Browsing by Author "Sunal, Onur"
Now showing 1 - 9 of 9
- Results Per Page
- Sort Options
Item 2001 krizi: Türk bankacılık sektörü üzerine etkileri(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2013) İbiş, Emre; Sunal, OnurKriz; toplumsal belirsizliğin giderilmesi için gerekli kararların alındığı sosyal, politik ve ekonomik hayatta kendini tekrarlayan bir yıkım ve onarım sürecidir. Günümüz dünya ekonomisinde 1970’li yılların sonunda gelişmiş ülkelerde başlayan, 1980’li yıllarla birlikte gelişmekte olan ülkeleri de kapsayacak bir biçimde yaygınlaşan küreselleşme olgusu, krizin kararların verildiği an olarak tanımlanır hale gelmesine yol açmıştır. Türkiye’de Şubat 2001 krizinde yaşananlar krizin bu tanımını doğrulamaktadır. Krizin bankacılık sektörü başta olmak üzere tüm sektörleri etkisi altına alması sonucu 14 Nisan 2001’de acil önlem planı olarak hazırlanan “Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı” uygulamaya geçirilmiştir. Bu programla yıkıma uğrayan bankacılık sektörünün yeniden yapılandırılması, sektördeki problemlerin ortadan kaldırılması, bankaların sermaye yapılarının güçlendirilmesi ve bankacılık sektörüne olan güvenin tekrar sağlanması amaçlanmıştır Türk bankacılık sektörü sorunlarının çözümüne yönelik olarak 2001 krizinin ardından yeniden yapılandırma programıyla sektöre çeki düzen verilmeye çalışılmaktadır. Ayrıca son dönemlerde Avrupa Birliği’ne uyum sürecinin de etkisiyle bankacılık sektörünün Basel direktiflerine uyumlandırılması gereği doğmuştur. Bankaların mali bünyelerinin iyileştirilmesi ve uluslararası kabul görmüş standartlara göre yeniden yapılandırılması ve faaliyetlerinin etkin olarak denetlenmesi, bilançolarının güçlendirilerek yatırımcılara şeffaf hale getirilmesi, güçlü finansal kuruluşlar için şart olan unsurlar olarak görülmüştür. Crisis is a repetitive destruction and repair process in social, political and economic life in which the decisions necessary to solve social uncertainty are taken. Globalization phenomenon came out in the developed countries by the end of the 1970s in today's World economy and spread as to cover developing countries by the 1980s, became to be defined as the moment that the decisions on crisis were given. Experiences of the February 2001 crisis in Turkey have confirmed this definition. After the crisis affected all sectors, mainly the banking one, “Strong Economy Transition Program” prepared as an emergency measure plan in April 14, 2001 was implemented. This program aimed to restructure of the degraded banking sector, eliminate the problems in the sector, strengthen capital structure of the banks and restore confidence towards the banking sector. In order to solve the problems of Turkish banking sector, after 2001 crises the sector is tried to be reorganized with a restructuring programme. In addition to this recently, with the impact of harmonization process to European Union, there emerged the need of alignment of Turkish banking sector with the Basel directives. Improvement of the financial structure of the banks and restructuring of them in accordance with internationally adopted standards, inspection of their activities, making their balance sheets transparent to the investors through strengthening them were seen as must conditions for strong financial institutions.Item Bankaların likidite riskinin belirleyicisi içsel ve dışsal faktörler: Türk Bankacılık sektörü için bir uygulama(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2022) Çakmak, Ahmet; Sunal, OnurFinansal sistemin en önemli aktörlerinden olan bankalar, finansal aracılık başta olmak üzere doğrudan ya da dolaylı olarak yerine getirdikleri çeşitli fonksiyonlarla ülke ekonomilerinin işleyişinde büyük öneme sahiptir. Ülke ekonomilerinin başarı ve sıhhati için sermaye açısından güçlü, etkin, rekabetçi pazara yapısına sahip, kontrol ve denetim alt yapısı açısından gelişmiş bir bankacılık sektörünün varlığı önemlidir. Gerek küresel gerekse ulusal çaptaki ekonomide yaşanan gelişmelerden doğrudan ve dolaylı olarak etkilenen bankalar faaliyetlerini belirli risklere maruz kalarak sürdürmektedir. Bu kapsamda finansal istikrar ve bankacılık faaliyetlerinin sürdürülebilirliği açısından bankaların maruz kaldıkları riskler ve riskleri ne şekilde yönetmeye çalıştıkları önem arz etmektedir. Bu çalışmada Türk bankacılık sektöründe faaliyette bulunan ticari ve katılım bankalarında likidite riskini etkileyen içsel (bankaya özgü) değişkenler ile dışsal (makro ekonomik) değişkenler belirlenmiştir. Bu kapsamda Türkiye’de faaliyette bulunan 19 ticari banka ve 4 katılım bankasının 2015/12 ay ve 2021/9 aylar arasındaki döneme ait çeyrek dönemlik verileri statik panel veri analizi yöntemiyle analiz edilmiştir. Çalışmada, likidite düzeyinin göstergesi olarak Basel Uzlaşısı kapsamında bankalarca hesaplanan Likidite Karşılama Oranı bağımlı değişken olarak tercih edilmiştir. Küresel çapta ülke ekonomilerini oldukça etkileyen Covid-19 pandemisi, Türk bankacılık sektörünün likidite düzeyi üzerindeki etkilerini de görebilmek adına modele kontrol değişkeni olarak eklenmiştir. Yapılan analiz neticesinde, örneklem kapsamında mevduat ve katılım bankalarından oluşan Türk bankacılık sektörünün likidite düzeyi ile bankalara özgü mevduat, kredi mevduat oranı, öz kaynak kârlılığı, sermaye yeterlilik oranı, öz kaynaklar ve aktif büyüklük ile makro ekonomik faktörlerden para arzı, kredi temerrüt takası, kontrol değişkeni Covid dönemi arasında istatistik açıdan anlamlı ilişkilerin bulunduğu sonucuna ulaşılmıştır. As one of the most important components in the financial system, banks are crucial for economic sustainability through a variety of functions which they perform directly or indirectly, particularly through financial mediating. For the success of the national economy and welfare, it is important to have a banking system which has a robust capital structure, provides efficiency, competitive financial market and developed in terms of internal control and audit infrastructure. Directly and indirectly affected by developments in both the global and national economies, financial institutions continue their activities by being exposed to certain risks. In this context, it is important to determine the risks they experience and how to manage them in terms of providing financial stability and sustainability of their activities. In the study, internal (bank-specific) variables and external (macro-economic) variables affecting liquidity risk in commercial and participation banks operating in the Turkish banking sector were used. Quarterly data of 19 commercial banks and 4 participation banks operating in Turkey, for the period 2015/12 and 2021/9 were analyzed through static panel data analysis method. In the study, as an indicator of liquidity adequacy, the Liquidity Coverage Ratio calculated by the banks within the scope of the Basel Accord was preferred as the dependent variable. The Covid-19 pandemic, which has affected national economies on a global scale, has been added to the model as a control variable in order to see the effects on the liquidity level of the Turkish banking system. As a result of the analysis, within the scope of the sample which consists of conventional banks and participation banks, the liquidity level of the Turkish banking system has statistically significant relationship with deposits, loan deposit ratio, return on equity, capital adequacy ratio, equity and asset size and macroeconomic factors such as money supply, credit default swap and control variable Covid-19.Item The efficiency of primary sovereign bond markets in Turkey: The so-called Fisher puzzle reconsidered(2022) Sunal, Onur; 0000-0002-3972-4060Many prior studies have tested the validity of the Fisher effect, with results proving controversial, regardless of the econometric models, country groups, or time spans chosen. Therefore, to solve the so-called Fisher puzzle, this study aims to reveal whether current interest rates, which are set in the primary bond markets, carry information about actual inflation rates when the conventional direction of causation is reversed, using monthly Turkish data from the 2010-2018 period. In line with our expectations, we found a significant long-run coefficient (0.92), which indicates that changes in interest rates are rational expectations of changes in current inflation rates, though a full Fisher effect was not observed. Moreover, the short-run coefficients were also significant, which highlights the fact that the unanticipated movements in these variables act as early signals of persistent future price-level changes. Therefore, monetary authorities should respond rapidly in the short run using rules-based proactive policies to curb long-run volatilities, which also restrict the power of estimations, as market participants tend to assign higher risk premiums to bond yields when prices are expected to surge. (C) 2021 Economic Society of Australia, Queensland. Published by Elsevier B.V. All rights reserved.Item Enflasyon hedeflemesi rejimi: Türkiye örneği(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2019) Aksoy, Elif Ayça; Sunal, OnurBu çalışmada enflasyon hedeflemesi rejimi en temel kavramları ile aktarılmış olup, Türkiye’nin gelişmiş ve diğer gelişmekte olan ülkeler ile karşılaştırılması yapılmaya çalışılmıştır. İlk bölümde genel olarak para politikalarından bahsedilmiştir. Enflasyon hedeflemesi rejimi politikasını açıklamak adına avantaj ve dezavantajları gösterilmektedir. Makalenin ikinci bölümünde ise gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin enflasyon hedeflemesi rejimi tarihlerine değinilmiş olup rejimin enflasyon oranları üzerindeki etkileri ele alınmıştır. Üçüncü bölüme gelindiğinde ise Türkiye’nin enflasyon tarihi ele alınmış ve 2002-2005 yıllarında örtük enflasyon hedeflemesi ile geçiş yaptığı enflasyon hedeflemesi rejiminden sonraki enflasyonist sürecine vurgu yapılmıştır. Genel değerlendirme çerçevesinde ise Türkiye’nin enflasyon hedeflemesi uygulamasında başarıya ulaşıp ulaşmadığı değerlendirilmiştir.Item Kredi temerrüt swapı kuram ve uygulamaları: Türkiye'nin ülke kredi temerrüt swapı primlerindeki değişikliklerin analizi(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2017) Çakırcalı, Pelin; Sunal, OnurKüresel ekonomilerde özellikle yatırımcılar ve ülkeler için krediler önemli bir yere sahiptir. Özellikle yatırımların sağlanması ve ülke ekonomilerinin büyümesi aşamasında kredi kullanımının önemi büyüktür. Ancak kreditörler açısından ele alındığında elde ettikleri getirilere karşılık olarak üstlendikleri risklerden korunmaya ihtiyaç duymaktadır. Bu sebeple kredi temerrüt swaplarının önemi ortaya çıkmıştır. Bu çalışmada kredi riskinden yola çıkılarak kredi risk yönetimi ve kredi riskini transfer edebilmek için kullanılan kredi temerrüt swapları detaylı bir şekilde incelenmiştir. Ülke riskine sebep olan ekonomik finansal ve politik risk unsurlarının kredi temerrüt swap primleri üzerinde etkileri eklektik yöntem kullanılarak analiz edilmeye çalışılmıştır. Ekonomik ve finansal göstergeler ile kredi temerrüt swap sözleşmeleri verileri ile birbiri ile uyumunun bozulmaması amacıyla aylık veriler kullanılmıştır. Çalışmanın sonucunda Türkiye’nin kredi temerrüt swap primleri ile ekonomik ve finansal ve değişkenler arasındaki ilişki analiz edilmeye çalışılmıştır. In the global economy, especially in loans to investors and countries has an important place. Especially during the growth phase of the country's economy and the provision of investments, credit use is of great significance. However, creditors of a point, from their position in order to avoid the risks they have undertaken in response to the need to be protected. For this reason, the importance of credit default swaps has emerged. In this study, on the basis of credit risk Credit Risk Management credit risk and credit default swaps that you used to be able to transfer were investigated in detail. Country risk that cause economic, financial and political risk premiums on the credit default swap was developed by the analysis of eclectic effects using the method. Economic and financial indicators credit default swap contracts with the data was not to be disturbed for the purpose of alignment with each other, monthly data were used. As a result of the study, Turkey's economic and financial variables with tried to analyze the relationship between credit default swap premiums.Item Kredi temerrüt swaplarinin iktisadi ve finansal değişkenler ile ilişkisinin Türkiye ekonomisi için ampirik analizi(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2022) Yağcı, Filiz; Sunal, OnurGelişen ekonomi ile tüm dünyada kredi türev piyasalarının gelişimi 2000’li yılların sonrasında hız kazanmıştır. Kredi temerrüt swapları (CDS’ler) yaygın olarak en çok kullanılan kredi türevleri arasında yer almakta olup gelişen piyasalarda zamanla kredi notlarına alternatif olarak ülkelerin kredi risklerini ölçmede önemli bir göstergeyi ifade eder hale gelmiştir. Yaşanan finansal krizler sonrasında kredi notlarının ülke kredi riskini yeterince yansıtmadığı görüşünün finansal piyasalarda hakim olmasıyla birlikte yatırımcılar, kredi temerrüt swaplarını çok daha yakından takip etmeye başlamışlardır. Bu çalışmanın amacı, Türkiye’nin ülke kredi risk primleri (CDS) ile seçilmiş bazı makro iktisadi ve finansal değişkenler arasındaki ilişkilerin ortaya konulmasıdır. Bu kapsamda, piyasa istikrarını temsil eden bazı değişkenlerin oynaklıklarının CDS primleri üzerindeki etkileri de incelenmiştir . Çalışmada, Türkiye ekonomisinde Haziran 2006 ile Aralık 2020 dönemlerini kapsayan aylık veriler kullanılmış ve değişkenlerin farklı düzeylerde tümleşik olmaları sebebi ile doğrusal bir ARDL modeli oluşturularak kısa ve uzun dönem katsayılar sınır testi yöntemi ile belirlenmiştir. Bu çerçevede, uzun dönemde beklentilerle uyumlu olarak CDS primlerini; USD (Amerikan Doları) döviz kurunun, istihdam oranının, VIX Endeksinin, kısa vadeli dış borç stok toplamının, Eurobond getirisinin ve enflasyon oranının anlamlı ve pozitif olarak yordadığı, BİST 100 Endeksinin, Türkiye’nin gösterge 2 yıllık tahvil fiyatlarının ve portföy yatırımlarının anlamlı ve negatif olarak yordadığı sonuçlarına ulaşılmıştır. Bunlarla birlikte yine beklentilerle uyumlu olarak uzun dönemde döviz kuru volatilitesinin ve VİX Endeks volatilitesinin de CDS primlerini anlamlı ve pozitif olarak etkilediği görülmüştür. After the 2000s, the development of credit derivative markets around the world accelerated in parallel with the developing economies. Credit default swaps (CDS) are among the most widely used credit derivatives and have become an important indicator in measuring the credit risks of countries as an alternative to credit ratings in emerging markets.After the financial crises, the opinion that the credit ratings do not adequately reflect the credit risk of the country began to prevail in the financial markets and investors began to monitor credit default swaps more closely. In this study monthly data covering 2006 June and 2020 December period is used to construct a linear ARDL model to estimate both short and long run coefficients as the variables were integrated of different orders. In line with our expectations the results revealed that US dollar exchange rates, VIX Index values, sovereign short term debt stocks, Eurobond yields and inflation rates positively and significantly predict CDS premiums while BİST 100 Index, Turkish benchmark sovereign bond yields and portfolio inverstments significantly and negatively affect CDS premiums. Also consistent with our expectations VIX volatility and exchange rate volatility positively predicts CDS premiums.Item Para politikası şoklarının hâsıla ve fiyat düzeyi üzerindeki asimetrik etkileri: orta asya ve balkan ülkeleri uygulaması(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2015) Biçici, Kevser; Sunal, OnurSon yıllarda tüm dünyada hızla gelişen teknoloji, bankacılık ve finans alanında da oldukça önemli bir role sahiptir. Bu nedenle, sektörün yapısını incelemek, takip etmek, ona göre plan ve ayarlamalar yapmak sadece bankacılık sektörüyle ilgilenenler için değil, devletler ve Merkez Bankaları için de büyük bir önem arz etmektedir. Gelişen bu sektörü değişik alt başlıklar altında incelemek mümkündür. Merkez Bankalarının para politikası uygulamaları bazı önemli iktisadi değişkenler (faiz oranı, çıktı, işsizlik oranı, beklenen enflasyon oranı) üzerinde büyük değişiklikler yaratabilmektedir. Bu nedenle, bu uygulamalar bütün iktisadi aktörler tarafından yakından takip edilmektedir. Para politikasının asimetrik etkileri, para arzı değişimlerinin ekonomide istenilenden farklı etkiler yaratması anlamına gelir. Bu nedenle, para politikalarının tek yöne dönebilen bir dişliye benzetilmesi asimetrinin doğmasına sebep olmuştur. Asimetrik etki incelemeleri, literatürde pek çok araştırmaya konu olmuş, Amerika'da 1930 yılında başlayan Büyük Buhran'la daha da şiddetlenmiştir. Bu dönemde izlenen para politikalarının istenilen sonuçları vermemiş olması, asimetrik etki varlığının ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Büyük Buhranı takip eden 1936 yılında John Maynard Keynes tarafından yazılan İstihdam, Faiz ve Paranın Genel Teorisi adlı kitap, bu dönemin analizini içermekle birlikte, asimetri incelemesinde de pozitif ve negatif şok ayrımına değinmiştir. Şokun yönüne ilişkin olan pozitif ve negatif şok asimetrisinin yanında şokun yaşandığı döneme ilişkin durum, boyutuna ilişkin ise büyük-küçük asimetri kavramları ortaya çıkmış ve çalışma alanı daha da genişlemiştir. Daha sonra, dışbükey arz eğrisinden kaynaklanan arz yönlü asimetri ve ipi çekme (pushing on a string) teorisinden1kaynaklanan talep yönlü asimetri kavramları ortaya çıkmış, asimetrinin varlığını test etmek ve hangi tür asimetri olduğunu ortaya koymak önemli bir inceleme konusu olmuştur. Pozitif ve negatif para politikası şoklarının fiyat ve hâsıla üzerindeki asimetrisini, seçtiğimiz 11 adet Orta Asya ve Balkan ülkelerine göre ele aldığımız çalışmamızda, 1Georgios Karras tarafından 1999 yılında ortaya atılmış, arz ve talep yönlü asimetri kavramının doğmasına sebep olmuştur. Cover'ın 1992 yılında yaptığı bu konuya ilişkin çalışması örnek olarak alınmış, Cover'ın (1992) kullandığı iki aşamalı tahmin yöntemi, otoregresif modele (AR) göre test edilmiştir. Sonuç kısmında; bankacılık ve finans sektörünün gelişmekte olduğu 11 adet ülkede asimetri test edilmiştir. Analizlere göre arz veya talep yönlü ne çeşit bir asimetri bulunduğu ortaya konulmaya çalışılmıştır. Analizde; seçilen 11 adet ülkenin M2 değeri (para arzı için), tüketici fiyat endeksi değişimleri (fiyat seviyesi için) ve sanayi üretim endeksi (hâsıla düzeyi için) verileri DataStream veri toplama programından alınmış, karışık tarihlerle panel veri şeklinde STATA ekonometrikanaliz programında AR modeli kullanılarak test edilmiştir. Bunun için Cover'ın (1992) çalışmasının ilk aşaması olan denklem tanımlama yapılmış, M2 arzı denklemi tahmin edilmiş, daha sonra bu denklemden hata terimleri pozitif ve negatif olarak ayrıştırılmıştır. Hata terimlerinden (şoklar) elde edilen pozitif ve negatif şoklar, sanayi üretimi ve fiyat seviyesi için kullandığımız enflasyon oranı denklemine dâhil edilerek "sabit etki (fixed-effects) regresyon analizi" yapılmıştır. Sonuç olarak, Orta Asya ve Balkan ülkelerinde birer yükselen piyasa oldukları varsayımı altında arz yönlü asimetrinin var olduğu ortaya çıkmıştır. Tahmin edilen denklemlerin analizinden elde edilen şokların yönleri dikkate alındığında; negatif para politikası şokları çıktı üzerinde güçlü, fiyatlar üzerinde zayıf etkiye sahipken, pozitif para politikası şokları çıktı üzerinde zayıf, fiyatlar üzerinde güçlü etki yaratmaktadır. Bu nedenle, bu piyasalarda pozitif para politikası şoklarının fiyatlar üzerinde daha güçlü asimetrik etkiye sahip olduğu düşünülmüş, bunun nedeninde fiyat ve ücretlerin aşağıya doğru katılığı, yukarı doğru esnekliği olabileceği gerçeği ortaya atılmıştır. In recent years, rapidly evolving technology has a vital place in banking and finance sector. For this reason, evaluating and following this sector's structure and also making adjustments are important not only for people who are interested in, but also for Central Banks and Governments. Also the topic of evaluating this sector has different sub topics. Most important one of these is monetary policy and its effects on economic variables. Monetary policy effects' study comes together with the asymmetric effects investigation. The asymmetric effects of monetary policy means that money supply changes find different and undesirable answers in economy. So, asymmetry may pretend a gear which turns to one direction. Investigation of monetary policy shocks' asymmetric effects have been discussed in a lot of work. These works have been increased during period of Great Depression in USA. In this period, failure of policies caused to emerge asymmetric effect notion. In the following year of Great Depression, 1936, John Maynard Keynes published a book "The General Theory of Employment, Interest and Money". This book helped people to understand asymmetry and its varieties. Then, two types of theory which explain asymmetry came from Georgios Karras; convex aggregate supply curve (supply-side) and pushing on a string (demand-side). In this study, we explore the negative and positive monetary policy shocks on output and price inflation for 11 Central Asia and Balkan states as an emerging market and we take Cover's study as a role model. We used two-step estimation method like Cover (according to autoregression model -AR-). In conclusion, we try to explain which kind of asymmetry these 11 countries have, if they have asymmetry is it supply side or demand side. In analysis, countries M2 (for money supply), consumer price indexes (for price level) and industrial production indexes (for output) are taken from Data Stream program. These data are panel because of different dates. We also use STATA regression analyze program in order to make "fixed effects regression" analysis. Our first stage was generation of equation for money supply. Afterwards, error terms are separated from this equation as positive and negative shocks. When we create industrial production index and inflation equations, these positive and negative shocks are included for fixed effects regression. According to the results, regression analysis helps us to understand there is a supply side asymmetry in this emerging market. When we take into consideration the side of positive and negative shocks, negative monetary policy shocks have stronger have stronger effects on output and weaker effects on price, positive monetary policy shocks have weaker effects on output and stronger effects on prices. Also we can say that positive monetary policy shocks have a stronger effect on price level in this emerging market. Its reason may be price and wage rigidities in downward and flexibilities in upward direction.Item Türkiye’de mevduat sigortası uygulaması ve diğer değişkenlerin bankaların risk alım davranışlarına etkileri(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2022) Kuşoğlu, Aslı; Sunal, Onur1930 yılında yaşanan büyük krizin bankacılık sistemleri üzerine etkisine tepki olarak mevduat sigortası düzenlemesi getirilmiştir. Bankalar risk alıp başarısız olduğunda veya yaşanabilecek ekonomik buhranda bir çok banka müşterisinin ve diğer finansal kurumlamların bankanın ödeme gücüyle ilgili endişeye kapılması kaçınılmazdır. Bu endişe ortamında mevduat sahipleri toplu olarak bankadaki parasını hızlı bir şekilde geri çeker ve bu ‘bankaya hücum’ olarak adlandırılır. Mevduat sigortalarına ilişkin uygulamaların varlığı bankacılık sektörünün, mükellefiyetini yerine getirememe riskini önler, böylelikle bu sektöre olan güvenin devam etmesinde önemli rol oynar. Mevduat sigortası uygulaması mevduat sahiplerini korumayı hedefleyen bir sistem olmasının yanında bankaların aşırı ve gereksiz risk alımına katkısı vardır. Mevduat sigortası sisteminin hem bankalar hem de mevduat sahipleri için çeşitli avantajları vardır. Bununla birlikte akademik tartışmalar, mevduat sigortası sisteminin bir ahlaki tehlike kaynağı olup olmadığına yoğunlaşmışlardır. Bu durum mevduat sahiplerinin bankaları gözlemleme yönündeki cesaretlerini azaltır, diğer taraftan bankalar mevduatların sigorta sistemi tarafından korunduğunu bilir ve bu hal bankaları aşırı risk almaya teşvik eder. Bu çalışmanın amacı mevduat sigortası uygulamalarının muhtemel bir ahlaki tehlike sorununa dönüşme ihtimalini bankaların risk alma davranışları üzerinden açıklamaktır. The schemes of deposit insurance were initiated in 1930 in reaction to the influence of the Great Depression on banking systems. It is inevitable that many bank customers and financial institutions will be worried about the bank’s solvency when banks fail by taking risks or in an economic depression. In this environment of anxiety depositors impetuously withdraw their deposits and this is called ‘bank run’. The existence of deposit insurance practices prevents the banking sector from the risk of failing to meet its obligations and thus plays an important role in maintaining the safety of this sector. Besides the deposit insurance system protecting depositors, it has contributed to taking the excessive and unnecessary risk of banks. The system of deposit insurance has several advantages for both banks and depositors. Academic discussions widely concentrate on whether the system of deposit insurance is an origin of moral hazard or not. This reduces the courage of depositors to monitor banks, on the other hand, banks know that their deposits are protected by the insurance system and this encourages banks to take excessive risks. The aim of this study is to explain the possibility of deposit insurance implementations turning into a possible moral hazard problem through the risk taking behavior of banks.Item Türkiye-Birleşik krallık ticari ilişkileri: Brexit öncesi ve sonrası(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2022) Uzuncan Tancan, Gülin; Sunal, OnurBu çalışma, Türkiye’nin en önem verdiği ticaret ortaklarından olan ve ayrıca dış ticaret fazlası verdiği bir ülke olan Birleşik Krallık ile ticari ilişkilerini Brexit öncesi ve sonrası şeklinde ayırarak anlatmayı amaçlamıştır. Konunun anlaşılabilmesi için öncelikle, genel olarak ekonomik bütünleşme safhalarına, kısaca Avrupa Birliği (AB) tarihine, Birleşik Krallık - AB ilişkilerine ve Brexit sürecine değinilmiştir. Ayrıca Türkiye’nin ve Birleşik Krallık’ın güncel Serbest Ticaret Anlaşma(STA)larından da bahsedilmiştir. Çalışma iki ülkenin hizmet ticareti ilişkilerini de kapsamaktadır. Çalışmada grafikler eşliğinde Türkiye ile Birleşik Krallık arasındaki ihracat, ithalat ve dış ticaret verileri incelenmiştir. Brexit sonrası ve öncesi iki ülkenin ticaret verileri karşılaştırılırken STA’sının imzalandığı yıl olan 2021 yılı ile henüz Covid-19’un başlamadığı ve Brexit’in gerçekleşmediği yıl olan 2019 yılı baz alınmıştır. Veriler incelendiğinde 2019 yılından 2021 yılına gelindiğinde Türkiye’den Birleşik Krallık’a olan ihracatta çoğu sektörde artış olduğu ve Türkiye’den Birleşik Krallık’a toplam ihracatta da %21 civarında artış yaşanmıştır. Aynı zamanda Brexit’ten sonra, 2021 yılında Türkiye’nin Birleşik Krallık’a olan dış ticaret fazlası önceki yıllarla karşılaştırıldığında en yüksek seviyeye ulaşmıştır. This study aims to explain the commercial relations with the United Kingdom, which is one of the most important trade partners of Turkiye and also a country that has a foreign trade surplus, by separating it as pre and post Brexit.In order to understand the subject, first of all, the stages of economic integration, briefly the history of the European Union, the United Kingdom - European Union relations and the Brexit process are mentioned. In addition, the current Free Trade Agreements of Turkiye and the United Kingdom are also mentioned. The study also covers the service trade relations of the two countries. In the study, export, import and foreign trade data between Turkiye and the United Kingdom were examined with graphics. When comparing the trade data of the two countries after and before Brexit, 2021, the year when the Free Trade Agreement was signed, and 2019, the year in which Covid-19 did not start yet and Brexit did not occur, were taken as a basis. When the data is examined, from 2019 to 2021, it was observed that there was an increase in exports from Turkiye to the United Kingdom in most sectors and there was an increase of around 21% in total exports from Turkiye to the United Kingdom. At the same time, After Brexit, Turkiye's foreign trade surplus with the United Kingdom in 2021 reached the highest level compared to previous years.