Browsing by Author "Borman, Hüseyin"
Now showing 1 - 2 of 2
- Results Per Page
- Sort Options
Item Adipoz doku kökenli kök hücre naklinin abdominoplasti sonrası transvers rektus abdominis kas-deri (tram) Flebi yaşayabilirliği üzerine etkileri: deneysel çalışma(Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2015) Coşkun, Erhan; Borman, HüseyinAbdominoplastinin, TRAM flep cilt adası beslenmesini sağlayan perforatör arterleri kalıcı olarak zedelediği bilinmektedir. Bu hasarı azaltmak ve damarlanmayı arttırarak flep yaşayabilirliğini arttırmak adına cerrahi geciktirme yöntemleri, vaskülogenezi tetikleyici büyüme faktörleri, farmakolojik ajanlar ve gen tedavileri denenmiştir. Abdominoplasti sırasında lokal olarak uygulanan adipoz doku kökenli kök hücrelerin daha sonra yapılması olası TRAM flebin yaşayabilirliği üzerindeki etkilerini araştıran bir çalışmaya literatürde rastlanılmamıştır. Çalışmada toplam 7 grup oluşturuldu. Grup 1‟de sadece TRAM flep uygulandı. Grup 2, 3 ve 4‟te sırası ile abdominoplastiden 1 hafta, 2 hafta ve 4 hafta sonra TRAM flepler hazırlandı. Aynı işlemlerin aynı süreler ile uygulandığı grup 5, 6 ve 7‟de ise abdominoplasti sırasında adipoz doku kökenli kök hücre (ADKKH) enjeksiyonları yapıldı. Tüm gruplarda TRAM flepler kaldırılıp yerine dikildikten 7 gün sonra flep canlı alanı hesaplamaları gerçekleştirildi. Her gruptan 1 sıçanın flebinin anjiyografik görüntüleri alındı. Bu aşamada abdominoplasti sırasında kesilen rektus abdominis muskulokutan peforatör arterlerin yeniden oluşup oluşmadığının gösterilmesi ve sayılması işlemi gerçekleştirildi. TRAM flep dokuları histopatolojik inceleme amacı ile alındı. Histopatolojik incelemede; kapiller dansite ve flebin kas komponentinde meydana gelen değişiklikleri değerlendirmek için fibroz gradient ölçümleri yapıldı. DiI ile işaretli ADKKH‟lerin dokuda takibi için floresan mikroskopta inceleme yapıldı. Abdominoplastilerin yapıldığı gün, TRAM fleplerin kaldırıldığı gün ve hayvanların sakrifiye edildiği günlerde kanda VEGF düzeyleri çalışıldı. Grup 1‟in ortlama canlı flep alanı % 82,90 7,59 olarak bulundu. Grup 2, grup 3 ve grup 4‟ün ortalama canlı flep alanları sırası ile % 2,24 3,71, % 3,31 3,29, % 9,40 6,18 bulundu. Grup 5, grup 6 ve grup 7‟nin ortalama canlı flep alanları sırası ile % 15,83 6,41, % 31,92 9,29, % 64,98 10,95 bulundu. Grup 5, 6 ve 7‟nin canlı flep alanı yüzdeleri sırası ile grup 2, 3 ve 4‟ten anlamlı şekilde yüksek bulundu. Grup 7 canlı flep alanı grup 6‟dan, grup 6‟nın canlı flep alanı grup 5‟ten anlamlı şekilde yüksek bulundu. Abdominoplasti sırasında sayılan, her iki rektus abdominis kasından çıkan muskulokutan perforatör arter sayıları 7,98 ± 1,10 adet bulundu. Gruplar yeni oluşan muskulokutan perforatör arterler açısından incelendi. Grup 2 ve grup 3‟te hiçbir sıçanda yeni oluşan muskulokutan perforatör gösterilemedi. Grup 4‟te 0,29 ± 0,49, grup 5‟de 0,43 ± 0,53, grup 6‟da 1,14 ± 0,69 ve grup 7‟de 2 ± 0,82 adet yeni oluşan muskulokutan perforatör arter gösterildi. Tüm gruplarda abdominoplasti sonrası sayılan perforatör arter sayıları, abdominoplasti öncesi sayılan değerlerden anlamlı olarak düşük bulundu. Grup 7‟nin abdominoplasti sonrası sayılan perforatör arter sayısı diğer gruplardan anlamlı olarak yüksek bulundu. Grup 1‟de kapiller dansite ortalaması 6,86 ± 0,50, grup 2‟de 0,36 ± 0,05, grup 3‟te 0,67 ± 0,13, grup 4‟te 2,79 ± 0,53, grup 5‟te 2,46 ± 0,58, grup 6‟da 3,71 ± 0,47, grup 7‟de 7,01 ± 0,70 olarak bulundu. Grup 5, 6 ve 7‟nin kapiller dansite ortalamaları sırası ile grup 2, 3 ve 4‟ten anlamlı şekilde yüksek bulundu. Grup 7‟nin kapiller dansite ortalaması grup 5‟ten anlamlı olarak yüksek bulundu. Fibröz gradient ortalamaları açısından gruplar arasında anlamlı bir farklılık bulunmadı. Floresan mikroskobu altında yapılan immünohistokimyasal inceleme sonucunda DiI işaretli ADKKH‟lerin damar duvarına endotel hücresi olarak katıldığı gösterildi. Grup 5, 6 ve 7‟nin bazal VEGF değerleri (0. gün) ile 2. kan değerleri arasındaki artış istatistiksel olarak anlamlı bulundu. Bu çalışmanın sonuçlarına göre; ADKKH‟ler, lokal uygulama ile abdominoplasti sonrası TRAM flep yaşayabilirliğini arttırmıştır. Ayrıca abdominoplasti sonrası geçen sürenin de flep yaşayabilirliği üzerine etkili olan bir değişken olduğu gösterilmiştir. Flep yaşayabilirliğindeki artış dokuda meydana gelen damarlanma artışı ve muskulokutan perforatör arterlerin yeniden oluşması ile ortaya çıkmıştır. ADKKH‟lerin kan VEGF düzeylerini arttırarak ve direkt olarak endotel hücrelerine dönüşerek damarlanmada artışa neden olduğu gösterilmiştir. Deneysel araştırmalarda flep yaşayabilirliğini arttırmak adına ADKKH uygulamaları ile başarılı sonuçlar elde edilmektedir. İleride klinikte flep yaşayabilirliğinin riskli olduğu durumlarda ADKKH‟lerin kullanıma girebileceğini ve başarılı sonuçların elde edilebileceğini düşünmekteyiz. It is known that abdominoplasty permanently damage the nutritional musculocutaneous perforator arteries of the TRAM flap skin island. In order to reduce the damage caused by abdominoplasty and to increase vascularity of the TRAM flap, surgical delay procedures, vasculogenic growth factors, pharmacological agents and gene therapies have been studied. No study investigating the impact of locally administered ADSC on TRAM flap viability after abdominoplasty have been found in the literature. A total of 7 groups were formed. In group 1 only TRAM flaps were prepared. In groups 2, 3 and 4 TRAM flaps were elevated, 1 week, 2 weeks and 4 weeks after abdominoplasty. In group 5, 6 and 7 same surgeries were performed at the same days and ADSC injections were administered during abdominoplasty. 7 days after TRAM flap elevation the assesment of flap live area percentage was performed. Microangiographic image of one rat‟s flap from each group were taken. At this point we dissected the TRAM flaps to show and count if any newly formed musculocutaneous perforator arteries were developed. The TRAM flap tissues were taken for histopatological examination. On the histopatological examination; capillary density and fibrosis gradient was measured. ADSCs marked with DiI were examined under fluorescent microscope to track them in the tissues. Plasma levels of VEGF were studied at the days of abdominoplasy, TRAM flap elevation and sacrification. The average viable flap area was 82,90 7,59 % in group 1. The average viable flap areas were 2,24 3,71 %, 3,31 3,29 %, 9,40 6,18 % in groups 2, 3 and 4 respectively. The average viable flap areas were 15,83 6,41 %, 31,92 9,29 %, 64,98 10,95 % in groups 5, 6 and 7 respectively. The viable flap area percentages of grups 5, 6 and 7 were statistically higher than groups 2, 3 and 4 respectively. The viable flap areas of group 7 and group 6 were statistically higher than groups 6 and group 5 respectively. 7.98 ± 1.10 musculocutaneous perforator arteries were counted arising from both of the rectus abdominis muscles. The groups were examined in terms of the newly formed musculocutaneous perforating arteries. We couldn‟t show any newly formed musculocutanous perforating arteries in groups 2 and 3. The number of newly formed musculocutanous perforating arteries were 0,29 ± 0,49, 0,43 ± 0,53, 1,14 ± 0,69, 2 ± 0,82 for groups 4, 5, 6 and 7 respectively. The number of perforating arteries counted after abdominoplasty was statistically significantly lower than the number of perforating arteries counted before abdominoplasty in all groups. The number of newly formed perforating arteries after abdominoplasty in group 7 was statistically significantly higher than the other groups. Mean capillary density was 6,86 ± 0,50; 0,36 ± 0,05; 0,67 ± 0,13; 2,79 ± 0,53; 2,46 ± 0,58; 3,71 ± 0,47; 7,01 ± 0,70 in groups 1, 2, 3, 4, 5, 6 and 7 respectively. Mean capillary density of groups 5, 6 and 7 were statistically higher than groups 2, 3 and 4 respectively. Mean capillary density of group 7 was statistically higher than group 5. The difference between the groups in terms of fibrosis gradients were not statistically significant. It was shown that ADSCs marked with DiI, participated in the vessel wall structure as endothelial cells by immunohistochemical examination under fluorescence microscopy. There were statistically significant increase between the baseline VEGF values and the second VEGF values in groups 5, 6 and 7. The results of this experimental study showed that local injection of ADSC increases TRAM flap viability after abdominoplasty. It has also been shown that the time passed after abdominoplasty was another variable affecting the flap viability. The increase in tissue vascularization and formation of new musculocutaneous perforator arteries emerged the increase in the viability of TRAM flap. It is shown that ADSCs increase tissue vascularization via increasing plasma VEGF levels and also by transformation into endothelial cells. Successful results are obtained in experimental research with ADSC applications in order to increase flap viability. We believe that in the future ADSCs may be used successfully in the clinics where there is risk for flap viabilityItem Servi kozalağı su ekstresiyle önkoşullandırma iskemik cilt fleplerinde sağkalımı arttırır(Türk Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Dergisi ,17 ,1 ,25-29, 2009) Ulusal, Betül Gözel; Tufan, Hale; Ulusal, Ali Engin; Haberal, Cevahir; Seyhan, Tamer; Borman, Hüseyin; Haberal, Mehmetİskemik cilt flebi nekrozunun patofizyolojisi karmaşıktır ve öncelikle vasküler tromboz ve yetersiz anjiogenez sonucunda gerçekleşir. Nitrik oksit anjiogenik cevabı belirgin biçimde arttırarak endoteli iskemi-reperfüzyon hasarından korur. Aynı zamanda antikoagülanlar da cilt flep iskemisini önler ya da düzeltebilir. Servi kozalağı su ekstresiyle önkoşullandırma yapılmış sıçanlardan izole edilen aort halkalarının In vitro değerlendirilmesi endotel kökenli nitrik oksit üretiminde artış olduğunu ortaya koymuştur. Buna ilaveten önceki çalışmalarımızda ekstrenin antikogülan özelliği olduğunu da göstermiştik. Bu gözlemlere dayanarak servi kozalağının su ekstresiyle önkoşullandırmanın endotelyal nitrik oksit salınımında artış ve antikogülan özellikleriyle iskemik aksiyel fleplerin random uzantılarının sağkalımını arttırabileceği hipotezinde bulunduk. Yirmi dört adet Sprague-Dawley türü sıçan gelişigüzel şekilde önkoşullandırma grubu (n=12) ve kontrol grubu (n=12) olarak ayrıldı. Önkoşullandırma yapılmış grup %30'luk servi kozalağı ekstresini oral yoldan almaya flebin kaldırılmasından 7 gün evvel başladı ve operasyonu takiben 3 gün de almaya devam etti. Kontrol grubuna çeşme suyu verildi.Gözlem süresinin sonunda ortalama arter basıncı ve kalp hızını içeren hemodinamik değişkenler değerlendirildi. Flep sağkalım ve perfüzyon oranları mikroanjiografi ve lazer Doppler akım ölçerle çalışıldı. Vasküler cevabı saptamak için kontrol grubu ve önkoşullandırma yapılmış gruplardan izole edilen aort segmentlerin izometrik gerimleri in vitro koşullarda kaydedilerek değerlendirildi İzole dok banyosu kullanarak aortic segmentlerin asetilkoline karş oluşturdukları doz bağımlı cevapları saptandı ve iki grup arasında karşılaştırma yapıldı. Hemodinamik değişkenler arasında anlamlı far bulunamadı. Tedavi grubunda flebin sağ distal ve proksima kısımlarında artmış anjiogenez ve kapiller yoğunluğunu yanında artmış flep perfüzyonu saptandı (P < .05). Endote kökenli nitrik oksit bağımlı maksimum gevşeme cevab (Emax) ve EC50 değerleri kontrol grubunda anlam derecede yüksekti. Bu bulgular servi kozalağı su ekstresinin iskemik fleplerd sağkalımı arttırdığını desteklemektedir. The pathophysiology of ischemic skin flap necrosis is complex, due primarily to vascular thrombosis and insufficient angiogenesis. Nitric oxide can significantly increase angiogenic response and protect the endothelium from ischemia-reperfusion injury. Also, anticoagulants can prevent or reverse skin flap ischemia. In vitro assessment of endothelial cell function in isolated aortic rings of rats pretreated with cypress cones' water extract showed increased production of endothelium-derived nitric oxide. Additionally, we have shown its anticoagulant properties. Based on these observations, we hypothesized that pretreatment with cypress cones' water extract would enhance survival of random extensions of ischemic axial flaps via its increased endothelial nitric oxide release and its anticoagulant effect. Twenty four Sprague-Dawley rats were randomly assigned as pretreatment (n=12) and control (n=12) groups. The pretreated group received 30% of cypress cones' water extract treatment orally 7 days before flap elevation and for 3 days afterward. The control group received tap water. The ischemic target was a 6 × 7 cm islanded epigastric artery flap based on the right inferior epigastric pedicle. After the observation period, hemodynamic variables including mean arterial pressure and heart rate were assessed. Flap survival and perfusion rates were determined by microangiography and laser Doppler flowmetry. In twelve rats, in vitro isometric tension of the aortic segments isolated from the control and pretreated groups was monitored to reflect vascular responsiveness. Using isolated tissue baths, the dose- response relations to acetylcholine was determined and compared between the two groups. There were no significant differences between the hemodynamic variables. In the pretreated group, microangiograms revealed increased angiogenesis and capillary density and enhanced flap perfusion (as blood perfusion units) in the right distal and proximal parts (P < .05). Endothelium-derived nitric oxide - dependent maximal relaxation (Emax) and the EC50 value to Acetylcholine were significantly greater in the pretreated group compared to that of the controls. These data suggest that pretreatment with cypress water extract enhances the viability of ischemically challenged flaps.