Repository logo
Communities & Collections
All of DSpace
  • English
  • العربية
  • বাংলা
  • Català
  • Čeština
  • Deutsch
  • Ελληνικά
  • Español
  • Suomi
  • Français
  • Gàidhlig
  • हिंदी
  • Magyar
  • Italiano
  • Қазақ
  • Latviešu
  • Nederlands
  • Polski
  • Português
  • Português do Brasil
  • Srpski (lat)
  • Српски
  • Svenska
  • Türkçe
  • Yкраї́нська
  • Tiếng Việt
Log In
New user? Click here to register.Have you forgotten your password?
  1. Home
  2. Browse by Author

Browsing by Author "Dağdeviren, Atilla"

Filter results by typing the first few letters
Now showing 1 - 2 of 2
  • Results Per Page
  • Sort Options
  • No Thumbnail Available
    Item
    İnsanda trofoblastların bulundukları mikroçevreye Göre karşılaştırmalı incelenmesi: Işık ve elektron mikroskobu düzeylerinde çalışma
    (Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2014) Ayran Fidan, Pınar; Dağdeviren, Atilla
    Plasenta ve fetal zarların ana bileşeni olan trofoblastların yerleşimlerine bağlı olarak farklı işlevleri yerine getirdikleri ve gelişim sürecinde işlevlerini yansıtan yapısal özellikler kazandıkları iyi bilinmektedir. Bu çalışmanın amacı trofoblast kaynaklı çeşitli yapıların (sinsityotrofoblast, sinsityal düğüm, sinsityal tomurcuk, sinsityal köprü vb.); ekstravillöz trofoblastların (koryon plağı, fibrin içi, desidua, damara invaze olmuş vb.) ve endotel de dahil olmak üzere diğer stromal bileşenlerin ışık ve elektron mikroskop düzeyinde karşılaştırmalı incelenmesiyle işlevlerine yönelik yeni ipuçları elde edilmesi olarak belirlenmiştir. Bu çalışmada bilinen bir kronik hastalığı olmayan, gebelik veya doğumda herhangi bir komplikasyon gelişmemiş, sezeryan doğum gerçekleşen on adet sağlıklı term gebeden elde edilen plasenta örnekleri kullanılmıştır. Doku örneklerinden hazırlanan dondurulmuş kesitler hematoksilen-eozin, yarı ince kesitler toluidin mavisi ile boyanarak ışık mikroskopta incelenmiştir. İnce kesitler ise uranil asetat-kurşun sitrat ile boyanarak elektron mikroskobunda değerlendirilmiş ve fotoğraflanmıştır. Çalışmamızda villus ağacını oluşturan villus çeşitleri, stromal hücreler, koryon plağı ve desidua olağan görünümünde gözlenmiştir. Sitotrofoblastların çoğalarak sinsityotrofoblasta dönüşümünün term plasentada hala sürdüğüne, matriks tip fibrinoidin fibrin tip fibrinoidden geliştiğine ve trofoblastların hipoksik hücre zedelenmesine cevap olarak buraya göç ettiğine ait belirtiler izlenmiştir. Desidual damarlarda ve desiduaya komşu intervillöz aralığa bakan sinsityal örtüde endotel-sinsityotrofoblast dönüşümünün işaretleri saptanmıştır. Yüzen villuslarda anjiogenezden çok vaskülogenezle yeni damar oluşumunun term plasentada da sürdüğünün izleri belirlenmiştir. Retikulum hücresi, fibroblast, miyofibroblast, perisit gibi stromal hücrelerin ve trofoblastların birbirine çok benzer yapısal özellikler taşıdığı görülmüştür. Bu nedenle; ortak bir kökene sahip olmalarının yanında paylaştıkları ince yapı düzeyindeki benzerliklerden ötürü trofoblastların, stromal hücrelerin ve yeni damar oluşumu sürecinde rol alan endotel hücrelerinin bulundukları özel mikroçevrede uygun koşullarda birbirlerine kolaylıkla dönüşebilen hücreler oldukları düşünülmüştür.
  • No Thumbnail Available
    Item
    Serumla birlikte timokinon uygulamasının sıçanlarda yara iyileşmesi üzerine etkisi
    (Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2024) Yüksel, Zeynep; Dağdeviren, Atilla
    Deri bütünlüğünün bozulmasına neden olan fiziksel faktörler ve kimyasal faktörler akut yara oluşumuna sebep vermektedir. Timokinon; anti-inflamatuvar, antioksidan özellikleri sebebiyle yara iyileştirici etki göstermektedir. Yapılan bu tez çalışmasında, timokinonun oluşturulan eksizyonel yara modelinde tek başına ve/veya serumla birlikte iyileştirici etkisi incelenmiştir. Çalışmada Wistar-Albino sıçanlar (erkek, 6-8 aylık, 200-250 gr) kullanılmıştır. Çalışmamızda 5 grup oluşturulmuştur (n=8). Anestezi altındaki sıçanların üst sırt bölgesinden epidermis, dermis ve hipodermisi içeren tam kalınlıkta 3 mm dairesel eksizisyon yarası oluşturulmuştur. Cerrahi sonrası 1. günden itibaren 21 gün boyunca deney gruplarına 3 günde 1 kez olacak şekilde timokinon, dimetil sülfoksit serum ve timokinon+serum solüsyonu uygulaması yapılırken; kontrol grubuna uygulama yapılmamıştır. Sakrifikasyon sonrasında yara morfolojisi ve iyileşmesi histolojik olarak değerlendirilmiştir. Histolojik değerlendirmelerde Hematoksilen-Eozin ve Masson trikrom boyamaları yapılmıştır. Timokinon uygulanan grupta kontrol grubu ve diğer gruplara epitelizasyonun arttığı istatistiksel olarak anlamlı bulunmuş olup (p<0.05) yara derinliği de kontrol grubuna göre timokinon grubunda ve serum+timokinon grubunda istatistiksel olarak anlamlı olacak şekilde azalmıştır (p=0.04 ve p=0.02, sırasıyla). Sonuçta, timokinonun tek başına uygulandığında ve serumla birlikte uygulandığında kontrol grubuna göre epitelizasyona katkı sağladığı görülmüştür; ancak tek başına timokinon uygulamasının epitelizasyna katkısı serumla birlikte uygulandığı gruba göre yüksek bulunmuştur (p<0.05). Ayrıca, timokinon tek başına uygulandığında ve serumla birlikte uygulandığında yara derinliğini kontrol grubuna göre azaltmıştır ve bu azalma istatiksel olarak anlamlı bulunmuştır (p=0.04 ve p=0.02, sırasıyla). Ancak timokinon tek başına uygulandığında ve serumla birlikte uygulandığında iki grup arasındaki yara iyileşmesi arasında istatiksel olarak anlamlı farklılık bulunamamıştır. Acute wound development is caused by both physical and chemical elements that compromise the integrity of the skin. Because of its anti-inflammatory and antioxidant characteristics, thymoquinone aids in the healing of wounds. The healing effect of thymoquinone alone, in combination with serum, or neither was examined in this thesis study using an excisional wound model. The study employed male Wistar-Albino rats weighing 200–250 grams, aged 6–8 months. In our investigation, five groups were constituted (n = 8). In the upper back region of anesthetized rats, a full thickness 3 mm circular excision wound encompassing the epidermis, dermis, and hypodermis was generated. The experimental groups received once every 3 days thymoquinone, dimetyl sulfoxide, serum, and thymoquinone+serum solution for 21 days beginning on the first day following surgery, while the control group received no treatment. Following sacrification, the morphology and wound healing were assessed histologically. In histological assessments, Hematoxylin-Eosin and Masson trichrome stains were used. Thymoquinone application resulted in a statistically significant increase in epithelialization (p<0.05) in comparison to the control group and other groups, as well as a decrease in depth (P<0.05) in the thymoquinone group relative to the control group. Additionally, thymoquinone given in conjunction with serum was demonstrated to reduce wound depth in comparison to the control group (p=0.044 and p=0.02, respectively). Therefore, compared to the control group, it was noted that thymoquinone contributed to epithelialization when applied alone and with serum; however, the group that received serum application did not contribute as much to epithelialization as the group that received thymoquinone application alone (p<0.05). As a result, it was observed that thymoquinone contributed to epithelialization when applied alone and with serum compared to the control group; however, the contribution of thymoquinone application alone to epithelialization was found to be higher than the group applied with serum (p<0.05). In addition, thymoquinone applied alone and with serum reduced the wound depth compared to the control group and this decrease was found to be statistically significant (p=0.04 and p=0.02, respectively). However, statistically unsignificant difference was found between the wound healing between the two groups when thymoquinone was applied alone and with serum.

| Başkent Üniversitesi | Kütüphane | Açık Bilim Politikası | Açık Erişim Politikası | Rehber |

DSpace software copyright © 2002-2025 LYRASIS

  • Privacy policy
  • End User Agreement
  • Send Feedback
Repository logo COAR Notify