Repository logo
Communities & Collections
All of DSpace
  • English
  • العربية
  • বাংলা
  • Català
  • Čeština
  • Deutsch
  • Ελληνικά
  • Español
  • Suomi
  • Français
  • Gàidhlig
  • हिंदी
  • Magyar
  • Italiano
  • Қазақ
  • Latviešu
  • Nederlands
  • Polski
  • Português
  • Português do Brasil
  • Srpski (lat)
  • Српски
  • Svenska
  • Türkçe
  • Yкраї́нська
  • Tiếng Việt
Log In
New user? Click here to register.Have you forgotten your password?
  1. Home
  2. Browse by Author

Browsing by Author "Sözay, Seyhan"

Filter results by typing the first few letters
Now showing 1 - 5 of 5
  • Results Per Page
  • Sort Options
  • Thumbnail Image
    Item
    Başkent afazi testinin geçerlilik ve güvenilirliği pilot çalışması
    (Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2013) Dokur, Ufuk; Sözay, Seyhan
    Konuşma; yüksek serebral merkezler ile solunum fonksiyonu, larengeal düzenleme, yumuşak damak, oral kavitedeki yumuşak dokular, çene eklemi ve yüzdeki bazı anatomik yapıların işbirliği sonucu ortaya çıkan nöromuskuler bir işlemdir. Afazi, genellikle dil fonksiyonundan sorumlu olan beyin alanlarının hasarına bağlı gelişen, kavrama ve ifade etmeye yönelik dil fonksiyonlarının sonradan edinilen fokal nörolojik bozukluğudur. Afazi; vaskuler, travmatik, tümoral, bazı dejeneratif hastalıklara veya enfeksiyonlara bağlı gelişir. Afaziyi etkileyen faktörler arasında lezyonun yeri, lezyonun büyüklüğü, premorbid lisan yeteneği, eğitim düzeyi, yaş, kişilik özellikleri önemlidir. Afazilerin klinik tanısı çeşitli lisan fonksiyonlarına yönelik alt testlerin birleştirilmesiyle oluşturulan afazi tanı testleriyle yapılmaktadır. Afazili bireyin diline özgü özellikleri taşıyan, standardizasyonu, geçerliği ve güvenirliği kanıtlanmış olan araçlara gereksinim duyulmaktadır. Başkent Afazi Testi hastalarda afazi varlığını gösterme ve afaziye eşlik edebilecek nörolojik konuşma bozukluklarıyla ilgili uzman dil ve konuşma terapistlerine bilgi vermesi ve tedavi planının buna göre yapılması amacıyla oluşturulmuştur. Biz bu çalışmada Başkent Afazi Testi’nin geçerlik ve güvenirliğini ve Gülhane Afazi Testi-2 ile korelasyonunu değerlendirdik. Çalışmaya 41 gönüllü sağlıklı ve 74 beyin hasarlı afazili birey olmak üzere toplam 115 kişi katıldı. Beyin hasarlı grup Başkent Üniversitesi Ayaş Fizik Tedavi merkezine yatarak ya da ayaktan başvuran ve Başkent Üniversitesi Kulak-Burun-Boğaz Bölümüne Konuşma ve Dil terapisi için başvuran bireylerden oluştu. Sağlıklı grup ise Başkent Üniversitesi Tıp v Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon polikliniğine başka sebeplerle başvuran ve afazili grup ile aynı yaş grubundaki bireylerden oluştu. Sağlıklı gruba afazi testi öncesinde Modifiye Mini Mental Test uygulandı. Sonrasında her 2 gruba da Başkent Afazi Testi ve Gülhane Afazi Testi-2 uygulandı. Gözlemciler arası güvenirlik ve test-tekrar test çalışmasına sağlıklı grupta yer alan 30 birey dahil edildi. Sağlıklı katılımcıların puanları yüksek, afazili katılımcıların puanları ise sağlıklı gruba göre belirgin derecede düşüktü. Sağlıklı katılımcılarla afazili katılımcılar arasında Başkent Afazi Testi alt test puanları, Afazi Katsayı Puanı ve Kortikal Katsayı Puanı açısından istatistiksel olarak anlamlı fark vardı. Sağlıklı ve afazili bireylerde, Başkent Afazi Testinde yer alan Afazi Katsayı Puanı ve Kortikal Katsayı Puanı ile Gülhane Afazi Testi-2 toplam puanları arasında yüksek ilişki vardı. Afazili hastalarda Başkent Afazi Testinin iç tutarlılık katsayısı yüksekti. Başkent Afazi Testi yüksek düzeyde ‘puanlayıcılar arası güvenirlik’ ve ‘test-tekrar test güvenirlik’ değeri gösterdi. Sonuç olarak bu veriler, Başkent Afazi Testi’ nin geçerli ve güvenilir bir afazi tarama testi olduğunu ve rehabilitasyon kliniklerinde tedavi takibi için kullanılabileceğini düşündürmektedir.
  • Thumbnail Image
    Item
    Diz osteoartritinde idrar CTX-II düzeyi ile klinik ve radyolojik bulguların korelasyonu
    (Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2009) Yıldız, Zafer; Sözay, Seyhan
    Diz osteoartriti (OA) en sık görülen eklem hastalığıdır ve yaşlı popülasyonda önemli bir sakatlık nedenidir. Osteoartritte eklem hasarını değerlendirmek için en çok kullanılan yöntem, direkt grafilerde eklem aralığı genişliğini ölçmektir. Ancak radyolojik olarak eklem hasarının saptandığı ve OA tanısının konduğu dönem, aslında moleküler düzeyde kıkırdak hasarının oldukça ileri olduğu dönemdir. Bu nedenle OA’nın erken tanınması ve progresyonun belirlenmesi için direkt grafilerden daha duyarlı araçlara ihtiyaç vardır. Günümüzde bu amaçla kemik, kıkırdak ve sinoviyal doku metabolizmasını yansıtan özgül ve duyarlı biyokimyasal belirteçler üzerine çalışılmaktadır. Yeni geliştirilen bir belirteç olan CTX-II, tip II kollajenin yıkımı sonucunda ortaya çıkan C-terminal telopeptididir ve idrarda tespit edilebilmektedir. Biz de bu çalışmada diz OA’lı hastalarda klinik ve radyolojik bulgular ile idrar CTX II düzeyleri arasındaki ilişkiyi değerlendirdik. Çalışmaya, Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon polikliniğine başvuran, ACR tanı kriterlerine göre primer diz OA’sı tanısı konmuş 40 hasta ve kontrol grubu olarak 10 sağlıklı gönüllü alındı. Hastaların ağrı ve özürlülük durumları WOMAC ve Lequesne soru skalalarıyla değerlendirildi. Ayakta yük vererek ön-arka ve 30 derece fleksiyonda lateral pozisyonlarda karşılaştırmalı diz grafileri çekildi. Grafiler K-L kriterlerine göre derecelendirildi. Tüm deneklerden sabah ikinci idrar örnekleri alındı. İdrar CTX-II ölçümü için, IDS Urine CartiLaps® EIA kiti kullanıldı. Hasta grubunun İ-CTX-II seviyelerinin kontrol grubundan anlamlı şekilde yüksek olduğunu tespit ettik. Bu sonuç Tip II kıkırdak yıkımının özgül bir belirteci olan İ- CTX-II’nin OA varlığı ile güçlü ilişkisi olduğunu göstermektedir. Bunun aksine, hasta grubunda K-L evresiyle İ-CTX-II düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunamadı. Ağrı ve özürlülük skorlarına bakıldığında, İ-CTX-II seviyesi ile WOMAC ve Lequesne skorları arasında güçlü pozitif ilişki olduğunu belirledik. Ancak WOMAC ve Lequesne skorları ile radyolojik evreleri arasında korelasyon tespit etmedik. Sonuç olarak idrar CTX-II ölçümünün, OA’nın hem tanısında hem de mevcut klinik durumun belirlenmesinde direkt grafilerden daha duyarlı ve kullanılabilir bir yöntem olabileceğini düşünüyoruz. Knee osteoarthritis (OA), one of the most common form of arthritis, is associated with significant morbidity in elderly population. The most established method for assessing joint damage in OA is joint space width measurement using plain radiographs. However, when radiological diagnosis is established, significant joint damage has often already occurred. More sensitive techniques other than plain radiographs are needed for early diagnosis and to identify patients with a high risk for destructive OA. Several biochemical markers of bone, cartilage, and synovium have been investigated in patients with OA. It has been suggested that these markers might be useful for identifying patients at high risk for progression in OA. Recently, a specific biochemical marker of cartilage degradation measured as the urinary concentration of C-telopeptide fragments of type II collagen (u-CTX-II) has been recognised. In this study we analysed the relationship of u-CTX-II levels and clinical and radiological findings in knee OA. The study included 40 patients with knee OA who were attending the department of physical medicine and rehabilitation of the Baskent University and 10 healthy controls. All patients fullfilled the ACR criteria for primary knee OA. Pain and physical function were assessed by WOMAC and Lequesne’s index. Weight bearing antero-posterior and lateral semiflexed plain radiographs of both knees and early morning urine samples were obtained from all subjects. Kellgren- Lawrence scale was used to grading plain radiographs. Urinary CTX-II was measured by IDS Urine CartiLaps® kit via enzyme linked immunoassay. In patients with knee OA, urinary CTX-II levels were significantly increased compared with controls. These findings suggest that specific biochemical markers of cartilage degradation such as CTX-II can be significantly associated with presence of knee OA. However, no significant association was seen between K-L score and u-CTX-II levels. When we assessed the patients with pain and disability scores we found a strong positive relationship between U-CTX levels and WOMAC and Lequesne scores. However there was no positive correlation between radiological scores and WOMAC and Lequesne scores. In conclusion, measurement of U-CTX levels may be a more sensitive and useful method than plain radiographs in diagnosing and assessing disease activity in patients with knee OA.
  • Thumbnail Image
    Item
    İnme hastalarında bihemisferik transkranial doğru akım stimulasyon tedavisinin üst ekstremite fonksiyonlarına etkisinin araştırılması
    (Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2019) Çetinkaya Alişar, Dilek; Sözay, Seyhan
    İnme rehabilitasyonunda hastaları daha fonksiyonel ve bağımsız hale getirmek için yeni yaklaşımlar ve tedavi yöntemleri geliştirilmektedir. İnme geçiren hastaların hemiplejik üst ekstremite fonksiyonlarını geliştirmeye yönelik transkranial doğru akım stimulasyon (tDAS) tedavisi bu yaklaşımlardan biridir. tDAS tedavisinin inme rehabilitasyonunda kullanımı ile ilgili son zamanlarda çalışmalar artmış olmakla birlikte henüz rutin rehabilitasyon programında kullanılmamaktadır. Çalışmamızda bihemisferik tDAS tedavisinin subakut inmeli hastalarda üst ekstremite motor fonksiyonları üzerine etkisinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Çalışmada, 01.08.2016-20.01.2018 tarihleri arasında Başkent Üniversitesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon kliniğinde rehabilite edilmek üzere yatırılmış olan 32 (16 tDAS grubu, 16 sham grubu) inme hastası çalışmaya alındı. Hem tDAS hem de sham grubundaki hastalara 3 hafta süreyle, haftanın 5 günü, günlük ortalama 60-120 dakika boyunca konvansiyonel üst ekstremite rehabilitasyon programı uygulandı. tDAS grubundaki hastalara konvansiyonel inme rehabilitasyon programına ek olarak günde 30 dakika süreyle toplamda 15 seans bihemisferik tDAS tedavisi uygulandı. Hastaların tedavi öncesi ve tedavi sonrası 1. haftada klinik değerlendirmeleri yapıldı. Fonksiyonel Bağımsızlık Ölçeği Kendine Bakım (FBÖ) Skoru, Brunnstrom Motor Evrelemesi (BME) ve Fugl Meyer Üst Ekstremite Motor Değerlendirme (FM) sonuçları kaydedildi. Gruplar arasında demografik özellikler bakımından farklılık yoktu. Tedavi öncesi yapılan değerlendirmede BME ve FM skorunda gruplar arasında istatiksel olarak anlamlı fark bulunmazken, FBÖ skorunda tDAS grubunda anlamlı fark tespit edildi (p=0.05). tDAS grubunda BME, FM ve FBÖ skoru giriş ve çıkış değerleri karşılaştırıldığında birbirinden istatistiksel olarak ileri derecede anlamlı fark göstermekteyken (p<0,001), sham grubunda giriş ve çıkış değerlerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmadı. Ayrıca tedavi sonrası değerlendirmede tDAS grubunda FBÖ skoru ve FM kazançları karşılaştırıldığında istatiksel olarak ileri derecede anlamlı fark saptandı (p<0,001). Sonuç olarak, bu randomize çift kör çalışmamızda, bihemisferik tDAS tedavisi inme geçirmiş hastalara subakut dönemde konvansiyonel rehabilitasyon yöntemlerine ek olarak uygulandığında, üst ekstremite motor ve fonksiyonel gelişimin daha iyi olduğu saptanmıştır. Bu uygulamanın rutin olarak inme rehabilitasyonu pratiğine girebilmesi için; ne kadar süre ve yoğunlukta uygulanması gerektiği gibi pek çok soruya cevap bulunması amacıyla geniş kapsamlı, daha uzun süre takipli randomize kontrollü klinik çalışmalara ihtiyaç vardır. New approaches and treatment modalities are being developed to make patients more functional and independent in stroke rehabilitation. One of these approaches is transcanial direct stimulation therapy (tDCS) which aims to improve the hemiplegic upper limb function of stroke patients. tDCS therapy is not in the routine rehabilitation program however the studies about tDCS therapy on stroke rehabilitation was increased in resent years. Evaluate the effect of tDCS treatment on upper extremity motor function in patients with subacute stroke was aimed in our study. 32 stroke patients (16 tDCS group, 16 sham groups) who were hospitalized for rehabilitation in BaĢkent University Physical Medicine and Rehabilitation clinic between 01.08.2016-20.01-2018 were included in the study. Conventional upper limb rehabilitation program was usedfor both tDCS and control group patients for 3 weeks, 5 days a week for 60-120 minutes a day. In addition to the conventional stroke rehabilitation program in the tDAS group, bihemispheric tDCS was administered for 30 minutes daily. Patients were evaluated before treatment and after 1 week of treatment. Functional Independence Measure self care score (FIM), Brunnstorm Recovery Stage (BRS) and Fugl-Meyer (FM) upper extremity motor function scale were used. There was no difference in demographic characteristics between the groups. There was no significant differences between BRS and FM score in two groups, but there was significant difference FIM score (p=0.05. FIM, BRS, and FM scores are significantly in tDCS group, when before therapy and after 1 week of therapy, however no difference is found in shame group (p<0,001). When FBS and FM scores were compared, there was statistical significant differences in tDCS group (p<0,001).In conclusion, this randomize double blind study shown that bihemispheric tDCS treatment was found to be superior to upper extremity motor and functional enhancement in addition to conventional rehabilitation methods in subacute stroke patients. In order for tDCS therapy to be used routinely in stroke rehabilitation, there is a need more comprehensive, long-termed, randomized controlled clinical trials in order to find answers many questions, such as the duration and intensity of treatment.
  • Thumbnail Image
    Item
    Karpal tünel sendromu'nun klinik ve elektrofizyolojik değerlerinin gün içinde değişimi
    (Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2008) Sarıfakıoğlu, Ayşe Banu; Sözay, Seyhan
    Karpal Tünel Sendrom‘lu hastaların gün içindeki elektrofizyolojik değişimlerini, sabah ve akşam saatlerinde sinir iletim çalışmaları yaparak, median sinir üzerindeki kompresyonun diurnal bir değişimin olup olmadığını saptamak ve gün içinde farklı saatlerde yapılan ölçümlerde elektrofizyolojik parametrelerdeki olası değişikliğini incelemektir. Çalışmamıza, Başkent Üniversitesi Ayaş FTR Merkezi’nde yatan, KTS tanısı konmuş 37 hasta ve 13 sağlıklı gönüllü birey alındı. Çalışmaya katılan 37 hastanın (27 olgu bilateral, 10 olgu unilateral) 64 semptomatik el bileği ( sol ve sağ el bileği) ve 13 gönüllü kontrolün 23 el bileği (12 sol ve 11 sağ el bileği) elektofizyolojik olarak incelendi. Hasta ve kontrol gruplarına sabah saat 07.00, öğlen 14.00 ve akşam 19.00 saatlerinde elektronörografik çalışmalar yapıldı. Tüm olgularda median ve ulnar sinir motor ve duyu iletim çalışmaları ve radial sinir duyu iletim çalışmaları gerçekleştirildi. Hasta grubunda semptomların şiddeti “semptom şiddet skalası” ile, günlük yaşam aktivitelerine olan etkileri “fonksiyonel durum skalası” ile sorgulandı. Jamar el dinamometresi ile el kavrama ve sıkıştırma güçleri ölçüldü. Hasta grubunda Jamarla yapılan sabah saatlerindeki ölçüm, akşam ölçümlerine göre kavrama gücü ve sıkıştırma gücü düzeylerinde istatistiksel olarak anlamlı azalma saptandı (p=0.005 ve p=0.024). Hasta grubunda syapılan elektrofizyolojik ölçümlerde sabah median distal motor latansında, median motor F yanıtında öğlen ve akşam ölçümlerine göre anlamlı uzama saptandı (p=0,000, p=0,001). Öğlen ve akşam saatlerindeki ölçümler arasında ise anlamlı fark saptanamadı (p=0,688). Ayrıca hasta grubunda median sinir avuç içi bilek segmentinde mikst iletim hızında sabah saatlerinde öğlen ve akşam saatlerinde anlamlı yavaşlama (p<0.001), duyu amplitüdlerinde anlamlı azalma saptandı (p=0,003). Öğlen ve akşam saatlerindeki ölçümler arasında ise anlamlı fark saptanamadı (p=0,846). Hasta grubundan 5 vakanın 3 tanesinde öğlen ve akşam saatlerinde median sinir avuç içi bilek segmenti duyu iletim hızı normalken, sabah saatlerinde laboratuar değerinin alt sınırı altında(<35,9m/sn), 2 hastada ise median sinir distal motor latansı öğlen ve akşam saatlerinde normalken, sabah saatlerinde laboratuar üst sınırından daha uzun (>4.00msn) saptandı. Bu çalışmada elektrofizyolojik testlerin yardımıyla median sinirin karpal tünel bölgesinde kompresyonunun diurnal değişim saptanmıştır. Bunun sonucunda elektrofizyolojik testlerin yapılma saati önem kazanmaktadır. Sabah saatlerinde yapılan çalışma, özellikle şüpheli vakalarda hem tanıyı doğrulamak hem de KTS ciddiyetini değerlendirmekte daha doğru bir yaklaşım gibi görünmektedir. We aimed to search electrophysilogical changes in patients with Carpal Tunnel Syndrome on three occasions over 24 hours (07:00, 14:00, 19:00), how diurnal changes effect on median nerve compression and changes of electrophysilogical parameters in that hours. We study 64 hand (27 bilateral, 10 unilateral) in 37 patient with CTS and 23 control hands in 13 voluntary people. Electrophysilogical parameters measured on three occasions over 24 hours. In all patients, median - ulnar motor and sensory, and radial sensory nerve conduction velocities and late responses was measured. In patient group, symptom severity asked with ‘Sympton Severity Scale’ and daily activity difficulties asked with ‘Functional Status Scale’, and hand grip and pinch strength was measured by Jamar hand dynomometer. In patient group, pinch and grip strength were significantly reduced in morning rather than evening (p=0,000, p=0,001). Median nerve motor distal latency and median motor F response were significantly prolonged in morning rather than afternoon and evening (p=0,000, p=0,001). There was no significant change between afternoon and evening (p=0,688). Also in patient group, median nerve mid palm segment mix velocity was significantly slowed (p<0.001) and sensory amplitude was decreased in morning, rather than evening and noon (p=0,003). Evening and noon measurements were similar (p=0,846). In three patient, the median nerve mid palm segment mix velocity was normal in evening and afternoon, but belove normal rates (<35,9) in morning measurements and in 2 patients the median nerve motor latency normal in in evening and afternoon, but above normal rates (>4,00) in morning measurements. We found that electrophysical parameters change with diurnal rhytm in patients with CTS. Thus, time of the study of electrophysical tests get importance. We suggest that electrophysical tests should be study in early morning, because of observing severity of CTS and proving diagnosis of CTS.
  • Thumbnail Image
    Item
    Overyan siklustaki hormonal değişimin periferik sinir iletim çalışmalarına etkisi
    (Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2008) Ustaömer, Kübra; Sözay, Seyhan
    Düzenli adet gören kadınlarda, bir overyan siklus boyunca farklı östrojen ve progesteron seviyeleri ile periferik sinir iletim hızlarının ve geç yanıtların nasıl etkilendiğinin araştırılması amaçlanmıştır. Çalışmaya düzenli menstruel siklusa sahip 40 gönüllü sağlıklı kadın alındı. Sinir iletim çalışmaları ve geç yanıtlar, siklusun östrojen seviyesinin yüksek olduğu geç foliküler, progesteron seviyesinin yüksek olduğu mid luteal ve her iki hormonun da düşük seviyede olduğu erken luteal fazlarında ve deneklerin dominant ekstremitelerde çalışıldı. Tüm olgularda median, ulnar, tibial ve peroneal motor sinir iletim çalışmaları ile median, ulnar, radial, sural duyu, median mikst duyu sinir iletim çalışmaları, F dalgası latansı ve gastrosoleus kasından tibial sinir için H refleksi bakıldı. Çalışma sonucunda median sinir motor iletim hızının geç foliküler dönemde erken foliküler döneme göre azaldığı ve bu azalmanın istatiksel olarak anlamlı olduğu bulundu (p= 0,03). Overyan siklusun farklı fazlarında, median motor sinir iletim hızı hariç çalışılan diğer motor, duyu ve mikst sinir iletim hızları, F dalgası latansları, distal ve proksimal motor latansları, distal duyu latansları, BKAP ve BSAP amplitüdleri ve H refleksleri arasında istatiksel olarak anlamlı fark bulunmadı. Bu bulgu, median sinirin duyu iletimlerinin diğer parametrelerinde istatiksel anlamlı fark saptanamamasından dolayı rastlantısal bulgu olarak yorumlandı. Birçok çalışmada östrojen ve progesteronun, santral sinir sistemine ve vücut elektolit metabolizmasına etkileri gösterilmiştir. Ancak bizim çalışmamıza göre periferik sinir iletim çalışmaları ve geç yanıtlar, overyan siklusun farklı hormonal özellik gösterdiği fazlarından etkilenmiyor gözükmektedir. We aimed to investigate the influence of different levels of estrogen and progesteron during an ovarian cycle on peripheral nerve conduction studies and late responses, in women with regular menstrual cycle. Forty healthy volunteer women with regular menstrual cycle were included in the study. Nerve conduction studies and late responses were studied at dominant extremities during high levels of estrogen in late follicular phase, high levels of progesteron in mid luteal phase and low levels of both hormones in early follicular phase of overian cycle. Motor nerve conduction studies of median, ulnar, tibial, peroneal nerves, F wave latency, sensory nerve conduction studies of median, ulnar, radial, sural nerves, median mixed nerve condution studies and H reflexes of gastrosoleus muscle for tibial nerve were studied. In our study, there was a statistically significant difference in the median motor nerve velocities between early follicular phase and late follicular phase of the ovarian cycle (p= 0,03). There was no statistically significant difference in motor, sensory and mixed nerve conduction velocities, distal and proximal motor latencies, distal sensory latencies and CMAP and SNAP amplitudes, F wave latencies and H reflexes between phases of overian cycle, except a relatively slower median motor nerve condution velocity in late follicular phase than early follicular phase. However, this result was interpretated as an incidental finding since there was no significant difference in median nerve sensory conduction studies between three measures. The effects of estrogen and progesteron on central nervous system and electrolyte metabolism was shown in many studies. In conclusion, peripheral nerve conduction studies and late responses seem to be unaffected by hormonal differences during an ovarian cycle.

| Başkent Üniversitesi | Kütüphane | Açık Bilim Politikası | Açık Erişim Politikası | Rehber |

DSpace software copyright © 2002-2025 LYRASIS

  • Privacy policy
  • End User Agreement
  • Send Feedback
Repository logo COAR Notify