Browsing by Author "Akkoyun, İmren"
Now showing 1 - 5 of 5
- Results Per Page
- Sort Options
Item İntravitreal ranibizumab enjeksiyonuna dirençli diyabetik maküler ödem tedavisinde intravitreal deksametazon implant enjeksiyonu veya intravitreal aflibercept enjeksiyonu uygulanmış olguların koroid kalınlıklarının incelenmesi(Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2017) Aksoy, Mustafa; Akkoyun, İmrenÇalışmamızda, intravitreal ranibizumab (İVR) tedavisine dirençli diyabetik maküler ödemi (DMÖ) bulunan olgularda intravitreal deksametazon (İVD) veya intravitreal aflibercept (İVA) uygulanan hastaların subfoveal koroidal kalınlıklarının (SFKK) değerlendirilmesi ve tedavi seçeneklerine göre koroid kalınlıklarının karşılaştırılması amaçlanmıştır. Ayrıca olguların koroid kalınlıklarındaki değişimine göre görme keskinliği ve santral retinal kalınlık (SRK) ölçümlerindeki değişikliklerin korelasyonu incelenmiştir. Çalışmaya 6 doz İVR tedavisine dirençli DMÖ olan 52 hasta ve 25 sağlıklı birey dahil edildi. Yirmiyedi hastaya İVR sonrası İVA tedavisi uygulanırken, 25 hastaya İVR sonrası İVD tedavisi uygulandı. Hastaların detaylı oftalmolojik muayenesi yapıldı. Hastaların ve sağlıklı bireyden oluşan kontrol grubunun SFKK ölçümleri spektral domain enhaced depth imaging optik koherens tomografi (SD-EDI-OKT) (Heidelberg Spectralis, Heidelberg Engineering, Heidelberg, Germany) ile ölçüldü. Retrospektif değerlendirilen tıbbi kayıtlarda, İVD veya İVA enjeksiyonu öncesi ve sonrası fonksiyonel ve morfolojik bulgular, en iyi düzeltilmiş görme keskinliği (EİDGK), Goldmann applanasyon tonometri ile ölçülen göz içi basıncı (GİB), SD-OKT (Heidelberg Spectralis, Heidelberg Engineering, Heidelberg, Germany) ile saptanan SRK ölçümü, SD-EDI-OKT ile değerlendirilen SFKK ölçümü incelendi. Olguların İVD veya İVA enjeksiyonundan 1 gün önce ve enjeksiyon sonrası 1., 2. ve 3. aylardaki bulguları analiz edildi. İVD enjeksiyonu öncesi SFKK değerleri enjeksiyon sonrası değerler ile (2= 1. ay, 3=2. ay, 4=3. ay) karşılaştırıldığında 1/2, 1/3 ve 1/4 süreçleri arasından istatistiksel anlamlı fark bulunurken (p=0.0001), 2/3, 2/4 ve 3/4 süreçleri arasında anlamlı fark tespit edilmedi (p=0,0001; 0,0001; 0,006). İVA enjeksiyonu öncesi SFKK değerleri enjeksiyon sonrası değerler ile (2= 1. ay, 3=2. ay, 4=3. ay) karşılaştırıldığında 1/2, 1/3 ve 1/4 süreçleri arasında istatistiksel anlamlı fark görüldü (p=0.0001), ayrıca 2/3, 2/4 ve 3/4 süreçleri arasında da anlamlı fark bulundu (p=0,0001; 0,014; 0,0001). İVD enjeksiyon öncesi EİDGK değerleri (1) enjeksiyon sonrası değerler ile (2= 1. ay, 3=2. ay, 4=3. ay) karşılaştırıldığında 1/2, 1/3 ve 1/4 süreçleri arasında istatistiksel anlamlı fark bulundu (p=0.0001). Ayrıca enjeksiyon sonrası süreçte EİDGK karşılaştırıldığında 2/3, 2/4 ve 3/4 süreçleri arasında da anlamlı fark görüldü (p=0,0001; 0,0001; 0.032). İVA enjeksiyon öncesi EİDGK değerleri (1) enjeksiyon sonrası değerler ile (2= 1. ay, 3=2. ay, 4=3. ay) karşılaştırıldığında 1/2, 1/3 ve 1/4 süreçleri arasında istatistiksel anlamlı fark bulundu (p=0,0001; 0,0001; 0,0001). Ayrıca enjeksiyon sonrası süreçte 2/3 ve 2/4 süreçleri arasında da anlamlı fark görülürken (p=0,0001; 0,0001), 3/4 süreçleri arasında anlamlı fark görülmedi (p=0,057). İVD enjeksiyon öncesi SRK değerleri (1) enjeksiyon sonrası değerler ile (2= 1. ay, 3=2. ay, 4=3. ay) karşılaştırıldığında 1/2, 1/3 ve 1/4 süreçleri arasında istatistiksel anlamlı fark bulunurken (p=0.0001), 2/3, 2/4 ve 3/4 süreçleri arasında anlamlı fark görülmedi (p=0,9; 0,9; 1,0). İVA enjeksiyon öncesi SRK değerleri enjeksiyon sonrası değerler ile (2= 1. ay, 3=2. ay, 4=3. ay) karşılaştırıldığında 1/2, 1/3 ve 1/4 süreçleri arasında istatistiksel anlamlı fark bulunurken (p=0.0001), 2/3, 2/4 ve 3/4 süreçleri arasında anlamlı fark görülmedi (p=0,9; 0,9; 1,0). Sonuç olarak, çoklu İVR enjeksiyonlarına cevapsız DMÖ olgularının, İVD ve İVA enjeksiyonu sonrası 3 aylık takiplerinde SFKK’da istatistiksel anlamlı incelme, görme keskinliğinde istatistiksel anlamlı artış elde edilmiştir. SRK’daki azalma EİDGK’deki artış ile anlamlı korelasyon göstermektedir. SFKK enjeksiyon sonrası dönemde anlamlı incelmeye devam ederken SRK sabit kalmaktadır. Prospektif randomize daha uzun takipli çalışmalar bu verilere ışık tutacaktır. The purpose of the study was to evaluate the subfoveal choroidal thicknesses of patients with ranibizumab resistant diabetic macular edema (DME), treated with intravitreal dexamethasone (İVD) or intravitreal aflibercept (IVA) and to compare the subfoveal choroidal thickness (SFCT) after different treatments. Also, the correlation between choroidal thickness and change in visual acuity and central retinal thickness (CRT) was investigated. Fifty-two patients with resistant DME after 6 doses of intravitreal ranibizumab (IVR) and 25 healthy subjects were included in the study. Twenty-seven patients were administered IVA after IVR, 25 patients İVD treatment after IVR. Detailed ophthalmologic examinations of all patients were done. The SFCT of the patients and the control group with healthy subjects were measrued using spectral-domain enhanced depth imaging optical coherence tomography (SD-EDI OKT) (Heidelberg Spectralis, Heidelberg Engineering, Heidelberg, Germany). In the retrospectively evaluated medical records, the functional and morphological findings best corrected visual acuity (BCVA), intraocular pressure (IOP), CRT obtained by SD-OCT and SFCT obtained by SD-EDI OKT (Heidelberg Spectralis, Heidelberg Engineering, Heidelberg, Germany), before and after IVD or IVA were evaluated. The findings of the subjects 1 day before IVD or IVA injection and the findings at 1st, 2nd and 3rd months after injection were analyzed. When the SFCT values before IVD injection (1) and after IVD injection (2=1st month, 3=2nd month, 4=3rd month) were compared, the differences between 1/2, 1/3, 1/4 were found statistically significant (p=0.0001 for all). Also, statistically significant differences were found between 2/3, 2/4 and 3/4 periods (p=0,0001; 0,0001; 0,006 respectively). When the SFCT values before IVA injection (1) and after IVA injection (2=1st month, 3=2nd month, 4=3rd month) were compared, the differences between 1/2, 1/3, 1/4 were found statistically significant (p=0.0001 for all). Also, statistically significant differences were found between 2/3, 2/4 and 3/4 periods (p=0,0001; 0,014; 0,0001 respectively). When the BCVA values before IVD injection (1) and after IVD injection (2=1st month, 3=2nd month, 4=3rd month) were compared, the differences between 1/2, 1/3, 1/4 were found statistically significant (p=0.0001 for all). Also, statistically significant differences were found between 2/3, 2/4 and 3/4 periods (p=0,0001; 0,0001; 0.032 respectively). When the BCVA values before IVA injection (1) and after IVA injection (2=1st month, 3=2nd month, 4=3rd month) were compared, the differences between 1/2, 1/3, 1/4 were found statistically significant (p=0,0001; 0,0001; 0,0001 respectively). Also, statistically significant differences were found between 2/3, 2/4 periods (p=0,0001; 0,0001 respectively) while no significant difference was observed between 3/4 periods (p=0,057). When CRT values before IVD injection (1) and after IVD injection (2=1st month, 3=2nd month, 4=3rd month) were compared, the differences between 1/2, 1/3, 1/4 were significant (p=0.0001 for all), while no significant difference was observed between 2/3, 2/4 and 3/4 periods (p=0,9; 0,9; 1,0 respectively). When CRT values before IVA injection (1) and after IVA injection (2=1st month, 3=2nd month, 4=3rd month) were compared, the differences between 1/2, 1/3, 1/4 were significant (p=0.0001 for all), while no significant differences was obtanined between 2/3, 2/4 and 3/4 periods (p=0,9; 0,9; 1,0 respectively). In conclusion, in DME patients resistant to multiple IVR injections, both IVD and IVA injections lead to a decrease in SFCT and a significant increase in BCVA after 3 months of follow-up. Decrease in CRT shows a significant correlation with BCVA increase. While the decrease in SFCT continues, the CRT stabilizes. Our data should be supported with prospective randomized studies with longer follow up periods.Item Laser fotokoagulasyon tedavisi sonrası agresif posterior prematürite retinopatisinde, threshold prematüre retinopatisinde ve gününde doğmuş çocuklarda SD-EKİ-OKT ile ölçülen koroid kalınlığının analizi(Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2014) Gökgöz Özışık, Gülce; Akkoyun, İmrenBu çalışmada Agresif Posterior Prematüre Retinopatisi (AP-PR) öyküsü, Threshold Hastalık öyküsü olan çocuklarda ve sağlıklı gününde doğmuş çocuklarda Spectral-Domain-Enhaced Depth Imaging -Optik Koherens Tomografi (SD-EDI-OKT) ile koroid kalınlıklarının ve koroid kalınlığının görme keskinliği üzerine etkisinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Çalışmaya dahil edilen tüm çocuklar (n= 57) 4-<7 yaş arasında olup tedavi edilen AP-PR (Grup-1, n=18), Threshold-PR (Grup-2, n= 17) ve sağlıklı gününde doğmuş çocuklar (Grup-3, n= 22) dan oluşmaktadır. Tüm çocuklar hastanemiz polikliniğinde değerlendirilmiş olup EDI-OKT ile beraber görme keskinliği (GK), doğum haftası (DH), doğum ağırlıkları (DA), aksiyel uzunluk (AU), sferik ekivalan (SE) ve subfoveal koroid kalınlığı (SKK) bulguları ile çalışmaya dahil edilmiştir. Hasta kayıtları retrospektif olarak incelenmiştir ve postoperatif görme keskinliğini etkileyen potansiyel risk faktörleri linear multivariat lojistik regresyon analizi ile değerlendirilmiştir. Subfoveal koroid kalınlıkları SD-EDI-OKT’ nin foveal horizontal kesiti kullanılarak ölçülmüştür. Gruplar arasında SKK, GK, DH ve DA bulguları açısından istatistiksel olarak anlamlı fark tespit edilmiştir. Aksiyel uzunluklar karşılaştırıldığında Grup -1/-2 ve Grup -1/-3 arasında istatistiksel farklılık gösterirken Grup -2/-3 arasında istatiksel fark saptanmamıştır. Grup-1, -2 ve -3 için yapılan multivariat regresyon analizinde SKK’ nın (Grup-1 β=-0.594, p=0.036; Grup-2 β=-0.677 p=0.006; Grup-3 β= 0.568, p=0.002) LogMar görme keskinliğini etkileyen bağımsız risk faktörü olduğu saptanmıştır. Grup-1 ve -2 (Grup-1 (p=0.002) ve Grup-2 (p=0.003)) de SKK görme keskinliğini olumsuz etkileyen bağımsız bir faktör olarak saptanmıştır. Grup-3 için ise DH, AU ve SKK görme keskinliğini olumlu etkileyen bağımsız faktörler olarak tespit edilmiştir (sırasıyla p<0.004, p<0.001, p<0.0001). Tüm gruplarda SKK ve AU arasında negatif korelasyon bulunmuştur. Sferik ekivalan multivariat regresyon analizinde tüm gruplar arasında farklı bulunmakla beraber görme keskinliğini etkilemediği saptanmıştır. Kullanılan regresyon modeli Grup-1, -2 ve -3’ te bağımsız faktör olan SKK’ nın varyasyonunu % 64.7, % 54.2 ve % 67.7 düzeyinde anlatmaktadır. Buna ek olarak bağımlı risk faktörü olan LogMar görme keskinliğinin varyasyonunu Grup-1, -2 ve -3 için sırayla % 46, % 53 ve % 77 olarak anlatmaktadır. Bizim verilerimiz SKK’ nın görme keskinliğini (bağımlı risk faktörü) bağımsız bir risk faktörü olarak olumsuz etkilediğini göstermiştir. Ancak yukarıda yüzdelik dilim olarak verilmiş değerler bize LogMar görme keskinliğini etkileyebilecek daha farklı prediktörlerin olabileceğini göstermektedir. Bu nedenle özellikle Grup-1’ deki hastalar gibi çok düşük doğum haftası olan hastalarda ince koroidin kötü görme ile ilişkisi olması nedeniyle bu grup hastalarda PR ve GK ile koroid sirkulasyonu arasındaki ilişkinin aydınlatılması için sistemik risk faktörlerini değerlendiren prospektif randomize klinik çalışmaların yapılması gerekmektedir.Item Oksijen endükte retinopati in vivo fare modelinde intravitreal matrine enjeksiyonunun retinal endotelyal hücre proliferasyonuna, retina morfolojisine ve apoptotik hücre ölümüne etkisi(Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2013) Çelebi, Nilay; Akkoyun, İmrenBu çalışmada in vivo oksijen endükte retinopati fare modelinde intravitreal matrine enjeksiyonunun farklı konsantrasyonlarda retinal endotelyal hücre proliferasyonuna, retina morfolojisine ve apoptotik hücre ölümüne etkisi incelendi. Onsekiz adet C57BL/J6 fare postnatal 7-12. günler arasında %75 2 oksijene tabi tutuldu. Fareler 4 gruba ayrıldı. Grup-A negatif kontrol grubu (n: 10 göz), Grup-B kontrol grubunu ( n:18 göz) , Grup-C 0.78 μg intravitreal matrine enjeksiyonunu ( n: 9 göz), Grup-D 6.25 μg intravitreal matrine enjeksiyonunu (n: 9 göz) oluşturdu. Onikinci gün 9 farenin bir gözüne (Grup-C) 0.78 μg intravitreal matrine (IVM), 9 farenin bir gözüne (Grup-D) 6.25 μg IVM enjekte edildi. Farelerin diğer gözlerine 1μl steril izotonik solüsyon enjekte edildi (Grup-B). Beş tane yaş uyumlu işlem görmemiş, oda ortamında tutulmuş fare (Grup-A) negatif kontrol grubunu oluşturdu. Postnatal 17. gün fareler sakrifiye edildi ve gözler preretinal neovaskülarizasyonun kantitatif analizi, apoptotik hücre ölümü ve morfolojik yapı incelenmesi için enüklee edildi. Neovaskülarizasyon internal limitan membranın vitreusa bakan yüzeyindeki vasküler hücre çekirdeklerinin sayımıyla kantifiye edildi. Histolojik ve ultrastrüktürel bulgular ışık ve elektron mikroskopi, apoptotik aktivite terminal deoxynucleotidyl transferase deoxy-UPT-nick end labeling (TUNEL) yöntemi ile incelendi. Grup-C (p<0.0001) ve –D‘de (p<0.0001) bir histolojik kesitte tespit edilen neovasküler hücre çekirdeği sayısı Grup-B ile karşılaştırıldığında istatistiksel anlamlı fark bulundu. Grup-C ve -D arasında anlamlı fark (p=0.9) tespit edilmedi. Grup-A, Grup-B (p<0.0001) ile karşılaştırıldığında anlamlı fark görüldü. Grup-B ile karşılaştırıldığında Grup-C‘de endotelyal hücre çekirdeği sayısının %95 ve Grup-D‘de %100 azaldığı tespit edildi. Histolojik incelemede matrine enjekte edilmiş olan gözlerde retinanın tüm katmanlarında hücre kaybı ve tabakaların incelmesi, tüm kesitlerde doku bütünlüğünün bozulduğu görüldü. Ultrastrüktürel mitokondriyal değişiklikler matrine enjekte edilen gruplarda (Grup-C, -D) yoğun olarak tespit edildi. İncelemede Grup-B‘de tespit edilen atipik mitokondri sayısı Grup-C (p=0.01) ve -D (p=0.01) ile karşılaştırıldığında anlamlı fark bulundu. Grup-A, iv Grup-B, -C, ve -D ile karşılaştırıldığında anlamlı fark bulundu (p<0.0001). Grup-C ve -D arasında (p=0.4) anlamlı fark tespit edilmedi. TUNEL tekniği ile apoptozis analizinde Grup-A ve Grup-B‘de dış nükleer tabakada ve iç nükleer tabakada benzer düzeyde apoptotik TUNEL-pozitif hücre tespit edildi. Grup-C (p=0.9) ve -D (p=0.9) Grup-A ve Grup-B ile karşılaştırıldığında anlamlı fark görüldü. Grup-C ile -D (p=0.7) arasında anlamlı fark bulunmadı. Sonuç olarak matrine oksijen endükte retinopati modelinde neovaskülarizasyonu güçlü baskılmaktadır. Histolojik incelemede toksik etki, TUNEL çalışmasında artmış apoptotik aktivie tespit edildi. Bununla ilgili ilaç etkisi ve doz etkisi ile ilgli prospektif randomize kliniğe yönelik deneysel çalışmalar gerekmektedir.Item Oksijen endükte retinopati in vivo fare modelinde intravitreal ve intraperitoneal apigenin enjeksiyonunun retinal endotelyal hücre proliferasyonuna, retina morfolojisine ve apoptotik hücre ölümüne etkisi(Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2017) Sarıgül Sezenöz, Almila; Akkoyun, İmrenÇalışmamızın amacı, oksijen endükte retinopati (OER) in vivo fare modelinde, Apigenin’in intravitreal ve intraperitoneal farklı dozlarda retinal endotelyal hücre proliferasyonu, retina morfolojisi ve apoptoz üzerindeki etkilerinin incelenmesidir. Toplam 50 adet yeni doğan C57BL/6J ırkı fare çalışmaya dahil edilmiştir. Otuz beş adet fare, anneleriyle birlikte postnatal 7. güne kadar oda ortamında yaşadıktan sonra, postnatal 7-12. günler arasında %75 2 oksijene tabi tutulmuştur ve postnatal 12. günde tekrar oda ortamına (%21 oksijen) alınarak enjeksiyon uygulamaları yapılmıştır. Postnatal 17. gün fareler enüklee edilmiştir ve preretinal neovaskülarizasyonun kantitatif analizi, apoptotik hücre ölümü ve morfolojik yapı incelenmesi yapılmıştır. Analizler için her biri 5 fareden oluşan 10 grup oluşturulmuştur. Grup-A oksijene tabi tutulmamış, işlem görmemiş; Grup-B oksijene tabi tutulmadan 1 μl intravitreal steril dimetil sülfoksit (DMSO) solüsyon enjeksiyonu uygulanmış; Grup-C oksijene tabi tutulmuş, işlem görmemiş; Grup-D oksijene tabi tutulmuş, 1μl intravitreal steril DMSO solüsyon enjeksiyonu uygulanmış; Grup-E ve -F sırasıyla oksijen sonrası 10 μg/ml ve 20 μg/ml intravitreal Apigenin enjeksiyonu uygulanmış; Grup-G ve -H sırasıyla oksijen sonrası 10 mg/kg ve 20 mg/kg intraperitoneal Apigenin enjeksiyonu uygulanmış; Grup-I oksijene tabi tutulmadan 3 μl intraperitoneal steril DMSO solüsyon enjeksiyonu uygulanmış; Grup-J oksijene tabi tutularak, 3 μl intraperitoneal steril DMSO solüsyon enjeksiyonu uygulanmış grupları temsil etmektedir. Kontrol grupları kendi aralarında karşılaştırıldığında, oksijene tabi tutulan gruplarda endotel hücre çekirdeği ve atipik mitokondri sayısında anlamlı artış saptanırken (p<0,0001), apoptotik hücre sayısında farklılık izlenmemiştir. Grup-C ile karşılaştırıldığında, Grup-E, -F, -G ve -H’de endotelyal hücre çekirdeği, atipik mitokondri ve apoptotik hücre sayısında istatistiksel olarak anlamlı azalma olduğu izlenmiştir (tümü için p<0,0001). Işık mikroskopisi ile bakıldığında Apigenin gruplarında kistik dejenerasyon veya hücre kaybı tespit edilmemiştir. Sonuç olarak Apigenin, neovaskülarizasyon, mitokondriyal dismorfoloji ve apoptotik aktiviteyi baskılamakta, oküler neovasküler hastalıkların tedavisinde umut vaat etmektedir. The aim of our study was to investigate the effects of different concentrations of Apigenin on retinal endothelial cell proliferation, retinal morphological structure and apoptotic cell death in an in vivo oxygen-induced retinopathy (OIR) mouse model. A total of 50 newborn C57BL/6J mice were included in the study. Thirty-five mice, with their mothers, were exposed to 75 ± 2 % oxygen between postnatal 7-12th days and the injections were held on postnatal 12th day after they were taken back to room air (21% oxygen). On postnatal 17th day, mice were enucleated and quantitative analysis of preretinal neovascularization, apoptotic cell death and morphological structure analyses were performed. For the analyses, 10 groups, each consisting of 5 mice were organised. The groups were represented as: Group-A without any oxygen exposure or injections; Group-B injected with 1 μl intravitreal sterile dimethyl sulfoxide (DMSO) solution without oxygen exposure; Group-C oxygen exposed but not treated; Group-D injected with intravitreal 1 μl sterile DMSO solution after oxygen exposure; Group-E and -F treated with 10 μg/ml and 20 μg/ml intravitreal Apigenin respectively after oxygen exposure; Group-G and-H treated with 10 mg/kg and 20mg/kg intraperitoneal Apigenin respectively after oxygen exposure; Group-I injected with 3 μl intraperitoneal sterile DMSO solution without oxygen exposure; Group-J injected with 3 μl intraperitoneal sterile DMSO solution after oxygen exposure. When the control groups were compared, a significant increase in endothelial cell and atypical mitochondrion counts were detected in the oxygen exposed groups (p<0,0001), while no significant difference was noted in apoptotic cell counts. When compared with Group-C, statistically significant decrease in endothelial cell, atypical mitochondrion and apoptotic cell counts of Group-E, -F, -G and -H were observed (p<0,0001 for all). None of the groups with Apigenin injections revealed cystic degeneration nor cell loss under light microscopy. In conclusion, Apigenin supresses the neovascularisation, mitochondrial dysmorphology and apoptosis and is promising for the treatment of ocular neovascular diseases.Item Oksijen endükte retinopatin in vitro fare modelinde intravitreal astaksantin enjeksiyonun retinal endotelyal hücre proliferasyonuna, retina morfolojisine ve apoptotik hücre ölümüne etkisi(Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2015) Küçüködük, Ali; Akkoyun, İmrenBu çalışmada in vivo oksijen endükte retinopati (OER) fare modelinde intravitreal astaksantin enjeksiyonunun farklı konsantrasyonlarda retinal endotelyal hücre proliferasyonuna, retina morfolojisine ve apoptotik hücre ölümüne etkisi incelendi. Çalışmada toplam 30 adet C57BLJ/6 ırkı fare kullanılmıştır. 20 adet C57BL/J6 fare postnatal 7-12. günler arasında %752 oksijene tabi tutuldu. Fareler analiz için 6 gruba ayrıldı. Beş tane yaş uyumlu işlem görmemiş, oda ortamında tutulmuş fare (Grup-A) negatif kontrol grubunu oluşturdu. Grup-B kontrol grubunu, 1μl intravitreal steril DMSO solüsyon enjeksiyonu, oksijene tabi tutulmamış (n=5 göz); Grup-C kontrol grubunu, oksijene tabi tutulmuş, işlem görmemiş (n=5 göz); Grup-D kontrol grubunu, 1μl intravitreal steril DMSO solüsyon enjeksiyonu, oksijene tabi tutulmuş (n=5 göz); Grup-E 10μg/ml intravitreal astaksantin enjeksiyonu (n=5 göz); Grup-F 100μg/ml intravitreal astaksantin enjeksiyonu (n=5 göz) oluşturdu. Onikinci gün 5 farenin bir gözüne (Grup-D) 1μl intravitreal steril DMSO, 5 farenin bir gözüne (Grup-E) 10 μg/ml intrvitreal astaksantin, 5 farenin sağ gözüne (Grup-F) 100 μg/ml intravitreal astaksantin enjekte edildi. . Postnatal 17. gün fareler sakrifiye edildi ve gözler preretinal neovaskülarizasyonun kantitatif analizi, apoptotik hücre ölümü ve morfolojik yapı incelenmesi için enüklee edildi. Neovaskülarizasyon internal limitan membranın vitreusa bakan yüzeyindeki vasküler hücre çekirdeklerinin sayımıyla kantifiye edildi. Histolojik ve ultrastrüktürel bulgular ışık ve elektron mikroskopi, apoptotik aktivite terminal deoxynucleotidyl transferase deoxy-UPT-nick end labeling (TUNEL) yöntemi ile incelendi. Grup-A ve Grup-B karşılaştırıldığında endotel hücre çekirdeği sayısında istatistiksel anlamlı fark bulunmadı (p=0,9). Grup-C ve Grup-D karşılaştırıldığında endotel hücre çekirdeği sayısında istatistiksel anlamlı fark bulunmadı (p=0,3). Grup A ve C karşılaştırıldığında endotel hücre çekirdeği sayısında istatistiksel anlamlı fark bulundu (p<0.0001). Grup-B ve -D karşılaştırıldığında endotel hücre çekirdeği sayısında istatistiksel anlamlı fark bulundu (p<0.0001). Grup-D ile karşılaştırıldığında Grup-E’de endotelyal hücre çekirdeği sayısının %77,49 ve Grup-F’de %76,61 azaldığı tespit edildi. Grup-E ve -F karşılaştırıldığında endotel hücre çekirdeği sayısında istatistiksel anlamlı fark bulunmadı (p=0,9). Histolojik incelemede astaksantin enjekte edilmiş olan gözlerde kistik dejenerasyon, hücre kaybı tespit edilmedi. Ultrastrüktürel mitokondriyal değişiklikler astaksantin enjekte edilen gruplarda (Grup-E, -F) Grup-C ve-D’ye göre daha az yoğun olarak tespit edildi. İncelemede negatif kontrol grubu (Grup-A) Grup-B ile karşılaştırıldığında anlamlı fark bulunmadı (p=1.0). Negatif kontrol grubu (Grup-A) ve Grup-B, -C ve -D karşılaştırıldığında anlamlı fark bulundu (p<0.0001). Grup-C ve -D, Grup-E ve -F ile karşılaştırıdığında anlamlı fark bulundu (p<0.0001). Grup-E ve -F arasında anlamlı fark tespit edilmedi. TUNEL tekniği ile apoptozis analizinde Grup-A ve Grup-B‘de dış nükleer tabakada ve iç nükleer tabakada benzer düzeyde apoptotik TUNEL-pozitif hücre tespit edildi. Grup-C ve –D’de dış nükleer tabakada ve iç nükleer tabakada benzer düzeyde apoptotik TUNEL-pozitif hücre tespit edildi. Grup A (p=0.3, 0.5) ve –B (p=0.5, 0.7), Grup-C ve –D ile karşılaştırıldığında anlamlı fark görülmedi. Grup-E ile –F (p=0.3) arasında anlamlı fark bulunmadı. Grup-E ile Grup-C ve –D arasında anlamlı fark bulunmadı (p=0.09, p=0.2). Grup-F ile Grup-C ve –D arasında anlamlı fark bulundu (p=0.01, p=0.02). Sonuç olarak astaksantin OER modelinde neovaskülarizasyonu anlamlı oranda baskılamaktadır. Histolojik incelemede toksik etki izlenmemiş, ultrastrüktürel incelemede mitokondriler üzerine koruyucu etkileri olduğu ve TUNEL çalışmasında apoptotik aktiviteyi azalttığı tespit edilmiştir. Bununla ilgili ilaç etkisi ve doz etkisi ile ilgili prospektif randomize kliniğe yönelik deneysel çalışmalar gerekmektedir. A total of 30 C57BLJ/6 mice were used in this study. Twenty C57BL/J6 mice were exposed to %752 oxygen between postnatal 7-12 days. Mice were investigated in six groups. Group-A (n=5 eyes) contained negative control group, Group-B (n=5 eyes) contained control group without exposition to high oxygen and injection of 1μl intravitreal DMSO solution. Group-C (n=5 eyes) contained control group exposed to high oxygen without any injection. Group-D (n=5 eyes) contained control group exposed to high oxygen with injection of 1μl intravitreal DMSO solution (n= 5 göz), Group-E contained 10μg/ml intravitreal astaxanthin injected group and Group-F contained 100μg/ml intravitreal astaxanthin injected group. On postnatal day 12 1μl sterile DMSO solution was administered intravitreally to the right eye of 5 mice (Group-D), 10μg/ml to the right eye of 5 mice (Group-E) and 100μg/ml to the right eye of 5 mice (Group-F). Five mice of the same age that had been kept in room air without any exposition to high oxygen, were used as negative control group (Group-A). On day 17, mice were sacrificed and eyes enucleated for quantitative analysis of preretinal neovascularization, apoptotic cell death and morphological structure analyses. Neovascularization was quantified by counting the endothelial cell nuclei on the vitreal side of the inner limiting membrane of the retina. Histological and ultrastructural changes were examined by using light and electron microskopy. Apoptotic activity was analysed by using terminal deoxynucleotidyl transferase deoxy-UPT-nick end labeling (TUNEL) technique. The number of neovascular cell nuclei per histological section was not found statistically significant different between Group-A and –B (p=0,9). There was no statistically significant difference between Group-C and -D (p=0,3). There was significant difference between Group-A and Group-C and Group-B and –D (p<0.0001) (p<0,0001) . Compared with Group-D, the number of endothelial cell nuclei were decreased %77,49 in Group-E and %76,61 in Group-F. The number of neovascular cell nuclei per histological section was not found statistically significant different between Group-E and –F (p=0,9). In all groups histologic evaluation revealed, no cystic degeneration or cell loss. Compared with Group-C and -D, the number of atypical mitochondria detected by electron microscopy was lesser in astaxanthin injected groups (Group-E, -F). There was no significant difference between negative control group (Group-A) and Group-B. Statistically significant difference was seen when Group-A and Group-B compared with Group-C and –D (p<0.0001). There was also statistically significant difference when Group-C and –D compared with Group-E and –F (p<0.0001). No significant difference was detected between Group-E and-F. Analysis of apoptosis by TUNEL technique showed that in Group-A and Group-B apoptotic TUNEL-positive cells were at similar levels in the outer nuclear layer and inner nuclear layer. Similar levels in apoptotic TUNEL-positive cells were also detected between Group-C and –D. Comparing with group-C and -D, Group-A (p=0.3, 0.5) and –B (p=0.5, 0.7) showed no significant difference. There was no significant difference between Group-E and -F (p=0,3). Also no significant difference was seen when Group-E compared with Group-C and –D (p=0.09, p=0.2). Statistically significant difference was found when Group-F was compared with Group-C and –D (p=0.01, p=0.02). In conclusion astaxanthin supresses endothelial cell proliferationin in OIR mouse model. On morphological examination, astaxanthin did not show any toxic effect, on ultrastructural evaluation mitochondrial protective effect was observed and on TUNEL study antiapoptotoic activity was seen. Further studies are needed to determine the safety and efficacy of astaxanthin in neovascular ocular diseases.