Repository logo
Communities & Collections
All of DSpace
  • English
  • العربية
  • বাংলা
  • Català
  • Čeština
  • Deutsch
  • Ελληνικά
  • Español
  • Suomi
  • Français
  • Gàidhlig
  • हिंदी
  • Magyar
  • Italiano
  • Қазақ
  • Latviešu
  • Nederlands
  • Polski
  • Português
  • Português do Brasil
  • Srpski (lat)
  • Српски
  • Svenska
  • Türkçe
  • Yкраї́нська
  • Tiếng Việt
Log In
New user? Click here to register.Have you forgotten your password?
  1. Home
  2. Browse by Author

Browsing by Author "Sevmiş, Şinasi"

Filter results by typing the first few letters
Now showing 1 - 4 of 4
  • Results Per Page
  • Sort Options
  • Thumbnail Image
    Item
    Prostoglandin E-1 kullanımının Wisconsin Üniversitesi solüsyonu ve histidin-triptofan-ketoglutarat prezervasyon solusyonları ile perfüze karaciğerde prezervasyon hasarı üzerine etkisi
    (Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2008) Aliosmanoğlu, İbrahim; Sevmiş, Şinasi; Karakayalı, Hamdi
    Prostoglandin E–1 (PGE–1), karaciğer transplantasyonu sonrası vazodilatasyon, lizozomal membran stabilizasyonu, trombosit agregasyonunun inhibisyonu ve splanknik alanda kan akımını artırarak karaciğer fonksiyonlarını düzelttiği yönünde bir çok çalışma olmakla beraber bu etkiler tam olarak ispatlanamamıştır. Bu çalışmada, bir antioksidan olan PGE-1 ilavesinin, HTK ve UW solüsyonlarının antioksidan ve sitoprotektif özellikleri üzerine olan etkisinin değerlendirilmesi amaçlandı Çalışmada; her biri 6 rattan oluşan 5 grup kullanıldı. Grup-1’deki ratlara RL, grup- 2’dekilere HTK, grup-3’tekilere HTK+PGE–1, grup-4’tekilere UW ve grup 5’tekilere UW+PGE–1 verildi. Ratlara laparotomi yapıldıktan sonra portal ven kanülize edilerek portal pedikülün distali bağlandı. Karaciğer portal ven yolu ile +4° C’deki solusyonlarla hepatik venden berrak sıvı gelene kadar perfüze edildi. Perfüzyondan 30 dakika önce 20 mcg/kg PGE–1 intraperitoneal olarak verildi. Karaciğer hepatektomi yapıldıktan sonra içinde RL, UW ve HTK bulunan torbalara konuldu. Torbalar içi buz dolu saklama kaplarına yerleştirildi. Perfüzyon sonrası 0., 6. ve 12. saatlerde ışık ve elektron mikroskobunda incelenmek üzere karaciğer dokusu ve biyokimyasal inceleme için prezervasyon sıvısından örnekler alındı. Biyokimyasal inceleme sonucu RL verilen grupta AST ve ALT değerleri en yüksek PGE–1 verilen gruplar da (HTK+PGE-1, UW+PGE-1) ise en düşük olarak saptandı. Işık mikroskobu ile yapılan incelemede RL grubunda 0. saatten sonra karaciğer yapısının bozulduğu, diğer 4 grupta temel yapının korunduğu ve PGE–1 verilen gruplarda 12. saat sonunda hücresel değişikliklerinin diğer gruplara göre daha az olduğu görüldü. Elektron mikroskobu ile yapılan incelemede ise RL grubunda hücre yapısının negatif yönde etkilendiği diğer 4 grup arasında ise anlamlı bir fark olmadığı görüldü. Sonuç olarak PGE-1’in prezervasyon öncesi kullanımı ile soğuk iskemi ortamında karaciğer fonksiyonlarını koruduğu, patolojik hasarı azalttığı ve meydana gelen değişiklikleri geciktirdiği söylenebilir.
  • Thumbnail Image
    Item
    Sekonder hiperparatiroidizm tedavisinde subtotal paratiroidektominin etkinliği: Bir merkezin sonuçları
    (Ulusal Cerrahi Dergisi ,23 (2) ,41-45, 2007) Ekici, Yahya; Pehlivan, Sema; Karakayalı, Feza Yarbuğ; Sevmiş, Şinasi; Yağmurdur, Mahmut Can; Moray, Gökhan; Haberal, Mehmet
    Bu çalışmada amaç sekonder hiperparatiroidi nedeniyle hastanemizde yapılan subtotal paratiroidektomi sonuçlarını değerlendirmektir. Yöntem: Merkezimizde sekonder hiperparatiroidi nedeniyle ameliyat edilen 36 hastanın dosyaları retrospektif olarak incelendi. Ameliyat öncesi ve sonrası dönemdeki klinik bulgular, serum kalsiyum, fosfor, parathormon ve alkalen fosfataz değerleri ile cerrahi komplikasyonlar değerlendirildi. Bulgular: Ortalama takip süresi 28.4±20 aydı ve geride kalan dokuya yönelik cerrahi girişim gerektirecek rekürrens görülmedi. Ameliyattan önce yüksek parathormon düzeyi (ortalama 1536.3±674.6 pg/ml) saptanan tüm hastalarda ameliyat sonrası takiplerde parathormon düzeyi ortalama 128±91 pg/ml bulundu. Ameliyat öncesi dönemde serum kalsiyum düzeyleri ortalama 10.4±0.8 mg/100 ml, fosfor düzeyi ortalama 6.2±1.7 mg/100 ml'di. Ameliyattan sonraki takipte ortalama serum kalsiyumu 8.1±1.2 mg/100 ml (7.7-10 mg/100 ml) ve serum fosforu 4.7±1.4 mg/100 ml (4.1-8.6 mg/100 ml) olarak saptandı. Yüksek alkalen fosfataz düzeyleri ameliyattan sonra tüm hastalarda ortalama 172±49 U/L olarak saptandı. Ameliyat öncesi görülen kas güçsüzlüğü, şiddetli kaşıntı gibi bulgular ameliyat sonrası dönemde geriledi. Sadece 2 hastada semptomatik hipokalsemi görüldü ve tedavileri yapıldı. Sonuç: Paratiroid cerrahisi kronik böbrek yetmezlikli hastalarda gelişen sekonder hiperparatiroidizmde halen önemini koruyan ve gerekli olan bir tedavi seçeneğidir. Deneyimimize göre subtotal paratiroidektomi sekonder hiperparatirioidi tedavisinde başarılı ve etkili bir yöntem olarak görülmektedir. The aim of this study was to evaluate the efficacy of subtotal parathyroidectomy performed in end stage renal disease patients for secondary hyperparathyroidism in our center.Materials and Methods: The study involved 36 consecutive patients. Preoperative and postoperative clinical signs and symptoms, parathormon, calcium, phosphorus, alkaline phosphatase and surgical complications were evaluated. Results: 36 patients remain cured at a mean follow up time 28.4±20 months. None of the patients required resection of parathyroid remnant. Preoperative high parathormon levels (mean 1536.3±674.6 pg/ml) decreased (mean 128±91 pg/ml) during follow-up period. Preoperative mean serum calcium level was 10.4±0.8 mg/100 ml and the mean serum phosphorus level was 6.2±1.7 mg/100 ml. During follow up period, the mean serum calcium level was 8.1±1.2 mg/100 ml (7.7 to 10 mg/100 ml) and the mean serum phosphorus level was 4.7±1.4 mg/100 ml (4.1 to 6.6 mg/100 ml). Serum alkaline phosphatase returned to normal after the operation (mean 172±49 U/L). Preoperative symptoms such as pruritis and fatigue improved after operation. Two patients treated successfully for symptomatic hypocalcemia in the early postoperative period. Conclusion: Parathyroidectomy still remains the important therapeutic option for secondary hyperparathyroidism associated with end stage renal disease. Our results indicate that subtotal parathyroidectomy is the effective treatment for secondary hyperparathyroidism.
  • Thumbnail Image
    Item
    UW (University of Wisconsin) ve HTK (Histidin-triptofan-ketoglutarat) prezervasyon solusyonlarının antioksidan ve hepatoprotektif etkilerine WR 2721 (Amifostin)'in katkısı
    (Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2008) Akbulut, Ahmet Sami; Sevmiş, Şinasi; Karakayalı, Hamdi
    Tüm organ nakli programlarında olduğu gibi karaciğer naklinde de ister canlı, isterse kadavra kaynaklı olsun elde edilen organın korunması, uzun süre saklanması ve bu esnada hepatositlerde iskemi-reperfüzyon hasarını minimale indirmek için Histidine-Tryptophan- Ketoglutarate (HTK) ve University. of. Wisconsin (UW) gibi birçok koruma solüsyonu tanımlanmıştır. Amifostin; kemoterapi ve radyoterapinin normal hücrelerde yaptığı hasarı önlemek amacıyla 1969 yılından beri kullanılmaktadır. İlacın selektif sitoprotektif etkisi birçok klinik çalışmada gösterilmiştir. Bu çalışmada sitoprotektif bir ajan olan Amifostin’in HTK ve UW solüsyonlarının hücre koruyucu etkisine katkısının analizi amaçlandı. Çalışmada; her biri 8 rattan oluşan 6 grup kullanıldı. Prezervasyon için 1.gruptaki ratlara Ringer Laktat (RL), 2.gruba RL+ amifostin, 3.gruba HTK, 4. gruba HTK+ amifostin, 5.gruba UW ve 6.gruba UW+ amifostin verildi. Amifostin hepatektomiden 30 dakika önce 200 mg/kg dozunda cilt-altı yolla uygulandı. Perfüzyon sonrası hepatektomi yapılarak doku içinde aynı sıvı bulunan torbalara konularak +4oC de saklandı. Sıfır, altı ve onikinci saatlerde perfüzyon sıvısı ve karaciğerden doku alınarak biyokimyasal olarak alanin aminotransferaz (ALT), alkalen fosfataz (ALP) ve nitrik oksid (NO), immunhistokimyasal yolla İndüklenebilir Nitric Oksit Sentetaz (iNOS) ve terminal dUTP nick end labeling (TUNEL) yöntemi ile apopitozis değerlendirildi. Ek olarak hücrede meydana gelen histopatolojik değişiklikler ışık ve elektron mikroskobu ile değerlendirildi. Sonuçta; Amifostin verilen gruplarda UW ile perfüze edilen grupta daha fazla olmak üzere 6.saatten başlayarak hepatosit hasarının belirgin olarak azaldığı, elektron mikroskobu ile yapılan incelemede hücre çatısının UW+A grubunda en iyi korunduğu, Amifostin verilmeyen gruplarda ise hücre çatısının nispeten daha çok bozulduğu görüldü. Bu bulgular ışığında, hepatektomiden 30 dakika önce Amifostin kullanımının, HTK ve UW prezervasyon solüsyonlarının hepatosit koruyucu etkilerini potansiyelize ettiği söylenebilir. In liver transplantation, as in all organ transplantation programs, ito reduce ischemiareperfusion injury during organ preservation, solutions such as Histidine-Tryptophan- Ketoglutarate.(HTK).and.University.of.Wisconsin.(UW).were.introduced. Since 1969, amifostin has been used in order to protect the cells from the damaging effect of radiotherapy and chemotherapy. Amifostin`s cytoprotective effect has been proved in many clinical trials. In our study we aimed to analyze the additive effect of amifostin.to.the.cytoprotective.effect.of.HTK.and.UW. In this study the 48 rats were subclassified into 6 groups. For preservation, we used Ringer’s Lactate (RL) in the first group, RL + amifostine in the second group, HTK in the third group, HTK and amifostine in the fourth group, UW in the fifth group and UW + amifostine in the sixth group. Two hundred mg/kg of amifostin was applied subcutaneously 30 minutes before hepatectomy. After perfusion, hepatectomy was applied and the tissue preserved in the same +4oC. At the 0’th, 6’th and the 12’th hours, tissue was obtained from liver and fluid at perfusion fluid respectively. Biochemically Alanine aminotransferase (ALT), alkaline phosphatase (ALP) and nitric oxide (NO), immunohistochemically Inductible Nitric Oxide Synthase (iNOS) and via terminal dUTP nick end labeling (TUNEL) method apoptosis were analyzed. Additionally, pathologic changes which have been occurred in the cells were analyzed via light.and.electron.microscope. As a result, in the groups which amifostine was used hepatocyte damage was dramatically reduced after the sixth hour, especially in the UW perfused group. In the light of electron microscope analyses, the cells architecture was best preserved in UW + amifostine group. The architecture was more impaired in groups which amifostin has not been.used. In the light of these findings, we can say that amifostine is the potent agent when it’s used before hepatectomy with preservation solutions.
  • Thumbnail Image
    Item
    Yanık servisine geç sevk edilen yara enfeksiyonu ve sepsis sürecindeki geniş ve derin yanıklarda greftlemenin mortalite üzerine etkisi
    (Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2010) Eroğlu, Mehmet Çağlan; Sevmiş, Şinasi
    Yanık, dokunun kendi ısısından daha sıcak veya soğukla, kimyasal madde, elektrik akımı veya radyoaktif ışınlarla teması sonucu ortaya çıkan bir yaralanma çeşididir. İnsan vücudunun karşılaştığı en ağır travmaların başında gelir. Resüsitasyon, antibiyotik kullanımı, yara bakım ürünlerindeki birçok gelişmeye rağmen mortalite ve morbiditesi halen yüksektir. Yanık alanının erken dönemde debridmanı ve greftlenmesi ile başarılı sonuçlar alınmaktadır. Bununla birlikte, hastanın yanık ünitesine geç sevk edilmesi, yara yerinde enfeksiyon oluşması ve sepsis sürecinde ne yapılması gerektiğini gösteren bir çalışma yoktur. Bu çalışmada yanık servisine geç başvurmuş, geniş yanığı olan, sepsis sürecindeki hastaların tedavi yönetimi ve sonuçları verilmiştir. Başkent Üniversitesi Yanık Ünitesinde 2001 Eylül ile 2009 Eylül tarihleri arasında tedavi edilen 501 hasta değerlendirildi. Hasta dosyaları retrospektif incelenerek %30 ve üstü yanıkları olan, sepsis sürecinde ve geç sevk edilen 79 hasta 2 gruba ayrılarak çalışmaya alındı. Sepsis sürecinde, yara yeri kültüründe patojen mikroorganizma saptanan ve tedavi altında yanık alanları greftlenen hastalar (n=61) 1. grup, sepsis sürecinde, yara yeri kültüründe patojen mikroorganizma saptanan ve yanık alanları greftlenmeyen hastalar (n=18) 2. grup olarak sınıflandırıldı. Hastaların klinik ve laboratuvar bulguları, mortalite ve mortalite üzerine etki eden risk faktörleri incelendi. İstatistiksel analiz, SPSS 11 paket programı kullanılarak yapıldı. Sonuçta; klinik, laboratuvar incelemeleri ve yanık alanları her iki grupta benzerdi. Grup-1’de mortalite %15,09 iken, grup-2’de %100 olarak saptandı (p<0,005). Mortalite üzerine etki eden risk faktörleri incelendiğinde, greftleme zamanı (p<0,005), prealbümin düzeyi (p=0,001) ve CRP (p=0,015) mortalite üzerine etki eden bağımsız risk faktörleri olarak belirlendi. Bu sonuçlar altında, hızlı resüsitasyon ve nutrisyonun ardından, özellikle yara yeri enfeksiyonu ve sepsis varlığında hastalarda tek etkin tedavi seçeneğinin, enfeksiyon tipinden bağımsız olarak, greftleme olduğu söylenebilir. Ancak bu işlemin zamanlamasının hayati önem taşıdığı da unutulmamalıdır.

| Başkent Üniversitesi | Kütüphane | Açık Bilim Politikası | Açık Erişim Politikası | Rehber |

DSpace software copyright © 2002-2025 LYRASIS

  • Privacy policy
  • End User Agreement
  • Send Feedback
Repository logo COAR Notify