Browsing by Author "Erbek, Hatice Seyra"
Now showing 1 - 20 of 36
- Results Per Page
- Sort Options
Item 60 ve üzeri yaşın orta kulak üzerindeki etkisinin mutifrekans timpanometri ile değerlendirilmesi(Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2018) Yerli, Ümit; Erbek, Hatice SeyraMultifrekans timpanometri, orta kulak direnç ve geçirgenliğini değerlendirmek amacıyla 226 Hz ile 2000 Hz arasında değişen probe tonlar aracılığıyla elde edilen timpanogramların değerlendirilmesini sağlayan avantajlı bir yöntemdir. Orta kulak admitans ve unsurlarının parametrelerini içeren bilgiler sunar. Bu parametrelerin en önemlilerinden biri rezonans frekansıdır (RF). Orta kulak yapılarında meydana gelen patolojiler rezonans frekansının sağlıklı kulaklara göre daha düşük veya yüksek elde edilmesine neden olur. Çalışmamızda yaşın orta kulak üzerindeki etkisini belirlemek için multifrekans timpanometri ile rezonans frekanslarının araştırılması amaçlanmıştır. Bu amaçla, Başkent Üniversitesi Kulak-Burun-Boğaz Anabilim Dalı ve Odyoloji Ünitesi‟nde, işitmesi normal olan veya sensörinöral tip işitme kaybı olan, otoskopik muayenesi normal 19-79 yaş aralığındaki 88 gönüllü (176 kulak) katılımcının rezonans frekansları ölçülmüştür. Katılımcılar yaşlarına göre 5 gruba ayrılmıştır. Birinci gruba 18-59 yaş aralığındaki 24 kişi, ikinci gruba 60-64 yaş aralığındaki 16 kişi, üçüncü gruba 65-69 yaş aralığındaki 16 kişi, dördüncü gruba 70-74 yaş aralığındaki 16 kişi ve beşinci gruba 75-80 yaş aralığındaki 16 kişi dahil edilmiştir. Katılımcıların gruplara göre sağ kulaklarının rezonans frekans ortalamasına bakıldığında grup 1 için 1050±146,703 Hz, grup 2 için 1046,88±159,655 Hz, grup 3 için 1062,5±160,728 Hz, grup 4 için 1075±136,626 Hz, grup 5 için 1068,75±152,349 Hz olarak bulunmuştur. Sağ kulak gruplar arası rezonans frekansları karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmamıştır (p=0,981). Grupların sol kulaklarının rezonans frekans ortalamasına bakıldığında grup 1 için 1039,58±147,427 Hz, grup 2 için 1043,75±107,819 Hz, grup 3 için 1075±155,991 Hz, grup 4 için 1075±158,114 Hz, grup 5 için 1078,13±192,327 Hz olarak bulunmuştur. Sol kulak gruplar arası rezonans frekansları karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmamıştır (p=889). Bu çalışmada elde edilen bulgular yaşın orta kulak rezonans frekansını etkilemediğini düşündürmektedir. Orta kulak rezonans frekansı üzerine etkili olabilecek parametreler ile çalışmalara devam edilmelidir. Multifrequency tympanometry is an advantageous method for evaluating tympanograms obtained through probe tones ranging from 226 Hz to 2000 Hz to evaluate middle ear resistance and permeability. The middle ear provides information about the admittance and its parameters. One of the most important of these parameters is the resonance frequency (RF). The pathologies that occur in the middle ear structures cause the resonance frequency to be lower or higher than in the healthy ears. In our study, it was aimed to investigate resonance frequencies with multifrequency tympanometry to determine the effect of age on the middle ear. For this purpose, the resonance frequencies of 88 participants (176 ears) with hearing loss or sensorineural hearing loss and otoscopic examination normal range of 19-79 years were measured at the Department of Otorhinolaryngology at BaĢkent University. Participants were divided into 5 groups according to their age. The first group consisted of 24 people between the ages of 18-59, the second group was 16 persons between 60-64 years, the third group was 16 persons between 65-69 years, the fourth group was between the ages of 70-74 and 16 persons were between the ages of 75- 80. When the resonance frequency of the right ear according to the participants' groups was examined, 1050 ± 146,703 Hz for group 1, 1046,88 ± 159,655 Hz for group 2, 1062,5 ± 160,728 Hz for group 3, 1075 ± 136,626 Hz for group 4, 1068,75±152,349 Hz for group 5. No statistically significant difference was found between right ear group resonance frequencies (p = 0,981). When the resonance frequency average of the left ears of the groups was examined, 1039,58 ± 147,427 Hz for group 1, 1043,75 ± 107,819 Hz for group 2, 1075 ± 155,991 Hz for group 3, 1075 ± 158,114 Hz for group 4, 1078,134 ± 192,327 Hz for group 5. No statistically significant difference was found between the resonance frequencies of the left ear groups (p = 889).Findings in this setting suggest that age does not affect the middle ear resonance frequency. Studies need to continue with parameters on middle ear resonance frequency.Item Akut periferik vestibüler sistem patolojilerinde CHIRP ve tone burst uyaranla vestibüler uyarılmış miyojenik potansiyellerin karşılaştırılması(Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2021) Aydın, Berna Deniz; Erbek, Hatice SeyraBu çalışmada, akut periferik vestibüler sistem patolojilerinde, CHIRP ve tone burst uyaranla vestibüler uyarılmış miyojenik potansiyelleri karşılaştırmak amaçlanmıştır. Çalışma, Başkent Üniverstitesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Anabilim Dalı’ nda, Şubat 2020- Nisan 2021 tarihleri arasında, 24 Meniere Hastalığı/ endolenfatik hidrops, 14 benign pozisyonel paroksismal vertigo (BPPV), 12 vestibüler nörinit hastası ve 54 sağlıklı birey ile gerçekleştirilmiştir. Tüm katılımcılara, 500 Hz tone burst (TB) ve 500 Hz Level Specific (LS) CE-CHIRP uyaranla, servikal ve oküler vestibüler uyarılmış miyojenik potansiyeller (sVEMP, oVEMP) testleri uygulanmıştır. 24 Meniere Hastalığı/ endolenfatik hidrops hastasına, ek olarak, 1000 Hz TB ve 1000 Hz LS CE-CHIRP uyaranla sVEMP ve oVEMP testleri uygulanmıştır. Sağlıklı katılımcılarda, CHIRP uyaranla, daha kısa sVEMP P1 latansı, daha kısa sVEMP N1 latansı, daha düşük sVEMP eşik, daha kısa oVEMP P1 latansı, daha kısa oVEMP N1 latansı, daha yüksek oVEMP amplitüd ve daha düşük oVEMP eşik değerleri elde edilmiştir. Hastaların semptomatik kulaklarında, CHIRP uyaranla, daha kısa sVEMP P1 latansı, daha kısa sVEMP N1 latansı, daha düşük sVEMP eşik, daha kısa oVEMP P1 latansı, daha kısa oVEMP N1 latansı, daha düşük oVEMP eşik değerleri elde edilmiştir. Hastaların asemptomatik kulaklarında, CHIRP uyaranla daha kısa sVEMP P1 latans, daha kısa sVEMP N1 latans, daha kısa oVEMP P1 latans, daha kısa oVEMP N1 latans, daha yüksek oVEMP amplitüd ve daha düşük oVEMP eşik değerleri elde edilmiştir. Dar bant LS CE-CHIRP uyaranın VEMP testinde etkili bir uyaran olduğu sonucuna varılmıştır. This study aims to compare the CHIRP and tone burst stimulation in vestibular evoked myogenic potentials in acute peripheral vestibular system pathologies. The cervical and ocular vestibular evoked myogenic potentials (cVEMP, oVEMP) tests with 500 Hz tone burst (TB) and 500 Hz Narrow Band Level Specific (NB LS) CE-CHIRP stimuli were applied to the 24 Meniere Disease/ endolymphatic hydrops, 14 benign paroxysmal positional vertigo, 12 vestibular neuritis and 54 healthy individuals between February 2020 and April 2021 at Başkent University, Department of Otorhinolaryngology. In healthy participants, statistically significant, shorter cVEMP P1 latency, shorter cVEMP N1 latency, lower cVEMP threshold, shorter oVEMP P1 latency, shorter oVEMP N1 latency, higher oVEMP amplitude, lower oVEMP threshold values were obtained with CHIRP stimulus. In symptomatic ears of patients, statistically significant, shorter cVEMP P1 latency, shorter cVEMP N1 latency, lower cVEMP threshold, shorter oVEMP P1 latency, shorter oVEMP N1 latency, lower oVEMP threshold values were obtained with CHIRP stimulus. In nonsymptomatic ears of patients, statistically significant, shorter cVEMP P1 latency, shorter cVEMP N1 latency, shorter oVEMP P1 latency, shorter oVEMP N1 latency, higher oVEMP amplitude, lower oVEMP threshold values were obtained with CHIRP stimulus. As a conclusion, NB LS CE-CHIRP is an effective stimulus for VEMP tests.Item Ateşli silah kullanan bireylerde patlayıcı gürültünün efferent sistem üzerine etkisinin araştırılması(Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2021) Kılınç, Fatma; Erbek, Hatice SeyraBu çalışmada, ateşli silah kullanan bireylerde kontralateral supresyon testi (MOC) ile gürültünün efferent sistem üzerine etkisi olup olmadığı araştırılmıştır. Çalışmaya 18-55 yaş arası 45 ateşli silah kullanan ve 45 sağlıklı toplam 90 gönüllü birey katılmıştır. Başkent Üniversitesi Kulak Burun Boğaz (KBB) polikliniğinde, çalışmaya katılan tüm bireylere genel KBB muayenesi yapıldıktan sonra sonra saf ses odyometrisi, konuşma odyometrisi yüksek frekans odyometrisi, Distorsion Product Otoakustik Emisyon (DPOAE) testi kontralateral gürültü yokluğunda ve varlığında yapılmıştır. Elde edilen sonuçlar her iki grup arasında karşılaştırılmıştır. Saf ses odyometrisi ve konuşma odyometrisi, sonuçları karşılaştırıldığında ateşli silah kullanan bireylerin işitme, konuşmayı alma ve ayırt etme eşikleri normal işitme sınırlarında elde edilmiş olsa da kontrol grubuna göre anlamlı derecede yüksek bulunmuştur (p<0,05). Gruplar frekanslara göre kontralateral supresyon değerleri açısından ayrı ayrı değerlendirildiğinde, gruplar arasında 8 kHz dışında tüm frekanslarda anlamlı farklılık elde edilmiştir(p<0,05). Elde edilen veriler doğrultusunda ateşli silah kullanan bireylerin patlayıcı gürültüye maruz kalınması sonucunda gürültünün efferent işitsel sistem üzerinde bozucu etkisi olduğu görülmüştür. Yoğun gürültüye maruz kalan bireylerin hem işitme hem de psikolojik ve fizyolojik sağlıklarının bozulabileceği göz önüne alındığında insan sağlığı açısından korumanın ve erken tespitin önemi anlaşılmaktadır. Bu nedenle bu alanda daha fazla araştırmaya ihtiyaç olduğu görüşündeyiz. In this study, the effect of noise on the efferent system was investigated by the contralateral suppression test (MOC) in individuals using firearms. A total of 90 volunteers between the ages of 18-55, 45 using firearms and 45 healthy individuals, participated in the study. Pure tone audiometry, speech audiometry high frequency audiometry, Distorsion Product Otoacoustic Emission (DPOAE) test were performed in the absence and presence of contralateral noise in Başkent University Otorhinolaryngology (ENT) outpatient clinic, after a general ENT examination was performed on all individuals participating in the study. The results obtained were compared between both groups. When pure tone audiometry and speech audiometry results were compared, although the hearing, speech acquisition and discrimination thresholds of individuals using firearms were obtained within normal hearing limits, it was found to be significantly higher than the control group (p <0.05). When the groups were evaluated separately in terms of contralateral suppression values according to the frequencies, a significant difference was obtained between the groups at all frequencies except 8 kHz (p <0.05). In line with the data obtained, it was observed that the noise had a disruptive effect on the efferent auditory system as a result of the exposure of individuals using firearms to explosive noise. Considering that both hearing and psychological and physiological health of individuals exposed to intense noise may be impaired, the importance of protection and early detection in terms of human health is understood. Therefore, we think that more research is needed in this area.Item Başkent Üniversitesi Hastanesi yenidoğan işitme taraması sonuçları(Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2020) Eyidoğan, Fırat; Erbek, Hatice SeyraYenidoğanlarda işitme kaybı zamanında teşhis edilmez ve rehabilite edilmezse bireylerin psikolojik ve sosyal gelişimlerinde yetersizlikler meydana gelir. Yenidoğanlarda işitme kaybının araştırıldığı ve işitme kaybı olan çocuklarda ortalama müdahale zamanının belirlenmesinin amaçlandığı bu çalışmada Başkent Üniversitesi Ankara Hastanesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Anabilim dalına 1.1.1996–31.12.2017 tarihleri arasında başvuran yenidoğanlarda işitme kaybı oranı ve işitme kaybı olan çocuklarda ortalama müdahale zamanı incelenmiştir. Geriye dönük olarak yapılan araştırmada toplam 64 yenidoğanda işitme kaybı tanısı konulduğu görülmüştür. Yapılan incelemede bilateral sensörinöral işitme kaybının yenidoğanlarda oranı %1,02 olarak bulunmuştur. İşitme cihazı kullanmaya başlayan 49 çocuğun 14 üne koklear implant uygulanmıştır. Ayrıca işitme cihazı kullanmadan 8 çocuğa koklear implant takıldığı saptanmıştır. Bu toplam 22 işitme kayıplı yenidoğana uygulanan koklear implantın 11‟inin tek, 11‟inin ise çift taraflı olduğu görülmektedir. Bu çalışmada çocuklar 6 aylık olana kadar 0,7 oranında tanı aldığı tespit edilmiştir. Çocuklara 2 yaş olana kadar % 83 oranında işitme cihazı takıldığı belirlenmiştir. 22 çocuktan, 13‟üne 2 yaşına kadar koklear implant takıldığı belirlenmiştir. If hearing loss is not diagnosed and rehabilitated in a newborn, inadequate psychological and social development occurs. In this study it was aimed to investigate hearing loss in newborns and determine the mean time of intervention in children with hearing loss. Hearing loss rate in newborns and the average time of intervention in children with hearing loss who applied to Ankara Baskent University Hospital Ear Nose and Throat Department between 1.1.1996 - 31.12.2017 were examined. Hearing loss was detected in a total of 64 newborns. It was found that 49 children started using hearing aids and 14 of them were treated with cochlear implants. Cochlear implants were applied to 22 hearing-impaired newborns 11 of which was unilateral and 11 were bilateral. In this study, the age of diagnosis before 6 months was found as 0.71 %. It was determined that 83% of the children had a hearing aid until 2 years old. Cochlear implantation was found to be worn up to 2 years of age in 13 children.Item Benign paroksismal pozisyonel vertigo hastalarında posterior ve lasteral semisirküler kanallara ait tanısal videonistagmografi kayıtlarının değerlendirilmesi(Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2019) Hızal, Evren; Erbek, Hatice SeyraBenign paroksismal pozisyonel vertigo (BPPV) tanısında kullanılan tetikleyici manevraların hiçbirisi tek bir semisirküler kanalda cevaba neden olmaz. Başın açısal pozisyonundaki değişiklikler, tüm semisirküler kanalların yerçekimine göre konumlarını etkiler. Bu çalışmada, vertigonun tanısına yönelik olarak uygulanan pozisyonel testlerin videonistagmografi (VNG) kayıtlarını değerlendirmek ve Dix- Hallpike ile supin baş çevirme (head-roll) testlerinin her ikisinde tespit edilen nistagmus cevaplarının özelliklerini belirlemek amaçlanmıştır. Başkent Üniversitesi Ankara Hastanesi Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı‟na 14.10.2016 ile 11.02.2019 tarihleri arasında vertigo yakınması ile başvurmuş 7523 hastaya ait VNG bilgisayar veritabanı kayıtları gözden geçirilmiştir. Dix-Hallpike testi ile birlikte head-roll testine ait sonuçları içeren 2880 kayıt olduğu (%68,1 kadın; ortalama yaş, 53) tespit edilmiş, bu kayıtlara ait VNG grafiklerinin çıktıları alınarak incelenmiştir. Hem Dix- Hallpike hem de head-roll testlerine ait grafik çıktılarında nistagmus varlığı saptanan 148 kayda ait video görüntüleri, iki farklı araştırmacı tarafından ayrıca değerlendirilmiştir. Göz hareketlerinin VNG traselerine tam doğrulukla yansımadığı; değerlendirilen VNG kayıtlarına ait video görüntüleri ile grafik çıktıları arasında özellikle nistagmusun yönü açısından belirgin farklılıklar olduğu saptanmıştır. Dix- Hallpike testi ile head-roll testlerinin ikisinde birden nistagmus yanıtı saptanan kayıtlar incelendiğinde; tanının bunların %8,8‟inde posterior kanal, %59,4‟ünde ise lateral kanal BPPV‟si (%47,7 geotropik [kanalolitiazis], %52,3 apogeotropik [kupulolitiazis] varyant) olduğu; %4,1‟inde birden fazla kanal tutulumu bulunduğu; %53,3‟ünde 1 rehabilitasyon manevrası uygulandığı; %7,4‟ünde rekürrens geliştiği anlaşılmıştır. Lateral kanal BPPV‟sinin gerek geotropik gerekse apogeotropik varyantlarında, head-roll testinin yanında Dix-Hallpike testinde de nistagmus izlenebilmektedir. Posterior kanal BPPV‟si olan hastalarda da head-roll testinde nistagmus saptanabilmektedir. BPPV‟de tanının doğru konulabilmesi ve uygun tedavinin uygulanabilmesi için tüm hastalarda hem Dix-Hallpike hem de head-roll testlerinin tamamlanması ve sonuçların birarada yorumlanması gerekir. None of the provocative maneuvers that are used for the diagnosis of benign paroxysmal positional vertigo (BPPV) induces response in a single semicircular canal alone. Angular changes in position of the head affect position of all semicircular canals relative to the gravity. The aims of this study were to evaluate the videonystagmography (VNG) records of positional tests that are performed for the diagnosis of vertigo and to define the characteristics of nystagmus responses that are detected in both Dix-Hallpike and supine head-roll tests. Records of 7523 patients that have applied to the Department of Otolaryngology at Baskent University Ankara Hospital with the complaint of vertigo between 10.14.2016 and 2.11.2019 were reviewed from the VNG computer database. 2880 recordings (68.1% female; mean age, 53) were found to include results of both Dix-Hallpike and head-roll tests. Graphical results of each of those VNG recordings were printed out and examined. Video images of 148 records that had been detected to have nystagmus on graphical printouts of both Dix-Hallpike and head-roll tests were further analyzed by two independent researchers. Ocular movements were found to be inaccurately represented on VNG tracings and there were significant differences between the video images and graphical printouts especially in terms of nystagmus direction. Analysis of the records that were detected to have nystagmus response in both Dix- Hallpike and head-roll tests revealed that, diagnosis was posterior canal BPPV in 8.8% and lateral canal BPPV in 59.4% (47.7% geotropic [canalolithiasis] and 52.3% apogeotropic [cupulolithiasis] variants). More than one canal was involved in 4.1%, 1 rehabilitation maneuver was performed in 53.3%, and recurrence was observed in 7.4% of those patients. In both geotropic and apogeotropic variants of lateral canal BPPV, nystagmus can be observed during Dix-Hallpike test in addition to head-roll test. In patients with posterior canal BPPV nystagmus can also be detected in headroll test. In order to reach to a correct diagnosis and apply appropriate treatment in BPPV, Dix-Hallpike test and head-roll test should be completely performed and results of those tests must be interpreted concomitantly.Item Comparison of Compressed High-Intensity Radar Pulse and Tone Burst Stimulation in Vestibular Evoked Myogenic Potentials in Acute Peripheral Vestibular System Pathologies(2023) Aydin, Berna Deniz; Erbek, Hatice Seyra; 0000-0002-8453-6069; 0000-0003-0038-8167; 36975085; AAJ-2445-2021BACKGROUND: It is ascertained that the compressed high-intensity radar pulse (CHIRP) is an effective stimulus in auditory electrophysiology. This study aims to investigate whether Narrow Band Level Specific Claus Elberling Compressed High-Intensity Radar Pulse (NB LS CE-CHIRP) stimulus is an effective stimulus in the vestibular evoked myogenic potentials test. METHODS: A case-control study was designed. Fifty-four healthy participants with no vertigo complaints and 50 patients diagnosed with acute peripheral vestibular pathology were enrolled in this study. Cervical and ocular vestibular evoked myogenic potential tests (cervical vestibular evoked myogenic potentials and ocular vestibular evoked myogenic potentials) with 500 Hz tone burst and 500 Hz Narrow Band Level Specific CE-CHIRP stimulations were performed on all participants. In addition, cervical vestibular evoked myogenic potentials and ocular vestibular evoked myogenic potentials tests with 1000 Hz tone burst and 1000 Hz Narrow Band Level Specific CE-CHIRP were performed on 24 Meniere's disease patients. P1 latency, N1 latency, amplitude, threshold, and the asymmetry ratio of responses were recorded. RESULTS: In healthy participants, with CHIRP stimulus, shorter P1 latency (P <.001), shorter N1 latency (P <.001), and lower threshold (P =.003) were obtained in the cervical vestibular evoked myogenic potentials test; shorter P1 latency (P <.001), shorter N1 latency (P <.001), higher amplitude (P <.001), and lower threshold (P <.001) were obtained in ocular vestibular evoked myogenic potentials test. In symptomatic ears of patients, with CHIRP stimulus, shorter P1 latency (P <.001), shorter N1 latency (P <.001), and lower threshold (P =.013 in cervical vestibular evoked myogenic potentials; P =.015 in ocular vestibular evoked myogenic potentials) were obtained in cervical vestibular evoked myogenic potentials and ocular vestibular evoked myogenic potentials tests. In asymptomatic ears of patients, with CHIRP stimulus, shorter P1 latency (P <.001) and shorter N1 latency (P <.001) were obtained in the cervical vestibular evoked myogenic potentials test; shorter P1 latency (P <.001), shorter N1 latency (P <.001), higher amplitude (P <.001), and lower threshold (P =.006) were obtained in ocular vestibular evoked myogenic potentials test. CONCLUSION: Our results suggest that due to higher response rates, shorter latencies, higher amplitude, and lower threshold values, the Narrow Band Level Specific CE-CHIRP stimulus is an effective stimulus for both cervical vestibular evoked myogenic potentials and ocular vestibular evoked myogenic potentials tests.Item Düzeltilmiş yaşı 0-6 ay arası yüksek riskli prematürelerde CE-Chirp uyaran latans ve amplitüd değerlerinin sağlıklı yenidoğanlarla karşılaştırılması(Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2015) Sungur, Veli Gençay; Erbek, Hatice Seyraİşitsel beyin sapı cevapları (ABR) kokleadan, beyin sapı yollarına kadar ses uyaranı verilerek oluşturulan elektriksel aktiviteye denir. ABR’lerin dalga latansları ve amplitüdleri, uyaran çeşidine, kullanılan parametrelere, cinsiyete ve yaşa bağlı olarak maturasyonla birlikte değişiklik gösterirler. Bu nedenle özellikle yetişkinler, bebekler ve çocuklar için ayrı ayrı standart oluşturmak gereklidir. Bu çalışmada, düzeltilmiş yaşı 0-6 ay arası yüksek riskli prematürelerde CE-Chirp uyaran latans ve amplitüd değerlerinin sağlıklı yenidoğanlarla karşılaştırılması ile işitsel nöral maturasyon hakkında bilgi edinmek amaçlanmıştır. Bu amaçla, Başkent Üniversitesi Hastanesi KBB Kliniğine başvuran işitme kaybı şikayeti olmayan ve otoskopik muayenesi normal ve düzeltilmiş yaşı 0-6 ay arası olan 35 yüksek riskli prematüre, 35 sağlıklı yenidoğan toplam 70 bebek çalışmaya dahil edilmiştir. Çalışmamızda, 500, 1000, 2000 ve 4000 Hz de 90, 70, 50, 40 ve 20 dB şiddetlerinde gönderilen CE-Chirp uyaran ile oluşan V. dalga latansları ve amplitüdleri ölçülmüştür. Tüm bebeklerden elde edilen V. dalga değerlerinde en yüksek amplitüd (0,58 μV) 1000 Hz de 90 dB şiddetinde, en düşük latans (3,73 msn) 2000 Hz de 90 dB şiddetinde elde edilmiştir. Cinsiyetlere göre yapılan değerlendirmede V. dalga latansları arasında anlamlı fark bulunamamıştır. Çalışmamızda yüksek riskli prematüre ve sağlıklı yenidoğanların karşılaştırılmasında elde edilen V. dalga latans ve amplitüd ölçümleri sonucunda tüm latans ölçümlerinde tüm gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlılık bulunmuştur. Elde edilen değerler işitsel nöral maturasyon ve tanı koymada bundan sonra yapılacak çalışmalar için referans olarak kullanılabilir. Auditory brainstem responses (ABR) refer to electrical activity created by audio warning from cochlea to brain stem pathways. ABR's wave latency and amplitude vary depending on stimulator kinds, used parameters, sex and age along with maturation. Therefore, standards should be separately developed especially for adults, infants and children. The aim of this study is to obtain information about auditory neural maturation by comparing CE-Chirp stimulating latency and amplitude levels in high risk premature babies, whose corrected ages range from 0 to 6 months, with health newborns. For this purpose, a total of 70 infants admitted to Başkent University Department of Otorhinolaryngology are included in this study. 35 of these infants are high risk premature babies with corrected ages ranging from 0 to 6, having no hearing complaints and having a normal otoscopic examination and the remaining 35 are healthy newborns. In the present study Wave V. latency and amplitudes, which are occurred by means of CE-Chirp stimulus sent by 90, 70, 50, 40 and 20 dB intensity in 500, 1000, 2000 and 4000 Hz, are measured. In Wave V. values obtained from all infants, the maximum amplitude (0.58 μV) is detected in 90 dB intensity in 1000 Hz, whereas the minimum latency (3.73 msn) is detected in 90 dB in 2000 Hz. No significant difference between the Wave V latencies found in the evaluation based on the sex. As a result of the Wave V. latency and amplitude measurements obtained from the comparison of the high risk premature babies and healthy newborns, there was statistically significant difference in the latency measurements. Obtained values may be used as references for auditory neural maturation and to diagnose in the future studies.Item Ekstratimpanik elektrokokleografi değerleri üzerinde normal işitme ve hafif derece işitme kaybı olan bireylerde koklear rezervin etkisi(Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimler Enstitüsü, 2016) Bayat, Rezan Ayşe; Erbek, Hatice SeyraElektrokokleografi (ECoG), kokleanın ve işitme siniri periferik bölümününde elektriksel olayların kaydına dayanmaktadır. Tekniği; test edilen kulağa işitsel bir uyarı verilip ve ortaya çıkan koklear elektriksel cevabın kayıt edilmesine dayanmaktadır. Bu çalışma, Başkent Üniversitesi Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı’nda gönüllü, kulak şikayeti olmayan normal işitmeye sahip bireyler ile hafif derecede işitme kaybına sahip bireylerde yürütülmüştür. Çalışmaya katılan bireylere KBB muayenesi, odyolojik testler ve pozisyonel vestibüler testler uygulanmıştır. Çalışmaya katılan bireylere elektrokokleografi testi yapılarak, elde edilen dalgaların SP/AP oranlarına bakılmıştır. Çalışmaya dahil edilen 88 bireyin 50’si (%56,8) kadınlardan 38’i (%43,2) erkeklerden oluşmaktadır. Çalışmaya kabul edilen 164 kulağın 118’i (%72) kontrol grubu, 46’sı (%28) hafif işitme kayıplı bireylere ait kulaklardır. Çalışmada 82 (%50,0) sağ kulak, 82 (%50,0) sol kulaktan olmak üzere toplam 164 kulaktan ölçüm alınmıştır. Çalışmaya kabul edilen kulakların 95’i (%57,9) kadın, 69’u (%42,1) erkek bireylere aittir. Çalışmaya katılan bireylerin ortalama yaşları 37,28± 7,983 yıldır. Gruplara göre yaş dağılımları incelendiğinde kontrol grubu ortalama 36,49± 8,001 yıl iken, hafif derecede işitme kaybı olan bireylerin medyan yaşları 38(26-50) yıl olarak bulunmuştur. Çalışmaya dahil edilen kulakların saf ses işitme seviyeleri; normal veya hafif derecede işitme kaybı olarak izlenmiştir. 125, 250, 500, 1000, 2000, 4000, 6000 ve 8000 Hz’de normal işitmeye sahip kulakların işitme eşikleri sırasıyla 10, 10, 5, 5, 5, 5, 10, 5 dB, hafif derecede işitme kaybı olan kulakların işitme seviyeleri ise 20, 20, 20, 25, 30, 30, 30, 25 dB olarak bulunmuştur. İki gruba objektif işitme değerlendirimi için distorsiyon ürünü otoakustik emisyon (DPOAE) testi yapılmıştır. Normal işitmeye sahip kulaklarda ekstratimpanik yapılan elektrokokleagrafide SP/AP oranı 0,37±0,149 bulunurken, hafif derecede işitme kaybı olan olgularda SP/AP oranı 0,49±0,149 olarak bulunmuştur. SP/AP oranı kontrol grubunda normal dağılım gösterirken, hafif derecede işitme kayıplı grupta normal dağılım göstermemiştir. Çalışmaya dahil edilen 164 kulağın SP/AP ortalaması 0,40±0,159 olarak bulunmuştur. SP/AP açısından hafif derecede işitme kayıplı kulaklar ile normal işitmeye sahip kulaklar karşılaştırıldığında hafif derecede işitme kayıplı kulaklarda SP/AP oranı daha yüksektir. Hafif derece işitme kayıplı kulaklar ile normal işitmeye sahip kulakların SP/AP dağılımları arasındaki fark %95 güven düzeyinde istatistik olarak anlamlıdır (Mann Whitney z=3,889, p<0,001). Çalışmaya dahil edilen normal işitmeye sahip (kontrol) 118 kulağın her frekanstaki işitme seviyeleri ile SP/AP oranı arasındaki ilişki incelenmiştir. Bu ilişkiler istatistik olarak anlamlı bulunmamıştır. Çalışmaya dahil edilen hafif derecede işitme kaybına sahip 46 kulağın işitme seviyeleri ile SP/AP oranı arasındaki ilişkileri her frekanstaki işitme seviyeleri ile SP/AP oranı arasındaki ilişki incelenmiştir. Bu ilişkiler istatistik olarak anlamlı bulunmamıştır. Elde edilen veriler, Başkent Üniversitesi Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı kliniğinde, normal işitmeye sahip bireylerde elektrokokleografi (ECoG) değerlerini saptayarak, ileri çalışmalarda normatif data olarak kullanılmak ve hafif dereceli işitme kayıplı bireylerde ECoG değerleri ile karşılaştırma yaparak ECoG etkinliğini belirlemede kullanılacaktır. Electrocochleography (ECoG) is a method for recording the electrical potentials of cochlea and peripheral part of auditory nerve. Technically; electrical response of cochlea and auditory nerve recorded after a given an acoustic stimuli. This study was conducted in Baskent University Hospital, Ear- Nose- Throat department. Volunteers with normal hearing and mild hearing loss were involved in this study. All participants’were undergone ENT examination, audilogical testing and vestibular tests. Electrocochleography applied to participants and SP/AP values were recorded. Eightyeight participants, 50 (56,8%) female and 38 (43,2%) male, were involved in this study. Sum of 164 ears, 118 (72%) controls and 46 (28%) with mild hearing loss, 82 (50%) right and 82 (50%) left ears, were evaluated. Ears involved in this study belongs to 95 (57,9%) females and, 69 (42,1%) males. Mean age of participants was 37,28±7,983 years, control group was 36,49±8,001 years and median age of study group was 38(26-50) years. Hearing thresholds of 125, 250, 500, 1000, 2000, 4000, 6000 ve 8000 Hz of control group were 10, 10, 5, 5, 5, 5, 10, 5 dB respectively and study group were 20, 20, 20, 25, 30, 30, 30, 25 dB respectively. Both groups underwent distortion production otoacoustic emission (DPOAE) for objective evaluation of hearing level. Mean SP/AP value of normal ears was 0,37±0,149 which shows normal distribution and mean SP/AP value of ears with mild hearing loss was 0,49±0,149 that does not show normal distribution. Mean SP/AP value of all ears participated in this study was 0,40±0,159. Difference between study and control group of SP/AP values distribution were with 95% confidence statistically significant (Mann Whitney z=3,889, p<0,001). Correlation between hearing levels and SP/AP values analysed and found no correlation in both groups. Data of this study will be used in further studies of Baskent University ENT Department as normative values.Item Elli beş yaş ve üzeri erişkinlerde vestibüler fonksiyon ile görsel-mekansal yetenek arasındaki ilişki(Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2022) Parabakan Polat, Anı; Erbek, Hatice SeyraBu çalışmada, 55 yaş ve üzeri erişkinlerde vestibüler fonksiyon ile görsel-mekânsal yetenek arasındaki ilişkiyi araştırmak ve Mini Mental Durum Testi skorlarına göre iki gruba ayrılmış 55 yaş ve üzeri erişkinler arasında vestibüler fonksiyon açısından fark olup olmadığını belirlemek amaçlanmıştır. Çalışmamıza, 55 yaş ve üzeri Mini Mental Durum Testi skorları 20-24 olan erişkinler ve Mini Mental Durum Testi skorları 25 ve üzerinde olan erişkinler dahil edilmiştir. Katılımcılara Servikal Vestibüler Uyarılmış Miyojenik Potansiyeller (sVEMP) Testi, Oküler Vestibüler Uyarılmış Miyojenik Potansiyeller (oVEMP) Testi, Videonistagmografi (VNG), Video Baş İtme Testi (vHIT) ve Zihinsel Döndürme Testi uygulanmıştır. Gruplar arasında Zihinsel Döndürme Testi cevap zamanı açısından istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmamıştır (p>0.05). Kontrol grubunun Zihinsel Döndürme Testi doğru cevap sayısı çalışma grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı derecede daha yüksek elde edilmiştir (p=0.001). sVEMP ve oVEMP testlerinde 110 dB nHL’de sağ kulakta ve sol kulakta P1 latansı, N1 latansı, P1-N1 interlatansı, P1-N1 amplitüdü, kulaklar arası amplitüd asimetri oranı açısından ve dalga cevap oranları açısından gruplar arasında anlamlı farklılık elde edilmemiştir (p>0,05). sVEMP testinde çalışma grubunda 110 dB nHL’de sol kulak P1-N1 amplitüdü ile Zihinsel Döndürme Testi cevap zamanı arasında istatistiksel olarak anlamlı derecede pozitif yönlü ilişki elde edilmiştir (r=0.571, p=0.013). Kontrol grubunda sol kulak N1 latansı (r=0.473, p=0.035) ve sağ kulak P1 latansı (r=0.539, p=0.012) ile Zihinsel Döndürme Testi cevap zamanı arasında istatistiksel olarak anlamlı derecede pozitif yönlü ilişki bulunmuştur. oVEMP testinde çalışma grubunda 110 dB nHL’de sol kulak P1-N1 interlatansı ile Zihinsel Döndürme Testi doğru cevap sayısı arasında istatistiksel olarak anlamlı derecede negatif yönlü ilişki vardır (r=-0.638, p=0.047). Kontrol grubunda sol kulak P1-N1 interlatansı ile Zihinsel Döndürme Testi cevap zamanı arasında istatistiksel olarak anlamlı derecede negatif yönlü ilişki bulunmuştur (r=-0.650, p=0.006). Videonistagmografide, her iki grupta, sakkadik latans doğruluk ve hızı , pursuit test kazanç ve asimetrisi, optokinetik test, sola ve sağa doğru 30°/sn hızda akan uyaranlara karşı, sağ ve sol göz kazancı değerlendirilmiş, her iki grup arasında sol göz sağa (p=0.008) ve sağ göz sağa bakış (p=0.014) sakkadik göz hareketlerinin doğruluk yüzdesi ortalaması dışında değerlendirilen parametreler açısından anlamlı farklılık bulunmamıştır (p>0.05). Çalışma grubunda sağ göz sağa bakış (r=0.428, p=0.029) ve sağ göz sola bakışta (r=0.396, p=0.045) sakkadik göz hareketlerinin latans değerleri ile Zihinsel Döndürme Testi doğru cevap sayısı arasında istatistiksel olarak anlamlı derecede pozitif yönlü ilişki bulunmuştur. Çalışma grubunun pursuit testinde, 0,1 Hz (r=0.429, p=0.029) ve 0,4 Hz’de (r=0.433, p=0.027) sağ göz kazanç değeri ile Zihinsel Döndürme Testi cevap zamanı arasında istatistiksel olarak anlamlı derecede pozitif yönlü ilişki vardır. 0,1, 0,2 ve 0,4 Hz’de sol göz, 0,1 ve 0,2 Hz’de sağ göz asimetri yüzdeleri ile Zihinsel Döndürme Testi cevap zamanı arasında istatistiksel olarak anlamlı derecede negatif yönlü ilişki vardır (p<0.05). 0,2 Hz’de sol göz, 0,2 Hz ve 0,4 Hz’de sağ göz kazanç değerleri ile Zihinsel Döndürme Testi doğru cevap sayısı arasında negatif yönlü ilişki bulunmuştur (p<0.05). 0,2 Hz, 0,4 Hz’de sol göz asimetri yüzdeleri ile Zihinsel Döndürme Testi doğru cevap sayısı arasında da pozitif yönlü ilişki saptanmıştır (p<0.05). Kontrol grubunun pursuit testinde, 0,1 Hz’de sol göz asimetri yüzdesi ile Zihinsel Döndürme Testi cevap zamanı arasında istatistiksel olarak anlamlı derecede negatif yönlü ilişki vardır (r=-0.434, p=0.027). Kontrol grubunda, sağa doğru 30°/sn hızda akan uyaranlara karşı sol göz (r=0.507, p=0.008) ve sağ gözdeki kazanç değerleri (r=0.561, p=0.003) ve sola doğru 30°/sn hızda akan uyaranlara karşı sağ gözdeki kazanç değerleri (r=0.503, p=0.009) ile Zihinsel Döndürme Testi cevap zamanı arasında istatistiksel olarak anlamlı derecede pozitif yönlü ilişki vardır. Video Baş İtme Testi’nde (vHIT) lateral ve vertikal kanal VOR kazanç ortalamaları açısından gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık elde edilmemiştir (p>0,05). Çalışma grubunda sol anterior SSK VOR kazancı ile Zihinsel Döndürme Testi cevap zamanı arasında arasında istatistiksel olarak anlamlı derecede negatif yönlü ilişki vardır (r=-0.504, p=0.009). Sağ posterior SSK VOR kazancı ile Zihinsel Döndürme Testi doğru cevap sayısı arasında istatistiksel olarak anlamlı derecede pozitif yönlü ilişki vardır (r=0.459, p=0.018). Kontrol grubunda sağ lateral SSK VOR kazancı ile Zihinsel Döndürme Testi doğru cevap sayısı arasında anlamlı derecede negatif yönlü ilişki vardır (r=-0.407, p=0.039). Sonuç olarak çalışmamızda, Mini Mental Durum Testi skorları 20-24 arası olan ve 25 ve üzerinde olan erişkinler arasında sol göz sağa ve sağ göz sağa bakış sakkadik göz hareketlerinin doğruluk yüzdesi ortalaması dışında vestibüler fonksiyon açısından fark bulunmamıştır. Literatürde değerlendirdiğimiz vestibüler test parametreleri ile Zihinsel Döndürme Testi cevap zamanı ve doğru cevap sayısı arasındaki ilişkinin değerlendirildiği çalışma bulunmamaktadır. Bulguların doğru bir şekilde yorumlanabilmesi için daha fazla çalışmaya ihtiyaç vardır. Bu çalışma, vestibüler ve bilişsel sistem ile ilgili güncel literatüre katkı sağlayacaktır. In this study, it is aimed to investigate the relationship between vestibular function and visuospatial ability in adults aged 55 and older, and to determine whether there is a difference in terms of vestibular function between adults aged 55 and older, divided into two groups according to Mini Mental State Examination scores. Adults aged 55 years and older with Mini Mental State Examination scores of 20-24 and adults with Mini Mental State Examination scores of 25 and above were included in our study. Cervical Vestibular Evoked Myogenic Potentials (sVEMP) Test, Ocular Vestibular Evoked Myogenic Potentials (oVEMP) Test, Videonystagmography (VNG), Video Head Impulse Test (vHIT), and Mental Rotation Test were administered to the participants. No statistically significant difference was found between the groups in terms of Mental Rotation Test response time (p>0.05). The number of correct answers to the Mental Rotation Test of the control group was statistically significantly higher than the study group (p=0.001). In sVEMP and oVEMP tests, there was no significant difference between the groups in terms of P1 latency, N1 latency, P1-N1 interlatency, P1-N1 amplitude, interaural amplitude asymmetry ratio and wave response rates in the right ear and left ear at 110 dB nHL (p> 0.05). In the sVEMP test, a statistically significant positive correlation was obtained between the left ear P1-N1 amplitude at 110 dB nHL in the study group and the Mental Rotation Test response time (r=0.571, p=0.013). A statistically significant positive correlation was found between left ear N1 latency (r=0.473, p=0.035) and right ear P1 latency (r=0.539, p=0.012) and Mental Rotation Test response time in the control group. In the oVEMP test, there was a statistically significant negative correlation between left ear P1-N1 interlatency at 110 dB nHL in the study group and the number of correct answers in the Mental Rotation Test (r=-0.638, p=0.047). In the control group, a statistically significant negative correlation was found between left ear P1-N1 interlatency and Mental Rotation Test response time (r=-0.650, p=0.006). In videonystagmography, saccadic latency, accuracy and speed, pursuit test gain and asymmetry, optokinetic test, right and left eye gain were evaluated against stimuli flowing at a rate of 30°/sec to the left and right in both groups, and there was no significant difference between the two groups in terms of parameters evaluated except the average accuracy percentage of the left eye to the right (p=0.008) and the right eye to the right gaze (p=0.014) saccadic eye movements (p>0.05). In the study group, a statistically significant positive correlation was found between the latency values of the saccadic eye movements and the number of correct answers in the Mental Rotation Test in the right eye right gaze (r=0.428, p=0.029) and right eye left gaze (r=0.396, p=0.045). There was a statistically significant positive correlation between the right eye gain value at 0.1 Hz (r=0.429, p=0.029) and 0.4 Hz (r=0.433, p=0.027) in the pursuit test of the study group and the response time of the Mental Rotation Test. There is a statistically significant negative correlation between left eye asymmetry percentages at 0.1, 0.2 and 0.4 Hz, and right eye at 0.1 and 0.2 Hz, and Mental Rotation Test response time (p<0.05). A negative correlation was found between the gain values of the left eye at 0.2 Hz, the right eye at 0.2 Hz and 0.4 Hz and the number of correct answers in the Mental Rotation Test (p<0.05). There was also a positive correlation between left eye asymmetry percentages at 0.2 Hz, 0.4 Hz and the number of correct answers in the Mental Rotation Test (p<0.05). In the pursuit test of the control group, there was a statistically significant negative correlation between the percentage of left eye asymmetry at 0.1 Hz and the Mental Rotation Test response time (r=-0.434, p=0.027). In the control group, there was a statistically significant positive correlation between the gain values in the left eye (r=0.507, p=0.008) and the right eye (r=0.561, p=0.003) against stimuli flowing to the right at a rate of 30°/sec, and the gain values in the right eye (r=0.503, p=0.009) against the stimuli flowing at a rate of 30°/sec to the left, and the Mental Rotation Test response time. In the Video Head Impulse Test (vHIT), there was no statistically significant difference between the groups in terms of lateral and vertical canal VOR gain averages (p>0.05). There was a statistically significant negative correlation between left anterior SSC VOR gain and Mental Rotation Test response time in the study group (r=-0.504, p=0.009). There is a statistically significant positive correlation between the right posterior SSC VOR gain and the number of correct answers in the Mental Rotation Test (r=0.459, p=0.018). There was a significant negative correlation between the right lateral SSC VOR gain and the number of correct answers in the Mental Rotation Test in the control group (r=-0.407, p=0.03). In conclusion, in our study, no difference was found between adults with Mini Mental State Examination scores between 20-24 and 25 and above in terms of vestibular function, except for average accuracy percentage of the left eye to the right (p=0.008) and the right eye to the right gaze (p=0.014) saccadic eye movements (p>0.05). There is no study in the literature evaluating the relationship between the vestibular test parameters, the Mental Rotation Test response time and the number of correct answers. More studies are necessary in order to interpret the findings accurately. This study will contribute to the current literature on the vestibular and cognitive system.Item Evaluation of Mental Rotation Ability in Patients with Unilateral Benign Paroxysmal Positional Vertigo(2023) Polat, Ani Parabakan; Demir, Serpil; Kale, Ozge; Kuntman, Berna Deniz; Erbek, Hatice Seyra; 0000-0002-8453-6069; 38088328; AAJ-2445-2021BACKGROUND: Our study aims to determine whether there are differences in mental rotation abilities between unilateral benign paroxysmal positional vertigo patients and healthy controls using object-based mental rotation tasks. METHODS: Our study included 17 unilateral posterior canal benign paroxysmal positional vertigo patients and 20 healthy adults. Spontaneous nystagmus test, saccade test, and dynamic positional tests with videonystagmography and object-based mental rotation test with 2-dimensional images of cubes rotated at certain angles in 3-dimensional space were performed on the participants. The mental rotation test response time and the number of correct answers were compared between patients and controls. We also evaluated whether there was a relationship between saccade test parameters and mental rotation test parameters in our study. RESULTS: No significant relationship was found between benign paroxysmal positional vertigo patients and controls on any of the dependent measures (P >.05). When we evaluated the relationship between saccadic latency and accuracy and mental rotation test response time and number of correct answers in benign paroxysmal positional vertigo patients, no significant relationship was found (P >.05). CONCLUSION: Our findings show that unilateral, posterior canal benign paroxysmal positional vertigo does not affect object-based mental rotation performance. In our study, no correlation was found between saccadic function and mental rotation ability in unilateral benign paroxysmal positional vertigo patients.Item Farklı arka lan Gürültülerin informasyonel maskelemeye etkilerinin araştırılması(Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2022) Kesici, Gülin Gökçen; Erbek, Hatice SeyraArka plan gürültü varlığında hedef sesin anlaşılması işitsel sistemin en büyük zorluklarından biridir. Hedef sesin maskelenmesinde iki mekanizma bulunmaktadır: enerjetik ve informasyonel maskeleme. Enerjetik maskeleme koklea düzeyinde iki sesin yarışması nedeniyle olurken, informasyonel maskeleme işitsel periferdeki bilinen süreçler ile açıklanamayan maskelemeyi tanımlamak için kullanılmaktadır. Bu çalışmada eşit enerjetik maskeleme miktarına sahip, aralarında linguistik farklar bulunan üç tip (Türkçe, ters zamanlı Türkçe ve İngilizce) altı konuşmacılı babble gürültü kullanılarak tek heceli hedef kelimelerin kortikal işlemlenmesi üzerindeki informasyonel maskeleme araştırılmıştır. Çalışmada normal işitmeye sahip, sağ el dominansı bulunan, fiziksel veya nörolojik hastalığı bulunmayan 15 katılımcının farklı arka plan gürültülerde, 4 dB ve 12 dB SNR düzeylerinde tek heceli kelimeleri dinlerken dikkat görevi altında elektroensefalografi kayıtları yapıldı. Hedef kelimenin başlangıcı sonrası 70-180 msn, 150-250 msn ve 200-400 msn zaman aralıklarında Cz elektrotta Türkçe 12 dB babble gürültü uyaran durumunda ERP (event-related potansiyel) değerleri Reverse Türkçe ve İngilizce babble gürültü durumlarından anlamlı yüksek saptandı. 300-600 msn ve 500-900 msn zaman aralıklarında farklı uyaran durumları arasında fark izlenmedi. Bu sonuçlar ana dilde işlemlemenin dikkat görevi altında santral elektrotlarda daha büyük ERP değerleri oluşturduğunu gösterdi. Arka plan ana dili içerdiğinde, dikkat görevi altında seçim için gerekli işlemlemenin, hedef kelimenin işlemleme süreçlerine ek yük getirerek ERP’lerin büyüklüğünü etkileyebileceği düşünülmüştür. Linguistik temelli informasyonel maskelemenin işlemlenmesinin anlaşılması için ileri çalışmalara ihtiyaç vardır. Understanding the target sound in the presence of background noise is one of the biggest challenges of the auditory system. There are two mechanisms for masking the target sound: energetic and informational masking. Energetic masking is accomplished by the competition of two sounds at the level of the cochlea, while informational masking is used to describe masking that cannot be explained by known processes in the auditory periphery. In this study, informational masking on the cortical processing of monosyllabic target words was investigated using three types of six-speaker babble noise (Turkish, inverted Turkish and English) with equal amount of energetic masking and linguistic differences between them. In the study, electroencephalography recordings of 15 participants with normal hearing, right hand dominance and no physical or neurological disease were recorded under attention task while listening to monosyllabic words at different background noises, 4 dB and 12 dB SNR levels. After the beginning of the target word, in case of Turkish 12 dB babble noise condition, ERP (event-related potential) values were found to be significantly higher than the reverse Turkish and English babble noise on the Cz electrode at the time intervals of 70-180 ms, 150-250 ms and 200-400 ms. No difference was observed between different stimulus states at 300-600 ms and 500-900 ms time intervals. These results showed that native language processing produced greater ERP values at central electrodes under the attention task. It is thought that when the background includes the native language, the processing required under the attention task may affect the size of ERPs by placing additional burden on the processing processes of the target word. Further studies are needed to understand the processing of linguistic-based informational maskingItem Farklı zaman aralıkları ile tekrarlanan baş hareketlerinin video head Impulse test (vHIT) ölçümleri üzerindeki etkileri(Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2015) Hızal, Evren; Erbek, Hatice SeyraVideo baş itme testi (vHIT), vestibüler sistem bütünlüğünün değerlendirilmesinde kullanılan yeni bir yöntemdir. Değişik vHIT cihazları ve uygulayıcılar arasında test tekniği açısından farklılıklar görülebilmektedir. vHIT ölçümleri sırasında yapılan ardışık baş itme hareketleri arasında geçmesi gereken süre net değildir. Bu sürenin ölçüm sonuçlarına bir etkisi olup olmadığı da bilinmemektedir. Bu çalışmanın amacı, ardışık baş itme hareketleri arasında geçen sürenin vHIT ölçümleri üzerindeki etkilerini araştırmaktır. Elde edilecek sonuçlar ayrıca hastaların değerlendirilmesinde referans olarak kullanılabilecek kliniğimize ait normal değerlerin belirlenmesini sağlayacaktır. Çalışma, Başkent Üniversitesi Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı’nda kulak şikayeti olmayan 21 gönüllü, sağlıklı birey ile yürütülmüştür. Gönüllülere vHIT yapılmış, birbirini izleyen ardışık her baş hareketinin başlangıcı arasında yaklaşık olarak 2 saniye, 5 saniye ve 10 saniye beklenerek testler tekrarlanmıştır. Her vHIT testinde, lateral semisirküler kanallar için 40 msn, 60 msn ve 80 msn anlık vestibülooküler refleks (VOR) kazançları ile tüm semisirküler kanallar için ortalama kazançlar ve kazanç asimetrisi değerleri belirlenmiştir. Elde edilen veriler karşılaştırılmış ve 2 sn, 5 sn ve 10 sn aralıklarla yapılan baş hareketlerinin VOR kazançları üzerindeki etkisi değerlendirilmiştir. Lateral semisirküler kanallar için baş itme hareketleri arasında geçen sürenin anlık (40 msn, 60 msn ve 80 msn) ve ortalama kazançlar ile kazanç asimetrisi değerleri üzerinde istatistiksel açıdan anlamlı etkisi olmadığı görülmüştür (p>0.05). Lateral semisirküler kanallar için 80 msn anlık kazancı ve ortalama kazanç değerleri, VOR cevaplarının değerlendirmesinde kullanılabilir. Sağ anterior (p=0.001) ve sol posterior semisirküler kanal (p=0.034) için ortalama kazançlar 2 sn, 5 sn ve 10 sn aralıklarla yapılan ölçümler arasında farklılık göstermiştir. Vertikal kanallara ait diğer ölçüm sonuçlarının ise 2 sn, 5 sn ve 10 sn aralıklarla yapılan ölçümler arasında farklı olmadığı görülmüştür (p>0.05). vHIT, noninvaziv ve erişkinlerde göreceli olarak hızlı uygulanabilen bir testtir. Ardışık baş hareketleri arasında 2 sn’den az olmamak koşuluyla geçen sürenin lateral semisirküler kanal ölçümleri üzerinde belirgin bir etkisi yoktur. Vertikal kanal ölçümleri, tekrarlanan baş hareketleri arasında geçen süreden etkileniyor olabilir. Ancak, ölçümler test tekniğinden kaynaklanan hatalara açıktır. Video head impulse test (vHIT) is a new method for the assessment of vestibular system. The test technique may vary between different vHIT devices and technicians. Time interval that should be left between repetitive head impulses is not clear. Besides, the effect of that time interval on measurement results is not known. The aim of this study is to investigate the effects of the time interval between repetitive head impulses on vHIT measurements. The results of this study will also allow the detection of normative data of our clinic that can be used as reference values in the assessment of patients. The study was conducted with twenty-one healthy volunteers with no ear complaints, at Baskent University Department of Otorhinolaryngology. vHIT was applied to the volunteers and the tests were repeated with leaving 2 sec, 5 sec and 10 sec between repetitive head impulses. Instantaneous vestibuloocular reflex (VOR) gains at 40 msec, 60 msec and 80 msec for lateral semi-circular channels and average gain and gain asymmetry values were determined for all semi-circular channels. The data from measurements were compared and the effects of repetitive head impulses with 2 sec, 5 sec and 10 sec time gaps on VOR gains were assessed. Time period between head impulses were shown to have no statistically significant effect on instantaneous (at 40 msec, 60 msec and 80 msec) and average gains and gain asymmetry values for the lateral semi-circular channels (p>0.05). 80 msec instantaneous gain and average gain values can be used for the assessment of VOR responses of lateral semi-circular channels. There were differences among the average gain values between 2 sec, 5 sec and 10 sec measurements of the right anterior (p=0.001) and left posterior (p=0.034) semi-circular channels. Other results that belong to the vertical channels showed no statistically significant significance between 2 sec, 5 sec and 10 sec measurements (p>0.05). vHIT is a non-invasive test that can relatively be quickly applied in adults. Time intervals more than 2 sec between repetitive head impulses have no significant effect on the lateral semi-circular channel measurements. Vertical channel measurements may be affected from the time interval between repetitive head impulses. However, measurements are subject to errors that are related to the test technique.Item Fonksiyonel baş savurma testinin yaş ile kolerasyonu(Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimler Enstitüsü, 2021) Emekci, Tuğba; Erbek, Hatice SeyraBu çalışmada, sağlıklı bireylerde fonksiyonel head impulse test (fHIT) ile elde edilen doğru cevap yüzdesi (DCY)’nin yaş değişkeni ile korelasyonunun belirlenmesi amaçlanmıştır. Bu çalışmaya 18 – 70 yaş aralığında 50 erkek ve 55 kadın olmak üzere toplam 105 gönüllü birey katılmıştır. Yapılan kulak burun boğaz hastalıkları muayenesiyle odyolojik ve vestibüler değerlendirme sonucu sağlıklı olan bireyler çalışmaya dahil edilmiştir. Çalışmada Beon Solution, Zero Branco (TV), Italya marka fHIT sistemi kullanılmıştır. Çalışmamızda tüm semisirküler kanallarda (SSK) yaş artışıyla beraber ortalama DCYde azalma gözlendi. Yaş değişkeni ile ortalama DCY arasında lateral semisirküler (SSK)’da istatistiksel olarak negatif yönde orta düzeyde (-0,311), posterior SSK’da negatif yönde düşük düzeyde (-0,257) anlamlı bir ilişki gözlendi (p<0,05). Anterior SSK’da yaş ile ortalama DCY arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki gözlenmedi (p>0,05). Yaş grupları arasında inceleme yapıldığında ise üç SSK’da da 36-54 yaş grubu ortalama DCY’nin, 55-70 yaş grubu ortalama DCY’den yüksek olması istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p<0,05). 18-35 yaş grubu ortalama DCY’nin 55-70 yaş grubu ortalama DCY’den yüksek olması lateral ve posterior SSK’da istatistiksel olarak anlamlı bulunurken (p<0,05), anterior SSK’da 18-35 yaş grubu ortalama DCY’nin 55-70 yaş grubu ortalama DCY’den yüksek olması istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı (p>0,05). 18-35 yaş grubu ortalama DCY ile 36-54 yaş grubu ortalama DCY arasındaki fark ise üç SSK’da da istatistiksel olarak anlamlı elde edilmedi (p>0,05). Lateral, anterior ve posterior SSK’larda 1000 o/sn2’den 7000 o/sn2’ye akselerasyon artmasıyla beraber tüm SSK’larda DCY’de düşüş gözlendi. fHIT fonksiyonel açıdan vestibülo-oküler refleksi (VOR) dolaylı yoldan değerlendiren, kolay uygulanabilir bir test bataryasıdır. Mekanizması VOR fonksiyonelliğinin DCY üzerinden dolaylı ölçümüne dayanan fHIT cihazı, diğer test bataryaları ile birleştirildiğinde tanı ve rehabilitasyon süreçlerinde hızlı ve daha güvenli sonuçlar elde edilmesine yardımcı olmaktadır. fHIT değerlerinin yaş ile ilişkisini incelediğimiz çalışmamızda, tüm SSK’larda yaş artışıyla VOR’u fonksiyonel açıdan yansıtan ortalama DCY’de azalma gözlenmiştir. Yaptığımız bu çalışma çeşitli hasta gruplarında yapılacak çalışmalarda karşılaştırma yapmak açısından ve patolojik sonuçları fonksiyonel açıdan belirleme adına da önemli bir yol gösterici olacaktır.In this study, it was aimed to determine the correlation of the percentage of correct answers (PCA) obtained by functional head impulse test (fHIT) with age variable in healthy individuals. A total of 105 volunteer individuals, including 50 men and 55 women the ages of 18 - 70, participated in this study. Individuals who were healthy as a result of audiological and vestibular evaluation were included in the study. Beon Solution, Zero Branco (TV), Italian fHIT system were used in the study. In our study, a decrease in the total average PCA was observed with the age increase in all semicircular canals (SCCs). Statistically significant negative and moderate (-0.311) and negative and low correlations (-0.257) were obtained in lateral SCC and posterior SCC, respectively (p<0.05). No statistically significant relationship was observed between age and average PCA in anterior SCC (p>0.05). When examined between age groups, it was statistically significant that the average PCA of the 36-54 age group was higher than the average PCA of the 55-70 age group in all three SCCs (p<0.05). The average PCA in the 18-35 age group was significantly higher than the average PCA in the 55-70 age group in the lateral and posterior SCCs (p<0.05). On the other hand, the average PCA in the 18-35 age group in the anterior SCC was significantly higher than the average PCA in the 55-70 age (p>0.05). The difference between the average PCA in the 18-35 age group and the average PCA in the 36-54 age group was not statistically significant in all three SCCs (p>0.05). In the lateral, anterior and posterior SCCs, head acceleration increased from 1000 °/s2 to 7000 °/s2 and a decrease in PCA was observed in all SCCs. fHIT is an easily applicable test battery that indirectly evaluates the vestibulo-ocular reflex (VOR) from a functional perspective. The fHIT device, whose mechanism is based on indirect measurement of VOR functionality over PCA, helps to obtain faster and safer results in diagnosis and rehabilitation processes when it is combined with other test batteries. In our study, where we examined the relationship of fHIT values with age, a decrease in average PCA was observed in all SCCs, reflecting VOR from a functional point of view with an increase in age. This study will also be an important guide for comparing studies in various patient groups and determining pathological results from a functional point of view.Item Gebeliğin orta kulak akustik özelliklerine etkisi(Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2014) Kutlu Dağ, Emine; Erbek, Hatice SeyraGebelikte orta kulak rezonans frekansındaki değişikliklerin elde edilip olası bir patolojik durumda gebe hastayı değerlendirmede kolaylık sağlayacak veriler elde ederek literatüre yeni bir bilgi sağlamak amacıyla bu çalışma yapılmıştır. Bu amaçla 2013 yılı Temmuz ve Aralık ayları arasında Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı’nda Odyoloji ve Konuşma Bozuklukları Ünitesi’nde gerçekleştirilen çalışmaya kontrol grubu için 43 gönüllü birey, çalışma grubu için Başkent Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum polikliniğinde takibi yapılan gebeliğin son üç ayında (27-40 hafta) 46 gebe olmak üzere toplam 89 birey dahil edilmiştir. Bir KBB uzmanı tarafından otoskopik muayenesi yapılan bireylere saf ses odyometrisi uygulanarak işitme eşikleri tespit edilmiştir. Hava yolu işitme eşikleri TDH-39 standart kulaklık kullanılarak 250-8000 Hz arasındaki frekanslarda İndustrial Acoustic Company standardındaki sessiz odada ölçülmüştür. Kemik yolu işitme eşikleri Radioear Bone-71 kemik vibratör kullanılarak 500-4000 Hz arasındaki frekanslarda ölçülmüştür. Katılımcıların immitansmetrik ölçümleri Grason Stadler (GSI) Tympstar Version 2 elektroakustik immitansmetre kullanılarak yapılmıştır. Çalışmaya katılan gruplar arasında yaş ortalamaları açısından istatiksel olarak her hangi bir fark tespit edilmemiştir. Gebelerin sağ ve sol kulaklarında 250Hz ve 500Hz frekansında işitme eşik değerleri kontrol grubunun aynı frekanslardaki eşik değerlerinden anlamlı olarak fazladır. Gebeler ve kontrol grubu arasında her iki kulakta da 1000Hz ve üzeri frekanslarda işitme eşik değerleri ve SSO değerleri arasında anlamlı herhangi bir fark tespit edilmemiştir. Gebelerin her iki kulağında da orta kulak rezonans frekansı değerleri kontrol grubundan anlamlı olarak düşük bulunmuştur. Gebelikte alınan kilonun ortalama değeri 11,5 kg’dır. Gebelerin gebelik döneminde aldıkları kilo ile sol kulak orta kulak rezonans frekansı değeri arasında anlamlı negatif bir ilişki saptanmıştır. Gebelerin %52,2’sinin gebelik haftası 32 hafta ve üzerinde olmakla v birlikte gebelik haftası ortalama değeri 32’dir. Gebelik haftası ile orta kulak rezonans frekansı değerleri arasında anlamlı herhangi bir ilişki bulunmamıştır. Gebelikte meydana gelen fizyolojik değişiklikler sonucu işitmede oluşan değişimlere dair yapılan çalışmalarda birçok teori ve mekanizma tanımlanmıştır. Bu mekanizmaların değerlendirilip daha kesin ilişkilerin kurulabilmesi için düzenli izlenimlerin yapıldığı çok sayıda gebenin, gebelik öncesinden başlanılarak gebelik sonrasında da değerlendirilme imkanı olduğu geniş çaplı araştırmalara ihtiyaç duyulmaktadır. Bundan sonra yapılacak çalışmalar için çalışmamız referans oluşturacaktır. To determine the changes in air resonance frequency in pregnancy and get information to ease to assess the pregnant patients in possible pathologic states and provide new data for the literature. A total of 89 patients 46 of whom were third trimester pregnant woman (27-40 weeks) on follow up of Baskent University Gynecology and Obstetrics Department and 43 of whom were voluntary subjects as the control group were enrolled in the study between July and December 2013 in Başkent University Hospital KBB (Otorhinolaryngology) Clinic. The patients were performed otoscopy by an otorhinolaryngologist and their threshold of hearing were determined by pure-tone audiometry. Airway hearing thresholds were measured using TDH-39 Standard earphone between 250-8000 Hz frequency in silent cabins. Bone-conducted hearing thresholds were measured in 500-4000 Hz and immitansmetric measurements were performed by Grason-Stadler (GSI) tympstar version 2 electroacoustic immitansmeter. % 52.2 of the pregnant women attending the study were above 32 weeks. Both two ear 250 Hz and 500 Hz frequency audiometry values were significantly higher in pregnant group. No differences were detected between pregnant and control groups’ both two ear 1000 Hz and above frequency audiometry values and pure-tone values. Both two ear resonance values were significantly lower than the control group. A negative correlation was observed betweeen the weight put on and resonance values of left ear. No difference was observed for both right and left ear between pregnancy weeks and resonance values. There are many theories and mechanisms defined about changes in hearing due to physiologic alterations of pregnancy. To assess these mechanisms and to establish more certain relations, extensive studies with large number of pregnant women and regular follow up are required.Item Hemodiyaliz tedavisi gören kronik böbrek yetmezliği hastalarında işitme ve denge sisteminin değerlendirilmesi(Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2022) Özmen, Ahmet; Erbek, Hatice SeyraAmaç: Bu çalışmanın amacı, Kronik Böbrek Yetmezliği (KBY) tanısı ile hemodiyaliz tedavisine alınan erişkin hastalarda işitme ve denge sisteminde oluşan değişikleri KBY hastalığı olmayan bireylere kıyasla incelemektir. Gereç ve Yöntem: Bu çalışma, KBY tanısı olan, 18-50 yaş arası ve haftada üç gün hemodiyaliz tedavisine alınan 35 hasta ile 35 sağlıklı bireyden oluşmaktadır. Bütün katılımcılara odyovestibüler sistem bütünlüğünün değerlendirilmesi için saf ses odyometrisi, Video Head Impulse test (vHIT), Post Head Shake Nistagmus test ve baş dönmesi engellilik anketi (DHI) uygulamıştır. Veriler uygun istatistiksel yöntemler ile değerlendirilmiştir. Bulgular: Çalışma kapsamındaki hasta grubunun yaş ortalaması 33.09 ±6.8(yıl); Hasta grubunun 16 kişisi erkek (%45.5) 19 kişisi kadındır (%51.4). Kontrol grubunun 17 kişisi erkek (%51.5), 18 kişisi ise kadındır (%48.6). Normal bireylere kıyasla hemodiyaliz hastalarında saf ses ortalamalarının hem konuşma frekanslarında hem yüksek frekanslarda anlamlı olarak yüksek bulunmuştur (p=0,001). DHI skoru açısından hasta gruplarının kontrol gruplarına oranla skorları daha yüksektir (p=0,001). vHIT testinde her iki taraf semisirküler kanallar için kazanç (gain) asimetri açısından hasta ve kontrol grupları arasında asimetri açısından istatistiksel olarak anlamlı farklılık yoktur(p<0,05). Çalışma ve kontrol grupları arasında sol ve sağ lateral kanallarda sakkad varlığı ayrı ayrı Ki-Kare test ile incelenmiştir ve istatistiksel olarak anlamlı bir fark tespit edilmiştir (ᵪ²=6.56, p=0,03). Hastaların %17,1’inde hem sol hem sağ lateral sakkad var iken; kontrol grubunda lateral kanallarda sakkad görülmemiştir. Hasta ve kontrol gruplarının post-Head shake testi sonrası nistagmus varlığı açısından yapılan Ki-Kare test sonucunda istatistiksel olarak anlamlı bir fark tespit edilmiştir (p=0,025). Araştırma kapsamındaki hemodiyaliz hastaların ölçülen kan parametreleri ile sakkad varlığı arasındaki, ilişki incelenmiştir. LARP (Sol Anterior Sağ Posterior) sakkad varlığı ile BUN/kreatinin oranı arasında ters ilişki; RALP (Sağ Anterior Sol Posterior) sakkad varlığı ile kreatinin yüksekliği arasında doğru ilişki tespit edilmiştir. Hemodiyaliz hastalarının hastalık süresi artıkça vHIT testinde sakkad varlığının anlamlı olarak arttığı da gözlenmiştir. Sonuç: vHIT testi, hemodiyaliz tedavisi alan KBY hastalarında vestibüler sistemin değerlendirilmesinde kolaylıkla kullanılabilecek önemli bir testtir. Kreatinin yükseldikçe ve hastalık süresi arttıkça vHIT testinde overt ve covert sakkadların anlamlı olarak arttığı bu çalışma ile tespit edilmiştir. KBY hastalarında kreatinin yüksekliği ve hastalık süresinin vestibüler yan etkilerini vHIT ile takip etmede klinik kullanımının yaygınlaştırılması, ileride yapılacak çalışmalar ile mümkün olabilir. Aim: The purpose of this study is to evaluate the changes in the hearing and balance system in adult patients with the diagnosis of Chronic Kidney Failure (CRF) who are treated with hemodialysis, compared to the healthy individuals without CRF. Materials and Methods: This study consists of 35 patients diagnosed with CRF and receiving hemodialysis treatment three days a week, aged between 18 and 50, 35 healthy individuals. Pure tone audiometry, Video Head Impulse test (vHIT), Post Head Shake Nystagmus test and dizziness disability questionnaire (DHI) were applied to all participants to evaluate the integrity of the audiovestibular system. The data were evaluated with appropriate statistical methods. Results: The mean age of the patient group in the study was 33.09 ±6.8; of the patient group, 16 (45.5%) were male and 19 (51.4%) were female. In the control group, 17 people (51.5%) were men and 18 people (48.6%) were women. Pure tone averages were found to be significantly higher in both speech frequencies and high frequencies in hemodialysis patients compared to normal individuals (p=0,001). In terms of DHI score, the scores of the patient groups are higher than the control groups (p=0,001). In the vHIT test, there is no statistically significant difference between the patient and control groups in terms of gain asymmetry for the semicircular canals on both sides(p<0,05). The presence of saccades in the left and right lateral canals between the study and control groups were examined separately by Chi-Square test, and a statistically significant difference was found (ᵪ²=6.56, p=0,03). While 17.1% of the patients had both left and right lateral saccades; Saccades were not observed in the lateral canals in the control group. A statistically significant difference was found in the Chi-square test results of the patient and control groups in terms of the presence of nystagmus after the post-head shake test (p=0,025). The relationship between the measured blood parameters of hemodialysis patients and the presence of saccades was investigated. Inverse relationship between the presence of LARP (left anterior right posterior) saccade and BUN/creatinine ratio; A correct correlation was determined between the presence of RALP (right anterior left posterior) saccade and creatinine elevation. It was also observed that the presence of saccades in the vHIT test increased significantly as the disease duration of hemodialysis patients increased. Conclusion: The vHIT test is an important test that can be easily used in the evaluation of the vestibular system in CRF patients receiving hemodialysis treatment. In this study, it was determined that the overt and covert saccades in the vHIT test increased significantly as the creatinine increased and the duration of the disease increased. Expanding its clinical use in monitoring the vestibular side effects of creatinine elevation and disease duration in CRF patients with vHIT may be possible with future studies.Item İntratimpanik steroidlerin orta kulak mukozasına histopatolojik etkileri: Hayvan çalışması(Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2014) Özenirler, İsmail Cem; Erbek, Hatice SeyraAmaç: İntratimpanik olarak kullanılan deksametazon ve metilprednizolonun orta kulak mukozası ve kulak zarındaki etkilerini hayvan deneyi modelinde değerlendirmek ve tedavi almayan kontrol grubu ile kıyaslamak. Plan: kör, hayvan deneyi Yer: Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Deney Hayvanları Üretim ve Araştırma Merkezi Yöntem:Çalışma 30 adet sprauge-dawley sıçan üzerinde yürütüldü. Hayvanlar iki gruba bölünüp sol kulaklarına deksametazon (D=n:15) ve metilprednizolon,(M=n:15) sağ kulaklarına serum fizyolojik(S=n:15) intratimpanik olarak uygulandı. Metilprednisolon alan hayvanların sol kulaklarına kontrol amacıyla işlem uygulanmadı(K=n15).10 gün boyunca hergün intratimpanik ilaç uygulandı. 10. günde her gruptan 8’er hayvan sakrifiye edilerek, kör biçimde ortakulak mukozaları değerlendirildi. Bu sırada mikroskobik olarak mukozal kalınlaşma, hematom, hiperemi, adezyon ve zar durumu ele alındı. Ardından orta kulak mukozasından örnekler alınıp patolojiye gönderildi. Patolojik olarak inflamatuar hücre şiddeti, fibroblast varlığı kollajen varlığı, ve vaskülarizasyon varlığı parametreleri hemotoksilen eozin ile değerlendirildi. Geri kalan hayvanlar 30. günde sakrifiye edilerek aynı değerlendirilmelerde bulunuldu. Bulgular: Çalışmada kullanılan 30 adet sprauge-dawley sıçanından 28 tanesi çalışmaya alınabildi. Grup I deki iki sıçan 16. Günde kaybedildi. Deksametazon alan kulaklar serum fizyolojik ve kontrol grubu kulakları ile kıyaslandığında hiçbir parametrede anlamlı fark bulunmadı. Metilprednisolon alan kulaklar serum fizyolojik ve kontrol grubu kulakları ile kıyaslandığında anlamlı fark bulunmadı. Sadece Metilprednisolon alan kulaklar, serum fizyolojik alan kulaklar birbirleri ile kıyaslandığında fibroblast sonuçlarında anlamlı fark bulundu (p=0,007). Sol kulağına deksametazon alan gruptan 10. günde sakrifiye edilen (n:8) ile 30. günde sakrifiye edilen hayvanlar arasında (n:5) istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı. Sol kulağına metilprednisolon alan gruptan 10. günde sakrifiye edilen (n:8) ile 30. günde sakrifiye edilen hayvanlar arasında (n:8) istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı. Sonuç: İntratimpanik deksametazon ve metilprednisolon orta kulak mukozasında irritan, proinflamatuar herhangi bir etki yaratmamaktadır. İntratimpanik steroidler uzun dönemde de orta kulak mukozasına zararlı etki yapmamaktadır. Bulunan sonuçlar deksametazon için uyumludur. Metilprednisolon için literatürde benzer mukoza çalışması bilgimiz dahilinde bulunmamaktadır.. Hayvan deneyi protokolü yeni yapılacak çalışmalarda orta kulak mukozasının değerlendirilmesinde faydalı olacaktır.Item İşitme kaybı olan ve işitme cihazı kullanan okul çağı çocuklarında ebeveynlerin çocukların işitsel/sözel performansını Değerlendirme (EÇİPED) ölçeği ile günlük yaşam işitsel davranış (GYİD) ölçeği arasındaki ilişkinin incelenmesi(Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2022) Uslu, Şehriban Suzan; Erbek, Hatice SeyraBu çalışmanın amacı, okul çağındaki işitme kayıplı çocuklarda Ebeveynlerin Çocukların İşitsel/Sözel Performansını Değerlendirme (EÇİPED) ve Günlük Yaşam İşitsel Davranış (GYİD) ölçeklerinin skorlarının incelenmesi ve ölçek skorları arasındaki ilişkinin incelenmesidir. Çalışmada 7-12 yaşları arasındaki unilateral veya bilateral işitme cihazı kullanan okul çağı çocuklarının ebeveynlerini aracılığıyla günlük yaşamdaki işitsel performanslarını EÇİPED ve GYİD anketlerini kullanarak inceledik. EÇİPED ölçeği alt boyutları (sessiz ve gürültülü) ve GYİD ölçeği alt boyutları (işitsel sözel, işitsel farkındalık, sosyal/konuşma becerileri) ve genel puanlar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmuştur (p>0,05). Sonuç olarak GYİD ve EÇİPED ölçeklerinden birinin işitme kayıplı çocuğun günlük yaşamdaki performansını ölçmek için yeterli olabileceğini düşünmekteyiz. The aim of this study is to examine the scores of The Parents Evaluation of Aural/Oral Performance of Children (PEACH) and The Audıtory Behavıor In Everyday Lıfe (ABEL) scales in school-aged children with hearing loss and to examine the relationship between scale scores. In the study, we examined the daily life auditory performance of school-age children aged 7-12, using unilateral or bilateral hearing aids, using the PEACH and ABEL questionnaires. A statistically significant difference was found between the subdimensions of the PEACH scale (quiete and noise) and the subdimensions of the ABEL scale (auditory-verbal, auditory awareness, social/conversation skills) and overall scores (p>0.05). As a result, we think that one of the PEACH and ABEL scales may be sufficient to measure the performance of a child with hearing loss in daily life.Item Kulak arkası işitme cihazlarında kullanılan ince hortum ile standart ses hortumlarında kalıp uygulamasına bağlı akustik değişimin odyolojik etkisi(Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2015) Çeber, Murat; Erbek, Hatice Seyraİşitme cihazları, işitme kaybı olan bireylerin duyma seviyesini artırarak, çevre ile uyumunu düzenlemeyi hedefleyen aletlerdir. İşitme cihazı tarafından yükseltilen seslerin, bireyi rahatsız etmeden kaliteli ve doğala en yakın biçimde ulaştırılması oldukça önemlidir. İşitme kaybı yaşayan birçok birey işitme cihazının görüntüsünden dolayı cihazı kullanmaktan çekinmektedir. İşitme cihazı üreticileri işitme cihazının kozmetik yapısını hastaya cazip hale getirmek için farklı modellerde ve tiplerde işitme cihazı üretmektedir. Üreticilerin bu yenilikleri özellikle kulak arkası işitme cihazlarının boyutlarının küçülmesi ve sesi kulağa vermek için kullanılan ses bağlantı aparatlarının çok daha ince ve estetik görünüme sahip olmasını sağlamıştır. Böylece işitme cihazının görünürlükleri azalmış ve kullanıcılar tarafından daha fazla tercih edilmeye başlamıştır. Üreticiler tarafından kullanıma sunulan bu yeniliklerin akustik açıdan getirdiği farklılıklar nelerdir? Çalışmamızın amacı kulak arkası işitme cihazlarında kullandığımız standart #13 (1,93 mm iç çap) hortumlar ile ince (0,8 mm iç çap) ses hortumları arasında kalıp uygulaması bağlı akustik değişimin odyolojik açıdan farklılık oluşturup oluşturmadığını araştırmaktır. Çalışma grubu 14 (%63.6) erkek 8 (%36,4) kadın olmak üzere 22 işitme cihazı kullanan işitme kayıplı bireylerden oluşmaktadır. Katılımcıların yaşları 25 ile 78 yıl arasında olduğu belirlenmiş ve ortalama yaş 66 yıl olarak hesaplanmıştır. Bu hastaların cihaz kullanım süreleri ortalama 25 ay olarak hesaplanmıştır İşitme cihazlarının ayarları probe tübe ölçümleri doğrulanarak Real Ear Unaided Gain-(REUG) ve Real Insertion Gain-(REIG) hedef eğrilerini baz alarak, her iki ses hortumu için ayrı ayrı National Acoustics Laboratory-Non Lineer- (NAL-NL1) metodu kullanılarak yapılmıştır. Yapılan analizde, standart tüplü cihazın, ince tüplü cihaza göre 2000 Hz, 4000 Hz, 6000 Hz ölçümlerinde daha iyi performans göstermiştir. İnce tüplü cihazın daha iyi sonuç verdiği tek frekans seviyesi 500 Hz’dir. Hastaların hem sessiz ortamda, hem de gürültülü ortamda konuşmaları ayırt etme yüzdeleri karşılaştırılmıştır. Analiz sonuçları, standart13# tüplü cihazın gürültüde konuşmayı ayırt etme skorlarının alternatifine göre istatistiki olarak anlamlı bir biçimde, daha iyi performans sergilediğini göstermektedir.(p<0.05) Ancak konuşmayı anlama eşiği bakımından iki tür tüplü cihaz arasında anlamlı bir fark bulunamamıştır. (p>0.05). Sonuç olarak, işitme cihazında ses iletimi kullanılan 1,9 mm iç çapa sahip standart13# tüp ile 0,8 mm iç çapa sahip ince tüp karşılaştırılmasın da standart13# tüpün gürültüde kelimeyi ayırt etme skorlarında ince tüpe göre anlamlı bir farklılık olduğu görülmektedir. Heaing instruments are known as devices that target to organize adaptation with environment by increasing the hearing level. It is essential to deliver the sound that is increased by hearing aid in a high quality and natural way and not to disturb individual. A lot of individual with hearing loss hesitate to use a hearing aid due to its appearance Hearing aid firms produce hearing aids in different models and types to make the cosmetic structere of hearing aids more desirable. Those innovations of firms provided smaller behind the ear earing aids and thiner and more cosmetic appearance of sound connection equipments to deliver the sound into the ear. So that appearance of ering aids have been reduced and prefered more by users.What are the acoustical differences of these innovations provided by producers? Aim of our study is to examine whether acoustic change of standard #13 (1, 93 mm inner diameter) hoses and thin (0,8 mm inner diameter) sound hoses due to mold application create an audiological differance or not. Examine group consists of 22,14 (%63.6) males and 8 (%36,4) females, individuals with hearing loss and hearing aids. Age range of participants were defined between 25 and 78 ages and average age was measured as 66. Aid use time of these patients were measured as 25 months, approximately. Assignments of hearing aids were carried out by confirming probe tube measurements, being on the basis of Real Ear Unaided Gain-(REUG) ve Real Insertion Gain-(REIG) target curves and using National Acoustics Laboratory-Non Lineer- (NAL-NL1) method, separately for both sound hoses. In analysis, standart 13# tube aid had better performance in the measurements of 2000 HZ, 4000 HZ, 6000 HZ compared to theaid with #13 tube.Only frequency level that thin tube succeeded better performance is 500 HZ. Speech discrimination percentages of patients were compared both in silence and in noise. Analysis results showed that aid with standart tube had statistically better performances in both silence and noise compared to the alternative, (p<0,05). However there is no statictically significant differance in speech detection scores of each tubes (p>0.05). Finally, in the comparision of standart #13 tube with 19 mm inner diameter and thin tube with 0,8 mm inner diameter that are used to deliver sound in hearing aid, standart #13 tube has a statistically significant differance speech in noise discrimination scores.Item Latin dansçılarında cVemp ve oVemp yanıtlarının dans etmeyenler ile karşılaştırması(Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2018) Arslan, Burcu; Erbek, Hatice SeyraDans vücut postürü ve denge kontrolü ve proprioseptif ve vestibüler sistemin etkin olarak kullanıldığı bir sanattır. Vestibüler Uyarılmış Miyojenik Potansiyeller (VEMP) iç kulaktaki otolit organların boyun ve ekstra oküler kaslar yoluyla yüksek sese vermiş olduğu tepkiyi ölçen non-invaziv bir elektrofizyolojik testtir. Bu çalışmanın amacı sıkı bir vücut ve denge disiplini gerektiren Latin dansını icra eden profesyoneller ile sağlıklı akranlarının cVEMP ve oVEMP yanıtlarını karşılaştırmaktır. Bu çalışmada vestibüler rahatsızlık geçirmemiş 30 adet profesyonel Latin dansçısı ile yaş ve cinsiyet eşleştirmeli 30 adet sağlıklı gönüllüden oluşan 60 katılımcı yer almıştır. Çalışmaya katılan bireylere önce otoskopik muayene uygulanmış, sonrasında ise odyolojik değerlendirme gerçekleştirilmiştir. Saf ses ortalamaları 20 dB‘den iyi olan ve otoskopik muayeneden geçmiş olan katılımcılar araştırmaya dahil edilmiştir. Katılımcılara servikal ve oküler vestibüler uyarılmış miyojenik potansiyel testleri yapılarak latans ve amplitüd değerleri ölçülmüştür. Araştırmanın çalışma grubunu oluşturan dans grubunda 15 erkek ve 15 kadından oluşan 30 kişi (60 kulak) değerlendirmeye alınmıştır. Grubun ortalama yaşı 32.87 olarak bulunmuştur. Kontrol grubunda da 15 erkek ve 15 kadından oluşan 30 kişi (60 kulak) çalışmaya dahil edilmiştir. Kontrol grubunun ortalama yaşı 31.37 olarak saptanmıştır. İki grubun cVEMP p13 ve n23 latans ve p13–n23 amplitüd değerleri hem sağ hem sol kulak için incelendiğinde anlamlı bir farklılık gözlenmemiştir. İki grup arasında oVEMP latans ve amplitüd değerleri karşılaştırıldığında n10 (p=0,019) ve n10–p14 (0.000) amplitüd değerleri için anlamlı bir farklılık gözlenmiştir. p14 latans değeri için anlamlı bir farklılık gözlenmemiştir (p=0.112). Araştırmamızda elde edilen bulgular literatürde daha önce yapılmış olan dans ve VEMP çalışmaları ile uyumludur. Elde edilen bulgular dansın vestibüler rahatsızlıkların tedavisinde uygulanabilir teröpatik bir yöntem olabileceği konusunda klinisyenlere katkıda bulunacaktır. Dance is an art in which body posture and balance control and proprioceptive and vestibular system are used effectively. Vestibular Evoked Myogenic Potentials (VEMP) is a non-invasive electrophysiological test that measures the response of the inner ear otolithic organs to high sulcus through the neck and extra ocular muscles. The purpose of this study is to compare the cVEMP and oVEMP responses of Latin dancing practitioners, who require a strict body and balance discipline, with their healthy peers In this study, there were 60 participants of 30 professional Latin dancers and age and gender matched 30 healthy volunteers. None of the participants in both groups did not experience vestibular disorder. Individuals participating in the study were first subjected to an otoscopic examination, followed by audiological evaluation. Participants with better than 20 dB of pure sound averages and who had passed the otoscopic examination were included in the study. Cervical and ocular vestibular evoked myogenic potentials were measured and latency and amplitude values were measured. In the experimental group of the study, 30 men (15 ears) and 15 men (15 ears) were evaluated. The average age of the group was found to be 32.87. In the control group, 30 men (15 ears) and 15 men (60 ears) were included in the study. The mean age of the control group was 31.37. No significant difference was observed when the amplitudes of cVEMP p13 and n23 latencies and p13-n23 of two groups were examined for both right and left ear. When oVEMP latency and amplitude values were compared between the two groups, a significant difference was observed in n10 (p = 0.019) and n10-p14 (0.000) amplitude values. There was no significant difference in p14 latency value (p = 0.112). Findings obtained in our study are consistent with previous dance and VEMP studies in the literature. Findings will contribute to the clinicians to consider dance as an alternative feasible therapeutic method for the treatment of vestibular disorders.Item Manyetik rezonans görüntüleme yapılan hastalarda gürültünün periferik işitme organına olası etkisinin otoakustik emisyon cihazı ile değerlendirilmesi(Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2020) Turay, Cevahir Bulut; Erbek, Hatice SeyraBu çalışmanın amacı, sağlıklı işiten bireylerde manyetik rezonans görüntüleme (MRG) gürültüsü maruziyeti öncesi ve sonrasında işitmeyi objektif ve subjektif odyolojik yöntemler ile değerlendirerek MRG cihazının yaydığı gürültünün işitme üzerine etkisini saptamaktır. Çalışmaya 18-50 yaş arası, otoskopik muayenesi ve timpanogramı normal olan, işitme kaybı olmayan toplam 38 hasta dahil edildi. Tüm hastaların muayeneleri yapıldıktan sonra MRG öncesi ve sonrası saf ses odyometrisi, konuşma odyometrisi yüksek frekans odyometrisi, transient evoked otoakustik emisyon (TEOAE) ve distorsion product otoakustik emisyon (DPOAE) testleri yapıldı. Çalışmamızda TEOAE, saf ses odyometrisi, konuşma odyometrisi, yüksek frekans odyometrisi sonuçları karşılaştırıldığında hastaların MRG öncesi ve sonrası, işitme eşiklerinde anlamlı bir farklılık gözlenmedi. DPOAE ölçümlerinde; 4 kHz frekansta sol kulakta MRG öncesi ortanca değeri 13,6 SNR iken MRG sonrası 15,7 SNR olarak bulunmuştur (p>0,05). Sağ kulakta ise MRG öncesi ortanca değeri 14,1 SNR iken MRG sonrası 13,2 SNR olarak bulunmuştur (p<0,05). Diğer frekanslarda ise MRG öncesi ve sonrası ölçümler arasında anlamlı fark bulunamamıştır. DPOAE ölçümleri sonucunda elde ettiğimiz 4kHz frekansındaki etkilenmeye göre MRG esnasında kullanılan kulak üstü kulaklıkların hastaları gürültüden korumada ne derece etkin olduğunun araştırılması gerektiğini düşünmekteyiz. MRG cihazının yarattığı gürültünün işitmeye olan etkisini tam olarak anlayabilmek daha kapsamlı çalışmalar yapılmalıdır. The aim of this study is to evaluate the effect of noise produced by magnetic resonance imaging (MRI) device on hearing by using objective and subjective audiological assesments. A total of 38 patients between the ages of 18 and 50, who had normal otoscopic examination and normal tympanogram wtihout hearing loss were included. After otoscopic examination; pure tone audiometry, speech audiometry, high requency audiometry, transient evoked otoacoustic emissions (TEOAE) and distortion product otoacoustic emission (DPOAE) tests were performed before and after MRI to all patients. There was no statistically significant differences in TEOAE, pure tone audiogram, high frequency audiogram and speech audiogram tresholds before and after MRI. DPOAE results at 4kHz were significantly differerent before and after MRI. On left ear median values were 13,6 and 15,7 before and after MRI consecutively. On the right ear median values were 14,1 and 13,2 before and after MRI consecutively. There was no statistically significant difference in other frequencies in DPOAE. Based on the difference at 4 kHz frequency on DPOAE; earphones may be sufficiently protect the patients from the MRI noise and this issue should deserve further research. In order to completely undertstand the effect of MRI noise on hearing; more comprehensive studies should be performed.