Repository logo
Communities & Collections
All of DSpace
  • English
  • العربية
  • বাংলা
  • Català
  • Čeština
  • Deutsch
  • Ελληνικά
  • Español
  • Suomi
  • Français
  • Gàidhlig
  • हिंदी
  • Magyar
  • Italiano
  • Қазақ
  • Latviešu
  • Nederlands
  • Polski
  • Português
  • Português do Brasil
  • Srpski (lat)
  • Српски
  • Svenska
  • Türkçe
  • Yкраї́нська
  • Tiếng Việt
Log In
New user? Click here to register.Have you forgotten your password?
  1. Home
  2. Browse by Author

Browsing by Author "R. Emiroğlu"

Filter results by typing the first few letters
Now showing 1 - 2 of 2
  • Results Per Page
  • Sort Options
  • No Thumbnail Available
    Item
    Kadavradan Transplantasyon Yapılan Organ Kardefli Böbrek Alıcılarının Geç Dönem Sonuçları
    (Başkent Üniversitesi, 2003-09) M. C. Yağmurdur; R. Emiroğlu; H. Karakayalı; M. Haberal
    Özet Amaç: Bu çalışmada, aynı kadavradan böbrek transplantasyonu yapılan organ kardeşi böbrek alıcılarında uzun dönemde greft ve hasta sağkalımını etkileyen faktörlerin araştırılması amaçlanmıştır. Materyal ve Metod: Çalışmada, 1985-2001 yılları arasında 56 kadavradan böbrek transplantasyonu yapılan 112 böbrek alıcısı retrospektif olarak değerlendirilmiştir. Çalışmada 112 hasta, ameliyat zamanlamasına göre her biri 56 hastadan oluşan iki gruba ayrıldı (Grup 1 önce ameliyata alınan, Grup 2 sonra ameliyata alınanlar). Ameliyatlar aynı transplant ekibi tarafından gerçekleştirildi. Her iki hasta grubunda da prednizolon, azathioprine ve cyclosporine A’dan oluşan düşük doz immünsupresyon protokolü uygulandı. Grup 1’de 7, Grup 2’de 5 hastada cyclosporine A’dan Tacrolimus’a dönüşüm yapıldı. Demografik özellikler, akut rejeksiyon ataklarının sayısı, serum kreatinin düzeyleri, kreatinin klirens değerleri, graft ve hasta sağkalım oranları, ameliyat sonrası komplikasyonla, alıcı vücut ağırlıkları, soğuk iskemi zamanları ve de novo malignansiler çalışıldı. Sonuçların analizinde Wilcoxon signed rank ve ki Kare testleri kullanıldı. Sonuçlar: Her iki grupta HLA uyum oranları benzer bulundu. Ortalama soğuk iskemi zamanı Grup 1 ve 2’ de sırasıyla 22.1±8.7 ve 23.3±9.1 saat olarak bulundu (p>0.05). Ameliyat sonrası ilk 1 ay içindeki akut rejeksiyon oranları her iki grupta benzerdi. Serum kreatinin düzeyleri ve kreatinin klirens değerlerinde ameliyat sonrası ilk 1 ayda farklılık bulunmadı (p>0.05). Bir, 3 ve 5 yıllık graft sağkalım oranları Grup 1 ve Grup 2’de sırasıyla %97 vs %92,% 74 vs %77 and %27 vs% 24, olarak bulundu. Hemodialize dönüş oranları Grup 1 de %18(n=10), Grup 2’de %23(n=13) olarak bulundu (p>0.05). Bütün takip süresince yapılan kontrollerde proteinüri oranı (günde 200 mg ve üzeri) Grup 2’de Grup 1’e oranla yüksek bulundu (ki kare, p=0.03). Grup 1’de 1, Grup 2’de 2 hastaya ikinci defa böbrek transplantasyonu yapıldı. Grup 1‘de 1 hastada, Grup 2’de 2 hastada olmak üzere toplam 3 hastada post-transplant malignansi saptandı. İlgi çekici olarak aynı donorden organ transplantasyonu yapılan iki alıcıda T hücreli lenfoma tanısı kondu. Ayrıca vücut ağırlıkları, rejeksiyon oranları, ve graft sağkalım oranları her iki grupta da benzer bulundu. Yorum: Sonuç olarak, soğuk iskemi zamanı ve HLA uyumu ve immünsupresif protokolü aynı olan organ kardeşi kadavra böbrek alıcılarının uzun ve kısa dönemde sonuçları farklılık göstermemiştir. Analysis of Long-Term Results for Transplantation of Paired Cadaveric Kidneys Aim: The aim of this study was to identify factors that may affect long-term graft and patient survival in paired cadaveric kidney transplantation. Outcomes for 112 renal transplant patients who received paired cadaveric kidneys between 1985 and July 2001 were retrospectively evaluated. Material and Methods: Two study groups were established according to the timing of the transplantation. The Group I (n=56) patients received the first kidney in each pair, and the Group II (n=56) patients received the second kidney. All the surgeries were performed by the same transplantation team, and the same triple-drug low-dose immunosuppression protocol (prednisolone, azathioprine and cyclosporine A) was used in both groups. Cyclosporine A was converted to tacrolimus in seven patients in Group I and five patients in Group II. The two groups were compared with respect to demographic characteristics, HLA mismatches, cold ischemia time, recipient body weight at the time of transplantation, serum creatinine level and creatinine clearance rate after transplantation, number of acute rejection episodes, frequency of return to hemodialysis, types and frequencies postoperative complications, de novo malignancies, and graft and patient survival rates. Results: Groups I and II were similar with respect to numbers of HLA mismatches and mean cold ischemia time (22.1±8.7 and 23.3±9.1 hours, respectively; p>0.05). The mean recipient body weights, rates of acute rejection in the first month post-surgery, and the mean serum creatinine levels and creatinine clearance rates at 30 days post-transplantation were also statistically similar (p>0.05 for all). The 1-, 2- and 5-year graft survival rates for Group I vs Group II were 97% vs 92%, 74% vs 77% and 27% vs 24%, respectively (p>0.05 for all). The two groups were similar with respect to frequency of return to hemodialysis (10/56 vs 13/56; p>0.05). Three patients (one in one in Group I and two in Group II) underwent re-transplantation, and three patients (one in one in Group I and two in Group II) developed posttransplant malignancies. Interestingly, post-transplantation T-cell lymphoma developed in both patients who received the kidneys from one donor. Conclusion: When cold ischemia times, numbers of HLA mismatches, and immunosuppressive protocols are similar, the short- and long-term outcomes for paired cadaveric-kidney transplantations are comparable.
  • No Thumbnail Available
    Item
    Transplantasyon Koordinasyonunda Kalite Yönetim Sistemi Uygulamalar›
    (Başkent Üniversitesi, 2003-05) İ. Tokalak; R. Emiroğlu; Ö. Başaran; H. Karakayalı; N. Bilgin; M. Haberal
    Kadavradan organ bağışı oranlarının artırılması amacı ile birçok dünya ülkesinde transplantasyon koordinasyon modelleri oluşturulmuştur. Çalışmaların verimliliğini artırmak, kadavra organ sayısını artırmak, bilimsel kurallara göre ve tıbbi etik anlayışına uygun, adaletli organ ve doku dağıtımını ve kabulünü sağlamak için sisteme transplantasyon koordinatörleri entegre edilmiştir. Ancak bazen ilgililer ve sorumlular arasındaki koordinasyon ile ilgili bilgi yetersizliği, bazen de greftlerin bir an önce nakil için kullanılabilme telaşı, yasal ve etik olması gereken bu süreçte sorunlar yaşamaya neden olmaktadır. Bu sürecin başarıya ulaşması için tam, zamanında ve eksiksiz bir şekilde bildirimlerin yapılması, görev tanımlarına ve işleyiş prosedürlerine uygun, standart bir modelin olması gerekmektedir. En iyiye ulaşma bazı modern teknikler yardımıyla olmakta, hem hizmeti sunanların hem de hizmeti alanların (hastaların) sürekli ve tam memnuniyetini sağlamakla gerçekleşmektedir. Kalite Yönetim Sistemleri uygulamaları ile, uluslararası geçerliliği olan göstergelerdeki standartlara uygun tanı, tedavi ve bakım hizmetlerinin yanı sıra, tüm hizmet süreçlerinde hastaların ve sağlık çalışanlarının beklenti ve gereksinimleri tam olarak karşılanabilmektedir. Genel performansta iyileşme, iyi düzenlenmiş ve fonksiyon gösteren koordinasyon birimleri; çalışanlar arasındaki ilişkilerin daha iyi bir düzeye gelmesi, verimliliğin artması, transplantasyon yapılmış hasta ve yakınlarının memnuniyetinin artması, beyin ölümü tespiti, donör tespiti; kadavradan temin edilecek greft sayılarının arttırılarak transplantasyon sayılarının yükseltilmesine önemli katkılarda bulunacaktır. Koordinasyon sürecinin daha hızlı ve daha kısa zamanda gerçekleştirilebilecek standart bir sistem yapısına dönüştürülmesi Kalite Yönetim Sistemleri Uygulamaları’nın yararını açıkça göstermektedir. Hata oranının minimum olduğu, her sürecinin denetlendiği, daha iyiye ulaşmak amacıyla projelerin üretildiği bir ulusal koordinasyon modeli ile transplantasyon çalışmaları bir adım daha ileriye gidecektir. Countries around the world have tried many different transplantation system models aimed at increasing cadaveric organ donation. Transplant coordinators have been included in these models to improve performance management activities overall, increase cadaver-organ donation, and ensure appropriate sharing of organs and tissues in accordance with scientific, ethical and legal issues. Having such a coordinator in place minimizes potential miscommunication among professionals in the transplantation team. Success with the organ donation and transplantation process requires full and timely notification of all team members, and demands a system with clear job definitions and procedural descriptions. Quality Management Systems may be applied to all health care services in order to meet international standards in general, to enhance the satisfaction of internal and external customers, and to meet the needs of transplant coordinators. Improvements in the general performance of transplant coordinators, and well-organized, functional transplantation coordination units have several benefits. These features promote good relationships among the professionals on the transplant coordination team; increase the number of cadaveric donors that are made available; and enhance the satisfaction of transplant recipients and their families. All these effects combined help to boost transplantation rates. Used in this way, Quality Management Systems can help transform the transplant coordination process into a practical, standardized system. A national transplant coordination model that has minimal error rates and is supervised at every stage would definitely enhance transplantation activities in Turkey.

| Başkent Üniversitesi | Kütüphane | Açık Bilim Politikası | Açık Erişim Politikası | Rehber |

DSpace software copyright © 2002-2025 LYRASIS

  • Privacy policy
  • End User Agreement
  • Send Feedback
Repository logo COAR Notify