Açık Erişimli Kaynaklar
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11727/11220
Browse
Item Bel ağrılı hastalarda farklı ev egzersiz programı yaklaşımlarının etkinliğinin değerlendirilmesi(Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2012) Tandoğan, Abdurrahman; Dışkapan, ArzuBel ağrısı, gelişmekte olan ülkelerde çok yaygın olan sağlık sorunlarından biridir. Bel ağrılı hastalarda ev egzersizlerine uyumun yetersiz olduğu belirtilmektedir. Çalışmamızın amacı, bel ağrısı olan hastalarda iki farklı ev egzersiz programı yaklaşımının, egzersize uyum, ağrı, sağlıkla ilgili yaşam kalitesi ve özür düzeyleri üzerine etkinliğini değerlendirmekti. Rastgele örneklem yöntemi ile yetmiş iki olgu, görsel eğitim ve telefonla izlemden oluşan iki gruba ayrıldı. Ev egzersiz programları fizyoterapi programı ile aynı anda başladı. Tüm ölçümler tedavi programı öncesi, sonrası ve 4 haftalık izlem sonrası yapıldı. Her iki gruptaki olgular ilk dört hafta, ikinci dört hafta ve toplam 8 haftadaki egzersize uyum yönünden benzerdi (p>0.05). Tedavi öncesi ile kıyaslandığında, her iki grupta Modifiye Oswestry Bel Ağrısı Özür Anketi, Nottingham Sağlık Profili alt ölçekleri ve Kısa Form Mc Gill Ağrı Anketi alt ölçekleri puanlarının tedavi ve izlem sonrası anlamlı düzeyde azaldığı bulundu (p<0.05). Tedavi öncesi, tedavi sonrası ve 8. haftanın sonunda Modifiye Oswestry Bel Ağrısı Özür Anketi, Nottingham Sağlık Profili alt ölçekleri ve Kısa Form Mc Gill Ağrı Anketi alt ölçek puanları yönünden, görsel eğitim ve telefonla takip grupları arasında anlamlı bir farklılık yoktu. (p> 0.05). Sonuç olarak, her iki ev egzersiz programı yaklaşımı (görsel eğitim ve telefonla takip) bel ağrılı hastalarda egzersiz uyumu, ağrı, özür ve yaşam kalitesi üzerinde benzer olumlu etkilere sahiptir. İki farklı ev egzersiz programı yaklaşımının hastaların egzersiz uyumunu olumlu etkilediği gözlenmiştir. Gelecekte daha kapsamlı, uzun izlem periyotlarını içeren araştırmalara ihtiyaç vardır.Item "Bizans dini müziğinde 'İstanbul tavrı': Fener patrikhanesi ilahilerinin melodik, ritmik ve modal yönden analizi"(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2006) Gezek, Diğdem; Erol, LütfüBizans müziği konulu araştırmaların azlığından hareketle yola çıkılan ve konusu Bizans dini müziği ile sınırlandırılan bu çalışmanın amacı, Bizans dini müziğini günümüzde İstanbul Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi'nde yaşatılan müzik ortamının Bizans dini müziğinde bir İstanbul Tavrı olarak belirdiğinin altını çizmektir. Bu amaçla çalışmada, İstanbul Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi'nde söylenen ilahilerden türlerine göre gruplandırılmış önemli örnekler modern Bizans notasyonundan alınarak, Batı'nın porteli sistemine göre yazılmış ve melodik, ritmik ve modal yönden analizleri yapılmıştır.Item Borç İlişkisi Doğran Sözleşmelerde Başlangıçtaki İmkansızlık, Hüküm ve Sonuçları(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2006) Yücer, Zeynep, İpekItem Bütünleştirici modül ağlarıyla gen düzenleme analizi(Başkent Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2014) Özcan, Giray Sercan; Oğul, HasanGen düzenlemesi karmaşık bir biyolojik olgudur. Bu sürecin güvenilir bir analizi, çok sayıda veri kaynağının kullanımını gerektirir. Bu tezde, Bayes modül ağları kullanılarak transkripsiyon sırası ve transkripsiyon sonrası gen düzenlemesinin aynı anda modellenmesi için bir yaklaşım sunulmaktadır. Model mRNA, mikroRNA ve transkripsiyon faktörlerinin birlikte düzenlenen elemanlarına ek olarak düşük seviyeli düzenlenme devrelerinin üretimi için mRNA ve mikroRNA ifade ve dizilim bilgisinin eşleştirilmiş örneklerini kullanır. Gerçek kanser veri seti üzerinde yapılan deneylerde, biyolojik olarak anlamlı birçok küme ve anlaşılabilir motifler elde edilmiştir. Sonuçlar, bazı test edilebilir biyolojik hipotezler üretilmesini de sağlamıştır.Item Buz hokeycilerinde çeviklik, sürat, kuvvet ve denge arasındaki ilişkinin incelenmesi(Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2014) Özçelik, Arda; Kin İşler, AyşeBu çalışma buz hokeycilerinde çeviklik, sürat, kuvvet ve denge özellikleri arasındaki ilişkinin incelenmesi amacıyla yapılmıştır. Çalışmaya Türkiye Buz Hokeyi Federasyonuna bağlı Ankara‟da faaliyet gösteren spor kulüplerinde oynayan 27 buz hokeyci (yaş: 18.46 ±4.41 yıl, boy: 175.96±9.34 cm, vücut ağırlığı: 71.19±12.76 kg, yağ: 13.45±7.61 %) gönüllü olarak katılmıştır. Katılımcıların çeviklik düzeyi buz üzerinde “Çeviklik S-Testi” ile belirlenirken, sürat düzeyleri yine buz üzerinde 30 metre ileri ve 30 metre geri sürat testleri ile belirlenmiştir. Katılımcıların zirve izokinetik konsantrik diz ekstansiyon ve diz fleksiyon kuvvet düzeyi sağ ve sol bacaktan 2 farklı hareket hızında (600s-1 ve 1800s-1) belirlenirken, denge düzeyleri statik ve dinamik denge olarak belirlenmiştir. Yapılan Pearson Çarpım Momentler Korelasyon analizi sonuçları katılımıların çeviklik ile 30 metre ileri sürat (r=0.652; p=.000) ve 30 metre geri sürat (r=0.768; p=.000) değerleri arasında anlamlı bir ilişki olduğunu göstermiştir. Katılımcıların çeviklik ile izokinetik diz kuvveti değerleri arasındaki ilişkiye bakıldığında, çeviklik ile 600s-1 ve 1800s-1hızlarda belirlenen zirve diz ekstansiyon ve fleksiyon kuvvetleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki olmadığı görülmüştür (p>0.05). Yine benzer şekilde çeviklik ile denge arasındaki ilişkiye bakıldığında çeviklik ile statik e-ve dinamik denge arasında anlamlı bir ilişki belirlenmemiştir (p>0.05). Benzer şekilde 30 metre ileri ve 30 metre geri sürat değerleri ile 600s-1 ve 1800s-1hızlarda belirlenen zirve diz ekstansiyon ve fleksiyon kuvvetleri arasında ve statik ve dinamik denge değerleri arasında da anlamlı bir ilişki belirlenmemiştir (p>0.05). Son olarak buz hokeycilerin 600s-1 ve 1800s-1hızlarda belirlenen zirve diz ekstansiyon ve fleksiyon kuvveti değerleri ile statik ve dinamik denge değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki belirlenmemiştir (p>0.05).Item Caz müziğinin bugünkü sorunları caz müziğinin üretilme koşullarının güncel görünümü(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2007) Yanıkoğlu, Arzum; Erol, İ. LütfüBu arastırmada tüketim sıkıntıları yasamakta olduğu tespit edilen Caz müziğinin üretilme kosullarının güncel görünümü ele alınmıstır. Dünyanın pek çok ülkesinde farklı biçimlerde gelisme göstermis olan Caz müziğini tümüyle ele almak mümkün olmadığından, çalısmanın konusu Caz’ın doğduğu Amerika Birlesik Devletleri ile sınırlandırılmıstır. Caz müziğinin geçirdiği evrimi tüm dönemleriyle ele almak mümkün olmayacağından, arastırmanın amacı bakımından özel önemi olan dönemler belirlenmistir. Caz müziğinin tüm dönemleri ana hatlarıyla açıklandıktan sonra, Swing, Be-Bop, Avant-Garde ve Fusion olarak belirlenmis olan dönemlere ait belirli parçalar müzikal form, armonik ve melodik yaklasım açılarından karsılastırma yoluyla analiz edilmistir. Çalısmanın sonucunda Caz müziğinin artık popüler bir müzik değil, sanat müziği olarak değerlendirilebilecek bir konuma geldiği; 1980’ler sonrasında Caz müziğinde saptanan tüketim sıkıntılarının bu müziğin üretiminde de yasandığı sonucuna varılmıstır.Item Cerrahi kliniklerde çalışan hemşirelerin iş yükünün hasta güvenliğine etkisi(Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2014) Balanuye, Berak; Karahan, AzizeKaliteli bir sağlık hizmetinin sunulması, kaliteli hasta bakımı ve hasta güvenliğine bağlıdır. Kaliteli ve güvenli hasta bakımının sürdürülmesi için yeterli ve doğru hemşire istihdamının sağlanması ve hemşire iş yükünün azaltılması gerekmektedir. Bu araştırmanın amacı, cerrahi kliniklerde çalışan hemşirelerin iş yükünün hasta güvenliği üzerindeki etkisinin belirlenmesidir. Araştırma tanımlayıcı türdedir ve 22.08.2013-30.01.2014 tarihleri arasında Başkent Üniversitesi Ankara Hastanesi Cerrahi yoğun bakımlarında ve cerrahi servislerinde çalışan 107 hemşire ile gerçekleştirilmiştir. Araştırmada ““Hemşirelerin tanımlayıcı özellikleri, iş yükü, hasta güvenliğine yönelik deneyim ve görüşlerini belirleme formu”, “İş Yükü Ölçeği”, “Chentelaman Hasta Sınıflama Skalası” ve “İş yükü izlem formu- Hemşirelik Uygulama Listesi” kullanılmıştır. Araştırmada hemşirelerin büyük çoğunluğunu kadınlar oluştururken, % 36.4’ü 23-25 yaşları arasında, % 59.8’i lisans mezunu, % 68.2’si serviste ve % 11.2’si servis sorumlusu olarak çalışmakta ve % 43.9’unun mesleki deneyim iki yıldan azdır. Hemşirelere göre hasta güvenliği ile ilgili sorunların nedeninin başında ‘‘mesleki yetersizlik, deneyimsizlik ve dikkatsizlik’’gelirken, hemşirelerin yarıya yakını ‘‘hemşire sayısının artırılmasını’’önermişlerdir. Hemşirelerin % 43’ü iş yükü düzeyini fazla ve % 30.8’i çok fazla şeklinde ifade ederken, % 45.8’i iş yükünü artıran faktör olarak yetersiz hemşire sayısını göstermişlerdir. Hemşireler iş yükünün hasta güvenliğine etkisini; hastaya ayrılan zamanın azalması, çok iş olunca alınan önlemlerin azalması ve yorgunluk, dikkatsizlik sonucu hata riskinin artması olarak sıralamışlardır. Sorumlu hemşirelerin iş yükü puan ortalamaları hemşirelere göre daha düşük bulunmuştur (p<0.05). Günlük cerrahi girişim sayısı arttıkça hemşirelerin iş yükü puan ortalamalarının arttığı belirlenmiştir (p<0.05). Bu sonuçlardan yola çıkarak ve hemşirelerin belirttikleri hata nedenleri ve çözüm önerileri dikkate alınarak iş yükünün azaltılmasına yönelik düzenleyici faaliyetlerin arttırılması, hemşirelerin iv bakım verdikleri hasta sayısının dağılımının dengeli olması, bakım gereksinimlerinin dikkate alınması ve hasta- hemşire oranının planlanması önerilebilir.Item Cinsiyet, meslek grubu, yaş ve eğitim düzeyi değişkenlerinin, bireylerin batıl inançlara sahip olma düzeyleri üzerindeki etkileri(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2014) Tunçel, Ceyda; Tayfun, RecepGünümüzde oldukça yaygın olan batıl inançların varlığı, toplum içerisinde bir tabu olarak görülmekte ve diğer disiplinlerle olan ilişkileri de göz önünde bulundurularak, birçok açıdan tartışılmaktadır. Bu çalışmanın temel amacı, bilim ve teknolojinin geliştiği toplumlarda, bireylerin batıl inançlara inanma düzeylerini; cinsiyet, meslek grubu, yaş ve eğitim düzeyleri yönünden incelemek ve aralarındaki ilişkiyi ortaya çıkarmaktır. Araştırmanın örneklemini kartopu örnekleme yoluyla ulaşılan toplam 210 katılımcı oluşturmaktadır. Veri toplama araçları, en az üniversite mezunu olan ve farklı meslek gruplarında çalışan katılımcılara ulaştırılmıştır. Araştırma kapsamında katılımcılara, Demografik Bilgi Formu ile Batıl İnançlar Ölçeği uygulanmıştır. Veri toplama araçları ile elde edilen verilerin, yapılan KMO testi sonucunda faktör analizine uygunluğu tespit edilmiştir. Ardından yapılan Bartlett Küresellik testi ile değişkenler arasındaki ilişkiler incelenerek, bulgular değerlendirilmiştir. Veriler SPSS 20 istatistik paket programında analiz edilmiş, ortaya çıkan istatistiksel sonuçlar ise 0.05 hata payı da göz önünde bulundurularak, tablolar halinde çalışmaya eklenmiştir. Araştırma sonucunda elde edilen veriler doğrultusunda, bireylerin batıl inançlara sahip olma düzeyleri ile cinsiyetleri arasında anlamlı bir ilişki olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bunun yanında katılımcıların, meslek, yaş ve eğitim düzeyleri ile batıl inançlara sahip olma düzeyleri arasında anlamlı bir ilişki olmadığı da belirlenmiştir.Item Coğrafi bilgi sistemlerinde geometri sınıf kütüphanesi(Başkent Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2006) Hacıömeroğlu, Murat; Sever, Hayri;Cografi Bilgi Sistemleri (CBS) dünyada ve ülkemizde sürekli gelisen bir ilgi alanı halindedir. Cografi Bilgi Sistemlerinde verilerin yapısı diger sistemlerden bazı farklılıklar göstermektedir. CBS’ler de veriler konumsaldır (konumsal geometriler) ve geleneksel yöntemlerle islem yapmak zordur. Birçok arastırmacı geometrik yapılar ve aralarındaki iliskileri tanımlamak için çalısmalar yapmıstır. Bu çalısmalar nihayet günümüzde ihtiyaçları karsılayabilecek bir standarda kavusmustur. Geometrik yapıları ve aralarındaki iliskileri, geçmis çalısmalar temelinde standarda kavusturmak üzere Open Geospatial Consortium (OGC) kurulmustur. Bu tez kapsamında konumsal verilerin islenebilmesi için bu verileri tanımlayacak ve aralarındaki islemleri yürütebilecek konumsal bir sınıf kütüphanesi tam ve dogru olarak gerçeklestirilmistir. Söz konusu geometrik sınıf kütüphanesi boyutsal olarak genisletilmis dokuz kesisim modeli temel alınarak “Microsoft .net” platformunda gelistirilmistir. lgili platform web servisleri olusturmada oldukça esnek bir yapı sunmaktadır. Sonuç sınıf kütüphanesinin sınanması yine OGC tarafından standartlastırılan “iyi tanımlanmıs metin” tabanlı XML formatında sınama verileri ile gerçeklestirilmistir.Item Diz osteoartritli olgularda iki farklı havuz içi egzersiz eğitiminin fiziksel yetersizlik ağrı günlük yaşam aktivitesi ve depresyon üzerine etkisi(Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2007) Güvenir, Hülya; Gültekin, ZuhalDiz osteoartritinde ortaya çıkan ağrı ve fiziksel yetersizliğin fizik tedavi ile birlikte yapılan havuz içi egzersiz tedavisiyle nasıl değisiklik gösterdiği ve hangi tip havuz içi egzersiz eğitiminin daha etkili olduğunu saptamak önemlidir. Bu çalısmanın amacı, diz osteoartrit tanısı konan olgularda iki farklı havuz içi egzersiz eğitimini, su içi tedavi almayan olgularla ve kendi içinde karsılastırarak, su içi tedavinin ilave katkısının olup olmadığını eğer varsa, bu egzersizlerden hangisinin fiziksel yetersizlik, ağrı, günlük yasam aktivitesi ve depresyon üzerinde daha etkili olduğunu saptamaktır. Çalısmamıza diz osteoartriti tanısı konan toplam 89 hasta katılmıstır. Çalısmaya katılan olgular üç gruba ayrılmıslardır. Đki grup havuz içi egzersiz eğitimi alan grup olmustur ve rastgele örneklem tekniği ile seçilerek 30’ar kisilik esit iki gruba ayrılmıslardır. Üçüncü grup ise ayaktan tedavi edilen ve su içi egzersiz tedavisi almayan 29 kisiden olusan bir grup olmustur. Arastırma grubundaki olgulara iki farklı tipte egzersiz eğitimi uygulanmıstır. Havuz içi egzersiz tedavisi olarak; birinci arastırma grubuna; iki fazdan olusan ve her fazda ısınma, germe ve kuvvetlendirme periyotlarını içeren sadece alt ekstremiteye yönelik egzersiz eğitimi verilmistir. Đkinci arastırma grubuna; birinci gruba uygulanan alt ekstremite egzersizlerine ek olarak, üst ekstremiteye yönelik egzersizler ile birlikte gövdeye yönelik egzersiz eğitimi de verilmistir. Çalısmamızda olgularımızın ağrı siddetleri (Görsel Analog Skalası) VAS’a ile değerlendirilmistir. Fiziksel yetersizlik ve günlük yasam aktivitesi değerlendirmesi (Western Ontario and McMaster Universities Osteoarthritis Index) WOMAC indeksi ile yapılmıstır. Olgularımızın emosyonel durum değerlendirmesi için (Hastane Anksiyete ve Depresyon) HAD ölçeği kullanılmıstır. Her iki arastırma grubu ile kontrol grubunun (Görsel Analog Skalası) VAS’a göre ağrı değerlendirmesi sonucu gruplar kendi içinde karsılastırıldığında, tedavi sonrasında tüm gruplarda istatistiksel olarak olumlu gelismeler saptanmıstır (p<0,001). Gruplar arasında tedavi öncesi ve sonrası (Görsel Analog Skalası) VAS’a göre ağrı değerlerinde zaman içerisindeki değisim incelendiğinde birinci arastırma grubundaki değisim diğer gruplara göre daha yüksek bulunmustur (p<0,001). Gruplar arasında tedavi öncesi ve sonrası (Western Ontario and McMaster Universities Osteoarthritis Index) WOMAC ağrı, sertlik ve fiziksel fonksiyon değerlerinde zaman içerisindeki değisim incelendiğinde ikinci arastırma grubundaki değisim diğer gruplara göre daha yüksek bulunmustur (p<0,001). Gruplar arasında tedavi öncesi ve sonrası (Hastane Anksiyete ve Depresyon ölçeği) HAD depresyon değerleri incelendiğinde, tedavi sonrasında birinci arastırma grubundaki olguların depresyon durumlarının diğer gruplara göre daha çok azaldığı görülmüstür (p<0,05). Tüm gruplarda altı dakikalık yürüme testi değerlendirmesi sonucu, tedavi sonrası yürüme mesafesi artmıstır (p<0.001). Sonuç olarak, diz OA tedavisinde havuz içi egzersiz tedavisinin yararlı olduğu saptanmıstır. Olguların ağrı sonuçlarında birinci arastırma grubunun daha iyi olduğu görülmüstür. Đkinci arastırma grubunda günlük yasam aktivitesi ve fiziksel yetersizlik sonuçlarının birinci arastırma grubuna göre daha çok gelistiği saptanmıstır. Üst, alt ekstremite ve gövde egzersizlerinden olusan havuz içi egzersiz tedavisinin fonksiyonların gelismesinde daha etkili olduğu görülmüstür. Üç hafta uygulanan havuz içi egzersiz tedavisiyle olgularımızın depresyon durumları azalmıstır ve egzersiz kapasiteleri gelismistir.Item Dizilim verisinden mikroRNA fonksiyon tahmini(Başkent Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2014) Tunce, Mehmet Emre; Oğul, HasanGelişen teknolojiyle birlikte bilimsel çalışmalar da hız kazanmıştır. Bu durum bilimsel çalışmaların sayısını arttırıp, elde edilen sonuçların başka çalışmalarda kullanılma oranını yükseltmiştir. Dolayısıyla kusursuz verilerle ve zaman kaybını minimize ederek çalışmak önemli bir hal almıştır. Özellikle kanser gibi bütün insanlığı önemli ölçüde etkileyen hastalıklarla ilgili çalışmalarda bu durum daha da önem kazanmıştır. Kanser çalışmalarındaki ilerlemeler, mikroRNA adı verilen kısa RNA dizilerinin kanserle ilişkili olduğunu ispatlamıştır. Bu durum mikroRNA’lar üzerinde yapılan deneylerin artmasına ve ilgili veri tabanlarına bir çok veri eklenmesine sebep olmuştur. Bu veriler her ne kadar özenle elde ediliyor olsa da, bazen eksik ya da yanlış olarak kaydedilebilmektedir. Ayrıca yapılan ölçümler mikroRNA’ların keşif hızına yetişememekte ve araştırmacılar bu ölçümlerin yapılmasını beklemek zorunda kalmaktadır. Bu çalışma ile mikroRNA ların gen ifadelerinin, bilgisayar destekli yöntemlerle tahmin edilmesi amaçlanmıştır. Bu kapsamda gen ifadesi aranan mikroRNA’nın, ifadesi bilinen mikroRNA’ların promotör kısımları ve transkripsiyon faktörler arasındaki ilişkiden faydalanarak ifadesinin tahminine çalışılmıştır. Çalışmada lineer regresyon, KNN regresyon ve RVM regresyon yöntemleri uygulanmış ve sonuçların doğruluğu Spearman ve Pearson doğrulama yöntemleriyle değerlendirilmiştir. Değerlendirmeler sonucunda RVM regresyon yönteminin yüksek başarı sağladığı görülmüştür. Bu çalışma dizilim verisinden mikroRNA ifadesi tahminine yönelik ilk çalışma olduğundan, sonraki çalışmalara ışık tutması bakımından önemli bir yere sahiptir.Item Doğu Anadolu Bölgesinde yaşayan adolesan ve yetişkin bireylerin beslenme alışkanlıkları ile yeme tutum ve davranışlarının belirlenmesi(Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2014) Sarıdağ Devran, Betül; Kızıltan, GülBu araştırma; Bingöl Üniversitesi’nde birinci sınıfta okuyan öğrencilerden Doğu Anadolu Bölgesi’nde yaşayanların beslenme alışkanlıklarıın yeme davranışı skoru (Eating Attitudes Test (EAT)-26) hesaplanarak değerlendirilip yeme davranışı bozukluğu olup olmadığının saptanması amacıyla planlanıp yürütülmüştür. Kesitsel ve tanımlayıcı bir çalışmadır. Araştırma evrenini; Bingöl Üniversitesi’ne bağlı fakülteler, yüksekokul ve meslek yüksekokulları oluşturmuştur. Tüm bu birimlerden gönüllü olarak 506 öğrenci gelişigüzel örneklem yöntemi ile seçilmiştir. Anket formları öğrencilere görüşme esnasında dağıtılmış, aynı anda doldurmaları istenmiş ve sonrasında boy, vücut ağırlıkları, bel ve boyun çevresi ile BKİ değerleri hesaplanmıştır. Çalışmaya katılan 506 öğrencinin %36.4’ü erkek ve %63.6’sı ise kızdır. Yaş ortalaması (± standart sapma) 20.3±2.77 yıldır. Erkek öğrencilerin %73.9’u ve kızların %72.7’si normal BKİ aralığındadır ve tüm öğrencilerin %7.9’u zayıf ve %2.2’si ise obezdir. Öğrencilerin ortalama enerji alım düzeyleri düşük, yağ tüketimi ise yüksek bulunmuştur. Günlük besin ögeleri alım düzeyleri değerlendirildiğinde pek çok besin ögesinin (E vitamini, B1 vitamini, folik asit, kalsiyum, magnezyum, kız öğrencilerde demirin) yetersiz tüketildiği görülmüştür. Erkek öğrencilerin %51.1’i üç ana öğün ve %47.3’ü bir ara öğün tüketmekte ve kızların %54.7’si iki ana öğün ve %41.3’ü bir ara öğün tüketmektedir. Öğrencilerin %11.7’si her gün ve %28.7’si haftada en az 2-3 kez dışarıda yemek yemektedir. Erkek öğrencilerin %55.4’ü kebapçıları ve kızların %49.1’i fast-food lokantaları tercih etmektedir. Öğrenciler birinci sırada radyo/televizyonu, ikinci sırada arkadaş ve yakın çevrelerindeki insanları ve üçüncü sırada erkekler yazılı basını, kızlar ise sağlık personelini beslenme bilgi kaynağı olarak göstermiştir. Besin tercihlerine etki eden etmenler erkeklerde lezzetli, doyurucu, ekonomik olması ve tat, koku, kıvam gibi sübjektif kriterler ve kızlarda bunlara ek olarak az yağlı olması ve kolay vi hazırlanabilir olmasıdır. Uyku saatine göre BKİ grupları arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmamıştır. Tüm yaş grubundaki bireylerde, enerji ve besin ögelerini karşılayacak besinlerin günlük tüketim miktarı yetersizdir. Normal ağırlıklı erkek öğrencilerin %50.4’ü kendisini zayıf veya çok zayıf olarak görürken, hafif şişman erkeklerin %60’ı kendisini normal ağırlıkta görmektedir. Kızlarda ise normal ağırlıkta olanların %59.8’i kendisini zayıf veya çok zayıf görmektedir. Normal ağırlıktaki kızların %35.5’inin ve hafif şişman kızların %46.9’unun kendisini olduğu BKİ aralığında algılamaktadır. Erkeklerde bu oranlar sırasıyla %42.2 ve %37.1’dir. Erkeklerin %14.1’inde ve kızların %24.5’inde yeme davranışı bozukluğu bulunmuştur. Genel olarak öğrencilerin %20.8’inde yeme davranışı bozukluğu bulunmaktadır. Araştırmamızda öğrencilerin, bazı besin öğelerini yetersiz aldıkları, yanlış beslenme alışkanlıkları olduğu saptanmıştır. Bu nedenle öğrencilerin beslenme konusunda bilinçlendirilmesine ihtiyaç olduğundan eğitim programları düzenleyerek yeterli ve dengeli beslenme konusunda bilgilendirilmeleri sağlanmalıdır. Buna yönelik plan ve politikalar düzenlenerek öğrencilere sağlıklı beslenme konusunda doğru bilgi sağlanmalı ve farkındalık oluşturulmaya çalışılmalıdır.Item Döküman kategorizasyonu ve imza bölge analizi(Başkent Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2014) Cüceoğlu, İlkhan; Oğul, HasanBu tezde, taranmış doküman görüntülerinin otomatik analizi üzerine çalışmalar yapılmıştır. Bu amaçla doküman analizinde iki alt problem ele alınmıştır; dokümanların otomatik kategorizasyonu ve doküman üzerinde imza tespiti. Doküman tabanlı resimlerin kategorizasyonu birçok uygulama için önemli bir araçtır. Bu çalışma bankacılık uygulamalarında sık kullanılan dokümanları kategorize eden bir altyapıyı tanıtmaktadır. Altyapı, dokümandan oluşturulan metin bilgisi ve doküman resim özniteliklerini kullanmaktadır. Özniteliklerin çıkartılması ve seçilmesi ile ilgili teknik uygulanmış ve Türkçe metinler için özelleştirilmiştir. Dokümanın resim özniteliklerini kullanarak yapılan kategorizasyon ise, işlem maliyeti yüksek olan optik karakter tanıma işlemine gereksinim duymadığından daha hızlı sonuç veren bir alternatif sunmaktadır. Dokümanlarda elle atılan imzanın bulunduğu bölgenin otomatik olarak belirlenmesi bankacılık, sigorta ve kamu sektöründeki iş süreçlerinde katma değer üretebilecek bir özelliktir. Çalışma, herhangi bir tip sigorta dokümanından imzanın çıkarılmasını sağlayan bir altyapıyı tanıtmaktadır. Geliştirilen altyapı, bölütlere ayrılmış resmin temsil eden resim öznitelikleri ile sınıflandırılması işlemine dayanmaktadır. Bölütleme, iki etaplı bağlı bileşenlerinin etiketlenmesi ile gerçekleştirilmektedir. Bölütler, farklı öznitelik temsil yöntemleri ile vektöre çevrilip, destek vektör makineleri ile sınıflandırılarak imza içeren ve içermeyen olarak ayrıştırılmaktadır. Gerçek sigorta dokümanlarından oluşan veri kümesi üzerinde yapılan deneyler, geliştirilen altyapının yüksek doğruluk değerlerine ulaşabildiğini ve gerçek hayattaki uygulamalarla birlikte çalışabileceğini göstermektedirItem Elektrik sektörünün hukuki yapısı ve rekabet hukuku açısından hakim durumun kötüye kullanılması(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2007) Kalender, Emre; Pınar, HamdiElektrik endüstrisinde geçtiğimiz yüzyılın son çeyreğinde başlayan ve son yıllarda tüm dünya geneline yayılan reform hareketi beraberinde bir takım sorunları da getirmiştir. Bu sorunlardan bir tanesi de rekabeti bozucu davranışlardır. Söz konusu davranışların en büyük kaynağı ve kanıtı ise sahip olunan hakim durumdur. Bu tezde esas itibariyle elektrik piyasasının işleyişi, rekabet hukuku bakımından elektrik sektöründe hakim durum ve bunun kötüye kullanılması incelenmiştir. Düzenleyici otoritelerin bu sorunla baş etmek için piyasaların etkin bir şekilde izlenmesi gerektiği ve rekabet otoritesi ile EPDK arasındaki işbölümünün açıklığa kavuşturulması gerektiği sonucuna varılmıştır. Bununla birlikte, tezde ayrıca, yeniden yapılandırma ve serbestleşme süreci ile elektrik piyasalarının işleyiş mekanizmasının daha iyi anlaşılabilmesi amacıyla piyasa tasarımı konusunda temel bilgiler aktarılmaya çalışılmıştır.Item Enflasyon düzeltmesinin İstanbul menkul kıymetler borsasında işlem gören bazı tekstil şirketlerinin mali verileri üzerindeki etkileri(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2006) Özsoy, Rahime Özlem; Akdoğan, NalanBu tez çalışmasında, yüksek enflasyonun, şirketlerin mali verileri üzerinde yarattığı olumsuzlukların rasyo analizleri ile incelenmesini amaçlanmaktadır. Buradan hareketle, öncelikle enflasyonun genel tanımı ve şirketlerin mali yapıları üzerinde yarattığı olumsuzluklara kısaca değinilmiş ve gerek ülkemizde, gerekse dünyadaki bazı ülkelerde söz konusu olumsuzlukların giderilmesine yönelik kullanılan yöntemler irdelenmiştir. 31/12/2003 tarihinden itibaren, finansal tablolarını enflasyona göre düzenlemeleri bir zorunluluk olan, halka açık, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB)’nda işlem gören ve tekstil sektöründe faaliyet gösteren 13 adet şirketin, 2002¬2003 yılı enflasyona göre düzeltilmiş ve tarihi maliyetli bilanço ve gelir tablolarının veri olarak kullanıldığı çalışmamızda, yüksek enflasyonun etkileri, rasyo analizleri ile ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır. Son olarak da, şirketlerin aktif ve mali yapıları, karlılıkları ve likidite rasyolarındaki, enflasyondan kaynaklanan olumsuz etkileri gidermeye yönelik yürürlüğe giren “enflasyon muhasebesi uygulamasının” beklentileri karşılayıp karşılamadığı ve sonuçları tartışılmıştır. In this thesis study, it is aimed to analyse the negative effects of hyper-inflation on the financial datas of the companies by using ratio analysis. For this purpose, firstly the definition of inflation and its negative effects on the financial datas of the companies are shortly explained and then the methods, which are used both in Turkey and in the world to overcome the negative effects of inflation are examined. In our study, the effects of inflation is tried to be discovered by ratio analysis, using the balance and income sheets of the years 2002- 2003, which are both prepared in Historical Cost Accounting and Inflation Accounting, as data, for the 13 publicly held company, existing in textile sector, quoted at Istanbul Stock Exchange, having an obligation to rearrange their financial data according to Inflation Accounting from the date of 31 December 2003. Lastly, it is discussed if the “Inflation Accounting Implementation” which is inured to deprive of the negative effects of inflation on the assets and financial structures, profitabilities and liquidity ratios of the companies met the expectations and the results of it.Item Ferit Tüzün'ün çağdaş türk besteciliği için önemi(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2006) Şenel, Onur; Okyay, ErdoğanBu tez çalısmasının amacı, ikinci kusak Türk bestecisi olan Ferit Tüzün’ün çagdas Türk besteciligine yaptıgı katkıların belirlenebilmesi, çagdas Türk besteciliginde kendine özgü bir besteleme biçemi olan bu bestecimizin daha yakından tanınabilmesidir. Bunu yapabilmek için öncelikle bestecinin önemli görülen bazı eserleri, form, armoni ve orkestrasyon açısından incelenmis ve bu sayede bestecinin karakteristik özellikleri saptanmaya çalısılmıstır. kinci olarak bestecinin Türk besteciligi içindeki yerinin anlasılması gerekli görüldügünden, Tüzün’ün ögretmenleri de olan ilk kusak Türk bestecilerinden Türk besleri adıyla anılan gurubun ve Tüzün’ün çagdaslarından iki bestecinin yasamlarına ve besteciliklerine kısaca deginilmistir. Ayrıca bu bestecilerin Tüzün ile benzerlik gösterebilecek piyano veya piyano eslikli san eserlerinden bazıları incelenerek Tüzün’ün besteleme biçemi ve incelenen eserleri ile karsılastırılmıstır. Bu çalısma sonucunda ulasılan sonuçlar sunlardır: Ferit Tüzün, Türk halk müzigini bir malzeme olarak kullanırken, onun özünün degisime ugramamasına çalısmıstır. Bunu yaparken özgün bir tarz olusturabilmis olan besteci, eserlerinde halk müzigini ya dogrudan almıs, ya da bunlardan esinlenerek özgün motifler olusturmustur. Ancak besteciyi Türk besteciligi içinde ilginç kılan özellik, Türk müzigi karakterine yakın motifler ile bu karakterin tamamen dısındaki çagdas batı müzigi esinli motifleri bir uyum içinde sergileyebilmis olmasıdır. Form açısından sadeligi ön planda tutan besteci armoni açısından da bir kurala yada sisteme baglı kalmamıstır. Tüzün’ün armonide, dörtlü akor yapılarını kullanmasına karsılık, bunu sürekli olarak sürdürmemesi ve dörtlü akorlara yer yer çesitli baska seslerin de eklenmesi ile yapının farklılastırılmıs olması sebebiyle, lerici’nin kurdugu sistem ile dogrudan bir bagı olmadıgı sonucuna ulasılmaktadır. Armonide majör – minör yada eksik – artık akorları da kullanmıs olan besteci bunları da tamamen serbest ve kendi istegi dogrultusunda kullanmıstır. Kullanılan yerel karakterli ezgiye küçük yada büyük ikili gibi uyusumsuz sesler ile eslik edilerek farklı bir duyus yaratılması da VII bestecinin karakteristik özelliklerindendir. Bestecinin çagdası olan bir çok baska besteci tarafından da takdir edilmis en dikkat çeken özelliklerinden birisi de orkestrasyonda yarattıgı zengin ve renkli yapıdır. Orkestranın renklerini eserin karakterini yansıtmada çok basarılı olarak kullanmıs olan besteci dinamik ve çok hareketli bir çalgılama teknigi uygulamıstır. Buna göre eserde kullanılan motifler sıra ile farklı enstrüman gruplarında gösterilmektedir. Birliktelik ise ancak eserin ana motifi üzerinde saglanmaktadır. Bu sayede çok dinamik bir orkestrasyon elde etmis olan besteci, kullandıgı çok çesitli vurmalı çalgıların kullanılacagı yeri titizlikle seçmesi ile de bu canlılıgı bir kat daha arttırmıs, ayrıca yerel ezgilerin kıvrak havasını bu sayede tam olarak ifade edebilmistir. Tüzün’ün besteciliginin incelenmesi sonucunda elde edilen bulguların diger besteciler ile karsılastırılması sonucunda ise söyle bir tablo ortaya çıkmıstır: Tüzün çagdas Türk müziginde ikinci kusak bestecileri içinde, eserlerinde Türk müziginden yararlanmayı seçen az sayıdaki besteciden biridir. Bunu yaparken izledigi yol ise kendinden öncekilerden ve çagdaslarından bazı yönlerden ayrılmaktadır. Kompozisyon ögretmeni olan Akses’ten, Akses’in batı müzigine daha çok yönelmesi ile ayrılan Tüzün, Alnar, Saygun ve Rey’den de bazı açılardan farklılasmaktadır. Rey’in Fransız izlenimciligi, Saygun’un ise aldıgı egitimin etkisinde kalarak Türk müzigini sadece malzeme olarak kullanıp batı tekniklerinin etkilerini eserlerinde daha ön planda tutmaları yanında, Alnar’ın da klasik Türk müziginden gelen ve daha çok buradan esinlenmis bir besteci olması bu bestecilerin besteleme biçemleri ile Tüzün’ün besteleme biçemi arasında önemli ayrılıklar yaratmaktadır. Öte yandan Türk besleri içinde kendisine en çok benzeyen bestecinin piyano ögretmeni olan Erkin oldugu dikkati çeker. Erkin halk müzigini ele alıs biçimi ve buna daha baglı kalması ile Tüzün ile paralellik gösterirken, Tüzün’ün eserlerinde çagdas batı müziginden esinlenen kısımlarında olması ile farklılasmaktadır. kinci kusak Türk bestecileri içinde dogan fikir ayrılıgı içinde Tüzün ile benzer bir çizgide eserler vermis olan Muammer Sun ve lhan Baran’ın da bazı açılardan Tüzün’e benzedigi bazı açılardan ise farklılastıgı görülmektedir. Bu bulgular dogrultusunda Tüzün’ün eserlerinin özgünlügü ve kullandıgı biçemin karakteristik yapısı ortaya çıkmaktadır.Item Fibromiyalji ve miyofasiyal ağrı sendromu olan kadınların fonksiyonel kapasiteleri ile fiziksel uygunluk düzeylerinin karşılaştırılması(Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2006) Alkan, Neslihan; Daşkapan, ArzuFibromiyalji ve miyofasiyal agrı sendromları en sık rastlanan kas iskelet sistemi kaynaklı agrı nedenleridir. Saglıklı kisilerle karsılastırıldıgında, fibromiyalji ve miyofasiyal agrı sendromlu hastaların fonksiyonel kapasiteleri ve günlük aktivite düzeyleri azalmıstır. Bu çalısmanın amacı, fibromiyalji ve miyofasiyal agrı sendromlu kadınların fonksiyonel kapasitelerini ve fiziksel uygunluk düzeylerini degerlendirmek ve karsılastırmaktı. Çalısmamız, Baskent Üniversitesi Tıp Fakültesi, Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı polikliniginde tanısı konan 30 miyofasiyal agrı ve 30 fibromiyalji sendromlu kadın ile 30 saglıklı kadın olgu üzerinde gerçeklestirilmistir. Olgulara Bruce protokolüne göre maksimal semptomla limitli egzersiz testi uygulanmıstır. Olguların agrı siddetleri vizüel analog skala ile degerlendirilmistir. Saglıkla ilgili fiziksel uygunluk düzeyinin belirlenmesi amacıyla vücut kompozisyonu, kas kuvveti, enduransı, esneklik ve denge ölçümleri yapılmıstır. Fibromiyaljili kadınların agrı siddeti, miyofasiyal agrı sendromlu kadınlardan anlamlı düzeyde daha yüksek bulunmustur (p<0.05). Egzersiz testi parametreleri degerlendirildiginde; üç grup arasında, efor kalp hızı, maksimal kalp hızı yüzdesi, toplam egzersiz durasyonu, efor double product degeri, maksimum sistolik kan basıncı ve algılanan yorgunluk düzeyinde anlamlı farklılıklar görülmüstür (p<0.05). Fibromiyalji sendromlu kadınlar en yüksek algılanan yorgunluk düzeyi ve efor sistolik kan basıncı degerine sahip olmakla beraber, diger ölçümlerde en düsük puanları almıslardır (p<0.05). Saglıkla ilgili fiziksel uygunluk düzeyi açısından, otur-uzan, omuz fleksiyonu, vertikal sıçrama, push-up, sit-up, bent-leg sit-up ve çömelme test puanları; tüm el kavrama kuvvetleri ve statik-dinamik denge puanları yönünden gruplar arasında anlamlı farklılık bulunmustur (p<0.05). Tüm fiziksel uygunluk parametrelerinde en düsük düzeylerin fibromiyalji sendromlu olgulara ait oldugu gözlenmistir. Sonuç olarak, saglıklı kadınlarla kıyaslandıgında fibromiyalji ve miyofasiyal agrı sendromlu kadınların fonksiyonel kapasite ve fiziksel uygunluk düzeyleri azalmıstır. Fibromiyalji sendromlu olguların fonksiyonel kapasite ve fiziksel uygunluk düzeylerindeki azalma miyofasiyal agrı sendromlu olgulardan daha belirgindir.Item FIDIC standart kuralları'na göre hazırlanan milletlerarası inşaat sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklarda tahkim(Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2007) Kodakoğlu, Mehmet; Özbek, Mustafansaat sektörünün milletlerarası rekabete açılması ve özellikle kalkınmakta olan ülkelerde gerçeklesen büyük insaat projeleri, gerek malî kaynak temini gerek teknolojik yetersizlik bakımından, farklı devletlere mensup tarafları bir araya getirmektedir. Böylece insaat sözlesmeleri birden fazla hukuk sistemi ile baglantılı hale gelmektedir. Bu nedenle, taraflar, teknik, hukuk, örf ve adet açısından görüs ve anlayıs birligine sahip bulunmamakta, bu da milletlerarası insaat iliskilerinde birçok hukukî sorunun ortaya çıkmasına neden olmaktadır. nsaat sözlesmelerinin karmasık yapısı ve teknik özelliklerinin fazla olması, uygulamada insaat sözlesmelerinin standart kurallar üzerine oturtulmasına neden olmustur. Bu standart kurallar arasında en çok tercih edileni, Müsavir Mühendisler Uluslararası Federasyonu (Fédération Internationale des Ingénieurs Conceils, FIDIC) Kuralları’dır. Bu nedenle, tarafların aralarındaki insaat sözlesmesini FIDIC Kuralları’nı esas alarak düzenlemeleri durumunda, taraflara tanınan irade serbestîsi prensibi dâhilinde, söz konusu sözlesmeye FIDIC Kuralları uygulanacaktır. Çalısmamızın konusunu, FIDIC Kuralları’na göre hazırlanan milletlerarası insaat sözlesmelerinden dogan uyusmazlıkların tahkim yolu ile çözümlenmesi olusturmaktadır. Temel olarak üç ana bölümden olusan çalısmamızın ilk bölümünde, insaat sözlesmeleri Borçlar Kanunu ve FIDIC açısından degerlendirilmis, FIDIC’in tarihçesi, yapısı ve faaliyeti üzerine kısaca bilgi verilerek FIDIC Kuralları’nın hukuki niteligi üzerinde durulmus, ikinci bölümde, milletlerarası insaat sözlesmelerinden dogan uyusmazlıkların en çok basvurulan çözüm yolu olan tahkim konusu incelenmis ve bu inceleme, 4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu çerçevesinde yapılmıs ve ayrıntılı bir biçimde degerlendirilmis, üçüncü bölümde, insaat sözlesmelerinde yabancılık unsuru ve milletlerarası insaat sözlesmelerine uygulanacak hukuk sorunu ele alınmıs ve yabancı hakem kararlarının MÖHUK kapsamında tanınması ve tenfizine temas edilmistirItem Gecikmiş Kas Ağrısında Kesikli Ultrason Tedavisinin Etkililiği(2006) Aytar, AydanGecikmis kas agrısında kesikli ultrason tedavisinin etkililigini incelemek amacıyla randomize çift-kör plasebo kontrollü arastırma olarak planlanan bu çalısma, Baskent Üniversitesinde egitim gören 90 gönüllü kadın üzerinde gerçeklestirildi. Çalısmaya katılan olgular GKA olusturulmadan 24 saat önce, olusturulduktan 48 saat sonra ve 5 günlük tedavinin sonunda istirahatta ve hareket ve/veya palpasyon ile ortaya çıkan agrı, eklem hareket açıklıgı, eklem pozisyon duyusu, kas kuvveti, basınç agrı esigi, çevre ölçümü, serum kreatin kinaz ve nötrofil sayısı açısından degerlendirildi. Ayrıca olgular bes gün boyunca her gün, tedavi bitiminden 30 dakika sonra istirahatta kolda hissedilen agrı, hareket ve/veya palpasyon ile ortaya çıkan agrı siddeti, basınç agrı esigi, normal eklem hareketleri ve kol çevre ölçümleri ile degerlendirildi. Gecikmis kas agrısı Cybex izokinetik dinamometre ile olguların dominant olmayan kollarındaki M. Biceps Brachii üzerinde olusturuldu. Olgular rastgele örneklem yöntemi ile terapötik kesikli ultrason, plasebo kesikli ultrason ve kontrol olmak üzere üç gruba ayrıldı. Olgular çalısma basında yapılan degerlendirmede tanımlayıcı özellikler, istirahatta ve hareket ve/veya palpasyon ile ortaya çıkan agrı siddeti, agrı esigi, agrının duyusal ve afektif niteligi, normal eklem hareketi, çevre ölçümü, pozisyon duyusu, kas kuvveti ve nötrofil sayım sonuçları yönünden benzerdi. lk grubun kreatin kinaz düzeyi ikinci gruptakinden yüksek bulundu (p < 0.05). Gecikmis kas agrısı öncesi ve sonrası ölçüm sonuçları her üç grupta da gecikmis kas agrısı olustugunu göstermekteydi. Tedavi sonrası ve gecikmis kas agrısı sonrası ölçüm sonuçları kullanılarak hesaplanan etki büyüklükleri, kesikli ultrason uygulamasının gecikmis kas agrısında ortaya çıkan istirahatta ve hareket ve/veya palpasyonla ortaya çıkan agrı, eklem hareket açıklıgında ve kas kuvvetinde azalma, hassasiyet ve ödem gibi belirti ve bulguların düzeltilmesinde önemli bir yararının olmadıgını göstermekteydi. Elde edilen bu sonuç literatürle uyumlu idi.Item Gen ifade veritabanlarında içerik tabanlı arama(Başkent Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2014) Hayran, Ahmet; Oğul, HasanBüyük ölçekli gen ifade veritabanlarında zaman serisi mikrodizi deneylerinin içerik tabanlı aranması problemi ilk defa bu çalışmada araştırılmaktadır. Probleme bir bilgi geri getirim görevi olarak yaklaşılmış ve bir deneyin tamamı sorgu olarak ele alınıp önceki deneyler içerisinde aranmıştır. Metadata (üstveri) açıklamalarından daha ziyade içerik benzerliğine göre uygun deneylerin veri tabanı içerisinden bulunup getirilmesi gerekmektedir. Bu çalışmada, farklı parmak izi oluşturma yöntemleri ve uzaklık hesaplama şemalarının karşılaştırılması çeşitli zaman noktaları içerisindeki genlerin farklı ifade olma durumlarına dayalı geri getirim çatısı üzerinden sunulmuştur. Bizim oluşturduğumuz veri tabanı üzerinde yapılan tüm deneyler için, sonuçlar Pearson Bağıntı Katsayısı ve Tanimoto Uzaklığı’nın Öklid Uzaklığına göre farkı ifadeye dayalı parmak izlerinin karşılaştırılmasında yaklaşık %15 daha iyi olduğunu göstermektedir.