Browsing by Author "Özdemir, F. Nurhan"
Now showing 1 - 2 of 2
- Results Per Page
- Sort Options
Item Başkent Üniversitesi Hastanesi 2000-2006 yılları arasındaki sürekli ayaktan periton diyalizi hastalarında peritonit hızları ve etkenlerinin dağılımı(Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2007) Özışık, Lale; Özdemir, F. NurhanPeriton diyaliz tedavisinin kullanım sıklığı 2000’ li yıllardan itibaren giderek azalmıştır. Bu azalış, PD hastalarında mortalitenin enfeksiyona bağlı olarak daha fazla bulunmasına bağlanmıştır. Periton diyalizi ile ilgili en sık görülen enfeksiyon peritonittir. Her merkezde peritonit hızları ve etkenlerinin dağılımı farklıdır. Biz bu çalışmada Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Nefroloji Bölümü’ nde Ocak 2000-Ocak 2006 tarihleri arasında KBY tanısıyla, sürekli ayaktan periton diyalizi programında bulunan 440 hastayı çalışma kapsamına alarak peritonit hızlarını ve etkenlerinin dağılımını inceledik. 2000-2006 yılları arasında toplam 12012,9 hasta ayında, 620 peritonit atağı saptandı. % 61,6 hasta’nın en az bir kez peritonit atağı geçirdiği saptandı. HD’ den SAPD’ ye geçenlerde, katater ilişkili enfeksiyon geçirenlerde, peritonit görülme sıklığında istatistiksel olarak anlamlı artış saptandı. Kohort spesifik peritonit insidansı 0,62 atak/hasta yılı olarak saptanmıştır. 2000 – 2006 yılları arasında en sık görülen peritonit etkeni koagülaz-negatif Stafilokoklardır (% 17,1). Tüm peritonitlerin % 37,6’ sı Gram-pozitif bakteriler, %12,7’ si Gram- negatif bakteriler ve % 0,5’ i mantarlar tarafından meydana gelmektedir. Kültür negatif peritonitler % 49,2 oranındadır. Hastalar, yıllara göre iki gruba ayrılarak incelendiğinde peritonit insidansında ve etkenlerin dağılımında değişiklikler dikkati çekmiştir. 2000 – 2003 yılları arasında kohort spesifik peritonit insidansı 0,79 atak/hasta yılı; 2003 – 2006 yılları arasında ise 0,46 atak/hasta yılı olarak hesaplanmıştır. 2000 - 2003 yılları arasında kültür negatif peritonit oranı %53,1 iken, 2003 – 2006 yılları arasında en ise % 43,2’ ye düşmüştür. Ayrıca E Coli ve MRKNS görülme sıklıklarında yıllara göre istatistiksel olarak anlamlı değişiklik saptanmıştır Her merkez belirli aralıklarla peritonit etkenlerinin antibiyotik dirençleri konusunda araştırma yaparak gerekli olduğunda ampirik tedaviyi değiştirmelidir. Tüm PD merkezleri için, peritonit hızını azaltma konusunda en önemli nokta eğitimdir. Konvansiyonel kültür yerine, otomatize kan kültürü sistemleri kullanılarak, daha net sonuçlar elde edip tedavi başarısını artırmak mümkün olacaktırItem Yeni tanı alan hipertansiyon hastalarında vücut kitle indeksi, bel-kalça oranı ve ambulatuvar kan basınç monitörizasyonu arasındaki ilişki(Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2006) Tutal, Emre; Özdemir, F. NurhanHipertansif hastalarda obesite sıklığı sağlıklı bireylere göre daha yüksektir. Hipertansiyon ve obesite, tek başına birer kardiyovasküler hastalık risk faktörü olmalarının ötesinde bir arada görüldüklerinde ek risk yükü de getirmektedirler. Vücut ağırlığı kadar, vücut yağ dağılımının da obesite ve hipertansiyona bağlı komplikasyonların gelişiminde önemli olduğu iddia edilmektedir. Bu nedenle hipertansiyon hastalarının ilk değerlendirmesinde, vücut ağırlığı ve vücut kitle indeksi (VKİ) ölçümlerinin yanısıra bel ve kalça ölçümlerinin de yapılması önerilmektedir. Çalışmamızda yeni tanı alan hipertansiyon hastalarında, VKİ, bel çevresi ve bel-kalça oranı (BKO) ölçümlerinin ambulatuvar kan basınç monitörizasyonu (AKBM) değerlendirmesinde olumsuz olduğu bilinen prognostik faktörleri [dipper/nondipper, yüksek sabah kan basınç dalgalanması (SKBD)] öngörüp göremediğini değerlendirmeyi amaçladık. Toplam 202 hasta çalışmaya dahil edilmiştir. Tüm hastaların demografik verileri kaydedilmiş ve açlık kan örneğinden glukoz, lipid profili, ürik asid, düzeyleri çalışılmıştır. Tüm hastaların VKİ ve BKO değerleri hesaplanmış ve AKBM değerlendirilmeleri yapılmıştır. Hastalar VKİ değerlerine göre normal, fazla kilolu ve obes olacak şekilde 3 gruba bölündükten sonra ileri analiz yapılmıştır. Hasta grupları kadın ve erkek cinsiyetler ayrılarak analiz edilmiştir. Ayrıca BKO’ya göre abdominal obesitesi olan ve olmayan hastalar yine cinsiyete göre ayrıldıktan sonra uygun istatistiksel yöntemlerle analiz edilmiştir. Her iki cinsiyet için de normal VKİ grubunun en düşük gündüz, gece ve 24 saatlik sistolik kan basıncı (SKB) değerlerine, en düşük SKBD değerlerine ve en düşük bel çevresi ve BKO değerlerine sahip olduğu görülmüştür. Hastaların cinsiyet ve abdominal obesite varlığına göre gruplanması sonrasında yapılan analizdeyse abdominal obesitesi olan kadın hastaların daha yüksek ofis SKB, SKBD ölçümleri olduğu görülmüştür. Erkek hastalarda ise abdominal obesitesi olan hastaların SKBD ölçümleri yüksek bulunmuştur. Yapılan korelasyon analizi sonucunda, tüm hastalar gözönüne alındığında BKO, gündüz, gece ve 24 saatlik SKB (P < ,01), ve SKBD (P < ,0001) değerleriyle pozitif korelasyonda bulunmuştur. Benzer şekilde VKİ de, gündüz, gece ve 24 saatlik SKB ve SKBD değerleriyle pozitif korelasyonda bulunmuştur (P < ,0001). Hipertansiyon hastalarında fizik muayene sırasında VKİ ve bel, kalça çevresi ve BKO ölçümlerinin yapılması hastaların gün içerisindeki kan basınç seyri ve özellikle SKBD hakkında klinisyene fikir verebilmektedir. Maliyeti düşük olan bu yöntemlerin hasta fizik muayenesine eklenmesinin hastalığın seyri, tedavi düzenlenmesi ve tedavi maliyeti açısından faydalı olacağını düşünmekteyiz.