Browsing by Author "Akgün, Rahmi Can"
Now showing 1 - 2 of 2
- Results Per Page
- Sort Options
Item 80 Yaş üzeri hastalarda total diz protezi sonuçlarının diğer yaş gruplarıyla karşılaştırılması(Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2021) Ali, Ali Yawz; Akgün, Rahmi CanGiriş ve amaç: Teknoloji ilerledikçe ve yaşam süresi uzadıkça yaşın getirmiş olduğu kas iskelet hastalıkları da hızlanarak artmaya devam etmektedir. En sık görülen eklem artrozlarından biri gonartrozdur. Bu hastalık için son 20-30 senedir en sık uygulanan tedavi total diz artroplastisidir (TDA). TDA aktivite düzeyinin azaldığı ama fiziksel dinçlik düzeyinin olağan olduğu 60 yaş üstü olgularda tercih edilse de, bazen tedavinin uygulanmasında yaş başlı başına engel teşkil edebilmektedir. Biz TDA için endişe uyandırıcı bir yaş sınırının olup olmadığını günümüz perspektifinden değerlendirmeye çalıştık. Gereç ve yöntem: Başkent Üniversitesi Hastanesinde (Ankara yerleşkesi) 2010-2016 yılları arasında ameliyat edilmiş en az 5 yıllık takibi bulunan 207 hasta bir araya getirilerek <60, 60-70, 70-80, 80< olmak üzere 4 yaş grubuna tasniflendi. İstatistiksel homojeniteyi etkilememesi açısından belirtilen sürelerden daha önce primer TDA ve bu süreler içinde revizyon TDA geçiren olgular çalışma dışı bırakıldı. Hastaların tamamı hastaneye çağırılarak subjektif formlar doldurulduktan sonra muayene edilerek veriler kaydedildi. Vefat eden olguların vefat tarihleri kaydedildi. Mortalite, Diz Cemiyeti Skoru, Ağrı Skoru, Lysholm Skoru, eklem hareket açıklığı, aktivite düzeyi ve s. açısından istatistiksel metotlarla karşılaştırma yapıldı. Bulgular: Baskın popülasyon 70< yaşlı kadınlardan oluşmaktaydı. 207 hastadan ilk 5 senede mortalite oranı %6,8 (14)’dir ve bu rakam aynı zamanda genel mortalite oranını yansıtmaktaydı. Exitus olan olguların tamamı 79 < yaş grubuna mensup kadınlardı. Total yatış süresi, ameliyat sonrası yatış süresi, ameliyat öncesi yatış süresi ve yatıştan sonra geçen süre yaş grupları arasında klinik sonuçlar bakımından değişim göstermemekteydi. Klinik Kırılanlık Ölçeğinde 79 < grupta ameliyat sonrası düşüş diğer yaş gruplarına göre anlamlı (p<0.05) düzeydeydi. Sonuç: Hasta zindeliği ve potansiyel faydalanım optimal düzeyde ise TDA endikasyonunda yaş belirgin bir karar faktörü değildir. TDA gonartrozun cerrahi tedavisinde 80 yaş üzeri de dahil olmak üzere her yaş grubunda güvenilir, sonuçları öngörülebilir, uygun maliyetli ve etkili bir prosedürdür. Introduction: Technological advancement and improved life expectancy tend to expand the musculoskeletal disorder pool which comes along with aging. One of the most frequent diseases of such character is knee arthrosis. The most relevant treatment modality has been Total Knee Replacement (TKR) in this entity for 20-30 years. TKR is preferred for relatively younger ages of the senior population with appropriate robustness yet with decreased activity level, although the age sometimes creates a standalone challenge. We aimed to determine whether there happened to be a cutoff age limit regarding TKR currently. Material & method: 207 case files of TKR with min. 5 years of follow-up operated between 2010-2016 in Başkent University Hospital (Ankara) were collected. We sorted them into four age groups as <60, 60-70, 70-80, 80< y.o. Individuals reoperated in the given time interval were excluded to sustain homogeneity for the population. All the patients were requested to visit the hospital for further investigation and physical examination. We recorded dates of death for patients who passed away. We further statistically evaluated mortality rate, Knee Society Score, Visual Analogue Scale, Lysholm Score, range of motion, activity level, etc. Results: 70 < y.o females dominated the total research population. Mortality incidence for the initial 5 years was 6,8% (n=14) which as well reflected the ultimate mortality incidence of the research population. All the cases who passed belonged to females of the 79 < yo age group. Preoperative, postoperative, and total hospitalization rates and clinical outcomes demonstrated no significant difference among age groups. Postoperative improvement in the Clinical Frailty Scale was statistically significant (p<0.05) in the 79 < age group compared to others. Conclusion: Considering the robustness and the anticipated life quality improvement after TKR in patients older than 80 years old, age does not appear to present a standalone indication factor. Therefore, TKR effectuates predictable, reasonable, reliable, cost-effective, and efficient surgical outcomes for every age, including 80 years and older.Item Platelet'den zengin plazma'nın (PRP) tavşanlarda oluşturulan kırık iyileşmesine etkilerinin araştırılması(Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2013) Canbeyli, İbrahim Deniz; Akgün, Rahmi CanKırık kemik iyileşmesi 2 gruba ayrılabilir; internal remodelizasyon ile olan primer (direkt) iyileşme ve kallus oluşumu ile olan seconder (indirekt) iyileşme. Kemik iyileşmesi biyolojik olarak 3 evreden oluşur; Enflamasyon, Tamir evresi ve Remodelizasyon. Kırık iyileşmesini etkileyen olumsuz bircok etken olması, kırık iyileşmesi üzerine olumlu etki yapacak etken arayışına itmiştir. Plateletler (trombositler) kemik iliğinde yer alan beyaz kan hücrelerinden köken alan küçük hücre benzeri yapılardır. Plateletler; doku iyileşmesinde görev alan büyüme faktörleri ve sitokinlerce zengin olan alfa ve dens granülleri içeren en küçük kan hücreleridirler. PRP ise normal kan platelet (trombosit) konsantrasyonundan yaklaşık olarak 3-5 kez daha yogun platelet içerir. PRP, doku iyileşmesinde önem arzeden inflamasyon, proliferasyon ve remodelizasyon gibi bir çok hücresel aktiviteyi düzenler. Son yıllarda Platelet-rich plasma (PRP)’nın kırık iyileşmesine etkileri üzerine çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmada PRP nin tavşanlarda oluşturulan kırıklar üzerindeki etkilerinin araştırılması ve kontrol grubu ile karşılaştırılması amaçlanmıştır. Hazırlanan preperatlar sırasıyla; kortikal kallus oluşumu, kondroid alan yüzde oranı, örgü kemik alanı yüzde oranı, vasküler proliferasyon, osteoblastik aktivite, fibroblast proliferasyonu, matür kemik oluşumu açısından değerlendirildi. Curtis ve arkadaşlarının kullandığı evreleme yöntemi modifiye edilerek değerlendirildi. A grubu tavşanlarda kortikal kallus oluşumu B grubu tavşanlara oranla belirgin oranda düşük saptandı. A grubundaki tavşanlarda kondroid alanların yüzdeleri ile B grubundaki tavşanlarda kondroid alanların yüzdeleri benzer oranlarda bulundu. A grubu tavşanlara ait preperatlarda örgü kemik alanların yüzdeleri B grubu tavşanlara göre daha yüksek saptandı. B grubu tavşanlarda vasküler proliferasyon, A grubu tavşanlara göre daha yüksek saptandı. Osteoblastik aktivite her iki grupta da benzer oranlarda saptandı. Fibroblast’dan zengin alanların saptanması A grubunda daha kolay ve fibroblast sayısı daha fazla iken, B grubunda ise fibroblast’dan zengin alanların sayısı belirgin olarak daha az saptandı. A grubu tavşanlşarda matür kemik oluşumu büyük çoğunluğunda görülmezken, B grubu tavşanların ise tümünde matür kemik oluşumu tespit edildi. A grubu tavşanlara ait grafilerin 2’sinde kaynamama, diğerlerinde de zayıf kaynama bulguları saptanırken, B grubu tavşanların tümünde değişik oranlarda kaynama saptandı. Mann Whitney U testi ile, kortikal kallus oluşumu, örgü kemik alanı yüzdesi, fibroblast proliferasyonu bakımından iki grup ortancası arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (P<0,01). Kondroid alan yüzdesi ve osteoblast proliferasyonu bakımından iki grup ortancası arasındaki fark anlamlı bulunmamıştır (P=0,154, P=0,336). Vasküler proliferasyon bakımından T testi ile, iki grup ortalaması arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (P<0,01). Matür kemik oluşumu bakımından iki oran testi ile, anlamlı sonuç elde edebilmesi için gereken yeterli denek sayısı olmamasına rağmen iki grup arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (P<0,01). Radyolojik kaynama kriterlerine göre elde edilen veriler kaynama yüzdeleri bakımından istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (P<0,05). Son yıllarda kırık iyileşmesini kötü etkileyen faktörlerinde artmasıyla kırıklar geç kaynamakta veya kaynamamaktadır. Yaptıgımız bu çalışma bize kırık hattına uygulanan PRP’nin kırık iyileşmesini hızlandırdığını ve kaynama şansını arttırdığını göstermektedir. Fracture healing can be divided into two groups; primary (direct) healing with internal remodeling and secondary (indirect) healing with callus. Fracture healing consists of three biological phases; Inflammation, Repair and Remodeling. Having many factors that have negative effect on fracture healing yield us to find the factors that have positive effects. Platelets are the small blood cells that include growth factors and cytokines, which are involved in the healing of the tissues that are rich with alpha and dense granules. PRP contains platelet concentration of approximately 3 to 5 times more than normal blood platelets (thrombocytes). PRP affects the inflammation, repair and remodeling phases of healing of the bone tissue. In recent years, studies have been conducted on the impact of Platelet-rich plasma (PRP) on fracture healing. This study investigates the effects of the PRP on the fractures in rabbits with comparison to the control group. Prepared samples were evaluated in terms of cortical callus formation, the percentage of chondroid, woven bone area percentage, vascular proliferation, osteoblastic activity, fibroblast proliferation and lamellar bone formation, in order. Staging technique of Curtis et. al. is evaluated with modification. Cortical callus formation in group-A rabbits is found significantly lower compared to the group-B rabbits. The percentage of chondroid tissues in group-A rabbits is found similar as in group-B rabbits. The woven bone area percentage of group-A rabbits is observed higher than the ones in group-B rabbits. Vascular proliferation is observed higher in group-B rabbits than in group-A rabbits. Osteoblastic activity is found at similar levels in both group-A and group-B rabbits. Fibroblast rich areas are observed more easily and fibroblast proliferation is significantly higher in group-A rabbits than in group-B rabbits. Mature bone formation is observed in all group-B rabbits while most of the group-A rabbits do not indicate any mature bone formation. Only two of radiographies belong to group-A rabbits present union while the rest of group-A radiographies show weak union indications. In all group-B rabbits, significant union is present at various levels. Mann-Whitney U test is applied. In terms of the cortical callus induction, the percentage of woven bone area, and fibroblast proliferation; the median difference between the two groups is found as statistically meaningful (P <0.01). The median difference between the two groups in terms of chondroid percentage and osteoblast proliferation is not significant (P = 0.154, P = 0.336). By T test for vascular proliferation, the difference between the two groups is statistically significant average (P <0.01). Although there is not enough number of subjects needed to achieve significant results with Ratio test, the difference between the two groups in terms of lamellar bone formation is statistically significant (P <0.01). The data obtained with respect to radiological union criteria is found statistically significant in terms of union percentages (P <0.05). In recent years, with the increase in factors that affect fracture healing, delayed union or non-union occurs often. This study shows that PRP applied to the fracture line accelerates the fracture healing process as well as it increases the chance of union.