Browsing by Author "Attepe Özden, Seda"
Now showing 1 - 7 of 7
- Results Per Page
- Sort Options
Item Çocuk ihmal ve istismarı alanında çalışan profesyonellerin sunulan hizmetlere ilişkin değerlendirilmesi(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2019) Uslu, Gizem; Attepe Özden, SedaÇocuk ihmal ve istismarı günümüzde önemli toplumsal bir sorun haline gelmiştir. İhmal ve/veya istismarın çocuk üzerinde yaşam boyu etkilerinin olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Öyle ki kimi zaman yaşanan istismarın boyutuna, süreklilik durumuna göre bu durum ölümle bile sonuçlanabilmektedir. İhmal ve istismar ile ilgili birçok kurum (hastaneler, emniyet, çeşitli dernekler, Koruma Bakım ve Rehabilitasyon Merkezleri, Bakım ve Sosyal Rehabilitasyon Merkezleri, Çocuk İzlem Merkezleri, Çocuk Koruma Merkezleri vb.) hizmet vermektedir. Ancak bu kuruluşların gereksinimleri karşılayacak yeterliliğe ulaşması hedeflenirken, mevcut hizmetlerin neler olduğu ve verilen hizmetlerin yeterliliğinin hem hizmet alanlar hem de hizmeti sunanlar açısından ele alınıp değerlendirilmesi önem taşımaktadır. Bu çalışma ile Ankara’da çocuk ihmal ve istismarı alanında görev yapmakta olan profesyonellerin (sosyal hizmet uzmanı, avukat, hemşire, doktor, psikolojik danışman, çocuk gelişimci vb.) çalıştıkları kuruluşta verilen hizmetlere yönelik değerlendirmelerinin neler olduğu öğrenilmesi amaçlanmıştır. Bu temel amaç doğrultusunda çocuk ihmal ve istismarı alanında çalışan 15 profesyonel ile yarı yapılandırılmış görüşme yönergesi kullanılarak derinlemesine görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Araştırmacı tarafından analizi yapılan bulgular temelde üç tema altında toplanmıştır. Bu temalar; “Çalışma Deneyimi” (profesyonellerin hangi alanlarda çalıştıkları, bu alanda çalışmaya nasıl başladıkları, bu alanda çalışmanın kendi seçimleri olup olmadığı, alanı sevip sevmedikleri, aldıkları maaşı yeterli bulup bulmadıkları, alan çalışmalarından sağladıkları doyum, tükenmişlik hissedip hissetmedikleri), “Hizmetlerin Değerlendirilmesi” (profesyonellerin mevzuatı yeterli bulup bulmadıkları, çocuk ile ilgili yasa ve yönetmelikleri meslek elemanlarına yol gösterici bulup bulmadıkları, çocukla çalışan diğer meslek elemanlarının eğitimlerinin değerlendirilmesi ve 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu kapsamında verilen tedbir kararlarının değerlendirilmesi) ve “Çocuğun Korunmasında Söz Bende” (çocuklara ilişkin yürütülen hizmetlerden sorumlu olsalar ne tür değişiklikler yapacakları) olarak belirlenmiştir. Yapılan görüşmelerde çocuk ihmal ve istismarı alanında çalışan profesyonellerin kimi durumlarda müdahale sürecinde karşılarına çıkan engeller ve olguların duygusal yıpratıcılığı nedeni ile tükenmişliği yoğun biçimde hissettikleri tespit edilmiştir. Profesyonellerin, çocuk ihmal ve istismarı alanında çalışan diğer meslek elemanlarının eğitimlerinin yetersiz olduğunu belirttikleri ve en çok da iletişim becerileri konusunda eğitimlere ihtiyaç olduğunu düşündükleri ortaya çıkmıştır. Profesyoneller çocuk ihmal ve istismarı ile ilgili mevzuat, yasa ve yönetmeliklerin geliştirilmesi ve uygulanabilirliğinin artması gerektiğini düşündüklerini ifade etmişlerdir. Çocuğa yönelik hizmetlerden sorumlu olma durumlarında genel olarak profesyonellerin tamamı; çocuğun üstün yararının gözetildiği, ihmal ve istismarı önlemeye yönelik yasa yönetmeliklerin ve mevzuatın tamamen uygulanabilir olduğu, koruyucu hizmetlere ağırlık verildiği, alanda çalışan meslek elemanlarının nitelikli eğitimler aldığı ve multidisipliner çalışmaların yapıldığı değişiklikler yapmak istediklerini belirtmişlerdir. Child neglect and abuse has become an important social issue today. It is an undeniable fact that neglect or abuse has lifelong effects on the child. Professionals that work in the field of child neglect and abuse have an important place in the intervention process. Such, the inaccurate or inadequate types of interventions are affecting the child's life significantly. Many instructions related with child neglect and abuse such as hospitals, police, and various organizations give services. However, when it is aimed to meet the requirements of these institutions, it is also necessary to consider what existing services are and to evaluate the adequacy of the services provided both by the service suppliers and service providers. With this study, it is aimed to evaluate professionals working in the field of child neglect and abuse (social worker, lawyer, nurse, doctor, counselor and child development specialist) to find out what their evaluations on the services provided. This is why in-depth interviews were conducted with 15 professionals working in the field of child neglect and abuse by utilizing semi-structured interview guidelines. The findings analyzed by the researcher are fundamentally gathered under three themes. These themes: “Work Experience”, “Evaluation of Services” and “I Am Responsible for Child Protection”. It has been learned that professional working in the field of child neglect and abuse face with obstacles and feel burnout because of the emotional backbreaking facts. Professionals stated that the training of other professional staff working in the field of child neglect and abuse was not sufficient and that what they need the most was training in communication with the child. They also stated that they believe there should be an increase in improvements and implementation of the legislation, laws and regulations on child neglect and abuse. All of the professionals in general are responsible for services for the child stated that they wanted the law and regulations to prevent child neglect and abuse to be applicable, to give more importance to preventive services, to take essential trainings and to be able to perform changes in multidisciplinary studies.Item Evinde bir aile üyesine bakım veren kadınların bakım verme yüklerinin incelenmesi(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2019) Tanrıkulu, Serpil; Attepe Özden, SedaBu araştırma, evinde bir aile üyesinin bakım sorumluluğunu üstlenmiş olan kadınların bakım sürecinde karşılaştıkları sorunları ve bakım verme yüklerini incelemek amacıyla yapılmıştır. Araştırma kapsamında Ankara Büyükşehir Belediyesi Sosyal Hizmetler Dairesi Başkanlığı Engelliler Hizmet Merkezi’nden bu hizmeti düzenli alan 111 kadın ile görüşülmüş olup evde bakım hizmeti sunan kadınların bakım yükleri “Bakım Verme Yükü Ölçeği” ve “Görüşme Formu” uygulanarak incelenmiş ve kadınların sosyo-demografik verileri ile ölçek boyutlarına ilişkin tutumları analiz edilerek değerlendirilmiştir. Çalışma kapsamında, bakım veren kadınların bakım verme yükü puan ortalaması 47,94 olarak belirlenmiştir. Bu değere bakıldığında, çalışma sonucunda bakım veren kadınların bakım yükünün orta derecede olduğu belirlenmiştir. Araştırmaya katılan evde bakım veren kadınların %78,4’ ünün evli, %33,3’ünün ilköğretim mezunu, %83,5’inin ev hanımı, %38,7’ sinin 51 yaş ve üzerinde olduğu belirlenmiştir. Çalışma kapsamında, bakım verilen bireyin engel türü, cinsiyeti, bakım veren kadının yaşı, eğitim düzeyi, bakım verme süresi, eşlerinin meslekleri, başka kaynaklardan destek alma durumları ile bakım verme yükü arasında yapılan testler sonucunda anlamlı farklılıkların çıkmadığı görülmüştür (p>0.05). Buna karşın bakım veren kadının medeni durumu, aylık ortalama geliri, bakım konusunda eğitim ihtiyacı, uyku düzeni, bakımı bir başkasının üstlenme durumu ve engelliye bakmanın sosyal yaşamını etkileme, ruh ve beden sağlığını bozma durumu ile bakım verme yükleri arasında anlamlı bir ilişkinin olduğu sonuçlarına ulaşılmıştır (p<0.05). Bu bulgular doğrultusunda, bakım vermenin bir görev ve sorumluluk olarak algılandığı ve bununla paralel olarak kadınların bakım verme sürecinde yaşadığı yükün farkında olmadığı ve yaşadıkları güçlükleri ifade etmekte zorlandıkları sonucuna varılmıştır. This research was carried out to analyse caregiving burden and the problems in caregiving process faced by the women who have the care responsibility of a family member at home. In the scope of the research, 111 women who receive this service regularly from the Ankara Metropolitan Municipality Social Services Department Handicapped Service Center were interviewed. The burden of caregiving women who provide home care services was examined by applying the “Caregiving Burden Scale” and Interview Form” and women’s socio-demographic data and their attitudes towards scale dimensions were analysed. In the scope of the study, the mean of caregiving burden of caregivers was determined as 47.94. When this value is examined, it is determined that the caregiving burden of the caregivers is moderate. The participants that composed of women who provides home care 78.4% were married, 33.3% were primary school graduates, 83.5% were housewives and 38.7% were 51 years old and older. Within the scope of the study, it was seen that there were no significant differences as a result of the tests conducted among the caregiver type, gender, age of caregiver, education level, caregiving period, spouses' professions, receiving support from other sources and caregiving burden (p>0.05). However, it was concluded that there was a significant relationship between the caregiving woman's marital status, monthly average income, need for education in care, sleep order, care of another person and the social life of looking at the disabled, the state of disrupting the health of the body and health and the burden of care (p < 0.05). According to these findings, it is concluded that caregiving is perceived as a duty and responsibility, and in parallel with this, women are not aware of the caregiving burden process and difficulty in expressing their difficulties.Item Lezbiyen, gey, biseksüel ve transseksüellerin sosyal dışlanma deneyimleri(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2017) Danyeli Güzel, Özge; Attepe Özden, SedaSosyal dışlanma, bireylerin sosyal bütünleşmesine engel olan bir süreçtir. Bu dışlanmaya tarih boyunca maruz kalan gruplar içerisinde en çok yer alanlar; lezbiyen, gey, biseksüel, transseksüel kişilerdir. DSÖ tarafından homoseksüellik hastalık sınıfından çıkarılmasına karşın, günümüzde toplumsal algılar ve normlar nedeni ile halen heteroseksüeller tarafından LGBT’ler dışlanmaya maruz bırakılmaktadır. Sosyal dışlanmanın önlenmesi, sosyal adaletin ve insan haklarının sağlanması sosyal hizmetin en temel ilkeleri içerisindedir. Bu nedenle LGBT’lerin bu dışlanma ile mücadele etmesinde, dışlanmadan dolayı kaynaklara erişmede ya da politikalar geliştirmede sosyal hizmet mesleği büyük önem arz etmektedir. Bu çalışmada, LGBT’lerin sosyo- kültürel ve ekonomik açıdan sosyal dışlanmayı nasıl yaşadıklarının tespit edilmesi ve bireylerin sosyal hizmet kapsamında ihtiyaçlarının belirlenmesi amaçlanmaktadır. Araştırmada, LGBT’lerin sosyal dışlanma deneyimlerini anlamak ve bu dışlanma ile nasıl mücadele ettiklerini öğrenmek amacı ile nitel araştırma yöntemi kullanılmıştır. Veriler elde edilirken yarı yapılandırılmış görüşme yönergesi kullanılarak derinlemesine görüşme yapılmış ve kartopu tekniği ile Ankara ilinde yaşayan toplam 15 LGBT bireyle görüşme yapılmıştır. Görüşmeler sonucunda üç ana tema oluşturulmuştur. Bu başlıklar; bireylerin sosyal dışlanma algısı, sosyal dışlanmanın boyutları ve sosyal dışlanma ile mücadele etme olarak belirlenmiştir. Katılımcıların verdiği yanıtlarda transseksüel ve gey bireylerin çoğunluğunun dışlanmadan daha çok etkilendikleri ancak lezbiyen ve biseksüel bireylerin genelinin ise cinsel yönelimlerini gizlemelerinden dolayı dışlanma yaşamadıkları söylenmesine karşın, gizlenmenin de sosyal dışlanmanın bir türü olduğu bilinmektedir. Bu veriler doğrultusunda sosyal dışlanmaya maruz kalan LGBT’ler için sosyal hizmet müdahalesi geliştirilmesine ve sosyal hizmet eğitiminin heteroseksüel normlar dışına çıkarak yeni eğitim müfredatı oluşturulmasına ihtiyaç duyulduğu ortaya çıkmıştır. Social exclusion is a process that hinders the social integration of individuals. Those who were most exposed to this exclusion throughout history; Lesbian, gay, bisexual, transgender (LGBT). Despite the exclusion of homosexuality from the disease classification by the WHO, LGBTs are still subject to exclusion by heterosexuals because of social perceptions and norms today. Prevention of social exclusion, social justice and the provision of human rights are among the most fundamental principles of social work science. For this reason, the social work profession has a great importance when LGBTs struggle with this exclusion, by accessing resources due to exclusion, or by developing policies. In this study, it is aimed to determine how LGBTs experience social exclusion in socio-cultural and economical context and determine the needs of individuals in social work field. In the study, the qualitative research method was used to understand the experiences of LGBTs in social exclusion and to learn how they cope with this exclusion. When the data were obtained, an in-depth interview was conducted using a semi-structured interview guide and a total of 15 LGBT individuals were interviewed using the snowball technique. Analyzes of the interviews were made using categorical encodings and themes. These categories consist of three main headings. These titles are; The social exclusion of the individuals, the dimensions of social exclusion and coping with social exclusion. It is known that in responses replied by participants, the majority of transgender and gay individuals are more influenced by exclusion, while the majority of lesbian and bisexual individuals are said to have not been excluded because they hide their sexual orientation, whereas concealment is also a form of social exclusion. In the direction of this data, it has emerged that there is a need to develop social work intervention for LGBTs subject to social exclusion and to create a new curriculum out of heterosexual norms in social work education.Item Şiddet görmüş kadınlarla çalışan professiyonellerin ikincil travmatik stres deneyimleri(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2017) Yıldız, Elif Berfin; Attepe Özden, SedaTravmatik yaşantılar, doğrudan travmayı yaşayan kişiyi etkilediği kadar dolaylı olarak travmatik yaşantılar hakkında bilgi edinen ve yardımda bulunan profesyonelleri de olumsuz olarak etkilemektedir. İkincil travmatik stres yaşantıları, işleri gereği travma mağdurlarıyla yoğun ilişkiler kuran profesyonellerin kişisel yaşamlarını olumsuz yönde etkileyebileceği gibi, onların verdikleri hizmetin kalitesini de düşürebilmektedir. Ayrıca karşılaşılan travmatik yaşantıların dolaylı etkileri profesyonellerin psikolojik, fiziksel ve sosyal iyilik hallerini zayıflatmakta, işinden aldığı mesleki doyumu ve verimliliği düşürmektedir. şiddet görmüş kadınlarla çalışan profesyoneller (sosyal hizmet uzmanları, psikologlar, psikoterapistler, sosyologlar vb) ikincil travmatik stres yaşamaları nedeniyle risk grubundaki kişiler arasındadır. Bu çalışmanın amacı travmatik yaşam deneyimlerine maruz kalan ve şiddet görmüş kadınlarla çalışan profesyonellerin yaptıkları işten etkilenme düzeyleri, ikincil travmatik stres deneyimleri ve bunu etkileyebilecek faktörlerin derinlemesine araştırılmasıdır. Bu temel amaç doğrultusunda kadına yönelik şiddet alanında çalışan 17 profesyonel ile yarı yapılandırılmış görüşme yönergesi kullanılarak derinlemesine görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Görüşmelerin analizinde “N-Vivo 11” nitel veri analizi programı kullanılmıştır. Araştırmacı tarafından oluşturulan kategoriler N-Vivo programına aktarılmıştır. Bu kategoriler doğrultusunda oluşturulan temalar temelde dört başlık altında toplanmıştır. Bu başlıklar; kadına yönelik şiddet ile çalışmak (profesyonellerin kendi işlevini değerlendirmesi, kadına yönelik şiddet alanında çalışırken hissedilen duygular, olumlu ve olumsuz yanları); Şiddeti deneyimlemek, tanıklık etmek ve kişisel etkileri (profesyonellerin şiddet deneyimleri, şiddete tanık olma sıklıkları, tanık oldukları şiddeti özel hayatına yansıtmaları); profesyonellerin vaka çalışmaları (vakaların empatik yükümlülüğü, duyguları paylaşma ihtiyacı, aile, arkadaşlar ve meslektaşlar); ihtiyaç duyulan hizmetler (geçmişte ve çalışırken alınan eğitim, destek ve süpervizyon) olarak belirlenmiştir. Yapılan görüşmelerde kadına yönelik şiddet alanında çalışan profesyonellerin süpervizyon veya herhangi bir profesyonel destek almadıkları ve ikincil travmatik stresi sıklıkla deneyimledikleri ortaya çıkmıştır. Profesyonellerin, işi işte bırakamadıklarını, özel hayatlarına ve ailelerine olumsuz olarak yansıttıklarını, çevreye ve erkeklere karşı bakış açılarının değiştiklerini, çalıştıkları vakaların empatik yükümlülüğünü taşıdıklarını ve paylaşma ihtiyacı hissettikleri görülmüştür. Bunun yanı sıra profesyonellerin sosyal ve süpervizyon gibi ekstra desteklere ihtiyaç duydukları da ortaya çıkmıştır. Profesyonellere sunulması gereken hizmetler; süpervizyon, ön eğitim ve hizmet içi eğitim, mesleki toplantılar, atölye çalışmaları, seminerler, destek grupları, bireysel veya grup çalışması şeklinde gerçekleştirilen akran süpervizyonu, başa çıkma yöntemleri, kendini koruyabilme yöntemleri, öz bakım için kişisel bedensel farkındalık, fiziksel egzersizler, kişisel alanın korunması, il dışında düzenlenecek etkinlikler olarak belirtilmiştir. Traumatic experiences negatively affect the professionals who are indirectly acquainted with the traumatic experiences and who are helping, as well as directly affecting the traumatized person. Secondary traumatic stress episodes can reduce the quality of their services as well as affect the personal lives of professionals who have intense relationships with trauma victims due to their work. Moreover, the indirect effects of the traumatic experiences that are encountered weaken the psychological, physical and social well-being of the professionals, and reduce the professional satisfaction and productivity they receive from their work. Professionals working with violent women (social workers, psychologists, psychotherapists, sociologists, etc.) are among the people in the risk group due to secondary traumatic stress life. The profound effects of this work on the profession of professionals working with violent women who are exposed to traumatic life experiences are an in-depth investigation of the experiences of secondary traumatic stress and the factors that may affect it. In line with this main objective, in-depth interviews were conducted with 17 professionals working in the field of violence against women using semi-structured interview guidelines. In the analysis of the interviews, "N-Vivo 11" qualitative data analysis program was used. The categories created by the researcher were transferred to the N-Vivo program. Themes composed according to these categories gathered basically together under four titles. These titles are; working with violence against women (evaluation of professional functions, feelings of feelings when working in the field of violence against women, positive and negative aspects); experiencing violence, witnessing, and personal influences (experiences of violence by professionals, frequency of witnessing violence, reflection of the violence they witness in their private life); case studies of professionals (empathic obligation of the cases, need to share feelings, family, friends and colleagues); the services needed (past and in-service training, support and supervision). Professionals working in the field of violence against women have not received supervision or any professional support and have frequently experienced secondary traumatic stress in the interviews. It has been seen that professionals reflect negatively on their personal lives and family, that they have changed their attitudes towards the neighborhood and men, that they are carrying the empathic obligations of the cases they are working on, and that they need to share. Apart from this, it has also emerged that the professionals need extra support such as social support and supervision. Services that must be presented to professionals; peer supervision in the form of individual or group work, methods of coping, methods of self-protection, personal bodily awareness for self-care, physical exercises, protection of the personal space, supervision, pre-training and in-service training, professional meetings, workshops, seminars, support groups, as activities to be organized outside the province.Item Sosyal hizmet uzmanlarının ruhsal hastalığa yönelik inançlarının belirlenmesi(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2021) Dizlek, Merve; Attepe Özden, SedaRuh sağlığı sorunu olan bireyler ve aileleri tedaviye ulaşmak, damgalama ve sosyal dışlama, istihdama katılım, aile içi ilişkiler ve iletişim gibi alanlarda farklı sorunlarla karşılaşmaktadır. Bu birey ve ailelerle çalışan önemli meslek gruplarından biri de sosyal hizmettir. Sosyal hizmetin önemli müracaatçı gruplarından biri, ruh sağlığı sorunu olan bireyler ve bu bireylerin aileleri ile yukarıda sıralanan sorun ve ihtiyaçların belirlenmesi, bireylerin ve ailenin tedavi sürecine uyumunun desteklenmesi, müracaatçıların ihtiyaç duyduğu hizmet ve kaynaklarla buluşturulmasının sağlanması, müracaatçılar adına savunuculuk yapılması gibi farklı düzeylerde çalışmalar yürütmektedirler. Bu süreçte, sosyal hizmet uzmanlarının bu konu hakkındaki inançları mesleki müdahaleleri açısından önem taşımaktadır. Bu çalışmanın amacı, sosyal hizmet uzmanlarının ruhsal hastalıklara ilişkin inançlarını belirlemektir. Bu amaca uygun olarak nicel araştırma yöntemlerinden biri olan tarama yöntemi kullanılmıştır. Araştırmanın örneklemi kesitsel örneklem yöntemi olarak belirlenmiş ve toplamda 120 sosyal hizmet uzmanına ulaşılmıştır. Araştırmada veri toplama aracı olarak, araştırmacı tarafından hazırlanan kişisel bilgi formu ve Ruhsal Hastalığa Yönelik İnançlar Ölçeği kullanılmıştır. Araştırmada cinsiyetler arasında anlamlı bir fark olmadığı görülmüştür. Araştırmaya katılım sağlayan lisansüstü mezunların, ruhsal hastalığa yönelik inançlarının, lisans mezunlarına oranla daha olumlu olduğu gözlemlenmiştir. Sosyal hizmet mesleğinde uzun süre çalışan sosyal hizmet uzmanlarının ruhsal hastalığa yönelik inançlarının daha olumlu olduğu görülmüştür. Ruh sağlığı alanında çalışan veya çalışmayan sosyal hizmet uzmanlarının ve ruhsal hastalığa sahip yakını olan veya olmayan sosyal hizmet uzmanlarının ruhsal hastalığa yönelik inançlarının benzer olduğu görülmüştür. Bu sonuçlar ışığında, sosyal hizmet uzmanlarının ruhsal hastalıklara yönelik inançlarının olumlu olduğu fikrine ulaşılmıştır. Sosyal hizmet uzmanlarının ruhsal hastalıklara yönelik farkındalıklarını artırıcı çalışmalar yapılmalıdır. Individuals with mental health problems and their families face different problems in areas such as access to treatment, labelling and social exclusion, participation in employment, family relations and communication. One of the important occupational groups working with these individuals and families is social work. One of the important client groups of social work is individuals with mental health problems and their families. Social workers carry out studies at different levels, such as identifying the problems and needs listed above, supporting the adaptation of individuals and families to the treatment process, ensuring that clients are brought together with the services and resources they need, and advocating on behalf of clients. In this process, the beliefs of social workers toward this issue are important in terms of their professional interventions. The purpose of this study is to determine the beliefs of social workers toward mental illnesses. For this purpose, the survey method, which is one of the quantitative research methods, was used. The sample of the study was determined as the cross-sectional sampling method and a total of 120 social workers participated in the study. A demographic information form prepared by the researcher and Beliefs Toward Mental Illness Scale were used as data collection tools in the study. In the study, it was observed that there was no significant difference between males and females. It has been seen that the beliefs of those who graduated from postgraduate programs toward mental illness are more positive than those graduating from undergraduate programs. It has also been observed that the beliefs of social workers working for a long time in the Social Work profession toward mental illness are more positive. It has been found out that the beliefs of social workers working or not working in the field of mental health and the beliefs of social workers with or without a relative with mental illness are similar. In the light of these results, it has been concluded that the beliefs of social workers toward mental illnesses were positive. Studies that will increase the awareness of social workers about mental illnesses should be carried out.Item Türkiye'de düzensiz göç alanında çalışan stk'ların rollerinin profesyonellerin gözünden incelenmesi(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2020) Ulutaş, Dilara; Attepe Özden, SedaTürkiye‟nin mevcut olan jeopolitik konumu ve Asya, Avrupa ve Afrika kıtaları arasındaki ulaşım güzergâhı üzerinde yer alması nedeni ile tarihten bu yana göç yolu olma özelliği taşımaktadır. Son yıllarda Türkiye göçmenler tarafından Avrupa ülkelerine geçmek için transit ülke olarak kullanılmaktadır. Ortadoğu‟da meydana gelen Arap Baharı‟nın da etkisi, Afrika ülkelerindeki ekonomik yetersizlikler gibi ekonomik ve siyasi nedenler bu düzensiz göç hareketliliklerinin de artmasına neden olmuştur. Türkiye‟de göç alanında çalışan sivil toplum kuruluşları düzensiz göç hareketliliği ile de çalışmakta ve bu alana yönelik çeşitli hizmet vermektedir. Hali hazırda sürekliliğini koruyan düzensiz göç ve bu alanda özellikle STK‟ların ülkemizde daha aktif bir şekilde faaliyet gösteriyor olması, bu alana ilişkin STK‟ların rollerinin neler olduğunun profesyonellerin gözünden inceleniyor olması hem bireysel hem de kurumsal anlamda yürütülen uygulamalar açısından önem taşımaktadır. Bu çalışmanın amacı Türkiye‟de düzensiz göç kapsamında çalışan STK‟ların uygulamalar üzerindeki rolleri ve sosyal hizmetler kapsamında ihtiyaçların karşılanmasında STK‟ların karşılaştıkları durumların irdelenmesi üzerinedir. Araştırma nitel bir çalışma olup derinlemesine görüşme tekniği kullanılarak, STK‟larda çalışan 15 profesyonel ile yarı yapılandırılmış görüşmeler yapılmıştır. Araştırma kapsamında amaçlı örnekleme yöntemlerinden birisi olan ölçüt örnekleme yöntemi kullanılmıştır. Bu araştırmada düzensiz göç alanında sivil toplum kuruluşlarında çalışan profesyonellere ulaşmak amaçlanmıştır. Araştırmada ses kayıtlarından elde edilen verilerin dökümü alınmış ve bu dökümlerden kodlar ve temalar oluşturulmuştur. Veriler ile üç ana tema üzerinde durulmuştur. Bu temalar; insani yardım hizmetlerinin değerlendirilmesi (tercümanlık hizmeti, ayni yardım hizmetleri, hukuki danışmanlık hizmeti), düzensiz göç alanında sosyal hizmet rollerinin değerlendirilmesi (aracı rolü ve savunuculuk rolü), düzensiz göç çalışmalarında karşılaşılan sorunlar (dil bariyeri sorunu, refakatsiz çocuklar sorunu, kamu kurumlarındaki alt yapı yetersizliği) olarak ele alınmıştır. Yapılan görüşmeler neticesinde düzensiz göç alanında STK‟larda çalışan katılımcılar; saha tecrübelerinde kolluk kuvvetleri ve düzensiz göçmenler arasında sıklıkla dil bariyeri sorunu ile karşılaştıklarını, bu sorundan kaynaklı olarak düzensiz göçmenlerin yanlış beyanlarda bulunduklarına, kurumlardaki alt yapı yetersizliğinden kaynaklı olarak bekleme alanlarında pek çok sorun ile karşılaştıklarını ifade etmişlerdir. Bekleme alanlarında yaşanılan sorunlar da hijyen sorunlarına yol açtığı tespit edilmiştir. Aynı zamanda göç yolundaki düzensiz göçmenler içinde yer alan refakatsiz çocukların yaş tespitlerinde sorunlar ortaya çıktığını aynı zamanda koruma sistemi dışına itildikleri tespit edilmiştir. Yapılan çalışmada düzensiz göç alanında çalışan STK‟ların aracı ve savunucu rollerini üstlendikleri tespit edilmiştir. STK‟ların düzensiz göç alanında çalışan kamu kurumları ve diğer ilgili kurumlar ile iş birliği halinde çalıştığını, STK‟ların aslında kamudaki büyük bir boşluğu doldurduğunu, göç yolunda düzensiz göçmen konumuna düşen kişilerin hak ihlallerinin önüne geçmek için savunucu rolünü üstlendiği tespit edilmiştir. For centuries, Turkey has been on a migration route since its geopolitical position is on the transportation route between the continents of Asia, Europe and Africa. In recent years, Turkey is being used by immigrants as a transit country to move to Europe. Economic and political reasons such as the impact of the Arab Spring in the Middle East and the economic deficiencies in African countries have also increased these irregular migration movements. Non-governmental organizations (NGOs), specializing in the field of migration, are providing various services in the areas of irregular migration and mobility in Turkey. It is important for both the individual and the institutional practices that irregular migration maintains its continuity and NGOs are getting more active in the field, and the roles of NGOs in the field are being examined by the eyes of professionals. The aim of this study is on the role of NGOs‟ field practices within the scope of irregular migration in Turkey and it is about examining the situations faced by NGOs in meeting the needs within the scope of social services. Interviews were made with 15 professionals working in NGOs. The data obtained is focused on three main themes. The research is a qualitative study and semistructured interviews were conducted with 15 professionals working in NGOs using the indepth interview technique. In this study, it was aimed to reach professionals working in non-governmental organizations in the field of irregular migration. In the research, the data obtained from the sound recordings were transcribed and codes and themes were created. Criteria sampling method, which is one of the purposeful sampling methods, was used within the scope of the research. These themes are: assessment of humanitarian aid services (Interpretation service, In-kind assistance services, legal counseling service), assessment of social service roles in the irregular immigration area (intermediary role and advocacy role) and problems encountered in irregular migration studies (language barrier problem, unaccompanied children problem, public infrastructure insufficiency in their institutions).As a result of the interviews, it has been determined that participants working in NGOs, in the field of irregular migration, frequently encounter a language barrier between law enforcement and irregular migrants, leading to irregular migrants making false statements. Moreover, they face many problems in waiting lounges due to lack of infrastructure in institutions leading to lack of hygiene and emerging diseases. At the same time, it was found that unaccompanied children, who are among the irregular migrants in the migration route, have problems in their age determination and are discarded from the protection system. NGOs working in the field of irregular migration assume the role of both the middleman and defender; By working in coordination with public institutions and other cooperated institutions in the field of irregular migration and by doing so, it has been determined that NGOs actually fill up a large gap in the field of irregular migration. It has also been determined that NGOs take the role of advocates to prevent violations to the rights of people who become irregular immigrants in the migration path.