbir hizmet ve görev, sigorta prodüktörlüğü, tacirlik ve esnaflık veya meslekin onuru ile bağdaşması mümkün olmayan her türlü iş avukatlıkla birleşemez. Avukatlık Kanununun 12. maddesinde, bu hükme bazı istisnalar öngörülmüştür. Bu maddeye göre, hukuk alanında profesör ve doçentlik, 11. maddenin kapsamı dışında kalmaktadır. Ancak, Avukatlık Kanununun 12. maddesinde 4667 sayılı Kanunla değişiklik yapılmadan önce, sadece profesör ve doçentlik akademik unvanları değil, yardımcı doçentlik akademik unvanı da avukatlıkla birleşebilen işler arasında sayılmıştı. Anayasanın 10. maddesine göre herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Bu sebeple, herhangi bir mahkemenin, 1136 sayılı Avukatlık Kanunun (4667 sayılı Kanunla değişik) 12, 1/b. maddesinin Anayasaya aykırılığı iddiasıyla Anaysa Mahkemesine başvurması durumunda, söz konusu hüküm bu yönden Anayasaya aykırı bulunabilir. Bu hüküm, yeni Avukatlık Kanununda değiştirilmelidir. Attorneyship Code No. 1136, provides for basic rules of attorneyship law such as admission into the profession of attorney, rights and duties of an attorney, the organization of the bars and Turkey Bar Associations, attorneyship contract and legal aid. Attorneyship Code No. 1136 has been substantially changed by the enactment of the amendments of Act No. 4667, which came into force on May 2, 2001. Article 11 of the Attorneyship Code provides activities incompatible with attorneyship. According to this provision, services and duties rendered in exchange for payments such as a monthly salary, a fee, a daily wage, or dues; working as an insurance agent, a merchant, or a tradesman; and all activities not agreeing with the respectability of the profession are incompatible with attorneyship. There are some exceptions of this provision in the article 12 of the Attorneyship Code. According to this article, professorship and associate professorship in the field of law fall outside the scope of Article 11. However, before making amendments in the article 12 of the Attorneyship Code by the Code No. 4667, not only academic titles of professorship and associate professorship but also the academic title of assistant professorship was listed among the activities compatible with attorneyship. The Article 10 of the Constitution states that all individuals are equal without any discrimination before the law, irrespective of language, race, colour, sex, political opinion, philosophical belief, religion and sect, or any such considerations. Therefore, if any court asked the Constitutional Court to assess the compliance with the Constitution of Article 12,1/b of Code no. 1136 on Attorneys (as amended by Code no. 4667), it may be found to be unconstitutional in this regard. This provision must be changes in the new Attorneyship Code.Item Çağdaş Ceza Adaleti Sistemlerinde Alternatif Çözüm Arayışları ve Arabuluculuk Uygulaması(Kazancı Hukuk Dergisi, 2010, Say.1, cilt.-, s.116-183,, 2010) Özbek, Mustafaİşlenmiş suçların failleri ile mağdurları arasındaki uyuşmazlıkların çözümünde arabuluculuğun kullanılması, yirmibirinci yüzyılın başına kadar hukukumuzda üzerinde yeterli ölçüde çalışılmamış bir konudur. Mağdur-fail arabuluculuğu, Amerika Birleşik Devletlerinde doğan alternatif uyuşmazlık çözümü akımının (Alternative Dispute Resolution, ADR) bir parçası olarak, hızla büyüyen bir alanı temsil etmektedir. Geleneksel arabuluculuk uygulamasından belirli yönleriyle ayrılan mağdur-fail arabuluculuğunun işleyişi, kendine has bazı özelliklere sahiptir. Mağdur-fail arabuluculuğu ve yeniden uzlaştırma programları ilk olarak, 1978 yılında Amerika Birleşik Devletlerinin orta bölgelerindeki eyaletlerde görülmüştür. 1998 yılına gelindiğinde Amerika Birleşik Devletleri çapında 315 adet, Avrupa çapında ise 700 den fazla bu çeşit program kurulmuştur. Örneğin, Texas eyaletinin Dallas, Houston ve Corpus Christi şehirlerinde bu tür programlar bulunmaktadır. Texas Ceza Usûl Kanununda mağdur-fail arabuluculuğu, belirli davalarda denetimli serbestliğin bir geçerlik şartı olarak açıkça düzenlenmektedir. The use of mediation in penal matters has emerged towards the end of the twentieth century. As part of the larger Alternative Dispute Resolution movement in North America, the practice of mediation has grown recently. There are a handful of mediation programs in panel matters provided for in legislation in many parts of North America and Europe. These schemes are often called in the United States as victim offender reconciliation programs and in Britain as reparation schemes. However, they are known more generally as victim- offender mediation programs in the literature. The victim-offender mediation program brings together in a face-to-face meeting a person who has been convicted of a crime and the person or persons who were victims of that crime. In these meetings the parties meets in the presence of a third party in order to mediate some form of restitution whether financial or by way of services to be performed for the victims or community, and to achieve a reconciliation satisfactory to the victim, the offender and the representatives of the legal system. The concept of victim-offender mediation is a product of three contemporary movements within the criminal justice system. First movement is victimology. According to some new views, crime victims are placed in a totally passive position by the criminal justice system and therefore recent studies have focused on an increased concern for victims and their role in the criminal law. Second movement is about a growing dissatisfaction with established ways of punishing and treating the offender. This movement is a part of the restorative justice. Restorative justice focuses on the injury to the victim and the community, rather than to the State and seeks to replace retribution with restoration. Third movement is awareness of new alternatives to standard methods of dispute settlement. The primary aim of victim-offender mediation programs is to provide a dispute resolution process which is perceived as fairly both the victim and the offender. The mediator facilitates mediation, by first allowing time to address informational and emotional needs, followed by a discussion of loses and the possibility of developing a mutually agreeable restitution obligation. The victim-offender mediation process can be summarized by four distinct phases: 1) Referral/Intake, 2) Preparation for Mediation, 3) Mediation, 4) Follow-up. New Turkish criminal justice system started to operate on June 1, 2005. One of the novelties brought about by the new criminal justice system is penal mediation in criminal procedure law. It is important to enhance applicability and efficiency of provisions concerning penal mediation. Within the scope of Judicial Reform Strategy, it has been set as target that all aspects of penal mediation in criminal procedure law will be reconsidered, problems will be determined and necessary measures will be taken to solve the problems.Item Report on Alternative Dispute Resolution within the Context of Better Access to Justice(Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Prof. Dr. Bilge Umara Armağan, 2009, Say.-, cilt.11, s.453-507,, 2009) Özbek, MustafaA right of access to judicial protection meant essentially the aggrieved individual?s formal right to litigate or defend a claim. Access to justice is defined as to be able to easily access to justice by all segments of society and to provide them all kinds of means by state in order to seek right to judicial remedy by individuals and to inform effectively about the existence of these rights. Lack of efficiency in these facilities concerning access to justice may jeopardise public confidence to the judicial mechanism and therefore the state system.Item İcra ve İflâs Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Taslağıyla Getirilmek İstenen Değişikliklerin Değerlendirilmesi(Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2008, Say.3, cilt.57, s.463-524,, 2008) Özbek, MustafaEkonominin etkin olarak işleyebilmesi ticarî işletme ve şirketlerin verimli bir şekilde çalışmalarına bağlıdır. Bu sebeple icra sisteminin etkinliği, iç ticaret için büyük önem taşır. Türk İcra ve İflâs Hukuku esas itibariyle, 1932 yılında kanunlaşan, 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu tarafından düzenlenmiştir. Bununla birlikte, bugüne kadar Kanunda bir çok değişiklik yapılmıştır. İcra ve iflâs teşkilatının yeniden yapılandırılması ve icra usûlünün etkinliği tekrar gündeme gelmiştir. Türk mevzuatı basit ve hızlı bir icra usûlü öngörmediği için, son on yılda İcra ve İflâs Kanununda bir çok değişiklik yapılmıştır. Esasında Türk icra teşkilatı ağır bir iş yükü altında çalışmaktadır. İlâmlı ve ilâmsız icra yoluyla yapılan takiplerde alacakların tahsilinde hızlı usûllerin olmadığı yönünde çok sayıda şikâyet bulunmaktadır. İcra ve İflâs Kanununda yapılan son değişikliklerin ardından, bu sorunların aşılması amacıyla Adalet Bakanlığınca yeni bir kanun taslağı hazırlanmıştır. İcra ve İflâs Kanununda bazı değişiklikler yapılmasına dair kanun taslağının amacı, icra teşkilatının verimini ve işlevselliğini artırabilmektir. Bu çerçevede taslağın hedefi, yeni icra müdürlüklerinin kurulması, icra takibi sırasında son teknoloji olanaklarına erişilmesi ve yeterli sayıda uzman icra müdürü ile icra memurluğu kadrosu ihdas etmek suretiyle icra teşkilatının hizmet kalitesini ve verimliliğini artırmaktır. İcra memurları, bir kamu görevlisi olarak icra usûlünde önemli işleve sahiptir. İcra memurları, kanunun emrettiği görevleri yerine getirmekle görevlidirler. Aynı zamanda icra memurları, haciz ve cebrî satış gibi icra takibinin bütün aşamalarında, alacaklı ile borçlu arasındaki hassas menfaat dengesini korumak zorunadırlar. Bu bağlamda icra memurlarının hizmet içi eğitimi büyük önem taşır. İcra memurları, bir çok karmaşık hukukî sorunu çözmek zorunda kaldıklarından gerekli ehliyete sahip ve uzman olmalıdırlar. Bu sebeple, İcra ve İflâs Kanununun ilgili hükümleri, icra takibinin etkinliğini ve takip ekonomisini sağlayacak şekilde tekrar değiştirilecektir. Kanun taslağı, hem alacakların hem borçluların menfaatlerini tatmin etmek üzere çeşitli yeni çözümler de içermektedir. Bu yeni çözümler makalede, eleştirel bir gözle değerlendirilmiştir. The efficiency of the economy depends on the effective running of the business enterprises and companies. Therefore the effectiveness of the enforcement system is of crucial importance to the domestic trade. Turkish Enforcement and Bankruptcy Law is regulated mainly by the Code of Enforcement and Bankruptcy, No 2004, which has been legislated at 1932. Many amendments, however, have been made to the Code up to now. Reorganization of enforcement and bankruptcy organization and the effectiveness of enforcement procedure back on the agenda again. Since Turkey legislation does not provide a simple and fast enforcement procedure, many amendments were made in the Code of Enforcement and Bankruptcy in last decade. As a matter of fact, Turkey?s enforcement organization is working under a heavy workload. There are many complaints about the lack of speedy procedures for collecting secured or unsecured money debts without a court judgment. After recent amendments to the Code of Enforcement and Bankruptcy, a new bill was prepared by the Ministry f Justice to deal with these problems. The purpose of the bill providing for some amendments to the Code of Enforcement and Bankruptcy to enable increasing the performance and functioning of the enforcement organization. Within this framework, draft bill aims to improve the service quality and effectiveness of enforcement organization by establishing new enforcement offices, accessing to latest technology during the enforcement procedure, and supplying with the sufficient numbers of qualified bailiffs and enforcement office staff. As a civil servant the bailiffs play an important role in functioning of enforcement procedure. The bailiffs are obliged to fulfill the mandate given o them by the law. At the same time they must protect the sensitive balance of interests between the debtors and creditors during the all steps like attachment and forced sale taken in the enforcement. In this respect, in service training of bailiffs takes on great importance. Bailiffs must have necessary skills and be professional as they have to deal with many complex legal problems. Therefore, the relevant provisions of the Code of Enforcement and Bankruptcy will be amended again in a way to provide the effectiveness of execution procedure and enforcement economy. Also the daft bill contains various new legal solutions to enable both the interests of creditors and those of debtors to be satisfied. These new solutions have been evaluated in a criticizing manner in the article.Item Yapım Sözleşmesinde Yüklenicinin İflâsının Ertelenmesiyle Ortaya Çıkan Sorunlar ve Çözüm Önerileri(Legal Medeni Usul ve İcra İflas Hukuku Dergisi, 2008, Say.1, cilt.-, s.107-147,, 2008) Özbek, MustafaTicaret Kanununun 324. maddesinin II. fıkrasında ve Kooperatifler Kanununun 63. maddesinin II. fıkrasında düzenlenen iflâsın ertelenmesi, 4949 sayılı Kanunla yapılan değişiklik sonucunda, İcra ve İflâs Kanununun 179 ilâ 179/b maddelerinde de yer almış ve bu değişikliğin ardından, iflâsın ertelenmesi taleplerinde belirgin bir artış görülmüştür. Ancak uygulamadaki bu artış, çeşitli sorunları da beraberinde getirmiş; bu sorunlara, yapım (inşaat) sözleşmelerinin yapısından kaynaklanan karmaşıklıklar eklendiğinde, sorunların çözüm daha da güçleşmiştir. Uygulamada karşılaşılan sorunlar incelendiğinde, bu sorunların belirli ölçüde iflâsın ertelenmesi kurumunun doğru anlaşılamamasından kaynaklandığı görülmektedir. Ayrıca, doktrinde yapılan haklı tenkitlerde de belirtildiği gibi, İcra ve İflâs Kanununda yapılan düzenlemelerin yetersiz olması da bu aksaklıkların sebepleri arasında sayılabilir.Item Avrupa Konseyi Arabuluculuk Yönergesi Önerisi(Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2007, Say.1, cilt.-, s.183-231,, 2007) Özbek, MustafaMedenî yargı bazı ülkelerde uzun sürdür krizdedir. Artan giderler ve aşırı kalabalık mahkemeler yüzünden adalet herkes için erişilebilir değildir. Bu adlî tıkanıklık, adalete eşit erişimin reddedilmesine yol açmıştır. Adalete daha iyi erişimin sağlanması, Üye Devletler arasında medenî yargı alanında işbirliğini artırmak amacıyla oluşturulan Avrupa Birliği genelindeki plânların yapı taşlarındandır. Bu ilkenin, yargı sistemine erişim kadar, uygun uyuşmazlık çözüm yollarına erişimin teşvik edilmesini de kapsadığı kabul edilir. Avrupa Birliği genelinde alternatif uyuşmazlık çözüm yollarına (ADR) başvurulabilir olması, adalete erişimin genel olarak iyileştirilmesi ve sınır ötesi davaların bünyesinde bulunan sorunların çözülmesinde büyük öneme sahiptir. Aslında hukuk sisteminde ADR nin kullanılması hukukçular için yeni değildir. Bugün kullanılan ADR yöntemlerinin bir çoğu, çeşitli hukuk sistemlerinde yüzyıllardır mevcut bulunmaktadır. En çok bilenen ADR yolları, müzakere, arabuluculuk ve tahkimdir. Bununla beraber ADR yöntemleri, 1970 li yıllara kadar yaygınlaşmamıştır. ADR bu yıllarda, Anglo-Sakson ülkelerinde başarıyla yayılmıştır. Mahkemelerdeki tıkanıklığın, aşırı masraflar ve gecikmenin ortadan kaldırılması, adalete erişimin kolaylaştırılması ve daha etkili bir uyuşmazlık çözümü oluşturmak amacıyla ADR?nin kullanılması hızla gelişmiştir. Avrupa Birliği de ADR?ye ilişkin mevzuatın oluşturulmasında çok aktiftir. Üye Devletlerin bazıları, bir süredir hukuk yargılama usûlü kurallarında değişiklikler yapmayı düşünmektedirler. Buna karşılık Üye Devletler, ADR yolları hakkında ayrıntılı çerçeve düzenlemelere sahip değillerdir. Bu kapsamda 2002 yılında, Avrupa Komisyonunca, medenî hukuk ve ticaret hukukunda ADR ye ilişkin bir Yeşil Kitap sunulmuş ve 2004 yılında, gönüllü nitelikte olan, Arabulucular için Avrupa Etik Kuralları uygulamaya koyulmuştur. Ardından Komisyon, medenî ve ticarî konularda arabuluculuğun belirli yönlerine ilişkin bir Avrupa Parlamentosu ve Konseyi Yönergesi için öneri hazırlamıştır. AB Arabuluculuk Yönergesi Taslağının amacı, arabuluculuğa başvurulmasını teşvik etmek suretiyle ADR yollarını geliştirmek ve Üye Devletlerde, zamanaşımı sürelerinin durması, gizlilik ve uzlaşma anlaşmalarının icra edilmesi gibi konulardaki usûl kurallarına ilişkin asgari müşterek ilkeleri oluşturmaktır. AB Arabuluculuk Yönergesi Taslağı, hem iç hem de sınır ötesi arabuluculukları kapsamakta ve AB genelinde herkes için geçerli olan ilkeleri belirlemektedir. Aile arabuluculuğu da Yönerge Taslağının kapsamına girmektedir. Arabuluculuk Yönergesi Taslağının, 2007 yılında Avrupa Parlamentosu tarafından kabul edilmesi beklenmektedir. Civil justice has been in crisis in some countries for a long time. Justice is not accessible to everyone because of rising costs and overcrowded courts. This judicial congestion led to claims that equal access to justice had been denied. Ensuring better access to justice is one of the cornerstones of initiatives, at the European Union level, which aim to increase co-operation between Member States in the field of Civil Justice. This principle is deemed to include the promotion of access to adequate dispute resolution measures as well as access to the judicial system. The availability of alternative dispute resolution (ADR) processes at European level has got a paramount importance to improve general access to justice and resolve the problems inherent in cross-border litigation. Indeed the use of ADR in the legal system is not new for lawyers. Many of the ADR methods in current use have existed for hundred years in various legal systems. Most common forms of ADR are negotiation, mediation, and arbitration. ADR methods, however, did not become widespread until 1970?s. ADR has spread successfully throughout the Anglo-Saxon countries in these years. The use of ADR has developed rapidly in order to relieve court congestion and undue costs and delay, to facilitate access to justice, and to provide more effective dispute resolution. Also the European Union has been very active in adopting legislative measures on ADR. Some of the Member States have been considering changes in their rules of civil procedure for quite a while. However the Member States do not have detailed framework regulations on ADR processes. In this context a Green Paper on ADR in civil and commercial law presented by the European Commission in 2002 and a voluntary European Code of Conduct for Mediators was launched in 2004. Then the Commission prepared the proposal for a directive of the European Parliament and of the council on certain aspects of mediation in civil and commercial matters. The objective of the draft EU Mediation Directive is to promote ADR processes by encouraging the use of mediation and to establish minimum common principles on procedural rules such as suspension of limitation periods, confidentiality, and enforcement of settlement agreements, in each Member States. The draft EU Mediation Directive covers both domestic and ?cross-border? mediations and set EU-level standards across the board. Family mediation is also within the scope of the draft Directive. It has been waiting that the draft Mediation Directive will be adopted by the European Parliament in 2007.Item Ceza Muhakemesi Kanununda Yapılan Değişiklikler Çerçevesinde Mağdur Fail Uzlaştırmasının Usûl ve Esasları(Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2007, Say.4, cilt.-, s.123-205,, 2007) Özbek, MustafaOnarıcı adalet, toplumun ihtiyaçlarıyla mağdurların ve faillerin ihtiyaçları arasında denge kurmak suretiyle toplum menfaatleri üzerinde yoğunlaşan bir anlayıştır. Başlıca onarıcı adalet programlarından biri de mağdur fail arabuluculuğudur (MFA). MFA?da, mağdur ve fail, genellikle bir arabulucunun yardımıyla, suçtan kaynaklanan sorunların çözümüne gönüllü olarak aktif bir şekilde katılırlar. Türk Ceza Muhakemesi Kanununun (CMK) 253. maddesi, Cumhuriyet savcısına veya mahkemeye, MFA?ya başvurma yetkisini vermektedir. Türk ceza muhakemesi hukukunda MFA?nın usûlüne ilişkin yasal düzenleme, 19 Aralık 2006?da yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanunun Ceza Muhakemesi Kanununda yaptığı değişikliklerle esaslı şekilde değiştirilmiştir. CMK uyarınca, Arabuluculuk Yönetmeliği 26 Temmuz 2007 tarihinde Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. MFA?ya aşağıdaki suçlarda başvurulabilir (CMK m. 253,1): 1. Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlar, 2. Kasten yaralama, 3. Taksirle yaralama, 4. Konut dokunulmazlığının ihlâli (madde 116), 5. Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması (madde 234), 6. Ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin açıklanması. Savcı, mağdur veya faile, tebligat yoluyla uzlaşma teklifinde bulunur (CMK m. 253,4). Arabuluculuk teklifinde bulunulursa taraflar, arabuluculuğa başvurulması ve arabuluculuk teklifini kabul veya reddetmeleri hâlinde hakları konusunda bilgilendirilir (CMK m. 253,5). Taraflar özgür iradeleriyle rıza gösterirlerse, savcı veya mahkeme onları MFA?ya havale eder. Bundan sonra, hukukçu olması zorunlu olan bir arabulucu görevlendirilir (CMK m. 253,9). Arabulucu, dosya içindeki belgelerin kendisine verilmesinden itibaren en geç otuz gün içinde arabuluculuk işlemlerini sonuçlandırmak zorundadır. Cumhuriyet savcısı bu süreyi bir defalığına, en çok yirmi gün daha uzatabilir (CMK m. 253,12). Arabulucu taraflarla görüşür ve ortak veya ayrı toplantılar yapar. Arabuluculuktaki görüşmeler gizlidir. Bunun ilk anlamı, müzakerelere sadece mağdur, fail, onların kanunî temsilci ve avukatlarının katılabilmesidir. (CMK m. 253,13). Gizliliğin ikinci anlamı, müzakereler sırasında taraflardan birince açıklanan görüşler, yapılan kabuller veya önerilerin, sonradan kovuşturmada ya da herhangi bir davada delil olarak kullanılamamasıdır (CMK m. 253,20). Buna göre, arabuluculuk sırasında aktarılan bilgiler, müzakereler dışında elde edilebilir ve delil olarak kabul edilebilir olmadığı takdirde, genel olarak delil kabul edilmez (Uzlaştırma Yönetmeliği m. 19,4). Taraflar MFA sonunda bir anlaşmaya varırlarsa, yazılı anlaşma metninin bir sureti, onaylanmak üzere, arabulucu tarafından savcıya veya mahkemeye gönderilir. Anlaşma olmazsa, savcı veya mahkeme bilgilendirilir; fakat müzakereler hakkında ayrıntılı bilgi verilmez. Uzlaşma anlaşması taraflarca gönüllü olarak imzalanır ve sadece makul ve orantılı edimler içerebilir (CMK m. 253,17). Onayın ardından uzlaşma anlaşması bağlayıcı olur. Fail, uzlaşma anlaşmasıyla üstlendiği edimi yerine getirmezse, uzlaşma anlaşması ilâmlarla aynı şekilde icra edilebilir. Sonuç olarak mağdur, tazminat veya ceza soruşturması başlatılmasını talep etme hakkını kaybeder (CMK m. 253,19). CMK nın yeni hükümleri doğrultusunda, MFA nın Türk hukukunda gelişmesi beklenmektedir. Restorative justice is an approach that focuses on the interests of the community by balancing the needs of the community, the victims and the offenders. Victim offender mediation (VOM) is one of the main types of restorative justice programmes. In the VOM, the victim and the offender voluntarily participate actively in the resolution of matters arising from the crime, generally with the help of a mediator. Article 253 of the Turkish Criminal Procedure Act (CPA) gives the public prosecutor and the court authority to use VOM. The statutory regime for the conduct of VOM in Turkish penal procedure law has been substantially changed by the enactment of the amendments of Act No 5560 to the Criminal Procedure Act, which came into force on December 19, 2006. Under the CPA, the Mediation Directive published in the Official Journal of Turkey and came into effect on July 26, 2007. VOM may be used in the following offenses (CPA a. 253,1): 1. Offenses which can be prosecuted by the public prosecutor only upon complaint of the injured party; 2. Intentional assault; 3. Negligent assault; 4. Violation of dwelling immunity; 5. Child kidnapping; 6. Disclose the information and documents contain commercial secret, banking secret or customer secret. The prosecutor serve to the victim and offender a mediation offer through a letter (CPA a. 253,4). When the mediation is offered to the parties they are informed on the use of mediation and their rights in the case of accepting or rejecting the mediation offer (CPA a. 253,5). If the parties freely consent the prosecutor or the court may refer them to VOM. Then a mediator which has to be a lawyer is appointed (CPA a. 253,9). Mediator has to complete the mediation process maximum in thirty days from the time of the documents in the file was given him or her. The prosecutor may only extend this period for another twenty days once (CPA a. 253,12). The mediator contacts the parties and meets them together or separately (caucuses). Discussions in mediation are confidential. Firstly, it means that only the victim, the offender, their legal representatives, and their attorneys are allowed to participate in the negotiations (CPA a. 253,12). Secondly, confidentiality means that views and acknowledgments expressed or suggestions made by a party during the negotiations can not be used as an evidence in any legal proceeding or in the trial of the case subsequently (CPA a. 253,20). Thus the information exchanged during mediation sessions are generally inadmissible unless otherwise discoverable and admissible (Mediation Directive a. 19,4). Where parties arrive at a settlement at the end of the VOM, it will be recorded in writing by the mediator and a copy of the written agreement is sent to the prosecutor or the court in order to be approved. When no agreement is sent, the prosecutor or the court informed but without disclosing any detail about the negotiations. Settlement agreement can be signed by the parties voluntarily and contained only reasonable and proportionate obligations (CPA a. 253,17). After confirming the settlement agreement will be binding. If the offender does not perform the obligation imposed on his or her to the settlement agreement, the settlement agreement will be enforceable in the same manner as a judgment. As a consequence the victim loses the right to make further civil claims or to start criminal process (CPA a. 253,19). Under the new provisions of the CPA, VOM is expected to develop in the Turkish law system.
- «
- 1 (current)
- 2
- 3
- »