Browsing by Author "Kart-Köseoğlu, Hamide"
Now showing 1 - 3 of 3
- Results Per Page
- Sort Options
Item Ankilozan spondilitte anti-bip antikorları(Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2007) Eren, Orhan; Kart-Köseoğlu, HamideSpondiloartropatilerin, HLA-B27 ile güçlü bağlantısı olduğu bilinmektedir. Katlanma bozukluğu gösteren HLA-B27 mutant dimerlerin patogenezde rol oynadığı üzerinde durulmaktadır. Katlanma bozukluğu gösteren bu proteinlerin ER stresini artırdığı gösterilmiştir. Artan ER stresi sonucu buradan salınan ve immunglobulin bağlayan protein (BİP) adı verilen molekülün, enflamatuvar yanıtı başlatan birtakım sitokinleri uyardığı ileri sürülmektedir. Stres proteinleri olarak da adlandırılan ısı şoku proteinleri ailesinin bir üyesi olan ve ER’da bulunan BİP’e karşı RA ve diyabet mellitli hastalarda anti-BİP, otoimmün tiroidit hastalarında ise anti-HSP antikorlarının varlığı gösterilmiştir. Spondiloartropatilerde ve bu hastalık grubunun prototipi olan Ankilozan Spondilitte Anti-BİP antikor varlığı ve patogenez ile ilişkisi konusunda literatürde yapılmış bir çalışma yoktur. Anti-BİP antikorlarının otoimmunite ile ilişkisi, oluşum nedenleri ve RA patogenezindeki rolü, AS’den farklı mekanizmaların etkili olduğunu düşündürmektedir. AS patogenezinde suçlanan artritojenik teori daha çok sitotoksik T hücre yanıtı ile açıklanmaktadır. Bu çalışmada HLA-B27 pozitif AS hastalarında, anti-BİP antikor varlığı araştırıldı. Bu hastalarda anti-BİP antikor düzeyinin sağlıklı kontrol grubundan farklı olmadığı görüldü. Çalışmanın sonucu literatürde bu konudaki sınırlı veri ile uyumlu bulunmakla birlikte, protein katlanma bozukluğunun ve artan ER stresinin patogenezde önemli rol oynadığı kabuledilen bu hastalıkta bu mekanizmaların anlaşılması ve BİP’in önemine yönelik daha fazla çalışmaya ihtiyaç duyulduğu inancındayız.Item Böbrek nakli yapılan hastalarda hiperürisemi ve gut hastalığı sıklığı(Tıp Araştırmaları Dergisi 2006 4 (2):7-10, 2006) Kanbay, Mehmet; Usluoğulları, Alper; Huddam, Bulent; Çolak, Turan; Akcay, Ali; Kart-Köseoğlu, Hamide; Yücel, Eftal; Haberal, MehmetAmaç: Böbrek nakli sonrası hiperürisemi sık görülmesine rağmen gut hastalığı nadirdir. Ancak bu konu ile ilgili böbrek nakli yapılmış Türk hasta grubunda yayınlanmış makale mevcut değildir. Bu çalışmanın amacı böbrek nakli yapılmış hastalarda hiperürisemi ve gut hastalığı görülme sıklığını belir-lemektir. Gereç ve Yöntem: Başkent Üniversitesi Hastanesi Transplantasyon Ünitesinde 2000 ve 2002 yılları arasında böbrek nakli yapılmış 155 hasta (E/K, 119/36; ortalama yaş 34,7±9,7 yıl) retrospektif olarak araştırıldı. Çalışmaya en az 2 yıl süresince normal böbrek fonksiyonlarına sahip olan hastalar dahil edildi. Hastaların nakil olduktan sonra rutin poliklinik kontrollerindeki laboratuvar değerleri kayıt edildi. Ayrıca hastaların demografik özellikleri ve kullandığı ilaçlar kayıt edildi. Serum ürik asid seviyesi kadınlarda 6 mg/dl erkeklerde 7 mg/dl üzerinde ise hiperürisemi olarak kabul edildi. Klinik olarak gut hastalığı hiperürisemi ile birlikte gut artritinin ve tofüsün olmasıyla tanımlandı. Bulgular: Hiperürisemi 95 hastada, gut hastalığı ise 13 hastada saptandı. Serum ürik asid seviyelerinin hastaların yaşından, cinsiyetinden, donörün canlı veya kadavra olmasından ve aldıkları ilaç rejimin-den bağımsız olduğu saptandı. Sonuç: Böbrek transplantasyonu yapılan hastalarda hiperürisemi yaygın olarak görülmesine rağmen gut hastalığı bu hasta grubunda nadirdir. Aim: Although the prevalence of hyperuricemia is high after renal transplantation, investigation has shown that gout occurs rarely in these patients. The present study was designed to investigate the preva-lence of hyperuricemia and gout in renal transplant patients. Materials and methods: The records of 155 patients (M/F, 119/36, mean age 34.7 9.7 years) who under-went renal transplantation in between 2000 and 2002 were retrospectively reevaluated. Patients with at least 2 years stable graft survival duration were included. For each individual, mean value of serum uric acid levels that were repeated in each routine visits approximately every 6 months in transplanta-tion outpatient clinic were used. Patient demograph-ics, immunosuppressive drug regimens and other medications were also recorded. Hyperuricemia was defined as serum uric acid level of >6 mg/dl in females and 7 mg/dl in males. Clinical gout was defined as hyperuricemia with gouty arthritis and tophi. Results: Hyperuricemia and gout were seen in 95 patients, and 13 patients, respectively. Mean serum uric acid levels were found to be independent from patients' age, sex, donor type, and immunosuppres-sive drug regimen. Conclusion: Our study confirmed that although hyperuricemia is a common complication in renal transplant recipients, gout is not seen often in these populations.Item Namazın osteoartrit ve osteoporoz üzerine etkisi(Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2006) Yılmaz, Sema; Kart-Köseoğlu, Hamideİslamiyetin beş şartından biri olan namaz, tekrarlayıcı hareketler eşliğinde dua okuyarak yapılan bir ibadet şeklidir. Namaz; sabah, öğlen, ikindi, akşam ve yatsı olmak üzere her gün beş defa kılınır. Ek olarak erkekler cuma ve bayram namazı, ile cenaze namazı kılmakla yükümlüdür. Bu çalışmadaki amaç, düzenli günde beş vakit namaz kılan hastalarda, tekrarlayıcı hareketlerden oluşan namazın diz ve kalça osteoartriti ile osteoporoz üzerine etkisini araştırmaktır. Bu prospektif çalışmaya en az 10 yıl namaz kılan 46 hasta ve kontrol grubu olarak namaz kılmayan 40 hasta alındı. Her hasta standart sorgulama formu ile değerlendirildi, eklem muayeneleri yapıldı ve çeşitli laboratuvar parametreleri çalışıldı. Çalışmaya alınan tüm hastaların ön-arka karşılaştırmalı kalça ve diz (ayakta) grafileri çekildi. Grafiler, birbirinden bağımsız iki farklı araştırmacı tarafından değerlendirildi, önce Kellgren ve Lawrence (K&L) evrelemesine göre puanlandırıldı, daha sonra eklem aralıkları çelik cetvel kullanılarak ölçüldü ve milimetrik olarak en yakın değerler kaydedildi. Tüm hastaların lumbal ve femur bölge kemik mineral yoğunluğu (KMY) ölçüldü. Bu çalışmada, namaz kılan hastalarda Heberden nodülü, Bouchard nodülü ve karpometakarpal hastalık daha fazla bulundu. K&L evrelendirilmesi ile diz ve kalça eklem aralığı ölçümleri, namaz kılan ve kılmayan hastalar arasında farklılık göstermedi. Lumbal bölge kemik mineral yoğunluğu namaz kılanlarda düşük saptandı. Kadın cinsiyeti, yaş, Heberden ve Bouchard nodülü ile düşük lumbal KMY arasında anlamlı ilişki saptandı. Sonuç olarak, namazın diz ve kalça osteoartriti üzerine etkisinin olmadığı, el osteoartriti ile ilişkili olabileceği düşünüldü. Namaz kılanlarda lumbal KMY’da azalma saptandı, bu konuda gelecekte yapılacak olan çalışmalar yol gösterici olacaktır.