Repository logo
Communities & Collections
All of DSpace
  • English
  • العربية
  • বাংলা
  • Català
  • Čeština
  • Deutsch
  • Ελληνικά
  • Español
  • Suomi
  • Français
  • Gàidhlig
  • हिंदी
  • Magyar
  • Italiano
  • Қазақ
  • Latviešu
  • Nederlands
  • Polski
  • Português
  • Português do Brasil
  • Srpski (lat)
  • Српски
  • Svenska
  • Türkçe
  • Yкраї́нська
  • Tiếng Việt
Log In
New user? Click here to register.Have you forgotten your password?
  1. Home
  2. Browse by Author

Browsing by Author "Akgün, Seval"

Filter results by typing the first few letters
Now showing 1 - 3 of 3
  • Results Per Page
  • Sort Options
  • Thumbnail Image
    Item
    Gebeliğin ilk üç ayında olan kadınların iyot eksikliği ve tiroid fonksiyonları açısından değerlendirilmesi
    (Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2007) Şenbayram, Sırrı; Akgün, Seval
    Bu çalışma fetüsün nörolojik gelişimi için anneden aldığı iyota muhtaç olduğu birinci trimesterdeki gebelerin iyot durumunu, guatr prevelansını ve tiroid fonksiyon bozukluğu oranlarını saptamak amacıyla yapılmıştır. Çalışmaya 1.10.2006 - 30.11.2006 tarihleri arasında Başkent Üniversitesi Adana Uygulama ve Araştırma Merkezine gebe takibi amacıyla başvuran 141 tane 1. trimesterde olan gebe katılmıştır. Gebelere, serumda ST3, ST4, TSH, Tiroglobülin ve spot idrarda iyot düzeyi ölçümleri yapılmıştır. Tüm gebelere, bazı sosyodemografik parametreleri, iyotlu tuz kullanımını, iyot eksikliği hastalıklarını ve gebelik öykülerini sorgulayan bir anket verilmiştir. Hastaların guatr durumu palpasyon metodu ile belirlenmiştir. Çalışmaya katılan gebelerde 2,09 mcg/dl ile 27,51 mcg/dl arasında spot idrar iyotu düzeyleri belirlenmiş ve median idrar iyot düzeyi ise 14,97 mcg/dl olarak hesaplanmıştır. Bu değer Dünya Sağlık Örgütü ve İyot Eksikliği Hastalıklarını Kontrol İçin Uluslararası Konsey tarafından normal populasyon için belirlenen referans aralıklarına göre iyot alımı bakımından yeterli, iyot eksikliğinin şiddetinin derecelendirilmesi bakımından ise optimal sınırlara denk gelmesine karşın son yıllarda gebeler için önerilen normal aralık olan 15-23 mcg/dl referans aralığına göre bakıldığında gebelerin % 50’sinin alt sınır olan 15 mcg/dl’nin altında idrar iyot düzeylerine sahip oldukları görülmüştür. Çalışmamızda total guatr prevelansı %24,8 olarak hesaplanmıştır. Bu oranın %9,2’sini gözle görülebilir guatr olguları oluşturmaktadır. Çalışmaya katılan gebelerde %12,8 oranında subklinik hipertiroidizm, %2,1 subklinik hipotiroidizm, %0,7 klinik hipotiroidizm saptanmıştır. Gebelerin iyotlu tuz kullanma oranı %95 olarak saptanmıştır. Gebelerin yanlızca %20’sinin iyotlu tuzu ideal olan kapaklı ışık geçirmeyen kavanozda saklarken, sadece %12’sinin iyotlu tuzu yemek piştikten sonra ekleyip ısıdan koruduğu tespit edilmiştir. Çalışma sınırlı bir bölgede yapılmış olsa da iyot eksikliğinin gebeler için ciddi boyutlarda bir sorun olduğunu göstermektedir. Elde edilen sonuçlar ışığında, gebe takibinde önemli işlevleri bulunan 1. basamak sağlık hizmetlerinde gebe izlem protokollerinin yeniden gözden geçirilmesini ve gebelere özellikle ilk trimesterde tiroid fonksiyon tesleri ölçümlerinin yapılmasını önermekteyiz. İyotlu tuz kullanımının yüksek oranda olmasına karşın iyot eksikliğinin ciddi boyutlarda olması, iyotun üretimi ve tüketimi ile ilgili yanlışlardan kaynaklandığı düşünülmüştür. Bu konudaki denetim ve eğitim çalışmalarının arttırılmasını ve var olan etkinliklerin daha verimli hale getirilmesini önermekteyiz
  • Thumbnail Image
    Item
    Hemodiyaliz hasta ve yakınlarında tükenmişlik sendromu, hasta yakınlarının yaşam kalitelerinin değerlendirilmesi ve etkileyen faktörler
    (Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2006) Arat, Zubeyde; Akgün, Seval
    Kronik hastalıklarda aile etmenlerinin önemli bir kısmı "Expressed Emotion" (Duygu Dışavurumu-DD) kavramı ile incelenmektedir. Bu çalışmada hasta ve hasta yakınlarının duygu dışavurumları ile birlikte hasta yakınlarının yaşam kaliteleri ve hastaların umutsuzluk düzeyleri eş zamanlı değerlendirilerek mevcut durumun ve bu durumu oluşturabileceği düşünülen ek faktörlerin saptanması amaçlanmıştır. Çalışmaya yaş ortalamaları 42,8+-18,2 (18-78) olan 30 erkek (%57,7), 22 kadın (%42,3) toplam 52 hasta ve yaş ortalamaları 46,4+-16,6 (20-73) olan 17 erkek (%32,7), 35 kadın (%67,3) toplam 52 hasta yakını dahil edilmiştir. Kronik hasta gruplarında aile kavramını ve tükenmişliğini ölçen, hastalara uygulanan LEE Duygu Dışavurum ölçeği, hasta yakınlarına uygulanan EE Duygu Dışavurum (p<0,02) ve yaşam kalitesi ölçeği ile ilişkili (p<0,005) bulunmuştur. EE ölçeğindeki ilişki yanlızca EE Eleştirel-Düşmancıl oluş alt ölçeğindende saptanmıştır (p<0,01). Hastalara uygulanan BECK umutsuzluk ölçeği ile hasta yakınlarına uygulanan EE Duygu Dışavurum EE Aşırı-İlgi-Koruyucu-Kollayıcı olma alt ölçeği (p<0,02) ve SF-36 Yaşam Kalitesi ölçeği arasında anlamlı bir ilişki saptanmamıştır (p<0,001). SF-36 ölçeği ile olan bu anlamlı ilişki yalnızca ruhsal sağlık alt ölçeğinde görülmüştür (p<0,0001). Bu sonuç hasta yakınlarının davranış tutum ve tepkilerinin hastanın durumu ile etkileşim halinde olduğunu yansıtmaktaydı. Familial factors in chronic diseases are mostly evaluated by the "Expressed Emotion (EE)" concept. The aim of the study was to determine the expressed emotion of the patients and patients' relatives, to simultaneously evaluate the life qualities of patients' relatives and patients' desperation levels, to disclose the current situation and additional factors which may be responsible for the situation. Fifty-two patients (mean age: 42.8+-18.2 years, range: 18-78 years) of whom 30 were males (57.7%) and 22 were females (42.3%) and 52 patients' relatives (mean age: 46.4+-16.6 years, range: 20-73 years) of whom 17 were males (32.7%) and 35 were females (67.3%) were included in the study. LEE Expressed Emotion scale, which measures familial factors and exhaustion in chronically ill patients, was related with EE Expressed Emotion (p<0.02) and Quality of Life scales (p<0.005) of patients' relatives. The association with EE scale was present only in the EE Critisizm-Hostility subscales (p<0.01). BECK desperation scale of patients was significantly related with EE Emotional Expression EE-Emotional Overinvolvement subscale (p<0.02) and SF-36 Quality of life scale (p<0.001) of patients' relatives. The association with SF-36 was present only in the mental health subscale (p<0.0001). These results reflected that the behaviors, attitudes and reactions of the patients' relatives were interacting with emotional status of the patients.
  • Thumbnail Image
    Item
    Obezitede biyomedikal ve biyopsikososyal tedavi yaklaşımlarının karşılaştırılması
    (Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2007) Şenay, Mesut; Akgün, Seval
    Bu çalışmada, obez hastalarda tek başına bir farmakolojik tedavi ile farmakolojik tedavinin kombine edildiği tıbbi beslenme, fiziksel etkinlik, diyeti destekleyen eğitim ve davranış değişikliği tedavilerinden oluşan bir yaşam tarzı değişikliği yaklaşımının ayrı ayrı incelenerek etkinliklerinin ortaya çıkarılması amaçlanmıştır.Araştırmaya 01.09.2006- 30.04.2007 tarihleri arasında Başkent Üniversitesi Ankara Hastanesi Diyabet ve Obezite Merkezi Polikliniği'ne obezite tedavisi amacıyla başvuran obez hastalar içerisinden uygun olan 148 hasta alınmıştır. Başlangıç, takip ve çalışma sonunda hastaların obezite durumları, 'TANITA' isimli cihazın ölçümleri ile belirlenmiştir. Hastalarda obezitenin risk faktörleri, komorbidite durumları ve tedavi etkinliğinin belirlenmesi için bel çevresi, bel-kalça oranı, kan biyokimyası ölçüm ve analizleri yapılmıştır. Medikal tedavi olarak günlük tek doz sibutramin 10 veya 15mg, veya günlük 3 doz orlistat 120 mg, diyet tedavisi olarak düşük kalorili dengeli bir diyet programı, fiziksel etkinlik tedavisi olarak günlük etkinlikler dışında haftada en az beş gün ve 45 dk. süren yürüyüş, davranış değişikliği tedavisi olarak ise kognitif davranış tedavisi stratejileri kullanılmıştır. Hastalar uygulanan tedavi şekline göre iki ayrı homojen gruba ayrılmış ve tedavinin başlangıcından itibaren 6 ay süreyle izlenmiştir. Müdahale periyodu sonrası, yalnızca ilaç tedavisi alan grupta, başlangıca göre ortalama %8,8, ilaç tedavisi ile birlikte kombine diyet, egzersiz ve davranış değişikliğini içeren yaşam tarzı değişikliği tedavisi alan gruptaysa başlangıca göre ortalama %14,9 vücut ağırlığı kaybı sağlanmıştır. Ayrıca başlangıç değerlerine göre, bel-kalça oranının tek başına ilaç tedavisi alan grupta %0,1, kombine tedavi alan grupta %3,6 azalma sağlanmıştır. Bununla birlikte kombine tedavi alan grupta, tek başına ilaç tedavisi alan gruba göre hiperlipidemi ve insülin direncinde anlamlı bir azalma saptanmıştır. Yine plazma açlık glukozu, HbA1c, total kolesterol, LDL kolesterol ve ALT ortalama değerlerinde kombine tedavi alan grupta istatistiksel olarak anlamlı bir düşüş saptanmıştır.Elde edilen sonuçlar ışığında, obezite yönetiminde bütüncül biyopsikososyal bir tedavi yaklaşımının etkin ve yaygın olarak uygulanması önerilmektedir. İlaç tedavisi başlanan hastalarda vücut ağırlığı kaybında başarıya ulaşılması için mutlaka yaşam tarzı değişikliği tedavisinin ilaç tedavisine entegrasyonunun gerekli olduğu düşünülmektedir.

| Başkent Üniversitesi | Kütüphane | Açık Bilim Politikası | Açık Erişim Politikası | Rehber |

DSpace software copyright © 2002-2025 LYRASIS

  • Privacy policy
  • End User Agreement
  • Send Feedback
Repository logo COAR Notify