Hukuk Fakültesi/ Faculty of Law
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11727/1398
Browse
Item 6361 Sayılı finansal kiralama, faktoring ve finansman şirketleri kanunu'na göre finansal kiralama sözleşmesi(Başkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi, 2016) Kırmızıtaş, Türkan; Eren, FikretBu çalışmamızda, finansal sektörde görülen değişiklikler ve uygulamada ortaya çıkan ihtiyaçlar sonucunda, 6361 Sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu ile yeniden düzenlenmiş bulunan, finansal kiralama sözleşmesini hukuki açıdan her yönü ile incelemeye çalıştık. Tarafların hakları, borçları ve uygulamada tartışmalı olan konular detaylı incelenmiş, Yargıtay uygulamalarından örneklerle desteklenmiştirItem Alternatif Uyuşmazlık Çözüm Yollarına Genel Bir Bakış(Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2004, Say.1, cilt.-, s.261-292,, 2004) Özbek, MustafaADR genel olarak, dava yoluyla mukayese edildiğinde daha uygun, verimli ve daha az zarar vericidir. Dava yolu resmî ve mücadeleci bir süreçtir ve bu süreç, taraflar arasındaki husumeti daha da derinleştirir. Yargısal yaklaşım, birbirleriyle çalışacak olan veya ortak bir hayat sürdürecek olan kişilerin taraf olduğu uyuşmazlıklarda tercih edilen bir yol olmayabilir. Buna karşılık, ADR çoğunlukla, tarafların karşılıklı menfaatlerine uygun olan veya kazan-kazan sonucunu doğuran çözümler üretir. ADR, uyuşmazlığın tarafları arasında güven ve anlayışı tesis etmek yanında, mevcut olan gerginliği de azaltır. The use of alternative dispute resolution in the legal system is not new for lawyers. Many of the ADR methods in current use have existed for hundred years in various legal systems. ADR methods, however, did not become widespread until 1970?s. ADR has spread successfully throughout the Anglo-Saxon countries in these years. Civil justice has been in crisis for a long time. Justice is not was not accessible to everyone because of rising costs and overcrowded courts. This judicial congestion led to claims that equal access to justice had been denied. And the use of ADR has developed rapidly in order to relieve court congestion and undue costs and delay, to facilitate access to justice, and to provide more effective dispute resolution. Some countries like the United States and the United Kingdom have been very active in adopting legislative measures on ADR and others have been considering changes in their rules of civil procedure for quite a while. For example, the United States has enacted legislation to encourage the use of ADR methods. First, the passage of two legislative acts, Administrative Dispute Resolution Act of 1990 and Negotiated Rulemaking Act of 1990, designed to increase the use of ADR by federal agencies and then two executive orders issued requires the suggest and use of ADR by federal agencies in appropriate circumstances. Next, Congress passed the ADR Act in 1998. ADR can achieve these goals, because it has many advantages. First, ADR can better preserve ongoing relationships of the disputants. Second, ADR can provide more effective management of disputes. Third, ADR is more cost efficient. Fourth, ADR is more time efficient. Finally, ADR can preserve confidentiality. All of the ADR methods are more flexible and more creative than traditional litigation. They may be used either before the trial or during a pending lawsuit. Most common forms of ADR are negotiation, mediation, arbitration, summary jury trial, mini-trial, and moderated settlement conference. It is possible to use two methods in conjunction with one another. These are called hybrid processes. Nowadays, most of law schools focus on teaching negotiation and other ADR skills. It is generally accepted that ADR methods must be included in a law schools professional skills curriculum.Item Alternatif Uyuşmazlık Çözümü(, 2013,, 2013) Özbek, Mustafa SerdarDoktrinde anlaşmazlık ve uyuşmazlık terimlerini genellikle birbirinin yerine kullanılmasına rağmen, bu iki terim arasında önemli bir farklılık bulunmaktadır. Anlaşmazlık, birbirine zıt veya düşmanca bir durum ya da bir mücadele veya kavga olarak tanımlanır. Bir uyuşmazlık, dava konusu olabilen meseleler şeklinde ortaya çıkan bir anlaşmazlık çeşidi olarak görülebilir. Uyuşmazlık, müzakere, arabuluculuk veya üçüncü kişinin hüküm vermesi yoluyla çözülebilecek meseleler üzerinde anlaşmazlığa düşülmesini gerektirir. Uyuşmazlık karşı tarafa açıklanan, kişiler arası bir anlaşmazlıktır. Bir anlaşmazlık, birbirine uyumayan bir durumun anlaşılması veya çatışan bir talepte bulunulması şeklinde bir kişiye beyan edilmedikçe uyuşmazlığa dönüşmeyebilir. Alternatif uyuşmazlık çözümü (ADR), mahkemeler tarafından uygulanan şeklî mücadeleci usûllerden, şeklî olmayan usûllere doğru bir yönelişi temsil eder. ADR, dünya çapındaki adalete ulaşma hareketinin çatısı altında görülebilir. ADR nin doğuşu Birleşik Devletler de 1970 e kadar uzanır. Federal bölge mahkemelerinde uygulanan ilk arabuluculuk ve tahkim programı 1970 tarihlidir. Buna ek olarak ADR de diğer bir gelişme 1988?de Birleşik Devletler Kongresinin on adet bölge mahkemesinde zorunlu tahkim programı kurması ve diğer on adet bölge mahkemesini gönüllü tahkim programı oluşturması için yetkilendirmesiyle görülmüştür. ADR nin hızlı gelişimine katkıda bulunan büyük bir etken, 1976 da Amerika Barolar Birliğince düzenlenen Adalet Yönetimindeki Kamusal Tatminsizliklerin Nedenleri Hakkında Ulusal Konferans olmuştur. Bu konferansta, uyuşmazlık çözümündeki alternatif usûllerin, özellikle arabuluculuk ve tahkimin, tıkanmış halde bulunan mah-kemeleri rahatlatacağı, uyuşmazlıkların çözüm süresini kısaltacağı ve giderlerini asgariye indireceği sonucuna varılmıştır. Arabuluculuk hizmeti sunan mahalli adalet merkezlerinin ve çok seçenekli mahkeme teşkilatı programlarının kurulması teşvik edilmiştir. Çok seçenekli mahkeme teşkilatı terimi (ya da çok seçenekli ADR), bir dizi seçimlik uyuşmazlık çözüm usûlü sunan mahkemeleri ifade eder. Bu programlar, ihtilaflı tarafları, onlar için en uygun olan uyuşmazlık çözüm yöntemine yönlendirirler. Bunlar: Kolaylaştırma, arabuluculuk veya tahkimdir. Bazı çok seçenekli mahkeme teşkilatı prog-ramları belli türdeki bütün davaları belirli bir ADR programına havale et-mekteyken, diğer bazı programlar davacılara seçimlik bir liste sunmaktadırlar. ADR, uyuşmazlık çözümü için mahkemeler vasıtasıyla yürütülen davalarda alternatif olarak işleyen, genellikle tarafsız bir üçüncü kişinin aracılığı ve yardımını içeren bir dizi usûller olarak tanımlanır. Doktrine göre ADR usûlleri aşağıdaki yararları içerebilir: 1. Mahkemelerin iş yükünü ve giderlerini azaltmak, 2. tarafların yargılama için harcadıkları giderleri ve zamanı azaltmak, 3. topluluklara veya tarafların ailelerine zarar veren uyuşmazlıkların hızlı bir şekilde çözümünü sağlamak, 4. bireylerin adalet sisteminden daha iyi bir şekilde tatmin olmasını sağlamak, 5. tarafların ihtiyaçlarına uygun olan çözümleri teşvik etmek, 6. tarafların uyuşmazlık çözüm usûllerine gönüllü olarak uymalarını sağlamak, 7. komşuluk ve topluluk değerlerini ve toplulukların ilişkilerini onarmak, 8. ihtilaflı taraflarca ulaşılabilecek usûller oluşturmak, 9. halka, uyuşmazlıkların çözümünde ihlâl ya da dava yolu yerine daha etkili olan usûlleri denemelerini öğretmek, ADR tarafların bir araya getirilmesinde pek çok farklı yöntem gerektirir; bununla birlikte temel ADR usûlleri arabuluculuk ve müzakeredir. Arabuluculuk ve uzlaştırma terimleri eş anlamlı olarak kullanılırlar. Arabuluculuk (veya uzlaştırma), tarafların bir anlaşmayı müzakere etmeleri için onlara yardım eden tarafsız bir üçüncü kişice gerçekleştirilen bağlayıcı olmayan bir müdahaledir. Üç tür arabuluculuk vardır. Bunlar geleneksel arabuluculuk, yargısal arabuluculuk ve modern arabuluculuktur. Arabulucunun yapısı ve işlevi, arabuluculuk usûlünü diğer uyuşmazlık çözüm usûllerinden ayırmaktadır. Arabulucu bir kolaylaştırıcıdır. Arabulucu, ihtilaflı konular üzerindeki kendi kararını taraflara dikte etmemelidir. Arabulucululuk esnek yapısıyla şekillenerek farklı bir usûl haline bürünür. Arabulucunun yaklaşımı doğrudan veya dolaylı ya da bunların arasında bir usûlde kendini gösterebilir. Arabuluculukta bir ya da birden fazla oturum olabilir. Arabuluculuyla caucuses adında ayrı toplantılar yapılabilir. Arabuluculuk oturumları gizlidir ve tarafların iletişimine yadım etmek amacıyla gerçekleştirilir. Arabuluculuk geliştikçe, kolaylaştırma ve değerlendirme arabuluculuğu gibi farklı arabuluculuk türleri ortaya çıkmaktadır. Mahkeme veya arabulucu tarafından hangi arabuluculuk modelinin izlendiğine bakılmaksızın, arabuluculuk usûllerinin çoğu aşağıdaki aşamaları izler: Arabuluculuk öncesi aşama, arabuluculuk aşaması ve arabuluculuk sonrası aşama. Türk hukuk sisteminde Avukatlık Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu, İş Kanunu, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ve Vergi Usûl Kanunu gibi kanunlarda ADR ile doğrudan ilgili düzenlemeler bulunmaktadır. Türk hukukunda, ADR ye ilişkin iki temel düzenleme mevcuttur. ADR yi destekleyen ilk yasal düzenleme Avukatlık Kanunundadır. Avukatlık Kanunu nun 35/A maddesine göre, müvekkilin talep etmesi halinde bir avukat, dava veya duruşma başlamadan önce ihtilaflı tarafları uzlaştırabilir. Kanun, tarafların uzlaştırma süreci sonunda bir anlaşmaya varmaları halinde, taraflar ve avukatların uyuşmazlığı çözen bir yazılı anlaşma yapmalarını hükme bağlamıştır. Uzlaşma tutanağı olarak adlandırılan bu anlaşma avukatlar ve müvekkillerince imzalanır. Uzlaşma tutanağı diğer mahkeme hü-kümleri gibi icra edilebilir. İkinci düzenleme, 1 Nisan 2005 te yürürlüğe giren yeni Ceza Muhake-mesi Kanunu ve Ceza Kanununda bulunmaktadır. Ceza Muhakemesi Kanununun 253. maddesi ve Ceza Kanununun 73. maddesi, savcının veya hâkimin kararına bağlı olarak, bir ceza davasında mağdur-fail uzlaştırmasına ilişkin hükümler içermektedir. Sadece takibi şikâyete bağlı suçlar uzlaştırmaya uygundur. Kanımca, ADR Türk yargı sisteminde medenî hukuk, ticaret hukuku ve ceza hukuku uyuşmazlıklarının çözümünde temel bir işleve sahip olacaktır; zira, yargılama üzerinde çalışan veya dava yolunda büyük güçlüklerle karşılan avukatlar, ADR nin, hukuk davalarının tamamına teşmil edilmesini be-lemektedirler. Hukuk Muhakemeleri Kanunu hâlen, ADR nin kullanılması için gereken yetkiyi vermemektedir. Ancak, ADR yollarının hukuk davalarının tamamında kullanılması için, Hukuk Muhakemeleri Kanunda geniş bir yetki verilmesi gereklidir. Yakın bir gelecekte, özel hukukun bütün alanlarında ADR nin daha önemli ve merkezî bir rol oynayacağı açıktır. There is an essential distinction between conflicts and disputes, though the literature often uses the two terms interchangeably. Conflict is defined as a stole of opposition or hostilities a fight or struggle. A dispute may be viewed as a class or kind of conflict which manifests itself in distinct, justiciable issues. It involves disagreement over issues capable of resolution by negotiation, mediation or third party adjudication. A dispute is an interpersonal conflict that is communicated or manifested. A conflict may not become a dispute if it is not communicated to someone in the form of a perceived incompatibility or a contested claim. Alternative dispute resolution (ADR) represents a movement, away from formal adversarial proceedings on the part of the courts, toward informal processes. ADR can be seen as lying within the framework of the world-wide access-to-justice movement. The beginning of ADR is usually traced to the 1970s in the United States. In the federal district courts, the first mediation and arbitration programs date from the 1970s. Additional expansion of ADR occurred in 1988 when the United States congress authorized ten district courts to implement mandatory arbitration programs and an additional ten to establish voluntary arbitration programs. A major impetus for ADR s rapid growth was a 1976 American Bar Association sponsored National Conference on the Causes of Popular Dissatisfaction with the Administration of Justice. The Conference concluded that alternative forms of dispute resolution, in particular mediation and arbitration, would ease congested courts, reduce settlement time, and minimize costs. The development of neighborhood justice centers (which practice mediation) and multi-door courthouse programs were encouraged. The terms of multi-door courthouse or multi-option ADR describe courts that offer an array of dispute resolution options. These programs direct disputants to the most appropriate dispute-resolving mechanism: facilitation, mediation or arbitration. Some multi-door courthouses refer all cases of certain types to particular ADR programs, while others offer litigants a menu of options. ADR is defined as a range of procedures that serve as alternatives to litigation through the courts for the resolution of disputes, generally involving the intercession and assistance of a neutral and impartial third party. Accordingly in literature the benefits provided by ADR processes may include: 1. lower court caseloads and expenses, 2. reduce the parties? expenses and time, 3. provide speedy settlement of those disputes that were disruptive of the community or the lives of the parties? families, 4. improve public satisfaction with the justice system, 5. encourage resolutions that were suited to the parties? needs, 6. increase voluntary compliance with resolutions, 7. restore the influence of neighborhood and community values and the cohesiveness of communities, 8. provide accessible forums to people with disputes, and 9. teach the public to try more effective processes than violence or litigant for settling disputes. ADR involves many different techniques of bringing parties together, however the main ADR processes are negotiation and mediation. The terms mediation and conciliation are used synonymously. Mediation (or conciliation) is the non-binding intervention by a neutral third party who helps the disputants negotiate an agreement. These are traditional mediation, judicial mediation and modern mediation. The nature and role of the mediator is what distinguishes the process of mediation from other dispute resolution processes. The mediator is a facilitator. The mediator should not impose his or her own judgment of the issues upon that of the parties. Mediation is characterized by its flexibility, taking shape in a variety of models. Mediator approach may manifest in either directive or non directive fashion, or somewhere in between. There may be only one session or several. There may or may not be separate meetings, called caucuses, with the mediator. Mediation sessions are confidential and structured to help parties communicate. As mediations develops, distinct mediation strategies such as facilitative and evaluate are emerging. Regardless of which mediation model a court or mediator follows, most mediations progress through the following stages: Pre-mediation phase, the mediation proper and post-mediation phase. There are direct interested provisions about ADR in the Turkish law system such as Code of Lawyer, Code of Criminal Procedure, Code of Labor, Code of Consumer Protection, and Code of Tax Procedure. There are two main provisions on ADR in the Turkish Law. The first statutory provision that supports ADR is in the Code of Lawyer. According to the article 35/A of the Code of Lawyer if the client claims for conciliation, an attorney may invite the opposite sides to conciliation when the case or the trial is not commenced. If the parties reach an agreement at the end of the conciliation, the statue provides that the parties and the attorneys will execute a written agreement disposing of the dispute. The agreement called conciliation minute? signed by clients and their attorneys. Conciliation minute is enforceable in the same manner as any other final judgment. The second provision is in the new Code of Criminal Procedure and in the Penal Code which came into force on June 1, 2005. Article 253 of the Code of Criminal Procedure and article 73 of the Penal Code, contain provisions about victim-offender mediation in a criminal case, depend on a decision by the prosecution or the judge. Only offenses which can be prosecuted by the public prosecutor only upon complaint of the injured party are suitable for mediation. In my view, ADR will be recognized in Turkish judicial system as having a fundamental role to play in the resolution of civil, commercial and criminal disputes. Because lawyers who work on trials or those who encounter enormous difficulties in litigation expect the ADR to be extended to all civil cases. Nowadays, the Code of Civil Procedure does not provide necessary authority to use ADR. However, a broad authority for using ADR process in all civil actions must be given in the Code of Civil Procedure. It is clear that in all fields of civil dispute resolution ADR will play a central and rather important role in the near future.Item Amerika Birleşik Devletleri İflas Hukuk Sisteminde Alacaklılara ve Borçlulara Ait Haklar(2014-05-06) Özbek, MustafaBirleşik Devletler Anayasasının 1. maddesinin 8. bölümü Kongreyi, Birleşik Devletler çapında iflâs hukuku alanında yeknesak hukuk kuralları koymakla yetkilendirmiştir. Kongre bu yetkiye dayanarak 1978 yılında İflâs Kanununu (Birleşik Devletler?in 11 numaralı Kanunu) yürürlüğe koymuştur. İflâs sürecini düzenleyen usul kuralları Federal İflâs Usul Kanunu tarafından belirlenmiştir. İflâs Kanununda beş temel iflâs davası öngörülmüştür: 7. Bölüm, bir ticarî teşebbüsün tasfiyesini düzenlemekte ve hemen hemen bütün kişileri (gerçek kişileri ve şirketleri) kapsamaktadır. ?Düzenli Geliri Olan Bir Kişinin Borçlarının Islahı? başlıklı 13. Bölüm, düzenli bir gelir kaynağına sahip olan bireysel bir borçlu için oluşturulmuştur. ?Yeniden Örgütlenme? başlıklı 11. Bölüm, genel olarak sınırlı sorumlu limited şirketlerden, çok ortaklı şirketlere kadar sıkıntıya düşmüş bütün işletmeler tarafından kullanılır. ?Düzenli Yıllık Geliri Olan Bir Çiftçi Ailesinin Borçlarının Islahı? başlıklı 12. Bölüm, düzenli yıllık geliri olan çiftçi ailelerinin borçlarının hafifletilmesini öngörmektedir. ?Bir Belediyenin Borçlarının Islahı? Başlıklı 9. Bölüm, 11. Bölümdeki yeniden örgütlenmeye çok benzer bir yeniden örgütlenme sağlamaktadır. Yüksek işlem maliyetleri ve 11. Bölümün açıkça mücadeleci bir usulü içermesi yüzünden iflâs, borçlular gibi alacaklılar için de zararlı sonuçlar doğurabilmekte, taraflar genellikle yargı dışı bir çözümü müzakere yolu ile sağlamaya çalışmaktadırlar.Item Anayasal Hak ve Hürriyetler İle Yargılamaya Hâkim Olan İlkeler Işığında Arabuluculuk(Medenî Usûl ve İcra-İflâs Hukukçuları Toplantısı IX, Arabuluculuk, Ankara 15-17 Ekim 2010. -, -, 0-0, 2012) Özbek, MustafaArabuluculuk, bir uyuşmazlık çözüm yolu olarak insanlık tarihi kadar eski olmasına karşılık, hukuk sistemiyle bütünleşmesi itibariyle yeni bir yöntemdir. Bu sebeple çağdaş arabuluculuğun, sulh mahkemeleri ve hukuk hâkimlerinin tarafları sulha teşviki gibi geleneksel uyuşmazlık çözüm yollarından ayrılması gerekir. Çağdaş arabuluculuk, 1970?li yıllarda Amerika Birleşik Devletleri?nde, 1980?li yıllarda Avustralya ve Birleşik Krallık?ta, 1990?lı yıllarda birçok kıta Avrupası ve Güney Afrika ülkesinde ivme kazanan ve günümüzde Avrupa Birliği hukukunun temel çalışma konularından biri hâline gelen bir akımı temsil etmektedir. Çağdaş arabuluculuk denilince genelde kast edilen, ?menfaat temelli? veya ?kolaylaştırıcı? arabuluculuktur. Bu kapsamda arabuluculuk, tarafsız bir üçüncü kişinin, iki veya daha fazla ihtilaflı kişi arasındaki müzakereleri, onların menfaatleri ve ihtiyaçları doğrultusunda kolaylaştırdığı (yönettiği) bir usûlü ifade eder . Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Tasarısına (HUAKT) göre arabuluculuk, ?sistematik teknikler uygulayarak, görüşmek ve müzakerelerde bulunmak amacıyla tarafları bir araya getiren, onların birbirlerini anlamalarını ve bu suretle çözümlerini kendilerinin üretmesini sağlamak için aralarında iletişim sürecinin kurulmasını gerçekleştiren, uzmanlık eğitimi almış olan tarafsız ve bağımsız bir üçüncü kişinin katılımıyla ve ihtiyarî olarak yürütülen uyuşmazlık çözüm yöntemi?dirItem Applicability of the Vienna Sale Agreement (CISG) for Advanced Purchase Agreements of COVID-19 Vaccines in EU Member States(2022) Cortoglu Koca, SemaThe European Commission has signed advanced purchase agreements with various vaccine manufacturers for the production, purchase and supply of the COVID-19 vaccine in the EU. Some parts of the agreement texts with AstraZeneca, CurevacAg and Pfizer Inc./BioNTech have been blacked out. In these agreements, it is understood that Belgian courts are competent and Belgian law is chosen. In a dispute, it is possible for the competent courts to apply CISG since Belgium is a party to the CISG. Even if choice of law hasn't been made, the fact that the workplaces of all parties to these ageements are party to CISG, makes the CISG applicable. This study evaluates the applicability of the CISG to advanced purchase agreements (especially made with AstraZeneca) in EU Member States.Item Arabuluculuk asgari ücret tarifesinin tahlili(MÜHF-HAD, Prof. Dr. Ali Rıza Okur’a Armağan, 2014) Serdar, Mustafa ÖzbekArabuluculuk süreci, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Ara-buluculuk Kanununda (HUAK) düzenlenmiştir. Arabuluculuk, siste-matik teknikler uygulayarak, görüşmek ve müzakerelerde bulunmak amacıyla tarafları bir araya getiren, onların birbirlerini anlamalarını ve bu suretle çözümlerini kendilerinin üretmesini sağlamak için araların-da iletişim sürecinin kurulmasını gerçekleştiren, uzmanlık eğitimi al-mış olan tarafsız ve bağımsız bir üçüncü kişinin katılımıyla ve ihtiyarî olarak yürütülen uyuşmazlık çözüm yöntemidir (HUAK m. 2, 1/b). Bu tanım çerçevesinde arabulucu, arabuluculuk faaliyetini yürüten ve A-dalet Bakanlığınca düzenlenen arabulucular siciline kaydedilmiş bulu-nan gerçek kişidir (HUAK m. 2, 1/a). Bu kanuna göre arabulucu, yapmış olduğu faaliyet karşılığı ücret ve masrafları isteme hakkına sa-hiptir. Arabulucu, ücret ve masraflar için avans da talep edebilir. Aksi kararlaştırılmadıkça arabulucunun ücreti, faaliyetin sona erdiği tarihte yürürlükte bulunan Arabulucu Asgarî Ücret Tarifesine göre belirlenir ve arabulucu ücreti ile masraf taraflarca eşit olarak karşılanır. Yıllık Arabuluculuk Asgarî Ücret Tarifesini hazırlamak, Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü bünyesinde oluşturulan Arabuluculuk Daire Başkanlığının görevleri arasındadır (HUAK m. 30, 1/ı). Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununda, arabulucunun ücret isteme hakkı açıkça be-lirtilmiş (HUAK m. 7, 1) ve arabulucunun ücretinin, hazırlanacak As-garî Ücret Tarifesine göre belirleneceği, ancak bunun aksinin de karar-laştırılabileceği açıkça ifâde edilmiştir (HUAK m. 7, 2). Bu hükmün amacı, ücretin belirsiz olması ve bu konuda sorunlar çıkmasının engel-lenmesidir. Taraflar, ücret ve avanstan hangi ölçüde sorumlu olacakla-rını kendileri de kararlaştırabilirler. Ancak, böyle bir kararlaştırma söz konusu değilse, ücret ve masraflara taraflar eşit şekilde katlanacaktır. Taraflar aksini kararlaştırmamışlarsa, ücret ve masrafa eşit katlanma-ları arabuluculuğun amacına uygundur. Zîrâ bu uyuşmazlık çözüm yo-lunda, bir tarafın kazanıp diğer tarafın kaybetmesi değil, her iki tarafın kazançlı çıkması ve ortak menfaatlerini korumaları amaçlanmaktadır.Item Assessments Regarding the Legal Status of Afghans Who are Irregular Migrants in Turkey(2022) Koca, Sema Cortoglu; IZP-7037-2023In this study, the legal statuses of Afghans who are irregular migrants in our country, due to the events in Afghanistan, have been explored. To begin with, it has been attempted to determine which of the international protection types such as refugee, conditional refugee and subsidiary protection statuses can or cannot be obtained, as well as the examples of judicial decisions. The international protection application procedure has also been discussed while making this determination. When the international protection applicants and international protection status holders in Turkey are examined, it is discovered that the majority of these groups are Afghans. The issues to be considered in the individual evaluations of the administration in terms of each applicant while granting international protection status are also discussed. Moreover, regarding the evaluations made in terms of the applicant, the decisions of the European Court of Human Rights and the Turkish court decisions are included. Our study has also evaluated whether Afghan citizens can get temporary protection status and immigrant status. Citizens of the Syrian Arab Republic who came to or crossed our borders from Syria for temporary protection as a result of the events in Syria have been granted temporary protection. In our study, the case in which it is possible to grant Afghan citizens temporary protection has been evaluated. Moreover, it has been discussed whether it is possible to grant immigrant status to Afghan citizens of Turkish origin in the past. Finally, in the study, the types of residence permit that Afghan citizens who are irregular immigrants in the country can obtain in order to legally reside in Turkey are mentioned.Item Avrupa Birliği ve Türk Hukukunda İlâmlı İcranın Etkinliği(2013) Özbek, Mustafa SerdarBir icra takibinin amacı, alacaklıların alacak talebinin etkin bir şekilde yerine getirilmesidir. Günümüzde icra ve iflâs sisteminin etkin işlememesi, ekonomik ve ticarî hayatı olumsuz etkilemekte ve adalet hizmetlerine olan güveni sarsmaktadır. Ekonomik hayatta hukukî güvenliğin sağlanması ve toplum barışının korunması, cebrî icra sisteminin hızlı, etkili ve adil şekilde işlemesine bağlıdır. Nitekim İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi, adil yargı-lanma hakkına ilişkin kararlarında, icra ve iflâs takiplerini makul süre kavramı içerisinde değerlendirmektedir. Hukuk devleti ilkesi sebebiyle, hem Avrupa hem Türkiyede ilâmların icrasına özel bir önem verilmelidir. Türk İcra ve İflâs Kanunu?nun 24 vd. maddeleri ile Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesince, mahkeme kararlarının icrası hakkında kabul edilen Rec (2003)17 sayılı Tavsiye Kararında yapılan tanıma göre cebrî icra, yargı kararlarının ve diğer adlî veya gayriadlî icra edilebilir kararların, borçluyu, hükmedilen şeyi yapmaya, bunu yapmaktan kaçınmaya veya ödemeye zorlayan hukuk kuralına uygun olarak yerine geti-rilmesi demektir. Günümüzde cebrî icra sisteminin etkinliğini engelleyen bazı temel sorunlar bulunmaktadır. Başlıca sorunlar, iş yükü ve takip sayısındaki sürekli artış ile personelin nitelik ve nicelik yönünden yetersiz olmasıdır. Mevcut sorunların başında, icra takiplerinde borçlunun malvarlığı hakkındaki bilgilere erişimin yetersiz olması gelmektedir. Keza icra daireleri, güç koşullar altında çalışmakta (örneğin mekan darlığı) ve icra dairelerinin vatandaşlar ile avukatlar gözünde olumsuz bir imajı bulunmaktadır. İcra dairelerini ülke çapında temsil edecek bir meslek örgütünün bulunmadığına da işaret etmek önem taşır. İcra daireleri birbirlerinden ayrı ve bağımsız olmakla birlikte, tüm icra dairesi personeli Adalet Bakanlığı bünyesinde çalışan devlet me-murlarıdır. Her gün artan iş yükü karşısında bu sistem, açıkça kapasitesini aşmıştır. Hukuk devleti, ilâmların etkin icrasını gerektirir ve bu amaca ulaşılabilmesi için borçlunun malvarlığının şeffaflığı büyük önem taşır. Hem ilâmlı hem de ilâmsız icrada, rehinle temin edilen ve edilmeyen para alacaklarının tahsili makul sürede ve giderle olmalıdır. Bununla birlikte etkin bir icra taki-binde borçlunun temel hakları kanunla korunmalıdır. Cebrî icra sürecinde alacaklı ile borçlunun hakları arasında bir çatışma bulunur. İyi işleyen bir icra takibi, borçlu ve alacaklının çatışan bu menfaatlerini uzlaştırmalıdır. Dolayısıyla etkin bir icra takibi, bir yandan borçlunun malvarlığının şeffaflığını sağlarken, diğer yandan borçlunun gizlilik hakkına zarar vermeden alacaklı-nın bu malvarlığı hakkında bilgi alma hakkını temin etmelidir. Bir icra takibinin başlamasından sonra alacaklı, borçlunun yerleşim yeri-ni ve malvarlığına ilişkin bilgileri bulmalıdır. Zira icra hukukunun temel bir kuralı olarak, icra takibinde yetkili icra organı, borçlunun yerleşim yerindeki icra organıdır. Ayrıca borçlunun haczi kabil mallarını bulabilmek ve alacağı tahsil edebilmek için de, malvarlığının şeffaflığı bir ön koşuldur. Bu kap-samda, Anayasa ilkeleri olarak bilgiye erişim ve ölçülülük ilkeleri, icra takiplerinde benimsenmek zorundadır. Hâlihazırdaki cebrî icra sistemimizde alacaklılar, borçlunun malvarlığı veya geliri hakkındaki bilgileri bulmakta çeşitli zorluklarla karşılaşmaktadır. Malvarlığı bilgilerine erişim farklı yol-larla sağlanabilir. Alacaklılar, siciller ve diğer bilgi kaynakları gibi sistemleri araştırarak bilgiye erişebilir veya borçlunun mal beyanını kullanabilir. Örne-ğin, Türk İcra ve İflâs Kanununun 74 ve 75. maddelerine göre borçlu, yazılı veya sözlü olarak icra dairesine mal beyanında bulunak zorundadır. Mal beyanı, hacizden önce alacaklının talebini karşılamaya yetecek miktarda mal veya gelir içermelidir. Borçlunun mal beyanında her türlü kazanç ve geliri, taşınır ve taşınmaz malları, banka hesapları, menkul kıymetleri belirtilmelidir. Borçlu tüm mallarını veya gelirini beyan etmezse, icra mahkemesi tarafından üç aya kadar hapis cezasıyla cezalandırılabilir (İİK m. 76). Borçlu gerçeğe aykırı mal beyanında bulunursa, bir yıla kadar hapis cezasıyla ceza-landırılabilir (İİK m. 338). Alacaklı ve borçlunun çatışan menfaatlerini ve ilişkilerini dengelemek maksadıyla, borçlular hakkında bir kamu sicili tutul-malıdır. Bu sicil, borcunu ödememe alışkanlığına sahip ve acze düşmüş borçluları ihtiva etmelidir. Alacaklı, bu sicile erişebilmeli ve cebrî icra ama-cıyla gereken bilgiyi elde edebilmelidir. Borçlunun veya mallarının bulunduğu yerin araştırılması, Avrupa Birli-ğinde sınır aşırı alacak tahsilinin güncel sorunlarındadır. Zira alacaklı ve icra organları borçlunun yerleşim yeri veya malvarlığı hakkında bilgi sahibi ol-madıkları takdirde, alacaklılar sınır aşırı alacak tahsiline ilişkin ilâmları icra edememektedirler. Alacak taleplerinin icrasının düzeltilmesi için, icra organları Avrupa Birliği alanında borçlunun yerleşim yeri ve malvarlığı hakkında doğru bilgi bulabilmelidir. The main goal of an enforcement proceeding is efficient recovery of the creditors? monetary claim. Nowadays, ineffective functioning of enforce-ment and bankruptcy system adversely affects economic life and undermines the confidence in judicial service. Attainment of legal security in economic life and protection of social peace depend on running of enforcement system in a fast, efficient and fair manner. Likewise, the European Court of Human Rights interprets enforcement and bankruptcy proceedings within the con-cept of ?reasonable time limit? in its judgments on the right to a fair trial. Because of the rule of law principle, a special attention must be brought to enforcement of judgments both in Europe and Turkey. According to the definition of enforcement given by articles 24 et seq. of the Turkish Code of Enforcement and Bankruptcy and Recommendation Rec(2003) 17 adopted by the Committee of Ministers of the Council of Europe on enforcement of court decisions, enforcement means ?the putting into effect of judicial deci-sions, and also other judicial or non-judicial enforceable titles in compliance with the law which compels the defendant to do, to refrain from doing or to pay what has been adjudged. There are several current major obstacles to the efficiency of the en-forcement system. Major obstacles are about a constant increase of enforce-ment proceedings and workload, of a chronic lack of staff and of insufficient qualification. On top of this, access to information about debtors assets in enforcement proceedings is not sufficient. Enforcement agents also face difficult working conditions (e.g. lack of space) and a general a poor image from citizens or lawyers. It is also important to point out the lack of repre-sentation of the profession at national level. The enforcement agents are autonomous and independent from each other, even if all employees are civil servants of the Ministry of Justice. Obviously, this system, which must face an ever unceasing workload, has met its limits. Rule of law requires effective enforcement of judgments and thus the transparency of debtors assets are very important to reach this aim. Both enforcement of judgment and enforcement without judgment must recover the secured or unsecured money debts within a reasonable time and cost. In an efficient enforcement proceeding, however, debtors fundamental rights must be protected by law. There is a clash between the debtors and credi-tors rights in enforcement process. A well functioning enforcement pro-ceeding must reconcile the opposing interests of the debtor and creditor. So an efficient enforcement proceeding must provide greater transparency of debtors assets on the one hand and promote the rights of creditors to obtain details on them on the other, without damaging the debtors rights of pri-vacy. After starting an enforcement proceeding, a creditor must find debtor?s address and information about his or her assets. Because, as a basic rule of enforcement law, the competent enforcement organ in an enforcement pro-ceeding is the enforcement organ in the place where the debtor is domiciled. Also, in order to be find attachable assets of a debtor and to recover debt, patrimonial transparency is a prerequisite. In this context access to informa-tion and the principle of proportionality as constitutional principles have to be provided in the enforcement proceedings. Creditors still face some obsta-cles in finding information about the debtors assets or income in current enforcement systems. Access to patrimonial information can be provided by different ways. Creditors can access to information by searching systems like registers and other sources of information or they can use debtor?s assets declaration. For example, according to articles 74 and 75 of the Turkish Code of Enforcement and Bankruptcy (CEB), the debtor is obliged to dis-close his or her assets orally or writtenly before the enforcement organ. It must contain sufficient property or income for the recovery of the creditor?s claim before seizure. All types of winnings and income, movable and im-movable property, bank accounts, stock and shares of the debtor must be revealed in the debtors declaration. If the debtor does not declare all his property and income, he can be punished by imprisonment of up to three months by the enforcement court (CEB a. 76). If the debtor discloses incor-rect information he can be punished by imprisonment of up to one year (CEB a. 338). To balance the relations and the opposite interests of debtors and creditors, there must be a public register on debtors. This register should be relates to unwilling debtors and the insolvent ones. A creditor should able to access to this register and obtain the necessary information for enforce-ment purposes. Inquiring the debtors whereabouts or his assets is one of the current problems of cross-border debt recovery within the European Union. Because when the creditor and the enforcement organs have no information about the debtors location or his assets, the creditors can not enforce judgments on cross-border debt recovery. To improve the enforcement of monetary claims, the enforcement organs must be find accurate information on the debtors location and assets in the territory of the European Union.Item Avrupa Birliği ve Türk Hukukunda İlâmlı İcranın Etkinliği(2013) Özbek, Mustafa SerdarBir icra takibinin amacı, alacaklıların alacak talebinin etkin bir şekilde yerine getirilmesidir. Günümüzde icra ve iflâs sisteminin etkin işlememesi, ekonomik ve ticarî hayatı olumsuz etkilemekte ve adalet hizmetlerine olan güveni sarsmaktadır. Ekonomik hayatta hukukî güvenliğin sağlanması ve toplum barışının korunması, cebrî icra sisteminin hızlı, etkili ve adil şekilde işlemesine bağlıdır. Nitekim İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi, adil yargı-lanma hakkına ilişkin kararlarında, icra ve iflâs takiplerini ?makul süre? kavramı içerisinde değerlendirmektedir. Hukuk devleti ilkesi sebebiyle, hem Avrupa hem Türkiye?de ilâmların icrasına özel bir önem verilmelidir. Türk İcra ve İflâs Kanunu?nun 24 vd. maddeleri ile Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesince, mahkeme kararlarının icrası hakkında kabul edilen Rec (2003)17 sayılı Tavsiye Kararında yapılan tanıma göre cebrî icra, ?yargı kararlarının ve diğer adlî veya gayriadlî icra edilebilir kararların, borçluyu, hükmedilen şeyi yapmaya, bunu yapmaktan kaçınmaya veya ödemeye zorlayan hukuk kuralına uygun olarak yerine geti-rilmesi? demektir. Günümüzde cebrî icra sisteminin etkinliğini engelleyen bazı temel sorunlar bulunmaktadır. Başlıca sorunlar, iş yükü ve takip sayısındaki sürekli artış ile personelin nitelik ve nicelik yönünden yetersiz olmasıdır. Mevcut sorunların başında, icra takiplerinde borçlunun malvarlığı hakkındaki bilgilere erişimin yetersiz olması gelmektedir. Keza icra daireleri, güç koşullar altında çalışmakta (örneğin mekan darlığı) ve icra dairelerinin vatandaşlar ile avukatlar gözünde olumsuz bir imajı bulunmaktadır. İcra dairelerini ülke çapında temsil edecek bir meslek örgütünün bulunmadığına da işaret etmek önem taşır. İcra daireleri birbirlerinden ayrı ve bağımsız olmakla birlikte, tüm icra dairesi personeli Adalet Bakanlığı bünyesinde çalışan devlet me-murlarıdır. Her gün artan iş yükü karşısında bu sistem, açıkça kapasitesini aşmıştır. Hukuk devleti, ilâmların etkin icrasını gerektirir ve bu amaca ulaşılabilmesi için borçlunun malvarlığının şeffaflığı büyük önem taşır. Hem ilâmlı hem de ilâmsız icrada, rehinle temin edilen ve edilmeyen para alacaklarının tahsili makul sürede ve giderle olmalıdır. Bununla birlikte etkin bir icra taki-binde borçlunun temel hakları kanunla korunmalıdır. Cebrî icra sürecinde alacaklı ile borçlunun hakları arasında bir çatışma bulunur. İyi işleyen bir icra takibi, borçlu ve alacaklının çatışan bu menfaatlerini uzlaştırmalıdır. Dolayısıyla etkin bir icra takibi, bir yandan borçlunun malvarlığının şeffaflığını sağlarken, diğer yandan borçlunun gizlilik hakkına zarar vermeden alacaklı-nın bu malvarlığı hakkında bilgi alma hakkını temin etmelidir. Bir icra takibinin başlamasından sonra alacaklı, borçlunun yerleşim yeri-ni ve malvarlığına ilişkin bilgileri bulmalıdır. Zira icra hukukunun temel bir kuralı olarak, icra takibinde yetkili icra organı, borçlunun yerleşim yerindeki icra organıdır. Ayrıca borçlunun haczi kabil mallarını bulabilmek ve alacağı tahsil edebilmek için de, malvarlığının şeffaflığı bir ön koşuldur. Bu kap-samda, Anayasa ilkeleri olarak bilgiye erişim ve ölçülülük ilkeleri, icra takiplerinde benimsenmek zorundadır. Hâlihazırdaki cebrî icra sistemimizde alacaklılar, borçlunun malvarlığı veya geliri hakkındaki bilgileri bulmakta çeşitli zorluklarla karşılaşmaktadır. Malvarlığı bilgilerine erişim farklı yol-larla sağlanabilir. Alacaklılar, siciller ve diğer bilgi kaynakları gibi sistemleri araştırarak bilgiye erişebilir veya borçlunun mal beyanını kullanabilir. Örne-ğin, Türk İcra ve İflâs Kanunu?nun 74 ve 75. maddelerine göre borçlu, yazılı veya sözlü olarak icra dairesine mal beyanında bulunak zorundadır. Mal beyanı, hacizden önce alacaklının talebini karşılamaya yetecek miktarda mal veya gelir içermelidir. Borçlunun mal beyanında her türlü kazanç ve geliri, taşınır ve taşınmaz malları, banka hesapları, menkul kıymetleri belirtilmelidir. Borçlu tüm mallarını veya gelirini beyan etmezse, icra mahkemesi tarafından üç aya kadar hapis cezasıyla cezalandırılabilir (İİK m. 76). Borçlu gerçeğe aykırı mal beyanında bulunursa, bir yıla kadar hapis cezasıyla ceza-landırılabilir (İİK m. 338). Alacaklı ve borçlunun çatışan menfaatlerini ve ilişkilerini dengelemek maksadıyla, borçlular hakkında bir kamu sicili tutul-malıdır. Bu sicil, borcunu ödememe alışkanlığına sahip ve acze düşmüş borçluları ihtiva etmelidir. Alacaklı, bu sicile erişebilmeli ve cebrî icra ama-cıyla gereken bilgiyi elde edebilmelidir. Borçlunun veya mallarının bulunduğu yerin araştırılması, Avrupa Birli-ğinde sınır aşırı alacak tahsilinin güncel sorunlarındadır. Zira alacaklı ve icra organları borçlunun yerleşim yeri veya malvarlığı hakkında bilgi sahibi ol-madıkları takdirde, alacaklılar sınır aşırı alacak tahsiline ilişkin ilâmları icra edememektedirler. Alacak taleplerinin icrasının düzeltilmesi için, icra organları Avrupa Birliği alanında borçlunun yerleşim yeri ve malvarlığı hakkında doğru bilgi bulabilmelidir. The main goal of an enforcement proceeding is efficient recovery of the creditors? monetary claim. Nowadays, ineffective functioning of enforce-ment and bankruptcy system adversely affects economic life and undermines the confidence in judicial service. Attainment of legal security in economic life and protection of social peace depend on running of enforcement system in a fast, efficient and fair manner. Likewise, the European Court of Human Rights interprets enforcement and bankruptcy proceedings within the con-cept of ?reasonable time limit? in its judgments on the right to a fair trial. Because of the rule of law principle, a special attention must be brought to enforcement of judgments both in Europe and Turkey. According to the definition of enforcement given by articles 24 et seq. of the Turkish Code of Enforcement and Bankruptcy and Recommendation Rec(2003) 17 adopted by the Committee of Ministers of the Council of Europe on enforcement of court decisions, enforcement means ?the putting into effect of judicial deci-sions, and also other judicial or non-judicial enforceable titles in compliance with the law which compels the defendant to do, to refrain from doing or to pay what has been adjudged?. There are several current major obstacles to the efficiency of the en-forcement system. Major obstacles are about a constant increase of enforce-ment proceedings and workload, of a chronic lack of staff and of insufficient qualification. On top of this, access to information about debtor?s assets in enforcement proceedings is not sufficient. Enforcement agents also face difficult working conditions (e.g. lack of space) and a general a poor image from citizens or lawyers. It is also important to point out the lack of repre-sentation of the profession at national level. The enforcement agents are autonomous and independent from each other, even if all employees are civil servants of the Ministry of Justice. Obviously, this system, which must face an ever unceasing workload, has met its limits. Rule of law requires effective enforcement of judgments and thus the transparency of debtors? assets are very important to reach this aim. Both enforcement of judgment and enforcement without judgment must recover the secured or unsecured money debts within a reasonable time and cost. In an efficient enforcement proceeding, however, debtors? fundamental rights must be protected by law. There is a clash between the debtor?s and credi-tor?s rights in enforcement process. A well functioning enforcement pro-ceeding must reconcile the opposing interests of the debtor and creditor. So an efficient enforcement proceeding must provide greater transparency of debtors? assets on the one hand and promote the rights of creditors to obtain details on them on the other, without damaging the debtors? rights of pri-vacy. After starting an enforcement proceeding, a creditor must find debtor?s address and information about his or her assets. Because, as a basic rule of enforcement law, the competent enforcement organ in an enforcement pro-ceeding is the enforcement organ in the place where the debtor is domiciled. Also, in order to be find attachable assets of a debtor and to recover debt, patrimonial transparency is a prerequisite. In this context access to informa-tion and the principle of proportionality as constitutional principles have to be provided in the enforcement proceedings. Creditors still face some obsta-cles in finding information about the debtor?s assets or income in current enforcement systems. Access to patrimonial information can be provided by different ways. Creditors can access to information by searching systems like registers and other sources of information or they can use debtor?s assets declaration. For example, according to articles 74 and 75 of the Turkish Code of Enforcement and Bankruptcy (CEB), the debtor is obliged to dis-close his or her assets orally or writtenly before the enforcement organ. It must contain sufficient property or income for the recovery of the creditor?s claim before seizure. All types of winnings and income, movable and im-movable property, bank accounts, stock and shares of the debtor must be revealed in the debtor?s declaration. If the debtor does not declare all his property and income, he can be punished by imprisonment of up to three months by the enforcement court (CEB a. 76). If the debtor discloses incor-rect information he can be punished by imprisonment of up to one year (CEB a. 338). To balance the relations and the opposite interests of debtors and creditors, there must be a public register on debtors. This register should be relates to unwilling debtors and the insolvent ones. A creditor should able to access to this register and obtain the necessary information for enforce-ment purposes. Inquiring the debtor?s whereabouts or his assets is one of the current problems of cross-border debt recovery within the European Union. Because when the creditor and the enforcement organs have no information about the debtor?s location or his assets, the creditors can not enforce judgments on cross-border debt recovery. To improve the enforcement of monetary claims, the enforcement organs must be find accurate information on the debtor?s location and assets in the territory of the European Union.Item Avrupa Birliğinde Alternatif Uyuşmazlık Çözümü(Türkiye Barolar Birliği Dergisi, 2007, Say.68, cilt.-, s.265-320,, 2007) Özbek, MustafaAvrupa Birliğinde alternatif uyuşmazlık çözümüne (Alternative Dispute Resolution, ADR) ilgi giderek artmaktadır. Bu artışın üç temel nedeni vardır. Birinci neden, kişilerin günlük hayatlarında, genel olarak adalete erişimi kolaylaştırıcı bir yol olan ADR hakkında daha çok bilgi sahibi olmalarıdır. İkinci neden, ADR nin, Avrupa Birliği üyesi olan devletlerin yakın ilgisini çekmesi ve pek çok devletin ADR yi teşvik eden yasalar kabul etmesidir. Üçüncü neden, görevi ADR yöntemlerini yaygınlaştırmak, onların uygulanması için elverişli bir ortam oluşturmak ve ADR yi güvence altına almak için gerekli faaliyetleri yapmak olan Avrupa Birliği kurumlarının da tekrar tekrar belirttikleri gibi, ADR nin politik bir önceliğe sahip olmasıdır. Bu politik öncelik, sınır ötesi web temelli bir uyuşmazlık çözüm yolu olarak, yeni online uyuşmazlık çözümü (on-line dispute resolution, ODR) hizmetlerinin teşvik edildiği bilgi toplumunun çalışmaları kapsamında özellikle vurgulanmaktadır. ADR nin bu özel yapısı, Avrupa Komisyonunun (European Commission) ADR ile ilgili olarak, Medenî Hukuk ve Ticaret Hukukunda Alternatif Uyuşmazlık Çözümü Hakkında Yeşil Kitap adlı çalışmayı yapmasının politik gerekçesini oluşturmuştur. Avrupa Birliği Konseyi (European Council, Council of the European Union), Avrupa Komisyonundan, ADR nin mevcut durumunu inceleyen ve bu konuda alınan tedbirler hakkında kapsamlı görüş ve tavsiyeler içeren Yeşil Kitabı hazırlamasını istemiştir. Yeşil Kitap, ADR nin sunduğu kolaylıkları topluma tanıtmak ve ADR konusunda üye devletler ile Avrupa Birliği tarafından yapılan çalışmaları göstermek için bir fırsat oluşturmuştur.Item Avrupa Konseyi Arabuluculuk Yönergesi Önerisi(Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2007, Say.1, cilt.-, s.183-231,, 2007) Özbek, MustafaMedenî yargı bazı ülkelerde uzun sürdür krizdedir. Artan giderler ve aşırı kalabalık mahkemeler yüzünden adalet herkes için erişilebilir değildir. Bu adlî tıkanıklık, adalete eşit erişimin reddedilmesine yol açmıştır. Adalete daha iyi erişimin sağlanması, Üye Devletler arasında medenî yargı alanında işbirliğini artırmak amacıyla oluşturulan Avrupa Birliği genelindeki plânların yapı taşlarındandır. Bu ilkenin, yargı sistemine erişim kadar, uygun uyuşmazlık çözüm yollarına erişimin teşvik edilmesini de kapsadığı kabul edilir. Avrupa Birliği genelinde alternatif uyuşmazlık çözüm yollarına (ADR) başvurulabilir olması, adalete erişimin genel olarak iyileştirilmesi ve sınır ötesi davaların bünyesinde bulunan sorunların çözülmesinde büyük öneme sahiptir. Aslında hukuk sisteminde ADR nin kullanılması hukukçular için yeni değildir. Bugün kullanılan ADR yöntemlerinin bir çoğu, çeşitli hukuk sistemlerinde yüzyıllardır mevcut bulunmaktadır. En çok bilenen ADR yolları, müzakere, arabuluculuk ve tahkimdir. Bununla beraber ADR yöntemleri, 1970 li yıllara kadar yaygınlaşmamıştır. ADR bu yıllarda, Anglo-Sakson ülkelerinde başarıyla yayılmıştır. Mahkemelerdeki tıkanıklığın, aşırı masraflar ve gecikmenin ortadan kaldırılması, adalete erişimin kolaylaştırılması ve daha etkili bir uyuşmazlık çözümü oluşturmak amacıyla ADR?nin kullanılması hızla gelişmiştir. Avrupa Birliği de ADR?ye ilişkin mevzuatın oluşturulmasında çok aktiftir. Üye Devletlerin bazıları, bir süredir hukuk yargılama usûlü kurallarında değişiklikler yapmayı düşünmektedirler. Buna karşılık Üye Devletler, ADR yolları hakkında ayrıntılı çerçeve düzenlemelere sahip değillerdir. Bu kapsamda 2002 yılında, Avrupa Komisyonunca, medenî hukuk ve ticaret hukukunda ADR ye ilişkin bir Yeşil Kitap sunulmuş ve 2004 yılında, gönüllü nitelikte olan, Arabulucular için Avrupa Etik Kuralları uygulamaya koyulmuştur. Ardından Komisyon, medenî ve ticarî konularda arabuluculuğun belirli yönlerine ilişkin bir Avrupa Parlamentosu ve Konseyi Yönergesi için öneri hazırlamıştır. AB Arabuluculuk Yönergesi Taslağının amacı, arabuluculuğa başvurulmasını teşvik etmek suretiyle ADR yollarını geliştirmek ve Üye Devletlerde, zamanaşımı sürelerinin durması, gizlilik ve uzlaşma anlaşmalarının icra edilmesi gibi konulardaki usûl kurallarına ilişkin asgari müşterek ilkeleri oluşturmaktır. AB Arabuluculuk Yönergesi Taslağı, hem iç hem de sınır ötesi arabuluculukları kapsamakta ve AB genelinde herkes için geçerli olan ilkeleri belirlemektedir. Aile arabuluculuğu da Yönerge Taslağının kapsamına girmektedir. Arabuluculuk Yönergesi Taslağının, 2007 yılında Avrupa Parlamentosu tarafından kabul edilmesi beklenmektedir. Civil justice has been in crisis in some countries for a long time. Justice is not accessible to everyone because of rising costs and overcrowded courts. This judicial congestion led to claims that equal access to justice had been denied. Ensuring better access to justice is one of the cornerstones of initiatives, at the European Union level, which aim to increase co-operation between Member States in the field of Civil Justice. This principle is deemed to include the promotion of access to adequate dispute resolution measures as well as access to the judicial system. The availability of alternative dispute resolution (ADR) processes at European level has got a paramount importance to improve general access to justice and resolve the problems inherent in cross-border litigation. Indeed the use of ADR in the legal system is not new for lawyers. Many of the ADR methods in current use have existed for hundred years in various legal systems. Most common forms of ADR are negotiation, mediation, and arbitration. ADR methods, however, did not become widespread until 1970?s. ADR has spread successfully throughout the Anglo-Saxon countries in these years. The use of ADR has developed rapidly in order to relieve court congestion and undue costs and delay, to facilitate access to justice, and to provide more effective dispute resolution. Also the European Union has been very active in adopting legislative measures on ADR. Some of the Member States have been considering changes in their rules of civil procedure for quite a while. However the Member States do not have detailed framework regulations on ADR processes. In this context a Green Paper on ADR in civil and commercial law presented by the European Commission in 2002 and a voluntary European Code of Conduct for Mediators was launched in 2004. Then the Commission prepared the proposal for a directive of the European Parliament and of the council on certain aspects of mediation in civil and commercial matters. The objective of the draft EU Mediation Directive is to promote ADR processes by encouraging the use of mediation and to establish minimum common principles on procedural rules such as suspension of limitation periods, confidentiality, and enforcement of settlement agreements, in each Member States. The draft EU Mediation Directive covers both domestic and ?cross-border? mediations and set EU-level standards across the board. Family mediation is also within the scope of the draft Directive. It has been waiting that the draft Mediation Directive will be adopted by the European Parliament in 2007.Item Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin Aile Arabuluculuğu Konulu Tavsiye Kararı(Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi ,2 ,- ,71-102, 2005) Özbek, MustafaAvrupa Konseyi bünyesinde aile arabuluculuğu üzerinde yapılan çalışmalar, son on yıldır yoğun bir şekilde devam etmektedir. İspanya da (Cadiz) 20-22 Nisan 1995 tarihlerinde gerçekleştirilen Gelecekte Aile Hukuku konulu Üçüncü Avrupa Konferansında Avrupa Konseyine, bu konferansın sonuçları ışığında, aile uyuşmazlıklarını çözmek için aile arabuluculuğu (family mediation) ve diğer usuller üzerinde araştırma yaparak, aile uyuşmazlıklarının çözümünde kullanılan arabuluculuk (uzlaştırma) ve diğer usullerle ilgili ilkeleri içeren milletlerarası bir belge hazırlaması tavsiye edilmiştir.Item Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin Ceza Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Konulu Tavsiye Kararı(Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2005, Say.1, cilt.-, s.71-102,, 2005) Özbek, MustafaItem Avrupa Konseyince Adalet Hizmetlerinin Etkinliğinin Artırılması İçin Öngörülen Tedbirler(Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2008, Say.1, cilt.-, s.207-292,, 2008) Özbek, MustafaItem Avukatlıkla Bağdaşabilen Akademik Unvanlar(Ankara Barosu Dergisi, 2012, Say.1, cilt.2012, s.18-42,, 2012) Özbek, Mustafa1136 sayılı Avukatlık Kanunu, avukatlık mesleğine kabul şartları, avukatın hak ve ödevleri, barolar ve Türkiye Barolar Birliğinin teşkilât yapısı, avukatlık sözleşmesi ve adlî yardım gibi avukatlık hukukunun temel kurallarını düzenlemektedir. 1136 sayılı Avukatlık Kanunu, 2 Mayıs 2001 tarihinde yürürlüğe giren 4667 sayılı Kanunla, önemli değişikliklere uğramıştır. Avukatlık Kanununun 11. maddesi, avukatlıkla birleşemeyen işleri içermektedir. Bu hükme göre aylık, ücret, gündelik veya kesenek gibi ödemeler karşılığında görülen hiçbir hizmet ve görev, sigorta prodüktörlüğü, tacirlik ve esnaflık veya meslekin onuru ile bağdaşması mümkün olmayan her türlü iş avukatlıkla birleşemez. Avukatlık Kanununun 12. maddesinde, bu hükme bazı istisnalar öngörülmüştür. Bu maddeye göre, hukuk alanında profesör ve doçentlik, 11. maddenin kapsamı dışında kalmaktadır. Ancak, Avukatlık Kanununun 12. maddesinde 4667 sayılı Kanunla değişiklik yapılmadan önce, sadece profesör ve doçentlik akademik unvanları değil, yardımcı doçentlik akademik unvanı da avukatlıkla birleşebilen işler arasında sayılmıştı. Anayasanın 10. maddesine göre herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Bu sebeple, herhangi bir mahkemenin, 1136 sayılı Avukatlık Kanunun (4667 sayılı Kanunla değişik) 12, 1/b. maddesinin Anayasaya aykırılığı iddiasıyla Anaysa Mahkemesine başvurması durumunda, söz konusu hüküm bu yönden Anayasaya aykırı bulunabilir. Bu hüküm, yeni Avukatlık Kanununda değiştirilmelidir. Attorneyship Code No. 1136, provides for basic rules of attorneyship law such as admission into the profession of attorney, rights and duties of an attorney, the organization of the bars and Turkey Bar Associations, attorneyship contract and legal aid. Attorneyship Code No. 1136 has been substantially changed by the enactment of the amendments of Act No. 4667, which came into force on May 2, 2001. Article 11 of the Attorneyship Code provides activities incompatible with attorneyship. According to this provision, services and duties rendered in exchange for payments such as a monthly salary, a fee, a daily wage, or dues; working as an insurance agent, a merchant, or a tradesman; and all activities not agreeing with the respectability of the profession are incompatible with attorneyship. There are some exceptions of this provision in the article 12 of the Attorneyship Code. According to this article, professorship and associate professorship in the field of law fall outside the scope of Article 11. However, before making amendments in the article 12 of the Attorneyship Code by the Code No. 4667, not only academic titles of professorship and associate professorship but also the academic title of assistant professorship was listed among the activities compatible with attorneyship. The Article 10 of the Constitution states that all individuals are equal without any discrimination before the law, irrespective of language, race, colour, sex, political opinion, philosophical belief, religion and sect, or any such considerations. Therefore, if any court asked the Constitutional Court to assess the compliance with the Constitution of Article 12,1/b of Code no. 1136 on Attorneys (as amended by Code no. 4667), it may be found to be unconstitutional in this regard. This provision must be changes in the new Attorneyship Code.Item Çağdaş Ceza Adaleti Sistemlerinde Alternatif Çözüm Arayışları ve Arabuluculuk Uygulaması(Kazancı Hukuk Dergisi, 2010, Say.1, cilt.-, s.116-183,, 2010) Özbek, Mustafaİşlenmiş suçların failleri ile mağdurları arasındaki uyuşmazlıkların çözümünde arabuluculuğun kullanılması, yirmibirinci yüzyılın başına kadar hukukumuzda üzerinde yeterli ölçüde çalışılmamış bir konudur. Mağdur-fail arabuluculuğu, Amerika Birleşik Devletlerinde doğan alternatif uyuşmazlık çözümü akımının (Alternative Dispute Resolution, ADR) bir parçası olarak, hızla büyüyen bir alanı temsil etmektedir. Geleneksel arabuluculuk uygulamasından belirli yönleriyle ayrılan mağdur-fail arabuluculuğunun işleyişi, kendine has bazı özelliklere sahiptir. Mağdur-fail arabuluculuğu ve yeniden uzlaştırma programları ilk olarak, 1978 yılında Amerika Birleşik Devletlerinin orta bölgelerindeki eyaletlerde görülmüştür. 1998 yılına gelindiğinde Amerika Birleşik Devletleri çapında 315 adet, Avrupa çapında ise 700 den fazla bu çeşit program kurulmuştur. Örneğin, Texas eyaletinin Dallas, Houston ve Corpus Christi şehirlerinde bu tür programlar bulunmaktadır. Texas Ceza Usûl Kanununda mağdur-fail arabuluculuğu, belirli davalarda denetimli serbestliğin bir geçerlik şartı olarak açıkça düzenlenmektedir. The use of mediation in penal matters has emerged towards the end of the twentieth century. As part of the larger Alternative Dispute Resolution movement in North America, the practice of mediation has grown recently. There are a handful of mediation programs in panel matters provided for in legislation in many parts of North America and Europe. These schemes are often called in the United States as victim offender reconciliation programs and in Britain as reparation schemes. However, they are known more generally as victim- offender mediation programs in the literature. The victim-offender mediation program brings together in a face-to-face meeting a person who has been convicted of a crime and the person or persons who were victims of that crime. In these meetings the parties meets in the presence of a third party in order to mediate some form of restitution whether financial or by way of services to be performed for the victims or community, and to achieve a reconciliation satisfactory to the victim, the offender and the representatives of the legal system. The concept of victim-offender mediation is a product of three contemporary movements within the criminal justice system. First movement is victimology. According to some new views, crime victims are placed in a totally passive position by the criminal justice system and therefore recent studies have focused on an increased concern for victims and their role in the criminal law. Second movement is about a growing dissatisfaction with established ways of punishing and treating the offender. This movement is a part of the restorative justice. Restorative justice focuses on the injury to the victim and the community, rather than to the State and seeks to replace retribution with restoration. Third movement is awareness of new alternatives to standard methods of dispute settlement. The primary aim of victim-offender mediation programs is to provide a dispute resolution process which is perceived as fairly both the victim and the offender. The mediator facilitates mediation, by first allowing time to address informational and emotional needs, followed by a discussion of loses and the possibility of developing a mutually agreeable restitution obligation. The victim-offender mediation process can be summarized by four distinct phases: 1) Referral/Intake, 2) Preparation for Mediation, 3) Mediation, 4) Follow-up. New Turkish criminal justice system started to operate on June 1, 2005. One of the novelties brought about by the new criminal justice system is penal mediation in criminal procedure law. It is important to enhance applicability and efficiency of provisions concerning penal mediation. Within the scope of Judicial Reform Strategy, it has been set as target that all aspects of penal mediation in criminal procedure law will be reconsidered, problems will be determined and necessary measures will be taken to solve the problems.Item Ceza Muhakemesi Kanununda Uzlaştırma(Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2005, Say.3, cilt.-, s.289-321,, 2005) Özbek, MustafaItem Ceza Muhakemesi Kanununda Yapılan Değişiklikler Çerçevesinde Mağdur Fail Uzlaştırmasının Usûl ve Esasları(Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2007, Say.4, cilt.-, s.123-205,, 2007) Özbek, MustafaOnarıcı adalet, toplumun ihtiyaçlarıyla mağdurların ve faillerin ihtiyaçları arasında denge kurmak suretiyle toplum menfaatleri üzerinde yoğunlaşan bir anlayıştır. Başlıca onarıcı adalet programlarından biri de mağdur fail arabuluculuğudur (MFA). MFA?da, mağdur ve fail, genellikle bir arabulucunun yardımıyla, suçtan kaynaklanan sorunların çözümüne gönüllü olarak aktif bir şekilde katılırlar. Türk Ceza Muhakemesi Kanununun (CMK) 253. maddesi, Cumhuriyet savcısına veya mahkemeye, MFA?ya başvurma yetkisini vermektedir. Türk ceza muhakemesi hukukunda MFA?nın usûlüne ilişkin yasal düzenleme, 19 Aralık 2006?da yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanunun Ceza Muhakemesi Kanununda yaptığı değişikliklerle esaslı şekilde değiştirilmiştir. CMK uyarınca, Arabuluculuk Yönetmeliği 26 Temmuz 2007 tarihinde Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. MFA?ya aşağıdaki suçlarda başvurulabilir (CMK m. 253,1): 1. Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlar, 2. Kasten yaralama, 3. Taksirle yaralama, 4. Konut dokunulmazlığının ihlâli (madde 116), 5. Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması (madde 234), 6. Ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin açıklanması. Savcı, mağdur veya faile, tebligat yoluyla uzlaşma teklifinde bulunur (CMK m. 253,4). Arabuluculuk teklifinde bulunulursa taraflar, arabuluculuğa başvurulması ve arabuluculuk teklifini kabul veya reddetmeleri hâlinde hakları konusunda bilgilendirilir (CMK m. 253,5). Taraflar özgür iradeleriyle rıza gösterirlerse, savcı veya mahkeme onları MFA?ya havale eder. Bundan sonra, hukukçu olması zorunlu olan bir arabulucu görevlendirilir (CMK m. 253,9). Arabulucu, dosya içindeki belgelerin kendisine verilmesinden itibaren en geç otuz gün içinde arabuluculuk işlemlerini sonuçlandırmak zorundadır. Cumhuriyet savcısı bu süreyi bir defalığına, en çok yirmi gün daha uzatabilir (CMK m. 253,12). Arabulucu taraflarla görüşür ve ortak veya ayrı toplantılar yapar. Arabuluculuktaki görüşmeler gizlidir. Bunun ilk anlamı, müzakerelere sadece mağdur, fail, onların kanunî temsilci ve avukatlarının katılabilmesidir. (CMK m. 253,13). Gizliliğin ikinci anlamı, müzakereler sırasında taraflardan birince açıklanan görüşler, yapılan kabuller veya önerilerin, sonradan kovuşturmada ya da herhangi bir davada delil olarak kullanılamamasıdır (CMK m. 253,20). Buna göre, arabuluculuk sırasında aktarılan bilgiler, müzakereler dışında elde edilebilir ve delil olarak kabul edilebilir olmadığı takdirde, genel olarak delil kabul edilmez (Uzlaştırma Yönetmeliği m. 19,4). Taraflar MFA sonunda bir anlaşmaya varırlarsa, yazılı anlaşma metninin bir sureti, onaylanmak üzere, arabulucu tarafından savcıya veya mahkemeye gönderilir. Anlaşma olmazsa, savcı veya mahkeme bilgilendirilir; fakat müzakereler hakkında ayrıntılı bilgi verilmez. Uzlaşma anlaşması taraflarca gönüllü olarak imzalanır ve sadece makul ve orantılı edimler içerebilir (CMK m. 253,17). Onayın ardından uzlaşma anlaşması bağlayıcı olur. Fail, uzlaşma anlaşmasıyla üstlendiği edimi yerine getirmezse, uzlaşma anlaşması ilâmlarla aynı şekilde icra edilebilir. Sonuç olarak mağdur, tazminat veya ceza soruşturması başlatılmasını talep etme hakkını kaybeder (CMK m. 253,19). CMK nın yeni hükümleri doğrultusunda, MFA nın Türk hukukunda gelişmesi beklenmektedir. Restorative justice is an approach that focuses on the interests of the community by balancing the needs of the community, the victims and the offenders. Victim offender mediation (VOM) is one of the main types of restorative justice programmes. In the VOM, the victim and the offender voluntarily participate actively in the resolution of matters arising from the crime, generally with the help of a mediator. Article 253 of the Turkish Criminal Procedure Act (CPA) gives the public prosecutor and the court authority to use VOM. The statutory regime for the conduct of VOM in Turkish penal procedure law has been substantially changed by the enactment of the amendments of Act No 5560 to the Criminal Procedure Act, which came into force on December 19, 2006. Under the CPA, the Mediation Directive published in the Official Journal of Turkey and came into effect on July 26, 2007. VOM may be used in the following offenses (CPA a. 253,1): 1. Offenses which can be prosecuted by the public prosecutor only upon complaint of the injured party; 2. Intentional assault; 3. Negligent assault; 4. Violation of dwelling immunity; 5. Child kidnapping; 6. Disclose the information and documents contain commercial secret, banking secret or customer secret. The prosecutor serve to the victim and offender a mediation offer through a letter (CPA a. 253,4). When the mediation is offered to the parties they are informed on the use of mediation and their rights in the case of accepting or rejecting the mediation offer (CPA a. 253,5). If the parties freely consent the prosecutor or the court may refer them to VOM. Then a mediator which has to be a lawyer is appointed (CPA a. 253,9). Mediator has to complete the mediation process maximum in thirty days from the time of the documents in the file was given him or her. The prosecutor may only extend this period for another twenty days once (CPA a. 253,12). The mediator contacts the parties and meets them together or separately (caucuses). Discussions in mediation are confidential. Firstly, it means that only the victim, the offender, their legal representatives, and their attorneys are allowed to participate in the negotiations (CPA a. 253,12). Secondly, confidentiality means that views and acknowledgments expressed or suggestions made by a party during the negotiations can not be used as an evidence in any legal proceeding or in the trial of the case subsequently (CPA a. 253,20). Thus the information exchanged during mediation sessions are generally inadmissible unless otherwise discoverable and admissible (Mediation Directive a. 19,4). Where parties arrive at a settlement at the end of the VOM, it will be recorded in writing by the mediator and a copy of the written agreement is sent to the prosecutor or the court in order to be approved. When no agreement is sent, the prosecutor or the court informed but without disclosing any detail about the negotiations. Settlement agreement can be signed by the parties voluntarily and contained only reasonable and proportionate obligations (CPA a. 253,17). After confirming the settlement agreement will be binding. If the offender does not perform the obligation imposed on his or her to the settlement agreement, the settlement agreement will be enforceable in the same manner as a judgment. As a consequence the victim loses the right to make further civil claims or to start criminal process (CPA a. 253,19). Under the new provisions of the CPA, VOM is expected to develop in the Turkish law system.Item Dünya Çapındaki Adalete Ulaşma Hareketiyle Ortaya Çıkan Gelişmeler ve Alternatif Uyuşmazlık Çözümü(Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2002, Say.2, cilt.-, s.121-162,, 2002) Özbek, Mustafa
- «
- 1 (current)
- 2
- 3
- »