Başkent Üniversitesi Makaleler

Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11727/13096

Browse

Search Results

Now showing 1 - 3 of 3
  • Item
    Diyabet Kliniğine Başvuran Bireylerde Anormal Yeme Davranışlarının ve Depresyon Durumunun Değerlendirilmesi
    (Başkent Üniversitesi, 2023-08-30) Yıldız,Anıl; Kızıltan,Gül
    Amaç: Bu çalışmada, Tip 2 diyabetli ve prediyabetli bireylerde, anormal yeme davranışları ile bireylerin depresyon durumlarını değerlendirmek amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Kesitsel tipte planlanan bu araştırmaya, Ağustos 2021-Şubat 2022 tarihleri arasında Bitlis ilinde bir devlet hastanesinin diyabet kliniğine doktor tarafından yönlendirilen ve çalışmaya gönüllü katılmayı kabul eden diyabet ve prediyabet tanısı almış 100 birey katılmıştır. Bireylerin demografik özellikleri ve beslenme alışkanlıklarına ilişkin sorular içeren araştırmacılar tarafından geliştirilen anket formu uygulanmıştır. Bireylerin anormal yeme davranışları, Gece Yeme Anketi, Duygusal Yeme Ölçeği ve Aşırı Besin İsteği Ölçeği (ABİS) ile değerlendirilmiştir. Bireylerin depresyon durumları da Beck Depresyon Ölçeği ile değerlendirilmiş olup çalışmaya başlamadan önce gerekli tüm izinler alınmıştır. Bulgular: Belirtilen tarihler arasında, çalışmaya dâhil edilme kriterlerini karşılayan bireylerin %50’si Tip 2 diyabetli, %50’si prediyabetlidir. Tip 2 diyabetli bireylerin yaş ortalaması 51,9±10,21 yıl iken, prediyabetli bireylerin yaş ortalaması 51,5±10,79 yıl olarak saptanmıştır. Bireylerin %60’ı kadın, %40’ı erkektir. Tip 2 diyabetli ve prediyabetli bireylerin gece yeme, duygusal yeme ve ABİS ölçek puanları arasında istatistiksel olarak önemli bir fark saptanmamıştır (p>0,05). Orta ve üstü depresyon düzeyine sahip bireylerin ve hafif düzeyde depresyona sahip bireylerin duygusal yeme puanları sırasıyla; 8,8±4,91 ve 7,5±4,89 bulunmuştur (p<0,05). Depresyon durumunun bütün sınıflandırmalarında gece yeme puanı açısından istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmıştır (p<0,05). Sonuç: Araştırma sonucunda Tip 2 diyabetli bireylerde anormal yeme davranışlarının, tıbbi beslenme tedavisi danışmanlığında diyetisyen aracılığıyla sorgulanması gerektiği, depresyonun duygusal yeme ve gece yeme davranışları için bir risk faktörü olabileceği düşünülmektedir.
  • Item
    Kronik Böbrek Yetmezliği Olan Hastalarda Serum D Vitamini Düzeyi ile Depresyon İlişkisi
    (Başkent Üniversitesi, 2019-08-31) Akbal Akyel, Ayça; Kızıltan,Gül
    Amaç: Son dönem böbrek yetmezliği olan hastalarda depresyon, en yaygın psikiyatrik problem ve prevalansı da yükselmektedir. Depresyon ve diğer mental bozukluklara sahip olan bireylerde serum D vitamini düzeyleri düşük bulunmuştur. Bu çalışma kronik böbrek yetmezliği olan hastaların D vitamini düzeyi ile depresyon durumunu ve bu iki faktörün arasındaki ilişkinin araştırılması amacıyla yürütülmüştür. Gereç ve Yöntem: Çalışma, Başkent Üniversitesi Hastanesi Yenikent Diyaliz ve Ümitköy Diyaliz merkezinde hemodiyalize giren 19-64 yaş arası 150 hasta üzerinde yürütülmüştür. Çalışmada bireylere demografik özelliklerini belirlemeye yönelik anket formu uygulanmıştır. Araştırmaya katılan hastaların serum 25(OH) D vitamini düzeyi analiz edilmiştir. Hastaların fiziksel aktivite düzeylerini saptamak amacıyla Fiziksel Aktivite Saptama Formu, duygu durumunu ve depresyona eğilimini saptamak için Beck Depresyon Envanteri kullanılmıştır. Hastaların malnütrisyon durumu da, Malnütrisyon İnflamasyon Skoru ile saptanmıştır. Bulgular: Araştırmaya katılan hastaların yaş ortalaması 49.9±12.20 yıl olarak belirlenmiştir. Çalışmaya, hemodiyaliz tedavisi gören 19-64 yaş arası, 55’i kadın (%36.7) ve 95’i erkek (%63.3) olmak üzere toplam 150 Kronik Böbrek Yetmezliği (KBY) hastası alınmıştır. Hastaların %64.7’ sinde D vitamininin eksik olduğu saptanmıştır. Kadınların %63.6’sında, erkeklerin %65.3’ünde D vitamininin eksik olduğu belirlenmiştir. Beck depresyon Envanteri ile Serum D vitamini düzeyi arasında negatif yönde ilişki istatistiksel açıdan önemli bulunmuştur (p<0.05). Sonuç: Çalışmadaki hastalar serum D vitamini yeterliliği, yetersizliği ve eksikliğine göre gruplandırılıp Beck depresyon puanları incelendiğinde, serum D vitamini düzeyi azaldıkça Beck depresyon puanı anlamlı olarak yüksek bulunmuştur.
  • Item
    Annelerin Postpartum Depresyon Risk Faktörlerinin Değerlendirilmesi
    (Başkent Üniversitesi, 2019-08-31) Doğan,Gülşah; Kızıltan,Gül
    Amaç: Bu araştırma, annelerin postpartum depresyon (PPD) risk faktörlerini değerlendirmek amacıyla yapılmıştır. Gereç ve Yöntem: Araştırma, Başkent Üniversitesi Ankara Hastanesi’nde Aralık 2018 – Mart 2019 tarihleri arasında pediatri kliniğinde yatan ve pediatri polikliniğe başvuran yaşları 0-36 ay olan bebeklerin anneleri üzerinde yapılmış ve çalışmaya 104 anne dahil edilmiştir. Annelerden anket formu aracılığıyla, yaş, eğitim durumu, çalışma durumu, medeni durumunu değerlendirmek için anket formu uygulanmış; boy uzunluğu ile gebelik öncesi ve mevcut vücut ağırlığı ölçümleri alınarak, BKİ değerleri hesaplanmıştır. Postpartum depresyon riskini değerlendirmek üzere, annelere 10 adet çoktan seçmeli soru yöneltilmiştir. Verilerin değerlendirilmesinde SPSS 20 paket programı kullanılmıştır. Bulgular: Çalışmaya katılan annelerin yaş ortalaması 30.5±5.89 yıl olup yaşları 18-45 yaş arasındadır. Annelerin, %21.9’u ilköğretim, %32.4’ü lise ve %45.7’si üniversite mezunudur. Annelerin %88.6’sı evli, %11.4’ü ise bekar olduklarını belirtmişlerdir. Annelerin gebelik öncesi vücut ağırlık ortalaması 61.7±10.56 kg, mevcut vücut ağırlık ortalaması 68.6±11.26 kg olarak belirlenmiştir. Annelerin mevcut BKİ değerlerinin ortalaması ise 25.1±4.15 kg/m2 olarak saptanmıştır. Annelerin %28.6’sının özgeçmişinde %25.7’sinin de soy geçmişinde depresyon öyküsü, olduğu belirlenmiştir. Annelerin%21.9’unda PPD öyküsü olduğu belirlenirken, %20’sinin de ailesinde PPD öyküsü olduğu saptanmıştır. Annelerin %50.5’in son gebeliği sırasında huzursuzluk ve endişe, %34.3’ün ise ruhsal sorun yaşadığı saptanmıştır. Lise mezunlarının olmayan annelerin yaş ortalaması 30.3±5.90 ve PPD'si olan annelerin yaş ortalaması ise 31.1±5.94 yıl olarak tespit edilmiştir. PPD'si olan annelerin %83.3'ü üniversite mezunu, PPD'si olmayan annelerin %26.5'inin ise lise mezunu olduğu saptanmıştır. Annelerin %58.1'inin çalıştığı, %41.9'unun ise çalışmadığı belirlenmiştir. Sonuç: Annelerin yaş ile eğitim ve çalışma durumları postpartum depresyon oluşumunda etkili olabilmektedir.