Browsing by Author "Pak Güre, Merve Deniz"
Now showing 1 - 2 of 2
- Results Per Page
- Sort Options
Item Afetlerde görevli ruh sağlığı çalışanlarının deneyimlerinin psikolojik dayanıklılık bakış açısıyla incelenmesi(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimleri Enstitüsü, 2022) Ertuğrul, Fatma Gül; Pak Güre, Merve DenizAfet, bir toplumun büyük bir kısmını etkileyen, fiziksel, psikolojik ve ekonomik kayıplara yol açan olayların sonucudur. Afetlerde psikososyal destek ekipleri afetten etkilenen topluluklara sistematik müdahalelerde bulunmaktadır. Ancak afet sahasında çalışan ruh sağlığı uzmanları (sosyal hizmet uzmanları, psikologlar, psikiyatristler vb. gibi) profesyonel olmalarına rağmen afetlerden fiziksel, bilişsel ve psikososyal açılardan olumsuz etkilenebilmektedir. Profesyonellerin baş etme dinamikleri de bu yönlerden farklılık gösterebilmektedir. Söz konusu stresi yönetmek ve olası risklerden korunmak için literatürde ‘resilience’ olarak da geçen ‘psikolojik dayanıklılık’ kavramı büyük önem kazanmaktadır. Ancak literatürde afetlerde çalışan profesyonellerin psikolojik dayanıklılık ile ilişkili deneyimlerini ele alan çalışmalar kısıtlıdır. Bu araştırmanın amacı, afetlerde çalışan ruh sağlığı uzmanlarının deneyimlerinin psikolojik dayanıklılık bakış açısıyla incelenmesidir. Araştırma nitel metodoloji kapsamında fenomenolojik desende oluşturulmuştur. Araştırma grubunu afetlerde çalışan sosyal hizmet uzmanı, psikolog ve çocuk gelişimciden oluşan 20 ruh sağlığı uzmanı oluşturmuştur. Araştırmada veriler toplanırken yarı yapılandırılmış görüşme formu kullanılmıştır. Verilerin analizi ise MAXQDA Plus 2020 programı aracılığıyla yapılmıştır. Araştırmada afet sahasında yapılan görevler, psikolojik dayanıklılığa ilişkin kişisel özellikler, sosyal çevre etkileşimleri, korunma stratejileri ve profesyonellerin psikolojik dayanıklılık açısından güçlenmelerine ilişkin önerileri kapsayan sosyal hizmet müdahalelerine ve buna yönelik oluşturulabilecek politikalara ışık tutabilecek sonuçlar elde edilmiştir. Uzmanlar afet sahasında ihtiyaç tespiti ve kaynak yönetimi, psikolojik ilk yardım, sevk ve yönlendirme, bireysel görüşme, psikoeğitim, grup çalışması ve çalışana destek uygulamaları gibi görevler yapmaktadır. Katılımcılar afet sahasında çalışırken özellikle duygusal başetme ve kayıp ve yas sonrası müdahalelerde çok zorlandıklarını ancak kendi hayatlarındaki geçmiş deneyimlerinin başetmelerine katkı sağladığını, beklenmedik bir durumla karşılaştıklarında baş etme becerilerinin yüksek olduğunu, geleceğe dair hedef belirledikleri, olmadığında ise genellikle yeni planlar yaptıklarını ifade etmişlerdir. Sosyal çevre etkileşimlerinde ise bazı uzmanlar birinden destek isteme konusunda çekinceli davrandıklarını ve kişisel baş etme yöntemlerini kullanıyor olsa da aile ve arkadaş ilişkilerinin ve desteğinin çok önemli olduğunu, afet sahasında çalışırken ekip arkadaşları ile çalışmanın kendilerine daha güvende hissettirdiğini belirtmişlerdir. Afet sahasında psikolojik dayanıklılığı koruma stratejilerinde ise öz bakımlarını koruduklarını, baş etme becerilerinin yüksek olduğunu, gerekli durumlarda profesyonel düzeyde psikososyal destek veya süpervizyon aldıklarını, belli bir motivasyonla ve ekip çalışması içerisinde olduklarını, mesleki sınırlarını koruduklarını ve ihtiyaç duydukları bilgi akışını devamlı sağladıklarını ifade etmişlerdir. Afet sahasında çalışırken temel ihtiyaçlarını giderebilme, alana özgü hizmet içi eğitim ve süpervizyon desteği alabilme, sağlıklı bir koordinasyon sisteminin ve kurumlar arası işbirliği kurma, takdir edilme, çalışana destek ve afet sonrası profesyonel psikolojik destek sistemleri oluşturma gibi öneriler sunulmuştur. Sonuç olarak, afet sahasında çalışan ruh sağlığı uzmanları ve diğer afet çalışanlarının iyilik hallerinin güçlendirilmesi ve psikolojik dayanıklıklarının korunması adına mikro, mezzo ve makro düzeylerde yapılandırılmış sosyal hizmet müdahalelerine ihtiyaç olduğu düşünülmektedir.A disaster affects a large part of society and causes physical, psychological, and economic losses. In disasters, psychosocial support teams provide systematic interventions to the communities affected by the disaster. However, although mental health professionals (such as social workers, psychologists, psychiatrists, etc.) working in the disaster area are professionals, they can be adversely affected by disasters in terms of physical, cognitive, and psychosocial aspects. The coping dynamics of professionals may also differ in these aspects. The concept of 'psychological resilience', also known as 'resilience' in the literature, gains great importance to manage the stress in question and protecting against possible risks. However, studies dealing with the experiences of professionals working in disasters related to resilience are limited in the literature. The purpose of this research is to examine the experiences of mental health professionals working in disasters from the perspective of psychological resilience. The research was created in a phenomenological pattern within the scope of qualitative methodology. The research group consisted of 20 mental health specialists, including social workers, psychologists, and child development specialists working in disasters. A semi-structured interview form was used to collect data in the study. The analysis of the data was made through the MAXQDA Plus 2020 program. In the research, results were obtained that could shed light on social work intervention policies, including the tasks performed in the disaster area, personal characteristics of psychological resilience, social environment interactions, protection strategies, and recommendations for strengthening professionals in terms of psychological resilience. Experts perform tasks such as needs assessment and resource management, psychological first aid, referral and guidance, individual interviews, psychoeducation, group work, and employee support practices in the disaster area. The participants stated that they had a lot of difficulty in coping emotionally, especially in emotional coping and interventions after loss and bereavement, but their past experiences in their own lives contributed to their coping, their coping skills were high when they encountered an unexpected situation, and they generally made new plans when they did not set goals for the future. In social interactions, some experts stated that they are hesitant to ask for support from someone and although they use personal coping methods, family and friend relationships and support are very important, and working with teammates while working in the disaster area makes them feel safer. They stated that in their strategies to protect psychological resilience in the disaster area, they maintain their self-care, their coping skills are high, they receive professional psychosocial support or supervision when necessary, they are in a certain motivation and teamwork, they protect their professional boundaries and provide the information flow they need continuously. Suggestions such as meeting their basic needs while working in the disaster area, receiving field-specific in-service training and supervision support, establishing a healthy coordination system and inter-institutional cooperation, appreciation, employee support, and post-disaster professional psychological support systems were presented. As a result, there is a need for structured social work interventions at micro, mezzo, and macro levels to strengthen the well-being and protect the psychological resilience of mental health professionals in disasters.Item Yapay zekânın sosyal hizmete etkisinin öğrencilerin gözünden swot analizi çerçevesinde değerlendirilmesi(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Tulğan, Mehmet Buğra; Pak Güre, Merve DenizYapay zekâ, belirli görevleri yerine getirmek için insan zekâsını taklit eden ve topladığı bilgileri yineleyerek kendisini geliştirebilen sistemlerdir. Yapay zekâ yaşamın her alanında gün geçtikçe daha fazla kullanılmaya başlamıştır. Sosyal hizmet de insanın olduğu her yerde uygulamalar yapan, sorun çözmeyi ve gereksinimleri karşılamayı amaç edinen bir meslek olmasından dolayı yapay zekâ uygulamaları ile doğrudan veya dolaylı olarak karşılaşmaktadır. Yapay zekâ uygulamalarını gelecekte en fazla kullanacak olan grup, bu mesleği yapacak olan bugünün sosyal hizmet öğrencileridir. Bu araştırmanın amacı, sosyal hizmet öğrencilerinin yapay zekânın sosyal hizmet mesleğine etkisine yönelik görüşlerinin güçlü ve zayıf yönler, fırsat ve tehditler (SWOT) analizi çerçevesinde incelenmesidir. Bu çalışma nitel araştırma modelinde tasarlanmış ve verilerin toplanmasında odak grup tekniğinden yararlanılmıştır. Araştırmanın çalışma grubunu A, B ve C olarak isimlendirilen üç farklı odak gruba yerleştirilen 29 sosyal hizmet öğrencisi oluşturmuştur. Katılımcıların 8’i erkek, 21’i kadındır; yaşları 20 ve 39 arasında değişmektedir. Çocuk refahı, tıbbi sosyal hizmet, sosyal yardım, yaşlılık, engellilik, aile refahı ve göç gibi alanlarda staj yapmışlardır. Veriler A, B ve C grupları ile dört farklı oturum yapılmak üzere toplam on iki odak grup görüşmesiyle elde edilmiştir. Veri toplama aracı olarak sosyodemografik soru formu ve yarı yapılandırılmış görüşme formu kullanılmıştır. Zoom platformu üzerinden yapılan görüşmeler ses kaydına alınmış ve kayıtlar Microsoft Word dokümanlarına çevrilmiştir. Elde edilen veriler MAXQDA 2022 programına aktarılmış ve kodlamada SWOT analizi ile ilişkili çerçeve esas alınmıştır. Bulgular güçlü ve zayıf yönler, fırsatlar ve tehditler olmak üzere dört ana tema çerçevesinde oluşturulmuştur. Güçlü yönler verimlilik, inovasyon ve bilgiye erişim alt temalarını; zayıf yönler kullanıcıya dair karakteristikler, yapay zekâya dair şüpheler, duygusal olarak yetersizlik, yapay zekânın sosyal hizmet müdahalesi yapamaması alt temalarını; fırsatlar müracaatçı açısından fırsatlar, sosyal hizmet uzmanları açısından fırsatlar ve sosyal hizmet eğitimi açısından fırsatlar alt temalarını ve tehditler etik hassasiyetler, iş gücü, insan davranışı alt temalarını içermektedir. Araştırma sonuçları sosyal hizmet öğrencilerinin yapay zekanın sosyal hizmet alanında hız, verimlilik, inovasyon, risk analizi, kanıta dayalı uygulama yapma gibi açılardan faydalı olabileceğini düşündüklerini göstermektedir. Yapay zekanın duyguları anlayamaması, empati yapamaması, beden dili kullanmaması gibi özellikleri zayıf yönler olarak değerlendirilmiştir. Yapay zekanın sosyal hizmet eğitiminde vaka simülasyonlarına olanak sağlaması, müracaatçıların gereksinimlerine uygun olarak yazılım ve donanımların geliştirilebilmesi, karar desteği ve süpervizyon sunması gibi özellikler fırsatlar olarak görülmüştür. Tehditler açısından ise yapay zekanın müracaatçının gizliliği ve güvenliği, biricikliğin ihlali, eşitsizliği arttırma riski gibi konularda etik ihlaller yaratabileceği ve işsizliği arttırabileceğiyle ilgili düşünceler ortaya konulmuştur. Sonuç olarak, yapay zekâ eğitimlerinin sosyal hizmet müfredatına eklenmesi, yapay zekâ okuryazarlığının arttırılması, sosyal hizmet uzmanlarının yapay zekâ kullanımının desteklenmesi, yapay zekâ ve sosyal hizmet arasındaki hassas dengenin korunması için etik kuralların ve standartların geliştirilmesi, bu alanda disiplinler arası çalışmaların teşvik edilmesi, müracaatçı merkezli yapay zekâ uygulamalarının oluşturulması önerilebilir. Artificial intelligence (AI) is a system that imitates human intelligence to fulfil certain tasks and can improve itself by repeating the information it collects. It has started to be used more and more in all areas of life. Since social work that makes interventions wherever there are people, aims to solve problems and meet the needs, it encounters AI directly or indirectly. The group that will use AI applications the most in the future is today's social work students who will do this profession. The aim of this study is to examine the views of social work students on the impact of AI on the social work within the framework of strengths, weaknesses, opportunities, and threats (SWOT) analysis. This study was designed in qualitative research model and focus group technique was used to collect data. The study group of the research consisted of 29 social work students who were placed in three different focus groups labelled as A, B and C. Eight of the participants were male and 21 were female; their ages ranged between 20 and 39. They had internships in areas such as child welfare, medical social work, social assistance, elderly, disability, family welfare and migration. Data were collected through twelve focus group discussions with groups A, B and C in four different sessions. Sociodemographic questionnaire and semi-structured interview form were used as data collection tools. The interviews conducted on the Zoom platform were audio recorded and the recordings were converted into Microsoft Word documents. The data obtained were transferred to the MAXQDA 2022 and coding was based on the framework associated with SWOT analysis. The findings were organized around four main themes: strengths, weaknesses, opportunities, and threats. Strengths include the subthemes of efficiency, innovation, and access to information; weaknesses include the sub-themes of user characteristics, doubts about AI, emotional inadequacy, inability of AI to make social work intervention; opportunities include the sub-themes of opportunities for the client, for social workers and for social work education; and threats include the sub-themes of ethical sensitivities, workforce, human behavior. The results of the research show that social work students think that AI can be useful in social work in terms of speed, efficiency, innovation, risk analysis, evidence-based practice. The features of AI such as not being able to understand emotions, not being able to empathize, not using body language were evaluated as weaknesses. Features such as enabling case simulations in social work education, developing software and hardware in accordance with the needs of the clients, providing decision support and supervision were seen as opportunities. In terms of threats, it was thought that AI may create ethical violations on issues such as confidentiality and security of the client, violation of uniqueness, risk of increasing inequality and increase unemployment. As a result, it can be recommended to add AI trainings to the social work curriculum, to increase AI literacy, to support the use of AI by social workers, to develop ethical rules and standards to protect the delicate balance between AI and social work, to encourage interdisciplinary studies in this field, to create client-centered AI applications.